Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1179 E. 2022/1376 K. 27.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1179
KARAR NO : 2022/1376

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :17/03/2022 (ara karar)
NUMARASI :2021/458 Esas (derdest dosya)

İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN/DAVACI :…
VEKİLLERİ :Av. … & Av. …
KARŞI TARAF/
DAVALI :…
VEKİLİ :Av. …
DAVA :İtirazın İptali
TALEP :İhtiyati Tedbir
TALEP TARİHİ :16/03/2022

KARAR TARİHİ :27/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :18/07/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili dilekçesinde özetle; borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile şirketlerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine … ” karar verilmiştir.

Bu karara karşı ihtiyati tedbir talep eden/davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının müvekkilimize ödeme yapmamak maksadıyla şirketi veya şirkete ait iştirakleri devrederek mal kaçırma ihtimali çok yüksektir. Nitekim bedeli ödenen şirketi sözleşmeye rağmen devretmeyen davalı tarafın müvekkilden mal kaçırması kaçınılmazdır. Müvekkil sözleşmeye aykırı davranan davalı taraf nedeniyle ciddi maddi sıkıntılar çekmektedir. Bu nedenle davalıya ait Emir Yat Turizm ve Kantin Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ve davalının tüm malvarlığına yönelik istinaf incelemesi sonucunda ihtiyati tedbir kararının uygulanması taleplerini, HMK 390’a göre tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zoruna olup somut olayda bu unsurlar vuku bulmuş olup müvekkil tarafından sözleşmeye binaen ödenen meblağlara rağmen şirket devrinin gerçekleştirilmemiş olması, müvekkilin ödediği tutarların da iade edilmemesi davalının kötü niyetinin açık göstergesi olmakla, MK 389’da ise “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” denilmekle; davalı tarafın üzerine kayıtlı tüm malvarlığını elden çıkarması durumunda müvekkilinin ödemiş olduğu 794.900,00-TL’nin tahsili aşırı ölçüde güçleşecek olup, telafisi imkansız zararlar meydana getirebileceğini beyan ederek, yerel mahkeme ara kararının kaldırılarak, davalı yanın tüm mal varlığı bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/458 Esas – 17/03/2022 Tarihli Ara Kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
Talep; ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece; talebin reddine karar verilmiş olup, hüküm tedbir talep eden/davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; ihtiyati tedbir talep eden/davacının davalıdan alacaklı olduğundan bahisle davalı aleyhine icra takibi başlattığı, başlatılan takibe davalının itiraz etmesi üzerine eldeki davanın açıldığı, açılan davada davalının tüm taşınır taşınmaz malları yönünden ihtiyati tedbir talep edildiği, ilk derece mahkemesince talebin reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK.’nun “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389-(2) maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanun’un 390-(3) maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Somut davada, ilk derece mahkemesince; ihtiyati tedbir talep eden davacının, talebinin haklılığını yaklaşık olarak doğrulayacak herhangi bir belge yada bilginin sunulmadığı, yalnızca soyut bir ifade ile talepte bulunulduğu, tedbir talebi konusunun üzerinde uyuşmazlık bulunmayan taşınmaz ve taşınır malvarlığı konusu olduğu, uyuşmazlık konusu olmayan malvarlığı ile ilgili olarak bu şekilde bir tedbir kararı verilmesinin ise dosyanın bu hali ile mümkün görülemeyeceği anlaşılmakla koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, ara karar başlığında; tedbir talep eden/davacının, davacı ve davalı vekilinin adreslerinin ve davalının T.C. numarasının yazılmaması, 6100 sayılı HMK’nın 391-(2)-a) maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, tedbir talep eden/davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; ihtiyati tedbir talep eden/davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yolu için yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/06/2022


Başkan-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*