Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1346
KARAR NO : 2023/1370
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : .. (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2022
NUMARASI : 2020/575 Esas – 2022/164 Karar
DAVACILAR : 1-… – … – …
: 2-… – … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : FORM LASER MAKİNA SANAYİ VE TİCARET A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/09/2020
KARAR TARİHİ : 15/09/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 22/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden …’nin davalı şirkette % 10, diğer müvekkili …’un ise % 5 oranında hisse sahibi olduğunu, davalı şirketin hakim ortağı ve büyük pay sahibi …’nın vefatı sonucunda gerek şahsen ve gerekse tek başına ortağı olduğu Orba Tekstil Turizm Müm. ve Dan. San. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı şirketteki hisselerinin mirasçıları olan …, …’a intikal ettiğini, şirketin kuruluşundan bu yana ortak olan müvekkillerinin hakim ortak …ı’nın vefatı ve yönetimin mirasçılarına geçmesi sonucunda şirketten tamamen dışlandığını, şirketin mali yapısı ve işleyişi konusunda müvekkillerine herhangi bir bilgi verilmeden şirketin keyfi olarak yönetilmeye başlandığını, şirketi tek başlarına temsil ve ilzama yetkili olan yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın İstanbul’da dahi ikamet etmediğini, şirketin idaresini vermiş oldukları vekaletnameler ile ehil olmayan kişilere bıraktıklarını; vefat eden Hakim Ortak …ı’nın ve dolayısı ile mirasçı sıfatı ile şirket yöneticileri … ve …’ın şirkete çok büyük miktarlarda borcu olmasına rağmen, bu borçların şirkete ödenmek bir yana, yönetim yetkisini kötüye kullanmak sureti ile keyfi harcamalarda bulunduğunu; şahsi borçlarını şirket kasasından ödediklerini, ihtiyaç duydukları nakit para ihtiyaçlarını temin için şirket mal varlıklarını sattıklarını ve yeni borçlanmalar yaptıklarını; bunun üzerine davalı şirkete Beyoğlu 48.Noterliği’nden 20/07/2020 tarih ve 55029 yevmiye sayısı ile keşide edilen ihtarname ile, TTK 531 maddesindeki hakları saklı kalmak kaydı ile , TTK 411 maddesi gereğince ihtarnamenin tebliğinden itibaren en geç 45 gün içerinde genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılarak, toplantı gündemine şirkete bağımsız özel denetçi atanması ile şirketin mali yapısının, borç alacak durumunun, şirket ortaklarının şirkete olan borçlarının tespiti, geçmiş dönem karlarının ortaklara dağıtılması, şirketin gerek şirket ortaklarından ve gerekse üçüncü kişi ve kuruluşlardan olan alacaklarının tahsili hususlarının alınması, şirkete ilişkin mali tabloların ihtarın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde taraflarına verilmesinin talep edildiğini, keşide edilen ihtarnamenin davalı şirkete 22.07.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, bu güne kadar bu ihtarnameye cevap dahi verilmediğini, taraflarına şirketin mali yapısı hakkında yazılı veya sözlü olarak herhangi bir bilgi belge aktarılmadığını, olağanüstü genel kurul için herhangi bir çağrı yapılmadığını, şirket ortakları arasında güven ilişkinsinin sarsıldığını beyanla; şirket yöneticileri hakkında şirketi zarara uğratmaları nedeni ile tazminat davası hakları saklı kalmak kaydı ile; davalı şirketin TTK 531 maddesi gereğince feshine veya fesih yerine müvekkillerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin davalı şirketten en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsili ile davacı pay sahiplerinin davalı şirketten çıkarılmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesinde pay sahiplerine, haklı neden teşkil edecek bir durumun varlığı halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerinin hüküm altına alındığını, ancak her pay sahibinin bu talepte bulunamayacağını, dava koşulu olan haklı sebep kavramı ve dava sonucuna ilişkin çözüm örnekleri öncesinde davanın usuli özelliklerini ifade etmek gerektiğini, bu doğrultuda anonim şirketin haklı sebeple feshini düzenleyen hükme göre davalı sıfatı şirkete, davacı sıfatı azınlığa, esas sermayenin en az onda birine veya halka açık şirketlerde en az yirmide birine sahip pay sahiplerine ait olduğunu, davacıların belirtilen bu orana sahip