Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1370 E. 2023/1315 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1370
KARAR NO : 2023/1315

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :02/12/2021
NUMARASI :2020/253 Esas – 2021/972 Karar

DAVACI :1-TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI ANONİM ŞİRKETİ – …
MÜTEVEFA DAVACI :… (T.C.No:…)
MİRASÇISI :… (T.C.No:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALILAR :1-… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
:2-… (T.C.No:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
:3-… (T.C.No:…) – …
:4-… (T.C.No:…) – …
:5-… (T.C.No:…) – …
:6-… (T.C.No:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Rücuen Tazminat
DAVA TARİHİ :31/05/2018

KARAR TARİHİ :14/09/2023
KR. YAZIM TARİHİ :28/09/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Terme Metal San. ve Tic. A.Ş.’nin sosyal sigorta prim borçlarını ödememesi nedeniyle alacaklı kurum tarafından düzenlenen ödeme emirlerinin Terme Metal Yönetim kurulu üyesi olan müvekkili davacı …’e tebliğ edildiğini, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigorta Kanunu’nun 88. mad uyarınca prim borçlarından işveren ile birlikte yönetim kurulu üyelerinin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğundan Terme Metal’e ait borcun 310.210-TL’lik sigorta prim borcunun davacılar tarafından ödenmek zorunda kalındığını, davacıların söz konusu borçtan sorumlu olmadığını, borcun oluşmasında asıl nedenin Terme Metal’in yönetim kurulunu elinde bulunduran hakim ortak Feniş Holding A.Ş. tarafından seçilen yönetim kurulu üyeleri ve murahhas üyeleri olduğunu, buna rağmen idare tarafından yapılan takip sebebiyle prim borcunun davacılar tarafından ödendiğini ve bu sebeple ödenen bu tutarın davalılardan rücuen tahsil edilmesi gerektiğini, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’nin davalılardan Terme Metal’in %17’lik payına sahip olduğunu ve kendisini temsilen çalışanları arasından bir temsilciyi Terme Metal’in yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirdiğini, bu çerçevede 26 Nisan 2011 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan karar ile davacı …’in TSKB’yi temsilen davalı Terme Metal şirketinde yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, genel kurul tarafından seçimin hemen akabinde gerçekleştirilen 26 Nisan 2011 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan 5 numaralı karar ile Terme Metal yönetim kurulunun kendi içerisinde görev taksimi yaptığını, bu karar ile Terme Metal’ in ne şekilde temsil ve ilzam olunacağının açıkça düzenlendiğini, söz konusu karara göre hakim ortak Feniş Alüminyum A.Ş. tarafından seçilen Terme Metal’in yönetim kurulu üyesi davalı …’nun murahhas yönetim kurulu üyesi olarak atandığını, murahhas üyeye şirketi her konuda temsil ve ilzam için münferit imza yetkisi verildiğini, sigorta borcunun oluştuğu dönemde şirketin münferit temsilcisi ve murahhas yönetim kurulu üyesinin … olduğunu, ayrıca Terme Metal’in yedi kişilik yönetim kurulunun dört üyesinin Feniş Holding A.Ş.’nin üyelerinden oluştuğunu, bu durumun yönetim kurulu seçimi yapılan tüm genel kurul toplantısı kararlarında açıkça görüldüğünü, davacıların bilgisi haricinde davalı Terme Metal’in sosyal sigorta prim borçlarını ödemediğini, alacaklı Samsun Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından davacı …’e 07/04/2014 tarihinde ödeme emirlerinin tebliğ olunduğunu, davacı …’in yasal süresi içerisinde ödeme emirlerine ve ilgili işleme karşı itiraz ederek ihtiyati tedbir istemli olarak Samsun 4. İş Mahkemesi’ nin 2014/238 Esas sayılı dosyasında görülmüş olan davayı açtığını, söz konusu mahkeme tarafından ihtiyati tedbir talebinin 9 Mayıs 2014 tarihinde reddedildiğini, bunun üzerine davalı Terme Metal’e ait borcun 310.210-TL tutarındaki kısmının davacılar tarafından 06/06/2014 tarihinde ihtirazi kayıtla ödenmek zorunda kalındığını, davacıların ödedikleri borç tutarının 175.000-TL’sini Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi’nden aldıkları mesleki sorumluluk poliçesi kapsamında sigorta şirketinden tazmin ettiklerini, bu durumda davacıların faiz ve masraflar hariç zararının 135.210-TL olduğunu, davacıların davalı şirketin temsil ve ilzam edilmesinde herhangi bir yetkisi bulunmadığını, davalı şirketin tamamıyla hakim ortak Feniş Alüminyum A.