Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1097 E. 2023/971 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1097
KARAR NO : 2023/971

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :02/03/2022
NUMARASI :2020/629 Esas – 2022/200 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :16/10/2020

KARAR TARİHİ :09/06/2023
KR. YAZIM TARİHİ :19/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalı şirketten alacaklı olduğu miktarı tahsil için Gebze İcra Dairesi’nin 2019/45978 takip nolu dosya ile takip başlattığını, borçlu şirketin ise haksız olarak dürüstlük ilkesine aykırı biçimde icra takibine 26/11/2020 tarihli dilekçeleri ile itiraz ettiğini, bunun üzerine davacı şirket tarafından zorunlu arabuluculuk başvuru yapıldığını, arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama şeklinde sonuçlandığını, davalı ile davacı şirket arasında danışmanlık hizmet sözleşmesi adı altında 20/03/2018 tarihli danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmenin iki sayfadan oluştuğunu, sözleşme esaslarının ikinci sayfada belirlenerek imza altına alındığını, iş bu sözleşmeye göre davacı şirketin yatırım teşvik başvurusu ve tüm takip hizmetleri karşılığında 5.000,00-TL+KDV ve %3 komisyon üzerinden çalıştığını, davacı şirketin davalı şirkete yatırım teşvik başvuru ve takip hizmetleri kapsamında Yatırım Projesi Hazırlama, İthalat, İhracat, Satış Danışmanlığı, Gümrük İşlemleri, Maliyetler ve Bakanlık işlemleri gibi işlemler kapsayan Kobi Danışmanlığı ve tüm bunlar haricinde yönetim danışmanlığı hizmeti verdiğini, davalı şirket adına düzenlenen 24/01/2019 tarih, Seri A 755282 Sıra numaralı faturanın 25/01/2019 tarihinde whatsapp yolu ile davalı şirket yetkili temsilcisi …’e tebliğ edildiğini ve davalı şirket tarafından faturaya yasal süresi içerisinde itiraz edilmediğini, sekiz gün içinde münderecatına itiraz edilmeyen faturanın münderecatının kabul edildiğini, faturanın tebliğinin herhangi bir şekil şartına bağlanmadığını, tebliğe ilişkin olarak “okundu” bilgisinin olduğu whatsapp görüşme ekran görüntüsü ve telefon numarası kaydına ilişkin görüntünün sunulduğunu, faturanın whatsapp üzerinden gönderilmesinin ardından davacı şirketçe davalı şirket muhasebesi ile de telefonla görüşme sağlandığını, davalı tarafça itiraz edilmemesine rağmen fatura bedelinin ödenmemesi üzerine Gebze 8. Noterliği 21/02/2019 tarih 01827 seri nolu ihtarname ile faturanın yeniden tebliğ edildiğini, davalı tarafça Gebze 15. Noterliği 06/03/2019 tarihli ihtarname ile danışmanlık bedeli olarak peşin ödenmesi gereken 5.000,00-TL bedelin peşin olarak değil parça parça temerrütlü olarak ödendiğinin açıkça beyan edildiğini, davalı tarafça 20/03/2018 tarihinde haksız olarak sözleşmenin tek sayfadan olduğundan ve davacı şirket tarafından 150.000,00-TL ödeme yapılması istenildiğinden bahisle dolandırıcılık suçlaması ile davacı aleyhine suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı şirket tarafından icra takibine yapılan haksız itirazda da mevcut bir soruşturma olduğundan bahisle icra takibine itiraz edildiğini ancak fatura bedeli 56.490,32-TL olup davalı şirketten talep edilen miktarın bundan