Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1223 E. 2023/1168 K. 07.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1223
KARAR NO : 2023/1168

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2022
NUMARASI : 2021/444 Esas – 2022/139 Karar

DAVACI :… (T.C.No:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :… (T.C.No:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ :02/09/2021
KARAR TARİHİ :07/07/2023
KR. YAZIM TARİHİ :17/07/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile emlakçılık yapan davalı arasında bir gayrimenkul satışı konusunda görüşme yapıldığını ancak başka bir işlem yapılmadığını, davalı tarafından Kocaeli 5. İcra Müdürlüğünün 2008/146 esas sayılı dosyası üzerinden tellaliye ücreti alacağından bahisle takip başlatıldığını, yine Kocaeli 1. İcra Müdürlüğünün 2010/12385 esas sayılı dosyası ile de 30.250,00 TL bedelli bono senediyle müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, bu dosyaya yönelik menfi tespit davasını kazandıklarını ve kesinleştiğini, menfi tespit yargılaması esnasında icra baskısı altında 102.800,85-TL ödemek zorunda kaldıklarını beyan ederek; icra tehdidi altında ödenen 102.800,85 TL’nin ödeme tarihi olan 11/06/2021 tarihinden itibaren tahsiline, icra takibi kötü niyetli olduğundan %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile 25/12/2007 tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını, davacının paraya ihtiyacı olması nedeniyle kendisinden senet alarak 30.250,00 TL ödendiğini, davacının bu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, 2014/230 esas sayılı dosyasında verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin kesin delil niteliğindeki davacının ikrarını dikkate almadan hüküm kurduğunu, İİK 72 maddesine rağmen menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülmediğini, tellaliye sözleşmesinin taraflar arasındaki uyuşmazlık ile bir ilgisi olmadığını, ceza dosyasının beraat ile sonuçlandığını, davacının taleplerinin haksız olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; 25/02/2022 tarihli gerekçeli kararıyla; “… Davanın KABULÜ ile 102.800,85-TL’nin ödeme tarihi olan 11/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İlk derece mahkemesince; 25/02/2022 tarihli ek kararıyla; Davacının kötü niyet tazminatı talebinin Reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen ek karara karşı davacı vekili tarafından, gerekçeli karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili ek karara karşı istinaf dilekçesinde özetle; “müvekkilim ile emlakçılık yapan davalı arasında bir gayrimenkulün satışı konusunda görüşme yapılmış ancak müvekkilim diğer hissedarların muvafakati olmadığı için satış konusunda tapuda hiçbir işlem yapamamış, taahhütte bulunmamış ve davalıdan tek kuruş para da almamıştır. Müvekkilim ile davalı arasında yaşanan tüm ihtilafların sebebi Kocaeli 1.İcra Müdürlüğünün 2010/12385 Esas sayılı icra takibine konu 30.250.TL bedelli, 10.02.2008 vadeli bonodur. Davalı taşınmazın satımı konusunda müvekkilime 30.250 TL asla ödememiş ve taraflar aralarında herhangi bir mal alışverişinde dahi bulunmamıştır. Hal böyle iken davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine geçilmiş ve bu icra takibine bağlı olarak müvekkilimin taşınmazı haczedilmiştir. Uzun yıllar devam eden davalarda müvekkilimi maddi ve manevi anlamda yıkıma sürüklemesi davalının kötüniyetli olduğunu açıkça gösterdiği halde mahkemenin kötü niyet tazminatı talebimizin reddine karar vermesinin hukuki hiçbir izahı yoktur,” beyanı yerel mahkeme ek kararının kaldırılmasına, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi yaptığı sabit olduğundan alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hüküm kurularak, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili, davacının ek kararı istinafına cevap dilekçesinde özetle; “taraflar arasında yaşanan hukuki ihtilafta müvekkilin kötü niyetli olduğundan bahsedilemez. Müvekkil, her alacaklı gibi hak arama gayretinden başkaca bir yola başvurmamış, davacının müvekkile verdiği senedi hukuka uygun bir şekilde icraya koymuştur. Bir alacaklının usulüne uygun bir icra takibi ile alacağına ulaşma gayreti kötü niyet olarak nitelendirilemez. Huzurda görülen davada kötü niyetli bir taraf var ise bu ancak davacı taraf olabilir. Davacı taraf her ne kadar müvekkile alacağını ödediğini iddia etse de bu alacak davacı