Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/14 E. 2022/2157 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/14
KARAR NO : 2022/2157

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2021
NUMARASI : 2019/264 Esas – 2021/842 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : UĞUR HIRDAVATÇILIK ÜRETİM VE PAZARLAMA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. …- …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/05/2019

KARAR TARİHİ : 08/12/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 22/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ve Uğur Hırdavatçılık Üretim ve Pazarlama A.Ş. arasında 23 Haziran 2017 tarihli bir distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme uyarınca davalının müvekkilinin Türkiye’deki münhasır distribütörü olarak belirlendiğini, bu sözleşmede tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiğini, bu kapsamda sözleşmenin bir parçası olan sözleşme ekindeki tablolarda davalının müvekkillerinden 23 Haziran 2017-23 Haziran 2018 arası bir yıllık dönem için 2,7 milyon toplam ürün adedini satın almasının kararlaştırıldığını, müvekkilinin davalı ile olan ilişkisinde davalı tarafından Türkiye’de satışa sunulmak üzere yapıştırıcılar ürettiğini, bu yapıştırıcıların ambalajlarına ilişkin tasarımları davalıdan aldığı talimatlar doğrultusunda ürettiğini, müvekkilinin sözleşmenin taraflarına yüklediği borçların karşılıklı olarak yerine getirileceği inancıyla sadece muhataba yönelik olarak bu ürünleri imal etiğini ve ayrıca bu sözleşmenin ifası için üretim masraflarına ek olarak bazı ekipman masraflarında bulunduğunu, ancak davalının bu ürünlerin sadece bir kısmını Cartell’den teslim aldığını, bir kısım ürünü teslim almadığını ve bedelini müvekkiline ödemediğini, bu ürünlerin davalıya yönelik olarak üretildiğinden bunların üçüncü kişilere satışının da mümkün olmadığını ve müvekkilinin bu ürünler nedeniyle maruz kaldığı üretim masraflarına ek olarak bu ürünlerin alınmaması sebebiyle depo masraflarına da maruz kaldığını, sözleşme kapsamında fatura edilen ancak bedeli ödenmeyen bu ürünlerin 145.968,23 Amerikan Doları değerinde olduğunu, ayrıca sözleşme kapsamında davalı için üretilecek ürünlerin eksiksiz olarak hazırlanabilmesi için birtakım makine ve teçhizat masrafları da yapıldığını ve bu masrafların 193.253 Amerikan Doları değerinde olduğunu, davalı ile sözleşme kapsamında alınmış olan makinanın tutarının 72.878 ABD doları olduğunu, bu teçhizatın başka bir amaçla kullanılmasının da mümkün olmadığını, davalının şuana kadar sadece 1.332.000 adet ürünü satın ve teslim aldığını ve müvekkili tarafından yapılan uyarılara rağmen de bu ihlali gidermediğini, alım taahhüdünü yerine getirmediğini, sözleşmenin 3.maddesi uyarınca bu yükümlülüğü yerine getirilmemesinin haklı nedenle fesih sebebi olduğunu, müvekkilinin Beşiktaş 25.Noterliğinin 34439 yevmiye numarası ile keşide edilmiş 6 Aralık 2018 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ve davalıya borcunu ödemesini ihtar edip bu ödeme için 7 günlük süre tanındığını, ihtarnamenin 8 Aralık 2018 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davalının ise sözleşme uyarınca ödemekle yükümlü olduğu borcunu müvekkilinin tüm ihtarlarına rağmen ödememekte ısrarcı olduğunu, davalının borcunu ödememesi nedeniyle müvekkili tarafından davalı aleyhine Gebze 4.