ibaret olduğunu, sözleşmenin şartlarının belirtildiği ikinci sayfa üzerinde her iki tarafın da mutabakata vardıklarını, tüm bunlara rağmen davalı şirketin ifadan kaçınmak amacı ile her türlü yola başvurduğunu, Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/13281 soruşturma numaralı soruşturma neticesinde 2019/19336 karar numaralı karar ile “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” karar verildiğini, davacı şirketin sözleşme kapsamında vermiş olduğu tüm hizmetleri belgelendirdiğini, her ne kadar davalı tarafça sözleşmenin tek sayfasına imza atıldığından bahsedilmekte ise de, sözleşme için kesilen damga vergisi beyannamesinde sözleşmenin iki sayfalık danışmanlık hizmet sözleşmesi olduğunun açıkça belirtildiğini, davacı şirket tarafından damga vergisinin iki sayfa için ödendiğini, yine sözleşmeye bakıldığında sözleşmenin ön sayfasına yalnızca tarafların ve danışmanlık hizmeti için alınacak peşin miktarın belirtildiği, sözleşmenin 2. sayfasında sözleşmenin konusu kapsamı ve fesih şartlarının düzenlendiği, 2. sayfasının 1. sayfanın devamı niteliğinde olduğunun açıkça görüleceğini, tarafların sözleşme üzerinde anlaşmaları esasında orada bulunan ve sözleşmenin iki sayfasının da sözleşmeye dahil olduğu, ikinci sayfasındaki hükümler üzerinde tarafların anlaşmaya vardıkları konusunda tanıkları mevcut olduğunu, davacı şirketin sözleşme kapsamında ve hatta sözleşmede hüküm bulunmamasına rağmen yönetim danışmanlığı ve başkaca bir çok konuda davalı şirkete danışmanlık hizmeti verdiğini, vermiş olduğu hizmet bedeli için yalnızca sözleşmede bulunan hükümler kapsamında ücret talebinde bulunduğunu, sözleşmenin 11. maddesinde “danışmanlık ve başvuru ücreti olarak alınacak olan 5.000,00 TL+KDV’nin tamamı başvuru işlemleri sırasında peşin ödenir. Destek sağlanması durumunda destek tutarının (sabit yatırım tutarı YTB) için %3 oranındaki prim ödemesi peşin olarak ödenecektir.” maddesi düzenlendiğini, işbu maddeye göre davacı şirketin davalı şirketin yatırım teşvik belgesi alabilmesi için gerekli işlemlerin tamamını yaptığını, 501415 Belge Nolu, 04/12/2018 tarihli, 1962 Müracaat sayılı ve 5.549.148,00-TL sabit yatırım tutarlı yatırım teşvik belgesi işlemlerinin davalı şirket adına düzenletildiğini, 5.549.148,00-TL sabit yatırım tutarının %3’ü oranındaki prim ödemesinin peşin olarak ödeneceği kararlaştırılmış ise de davalı şirket yetkilisinin teşvik belgesi hazır olmasına rağmen teşvikten faydalanmadığından bahisle ödeme yapmayı sözlü olarak reddettiğini, yani davalı şirketin sözleşmenin 2. sayfasında imzasının olmaması ya da %3 komisyon bedelini kabul etmemesi sebebi ile değil; iş bu teşvik belgesini kullanmamış olmasından dolayı davacı şirketin hak ettiği ödemeyi yapmaktan kaçındığını, yatırım teşvik belgesini almak için emek ve mesai sarf eden davacı şirketin hizmet karşılığını alamadığını, davalı şirketin davacı tarafından sağlanmış olan teşvik belgesini kullanıp kullanmayacağı hususunun tamamen kendi tasarrufunda bulunduğunu, davalı tarafça maddi durumunun %3’ü ödemeye elverişli olmadığının beyan edilmesi üzerine davacının 5.549.148,00-TL sabit yatırım tutarının %1’ini almayı