Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/957 E. 2021/1370 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/957 – 2021/1370
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/957
KARAR NO : 2021/1370

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2021 (tarihli ara karar)
NUMARASI : 2020/617 Esas (derdest dosya)

İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN/DAVACI :…
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF/DAVALI : ÖZEL GEBZE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI HİZMETLERİ SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ…
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 12/10/2020

KARAR TARİHİ : 07/09/2021
KR. YAZIM TARİHİ : 04/10/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin şirket ortağı olarak gerek sermaye koyma borcu gerekse ortaklığın getirdiği tüm yükümlülükleri ve sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen diğer şirket ortaklarının ortaklığın doğurduğu yükümlülükleri ve koşulları ihlal ettiklerini ve ortaklığı çekilmez hale getirdiklerini, müvekkilinin ve diğer ortakların şirket sözleşmesine göre eşit hisselere ve sermaye paylarına sahip olmalarına rağmen müvekkilini, şirketin iş ve işleyişi ile ilgili bilgilendirmediklerini, müvekkilinin şirketin kuruluşundan bu güne kadar banka kayıtlarına ulaşamadığını, şirketin kazancı ve mali durumu ile ilgili bilgi alamadığını, şirkette fiilen çalışmayan şirket ortakları yakınlarının, diğer şirket ortakları tarafından fiili olarak çalışıyor gösterildiğini, sigorta girişlerinin yapıldığını, davalı şirket pandemi sürecinde kapalı kalmışsa da acil ve müdahaleyi gerektiren durumlarda tedavi gerçekleştirilebileceğine dair Sağlık Bakanlığı kararı olmasına rağmen müvekkilinin acil müdahale temek zorunda olduğu birkaç hastası olmasına ve bu durumu şirket ortaklarına bildirmesine, buna ilişkin şirket ortaklarına birçok mail göndermesine rağmen polikliniğin açılmasına musaade edilmediğini bu sebeple müvekkilinin şirket üzerindeki hak ve borçlarının tümünün şirket tescil tarihi olan 08/01/2018 tarihinden, bu mümkün değil ise ortaklıktan ayrılma görüşmelerine ilişkin gönderilen ihtarname tarihi olan 03/03/2020 tarihinden itibaren, bu mümkün değil ise ortaklıktan çıkmaya ilişkin son ihtarname tarihi olan 21/08/2020 tarihinden, mahkeme aksi kanaatte ise dava tarihinden itibaren dondurulmasını, gerekli önlemlerin alınmasını ve şirkete bir kayyım atanarak şirket ortaklarının malvarlığının ve şirket kayıtlarının denetlenmesini, davalı şirketin mal varlığı sorgusu yapılarak bulunması halinde müvekkilinin alacağının garanti altına alınması için şirket malvarlığının tümüne tedbir konulmasını, Akbank ve Ziraat Bankasına müzekkere yazılarak şirket banka hesaplarına tedbir konulmasını, müvekkilinin davalı şirketten haklı sebeple çıkmasına izin verilmesini, şimdilik ayrılma akçesi için 5.000,00 TL’nin esas sermaye payı değeri için şimdilik 100.000,00 TL’nin, kar payı alacağı değeri için şimdilik 5.000,00 TL’nin şirketin tescil tarihi olan 08/01/2018 tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile beraber davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, dava dilekçesinin ekinde de sunulan Gebze 7. Noterliği 21.08.2020 tarih 8181 yevmiye numaralı ihtarnamesinin müvekkili şirkete tebliği tarihine yani davacının ortaklıktan ayrılma isteğinin ulaştığı tarihe kadar, müvekkili şirket tarafından davacının banka kayıtlarına ulaşması için tanımlanan şahsi şifre ile sınırsız işlem yapabilme hakkı tanındığını, Mahkemenin de takdirinde olduğu üzere, ortak sıfatına sahip olan ve şirket kuruluşu ve ana sözleşme ile kendisine anılan yetkiler hukuken tanınan davacının, müvekkili şirkete ait banka kayıtlarını gerek ilgili banka şubesinde gerekse de internet bankacılığı vasıtasıyla incelemek yetkisi diğer müvekkili şirket ortaklarının engelleyebileceği bir hak olmadığını, yine davacının müvekkili şirket işleyişi ile ilgili olarak bilgilendirilmediği ve müvekkili şirket kayıtlarının kendisi ile paylaşılmadığı iddiasına ilişkin olarak ise, öncelikle, müvekkili şirket muhasebe ve mali müşavirlik işlemlerinin şirket merkezi dışında ve ayrı bir hizmet olarak sağlanmakta olup, müvekkili şirket tarafından hukuka ve usule ilişkin olarak tüm kararlar mevzuata uygun şekilde yerine yetirilmekte ve Mali Müşavir tarafından kendi işyerinde de tüm kayıtlar, ticari defterler ve karar defterlerinin mevzuata uygun bir şekilde saklandığını, dava dilekçesi kapsamında, davacının müvekkili şirkete ait klinikte implant tedavisi yapılmasına izin verilmediği ve karşı çıkıldığı yönünde yine bir kısım iddialar öne sürülmüşse de aksine, davacının ilk defa gerçekleştirdiği implant uygulaması ile ilgili olarak davacı müvekkili şirket yetkilileri ve ortakları tarafından tebrik ve takdir edildiğini, davacı tarafından yine dava dilekçesinde müvekkili şirkette çalışan tüm personelin iş sözleşmesinin kendi bilgisi ve onayı dışında gerçekleştirildiği iddiasında bulunmuşsa da müvekkili şirket tarafından, davacının belirttiği tarihler gereğince iş sözleşmesi feshedilen personel bulunmadığını, yine davacı tarafından dilekçesinde isim ve tarih belirtilmeksizin fiili çalışması bulunmayan kişilerin sigortalı gösterildiği iddiası mevcut ise de Mahkeme tarafından Gebze Sosyal Güvenlik Merkezi nezdindeki müvekkili şirket ve çalışanlarına ilişkin kaydının celbi ile açıkça tespit edilebileceği üzere anılan hususta herhangi usulsüzlük mevcut