İcra Müdürlüğünün 2018/56638 Esas sayılı dosyası ile bir ilamsız takip başlatıldığını, davalının 26 Aralık 2018 tarihinde bu takibe haksız olarak itiraz ettiğini, takibin durduğunu beyanla; davalarının kabulü ile davalının takip dosyasına vaki 218.846,23 USD tutarındaki borca, faize, faiz oranına ve ferilere ilişkin itirazının iptaline, takibin devamına, davalı borçlu takibe haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğinden alacak tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her iki tarafa da borç yükleyen sözleşmede, müvekkilinin yıllık; 2.700.000 adet asgari alış taahhüdünü öne sürerek, müvekkiline dava açan, sözleşmenin diğer tarafı olan davacının da, müvekkilinden taahhüdünü yerine getirmesini bekleyeceği gibi, kendi taahhüdünü de, taraflar arasındaki ticaretin gereği ne ise ona göre yerine getirmesini, yani, bir yıl içerisinde dengeli olarak, yayılarak, sözleşmede belirtilen vasıf ve kalitede ürünü, müvekkiline tahsis etme, üretme, verme yükümlülüğü olduğunu, müvekkiline mal tesliminin, sözleşme yapılmasından 2-3 ay sonra başladığını, 23 Haziran’da sözleşme akdedilmesine kıyasen, müvekkiline ilk sevkiyatın, Eylül 2018 ayında yapılabilmesi ve adet olarak da, yıl içerisindeki taahhüdünün, dengeli düzenli biçimde ifa edecek miktarda olmadığını, gösterdiğini, müvekkilinin, yukarıda yıl itibariyle taahhüt tarihi belirtilen ürünlerini, peyderpey o tarihlerde alması, davacının ancak o tarihlerde verebildiği, daha önce veremediği için olduğunu, müvekkilinin; o kadar adet ürün almasının da, yine davacının, ancak o kadar mal üretip verebildiği, müvekkilinin siparişlerini, taleplerini karşılayamadığı için olduunu, yani, tarih itibariyle uyumlu bir sevkiyata mazhar olamadığı gibi, davacı tarafın miktar olarak da, müvekkilinin istediği kadar ürünü de veremediğini, davacının ürün tasarım ve dizaynlarına ilişkin, ülkemizde davacının mallarını pazarlıyor olması sebebiyle müvekkili aleyhine, Tong Shen Enterprise Co. Ltd. Şti. isimli bir başka Çin firması ve onun İzmirdeki Disribütörü; Bilgesan Teknik Hırdavat Ltd. Şti. tarafından, İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde, marka-patent-tasarım iddiaları ile birbiri ardına davalar açılmaya başlandıktan ve bunu da müvekkilinin, davacı …’ye bildirip, mağduriyet yaşamaya başladığını anlattıktan sonra, bu durumdan çıkış olarak da, ürün tüp dizaynını değiştirmesi ikazlarını-taleplerini kabul ettiğini, ürünün karton kutu rengi değiştirilmesi taleplerinin de kabul edilmediğini, bu duruma hüsnüniyetli ve sorumluluk sahibi gibi yaklaşmadığını, çare üretmeye çabalayan müvekkiline olumlu niyet ortaya koymadığını, hiç bir şekilde yardımcı olmadığını, durum gerçekte böyle iken, müvekkili için; “sözleşmede belirtilen miktarda ve tarihte malı alamadı” deyip, kendince zarar kalemleri sıralayarak, bu şekilde tazminini dava etmek, kesinlikle korunmaması gereken, kötüniyetten başka bir şey olmadığını, burada kusurun, davacı …’nin olduğunu, hiç bir zaman;”-ürün almayacağım” demeyen müvekkiline karşı sözleşmenin, davacı tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, davacı tarafın sözleşmeyi feshetmiş ve huzurdaki davayı açmışken, onun ürettiği malı satıyor olması sebebiyle müvekkilinin hukuk kavgasının, bir çok davada halen devam ettiğini, müvekkilinin davacının sözleşme kapsamındaki ürünlerini satıyor olması sebebi ile patent-marka-tasarım konulu, duçar olduğu dava ve icra takiplerine maruz kaldığını, müvekkilinin, davalara duçar olduğunda, durumu davacı tarafa bildirdiğini, yine davacı tarafa kendisinden sipariş ve onay almadan, kutu,koli her ne ise üretim yapmamasını işe başlamamasını bildirdiğini, özellikle de tenbih ettiğini, 2018 yılına girilip Mart-Nisan ayları günlerine rastlayan bu günlerde müvekkilinin, o anda bile davacının elinde birikmiş malı, o anki ürünleri, ülkede başına ne geleceği ihtimalini bile bile almazlık etmediğini, aldığını, (26.03.2018 340.000 adetlik parti) müvekkilinin, özellikle davacı ürünün konulduğu tüp sebebiyle adli sıkıntı içerisinde iken dahi, tüpün değiştirilmesini, bu hali ile almanın mümkün olamayacağını, değiştirilip dava tehdidi bertaraf edilmesi halinde, bu şekilde devam edeceğini belirtmiş