Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1191 E. 2022/1380 K. 27.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1191 – 2022/1380
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1191
KARAR NO : 2022/1380

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2022 (tarihli ara karar)
NUMARASI : 2022/151 Esas (derdest dosya)

İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN/DAVACI :…
VEKİLİ :Av. …
KARŞI TARAF/
DAVALI :(İFLAS NEDENİYLE) TASFİYE HALİNDE ASYA KATILIM BANKASI A.Ş. –
VEKİLİ :Av….
TALEP :İhtiyati Tedbir
TALEP TARİHİ :10/03/2022

KARAR TARİHİ :27/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :18/07/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkilin de içinde olduğu altı kişiye karşı 04/02/2022 tarihinde ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emrine müvekkiline 11/02/2022 tarihinde gönderildiğini, takip konusu belgeler olarak ödeme emrinin ekinde Üsküdar 21. Noterliğinin 07/09/2016 tarih ve 77477 yevmiye nolu ihtarnamesi ve 13/01/2012 tarihli Genel Kredi sözleşmesinin müvekkile gönderildiğini, ilgili ihtarname suretinde müvekkile genel kredi sözleşmesi gereği temerrüde düşürüldüğü bildirilmiş ancak genel kredi sözleşmesinde müvekkilin adı dahi geçememekte olduğunu, takip konusu ihtar da geçerli bir ihtar olmamakta ve takibe konu edilen belgelerde müvekkilin borcuna, borcun miktarına dair hiçbir bilgi olmamakla birlikte genel kredi sözleşmesinde de müvekkilin adı ve imzası yer almadığını, müvekkilin davalı bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığını takibe konu belgelerle de hiçbir ilgisi bulunmadığını, bu nedenle süresi içinde icra dairesinde borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, dolayısıyla fon alacağına dönüşen takip konusu borca ilişkin itirazlarının sonuçsuz kaldığını, takibin devamı halinde hiçbir ilgisinin olmadığı borç edeniyle müvekkilin tüm mal varlığına haciz konulacağını, davalı banka müvekkilinin bankaya hiçbir borcu olmamasına rağmen kötü niyetli olarak müvekkil aleyhine icra takibi başlattığını, bu sebeple alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, dava süresince müvekkilinin haciz baskısıyla karşı karşıya gelmemesi için ihtiyaten takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, kısaca sunulan ve resen dikkate alınacak nedenlerle; davalarının kabulü ile, davacının Kocaeli İcra Dairesi’nin 2022/13057 Esas sayılı icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine, dava süresince ihtiyaten takibin durdurulmasına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabul ve kısmen reddine, Takibin durdurulması talebinin reddine, İcra takibi başlamış olmakla İİK 72/3. maddesi kapsamında icra takip miktarının %15’i oranında nakit veya banka teminat mektubunun mahkeme veznesine depo edilmesi kaydıyla, Kocaeli İcra Müdürlüğü’nün 2022/13057 Esas sayılı takip dosyasında icra veznesine girecek paranın dava sonuna kadar alacaklısına ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı ihtiyati tedbir talep eden/davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbir kurumu, anayasanın hukuk devleti ilkesine ve anayasal bir temel hak olan adalet sağlama talebine hizmet eden ve olası hak kayıplarının önüne geçmeyi sağlayan bir koruma mekanizması olup icra takibine konu alacağa dayanak belgede müvekkilin ne adı ne de imzası yer almadığı halde, yaklaşık ispat kuralı gereği talebinin kabulü gerektiğini beyan ederek, yerel mahkeme ara kararından dönülerek, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/151 Esas – 10/03/2022 Tarihli Ara Kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Menfi Tespit istemine ilişkindir.
Talep; ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece; talebin kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiş olup, hüküm tedbir talep eden/davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalı tarafından davacının da içinde olduğu altı kişiye karşı 04.02.2022 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, takip konusu belgeler olarak ödeme emrinin ekinde Üsküdar 21.noterliğinin 07.09.2016 tarih ve 77477 yevmiye nolu ihtarnamesi ve 13.01.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin gönderildiği, takibe konu edilen belgelerde davacının borcuna, borcun miktarına dair hiçbir bilginin olmadığını, ayrıca, Genel Kredi Sözleşmesine davacının adının ve imzasının yer almadığı belirtilerek başlatılan takipte borçlu olunmadığının tespiti için eldeki davanın açıldığı, açılan davada davacı aleyhine başlatılan takibin ,dava süresince ihtiyaten durdurulmasını talep ettiği, ilk derece mahkemesince talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK.’nun “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389-(2) maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanun’un 390-(3) maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Dava; niteliği itibari ile İİK’nın 72-(3) maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Bu kapsamda, İİK’nın 72-(3) maddesinde; “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu belirlemelere göre, eldeki dava icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davası olup ancak İİK’nın 72-(3) maddesi kapsamında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bunun dışında, takibin veya satış işleminin durdurulması şeklinde ihtiyati tedbire hükmedilemez.
Yukarıdaki açıklamalara göre somut olayda; ilk derece mahkemesince; icra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup İİK 72/3 gereğince ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına karar verilemeyeceği, her ne kadar icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icranın durdurulması kararı verilmesi mümkün değil ise de çoğun içinde azı da vardır yorumu gereğince davacının talebi yönünden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesine girecek paranın takip konusu alacağın %15′ inden aşağı olmayacak şekilde teminat yatırılması halinde ihtiyati tedbiren alacaklıya ödenmemesine şeklinde karar verilmesinde tüm dosya kapsamı delillere göre usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, ara karar başlığında; davacının T.C. numarasının ve karşı taraf/davalı şirketin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 391-(2)-a) maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, tedbir talep eden/davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; tedbir talep eden/davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yolu için yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/06/2022


Başkan-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*