Ş.’nin kontrolü altında olduğunu, dava konusu olayda davacının takibe konu dönemde borçlu anonim şirketin yönetim kurulu üyesi olmakla birlikte, şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığı dosya içerisindeki ticaret sicil gazetesi vs. gibi bilgi ve belgelerden açıkça anlaşıldığını, temsil ve ilzama yetkili olmayan davacının sırf yönetim kurulu üyesi diye anonim şirketin sosyal sigortalar prim borcundan sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu sebeple Terme Metal’in sigorta prim borcunun tamamından kusurlu olan Feniş Holding A.Ş. temsilcisi davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğuna, davacıların ödemek zorunda kaldığı 135.210-TL’nin ödeme tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte Feniş Holdin A.Ş. temsilcisi yönetim kurulu üyeleri tarafından davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davada, davalıya husumet yöneltilmesinin hukuken ve usulen mümkün olmadığını, İl Özel İdaresinde görevli bir memur olarak çalışan davalının, Valilik tarafından Valilik adına görevlendirilerek gittiği şirket toplantılarında adının geçmesi nedeniyle, davalı aleyhine alacak davası açılmasının hukuka, usule ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın ancak İl Özel İdaresine veya Samsun Valiliği’ne ve 6360 sayılı Kanun’la İl Özel İdareleri kapatılıp Belediyelere devrolması ile devralan kurum sıfatıyla Samsun Büyükşehir Belediyesi’ne karşı açılabileceğini, davanın, TTK 334/3. maddesi gereğince kamu tüzel kişilik olan Samsun Büyükşehir Belediyesi’ne karşı açılması gerektiğini, davalı …’nun şirketin kar ve zararına ortaklığının olmadığını, ödeme dekontunda … veya davacı bankanın isminin bulunmadığını, “Müşteri …” yazdığını, dekont üst yazısını davacı kurumun kendi düzenlediği bir belge olup bu belgede paranın … adına davacı kurum tarafından ödendiğinin belirtildiğini, bu belgenin de kurumun tek taraflı düzenlediği bir belge olduğunu, bu belgeye göre davacının ancak Türkiye Sınai Kalkınma Bankası olabileceğini, konunun …’in şahsıyla ilgisi olmadığını, parayı yatıran …’ün hiç konu edilmediğini, parayı …’in yatırdığının dekont üzerinden belli değilse … davada konu edilmiyorsa öncelikle bahse konu parayı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası veya …’in yatırıp yatırmadığına dair hukuki durumdaki muğlaklığın ortadan kaldırılması gerektiğini, bahse konu ödemenin davacılardan hangisi veya her kim tarafından yapılmış olursa olsun burada ya … ya da T. Sınai Kalkınma Bankası’nın davacı olabileceğini, davanın ancak Terme Asliye Ticaret (Hukuk) Mahkemesi’nde açılabileceğini, bu sebeple yetki itirazlarının bulunduğunu, davalının Samsun Valiliği’ni temsil eden bir devlet memuru olduğundan, memuriyeti nedeniyle temsil ettiği kurum adına yaptığı iş ve işlemler nedeniyle açılacak davaların ancak İdare Mahkemelerinde açılabileceğini, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, bu sebeple öncelikle davanın usule dair yetki, görev, husumet, derdestlik ve zamanaşımı itirazlarının dikkate alınarak itirazları doğrultusunda ve hukuki menfaat yokluğu nedeniyle reddine, davanın esasına girilmesi halinde tüm ortakların Samsun Valiliği, Samsun Büyükşehir Belediyesi, Fen-İş Holding A.Ş., Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş., Terme Belediyesi ve … ile tespit edilecek diğer ortakların davaya dâhil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Terme Metal Sanayi ve Ticaret A.