ise de, davacı tarafın buna yanaşmadığını, öncelikle davacı tarafın, müvekkiline , sözleşme ile distribütörlük vermeden önce de, (23.06.2017 den önce) sözleşme konusu ürünleri, aynı tasarım ve dizaynı ile pazarladığını ve hatta şimdi şu anda da pazarladığının bilindiğini, dolayısı ile ürettiği malın, müvekkilinin teslim almadığı için, elinde özel üretim olarak kaldığı iddiasının, gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın muhtemelen, kendince, durumu kötüniyetle fırsata çevirmeye çalıştığını, şu anda davacının; dava dilekçesinde “-bu ürünler davalıya yönelik üretildi. Üçüncü kişilere de satışı mümkün değildir .” dediği ürünleri, yani, Cartell UK’nin bu ürününü aynı tüple NM DIŞ TİCARET firması üzerinden,”Aylar Hırdavat” isimli Türk firmasına satmakta olduğunu, aynı tüple, çok küçük maliyetle etiket değişikliği ile davacının; Türkiye’ye mal satmaya kesintisiz devam ettiğini, bu vakıaların aynı zamanda davacının, bir kısım makine ve teçhizat masrafı yapmışlığı iddiasına da bir karşı vakıa olduğunu, davacı ürünlerinin, müvekkilinden önce de üretildiği gibi, müvekkilinden sonra da aynı teçhizat ile üretilmeye devam ettiğini, müvekkili aleyhine 379.715.66 USD’lik icra takibi yapan, vaki itirazları üzerine, itirazın kısman iptalini talep eden davacı tarafın, bu kere huzurdaki davada talebini; 218.846.23.USD’ye tenzil ettiğini, yazışmalarda görüldüğü üzere, aleyhine açılan davalar ile iyice bunaldığı sırada müvekkilinin kendisine; “sipariş vermeden üretim yapmamasını” talep etiğinde, davacı tarafın müvekkiline yazılı olarak, kendi iddiası olan zararının giderilmesi için sadece 40.700.USD’ye anlaşacağını açıkca belirtiğini, bu durumun pek de anlaşılır bir durum olmadığını, şimdi ise, her nedense davacı tarafın; bu davası ile 218.000 USD talep ettiğini beyanla; haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere, icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… davanın reddine, davacı tarafın takip yapmakta kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalı tarafın kötüniyet tazminatı isteminin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı aleyhine birtakım ihtiyati tedbir kararları verilmiş ve davalar açılmışsa da bu duruma davalı kendi davranışlarıyla sebebiyet verdiği, davalının kendi kusuruyla yarattığı bu durumun, davacıya müvekkil şirket ile akdettiği sözleşmeyi ihlal etme hakkı vermeyeceğini, gelinen noktada İlk Derece Mahkemesi, dosyadaki delilleri ve maddi vakıaları dikkate almaksızın, yarım sayfayı bulmayan eksik bir gerekçe tesis ederek, müvekkil şirketin gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini, hem ilk bilirkişi raporu hem de ikinci bilirkişi raporu müvekkil şirketin ürünleri davalının ürünlerin tasarımına ve etiketlemesine ilişkin talimatları uyarınca ürettiğini ortaya koyduğu, bu da davalının kusurlu olduğunu ispat ettiğini, yargılama boyunca iki farklı bilirkişi heyeti tarafından iki farklı bilirkişi raporu düzenlendiği halde, ilk derece mahkemesinin her iki raporda da yer alan bilirkişilerin uzmanlıklarına ilişkin bu önemli tespiti değerlendirmeden hukuka aykırı karar verildiğini, müvekkil şirket sözleşme konusu ürünlerin üretimini, bizzat davalının tasarıma ilişkin talimatlarına istinaden yaptığını, yerel mahkemece davalının toplatıldığı için satamadığını iddia ettiği ürünler için üçüncü kişilerden teklif topladığını dikkate alınmadığı, huzurdaki uyuşmazlığın çözümü için değerlendirilmesi gereken önemli iddiaları ve delilleri değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini beyan ederek, davanın kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin, ne surette distribütörlük sözleşmesi olamayacağını, zaten davacı tarafın, mülkiyet hakkı kendisinde olmayan bir mala dair, müvekkilimle distribütörlük