Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/853 E. 2022/496 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/853
KARAR NO : 2022/496

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :18/02/2021
NUMARASI :2020/100 Esas – 2021/125 Karar

ASIL DAVA
DAVACI :… (T.C. NO: …) …..
VEKİLİ :Av. ……………………..
DAVALI :… (T.C. NO:…) ……
VEKİLİ :Av. ……………………..
DAVA TÜRÜ :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :14/02/2020

BİRLEŞEN DAVA
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/162 Esas – 2021/151 Karar
DAVACI : … (T.C. NO:…) ………
VEKİLİ : Av. ………………………..
DAVALI : … (T.C. NO: …) ……..
VEKİLİ : Av. ………………………..
DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :09/03/2020

KARAR TARİHİ :07/03/2022
KR. YAZIM TARİHİ :17/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla , HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı alacaklı …’e hiçbir borcu olmadığını, davalı alacaklı ile davacı ile arasında senede ilişkin hukuki ilişki mevcut olmadığını, menfi tespit davalarında, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu, davalı tarafça kötü niyetli ve haksız olarak davacı aleyhine takip başlatıldığını, davacı hakkında başlatılan icra takibi hakkında dava süresince tedbir kararı verilmesi gerektiğini, aksi halde davacının cebri icra baskısı altında zarara uğrayacağını ve telafisi güç sonuçların doğacağını, öncelikle davaya konu edilen Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü nün 2020/7793 Esas ve 2020/7794 Esas. Sayılı dosyaları hakkında teminatsız olarak mahkemenin aksi kanaatte olması halinde belirleyeceği teminat mukabilinde tedbir kararı verilmesi gerektiğini, yine Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2020/7792 Esas sayılı icra doyasına ilişkin olarak açmış oldukları menfi tespit dosyasının Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/100 Esas sayısı ile derdest olduğunu, usul ekonomisi gereği dosyaların birleştirilmesi gerektiğin beyanla davacı Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü nün 2020/7793 Esas ve 2020/7794 Esas sayılı dosyalarında takibe dayanak yapılan senetler nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, davalı/alacaklının kötü niyetli olması nedeniyle % 20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; arabuluculuk yoluna başvuru yapılmadan davanın açıldığını, bu sebeple davanın usulden reddini talep ettiklerini, konuya ilişkin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2019/531 E. 2019/549 K. 27/03/2019 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de menfi tespit davasının dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğuna karar verdiğini, davacı, borçlu olmadığını belirtmekle birlikte bunu ispatlayacak herhangi bir belge, delil sunamadığını, senede ilişkin borç olmadığı itirazı için, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu borcu olmadığını veya borcun itfa veya ihmal edildiğini yalnız resmi veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir belge ile ispat edebileceğini, borçlunun dava dilekçesi ekinde ve delil listesinde İİK’nın madde 169 uyarınca bir belge bulunmadığından borçlunun itirazı yerinde olmadığını, davacı dilekçesinde bu şekilde bir borcu olmadığını belirttiğini, ancak bunu ispatlayacak herhangi bir yazılı delil sunmadığını, bonoya dayalı icra takibine ilişkin yapılan menfi tespit istemlerinde senedin ödendiğine ilişkin ispat yükü davacı borçluda kaldığını, davacı dava dilekçesinde bu duruma ilişkin olarak iddiasını ispatlayacak herhangi bir delil sunmadığını, farazi olarak sözde borçlarının olmadığını belirttiklerini, davacı davasını ispatla yükümlü olmakla davasını ispat edemediğini, bu sebeple hukuki dayanaktan yoksun olarak açılmış iş bu davanın reddi gerektiğini, davacı iddiası tamamen kötü niyetli olup bu iddiayı ispatlayacak somut herhangi bir delil ortaya konulamadığını, bu nedenden dolayı davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini, davalının alacağını sürüncemede bırakmak nedeniyle açılmış bulunan işbu haksız ve kötü niyetli davanın ve tedbir talebinin reddine, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle Davacı/Borçlu’nun, davalıya %20 icra inkar tazminatı ödemesine, (icra inkâr tazminatının aynı icra dosyası ile tahsiline), huzurdaki davanın kötü niyetli olarak açılması sebebiyle uğrayacağımız herhangi bir zararda dava açma hakkımızın saklı kaldığını belirterek talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı alacaklı …’ e hiçbir borcu olmadığını, davalı alacaklı ile müvekkili arasında senede ilişkin hukuki ilişki mevcut olmadığını, menfi tespit davalarında, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu, davalı tarafça kötü niyetli ve haksız olarak davacı aleyhine takip başlatıldığını, davacı hakkında başlatılan icra takibi hakkında dava süresince tedbir kararı verilmesi gerektiğini, aksi halde davacının cebri icra baskısı altında zarara uğrayacağını ve telafisi güç sonuçların doğacağını, öncelikle davaya konu edilen Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/7793 Esas ve 2020/7794 Esas sayılı dosyaları hakkında teminatsız olarak mahkemenin aksi kanaatte olması halinde belirleyeceği teminat mukabilinde tedbir kararı verilmesi gerektiğini, yine Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/7792 Esas sayılı icra doyasına ilişkin olarak açmış oldukları menfi tespit dosyasının Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/100 