Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1047 E. 2022/844 K. 22.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1047
KARAR NO : 2022/844

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2022
NUMARASI : 2021/358 Esas – 2022/319 Karar

DAVACILAR : 1- … (T.C. NO:…) –
2- … (T.C. NO:…) –
3- … (T.C. NO:…) –
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … (T.C. NO:…) –
VEKİLİ : Av. … –

DAVA TÜRÜ : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/10/2018

KARAR TARİHİ : 22/04/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 22/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacılar …, …, ve …’ün 20/03/2017 tarihinde kurulup tescil edilen 29/03/2017 tarihli 9294 Sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen NASA’nın kurucu ortaklarından olduğunu, sözü geçen şirketin esasen 200.000,00 TL sermaye ile 6 (altı) gerçek kişi ortaklığında kurulmuş olup, şirketin diğer ortaklarının …, … ve … olduğunu, şirket ana sözleşmesinin 6. maddesine göre 200.000,00 TL ile kurulan NASA’nın tüm ortaklarının paylarının, şirketin sermayesi beheri 100,00 TL değerinde 2000 paya bölünmüş olup bu payların 600 adet payı …’ın (sermaye karşılığı 60.000,00 TL nakit taahhüt), 600 adet payı …’ın (sermaye karşılığı 60.000,00 TL nakit taahhüt), 300 adet payı …’ın (sermaye karşılığı 30.000,00 TL nakit taahhüt), 180 adet payı …’ün (sermaye karşılığı 18.000,00 TL nakit taahhüt), 160 adet payı …’ün (sermaye karşılığı 16.000,00 TL nakit taahhüt), 160 adet payı …’ün (sermaye karşılığı 16.000,00 TL) şeklinde olacağını, NASA’nın ana sözleşmesinin 7 ve 8 maddeleri çerçevesinde şirketin ortağı …’ın müdür olarak atandığını, davalı …’ın İstanbul’dan gelerek davacıları eğitim hizmetleri konusunda şirket kurmaya ikna ettiğini ve okul olarak kullanılacak gayrimenkul ve müştemilatı için davacıların ciddi bir çaba göstererek kurulan NASA için Tepekum Mahallesi …. Mevkiinde okul olmaya elverişli bir taşınmaz müştemilatı bulduklarını, …’ın ikna etmesi neticesinde davacıların adı geçen şirkete ortak olduklarını ve Adapazarı çevresine uzak olan davalıya bu konuda çok ciddi yardımlarda bulunduklarını, NASA’nın kuruluş seyrinin bu yönde olduğunu ve ana amacının eğitim alanında önemli bir açığı kapatmayı hedefleyen ve bir franchise markası olan BİLNET adı altında Sakarya’da faaliyet göstermek olduğunu, yetkili müdür …’ın şirket adına ve hesabına … adresindeki binanın sahibi … ile 6 Haziran 2017 tarihinde ilk 12 yılı aylık 20.000,00 TL üzerinden uzun süreli bir kira sözleşmesi akdettiğini, kira bedelinin 20.000,00 TL olarak belirlenmesinin sebebinin binanın usul ve yasaya uygun şekilde özel okul olarak faaliyete geçebilecek şekilde tümüyle tefriş ve dizayn edilebilecek olması olduğunu, davacıların ortaklar arasında yapılan görüşmeler ve sözlü mutabakat üzerine…. adresindeki ofislerini NASA’ya tahsis ettiklerini ve henüz okul binasının inşaat işlerinin devam etmekte olduğundan bu ofisin NASA’nın şirket ve iletişim merkezi ve Bilnet Okulları Kayıt Ofisi olarak kullanıldığını, davacıların binanın tüm cephe kaplama ve giydirme işlerini üstlendiklerini ve 1.065.000,00 TL tutarlı işin güven ilişkisine dayalı olarak Haser Cephe Giydirme Sistemleri tarafından yapılıp tamamlandığını, davacıların buna ilişkin olarak ilgili firmaya 300.000,00 TL ödeme yaptıklarını, davacıların aile, akraba, komşu ve sosyal çevrelerinden yüzün üzerinde öğrencinin kaydının yapılmasını sağladıklarını, öğrenci kayıtları ve kayıtlar esnasında öğrencilerden alınan peşinatların NASA’nın ticari kayıtları ile sabit olduğunu, daha sonra Bilnet Sakarya kampsünde …’ın müdür olarak göreve başladığını, 2017 Eylül ayı başlarında kiraya veren …’in davacıları arayarak NASA’nın temsile yetkili müdürünün isteği üzerine yeni sözleşme imzaladıklarını söylediğini, NASA’nın kurucu ortağı ve müdürü davalı …’ın dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetli davrandığını net olarak ortaya koyduğunu, bu olaydan sonra süreç içinde yaşananların ve diğer ortakların tavır değişiklikleri nedeni ile tüm aile fertleri ile şirket için gayret gösteren davacıların tümüyle devre dışı bırakıldıklarını anladığını ve psikolojik olarak yıkım yaşadıklarını, NASA’nın kurucu ortağı …’ın 26/07/2017 tarihinde NASA ile aynı konuda faaliyet göstermek üzere bu kez ANAS’ın kurucu ortağı olduğunu, ANAS’ın anasözleşmesinin de 2 ağustos 2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 9380 Sayılı gazetesinde yayınlandığını, …’ın ANAS’ın da müdürü ve yetkili temsilcisi olduğunu, ANAS’ın 200.000,00 TL sermaye ile iki ortaklı kurulduğunu, …’ın NASA adına ve hesabına yapılan Tepekum Mahallesi adresindeki kira sözleşmesini