sözleşmesi yapabilmesinin hukuken imkansızlığını, ikinci bilirkişi heyeti raporlarında, uzun uzun açıkladığı, davacı imalatçının, kendi ürününü satmadığını, bu sebeple de tarafların hak ve sorumluluklarının, tek satıcılık sözleşmesinin içeriğine göre değerlendirilemeyeceği, başkasının fikrî mülkiyet hakkı (şişe tasarımı) olan bir malda, distribütörlük falan kurulamayacağını tespit ile buna dair kanaatini belirttiğini, dava; müvekkiline satılan teslim edilen malın bedeli davası olmayıp müvekkilinin, teslim alıp da parasını ödemediği hiç bir mal söz konusu olmadığını, davacı tarafın, -görüşlerine itibar edilmedi- dediği bilirkişi heyetlerinin, hiç biri de hiç bir satırda, -davacı tarafın şu kadar alacaklı olduğu tespit edilmiştir, demiyor aksine -kanıtlanamamıştır- diyor. Zaten de; -böyle kanıtlama olmaz- denildiği, beyan ederek yerel mahkeme kararına karşı, aksine hiç bir yasal bilgi ve açıklama ortaya koyamayan davacı tarafın, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 21/10/2021 tarih, 2019/264 Esas – 2021/842 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; sözleşmenin feshinden kaynaklanan zarar tazminine dayalı takibe yapılan itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı ile davalı arasında 23 Haziran 2017 tarihli distribütörlük sözleşmesi akdedildiği, sözleşme uyarınca davalının, davacının Türkiye’deki münhasır distribütörü olarak belirlendiği, bu sözleşmede tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiği, bu kapsamda sözleşmenin bir parçası olan sözleşme ekindeki tablolarda davalının davacıdan 23 Haziran 2017-23 Haziran 2018 arası bir yıllık dönem için 2,7 milyon toplam ürün adedini satın almasının kararlaştırıldığı, davacının, davalı ile olan ilişkisinde davalı tarafından Türkiye’de satışa sunulmak üzere yapıştırıcılar ürettiği, bu yapıştırıcıların ambalajlarına ilişkin tasarımları davalıdan aldığı talimatlar doğrultusunda ürettiği, davacının, sözleşmenin taraflarına yüklediği borçların karşılıklı olarak yerine getirileceği inancıyla sadece davacıya yönelik olarak bu ürünleri imal etiği ve ayrıca bu sözleşmenin ifası için üretim masraflarına ek olarak bazı ekipman masrafların yapıldığı, ancak davalının bu ürünlerin sadece bir kısmını davacıdan teslim aldığı, bir kısım ürünü ise teslim almadığı, davacı tarafından üretilen bu ürünlerin davalıya yönelik olarak üretildiğinden bunların üçüncü kişilere satışının da mümkün olmadığı belirtilerek; özleşme kapsamında fatura edilen ancak bedeli ödenmeyen bu ürünlerin 145.968,23 Amerikan Doları değerinde olması, ayrıca sözleşme kapsamında davalı için üretilecek ürünlerin eksiksiz olarak hazırlanabilmesi için birtakım makine ve teçhizat masrafları da yapıldığı ve bu masrafların da 193.253 Amerikan Doları değerinde olduğu, davalı ile sözleşme kapsamında alınmış olan makinanın tutarının 72.878 ABD doları olduğu ve bu bedellerin davalı tarafından ödenmemesi üzerine davacı tarafından davalı aleyhine Gebze 4.İcra Müdürlüğünün 2018/56638 Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, başlatılan icra takibeni davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu, duran takibin devamı için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan Gebze 4.İcra Müdürlüğü’nün 2018/56638 Esas sayılı icra dosyasının yapılan incelemesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 339.221,23.-USD asıl alacak, 494,43.-USD İşlemiş Faiz, 339.715,66.-
USD toplam alacak için ilamsız takip yolu ile icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya tebliği üzerine davalı vekilinin süresinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, Gebze 4.İcra Müdürlüğü’nce itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun, 214/1. maddesinde; “Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.”