olmadıklarını, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddolunması gerektiğini, Kanun’un 531’inci maddesi;‘’Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler’’ şeklinde olduğunu, kanun lafzında anlaşılacağı üzere, şirket feshini talep hakkının sermayenin en az onda birini oluşturan pay sahiplerine tanındığını, davacı pay sahiplerinin, dava dilekçesinde şirketin işleyişi ile ilgili olarak güven ilişkisinin sarsıldığını, kendilerine şirketin işleyişi ile ilgili bilgi verilmediğini ve şirketin kötü yönetildiğini iddia etmişlerse de, bu iddiaya itibar edilmemesi gerektiğini, bu iddiaların haksız ve hukuka aykırı iddialar olduğunu, davacı pay sahiplerinin herhangi bir delil ileri sürmeksizin, sadece iddia kabilinde olarak davalı müvekkil şirketin kötü yönetildiği ve zarar ettirildiği iddiasında bulunduklarını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; “hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, şayet mahkeme tarafından müvekkilin yönetim kurulu üyeliği yaptığı veya faaliyet sürecinde herhangi bir usulsüz işlem gerçekleştirdiği tespit edildiyse bunun somut şekilde ve hangi işlemler olduğunun açıkça gerekçeli kararda belirtilmesi gerekmektedir. Söz konusu gerekçeli kararda “bazı usulsüz işlemlerin” bulunduğu belirtilmiş, bunların hangi işlemler olduğuna hiçbir şekilde değinilmemiştir. Kaldı ki baz alındığı anlaşılan tanık beyanlarının herhangi bir doğruluğu bulunmamaktadır ve tarafımızca aleyhe olan bu beyanlara itiraz edilmiştir. Bununla birlikte dosyada mevcut bilirkişi raporu incelendiğinde görüleceği üzere müvekkil … aleyhine yöneltilen tüm iddialar mesnetsizdir. İstinaf konusu kararda “satılan 4 adet taşıtın şirkette atıl vaziyette bulunduğu için satıldığı, satıştan elde edilen paranın şirket faaliyetlerinde kullanıldığı ve davalı şirketin kasasından şirket genel giderleri ile ilgili ödemelerin yapıldığı” belirtilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki bizim talep ve iddialarımız mahkemece gerekçeli karar kapsamında dikkate alınmamış, değerlendirilmemiş; ancak davalı tarafın dilekçelerindeki beyanları kararın zeminini oluşturmuştur. Yargılama sırasında bu iddia, davalı tarafça çarpıtılmaya çalışıldığı gibi “önemli miktarda toptan satış yapıldığı” değil, nakit ihtiyacını karşılayacak şekilde, bilirkişi raporu ve tanık beyanlarıyla da sabit olduğu üzere parçalar halinde satış yapıldığına ilişkin olarak ileri sürülmüştür. Kaldı ki ilgili bilirkişi raporu ile söz konusu iddiamız doğrulanmış ancak mahkeme tarafından bu husus da dikkate alınmamıştır. Dosyada mevcut bilirkişi raporu incelendiğinde görüleceği üzere 2018-2019 yıllarına ait hesapların incelenmesi için söz konusu döneme ait mali verilerin, şirketin eski SMMM’si …’tan teslim alınmadığı belirtilerek bilirkişilerin ayrıntılı inceleme yapmaları engellenmiştir. Davalı şirket tarafından yargılama boyunca birbiriyle çelişkili ifadelerde bulunulmuş ancak bu da Mahkemece dikkate alınmamıştır. Davamızın terditli olarak açıldığı, talebimizin öncelikle TTK 531 gereğince davalı şirketin feshi veya bunun yerine müvekkillerin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin davalı şirketten en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsili olduğu dikkate alındığında, makul ve adil olan müvekkillerin şirketteki paylarının karar tarihine en yakın değerlerinin tespiti ile şirketten çıkarılmalarına karar verilmesidir. Ancak mahkeme sadece fesih talebini değerlendirmiş, müvekkillerin paylarının ödenerek şirketten çıkarılmaları ile ilgili talebimize ilişkin olarak herhangi bir inceleme yapmamış ve hüküm kurmamıştır. Bu sebeple de bahsi geçen karar eksiktir” beyanı ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı pay sahipleri, dava dilekçesinde şirketin işleyişi ile ilgili olarak güven ilişkisinin sarsıldığını, kendilerine şirket’in işleyişi ile ilgili bilgi verilmediğini ve şirket’in kötü yönetildiğini iddia etmişlerse de bu iddiaya itibar edilmemesi gerekmektedir. Davacı pay sahipleri’nin 2019 faaliyet yılının sonuna kadar aktif olarak yönetimde yer almalarına rağmen, hakim ortak …’nın vefatı üzerine huzurdaki davayı ikame etmeleri kötü niyetli olduklarının göstergesidir. Davacı pay sahipleri, şirkete