NASA adına feshettiğini ve ANAS şirket yetkilisi olarak ANAS adına ve hesabına yaptığını, devlet tarafından NASA için alacağını vaad ettiği devlet teşviklerini de ANAS’a kaydırdığını, bu nedenlerle davalının vermiş olduğu zarardan davalı …’ın TTK 553 uyarınca sorumluluğunun tespitine, davalının bu sorumluluğu nedeni ile sonraki dava dışı ANAS’a geçirdiği bütün hukuki işlemlerin geçmişe etkili olarak NASA Eğitim hizmetleri Ticaret Sanayi Limited Şirketi’ne geçirilip onun adına ve hesabına yapılmış sayılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise davalının NASA’yı uğrattığı zararın hesaplanıp NASA eğitim Hizmetleri Ticaret ve Ltd Şti’ye tediye ettirilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; aynı davacıların eldeki davadan önce davalı … ve dava dışı Anas Eğitim Hizmetleri Tic. Ltd Şti. aleyhine Sakarya 3. Asliye hukuk Mahkemesinin 2017/521 Esas sayılı dosyası nezdinde dava ikame ettiklerini, bu davanın Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/03/2018 tarihli, 2017/521 Esas 2018/230 Karar sayılı hükmü ile aktif husumet yokluğu sebebiyle reddedilerek karara bağlandığını, davacıların karar aleyhine İstinaf yoluna başvurduğunu ve kanun yolu incelemesinin devam etmekte olduğunu, bu nedenlerle davanın usulden reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davada hangi mahkemenin görevli olduğuna dair Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunduğunu; davanın esasına geçilerek karara bağlanabilmesi için usule ilişkin bu uyuşmazlığın kesin şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı tarafça, istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2022 Tarih – 2021/358 Esas – 2022/319 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 6102 sayılı TTK’nın 644. maddesi yollamasıyla 553. maddesi uyarınca; şirket yöneticisinin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, mahkemenin görevsizliğine, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, dosyanın görevli Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş karara karşı, davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Eldeki dava öncelikle Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açılmış, 10/09/2021 tarih ve 2020/223 Esas – 2021/402 Karar sayılı kararla, 01/09/2021 tarihi itibarıyla Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete başladığı gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin istinaf incelemesine konu 25/01/2022 Tarih – 2021/358 Esas – 2022/319 Karar sayılı kararı ile ise mahkemenin görevsizliği nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c, 115/2 gereği davanın usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilip devredilmeyeceği (Görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği) veya aynı mahkemede görülmeye devam edilip edilmeyeceği sorununun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun 23.12.2021 tarihli ve 2021/15 Esas sayılı başvurusunda; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/1672 E. -2021/1483 K. sayılı dosyası ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 E. – 2021/1732 K. sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasında, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilip, devredilmeyeceği hakkında görüş farklılıkları nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu bildirilip, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35/1-3 maddesi kapsamında uyuşmazlıkların giderilmesinin talep edilmesi üzerine; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadında;
“Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir…” denilmek suretiyle uyuşmazlık giderilmiştir.
Yukarıda anılan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadı da dikkate alınarak somut olayda; eldeki davanın ticari bir dava olduğu,Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, aynı karara göre Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçtiği, eldeki davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce 11/10/2018 tarihinde Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açıldığı, dava ile ilgili yargılama yapma ve karar verme görevinin “Doğal Hakim” ilkesi gereğince davanın ilk açıldığı Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) ait olduğu, dolayısıyla derdest dosya hakkında gönderme kararı veya görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297-(1)-b) maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davacıların İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacılar tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacılara iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/04/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*