Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1337 E. 2023/1363 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1337
KARAR NO : 2023/1363

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :11/02/2022
NUMARASI :2020/541 Esas – 2022/100 Karar

DAVACI :RUBA İÇ DIŞ HAZIR GİYİM TEKSTİL VE AKSESUARLARI TİC.SAN. LTD.ŞTİ. – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALILAR :1- DOĞUŞ OTOMOTİV SERVİS VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ -…
VEKİLİ :Av. … – …
:2- ARK OTO MOTORLU ARAÇLAR SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :13/06/2018

KARAR TARİHİ :15/09/2023
KR. YAZIM TARİHİ :22/09/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Ark Oto’dan 30/12/2016 tarihinde 2 yıl garantili, sıfır km Volksvagen Polo marka 2016 model … plakalı binek otomobili 59.658,50-TL bedelle satın aldığını ancak aracın kullanımı sırasında bir kısım arızalar verdiğini, aracın seyir halindeyken durduğunu, defalarca servise götürüldüğünü, servis tarafından araçtaki arızaların giderilmeden teslim edildiğini ve aracın şanzımanının değiştirilmesini gerektiğini bildirdiklerini, araçtaki ayıbın tespiti amacıyla Sakarya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/64 değişik iş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırdıklarını, bu dosyada alınan raporda da aracın ayıplı olduğunun belirtildiğini, müvekkilin ayıplı malın ayıpsız misliyle değişimini isteme hakkını kullanarak değişimin 7 gün içinde yapılmasını istediğini belirttiği Sakarya 1. Noterliği aracılığıyla ihtarmane gönderdiğini, ancak davalıların bu ihtarnameye cevap dahi vermediklerini belirterek Volkswagen markasının Türkiye temscilcisi olan davalı Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A.Ş. ile yetkili bayi olan davalı Ark Oto Motorlu Araçlar San.ve Tic. A.Ş.’nin her ikisinin de müvekkilin zararını karşılamakla sorumlu olduklarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ayıplı aracın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesine, bu talebin kabul edilmemesi halinde aracın davalılara iadesi ile daha sonra artırılmak üzere şimdilik 4.000,00-TL’nin aracın satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, bu talebin de kabul görmemesi halinde araçtaki ayıp oranında fatura bedelinden indirim yapılmasına ve bu indirilen bedelin (şimdilik 4.000,00-TL) satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Doğuş Otomotiv vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu, ayıp ihbar sürelerine uyulmadığı, araçta ayıp/gizli ayıp veya üretim hatası bulunmadığı, delil tespitine konu raporu kabul etmedikleri, terditli talebin usul ve yasaya aykırı olduğu, taleplerin MK 2. dürüstlük maddesine aykırı olduğu savunmaları ile davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Ark Oto vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmakta görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu, araçta ayıp ya da gizli ayıp bulunmadığı, aracın servis kayıtlarının incelenmesinde araçta süreklilik arz eden, tespit edilemeyen, giderilemeyen veya tekrarlayan bir arızaya rastlanmadığı savunmaları ile davanın reddi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın çoğun içinde az da vardır ilkesi uyarınca KABULÜ ile Davacının misli ile değişim talebinin REDDİNE, 24/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen debriyaj seti, turbo seti, krank sensörü, eksantrik sensörü, basınç sensörü ve elektronik kontrol ünitesinin yenisi ile değiştirilmek suretiyle ücretsiz onarılmasına …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; “Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ayıba karşı tekeffül hükümleri doğrultusunda satıcının sorumluluğuna gidilebilecekken ithalatçının satılan üründe var olan ayıplara ilişkin alıcıya karşı sorumlu olduğuna dair hüküm bulunmamaktadır. Yerel mahkeme kararının müvekkil şirket yönünden husumetten reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yerel Mahkeme kararı ile her ne kadar dava konusu aracın ücretsiz onarımından davalıların müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduklarına hükmedilmiş ise; Müvekkil Şirket, Volkswagen Marka