ihtarname gönderdiklerini ancak şirketin ihtarnameye cevap vermediğini iddia etmiş olup, bu iddiaya itibar edilmemesi gerekmektedir. Davacı Pay Sahipleri’nin ihtarnamelerine cevap verilmediği yönündeki iddiaları tamamen gerçeklikten uzak ve haksız çıkar sağlamaya yönelik niteliktedir. Şirketin yönetim kurulu tarafından kötü yönetildiği ve kendilerine bilgi verilmediği iddiaları gerçeklik barındırmamaktadır. Davacı pay sahipleri, şirkette keyfi harcamalarda bulunulduğunu ve şirketin mal varlıklarının satıldığını iddia etmiş olup, bu iddiaya itibar edilmemesi gerekmektedir. Davalı müvekkil şirketin zarar etmekte olduğu ve kötü yönetildiği iddiaları gerçeklik barındırmamaktadır. Davalı şirket yönetim kurulu başkanı … ve başkan yardımcısı …, şirketin kredi borçları için kendi gayrimenkulleri üzerinde ipotek tesis etmiştir. Şirket faaliyetleri kapsamında hazırlanan findeks risk raporu ve findeks çek raporunda şirketin risk altında olmadığı açıkça görülmektedir. Kaldı ki, davacı pay sahipleri şirket aleyhine faaliyetlerde bulunmuştur. Kayıtlardan açıkça görüldüğü üzere, davacı pay sahiplerinin iddialarının aksine Şirketi kasası olarak kullanan Yönetim Kurulu üyeleri … ve … yönetimi değil, aksine davacı pay sahipleridir. Davacı pay sahiplerinin, bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmaları gerekirken, bu haklarını kullanmadan anonim şirket feshi dava ikame etmiş olmaları kötü niyetli olduklarını göstermektedir. Yargıtay içtihatlarında, fesih için haklı bir gerekçenin olmaması halinde, haklı nedenle feshin koşullarının oluşmadığından bahisle davacı pay sahiplerinin davası reddedilmiştir. Haklı sebepler mevcut değilse şirketin feshi gibi diğer alternatif çözümlerin de somut olaya uygulanması mümkün değildir. İlk derece mahkemesi kararı usul ve yasalara uygundur. Davacının beyanları tamamen çelişkili ve asılsız ifadeler içermektedir,” beyanı ile yerel mahkeme kararının onanmasına, davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/02/2022 tarih, 2020/575 Esas – 2022/164 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi gereğince açılan anonim şirketin şirketin fesih ve tasfiyesi, olmadığı takdirde şirketten haklı sebeple çıkmaya izin verilmesi ve ortaklık payı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacılardan …’nin davalı şirkette % 10, diğer davacı …’un ise % 5 oranında hisse sahibi oldukları, davalı şirketin hakim ortağı ve büyük pay sahibi …’nın vefatı sonucunda ,gerek şahsen ve gerekse de tek başına ortağı olduğu Orba Tekstil Turizm Müm. ve Dan. San. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı şirketteki hisselerinin mirasçıları olan …, …’a intikal ettiği, şirketin kuruluşundan bu yana ortak olan davacıların hakim ortak …’nın vefatı ve yönetimin mirasçılarına geçmesi sonucunda şirketten tamamen dışlandığı, şirketin mali yapısı ve işleyişi konusunda davacılara herhangi bir bilgi verilmeden şirketin keyfi olarak yönetildiği belirtilerek; davalı şirketin TTK 531 maddesi gereğince feshine veya fesih yerine davacıların paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin davalı şirketten en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsili ile davacı pay sahiplerinin davalı şirketten çıkarılmaları için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan bilirkişi heyet raporunda özetle; davacıların TTK’nın 411. ve 412. maddesi uyarınca yasal haklarını kullanarak davalı şirketi olağanüstü genel kurul yapmaya çağırdıklarını, davalı şirketin 2020 yılında fazladan borçlanmadığı, yeni borçların altına girmediğini, davalı şirketin 2018-2019-2020 yılları bilançoları incelendiğinde; her iki yönetimin de başarılı olduğu, şirketin öz varlığını koruduğu ve borca batık olmadığı, davacı şirkete ait satılan 4 adet aracın atıl durumda olduğu, şirketin faaliyetini etkilemediği, araç satışlarından sağlanan nakdin şirket faaliyetlerinde kullanıldığı, davalı şirketin kasa incelemesinde; kasadan şirket genel giderleri ile ilgili ödemelerin yapılmış olduğu, davalı şirket ortaklarından …, …, …, …’ın sermaye taahhütlerinden dolayı şirkete borçlarının bulundu, ayrıca ortaklardan …, .., …’un faaliyet sürecinde şirketten borç aldıkları yönünde görüş bildirmiş olduğu görülmüştür.