kabul ettiğini ve faturayı tutarın %1’i olan 55.491,48-TL üzerinden düzenlediğini, tüm bu nedenlerle; borçlunun itirazının iptali ile Gebze 4. İcra Dairesi’nin 2019/45978 nolu takibin devamı ile asıl alacağın faizi ile tahsiline, %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafından cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ispat yükünün yer değiştirdiğini, davalının tek itirazının sözleşmenin ikinci sayfasına yönelik olduğunu, bu şekli ile yerel mahkemenin davalı tarafça öne sürülmeyen sebeplerinin resen incelemeye alarak kararda dayanmasının usule ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, davalının faturanın tebliği ile de temerrüde düştüğünü, bu şekli ile davalının temerrüde düşürülmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, emsal ücret araştırması yapılmaksızın davacı şirketçe hizmetin 5.000,00-TL karşılığında yapılmasının ticari teamüllere ve hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, bilirkişi raporunda davacı şirketin danışmanlık hizmeti verdiği, ücrete hak kazandığı ancak kendisine hak kazandığı ödemenin yapılmadığının açıkça izah edildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bir an için sözleşmelerin son sayfasının imzalanmasının yeterli ve geçerli olduğu kabul edilse bile davalı şirkete ait imza ve kaşe bulunmaması nedeniyle sözleşmeyi kabul etmenin mümkün olmaması ile birlikte hem hukuka hem de hakkaniyete aykırı olacağını, bilirkişi raporunda davalı tarafından imzalanan sözleşme ile davacı tarafın iddia ettiği ek ikinci sözleşme arasında herhangi bir şekilde bütünlük veya devamlılık bulunmadığı hususunun açıkça belirtildiğini, yine bilirkişi raporunda davalı firmanın, davacı tarafça iddia edildiği şekilde 56.490,32-TL’lik ödeme bulunmadığının açık ve net bir şekilde raporda belirtildiğini, damga vergisine tabi olan faturaların, düzenlendiği tarihi izleyen 15 gün içinde beyan edilmesi gerektiğini ve bu süre içinde de ödeneceğini, işbu davaya konu sözleşmenin düzenlenme tarihinin 20.03.2018 olduğunu, dolayısıyla 15 gün içinde bu faturanın damga vergisi beyannamesinin verilip, ödenmesinin gerekli olduğunu, lakin bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacı şirket tarafından süresinde herhangi bir işlem yapılmadığını, bilirkişi raporunda davacının, davalıya borcu olduğunun takdir edildiğini belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2022 tarih, 2020/629 Esas – 2022/200 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; danışmanlık hizmet sözleşmesi nedeni ile düzenlenen fatura alacağı için başlatılan takibe vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince; “… Danışmanlık sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmeyen atipik/isimsiz bir sözleşmedir ve danışmanın belli bir ücret karşılığında, danışmanlığının talep edildiği konularda gerekli bilgiyi sağlayarak bunları yorumlamayı, danışanın karşılaştığı sorunları teşhis ederek amaca en iyi ve en uygun çözüm önerilerini hazırlamayı, sunduğu çözüm önerilerinin uygulanmasını, bazen denetimini veya uzmanlığının gerektirdiği çeşitli hizmet edimlerinde bulunmayı üstlendiği sözleşmeler olarak tarif edilebilir.