araçların Türkiye distribütörü/ithalatçısı olup, dava konusu aracın satıcısı veya aracın servis işlemlerini yapan firma değildir. Dava konusu aracın sadece ithalatçısı olan müvekkilin, davacı şirket ile hiçbir hukuki yada fiili ilişkisi olmaması, herhangi bir objektif sorumluluk yüklenecek yasal dayanak bulunmaması ve davacının zararına doğacak kusurlu herhangi bir davranışının da olmaması nedeniyle, davanın Müvekkil Şirket yönünden husumet yokluğundan reddi gerekmekte idi. Türk Borçlar Kanun’unda ”Ayıptan Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 219. Maddesinden anlaşılacağı üzere ayıptan sorumluluk sadece ve sadece satıcıya yüklenmiş bir boçtur. Dolayısıyla Müvekkil Şirketin davada herhangi bir taraf sıfatına haiz olduğu düşünülemez (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2017/9892 E. 2019/12702 K. Ve 12/17/2019 Tarihli Kararı); ayıbın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, ayıptan doğan yasal hakların kullanımı için araçta gerekli kontrol ve muayenelerin yapılarak, ihbar külfetinin yerine getirilmesi gerekmekte olup, davacı tarafça, yasadan kaynaklı işbu şart yerine getirilmemiştir. Ayıp ihbar sürelerine uyulmamıştır. İhbar şartını yerine getirmemiş olup davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Esasa yönelik olarak; araçta ayıp/gizli ayıp veya üretim hatası bulunmamaktadır. Tespit edilemeyen, giderilemeyen veya tekrarlayan bir arıza; kapsamlı bir onarım söz konusu değildir. Terditli talep usul ve yasaya aykırıdır. Huzurdaki talepler MK m. 2 dürüstlük kuralına aykırıdır. Ayıp iddiası ile davacı yanın taleplerinin kabulü anlamına gelmemek üzere, Sayın Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmesi halinde Borçlar Kanunu’nun 227.maddesinin değerlendirilmesini talep etmekteyiz. Zira madde hükmünde, “Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hakim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir” düzenlenmesi mevcuttur. Söz konusu uyuşmazlık tüketici işlemi değildir. Dolayısıyla 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanun’un 56.maddesi doğrultusunda uygulama alanı bulan garanti belgesi yönetmeliği işbu uyuşmazlıkta uygulanamaz. yukarıda da ayrıntılı bir şekilde belirtildiği üzere işbu uyuşmazlık tüketici işlemi değildir. Dolayısıyla tüketici kanunu ve garanti belgesi yönetmeliği uygulanamaz. Yerel Mahkeme tarafından Müvekkil Şirketin garantör olduğu yönünde hüküm kurulmuş ise de işbu husu usul ve yasaya aykırıdır,” beyanı ile öncelikle Yerel Mahkeme kararının bozularak kaldırılmasını, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ayıba karşı tekeffül hükümleri doğrultusunda satıcının sorumluluğuna gidilebilecekken ithalatçının satılan üründe var olan ayıplara ilişkin alıcıya karşı sorumlu olduğuna dair hüküm bulunmaması nedeni ile davanın husumet açısından reddine karar verilmesini, her halde araçta kusur/ayıp/gizli ayıp veya üretim hatası bulunmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı Ark Oto Motorlu Araçlar San ve Tic A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; “kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talepleri zamanaşımına uğramıştır. Zamanaşımı itirazlarımız yerel mahkeme tarafından göz önüne alınmamıştır. Davanın öncelikle bu nedenle reddi yönünde karar verilmelidir. Müvekkil şirkete kusur atfedilemez. Yerel mahkeme, müvekkil şirketin sorumluluğunu gerekçelendirmemiştir; diğer davalı olan Doğuş Otomotiv A.Ş. için atfedilen kusur kararda yer almasına rağmen müvekkil şirket Ark Oto Motorlu Araçlar San ve Tic A.Ş.’ye atfedilen kusurun neye dayandığı, müvekkil şirketin ücretsiz değişim masraflarına neden katlanması gerektiği gibi hususlar gerekçelendirilmemiştir. Davacı kötü niyetlidir, davacı, araçta var olduğu iddia edilen problemlerin uzun bir süredir devam ettiğini iddia etmiştir. Davacı, var olduğunu ileri sürdüğü ayıpları hemen müvekkil şirkete bildirmemiştir. İhtarnamenin neden çok sonra 27.12.2017 tarihinde keşide edildiğini açıklayamamıştır. Açıklanan nedenlerden ötürü davanın tamamen reddi gerekmektedir,” beyanı ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın tamamen reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; “davalı Ark Oto Motorlu Araçlar San. ve Tic. A.