Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1453 E. 2023/1463 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1453
KARAR NO : 2023/1463

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :21/09/2020
NUMARASI :2019/165 Esas – 2020/350 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALILAR :1-… (T.C.No: …) – …
:2-… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :22/04/2019

KARAR TARİHİ :28/09/2023
KR. YAZIM TARİHİ :02/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların dava dışı Es Sigorta Aracılık Ltd. Şti.’nin 2015-2016-2017 ve 2018 yıllarında sergiledikleri kötü yönetim nedeniyle zarara uğrattıklarını, bu zararın tespiti ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tazmin edilerek dava dışı şirkete ödenmesinin talep edildiğini, şirket yöneticilerinin yasalarda belirtilen sorumluluklarını yerine getirmediğini, davalı müdürlerin sebep oldukları zararların tespitine, HMK’nın 107. maddesi gereğince davalıların sorumluluk bedeli tespit edildiğinde dava değerini arttırmak şartıyla şimdilik 1.000,00-TL tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile zarar tarihinden itibaren avans faizleri ile birlikte dava dışı şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, limited şirket müdürlerin sorumluluklarına dayalı tazminat istemi uygulamadan sorumluluk davası olduğunu, bu nedenle TTK 664 delaletiyle 549 ile 561 maddeleri nazara alınması gerektiğini, TTK 558/2 maddesi gereğince olumlu oy veren pay sahibi dava hakkı bulunmadığı, diğer pay sahiplerinin ise ibra tarihinden itibaren altı ay geçmekle düştüğünü, 6 aylık süre geçtiğinden davanın reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde belirtilen delillerin davalı şirkete tebliğ edilmediğini, dava dilekçesinin zorunlu unsurları taşımadığı, ortaklar kurulu kararı olmadığından dava açma koşulu oluşmadığını, tarafı ehliyeti bulunmadığı, sorumluluğun söz konusu olabilmesi için zararın hukuka aykırılık kusur ve illiyet bağının bulunması gerektiğini, şirketin genel kurullarının usulüne uygun yapıldığını, usulüne uygun kararlar alındığını, davacının bilgi alma ve inceleme hakkınını kısıtlandığını, ilişkin olarak açmış olduğu Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/216 dosyada davacı beyan iddialarının asılsız olduğu davanın reddine karar verildiği belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi heyetinin banka müfettişi ile mali müşavirden oluşmakta olup bu yönüyle sayın bilirkişilerin uzmanlık alanlarının dahi birbirine yakın olup bilirkişi sayısının, açıkça yasaya da aykırı olduğunu, bu haliyle; bilirkişilerin heyet olarak isabetli bir rapor tesis etmesinin mümkün olmadığı gibi, HMK’nın amir hükmüne aykırı olan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilmesinin de mümkün olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın, üstün körü ve özensiz olarak düzenlendiğini, uzmanlık alanları birbirlerine yakın olan 2 bilirkişi tarafından yalnızca 2011-2017 yılları arasındaki toplam kar tutarı üzerinden genel bir kanaatle rapor tesis edildiğini ve yerel mahkemece de başkaca bir araştırma yapılmaksızın, bu hatalı ve eksik incelemeye dayalı rapora dayanılarak, üstelik itirazlarımıza rağmen apar topar davanın reddine karar verildiğini, kararın öncelikle bu sebeple kaldırılması gerektiğini, keza şirket kayıtları ile şirket banka hesapları incelenerek, şirket hakim ortaklarına aktarılan bedeller, ortakların şirkete borçlanma yasağını ihlal edip etmedikleri mutlaka incelenmeli iken tüm bunların yapılmaması da kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, şirket genel kurullarında kar avansı ve kar dağıtımı yapılmamasına dair alınan kararların dahi şirket müdürlerinin sorumluluğunu açık ve net olarak gösterdiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2020 tarih, 2019/165 Esas – 2020/350 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; şirket yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda.”…Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davalıların dava dışı Es Sigorta Aracılık Ltd Şti’nin yöneticileri oldukları , 2015-2016-2017 ve 2018 yıllarında sergiledikleri kötü yönetim nedeniyle dava dışı şirketin zarara uğradığı iddiası ile iş bu davanın açıldığı,yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkının ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlı olduğu, ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunduğundan , ortak tarafından açılacak dava, ortaklığın dava açabilmesi için alınması gerekli genel kurul kararına bağlı olmadığı (İstanbul BAM 14.H.D nin E 2020/873 K: 2020/639 sayılı ilamı) davalılar vekilinin zamanaşımı defi ve olumlu oy veren pay sahibinin dava hakkı bulunmadığı, diğer pay sahiplerinin ise ibra tarihinden itibaren altı ay geçmekle düştüğü gerekçesi ile itirazda bulunduğu, dava konusu edilen her bir zararlandırıcı eylem yönünden sorumluluğu doğuran fiilin işlendiği tarihin ve yine bu fiillerin asıl davada davacı tarafından öğrenildiği tarihlerin ayrı ayrı belirlenerek zamanaşımı süresinin bu hükümler çerçevesinde tespiti ile zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi gerektiği,şirket yönetiminin zarara yol açan işlem ve eylemleri genel kurulda tüm açıklıkla ve ayrıntılarıyla açıklanıp irdelenmişse yapılan ibra gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliği taşıdığı, bu şekilde bir ibranın varlığı halinde ise zarara neden olsalar dahi sorumlular aleyhine sorumluluk davası açılamayacağı,genel kurulda yapılan ibranın aklanma sonucunu doğurabilmesi için davada ileri sürülen ayrıntının faaliyet raporunda tartışılması ve buna rağmen ibra kararı alınmış olması gerektiği(Yargıtay 11.H.D nin E:2019/175 K: 2019/3353 sayılı ilamı) bu sebeple zarara yol açtığı iddia edilen işlem ve eylemlerin tespiti için dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişi raporunda davacıların iddiaları değerlendirildiğinde iddiaların açık ve belirgin olmadığından genelleme üzerinde gidildiğinden şirketin kayıtların doğrudan araştırılacak bir hususu bulunmadığından ,şirketin zararının olmadığı, davalıların şirketi zarara uğrattıklarına ilişkin somut ve belirgin bir tespit yapılacak verilerin saptanamadığı, davacıların talebine ilişkin incelemelerin ancak özel denetçi tayini ile yapılabileceğini belirtilmiş, her ne kadar davacılar vekili özel denetçi atanmasını talep etmiş ise de bu talebin ayrı bir dava konusu olması sebebi ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1-6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31. maddesine göre; “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (HMK. 31. md.) çerçevesinde yumuşatılmıştır.
Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkan vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir.
Görüldüğü üzere, hakimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31. maddede, hakimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.
Dava dilekçesinde davalıların dava dışı Es Sigorta Aracılık Ltd. Şti.’nin 2015-2016-2017 ve 2018 yıllarında sergiledikleri kötü yönetim nedeniyle zarara uğrattıklarını, bu zararın tespiti ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tazmin edilerek dava dışı şirkete ödenmesinin talep edildiği görülmüş olup,davacıya hangi yılda,ne şekilde ve ne tutarlarda zarar oluştuğu açıklattırılmaksızın eksik inceleme üzerinden hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
2-6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Hukuki dinlenilme hakkının unsurlarını,”bilgilenme hakkı”,“açıklama ve ispat hakkı” ve “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi” oluşturmaktadır.
Bununla birlikte;6100 sayılı HMK’nın 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilmeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlanmış, Kanunun 139. ve 140. maddelerinde ise dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra yapılacak ön inceleme duruşmasına davet ve ön inceleme duruşmalarının usulü ve yapılacak işlemler gösterilmiştir.