Taraflar arasında, 20/03/2018 tarihli E. Bakanlığı Yatırım Teşvik Başvuru ve Takip Hizmetleri konulu danışmanlık hizmet sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı taraf sözleşmenin iki sayfadan oluştuğunu, ikinci sayfanın 11. maddesindeki “…Destek sağlanması durumunda, destek tutarının %3 oranındaki prim ödemesi peşin olarak ödenecektir.” şeklindeki düzenlemeye göre yatırım teşvik belgesinin davalı adına alınmasına rağmen prim ödemesinin yapılmadığını iddia etmekte, davalı ise yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü beyanları ile, sözleşmenin ikinci sayfasına ilişkin bilgileri bulunmadığını, taraflar arasında tek sayfalık danışmanlık hizmet sözleşmesi bulunduğunu, yatırım teşvikinden yararlanılmadığını, davacının talep ettiği ücrete hak kazanmadığını savunmaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, sözleşmenin ikinci sayfasının davalı tarafça imzalanmamış olması sebebiyle davalının sözleşme ile bağlı olup olmadığı, taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulmuş ise davacının sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, sözleşme konusu işin bedeli, davacının bedele hak kazanıp kazanmadığı, hak kazanmış ise bedelin miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tarafından, 24/01/2019 tarih ve 755282 sıra numaralı, KDV dahil 56.490,32.-TL bedelli ve “Etüt, Proje, Danışmanlık ve Eğitim bedeli” açıklamasıyla düzenlenen faturanın, davalı tarafa Gebze 8. Noterliği’nin 21/02/2019 tarih, 01529 yevmiye nolu ihtarnamesi ile gönderildiği, davalı tarafından Gebze 15 . Noterliğinin 06/03/2019 tarih ve 04802 yevmiye no’lu ihtarnamesi ile iade edildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu 20/03/2018 tarihli Danışmanlık Sözleşmesinin yapılan incelemesinde; sözleşmenin konusu E. Bakanlığı Yatırım Teşvik Başvuru ve Takip Hizmetleri olarak tarif edilmiş, sözleşmenin süresi; 1 yıl olarak düzenlenmiş, “ücret” başlığı altında ise; 5.000 TL + KDV olarak peşin ödeneceği belirtilmiştir. Başarı primi yönünden ise davacı tarafça sözleşmenin devamı niteliğinde olduğu ileri sürülen “…-Şirket ve Kurumlarda Yapılacak Danışmanlık Hizmetlerinde Uygulama Koşulları” başlıklı sayfanın 11. Maddesi “Danışmanlık ve başvuru ücreti olarak alınacak olan 5.000,00 TL + KDV’nin tamamı başvuru işlemleri sırasında peşin ödenir. Destek sağlanması durumunda destek tutarının (Sabit yatırım tutarı YTB) için %3 oranındaki prim ödemesi peşin olarak ödenecektir.” şeklindedir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabı ve eklerinin incelenmesinde, davalı şirketin 12.09.2018 tarihinde E-TUYS işlem yapabilmek için yetkilendirme başvurusunda bulunduğu, Ticaret Bakanlığı’nca 106232 sayı 17.09.2018 tarihinde başvurunun kabul edildiği, 12.09.2018 tarihli taahhütname ile davalı adına 12.09.2018-12.09.2019 tarihleri arasında …’ın kullanıcı olarak yetkilendirildiği, başvurudan sonra sisteme giren davacı şirket sahibi ve teşvik için yetkilendirilen …’ın makine teçhizat için toplam 5.549.148,00 TL.- finansman talep ettiği, 1.Bölge yatırımın konusunun, BYS Metal Eşya İmalatı, belge müracaat tarihinin 26.11.2018, belge başlama tarihinin 26.11.2018, belge bitiş tarihinin 26.01.2021, sabit yatırım tutarının 5.549.148,00 TL olduğu görülmüştür.
İddia, savunma ve taraf delilleri değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki imzalanan sözleşme kapsamında teşvik belgesi düzenlenebilmesi için davalı şirket tarafından davacı şirket yetkilisinin yetkilendirildiği, davacı şirket tarafından davalı adına yatırım teşvik belgesinin alındığı, davalı şirket tarafından sözleşme kapsamında 5.000,00 TL+KDV KDV’si olan 5.900,00 TL ödeme yapıldığı sabittir.
Davacı tarafça dayanılan sözleşmenin ikinci sayfasının davacı şirketten danışmanlık hizmeti alan tüm şirket ve kurumlara sunulan matbu bir evrak olduğu, bu sayfadaki madde ve koşulların davalı tarafça kabul edildiğine yönelik davalı şirketin imzasının bulunmadığı, ilk sayfada imza bulunsa bile davacı tarafça sunulan ikinci sayfanın, her iki tarafça imzalanan ilk sayfaya ait ve onun devamı niteliğinde olduğuna dair delil bulunmadığı, davacı yanın yemin deliline dayanmadığı anlaşılmıştır.