Ş. her ne kadar taleplerimizin zamanaşımına uğraması sebebiyle davanın reddini talep etmişse de davalının işbu iddiasının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Bilindiği üzere ticari satımlarda ayıptan doğan hakların kullanılabilmesi bakımından, genel hüküm niteliğindeki TBK Madde 231/1 hükmü uygulama alanı bulacaktır. Buna göre, “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.” İşbu madde çerçevesinde somut olaya bakıldığında dava konusu araç 30/12/2016 tarihinde satın alınmış, trafiğe 05/01/2017 tarihinde çıkmış, mevcut dava ise 13/06/2018 tarihinde açılmıştır. Görüleceği üzere teslim tarihi bir yana satın alma tarihi baz alınsa dahi taleplerimizin zamanaşımına uğraması söz konusu olmayacaktır. Davalı tarafça yine istinaf dilekçesinde araçta tekrarlayan/giderilemeyen, araçtan faydalanmayı ortadan kaldıran bi kusur/ayıp/gizli ayıp veya üretim hatası bulunmadığı, kendilerinin herhangi bir kusur veya sorumluluğunun bulunmadığı iddia edilmişse de işbu iddiaları da kabul edilebilir değildir. Ayrıca davalı yan her ne kadar kendilerinin bir kusur veya sorumluluğu olmadığını ileri sürmüş olsada 6098 sayılı Kanunun 219.maddesi uyarınca; “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” Hal böyleyken davalı olan satıcı şirketin, varlığı alınan raporlarla kanıtlanmış ve mahkeme kararlarıyla onanmış olan dava konusu araçta mevcut gizli ayıptan sorumlu olmaması mümkün değildir. Davalı taraf istinaf dilekçesinde araçta mevcut ayıpları hemen bildirmediğimizi ve bu duruma ilişkin ihtarnamenin neden çok sonra keşide edildiğini açıklayamadığımızı iddia etmiştir. Dosyada mevcut araç geçmişi kayıtlarından da görüleceği üzere aracın trafiğe çıkış tarihi 05/01/2017 tarihi olup ilk servis geçmişi 20/01/2017 tarihinde ortaya çıkmıştır. İşbu kontrolün ardından problemler giderilemediğinden de akabinde derhal satıcıya başvuruda bulunulmuştur. Bu nedenle davalının bu iddiası da yerinde değildir,” beyanında bulunmuştur.
Davalı Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A.Ş. ise; istinaf dilekçesinde öncelikle aracın sadece ithalatçısı olduklarından bahisle davanın husumet yokluğundan reddini talep etmişlerdir. Bu iddialarının gerekçesi olarak ise TBK’nın 219 ve devamı maddelerine dayanarak ithalatçının satılan üründe var olan ayıplara ilişkin alıcıya karşı sorumluluğuna dair bir düzenleme mevcut olmadığını göstermiştir. Ancak üreticinin veya ithalatçının satış sözleşmesinin yanında verdiği garanti taahhüdü her durumda ayrı ve bağımsız bir garanti sözleşmesi teşkil etmektedir. Davalı şirketin pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır. Davalı yan istinaf dilekçesinde ayıptan doğan yasal hakların kullanımı için gereken derhal ihbar şartını yerine getirmediğimizi ileri sürmüştür. Konu hakkında yukarıda diğer davalı şirketin aynı yöndeki istinaf iddiasına ilişkin açıklamalarımız geçerlidir. Davalının esasa yönelik olarak “tespit edilemeyen, giderilemeyen veya tekrarlayan bir arıza; kapsamlı bir onarım olmadığı” yönündeki itirazları ise anlaşılabilir değildir. Zira dosyada mevcut araç servis kayıtlarında görüleceği üzere aracın benzer arızalarla defalarca servise götürülmesi gerekmiştir. Alınan bilirkişi raporlarınca da bu arızalar tespit edilmiş ve işbu tespitler doğrultusunda arızalı olan parçaların değişimine karar verilmiştir. Araçta ayıp/gizli ayıp/üretim hatası olmadığına ilişkin diğer davalı şirketin istinaf dilekçesinde de benzer şekilde iddialar mevcut olduğundan yukarıdaki açıklamalarımız burada da geçerlidir. Ayrıca davalı taraf her ne kadar davanın kabulü halinde aracın kullanım bedelinin, davacıdan kaynaklanan hasarların araç bedelinden mahsubuna gidilerek; rehin, haciz, vergi borcu ve sair tahditlerin davacı tarafça kaldırılarak takyidatlardan ari olarak kendilerine iade edilmesini talep etmişlerse de işbu talepleri kabul edilebilir değildir. Son olarak davalı taraf istinaf dilekçesinde uyuşmazlığın tüketici işlemi olmadığını dolayısıyla 6502 sayılı TKHK’nın 56.maddesi doğrultusunda uygulama alanı bulan Garanti Belgesi Yönetmeliği’nin