Ş, …, …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle derdestlik itirazları nedeniyle reddi gerektiğini, davacı tarafın rucuen talep ettiği 135.210-TL’yi 06.06.2014 tarihinde ödediğini dava dilekçesinde beyan ettiğini, davacı tarafın İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1379 Esas nolu dosyada açtığı davada 01.06.2018 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinden davacı taraf açısından 06.06.2014 tarihinden itibaren zamanaşımının işlemeye başladığını ve 06.06.2016 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, huzurdaki davanın zamanaşımı nedeniyle, süresinde açılmadığından reddi gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu’nda rücuan tazminat isteminde zamanaşımı süresinin 2 yıl olarak düzenlendiğini, gerçek kişi davalıların diğer davalı şirketin borcundan sorumlu oldukları yönünde yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi buna ilişkin taraflar arasında bir sözleşmenin de mevcut olmadığını, davalılardan …’nun borcun doğumu zamanında söz konusu şirkette yönetim kurulu üyeliğinin bulunmadığını, davacı ile diğer davalı gerçek kişilerin Yönetim Kurulu Üyesi olup imza sirkülerinde müşterek imza ile yetkilendirildiklerinden gerçek kişilerin sorumluluğu var ise bu sorumluluğun müteselsil olacağını, davalıların aslen kusurlu olduğu iddiasının doğru olmadığını bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… 1-Davacı … tarafından davalılar aleyhine açılan davanın; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 16.901,15.-TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 16.901,15.-TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 0,44.-TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 16.900,71.-TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
6-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 16.901,15.-TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
7-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 16.901,15.-TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemesine, fazlaya ilişkin istemin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. vekili, davalılar …, …, …, … vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin, sorumluluk oranlarını hatalı tespit eden bilirkişi raporunu hükme konu ettiğini, …’e dava konusunun bir kısmının sorumluluğunun yükletilmesinin mümkün olmadığını, davacıların prim borçlarının ödenmemesine defalarca muhalefet ettiğini, en sonunda prim borçlarını kendilerinin ödediğini, dava dışı …’un, görev sırasında vefat ettiğinden taraf ehliyeti bulunmadığını, dava konusunun bir kısmının sorumluluğunun yükletilmesinin yanlış olduğunu, dava dışı …’un, … ve …’ın, yönetim kurulu üyeleri olmayıp, yönetim kurulunun talimatına bağlı olduklarından, dava konusunun bir kısmının sorumluluğunun yükletilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı …, … ve …’ın, yönetim kurulu üyeleri olmayıp, yönetim kurulunun talimatına bağlı olduklarından, dava konusunun bir kısmının sorumluluğunun yükletilmesinin mümkün olmadığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalılar …, …, …, … vekili istinaf dilekçesinde özetle; işbu davadaki talep hakkının zamanaşıma uğradığını, davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönündeki kararın hatalı olduğunu, davacı banka tarafından ödenen SGK prim borcunun dava dışı Terme Metal Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin borcu olduğu hususunun açık, tarafların kabulünde ve dahi buna ilişkin kesinleşmiş bir hüküm olmasına rağmen ne hükme esas alınan bilirkişi raporunda ne de gerekçeli kararda bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın dava dışı Terme Metal’in borcundan gerçek kişi olan davalıların sorumlu tutulmasının kabul edilemeyeceğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; SGK primlerinden sorumlu ve yetkili yönetim kurulu üyesinin tespit edilemediği yönündeki değerlendirmeye rağmen hesaplama yapılması, sorumluluk paylaştırılması ve işbu raporun hükme esas alınmasının kabulünün mümkün olmadığını, yerel mahkeme kararında, 01.11.2018 tarihli SGK kayıtlarına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, dava dışı asıl borçlu Terme Metal’in dönem dönem SGK’ya yaptığı ödemelerin göz ardı edildiğini, davaya konu borcun dava dışı tüzel kişi Termal Metal’in borcu olması sebebiyle gerçek kişi olan davalıların kamu borcundan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bir diğer ve önemli hususun da Anayasa Mahkemesi’nin 19.03.2015 tarihli 2015/29 sayılı kararı ile; şirket yönetim kurulu üyelerinin kamu borçlarından sorumluluğu hususunda kusur aranmamasını Anayasa’ya aykırı olduğunu tespit ettiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; husumet yokluğu itirazlarının ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını, zamanaşımı itirazının ilk derece mahkemesince reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu alacağın asıl borçlusunun Terme Metal A.