Aksi kabulde dahi, yani sözleşmenin ikinci sayfasının ilk sayfasının devamı niteliğinde olduğu kabul edilecek olursa, 11. maddede “..desteğin sağlanması durumunda %3 prim ödemesi yapılacağı..” yazmaktadır. Somut olayda ise davalı adına yatırım teşvik belgesi alınmış olmakla birlikte, davalı şirketin desteği kullanmadığı anlaşılmıştır. Yine davacı tarafça düzenlenen takibe konu fatura sabit yatırım tutarının %3’ü üzerinden değil, %1’i üzerinden düzenlenmiştir. “Yatırım teşvik belgesinin alınması” ile “desteğin sağlanması” ifadeleri aynı anlama gelmemekte olup, yatırım teşvik belgesinin alındığı 26/11/2018 tarihinden, belge durumunun açık olarak göründüğü 26/01/2021 tarihine kadar davacı tarafça herhangi bir danışmanlık hizmeti verildiği iddia ve ispat edilememiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Davacının edimi projenin hazırlanması ve sunulmasından, sonuç raporların verilmesine kadar geçen süreçte danışmanlık hizmeti verilmesi, davalının edimi ise bu işlemler karşılığında sözleşme ile kararlaştırılan ücretlerin ödenmesidir. Davacı tarafça yatırım teşvik belgesi alınması akabinde sözleşme uyarınca “desteğin sağlanması” adına, edimini ifaya hazır olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 18/3.maddesi gereğince noter ihtarı ile davalıya bildirmesi gerekmektedir. Davacının, yatırım teşvik belgesinin geçerli olduğu 26/11/2018-26/01/2021 tarihleri arasında, takip tarihi olan 19/11/2019 tarihinde davacının dayandığı sözleşmenin 2. sayfası kapsamında davacının ifa yükümlülüğünün halen devam ettiğinin kabulü gerekir.
Gerek sözleşme konusu işin niteliği gerekse davacı tarafça dayanılan sözleşmenin 2. sayfası ile 6098 sayılı TBK’nın 97.maddesinde yer alan “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir” hükmü birlikte değerlendirildiğinde; davacının kendi ediminin ifa sırası, davalının ödeme ediminden önce olduğu için takip öncesi davalı temerrüdünün oluşması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 106.maddesinde yer alan “Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.” düzenlemesi uyarınca davacının, üzerine düşen yapma edimini ifaya hazır olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 18/3 maddesi gereğince öncelikle davalıya bildirmesi gerekmektedir. Bu bildirime rağmen davalının olumsuz yanıt vermesi ya da verilen önel üzerine kendisine dönüş yapmaması halinde ise davalının temerrüdünden bahsetmek mümkündür. Davacının yatırım teşvik belgesinin alındığı tarihten itibaren makul bir sürede davalıya çıkaracağı ihtarname ile edimini yerine getirme hususunda hazır olduğunu bildirip, önel verip, süreyi bekledikten sonra, davalının verilen sürede dönüş yapmaması ya da olumsuz dönüş yapması halinde davalıyı temerrüde düşürmesi söz konusu olacakken, davalıya bu şekilde bir ihtar yapmadan ve önel vermeden doğrudan doğruya prim ödemesine ilişkin fatura tebliği ile takip yolunu seçmiş olması sebebiyle davalının ifa sırasının geldiğinden bahsedilemez.