Esas sayısı ile derdest olduğunu, usul ekonomisi gereği dosyaların birleştirilmesi gerektiğin beyanla davacının Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/7793 Esas ve 2020/7794 Esas sayılı dosyalarında takibe dayanak yapılan senetler nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, davalı/alacaklının kötü niyetli olması nedeniyle % 20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine, Dava dosyası kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilerek İİK’nın 72/3. maddesine göre davalının alacağına erişmesi engellenmiş olduğundan, takip döviz cinsinden yürütüldüğünden takip tarihi itibariyle USD’nin kur karşılığı olarak hesaplanan ve üç ayrı takibin toplam değerine tekabül eden 170.145,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki kötü niyet tazminatının davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı asıl ve birleşen dava davacısı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Asıl ve birleşen dava davacısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflarınca dava dışı senetlere ilişkin Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/174 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını ve ödeme nedeniyle davalarının kabulüne karar verildiğini, (dava dışı ve dava konusu senetlere ilişkin tüm ödeme dekontları ek olarak sunulmakla-işbu dosyanın celbini talep ettiklerini), bedeller (19.700,00-TL/5.000,00-USD – 10.000-00-TL/1.750,00-USD) aynı şekilde ödemeye-ifaya ilişkin olduğunu ifanın göz önünde bulundurulması gerektiği kanaatinde olduklarını, tüm bu anlatılanlarla ilgili davalı asile yemin teklif edilmesini talep ettiklerini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Asıl ve birleşen dava davalısı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarının kabulünün mümkün olmayacağını, davacı tarafın başka bir yargılamaya konu senetleri yerel mahkeme aşamasında ileri sürmeyerek istinaf aşamasında ileri sürmesi iyiniyetli olmadığının açık göstergesi olduğunu, her dava kendi somut koşulları altında ve kendi usul kuralları gereğince değerlendirilmesi gerektiğini ve ona göre karar verilmelisi gerektiğini, yargılamanın hiç bir aşamasında 6 adet senetten bahsetmeyen davacı tarafın bu aşamada 6 senetten bahsetmesinin hukukun hiç bir yönüyle bağdaşmamakta olduğunu, davacı tarafın istinaf dilekçesinde davalı asile yemin teklif edilmesini talep etmiş olduklarını, davacı tarafın dava dilekçesi dikkatlice incelendiğinde açıkça yemin deliline dayandığının söylenemeyeceğini, bu kapsamda konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Esas 2015/2 Karar 2017/1 03/03/2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere açıkça yemin deliline dayanılmadığı takdirde tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı/tarafın sair deliller her türlü delil ve sair deliller gibi ibareleri kullanması halinde yemin deliline açıkça dayanmış sayılamayacağından bahsedildiğini, bu kapsamda davacı tarafın bu delile dayanamayacağının belli olduğunu belirterek; istinaf başvurusunun reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2021 tarih, 2020/100 Esas – 2021/125 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen davalar; kambiyo senedine dayalı icra dosyalarında menfi tespit istemine yöneliktir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
Davanın açılması harca tabi usulu bir işlemdir. Davanın açılması nedeniyle alınacak yargı harçlarının türü, ödeme yeri, zamanı ve usulü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. ve devamı maddeleri ile bağlı tarifede gösterilmiştir. Harcın eksik yatırılması halinde yapılacak işlemler ve izlenecek yol ile harcın yatırılmaması ve yaptırımı aynı Kanun’un 27. ve 32. maddelerinde belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip işlemlere ancak harç ödendikten sonra devam olunacağı vurgulanmış ve 30. maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturum gününe kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı, HMK’nın 150/5. maddesinde gösterilen süre içerisinde dosyanın işleme konulmasının eksik harcın ödenmesine bağlı olduğu açıklanmıştır.
Başvuru harcı ile karar ve ilam harcına ilişkin açıklanan hükümler, 6100 sayılı HMK’nın 114/(2). fıkrasında, “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” şeklindeki düzenleme gereğince dava şartı niteliğindedir.HMK’nın 353/(1)-a-4 maddesi; ” Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.” düzenlemesini içermektedir. Dava şartlarına aykırılık olması halinde mahkeme esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verecektir.
Zira yukarıda da açıklandığı üzere, 492 Sayılı Harçlar Kanununda, harcın alınması veya tamamlanması tarafların isteklerine bırakılmayıp, anılan hususun (istinaf edenin sıfatına bakılmaksızın) mahkemece kendiliğinden gözetileceği düzenlenmiş ve buyurucu nitelikteki 492 Sayılı Harçlar Kanunun 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı öngörülmüştür.
Somut olayda; asıl davaya konu icra dosyasında 7.500,00-USD bedelli bononun 664,73-USD işlemiş faizi, birleşen davaya konu 2020/7794 Esas sayılı icra dosyasında, 11.000,00-USD bedelli bononun, 1.309,49-USD işlemiş faizi ve 2020/7793 Esas sayılı icra dosyasında ise, 10.000,00-USD bedelli bononun 1.252,98-USD işlemiş faizi ile birlikte takibe konulduğu, eldeki davada davacının icra takiplerine konu asıl alacak ve faizleri yönünden menfi tespit talebinde bulunduğu görülmüştür.