Aynı Kanunun 218. maddesinde; “Satılanın bir kısmı elinden alınmış veya satılan sınırlı ayni bir hakla yüklenmişse alıcı, sadece bu yüzden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir.
Ancak alıcının, satılandaki bu durumu bilseydi onu satın almayacağı durum ve koşullardan anlaşılıyorsa, alıcı hâkimden sözleşmenin sona ermesine karar vermesini isteyebilir. Bu durumda alıcı, satılanın elinde kalmış olan kısmını o zamana kadar elde etmiş olduğu yararlarla birlikte, satıcıya geri vermekle yükümlüdür.”
Aynı Kanunun 219. Maddesinde; “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Dosya arasına alınan bilirkişi heyet raporunda özetle; Davalı şirketin incelemeye ibraz edilen defterleri üzerinde yapılan usul incelemesinde, 2017-2018 yılına ait ticari defterlerin açılış tasdiklerinin yasal süre içerisinde yapıldığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığından: 19 Aralık 2012 Tarihli ve 28502 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ticari defterlere ilişkin tebliğ’in 13. ve 17. maddelerine göre 2017-2018 yılına ait yevmiye defterinin e-defter onayının yasal süresinde yapıldığı, bu nedenle tarafların ticari defterlerinin delil kudretinin olup olmadığı Mahkemenin takdirinde olduğu, şirket iş merkezi …i olan Uğur Hırdavat ve Pazarlama A.Ş. (“Distribütör”) ve şirket iş merkezi …’de olan … (“İmalatçı”) arasındaki 23 Haziran 2017 tarihli distribütörlük sözleşmesi yapıldığı ve taraflar arasında ticari bir ilişkinin olduğu, davalı şirket, davacı şirketten 14.08.2017 tarihi ile 07.03.2018 tarihleri arasında 1.322.000 adet Mxbon 502 20G marka ürün aldığı bu ürünlerin alış tutarlarının 572.870,25 USD, 20901 adet Mxbon 3G LIQUID marka ürün aldığı bu ürünlerin alış tutarının ise 3.135,15 USD olmak üzere toplam alış tutarının 576,005,40 USD olduğu, davacı şirket almış olduğu ürünlere ait toplam 576.005,40 USD ödeme yaptığı, alınan ürünlere TL karşılığı ise toplam 2.188.639,37 TL ödeme yaptığı, davalı şirketin, yukarıdaki almış olduğu ürünlere ait davacı şirkete bakiye borcunun olmadığı, dava konusu 22.11.2018 tarihli 145.968,23 USD tutarındaki ürünlere ait Proforma faturanın davalı şirket defter kayıtlarında bulunmadığı, dosya kapsamında bulunan ve davalı şirkete düzenlendiği belirtilen yukarıdaki 145.968,23 USD tutarında proforma faturası düzenlediği, bu proforma faturasındaki malların davalı şirket tarafından alınmadığını, bu ürünlerin önceden imal edildiği, ayrıca davalı şirket siparişlerinin temin ve üretimi için 72,878 ABD Doları tutarındaki makinenin alındığını beyan ettiği, davacı ve davalının her ikisinin de Endüstriyel Tasarım, Faydalı Model ve Patent konusunda yeterince duyarlı davranmadıkları, davalının ürün sevkiyatlarının zamanında yapılmadığı iddiaları, davacıya, davalının gereken Ödemeleri zamanında yapmadığı iddiaları, davacı Catell UK üretim yapıp elimde kaldığı tüpleri başka amaçla kullanamadım bu konuda maddi kayba uğradım iddiasına karşılık söz konusu ürünlerle aynı tüp (şişeleri) kullanan başka firmaların olduğuna dair Uğur Hırdavatçılık’ın sunduğu delilleri incelendiğinde ilişkilerin bu duruma gelmesinden, davacı ve davalının eşit oranda sorumlu oldukları yönünda görüş bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Dosya arasına alınan bilirkişi heyet raporunda özetle; Taraflar arasında davaya konu tek satıcılık (distribütörlük) sözleşmesini 23.06.2017 tarihinde imzalandığı, sözleşmenin içeriğine göre davacının MXBON 502-20g ile MXLOC 50ml, 250 ml, 1000 ml ürünleri üretip davalıya Türkiye’de satışı için göndereceği konusunda tarafların anlaştığı, 2017 yılında imzalanan bu 5 yıllık sözleşmenin ilk yılda davalı tarafından sözleşmeye göre alınması gereken 2.7 milyon ürün adedinin tamamının davalı tarafından alınmadığı, tek satıcılık (distribütörlük) sözleşmesinin 1. Maddesine göre “….EK 1 de herhangi bir ürün görselinin dosyada bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının kendisine ait ürünleri davalı tarafından Türkiye’de satılmadığından davalının talepleri doğrultusunda davacı tarafından ürünler üretildiğinden taraflar arasındaki sözleşmenin karma nitelikli bir sözleşme olduğundan taraflar arasındaki hak ve borçların tespitinde doğrudan tek satıcılık sözleşmesi hükümlerinin uygulanamayacağını, davacının sözleşmenin imzalandığı Haziran 2017 tarihinden sonraki ilk altı ayında ürünlerin tesliminde gecikmeler yaşandığını ve bu gecikmelerin davacı tarafından da kabul edildiği, ancak gecikmelerden dolayı davalının uğradığı somut zararın tespitinin mümkün olmadığı, taraflar arasında işbu davanın açılmasına sebep olan davacının gecikmeleri değil davalıya karşı Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nde açılan davalar olduğu, davalının kendisine karşı açılan bu davalar ve ürünlerin toplatılması sebebiyle uğradığı zarar sebebiyle sözleşmeye uygun davranmadığı, davalıya karşı açılan davalar sebebiyle davacı ile davalının markasının birlikte kullanıldığı sözleşmeye konu ürünlerin marka ve şişe/tüp etiket tasarımları sebebiyle üretilmesinin imkansız olduğu, sözleşmeden kaynaklanan bu imkansızlığın borçlunun kusurundan kaynaklanmayan ve TBK m. 137 anlamında borcu sona erdiren tam imkansızlık olmadığı, sözleşmeden doğan borcun ifasının kusurlu ifa imkansızlığı olduğu, davacı ve davalının uzun yıllardan beri ticari hayatta aynı alanda faaliyet gösterdikleri ve bu sebeple de TTK m. 18/2 ye göre basiretli tacir gibi davranma yükümlülüklerinin bulunduğu, davacı ve davalının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı hareketleri sebebiyle sözleşmenin ifasının imkansızlaştığı, başkası adına tescilli bir tasarımı üreten davacı ile bunu satışa arz eden davalının ilgili kanun hükümleri sebebiyle birlikte sorumlu oldukları ve bu nedenle de tarafların birlikte kusurlu olduklarının kabulü gerektiği, davacının basiretli tacir gibi davranmayarak davalının talepleri doğrultusunda üretim yaparak zararın doğmasında ve davalıya karşı açılan davalardan da haberdar olmasına rağmen üretimlerini durdurmamasının zararın artmasında etkili olduğunun kabulü gerektiği, davacının bu eylemlerinin TBK m. 52 uyarınca değerlendirilmesi gerektiği, davacının dosyaya sunduğu belgeler ile somut zararının tespitinin mümkün olmadığı davacı somut zararını ispat külfeti altında olduğu şeklinde görüş bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Eldeki davada, ilk derece mahkemesince; taraflar arasında davaya konu tek satıcılık sözleşmesinin 23.06.2017 tarihinde imzalandığı, sözleşme ile davacının MXBON 502-20g ile MXLOC 50ml, 250 ml, 1000 ml ürünleri üretip davalıya Türkiye’de satışı için göndermesinin kararlaştırıldığı, ürünler Türkiye’de satışa sunulduktan sonra, davalıya karşı Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nde davalar açıldığı, tedbir kararları verildiği, ürünlerin toplatıldığı, davalıya karşı icra takibi yapıldığı, malların hukuki ayıplı olduğu ve kısmi zaptın gerçekleştiği, bu durumda davalıdan kalan sevkiyatın yapılmasını talep etmesinin beklenemeyeceği, davalının bu hususta kusurunun bulunmadığı, davacının doğduğunu iddia ettiği zararının kendi kusurundan ve hukuki ayıplı ifasından kaynaklandığı, bu zarardan davalının sorumlu tutulamayacağı, davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla; davanın reddine, davacı tarafın takip yapmakta kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalı tarafın kötüniyet tazminatı isteminin reddine şeklinde karar verilmişse de verilen kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı yanılgılı kanaatle verildiği anlaşılmıştır.