Açıklanan tüm nedenlerle; davacı şirket ve davalı şirket arasında danışmanlık sözleşmesinin bulunduğu, davacı tarafından sözleşmenin iki sayfadan oluştuğunun iddia edildiği, davalı tarafından sözleşmenini ikinci sayfasının kabul edilmediği, sözleşmenin ilk sayfası kapsamında davalı şirketin yatırım teşvik başvurusu için davacıdan hizmet aldığı ve bu hizmetin karşılığı ücreti davacıya ödediği, bu noktada taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki anlaşmazlığın sözleşmenin ikinci sayfası gereğince prim ödemesi için davacı firma tarafından davalıya hizmet verilip verilmediği konusunda toplandığı, davacı firmanın sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirdiği ve bunun üzerine faturanın tanzim edildiğini iddia ettiği ancak davalı tarafça sözleşmenin ikinci sayfasının inkar edildiği, davacı tarafça sunulan sözleşmenin ikinci sayfasında davalı şirket adına imza bulunmadığı, ikinci sayfanın ilk sayfanın devamı niteliğinde olduğuna ilişkin herhangi bir ifade yer almadığı, esasen bu sayfanın davacı şirket tarafından hazırlanan matbu bir evrak olduğu, davacı tarafça yemin deliline dayanılmadığı, davalının bu sayfadaki sözleşme hükümleri ile bağlı kabul edilemeyeceği, aksi kabulde dahi, yatırım teşvik belgesi alınması ile desteğin sağlanması kavramları farklı kavramlar olup, teşvik belgesinin geçerli olduğu süreçte davacı tarafça herhangi bir danışmanlık hizmeti verildiğinin iddia ve ispat edilmediği, destek sağlanması noktasında takip tarihi itibariyle davacının edim yükümlülüğünün devam ettiğinin kabulü gerektiği, davalının bu süreçte yatırım teşvik belgesi kapsamında herhangi bir alım yapmadığı ve destek unsurundan faydalanmadığı, sözleşme konusu işin niteliği, davacı tarafça dayanılan sözleşmenin 2. sayfası ve alınan bilirkişi raporları ile sabit olduğu şekilde, 6098 sayılı TBK’nın 97.maddesi gereğince edim sırasına göre öncelikli ifa hali davacıya ait olduğundan, davacının kendi edimini ifa etmemesi ve davalıyı alacaklı temerrüdüne düşürmemiş olması sebebiyle davacının takibinde haksız olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmakla, davanın reddine, davacının takip başlatmakta kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından reddedilen kısım yönünden davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Davacının edimi projenin hazırlanması ve sunulmasından, sonuç raporların verilmesine kadar geçen süreçte danışmanlık hizmeti verilmesi, davalının edimi ise bu işlemler karşılığında sözleşme ile kararlaştırılan ücretlerin ödenmesidir. Davacı hibe projesinin tarafı olmayıp sadece danışılan olduğundan kendisine hibe projesinin onaylandığı kurum tarafından bildirilmemiştir. Davalı tarafından da bu husus davacıya bildirilmediğinden ve davalı tarafından projenin onaylanması aşamasından sonra, davacının yapacağı edimleri yönünden davacıyı temerrüde düşürmeye yarayacak bir noter ihtarı bulunmadığından bu aşamada davacının temerrüdünden bahsedilemez. Ancak davalı tarafça her ne kadar davacının 6102 sayılı TTK’nın 18/3.maddesi gereğince temerrüde düşürülmesi hali yok ise de; işin niteliği gereği davacının hibe projesinin onaylandığını öğrendiği tarih itibariyle sözleşme uyarınca “projenin hazırlanması, proje onayı, proje uygulama ve destek kullanım süreci ve sonuç raporlarının alınmasına kadar devam edecek süreçte danışmanlık hizmeti vermesi” edimini ifaya hazır olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 18/3.maddesi gereğince noter ihtarı ile davalıya bildirmesi gerekmektedir. Davacı, davalının hibe programına alındığını haricen öğrenmiş olup, bu öğrenme tarihinin hangi tarih olduğunu ve ne şekilde öğrendiğini belirtmemiş ise de; Kırklareli Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden celp edilen hibe dosyasında hibe programının proje bitiş tarihinin 01/02/2014 olması sebebiyle, takip tarihi olan 13/10/2013 tarihinde sözleşme kapsamında davacının ifa yükümlülüğünün halen devam ettiği sabittir.