Davacı tarafından asıl dava için 54,40-TL ve birleşen davalar 358,63-TL peşin harç yatırılmış ise de, icra takipleri USD üzerinden yapılmış olup, yabancı para birimi üzerinden açılan davalarda kabul edilen yabancı para miktarının dava tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından ilan edilen efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı hesaplanıp belirlenecek bu miktar üzerinden yatırılması gereken nispi harcın 1/4’ünü yatırmak üzere davacı tarafa süre verilip yatırılması halinde işin esasını inceleyip karar vermek, aksi halde Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gözetilerek karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/2595 Easas 2018/285 Karar sayılı, 31/01/2018 tarihli ilamı).
Diğer yönden, T.C. Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde ise hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
HMK’nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçe de yeterli görülmemekte ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırılmaktadır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve üst yargı mercilerinin kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların üst yargı mercilerince denetimi yapılamaz (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/07/2019 tarih 2019/1322 Esas 2019/3318 Karar, 22. Hukuk Dairesi’nin 01/07/2019 tarih 2016/17132 Esas 2019/14659 Karar sayılı ilamları).

İncelenen ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde ise; birleşen dava dilekçesi özetlenmiş ancak, asıl davada davacının iddia ve taleplerini içerir şekilde dava dilekçesi özetlenmemiştir. Asıl ve birleşen davanın, karar başlığında ayrı ayrı gösterilmemesi ve gerekçeli karar başlığında asıl ve birleşen davada tarafların adlarının ayrı ayrı yazılmaması ve tarafların taleplerinin asıl ve birleşen davada özetlerinin gösterilmemesi infazda tereddüt yaratacağından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Bu durumda Dairemizce, bu husus kamu düzenine ilişkin olmakla HMK’nın 355. maddesi uyarınca esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve yukarıda anılan usulu eksiklikler tamamlanmak üzere davanın yeniden görülmesi için HMK’nın 355.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; asıl ve birleşen dava davacısı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen dava davacısının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2021 tarih, 2020/100 Esas – 2021/125 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
07/03/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*