Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1180 E. 2023/1060 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1180
KARAR NO : 2023/1060

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :16/02/2022
NUMARASI :2022/14 Esas – 2022/89 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :25/10/2019

KARAR TARİHİ :22/06/2023
KR. YAZIM TARİHİ :10/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin Kocaeli’deki 262 Towers Projesi ile büyük bir inşaat yapımı işine girdiğini, yapmış olduğu gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile birçok kişiye söz konusu projeden daire satma vaadinde bulunduğu ve sözleşmeden kaynaklı daire bedellerine yönelik tahsilatlar yaptığını, ilerleyen süreçte ortaklar arasında yaşanan ihtilaf nedeni ile inşaat yapım işinin durduğunu ve birçok kişinin mağdur olduğunu, bu süreçte kısmi ödemeler yapanların, borcunun tamamını ödeyenlerin bulunduğunu, müvekkili şirketin teslim ettiği çeklerin ödeme planını vadeye yaydığını, inşaatın durmasına rağmen çeklerin yazılacak olmasından kaynaklı ticari itibarının ve sicilinin bozulmaması için bu şartlarda ödemesine devam etmek zorunda kalan mağdurların olduğunu, inşaat sözleşmesi sonrasında müvekkili şirket lehine kestiği toplam 462.000,00-TL bedelli 10 adet çeki 16/08/2017 tarihinde davalı şirkete teslim ettiğini, çeklerin vadeleri geldikçe müvekkilinin eksiksiz bir şekilde ödemelerini gerçekleştirmeye başladığını, ilerleyen süreçte ortaklar arasındaki anlaşmazlık ve ihtilaflar neticesinde söz konusu inşaat işinin durma noktasına geldiği ve nihayetinde 2019 yılı başında durduğunu, davacı şirketin tapu devrini alamadığını, ödediği bedelleri de iade alamadığını belirterek geçerli olmayan sözleşme nedeni ile davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, davalıya ödemek zorunda kaldığı taşınmaz bedeli olan 462.000,0-TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre her çekin ödeme gününde itibaren geçerli olmak üzere ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, tarafların tacir olması ve bu süreçte davacı şirketin uğradığı zararların ve kaybettiği kar mahrumiyetlerinin telafisine esas olmak üzere davalının dava konusu tutarın %20’sinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava dilekçesinde iddia etmiş olduğu hususların gerçek dışı olduğu ve ispatının gerektiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında 16/08/2017 tarihinde satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, bunun neticesinde davalı şirkete çekler verdiğini, davalı şirketin sözleşmeden sonradan haberdar olduğunu, davalının babasının vefatının sebebiyle yurt dışında olması ve geçen 1 yıl süresince Türkiye’ye gelmediğini, davaya konu çekleri şirkete teslim ettiğini, tarafların carilerde mutabık kaldığını, tarafların iradesinin sözleşme kurulması yönünde nihayete erdiğini ve şirket ofis teslim etme yükümlülüğüne girdiğini, davacının ise ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, borçlar kanunu maddesine göre icap kabul ilişkisi kurulduğunu, buna göre davacının bu aşamada sebepsiz zenginleşme iddiasının somut gerçeklerden uzak sözleşmeyi tek taraflı bozma amacı taşıdığını, sözleşmede mucbir sebep hallerinin açıkça belirtildiğini, davacının bu durumu bildiğini, yetkisiz imza atıldı diyerek sözleşmedeki edimlerinden kaçınmak istendiğini, davacının basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlü olduğu halde aleyhe durumu kendi lehine hak oluşturmaya çalıştığını, şirketinin bedel karşılığında ofis tapusunu teslim edeceğini, davacı şirketin isterse ödeme iddiasını kanıtlayarak resen tescilini mahkemeden isteme hakkına sahip olduğu halde bunu yapmayıp olmayan hile iddiasına dayanarak sebepsiz zenginleşme iddiasında bulunduğunu, bir başka hususun ön görülmeyen maliyet artışları olduğunu, doların 2018’ler başında 3 TL civarındayken ülke çapında yaşanan kriz sebebiyle 7 TL’yi gördüğünü, şirketlerin ön görülmeyen maliyet artışları karşısında büyük zarar ettiğini, birçok inşaat firmasının bu sebeple iflas ettiği ve birçoğunun da konkordato için mahkemelere başvurduğunu belirterek haksız ve hukuki mesnetten yoksun ikame olunan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… 1-Davanın KABULÜ ile
2-462.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Kötü niyet tazminat talebinin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın taleple bağlılık ilkesine açıkça aykırı olduğunu, yerel mahkemece yeterli inceleme yapılmadan karar verildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2022 tarih, 2022/14 Esas – 2022/89 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava;taşınmaz satış vaadi sözleşmesi nedeniyle ödenen paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde tahsili için açılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince verilen;davanın kabulü ile, 462.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair 2019/452 Esas, 2020/499 Karar sayılı karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemizce;”.. 6100 sayılı HMK’nın ”zaman bakımından uygulama” başlığını taşıyan 448. maddesi; ”Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” hükmünü içermektedir. İlk derece mahkemesinin TTK’nın 4-(2) maddesinde yapılan değişiklik gereği derhal basit yargılama usulüne geçmesi kural olarak doğrudur. Ancak yukarıda açıklanan sebeplerle bu değişiklik ara karar kurularak yapılmalı, taraflara tebliğ edilip bilgilenmeleri sağlanmalı, yargılamaya bu aşamadan sonra devam edilmelidir. Bu işlemler yerine getirilmeden davalı vekilinin mesleki mazeret dilekçesininrekçe ile reddedilmesi ve yargılama usulünün değiştirilmesine ilişkin ara kararın verildiği celsede bu değişiklik davalı vekiline tebliğ edilmeden hemen hükmün açıklaması hukuki dinlenilme hakkının ihlaline sebebiyet vermiştir. Açıklanan gerekçelerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması gerekmiştir.” denilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kaldırma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda,”….Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; kaldırma kararı sonrası yapılan yargılamada 6102 sayılı TTK’nın (22/07/2020 tarih 7251 sayılı yasanın 58 maddesi ile değişik) 4/2 maddesi gereğince işbu davada basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmiş olup, yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat yapmakta olduğu veya arsa sahibinin aynı zamanda yüklenici sıfatıyla hareket ederek (yapsatçı konumunda) inşa etmekte olduğu binalardan bağımsız bölüm satın alınması halinde TBK nun 184.maddesi gereğince üçüncü kişiye yapılacak temlikin yazılı olmasının yeterli olduğu (Yargıtay 14.H.Dnin E:2018/4649 K: 2019/7172 sayılı ilamı), davacı taraf sözleşmede davalı şirketi vekaleten … /Burçin İnşaat’ın satıcı olarak imzasının bulunduğunu, ancak ilgili şahsın hiçbir zaman şirketin vekili/yetkilisi olmadığını iddia etse de ,6098 sayılı TBK.’nın 46. maddesine göre yetkisiz temsilcinin imzaladığı sözleşmenin , temsil olunan tarafından onaylanması halinde, yetkisiz temsilcinin yaptığı borçlandırıcı işlem temsil olunan yönünden bağlayıcı olacağından davalı tarafça da sözleşme inkar edilmediğinden yapılan sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilmiştir.Mahkememizin 2019/248 sayılı dosyasında Sakarya BAM 7.HD nin E:2019/2239 K: 2020/657 sayılı ilamında ”….davacı tarafça şirketin hiçbir işleminin yapılmadığı ve inşaatın tamamen durduğunun iddia edilmesi karşısında taraflar arasında husumet oluştuğu ve güven ilişkisinin ortadan kalkmış olması nazara alındığında; şirketin yapmakta olduğu inşaat projesinin tamamlanması, şirketin iş ve işlemlerinin zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirilebilmesi, şirket menfaatlerinin korunması, şirketin 3. kişilere karşı vermiş olduğu taahhütlerini yerine getirebilmesi için” belirtilen gerekçe ile davalı şirkete yönetim kayyımı atandığı, , davaya konu olan inşaatın durma noktasında olduğu, davalı tarafın edimini yerine getiremediği anlaşılmakla, her ne kadar davacı taraf geçerli olmayan sözleşme nedeni ile müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş ise de sözleşme geçerli olup, davalının edimini yerine getirememesinden dolayı davacının beyanı fesih iradesi olarak kabul edilmiş olup, davacı davalının mal varlığında kalan edimini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceğinden(Yargıtay 23.H.D nin E:2014/4792 ,K: 2014/6928 sayılı ilamı) bankadan gelen yazı cevaplarında da davacının 462.000,00TL ödeme yaptığı anlaşılmakla, 462.000TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, kötüniyet tazminat talebi iş bu davada değerlendirilemeyeceğinden bu talebin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”şeklindeki gerekçeyle davanın kabulü ile 462.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 46. Maddesine göre bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur. TBK 47. maddesine göre ise temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez. Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir. Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK’nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Tapulu taşınmazın satışına ilişkin 16/8/2017 tarihli sözleşme, resmi biçimde yapılmadığından, hukuken geçersizdir (TMK. md.706, BK.md.213, Tapu Kanunu md.26 ve Noterlik Kanunu md.60). O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar, verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan dava 818 sayılı BK’nun 125.maddesine (6098 sayılı BK.’nun 146.maddesine) göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca, zamanaşımı borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar. Geçersiz sözleşmeye göre bir bedel ödenmişse 10/07/1940 tarih ve 1939/2 E- 1940/77 K sayılı Yargıtay İBK’na göre tarafların satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler. Bu sözleşmeler geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür. Bu iade yükümlülüğünde de denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir.
Bu bilgiler ışığında somut dosya ele alındığında; davalı şirkete vekaleten … ile davacı şirket arasında bir adet bağımsız bölüm satışı konusunda adi yazılı sözleşme tanzim edildiği, bu sözleşmeye istinaden toplam 462.000,00-TL bedelli 10 adet çekin 16/08/2017 tarihinde davalı şirkete teslim ettiği, çeklerin vadeleri geldikçe ödendiği, ilerleyen süreçte ortaklar arasındaki anlaşmazlık ve ihtilaflar neticesinde söz konusu inşaat işinin durma noktasına geldiği ve nihayetinde 2019 yılı başında durduğu, davacı şirketin şirketin tapu devrini alamadığı anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin Kocaeli ilinde bulunan 262 Towers projesi kapsamında ofis-konut- rezidans yapım işini yaptığı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacının davaya konu bağımsız bölüm için 462.000,00-TL ödemeyi tek yetkili/ vekil olan dava dışı satıcı …/Burçin İnşaat yetkilisi …’e yaptığı, bu kişinin de peşinat ödemelerini davalı şirkete havale ettiği, gerek sözleşme hükümleri gerekse dava dışı … tarafından davacının ödemelerinin davalı şirkete aktarılması nedeniyle dava konusu satış vaadi sözleşmelerinin temsil olunan davalı şirket tarafından onanmış olduğunun kabulü gerekeceği, sözleşmenin adi yazlı şekilde yapılması nedeniyle davacı yönünden geçersiz olup tapu devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle davacının yaptığı ödemelerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsil edebileceğinin anlaşılması karşısında mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararda isabetsizlik bulunmamaktadır.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davalının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 31.559,22-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 7.890,00-TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23.669,22-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ilamın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/06/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*