Ş.’nin olduğunun yerel mahkemece de hüküm altına alınmasına rağmen davalı yönünden tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, SGK borçlusu Terme Metal A.Ş.’nin gerçek yetkililerinin bilirkişice tespitine rağmen davalıya sorumluluk yüklenmesinin hukuka aykırı olduğunu, kanunun açık hükmünce davalıya kamu kurumunu temsilen katıldığı genel kurul toplantılarında verilen yönetim kurulu üyeliği, sadece genel kurul toplantılarına katılmak için ilin valisi tarafından yapılan bir görevlendirme olduğunu, ne genel kurul toplantılarında ne de vali tarafından yapılan görevlendirmede şirketi temsil yetkisi bulunmadığını, buna göre davalı ….’nun bu görevlendirme ile Samsun İl Özel İdaresi’ni temsil ve ilzam etmekte olup, borçlu Terme Metal A.Ş.’yi temsil ve ilzam etmediği ortada olup, bu temsil dolayısıyla herhangi bir sorumluluk yüklenmesinin hukuken mümkün olmadığını, İlk derece mahkemesince davaya konu edilen ödeme dekontu hakkında hükümde herhangi bir gerekçe yazılmadığını, ilk derece mahkemesince, bilirkişi raporunun denetime açık ve hükme esas almaya elverişli olmadığı yönünde ki itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2021 tarih, 2020/253 Esas – 2021/972 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; dava dışı Terme Metal San. ve Tic. A.Ş.’nin sosyal sigorta prim borçlarının ödenmesinden kaynaklı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince verilen açılan davaların usulden reddine dair 17/12/2018 tarihli ve 2018/409 Esas 2018/1088 Karar sayılı karar Dairemizin 2019/1415, 2020/312 E/K sayılı ilamı ile;
“…Kabule göre de;
2-Davacılar vekilinin istinaf isteminin incelenmesinde;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88/20. maddesinde; “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu hüküm ile, kurumun sigorta primleri ile diğer alacakları için asıl borçlu tüzel kişi ile şirket yönetim kurulu üyeleri kuruma karşı müteselsil sorumlu (6098 sayılı TBK. m.162 vd.) tutulmuşlardır. Kuruma karşı dış ilişkide müteselsil borçlu olmak için tüzel kişiliğin yönetim kurulunda yer almak gerekli ve yeterli iken, tüzel kişiliği temsil ve ilzam yetkisinin bulunması gerekmemektedir. Anayasa Mahkemesi 19/07/2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 30/05/2019 tarih ve 2015/11192 Başvuru numaralı kararında; 5510 sayılı SSGSSK.’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2008 tarihinden sonra doğmuş borçlar yönünden bu hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına, mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurmadığına karar vermiştir. Bu kararla birlikte, 5510 sayılı SSGSSK.’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra doğan borçlar yönünden tüzel kişilerin temsil ve ilzama yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerinin de görev yaptıkları dönemle sınırlı olmak kaydıyla şirket tüzel kişiliği ile birlikte müteselsilen sorumlu oldukları konusunda tereddüt kalmamıştır. Yargıtay HGK., 25/01/2017 tarih, 2014/21-2313 E. 2017/152 K. Sayılı kararında, “İşverenin prim borcundan ötürü, 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinde tanımlanan özel nitelikteki tüzel kişilerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu getirilirken, primlerin tahsilinin güvence altına alınması ve prim ödeme işinin özendirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır” demek suretiyle kurumun en önemli gelir kaynağının güvence altına alınmasının amaçlandığını açıklamıştır.