Ön incelemede; dava şartları ve ilk itirazlar incelenir. Uyuşmazlık konuları tam olarak belirlenir, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemler yapılır ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda taraflar sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilerek bu hususlar tutanağa geçirilir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m.137/1-2).
Hukuk Genel Kurulunca da ön inceleme duruşması ve duruşmada yapılması gerekli olan işlemler yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilemeyeceği, bu düzenlemenin emredici nitelikle olduğu benimsenmiştir (HGK 13.03.2013 2012/14-802 esas, 2013/347 karar). Belirlenen bu hususlara riayet edilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi hukuki dinlenilme hakkının (HMK m.27) ihlali niteliğinde olup, usul ve yasaya aykırıdır.
İncelenen dosyada ise, davalı tarafın zamanaşımı defi ile ilgili olarak ön inceleme duruşmasında bir karar verilmeksizin ayrıca, davacı taraf hükme esas alınan bilirkişi raporuna yasal süresinde itirazlarını bildirir dilekçesini sunmuş olmasına rağmen, bu hususta yönünden olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan sebeplerle Mahkemece, öncelikle HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı tarafa, her bir davalı yönünden şirket zararına yol açtığı iddia edilen işlemleri ve bu işlemlerin hangi sebeple ve ne şekilde şirketi zarara uğratmış olduğunu somutlaştırarak açıklamak üzere süre verilmesi, davalının zamanaşımı defi ile ilgili olarak bir karar verilmesi, gerekiyorsa davacının bilirkişi raporuna itirazları da incelenmek üzere; daha önce rapor düzenleyen bilirkişi heyetinden somut zarara yol açtığı iddia edilen her bir işlem yönünden, dava dışı şirketin ticari defterleri ile tüm dosya kapsamı üzerinde inceleme yapılmak suretiyle, varsa zarara sebep olan işlemlerin ve tarihlerinin, gerçekten bir zarara uğrayıp uğramadığının, tespiti yönünde rapor alınması, bundan sonra bilirkişi raporunun tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmesi ve yukarıda açıklanan TTK maddeleri kapsamında her bir davalının görevinin kapsamının belirlenmesi, tespit edilen zarar kalemleri yönünden kusurlarının değerlendirmesi ve sonucuna göre tüm talepler yönünden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2020 tarih, 2019/165 Esas ve 2020/350 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davacı hakkında düzenlenen 03/06/2022 tarihli ve 1.320,00-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.28/09/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*