işbu uyuşmazlıkta uygulanamayacağını iddia etmiştir. Bu noktada garantili/garanti belgeli satışlardan bahsetmek gerekir. Hangi ürünlerin satılması halinde garanti belgesinin verilmesinin zorunlu olduğu hususu Garanti Belgesi Yönetmeliği’nde ve bu yönetmeliğe ekli listede düzenlenmiştir. Buna göre, garanti belgesi düzenleme zorunluluğu ürün bazlı olarak belirlenmiştir. Söz konusu yönetmelik 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a dayanılarak çıkarılmış olduğundan, her ne kadar düzenleme ürün bazlı olsa da, yalnızca tüketicilere yönelik satışlarda garanti belgesi düzenleme zorunluluğunun bulunduğunu söylemek mümkündür. Fakat bununla birlikte, uygulamada satışın kime yapıldığına bakılmaksızın, satış sözleşmesi Tüketici Hukuku bakımından bir tüketici ilişkisi doğurmasa ve dolayısıyla garanti belgesi düzenleme zorunluluğu ortaya çıkmasa bile garanti belgesinin satıcı tarafından alıcıya, alıcının tüketici vasfının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın verildiği görülmektedir. Bu durumda garanti belgesi satıcı tarafından imzalanmasa bile, üretici veya ithalatçı açısından bağlayıcı olmaktadır. İşte böyle ayrıca verilmiş bir garanti taahhüdü mevcutsa, garanti belgesinde taahhüt edilen hususlardan ithalatçı veya üretici sorumlu olacaktır. Buradaki sorumluluk artık bir kanuni sorumluluk değil, sözleşmesel sorumluluktur. Açıklanan nedenlerle her ne kadar somut olayın konusu ticari bir satış olsa bile uyuşmazlığa Garanti belgesi uygulanabilecektir,” beyanı ile davalı tarafların vermiş olduğu haksız ve hukuki dayanaktan yoksun istinaf dilekçelerinin reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2022 tarih, 2020/541 Esas – 2022/100 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tacirler arası satışa konu araçta gizli ayıp meydana geldiğinden bahisle aracın misli ile değiştirilmesi veya aracın iadesi ile bedelinin ödetilmesi istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı şirketin Ark Oto’dan 30/12/2016 tarihinde 2 yıl garantili, sıfır km Volksvagen Polo marka 2016 model … plakalı binek otomobili 59.658,50-TL bedelle satın aldığı; ancak aracın kullanımı sırasında bir kısım arızalar verdiği, aracın seyir halindeyken durduğu, bunun üzerine aracın davacı tarafından birden çok defa servise götürüldüğü, servis tarafından araçtaki arızaların giderilmeden teslim edildiği ve aracın şanzımanının değiştirilmesinin gerektiğinin davacıya bildirildiği belirtilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ayıplı aracın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde aracın davalılara iadesi ile daha sonra artırılmak üzere şimdilik 4.000,00-TL’nin aracın satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili, bu talebin de kabul görmemesi halinde araçtaki ayıp oranında fatura bedelinden indirim yapılması ve bu indirilen bedelin (şimdilik 4.000,00-TL) satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nun 227/4. maddesinde;
Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
6098 sayılı TBK’nun 227/4. maddesindeki “Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.” şeklindeki hükümle kanun koyucu tarafından öngörülmüş olup, birbirini tamamlayan bu iki hüküm ile yasa koyucu temel hukuk prensibi olarak iyiniyet kurallarının hayata geçirilmesini hedeflemekte ve her ne kadar seçimlik hakları yasa ile sayılmış ve bu seçimlik hakların içerisinde herhangi birini tercih etme bakımından alıcı serbest bırakılmış ise de, bunun sınırı olarak iyiniyet kuralları ve tarafların hak ve menfaatler dengesi nazara alınmak suretiyle sözleşmenin ayakta tutulması sağlanırken varlığı tespit ve kabul edilen ayıp nedeniyle alıcının bir kayıp veya zarara uğramasının da önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Her iki düzenlemede esas olarak kullanılan seçimlik hakkın ortaya çıkaracağı sonucun karşı taraf için orantısızlık yaratması ve durumun bunu haklı göstermemesi gibi özünde Türk Hukuk sisteminin temelini oluşturan hakkaniyet ilkesine dayanmakta olup; somut olayın yapısı ve bu ilkenin uygulanırlığı noktasında takdir hakkını da hakime yüklemiştir (Y.13. HD. 25.2.2020 T, 2018/929-2020/2698 syk).