tarafından ödenmemiştir. Davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı gibi taraf sıfatının da bulunmaması gerekir. Davacı kendi adına kayıtlı taşınmazı üçüncü kişiye sattıktan sonra tapuyu devralan üçüncü kişi tarafından hacizlerin temizlenmesi amacıyla dosyaya ödeme yapılmıştır. Uzun süren yargılamalarda maddi ve manevi anlamda yıkıma uğrayan bir kişi varsa bu kişi davacı değil müvekkil …’dır. Davacı tarafın istinaf başvurusun haksız, mensetsiz ve kötü niyetli olarak yapıldığı açıktır,” beyanı ile yerel mahkeme ek kararına karşı davacının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davacı … arasındaki ilişki alım-satım ilişkisidir. Bu husus her iki tarafın beyanları ile sabittir. Mahkemenin karar gerekçesinde “25.72.2007 tarihli tellaliye ücret sözleşmesi incelendiğinde tarafların taşınmazın satışı konusunda anlaşmaya vardıkları hususunda ihtilaf bulunmadığı; ancak taşınmaz bedelinin tapuda devir sırasında ödeneceğinin yazıldığı” belirtilmiştir. Ancak taraflar arasındaki söz konusu tellaliye sözleşmesi; …’a ait taşınmazın 28.500,00 TL bedelle üçüncü kişi İrfan Kahraman’a satışına yöneliktir. …’ın satış bedetini düşük bulması nedeniyle bu sözleşmeden vazgeçilmiş, sonrasında taşınmazın müvekkile satışına ilişkin görüşmeler gerçekleşmiştir. Bu husus tarafların beyanları ile sabittir. Açıklandığı üzere taraflar arasında alım-satım sözleşmesi yapılmış olmasına karşın mahkeme daha eski tarihli ve hiçbir geçerliliği bulunmayan, taraflar arasındaki uyuşmazlıkla hiçbir ilgisi bulunmayan tellaliye sözleşmesine dayanarak hüküm kurmuştur. Bono bağımsız borç ikrarı içermekte olup senette bedel kaydının mevcut olması halinde ispat yükü kaydın aksini ispat eden tarafa aittir. Senet üzerine 30 ibaresinin sonradan eklendiğini iddia eden davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme yapılmış olup bu hususların istirdat davasında da değerlendirilmemiş olması hukuka ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. Menfi tespit davası sürecinde ilk derece mahkemesi de istinaf mahkemesi de senet üzerinde herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırmamış, hatta senet aslını dahi celp edip incelememiştir. Hukuk yargılamasında; mahkeme hakiminin delilleri bizzat incelemesi gerekmektedir. Davanın temelini oluşturan senet aslının mahkemece incelenmemesi hukuka aykırıdır. Huzurdaki istirdat davasında da gerekli incelemelerin yapılmamış olması kararın kaldırılmasını gerektirmektedir. Yerel Mahkemenin kararının dayanağını oluşturan hukuka aykırı menfi tespit kararına karşı, müvekkil tarafından kanun yararına temyiz ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılmıştır. Söz konusu başvurunun kabul edilmesi halinde, huzurdaki dava dosyasının sonucunu etkileyeceği izahtan varestedir. Yerel Mahkeme, müvekkil yapmış olduğu başvuruların bekletici mesele yapılması yönündeki talebimizi dikkate almadan hüküm kurmuştur. Yerel mahkemenin, kesin delil niteliğindeki davacı ikrarını dikkate almadan, cevap dilekçemizde yazılı hususları değerlendirmeden ve delil listemizdeki delilleri toplamadan vermiş olduğu karar açıkça usul ve yasaya aykırıdır,” beyanı ile yerel mahkeme 25/02/2022 tarihli kararının kaldırılması ve yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2022 tarih, 2021/444 Esas – 2022/139 Karar sayılı kararı ile aynı gün ve sayılı ek kararı ile tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; istirdat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi 25/02/2025 tarihli davanın kabulü kararına karşı davalı vekili tarafından;
İlk derece mahkemesi 25/02/2025 tarihli Davacının kötü niyet tazminatı talebinin Reddine dair ek kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı ile davalı arasında gayrimenkul satışı konusunda görüşme yapıldığı; ancak başkaca herhangi bir işlem yapılmadığı, davacı aleyhine, davalı tarafından Kocaeli 5. İcra Müdürlüğünün 2008/146 esas sayılı dosyası üzerinden tellaliye ücreti alacağından bahisle icra takibi başlatıldığı, yine, Kocaeli 1. İcra Müdürlüğünün 2010/12385 esas sayılı dosyası üzerinden de 30.250,00 TL bedelli bonoyu konu alan icra takibi takip başlatıldığı, davacı tarafından aleyhine bononun ödenmemesi üzerine başlatılan takip içi menfi tespit davası açıldığı, açılan bu davanın davacı lehine sonuçlandığı belirtilerek, menfi tespit yargılaması esnasında icra baskısı altında davacı tarafça ödenen 102.800,85-TL’nin 11/06/2021 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesi için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İcra İflas Kanununun ”icranın iadesi” başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde; bir ilama dayanarak takip borçlusundan tahsil edilen paranın takip alacaklısına ödenmesinden sonra, takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra tesis edilip kesinleşen bir hükümle ortaya konması halinde, ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi tarafından ve gerektiğinde cebri icra yolu ile geri alınıp takip borçlusuna iade edileceği öngörülmüştür.