Eldeki davada, ilk derece mahkemesince; 26/11/2019 tarihinde ..’nın ölümüne kadar şirketi temsil yetkisinin davacı … ve …’ya ait olduğu, …’nın rahatsızlığı nedeniyle genel olarak yönetim işlerinin … tarafından yürütüldüğü, yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın 24/12/2019 tarihinde yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri, ticaret sicil gazetesi ilanının 20/01/2020 tarihinde yapıldığı, alınan bilirkişi raporuna göre şirketin kötü yönetildiği iddiasının varit bulunmadığı, satılan 4 adet taşıtın şirkette atıl vaziyette bulunduğu için satıldığı, satıştan elde edilen paranın şirketin faaliyetlerinde kullanıldığı, davalı şirketin kasasından şirket genel giderleri ile ilgili ödemelerin yapıldığı, davacıların ve şirket yöneticilerinin şirkete borçlarının bulunduğu, borçların kayıtlara usulüne uygun olarak yansıtıldığı, davacıların davalarını ispat edemedikleri anlaşılmakla davanın reddine şeklinde karar verilmişse de; verilen karar davacıların tüm talepleri hakkında bir sonuç içermediğinden dolayı eksik ve hatalı olmuştur.
6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31. maddesine göre; “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
Taraflarca getirilme ilkesinin bir sonucu olarak davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaları dava dilekçesinde bildirmesi gerekir. Bu şekilde somutlaştırma yükü (HMK. m.194) yerine getirileceği gibi davalı da bu vakıalara göre savunmasını yapacaktır. Dayanılan vakıalara uygulanacak hukuki sebepler de dava dilekçesinin zorunlu olmayan unsurları arasında sayılmıştır. Türk hukukunu resen uygulamakla görevli olan hâkim (HMK. m. 33) için gösterilen hukuki sebepler bağlayıcı değilse de vakıalara uygun hukuki nitelendirmenin doğru yapılmasının uyuşmazlığın çözümünü kolaylaştıracağı açıktır. Talep sonucu kısmında ise talebin ne olduğu açık bir şekilde belirtilmelidir. Çünkü, taleple bağlılık ilkesi gereğince hâkim talep sonucuyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Bu ilke uyarınca davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK. m. 31) kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (HMK. 31. md.) çerçevesinde yumuşatılmıştır.
Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkan vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir.
Görüldüğü üzere, hakimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31. maddede, hakimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.
Diğer yandan; bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır (Anayasa m.141/3). İlke, adil yargılanma hakkı kapsamında ve kamu düzenine ilişkin bulunmaktadır (Anayasa m. 36/1 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6).
Mahkeme kararlarının gerekçe bölümünde; sav ve savunmaların özeti, çekişmeli ve çekişmesiz noktalar ile ret ve üstün tutulma nedenleri; sabit görülen olgulardan çıkarılan sonuçlar ile hukuki nedenin gösterilmesi gerekir. (HMK m. 297/1-c). Bundan ayrı, HMK’nın 297/2 madde hükmüne göre; hakim, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar etmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları açıkça bildirmesi gerekir.
Gerekçe, mahkemenin benimsediği olgular ile hüküm bölümü arasındaki yasal bağ niteliğinde olup; taraflar nezdinde ve yasa yolu incelemesi bakımından denetim olanağı sağlamalı ve hüküm bölümüyle de tam olarak örtüşmelidir.
Dava dilekçesinde davacılar; öncelikle hisse sahibi olmaları nedeniyle ortaklık ilişkisi içerisinde oldukları şirketin davalı hakim ortaklarca kötü yönetilmesi nedeniyle kendilerine haklı neden oluştuğu ve bu nedenle şirketin feshini, bunun mahkemece uygun bulunmaması halinde de davacıların, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin bulunarak davalı şirketten en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsili istemi olduğu , ilk derece mahkemesince davacıların ilk istemleri hakkında bir karar verildiği; ancak ne var ki ikinci istem hakkında herhangi bir olumlu veya olumsuz kanaat içeren bir karar verilmediği görülmüş, bu nedenle de verilen karar yukarıda anlatılan ilkeler ışığında dairemizce usule ve yasaya uygun bir karar olarak değerlendirilmemiştir.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; davacıların dava dilekçelerinde belirtmiş oldukları tüm talepler hakkında, bu taleplerin usulüne uygun şekilde değerledirilmesinin yapılması suretiyle bu talepler hakkında, karar aşamasına gelinmeden her bir talep için gerekli inceleme, araştırma ve ek olarak gerekirse uzman bilirkişilerden rapor alınmalı ve sonrasında tüm talepler hakkında ayrı ayrı olumlu veya olumsuz olacak şekilde, gerekçeli bir karar vermekten ibaret olmalıdır.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 21/02/2022 tarih, 2020/575 Esas ve 2022/164 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.15/09/2023
…
Başkan …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Katip …
¸e-imzalıdır
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*