Eldeki davada; taraflar arasında davaya konu tek satıcılık sözleşmesinin 23.06.2017 tarihinde imzalandığı, sözleşme ile davacının MXBON 502-20g ile MXLOC 50ml, 250 ml, 1000 ml ürünleri üretip davalıya Türkiye’de satışı için göndermesinin kararlaştırıldığı çekişmesizdir. Davacı tarafından , sözleşmeye konu edilen ürünler üretilmiş davalı tarafından sözleşmeye göre kararlaştırılan ürünlerden büyük bir kısmının teslim alındığı ve bedelinin davacıya ödendiği; ancak davalı tarafından teslim alınan ürünlerin Türkiye’de satışa sunulduktan sonra, davalıya karşı Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nde davalar açıldığı, tedbir kararları verildiği, ürünlerin toplatıldığı, davalıya karşı icra takibi yapıldığı tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu aşamada davalı tarafından açılan davaya karşı getirilen en önemli savunma ürünlerin büyük bir kısmının tarafından teslim alınmasından sonra kendisinin elinde olmayan nedenlerden dolayı aleyhine açılan birden çok fikri sinai haklara dayanan davaların gösterildiğidir. Taraflar arasındaki sözleşmenin incelemesinde davalı tarafından belirlenen veya belirlenecek olan ürün dış kaplama tercihinden kaynaklanacak hukuki sorumluluğun davalı da olacağı kararlaştırılmışsa da, yine dosya kapsamından anlaşıldığı kadarıyla davalının kendisi aleyhine Fkri ve Sinaai haklardan dolayı davalar açılmaya başlanıldıktan sonra davalı tarafından davacıya üretilen ürünlerin dış kaplamalarının değiştirilmesi gerektiğinin bildirilmiş olduğudur. Gelinen bu aşamada davacı tarafından üretimi yapılan ve davalı tarafından teslim alınması beklenilen malların hukuki ayıplı olduğu da tartışmasızdır. Ancak davalının savunmasının temelini oluşturan aleyhine birden çok Fikri ve Sinaai Mahkemelerinde açılan davaların sonuçlarının tam olarak araştırılmadan, yani, bu davalar hakkında verilen kararların kesinleşip kesinleşmediği araştırılmadan mahkemece sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; eldeki davada davalının savunmasının temelini oluşturan, mahkemece, dosya arasına suretlerinin alınıp incelendiği belirtilen davalı aleyhine Fikri ve Sinai Mahkemelerinde açılan dava dosyalarının dosya arasına alınarak öncelikle, bu dosyalarda davalı konumunda olan dosya davalısının beyanlarının incelenmesi ve sonrasında açılan bu davaların nasıl sonuçlandıklarının tetkik edilmesi ve nihayetinde bu davaların kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak sonrasında oluşacak kanaate göre olumlu veya olumsuz karar vermekten ibarettir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 21/10/2021 tarih, 2019/264 Esas ve 2021/842 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davacı hakkında düzenlenen 20/12/2021 tarihli ve 1.320,00 TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 08/12/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*