6098 sayılı TBK.’nun 167. maddesinde müteselsil borçluların iç ilişkideki durumları; “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlü” şeklinde açıklanmış ve Kanun’un 168/1. maddesinde de; diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her birinin, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağı hüküm altına alınmıştır. Davacılar tarafından 135.210,00 TL’nin tahsili talep edildiği halde, sadece başvuru harcı alındığı, nispi karar ve ilam harcının alınmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece işin esasına girilmeden önce 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28-(a) ve 32. maddeleri uyarınca, eksik peşin harç tamamlanmadan yargılamaya devam edilemeyeceği dikkate alınarak, davacılara harcın tamamlanması için süre verilmesi, süresi içerisinde eksik harç yatırılmadığında 492 sayılı Harçlar Kanunu’un 30 ve 32. Maddeleri gereğince işlem yapılması gerekirken yargılamaya devam edilerek karar verilmesi doğru olmadığından kararın kaldırılması gerekmiştir.
Bu hükümler doğrultusunda eldeki dava incelendiğinde; davacı şirketi temsilen, kendisine açılan davası ayrılan asıl borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi olarak atanan …’e, SGK tarafından ödeme emri göndererek, dava konusu alacağını tahsil etmesinde ve davacıların da kendileri ile birlikte müteselsil borçlular olan davalılara, davalıların sorumlu oldukları miktar kadar rücu etmesininde kural olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Bu nedenle, mahkemece davanın usulden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın kaldırılması gerekmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 88/20. Maddesi uyarınca ödeme yapan borlu 6098 sayılı TBK.’nun 167-(1) maddesi gereğince kural olarak diğer yönetim kurulu üyelerine eşit oranda rücu edebilir. Ancak Yerleşik Yargıtay içtihatlarında, iç ilişkide asıl sorumluluğun tüzel kişiliği temsil ve ilzam eden üst düzey yöneticilerin sorumlu olduğuna karar verilmiştir (Yargıtay 21. H.D. 12/04/2016 tarih, 2016/5726 E. 2016/6559 K.).
Bu açıklamalara göre mahkemece yapılacak iş; rücu talebine konu borcun doğduğu dönemdeki, şirket yönetim kurulu üyelerinin tespiti ile bu üyeler arasında iş paylaşımı yapıldı ise buna ilişkin yönetim kurulu kararlarının getirtilerek, şirketi temsil ve ilzama yetkili üst düzey yöneticileri ve rücu oranları belirlemek ve oluşacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır….” şeklindeki gerekçeyle kaldırılmıştır.,Yerel mahkemece kaldırma sonrası yapılan yargılama sonunda,”….Davacı … tarafından davalılar aleyhine açılan davada;
SGK pirim borcunun davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’nin hesabından ödendiği, davacı …’in hesabından bir ödeme yapılmadığı, bu sebeple davacı …’in işbu davada aktif husumetinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı … tarafından davalılar aleyhine açılan davanın; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Anonim Şirketi tarafından davalılar aleyhine açılan davada;
Bir kısım davalı vekillerinin zamanaşımı itirazlarının, dosyadaki rücuen alacak talebinin 5510 Sayılı Kanundan kaynaklanması, SGK bakımından on yıllık zamanaşımı süresi öngürülmesi ve prim alacaklarının rücuen tazmini konusunda ilgili kanunda özel olarak bir düzenleme yapılmaması nedeniyle, reddine karar verilmiştir.