olmadığını bu sebeple öncelikle hukuka aykırı iddialara konu dayanaksız tedbir talebinin reddine, hukuki dayanaktan ve gerekçeden yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … davacı vekilinin, davalı şirkete kayyım atanması talebinin reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı ihtiyati tedbir talep eden/davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket, faaliyet alanı açısından bir diş polikliniği olup dolayısıyla bir ürün satmaktan ziyade hizmete yönelik bir eylem gerçekleştirdiğinden dava dilekçesinde talep edilen kâr payı alacağının azaltılması için tedavi olan her hasta için fatura kesilmemesi, dolayısıyla kâr kalemine işlenmemesi riski mevcut olduğu, şirketin zarar ediyor gösterilip müvekkilin kâr payı alacağının zayi olması için hiç bir engel bulunmadığı, Bunu denetleyen ve şirketin kötü yönetilip kâr payı alacağı ve diğer taleplerinin azaltılmasının önlenmesini sağlayacak tek mekanizma atanacak ve şirket hakkında rapor düzenleyecek kayyum olabileceğinden davalı şirkete kayyum atanması taleplerinin reddi, müvekkil açısından telafisi mümkün olmayacak zararlara sebebiyet vereceğini beyan ederek, yerel mahkeme ara kararının davalı şirketin geliri ve işleyişi ile ilgili düzenli aralıklarla rapor düzenlenmesi için davalı şirkete bir kayyum atanmasına karar verilmesini talep ederek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Karşı taraf/davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkil şirketin iş ve işleyişi ile ilgili bilgilendirilmediği, şirket defter ve kayıtları ile banka kayıtlarına ulaşamadığı, davacının müvekkil şirkette fiili çalışması bulunmayan şirket ortaklarının yakınlarının sigortalı gösterildiği, davacının haberi ve bilgisi bulunmaksızın kapı kilidinin değiştirildiği, acil müdahale gerektiren hastalarının tedavilerinin gerçekleştirilemediği, müvekkil şirkete ait işyerine alınmamak istenmemesine ve polis çağırılarak davacının çıkarılmak istenmesi iddialarının dayanağı bulunmadığı beyan ederek davacı tarafın kayyım atanması kararının reddine ilişkin istinaf itirazlarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/617 Esas – 23/02/2021 tarihli ara kararı ve tüm dosya dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; haklı sebeple şirket ortaklığından çıkma ile esas sermaye-ayrılma akçesi ve kar payının ödenmesi istemlerine ilişkindir.
Derdest dava kapsamında davacı vekilinin davalı şirkete kayyım atanması talebi üzerine, ilk derece mahkemesinin 23/02/2021 tarihli ara kararı ile şirkete kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince kamu düzeni yönünden ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
TTK’nın 630-(2) maddesi; “her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir” hükmü düzenlenmiştir.
TTK’nın 625. ve 626. maddelerine göre; müdürler görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetmekle yükümlüdürler. Müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidirler.
TTK’nın 630. maddesinde; geçici hukuki koruma konusunda özel bir hüküm bulunmadığından, genel hüküm olan HMK’nın 389. vd. maddeleri uygulanmalıdır.
TTK’nın 235-(1) maddesinde; “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde temsil yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece kaldırılabilir. Gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde mahkeme temsil yetkisini ihtiyati tedbir olarak kaldırıp bu yetkiyi bir kayyıma verebilir. Kayyımın atanmasını, görevlerini, mahkemece verilen temsil yetkisini ve bunların sınırlarını, mahkeme resen tescil ve ilan ettirir.” hükmü bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 638 (2) maddesine göre; Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 389-(2) maddesi; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”.
6100 sayılı HMK’nın 390. maddesi; “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmünü içermektedir.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri; ispat ölçüsü noktasındadır. Geçiçi hukuki koruma yargılamasında; yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara karar verilirken, haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/01/2013 tarih 2012/17605 Esas 2013/49 sayılı kararında belirtildiği üzere, şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirket müdürünün azli davalarında verilecek tedbirlerin şirketin hayatını devam ettirebilmesinde sakınca doğuracak mahiyette olmaması gerekir.
Bu bağlamda, davacının ileri sürdüğü nedenlere yönelik olarak tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu gözetildiğinde; talebe konu tedbir istemleri yönünden gerekli olan yaklaşık ispat olgusunun bu aşamada gerçekleşmemesi, davacının haklı sebep olgularına yönelik iddialarının varlığı ve kapsamının yargılamayı gerektirmesi, ayrıca davalı şirkette organ boşluğu bulunmaması, kayyım atanması için yasal koşulların da oluşmaması karşısında, ilk derece mahkemesince, verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı, davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; ihtiyati tedbir talep eden/davacının istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; ihtiyati tedbir talep eden/davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Alınması gerekli harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-b)-1) ve 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/09/2021


Başkan-..
¸e-imzalıdır.

Üye-…
¸e-imzalıdır.

Üye-…
¸e-imzalıdır.

Katip-….
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*