Gerek sözleşme konusu işin niteliği gerekse sözleşme hükümleri ile 6098 sayılı TBK’nın 97.maddesinde yer alan, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir” hükmü birlikte değerlendirildiğinde; davacının kendi ediminin ifa sırası, davalının ödeme ediminden önce olduğu için takip öncesi davalı temerrüdünün oluşması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 106.maddesinde yer alan “Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.” düzenlemesi uyarınca davacının, üzerine düşen yapma edimini ifaya hazır olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 18/3 maddesi gereğince öncelikle davalıya bildirmesi gerekmektedir. Bu bildirime rağmen davalının olumsuz yanıt vermesi yada verilen önel üzerine kendisine dönüş yapmaması halinde ise davalının temerrüdünden bahsetmek mümkündür. Davalı tarafça her ne kadar hibe programına alındığına dair davacıya bir bildirimde bulunulmamış ise de, davacı bu durumu haricen öğrendiğini beyan etmiş olmakla, öğrendiği tarihten itibaren makul bir sürede davalıya çıkaracağı ihtarname ile edimini yerine getirme hususunda hazır olduğunu bildirip, önel verip, süreyi bekledikten sonra, davalının verilen sürede dönüş yapmaması yada olumsuz dönüş yapması halinde davalıyı temerrüde düşürmesi söz konusu olacakken, davalıya bu şekilde bir ihtar yapmadan ve önel vermeden doğrudan doğruya takip yolunu seçmiş olması sebebiyle davalının ifa sırasının geldiğinden bahsedilemez.
Diğer yönden, 6102 sayılı kanunun 21. maddesinde “1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Faturayı alan kişi 8 gün içerisinde faturanın kendisine ya da fatura içeriğine itiraz etme hakkına sahiptir. Faturayı alan kişi bu itirazı gerçekleştirmişse bu takdirde ispat yükü fatura düzenleyen tacire geçerek, düzenleyenin faturanın sözleşme koşullarına göre düzenlediğini ispat etmesi gerekecektir.
Faturayı alan kişi 8 günlük süre içerisinde faturaya itiraz etmemişse kanun hükmünde faturayı alan kişinin fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağı belirtildiğinden bu durum düzenleyen lehine karine teşkil edecektir. Ancak bu karine aksi ispat edilebilir bir nitelikte olup, fatura içeriğinin mutlak kabul edildiği olarak adlandırılmamalıdır. Faturayı alan kişi süresi içerisinde faturaya itiraz etmemişse mahkemede fatura içeriğinin doğru olmadığını yazılı delilerle, ticari defterlerle, taraflar arasındaki sözleşme yazılı şekilde gerçekleştirilmişse bu sözleşmenin sunulması ile de gerçekleştirebilecektir. Faturaya itiraz edilmemiş olması, düzenleyen lehine kesin delil oluşturmaz.

Taraflar arasında ihtilaf konusu olan faturanın davalının kaşe ve imzasının bulunmadığı, kaç maddeden ve kaç sayfadan oluştuğu içeriğinde düzenlenmeyen sözleşmenin 2. sayfasında yer alan 11. maddesi kapsamındaki hizmete ilişkin olduğu anlaşılmakta olup, somut olayda faturanın verilmesine sebep olan iş veya hizmetin yapılmış olduğunun kabulü anlamına gelmez.Sözleşme konusu işin yapılmış olduğunun davacı/alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir ve faturanın ticari deftere kaydedilmiş olması bile yalnızca karine teşkil etmekte olup her zaman aksi ispat edilebilir.
Yapılan bilirkişi incelemesinde davacının vermiş olduğunu iddia ettiği ilave hizmetlerin verildiği ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; gerekçeli, tarafların ve mahkemenin denetimine elverişli, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenmiş olmakla mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca karar verilmiş bulunmasına, göre, davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 99,20-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/06/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*