Dosya arasına alınan 08/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; araçtaki arızalardan motorun seyir halinde durması arızasının motor kontrol ünitesi ve impuls sensörü değiştirilmesine ve de yazılımın güncellenmesine rağmen net olarak çözülemediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu arıza gizli ayıp niteliği taşımaktadır. Güvenli sürüşü tehlikeye attığı için de kullanıcısı tarafından beklenilen fayda sağlanamamıştır. Bu arızanın detaylı bir inceleme ile çözüme kavuşturulması durumunda ise araçta değer kaybı oluşmayacaktır. Araçtaki arızalardan şanzımandan gelen sesin balatadan kaynaklandığı belirtilmiştir. Araçta vites geçişleri ile ilgili herhangibir problem belirtilmediğinden sorunun şanzımandan kaynaklanmadığı arızanın baskı, balata veya debriyaj sisteminden kaynaklanabileceği anlaşılmıştır. Bu arıza da giderilebilir ve davalılar bu arızanın giderilmesinden sorumludur. Bu arızada değer kaybına neden olacak nitelikte olmayacaktır. Yukarıda bahsi geçen iki arıza kullanıcı kaynaklı olmayıp (parça, imalat ve montaj) üretim hatasından kaynaklanmaktadır. Normal şartlarda araçta daha detaylı bir inceleme ile mevcut arızaların giderilebilmesi mümkündür. Ancak motorun seyir halinde durmasına neden olan arıza için servisin yaptığı işlemlerin sonuç vermediği ve bu arızanın güvenli sürüşü doğrudan etkileyen bir arıza olduğu düşünüldüğünde bu problem dava konusu araçta ciddi derecede bir gizli ayıp oluşturduğu anlaşılmaktadır şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Dosya arasına alınan 24/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davaya konu arızaların ve davacının güncel olarak belirttiği arızların yeniden değerlendirilmek sureti ile aracın detaylı olarak serviste incelenerek arızaların garanti kapsamından davalılar tarafından karşılanması gerektiği, davaya konu aracın arızalarının giderilmesi için gerekli maliyetin ortalama 34.515,43 TL olduğu şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Eldeki davada; davaya konu … plakalı 2016 model Volkswagen Polo marka araç 30/12/2014 tarihinde davalı ARK Oto A.Ş.den satın alınmıştır. 10/07/2017 tarihinde davacı tarafından araç geri vitese takılırken ses yapıyor şikayetiyle dosyadaki servis belgelerine göre davacının şanzımandan gelen ses ile ilgili şikayetinin yetkili serviste incelendiği ve sesin aracın kavramasından kaynaklı olduğunun tespit edildiği, yapılan dts sonucu ,garanti başvurusunda video veya ses kaydı istendiği, davaya konu aracın basınç sensörünün, impuls sensörünün, turbo tamir setinin ve motor kontrol ünitesinin değiştiği, yine servis kayıtlarının 10.08.2017 tarihli iş emri kayıtlarında araçta problemin yazılımsal olduğunun ve yazılımın güncellendiğinin belirtildiği, ancak yazılım yenilenmesi yapılmasına rağmen zaman zaman dava konusu araçtaki denge problemi uyarı yazısı yenilendiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından yapılan değerlendirmede araçtaki arızanın gizli ayıp mahiyetinde olduğu, detaylı bir tadilat neticesinde giderilebileceği ve araçta bir değer kaybına neden olmayacağı belirtilmiştir. Davalılardan Doğuş Otomotiv A.Ş.’nin garantör olduğu garanti belgesi kapsamında olduğu bu nedenle de araçta meydana gelen zarardan sorumlu olduğu, sonuç olarak her iki davalının da satılan araçta meydana gelen zarardan müteselsil olarak sorumlu olacakları anlaşılmıştır.
Somut olayda, dava konusu araçtaki gizli ayıbın debriyaj seti, turbo seti, krank sensörü, eksantrik sensörü, basınç sensörü ve elektronik kontrol ünitesinin yenisi ile komple yenisi ile değiştirilmesi ile giderilebileceği, bu parçaların değişiminin araçta değer kaybı oluşturmayacağı, satılandaki gizli ayıbın satılanın değerine göre düşük olduğu, bu nedenlerle aracın değiştirilmesi talebinin TMK 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralına ve hakkaniyete uygun düşmeyeceği anlaşılmış, tüm bu neden ve gerekçelerle mahkemece açılan davanın kısmen kabulüne şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, hukuki değerlendirme ve varılan sonucun yerleşik Yargıtay İçtihatlarına ve Daire’mizin uygulamalarına da uygun olduğu, yapılan tahkikatın yeterli ve ilk derece mahkemesi gerekçesinin davalıların istinaf nedenlerini karşılar nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, davalıların istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalıların istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davalıların İSTİNAF BAŞVURULARININ AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 4.075,27 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 938,12 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.137,15 TL istinaf karar harcının davalılardan ayrı ayrı alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davalı taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davalılar tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davalılara iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/09/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*