Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/858 E. 2022/443 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/858 – 2022/443
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/858
KARAR NO : 2022/443

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2020
NUMARASI : 2020/101 Esas – 2020/577 Karar

DAVACI :……
VEKİLİ : Av. ……..
DAVALI : ALBARAKA TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş. – Saraylar Mah. Dr. Adnan Büyükdeniz Cad. No:6 34768 Ümraniye/İSTANBUL
VEKİLİ : Av. ………

DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2020

KARAR TARİHİ : 07/03/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 30/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı, şirket ortaklığından ayrılmasının ardından dava dışı Vizyonet Ltd. Şti. ile davalı banka arasında imzalanan Business Card sözleşmesine istinaden verilen Business Card borçlarının ödenmemesi nedeniyle Genel Kredi sözleşmesinde kefil olarak kendisine ihtarname çekildiğini, davalı banka tarafından aleyhine icra takibi başlatıldığım, hisse devri ile şirketten ayrılması nedeniyle tebligatların eline ulaşmadığını, takibe itiraz edemediğini takibin kesinleşmesi ile maaş haczi yolu ile dava tarihi itibariyle 5.617.26 TL dava dışı ödemede bulunduğunu, imzalanan Genel Kredi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzaladığım, daha sonra şirketten hissesini devrederek ayrıldıktan sonra dava dışı şirketin davalı banka ile imzalamış olduğu başka bir kredi sözleşmesi nedeniyle meydana gelen borç için daha önce imzalanmış olan Genel Kredi sözleşmesine dayanılarak icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak gösterilen kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığını, kefaletin belirlenebilir veya en azından kefaletin verildiği anda belirlenebilir olması halinde geçerli olduğu, daha önceden başka bir kredi sözleşmesi için kefil olması banka ile dava dışı şirket arasında yapılmış veya yapılacak olan tüm kredi sözleşmelerine kefil olduğu anlamına gelmediğini, bu olgunun Yargıtay’ın pek çok kararında ifade edildiğini, her ne kadar Genel Kredi Sözleşmesinde kefil imzası bulunsa dahi dava konusu Business Card sözleşmesinde kefil olarak imzası bulunmadığı, söz konusu sözleşme nedeniyle doğan borçlardan herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, yargılama sonuna kadar Kocaeli 8. İcra Dairesi’nin 2018/58445 E. Sayılı icra takibinin teminatsız olarak durdurulmasını, icra tehdidi altında söz konusu dosyaya ödemiş olduğu 5.627.26 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak kendisine verilmesini, dayanak yapılan sözleşmeden ötürü davalıya hiçbir borcunun olmadığının tespiti ile toplam alacak miktarı üzerinden %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının hukuki mesnetten yoksun ve hatalı olduğunu, davacı tarafın kefil olarak imzalamış olduğu Genel Kredi Sözleşmesi ve Business Card sözleşmesinin hükümleri incelendiğinde davacının anılan borçtan sorumlu olduğunun görüldüğünü, her ne kadar Business Card sözleşmesinde imzasının bulunmadığını belirtse de davacının yönetici olduğu dönemde kefil olarak banka ile imzalan Genel Kredi Sözleşmesinde imzasının bulunduğunu, Genel Kredi Sözleşmesinin kefalet ile ilgili maddelerinde sözleşme kapsamında kullanılmış veya kullanılacak tüm krediler nedeni le doğmuş veya doğacak tüm borçların da bu nedenle kefalet kapsamında olduğunu bildiğini kefilin beyan ettiğini, Business Card sözleşmesinin ilgili maddesinde ise iş bu sözleşmenin imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi ve sair sözleşmelerin ayrılmaz bir parçası olduğunu söz konusu sözleşmede yer alan hükümlerin iş bu sözleşmede yer alan işlem ve ilişkiler içinde aynen geçerli olduğunu kabul ve taahhüt eder hükmünü içerdiği imzalamış olduğu sözleşme hükümleri gereğince Business Card sözleşmesinde de sorumluluğu bulunduğu, dolayısı ile davacının Business Card sözleşmesinde imzasının bulunmadığı için borçtan sorumlu olmadığı yönündeki iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, buna ilişkin Yargıtay kararları bulunduğunu, şirket yöneticiliğinin sona ermesinin kefaleti etkilemediğini, hukuki mesnetten yoksun iş bu dava nedeniyle tedbir kararı verilmesi veya ödemelerin iadesine karar verilmesinin yerinde olmayacağı gibi nedenlerle tedbir talebinin ve davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın REDDİNE … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesinde geçen ve gelecekte kullanılacak kredilerden dolayı kefilin sorumlu olacağına dair miktarı belirsiz kayıtlar kefil için bir sorumluluk doğurmayacağını; bu nedenle davacının genel kredi sözleşmesini imzaladığı an miktarı belirsiz olan ve belirlenmesi de mümkün olmayan Business Card sözleşmesinden doğan borçlar sebebiyle sorumluluğuna gidilemeyeceğini; yerel mahkemenin icra takibinin durdurulmasına ilişkin tedbir talepleri hakkında bir karar vermemesi nedeniyle yargılama sırasında davacının maaşından kesintiler yapılmaya devam ettiğini; sonuç olarak davacı tarafın icra takibinden dolayı hiçbir borcunun olmadığının tespitine ve icra tehdidi altında ödenen bedellerin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; genel kredi sözleşmesinden kaynaklı kullandırılacak olan kredilerden sorumlu olunması için ayrıca her birel kredi sözleşmesinde kefil olunduğuna dair imza ve beyana gerek olmadığını; kefalet sözleşmesinden kefil olunacak tutar anlaşılmakta olup belirli ve belirlenebilir olduğunu; davacının şirket ortağı olması nedeni ile kefil olduğu, bu sıfatın sona ermesi nedeni ile kefaletin sona erdiği şeklindeki iddiası da hukuka, yasalara, hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu beyan ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2020 Tarih – 2020/101 Esas – 2020/577 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; icra takibinden sonra açılmış menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalının bussiness kart sözleşmesinden kaynaklı kredi kartı alacağının tahsili için Kocaeli 8. İcra Dairesi’nin 2018/58445 esas sayılı ilamsız icra takibi başlattığı, davanın eldeki dava ile dava dışı Vizyon Ltd. Şti.’nin eski ortağı olduğunu, banka ile dava dışı şirket arasındaki genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, ancak takip dayanağı sözleşmenin kendisinin ortaklıktan ayrıldığı 15/11/2013 tarihinden sonra yapıldığı, bu sözleşmede kefaletinin bulunmadığı gerekçesiyle borçlu olmadığının tespitini istediği, davalının, davacının kefil olduğu genel kredi sözleşmesinin 27. maddesi ile bussiness kart sözleşmesinin 20. maddesi uyarınca davacının borçtan kefil sıfatıyla sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince bilirkişiden 12/11/2020 tarihli bilirkişi raporu alındıktan sonra davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacının genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin kredi kartı üyelik sözleşmesi için de geçerli olup olmadığı noktasındadır.
Kefalet sözleşmesi 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581. ila 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde; “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefaletin şekli koşulları ise aynı Kanun’un 583. Maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Müteselsil kefalet ise aynı Kanun’un 586. maddesinde yer almıştır. Bu maddeye göre;
“ … Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir … ”.
Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 27. maddesinde, bu sözleşme kapsamında doğacak borçlardan davacının kefil olarak borçlu olacağının anlaşıldığı, davacının şirket ortaklığından 15/11/2013 tarihinde ayrıldığı ve kararın TTSG’nin 21/11/2013 tarihli nüshasında yayınlandığı görülmektedir. Takip konusu alacağın dayanağı olan sözleşmenin 18/02/2014 tarihli olduğu, davacının bu sözleşmede kefaletinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Kredi kartı üyelik sözleşmesinin 20. maddesinde “Ayrıca Müşteri Banka ile Genel Kredi Sözleşmesi ve sair sözleşmeler imzalaması halinde iş bu sözleşmenin imzalanan Genel Kredi sözleşmesi ile sair sözleşmelerin ayrılmaz bir parçası olduğunu söz konusu sözleşmede yer alan hükümlerin iş bu sözleşmede yer alan işlem ve ilişkiler içinde aynen geçerli olduğunu kabul ve taahhüt eder” şeklinde hüküm uyarınca davacının kefaletinin kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borcu da kapsadığı kabul edilmiş ise de, bu hükmün daha önceki tarihli genel kredi sözleşmelerine atıf yapmadığı görülmektedir.
Davacının, şirket ortaklığından ayrılıp bu hususun TTSG’de yayınlanması ile davalı yönünden ortaklığın sona erdiğinin aleniyet kazanması, genel kredi sözleşmesinin 27. maddesinde belirtilen “doğacak borç” kavramından bu sözleşme kapsamında kullandırılacak kredilerin anlaşılmasının gerekmesi, kredi kartı üyelik sözleşmesinin 20. maddesindeki düzenlenmenin genel kredi sözleşmesine açık bir şekilde atıf yapmaması ve kredi kartı üyelik sözleşmesinin imzalanmasından sonraki sözleşmelere ilişkin olması, 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesinde düzenlenen kefaletin belirliliği ilkesi gözönüne alındığında, alacağın davacının kefil olmadığı ve genel kredi sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme olan kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklandığı, davacının kefaletinin bu borcu kapsamadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.
Davalının icra takibi başlatırken davalının kefil olduğu genel kredi sözleşmesi hükümlerine dayanması nedeniyle kötüniyetli kabul edilemeyeceğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Gerekçeli karar başlığında; davacı ve vekilinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK.’nun 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KABULÜNE;
1-)Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2020 Tarih – 2020/101 Esas – 2020/577 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın KABULÜ ile, davacının, Kocaeli 8. İcra Dairesi’nin 2018/58445 esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine,
İcra takibinde ödenen; 662,50 TL’nin 13/05/2019,
420,00 TL’nin 10/06/2019, 441,65 TL’nin 09/07/2019, 623,11 TL’nin 23/08/2019, 682,50 TL’nin 09/09/2019, 682,50 TL’nin 07/10/2019, 750,00 TL’nin 11/11/2019, 682,50 TL’nin 11/12/2019, 682,50-TL’nin 10/01/2020, 700,00 TL’nin 12/02/2020, 700,00 TL’nin 13/07/2020, 933,00 TL’nin 08/09/2020, 178,00 TL’nin 15/10/2020 tarihinden itibaren Avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
b-Alınması gerekli 439,89-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 109,98-TL harçtan mahsubu ile bakiye 329,91-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
c-Davacının yaptığı toplam 679,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
e-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Kullanılmayan gider avansının karar keşinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
2-)İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
c-Davacı tarafından yapılan 162,10-TL İstinaf Kanun yolu masrafı ile 116,00-TL posta masrafı olmak üzere toplam 278,10-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
d-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
e-Davacının yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
f-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/03/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*