Buna göre, bir ilam tamamen icra edildikten sonra Yargıtay’ca bozulursa, icra hemen eski haline iade edilmez. Bunun için, hükmü veren mahkemenin Yargıtay’ın bozma ilamına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmiş olması gerekir.Mahkemenin bozma kararına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmesi üzerine borçlu, icra dairesinden (daha önce yapılmış olan ilamlı icra takibi dosyası üzerinden) icranın tamamen veya kısmen eski haline iade edilmesini isteyebilir.( m 40,II) İcranın eski haline iade edilebilmesi için borçlunun bir ilamlı icra takibi yapmasına ve alacaklıya icra emri gönderilmesine gerek yoktur. Bu nedenle borçlunun, bu halde icra dairesinden icranın iadesini isteyeceği yerde ayrı bir dava açmasında hukuki yararı yoktur.
İcra dairesinin, icranın iadesi talebinin kabulüne veya reddine ilişkin kararına karşı şikayet yoluna başvurulabilir. İcra mahkemesinin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararları, takip konusu alacakta ihtilaflı kalan değer veya miktarın temyiz sınırını geçmesi şartı ile temyiz edilebilir (m.363-366).
Somut uyuşmazlıkta; dava konusu para, davacıdan icra marifetiyle tahsil edildiğine göre bu durumda davacının dava açmasına veya takip yapmasına gerek olmaksızın ilgili icra müdürlüğüne müracaatla icranın eski haline getirilmesini talep etmesi yeterli ve gerekli olup, bu nedenle açtığı işbu davada hukuki yararı bulunmamaktadır (Y.11 HD.2011/3118 E.2012/9678 K. HGK 22.06.2011 gün 2011/11-367 E.2011/439 K.).
Bu nedenle, mahkemece; davacının haksız olarak ödediğini ileri sürdüğü alacağının iadesi için İİK ‘nun 40.maddesi çerçevesinde işlem yapılmasını isteyecek yerde, ayrı bir takip ve davaya konu etmekte hukuki yararının bulunmadığı belirtilmek suretiyle talebin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde farklı gerekçeyle talebin kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davacının Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2022 tarih, 2021/444 Esas – 2022/139 Karar sayılı ek kararına dair; İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Davalının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle ESASTAN KABULÜNE, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2022 tarih, 2021/444 Esas – 2022/139 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a)Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE,
b)Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 1.755,59-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.575,69-TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
c)Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
ç)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e)Dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecine yönelik, 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin 6183 sayılı Kanuna göre ve davalı aleyhine açılan davanın reddedilmesi nedeniyle davacıdan tahsili için hazineye müzekkere yazılmasına,
e)Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
3-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
Davacı Yönünden;
a-Bakiye 99,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
b-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı Yönünden;
a-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
b-Davalı tarafından yapılan masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harçlarının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf eden tarafların yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince yatıran taraflara iadesine,
7-Davalı hakkında düzenlenen 09/05/2022 tarihli ve 5.266,73 TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
8-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/07/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*