Dosyada alınan bilirkişi raporu hüküm kurmak için elverişli ve yeterli görüldüğünden, hukuki değerlendirme Mahkememize ait olduğundan, başka bir bilirkişiden rapor alınması veya aynı bilirkişiden ek rapor alınması yönündeki taleplerin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 88/20. Maddesi uyarınca ödeme yapan borçlu 6098 sayılı TBK.’nun 167-(1) maddesi gereğince kural olarak diğer yönetim kurulu üyelerine eşit oranda rücu edebilir. Ancak Yerleşik Yargıtay içtihatlarında, iç ilişkide asıl sorumluluğun tüzel kişiliği temsil ve ilzam eden üst düzey yöneticilerin sorumlu olduğuna karar verilmiştir (Yargıtay 21. H.D. 12/04/2016 tarih, 2016/5726 E. 2016/6559 K.).
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, ödeme kayıtları SGK kayıtları, BAM kaldırma ilamı, kaldırma ilamı doğrultusunda alınan ve hüküm kurmak için elverişli görülen bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’nin ödediği ve dava konusu edilen toplam 135.210.-TL SGK prim ödemesinin dosyası tefrik edilen Terme Metal San. ve Tic. A.Ş.’nin sosyal güvenlik sigorta prim borcu olduğu, şirketi temsil ve ilzama yetkili üst düzey yöneticilerin görev yaptıkları dönem borçlarından sorumlu oldukları, bilirkişi raporunda belirlenen rücu oranları ve tutarlarının yerinde olduğu anlaşılmakla; her bir davalıya karşı açılan davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Terme Metal San. ve Tic. A.Ş.’ye karşı açılan dava tefrik edilerek, Mahkememizin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında alacağın tamamı hüküm altına alındığından, hüküm kurulurken, ilgili dosyada hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmeyecek şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı … tarafından açılan davada tüm davalılar aleyhine açılan dava tek bir gerekçe ile usulden reddedildiğinden tek vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Anonim Şirketi tarafından davalılar aleyhine açılan davada, davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığından her bir davalıya açılan dava ayrı ayrı değerlendirilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle yukarıda alıntılanan hüküm verilmiş, karara karşı davacı vekili, davalılar …, …, …, … vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’nin istinafının incelenmesinde;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88/20. maddesinde; “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu hüküm ile, kurumun sigorta primleri ile diğer alacakları için asıl borçlu tüzel kişi ile şirket yönetim kurulu üyeleri kuruma karşı müteselsil sorumlu (6098 sayılı TBK. m.162 vd.) tutulmuşlardır. Kuruma karşı dış ilişkide müteselsil borçlu olmak için tüzel kişiliğin yönetim kurulunda yer almak gerekli ve yeterli iken, tüzel kişiliği temsil ve ilzam yetkisinin bulunması gerekmemektedir. Anayasa Mahkemesi 19/07/2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 30/05/2019 tarih ve 2015/11192 Başvuru numaralı kararında; 5510 sayılı SSGSSK’nın yürürlüğe girdiği 01/07/2008 tarihinden sonra doğmuş borçlar yönünden bu hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına, mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurmadığına karar vermiştir. Bu kararla birlikte, 5510 sayılı SSGSSK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra doğan borçlar yönünden tüzel kişilerin temsil ve ilzama yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerinin de görev yaptıkları dönemle sınırlı olmak kaydıyla şirket tüzel kişiliği ile birlikte müteselsilen sorumlu oldukları konusunda tereddüt kalmamıştır. Yargıtay HGK., 25/01/2017 tarih, 2014/21-2313 E. 2017/152 K. Sayılı kararında, “İşverenin prim borcundan ötürü, 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinde tanımlanan özel nitelikteki tüzel kişilerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu getirilirken, primlerin tahsilinin güvence altına alınması ve prim ödeme işinin özendirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır” demek suretiyle kurumun en önemli gelir kaynağının güvence altına alınmasının amaçlandığını açıklamıştır.
