Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/92 E. 2021/1709 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/92
KARAR NO : 2021/1709

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :14/10/2020
NUMARASI :2020/55 Esas – 2020/401 Karar

DAVACI :… –
VEKİLİ :Av. … –
DAVALILAR :1-… (T.C.No:…) –
:2-… –
VEKİLİ :Av. … –
DAVA :Adi Ortaklığın Tespiti ve Tasfiyesi
DAVA TARİHİ :22/01/2020

KARAR TARİHİ :12/10/2021
KR. YAZIM TARİHİ :19/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirket arasında gizli bir adi ortaklık hukuki ilişkisi bulunduğunu, bu ortaklıkta davacının %50, davalıların %50 hisse sahibi olduklarını, davacının İstanbul Valiliği tarafından yapılan 05/02/2018 tarihli ihaleyi üstlendiğini, ancak ihale alındıktan sonra %10 bedelli teminat mektubu istendiği için davalılar ile anlaşıldığını, sözleşme imzalandığını, işe başlanmasından sonra davalıların yanlış satın alımlar ve şartname dışı hatalı uygulamalar yaparak hem süreyi harcadıklarını, hem de satın aldıkları ürünlerin faturasını şirkete keserek maliyeti ciddi oranda yükselttiğini, birçok işin eksik ve kusurlu yapıldığını, ihale sebebiyle davacının yatırması gereken 160.000,00-TL tutarındaki teminat mektubunun davalı Naz Hafriyata ait banka hesabına para yatırılması ve üzerine konulun blokaj sayesinde temin edilebildiğini, devam eden süreçte Naz Hafriyat yetkilisi … tarafından bankadaki paranın üzerindeki blokajın kaldırılması için üzerine kayıtlı Yalova Merkez Kadıköy Köyü 181 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, davalı …’nin taşınmazın mülkiyetini daha sonra sevgilisi …’e devrettiğini, ipotekli bir taşınmazı satan davalının kötü niyetli olarak bu işlemi gerçekleştirdiğini, öte yandan … ile davacı arasında gizli bir adi ortaklığın var olduğunun görüldüğünü beyan ederek; davanın kabulü ile, davalı ile davalı Naz Hafriyat İnş. Mim. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasındaki adi ortaklığın tespitine, adi ortaklığın tespiti kararı akabinde; adi ortaklığın taraflar arasında eşit miktarda alacaklar ve borçlar yönüyle mahkemece re’sen üç adet tasfiye memuru atanmak suretiyle feshi ve tasfiyesine, ilaveten alacaklarının tespitine ve ticari faizi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,00TL’nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın ticari bir dava olup bu tür ticari davalarda arabuluculuk çözüm yoluna başvurulması gerektiği, arabuluculuk sonuç tutanağının aslının dava dilekçesi ile birlikte sunulmasının dava şartı olduğu, davacının tutanağı ibraz etmemiş olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği, talebin zamanaşımına uğradığı, davalıların davada hasım olmadığı, davanın görevli mahkemede açılmadığı, esas yönünden savunmalarında ise, davacının alacak istemlerinin izaha muhtaç olup reddine karar verilmesi gerektiği savunmaları ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “… davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine …” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “… bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre; (a) Öncelikle konusu, bir miktar paranın ödenmesi olmalı, (b) Sonra dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talep, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmelidir. Bu koşulların bulunması halinde dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olacaktır. Bu koşulların gerçekleşmediği ticari davalarda davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak kabul edilmeyecektir. Kanun maddesinin metni ve gerekçesi bu kadar açık ve net olup zorlamayla da olsa genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. Zaten ileri ve özgürlükçü hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır. Hal böyle olunca, Adi Ortaklığın Tespiti ve Tasfiyesine ilişkin Menfi Tespit Davasının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır. Yargıtay 11. HD’nin 2020/ 197 Esas 2020/ 1578 Karar sayılı içtihadında somut olaya ilişkin örnek oluşturmaktadır. Dava konusu Adi Ortaklığın Tespiti ve Tasfiyesiyle birlikte bir miktar paranın ödenmesi olduğundan davaların yığılması söz konusudur. Bu sebeple yerel mahkemece verilen davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine ilişkin karar hukuka aykırıdır…” beyanında bulunarak, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararında; her ne kadar davanın hukuki niteliğinin adi ortaklığın tespiti ve tasfiyesi olduğunu belirtmişse de aynı zamanda davacının tespit talebi ile birlikte alacak kalemlerinin de talep edildiğinin belirtildiğini, davacı tarafın davanın niteliğine yönelik davanın tespit ve tasfiye davası olduğu dolayısıyla arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığını, davanın konusunun bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin olmadığını iddiaları haksız ve maddi gerçeklikten uzak olduğunu, davacı tarafın iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dilekçelerinde tasfiye ve tespit talepleriyle birlikte alacak da talep etmiş olduğundan arabulucuya başvurmasının dava şartı olduğu açık olup bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlı olmakla öncelikle konusu bir miktar paranın ödenmesi olmalı, sonra dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talep, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmelidir. Davacı tarafın dava dilekçelerinin talep kısmında bir miktar paranın ödenmesine ilişkin bir talep bulunduğundan arabulucuya başvurma zorunluluklarını yerine getirmeden açılan davanın reddedilmesinin yerinde olduğunu beyan ederek, davacı yanın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/10/2020 Tarih – 2020/55 Esas – 2020/401 Karar sayılı kararı ve tüm dosya dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle zorunlu arabuluculuğa iliştin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36. maddesinde de, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile; bazı hukuk uyuşmazlıkları yönünden, bir yandan tarafların kendi iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla, yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.
Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da, 06.12.2018 tarih ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’ya 5/A maddesi ile, getirilen düzenleme ile, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir. (Yargıtay 11. H.D’nin 04.11.2020 tarih 2019/3611 E, 2020/4734 K sayılı kararı ve aynı yöndeki 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 E – 2020/1093 K, 17.02.2020 tarih 2020/197 E-2020/1578K sayılı kararları).
Somut olayda iki şirket arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak isteminde bulunulmuş olup uyuşmazlık nispi ticari dava kapsamında kalmaktadır. Alacak istemi bir miktar paranın ödenmesi istemine ilişkin olduğu için zorunlu arabuluculuğa tabi ise de, adi ortaklığın tespiti ve tasfiyesi bir miktar paranın ödenmesinden ibaret olmadığı için zorunlu arabuluculuğa tabi değildir. Yukarıda belirtilen Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere uyuşmazlığın çözümünde asıl olan mahkeme yargısı olup aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiğinden mahkemece zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davacı vekilinin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince verilen kararda, dava şartlarına aykırılık bulunmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince; Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/10/2020 tarih, 2020/55 Esas ve 2020/401 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davacının diğer istinaf nedenlerinin kararın kaldırılması nedenine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.12/10/2021


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*