6098 sayılı TBK’nın 167. maddesinde müteselsil borçluların iç ilişkideki durumları; “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlü” şeklinde açıklanmış ve Kanun’un 168/1. maddesinde de; diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her birinin, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağı hüküm altına alınmıştır.
5510 sayılı Kanun’un 88/20. maddesi uyarınca ödeme yapan borlu 6098 sayılı TBK’nın 167-(1) maddesi gereğince kural olarak diğer yönetim kurulu üyelerine eşit oranda rücu edebilir. Ancak Yerleşik Yargıtay içtihatlarında, iç ilişkide asıl sorumluluğun tüzel kişiliği temsil ve ilzam eden üst düzey yöneticilerin sorumlu olduğuna karar verilmiştir (Yargıtay 21. H.D. 12/04/2016 tarih, 2016/5726 E. 2016/6559 K.).
Bu hükümler doğrultusunda eldeki dava incelendiğinde; davacı şirketi temsilen, kendisine açılan davası ayrılan asıl borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi olarak atanan …’e, SGK tarafından ödeme emri göndererek, dava konusu alacağını tahsil etmesinde ve davacıların da kendileri ile birlikte müteselsil borçlular olan davalılara, davalıların sorumlu oldukları miktar kadar rücu etmesininde kural olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.Ancak; yerel mahkemece gerekçeli kararda davaya konu alacağın davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline şeklinde hüküm kurulmaması doğru görülmemiş, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinafı yerinde görülmüştür.
Davalılar …, …, …, … vekili ile davalı … vekilinin istinaflarının incelenmesinde;
Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 147/4 maddesi “Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, ….veya ortaklar arasındaki alacaklar.” hakkında 5 yıllık zamanaşımının uygulanacağı düzenlenmiştir. Dosyada mevcut belgelere göre davacı tarafça yapılan SGK ödemelerinin, 06.06.2014 tarihinde yapıldığı, gözetildiğinde davanın açılış tarihi 31/05/2018 e göre 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, davalıların bu yöne ilişkin istinaf itirazlarına da itibar edilmemiş,sair istinaf itirazlarının ise, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ile gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, verilen kararın dosya kapsamına uygun olduğu, Dairemiz kaldırma kararı gerekleri yerine getirilerek verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalıların istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle esastan reddine, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davalılar …, …, …,… vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle ESASTAN KABULÜNE, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2021 tarih, 2020/253 Esas ve 2021/972 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
I-a)Davacı … tarafından davalılar aleyhine açılan davanın; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
II-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalılar aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE;
1-Toplam 84.505,75-TL alacağın; 16.901,15-TL’nin davalı …’ndan; 16.901,15-TL’nin davalı …’dan, 0,44-TL’nin davalı …’dan,16.900,71-TL’nin davalı …’dan, 16.901,15-TL’nin davalı …’den, 16.901,15-TL’nin davalı …’den olmak üzere, rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 06/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, hüküm altına alınan rücuen tazminat alacağının Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür etmemek koşuluyla, davalılardan MÜTESELSİLEN VE MÜŞTEREKEN TAHSİLİYLE, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ne ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından yatırılan 35,90-TL başvuru harcı, 35,90-TL peşin harç ve 2.309,05-TL tamamlama harcı toplamı 2.380,85-TL harcın; 476,17-TL’sinin davalı …’ndan, 476,17-TL’sinin davalı …’dan, 0,01-TL’sinin davalı …’ndan, 476,16-TL’sinin davalı …’ndan, 476,17-TL’sinin davalı …’den ve 476,17-TL’sinin davalı …’den alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine, tahsil edilecek bedelin Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarihli, 2018/1069 Esas, 2019/1041 Karar sayılı ilamında davalıdan tahsiline hükmedilen bedel ile tahsilde tekerrür etmemesine,
3-Yargılama sırasında davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Anonim Şirketi tarafından yatırılan gider avansından harcanan, 642,50-TL tebligat ve müzekkere gideri ile 650,00-TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.292,50-TL yargılama giderinden, kabul – ret oranı nazara alınarak; 807,81-TL yargılama giderinin; 161,56-TL’sinin davalı …’ndan, 161,56-TL’sinin davalı …’dan, 0,01-TL’sinin davalı …’ndan, 161,56-TL’sinin davalı …’ndan, 161,56-TL’sinin davalı Seniye …’den ve 161,56-TL’sinin davalı …’den alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Yargılama sırasında davalı … tarafından yatırılan ve harcanan 142,70-TL tebligat ve müzekkere giderinden ibaret yargılama giderinden, kabul – ret oranı nazara alınarak; 124,86-TL’sinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı …’na verilmesine, bakiye giderin davalı … üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı … tarafından açılan davada, davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereği hesap ve taksir edilen 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin, davacı …’den alınarak 1/6’şar oranında davalılara verilmesine,
6-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 maddesi gereği kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davalı …’ndan alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine,
7-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,3 maddesi gereği reddedilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’den alınarak davalı …’na verilmesine,
8-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 maddesi gereği kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davalı …’dan alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine,
9-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,3 maddesi gereği reddedilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’den alınarak davalı …’ya verilmesine,
10-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,2 maddesi gereği kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 0,44-TL vekalet ücretinin, davalı …’ndan alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine,
11-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,2,3 maddesi gereği reddedilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 0,44-TL vekalet ücretinin, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’den alınarak davalı …’na verilmesine,
12-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 maddesi gereği kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davalı …’ndan alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine,
13-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,3 maddesi gereği reddedilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’den alınarak davalı …’na verilmesine,
14-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 maddesi gereği kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davalı …’den alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine,
15-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı Seniye … aleyhine açılan davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,3 maddesi gereği reddedilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’den alınarak davalı …’e verilmesine,
16-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 maddesi gereği kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davalı …’den alınarak davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmesine,
17-Davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından davalı … aleyhine açılan davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1,3 maddesi gereği reddedilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin, davacı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’den alınarak davalı …’e verilmesine,
18-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek suretiyle, 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının ayrı ayrı yatıranlara iadesine,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a)İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harçlarının hazineye irat kaydına,
b)İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
c)Davacı tarafından yapılan 220,70-TL İstinaf Kanun Yoluna Başvurma harcı ile 22,00-TL posta masrafı olmak üzere toplam 242,70-TL’nin davalılar …, …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
ç)Davalılar tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
d)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
e)Tarafların yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince yatıran tarafa iadesine,
f)Davalı … hakkında düzenlenen 15/02/2022 tarihli ve 685,53-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
g)Davalı … hakkında düzenlenen 15/02/2022 tarihli ve 685,53-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
h)Davalı … hakkında düzenlenen 15/02/2022 tarihli ve 685,53-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
ı)Davalı … hakkında düzenlenen 15/02/2022 tarihli ve 685,53-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
i)Davalı … hakkında düzenlenen 15/02/2022 tarihli ve 685,53-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
j)İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince İstanbul 19. İcra Dairesi’nin 2022/206 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın yatırana iadesine,
k)İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince İstanbul 21. İcra Dairesi’nin 2022/230 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın yatırana iadesine,
l)İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince İstanbul 11. İcra Dairesi’nin 2022/209 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın yatırana iadesine,
m)İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince İstanbul 24. İcra Dairesi’nin 2022/233 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın yatırana iadesine,
n)Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/09/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*