Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/745 E. 2022/141 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/745
KARAR NO : 2022/141

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :28/10/2020
NUMARASI :2020/361 Esas – 2020/441 Karar

ASIL DAVA
DAVACI :… (T.C. NO: …)
VEKİLİ :Av. ……
DAVALI :…
VEKİLİ :Av. ……
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :27/07/2012

BİRLEŞEN DAVA :Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/75 esas sayılı dosyası
DAVACI :… (T.C. NO: …)
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :… (T.C. NO: …)
VEKİLİ :Av. …
DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :22/03/2013

KARAR TARİHİ :24/01/2022
KR. YAZIM TARİHİ :01/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının ortağı olduğu Mastek Yapı Proje Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited şirketinin 06/01/2010 tarihinde yapılan toplantısında diğer ortakları … ve … toplamda 1000 paylık hisselerini davalı … …’ya devrettiklerini, böylece 2040 hisseli şirketin ortakları 1040 pay davacı … ve 1000 pay davalı … olarak belirlendiğini, ayrıca aynı toplantıda davacının müdürlük yetkisinin devamına aynı zamanda davalı …’nun da şirket müdürlüğü’ne atanması kararının alındığını, böylece hem davacının hemde davalının şirket kaşesi altına atacakları münferit imzaları ile şirketi temsil ve ilzam etmelerine, ahzu kabze yetkili kılınarak kararın 17/06/2010 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığını, 17/06/2010 tarihinden itibaren şirket müdürü olan davalı, şirket yönetimi konusunda gerekli liyakatı başlarda göstermesine rağmen, son dönemlerde şirketin zarara uğramasına yol açtıklarını, davalı şirket faaliyetleri dışında kendisi münferit olarak farklı işlere girişmiş büyük zararlara uğramış piyasaya oldukça fazla borçlandığını, bu borçlanmanın etkisi ile davalı, davacı ile birlikte ortağı olduğu Mastek Yapı Proje Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited şirketini zarara uğratacak işlere kalkışarak, davalı şirket adına Alternatifbank İzmit şubesinden 75,000,00-TL miktarlı kredi çekilerek kendi nam ve hesabına kullandığını, … adlı kişiye yapılan daire satışından elde edilen 90,000,00-TL miktarlı nakit parayı alıcı şahıstan alarak bu parayı da kendi nam ve hesabına kullandığını, yine 2 Temmuz 2012 tarihinde kat karşılığı inşaat yapan şirketin üretmiş olduğu 4 adet daireyi kendi akrabaları üzerine kötü niyetle tapuda tescil ettirdiğini, arsa sahibi … olan Tepeköy Mah. Tepeköy Cad. Ardıçlı Sok. No:3 İzmit adresinde bulunan Kocaeli ili İzmit ilçesi 210-4- B pafta 107 ada, 4 parsel de kayıtlı taşınmazda kat karşılığı üretilen ve yapılan sözleşmeye göre şirketin payına düşen, 2 nolu daireyi eniştesi … adına, 3 nolu daireyi dayısının kızı … Bina adına, 10 nolu daireyi erkek kardeşinin kayınpeder … adına, ll nolu daireyi halasının oğlu … adına satış göstermek suretiyle tapuda üzerlerine tescil ettirdiğini, belirterek, davalının yapmış olduğu bu ciddi zararlar neticesinde şirketi iflasa götürecek boyutta zararlar verdiğini, piyasaya olan borçların tamamında davacının bire bir muhatap olduğunu, ayrıca borçların büyük bölümüne şahsi kefaleti olduğunu, şirketin faaliyeti için Yapı Kredi Bankası Saraybahçe şubesinden 100.000,00-TL kredi çekilerek davacının kendi arsasını ve abisi …’nun arsasını ipotek ettirdiğini belirterek davalının Mastek Yapı Proje Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne daha fazla zarar vermesinin önlenebilmesi için şirketi temsil yetkisinin kaldırılması için dava başlangıcında ihtiyati tedbir konulmasına dava konusunda da nihai olarak yetkisinin kaldırılmasına, yine davalının kötü niyetle akrabası olan kişilere satış göstermek suretiyle devrettiği Kocaeli İli, İzmit İlçesi, 107 ada, 4 Parselde kayıtlı 2, 3, 10 ve 11 sayılı taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için taşınmazların tapu kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasına ve dava sonunda ilgili tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davalının ortaklık adına Alternatif Bank İzmit Şubesi’nden çektiği paraların şahsen yatırmış olduğu paraların farklı olduğunu, davalının ortaklık faaliyetlerinin yürütmesi için kendi malvarlığı ile birinci derece yakın akrabalarının da malvarlıklarının kredi riski altına soktuğunu, davacının son dönemlerde ortaklığın faaliyetlerini akamete uğratığı tarzda davranışları neticesinde ve uzlaşmaz tavırlar sergilemesi üzerine davalının zaten alacaklısı olduğu alacaklarını, ailesini de daha fazla zarara uğratmamak üzere tahsil ettiğini, bunda ortaklığı temsil yetkisinin kötüye kullanılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Asıl dava bakımından; davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının reddine, davacı tarafından davalı aleyhine açılan müdür yetkisinin kaldırılmasına ilişkin davanın reddine, birleşen dava bakımından; 20.000,00 TL tutarındaki şirket zararının davalı …’ndan alınarak tarafların ortak olduğu Mastek Yapı Proje Mühendislik inşaat Limited Şirketine verilmesine, Davacı tarafından davalı aleyhine açılan müdür yetkisinin kaldırılmasına ilişkin davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Asıl dava davacısı birleşen dava davalısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacak taleplerinin ve davalı …’nun müdürlük yetkilerinin kaldırılması taleplerine gerekçeli hüküm kurularak kabulünün gerektiğini, davalının yaptığı ve ispatlanmış haksız işlemler nedeniyle uğranılan zararın Mastek Yapı Proje Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne değil de davacının davalı …’na ödenmesi yönünde bir taleplerinin olmamasına rağmen davalı tarafın husumetin kendisine yöneltildiği yönünde beyanlarına binaen yerel mahkemede ve istinaf mahkemesinde böyle bir kanaat oluşmuş olduğunu, 27.07.2012 tarihli dava dilekçesinde “…dava sonunda ilgili tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline…” şeklinde talepte bulunmuş ve sonrasında 09.12.2013 tarihli ıslah dilekçesinde ise şirket adına tescilini istedikleri tapu kayıtları dolayısıyla uğranılan zararı sadece miktar yönünden ıslah ederek zararın şirket adına ödenmesi taleplerini sürdürmüş bulunduklarını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.11.2020 tarih ve 2019/309 K. Nolu “37.999,64-TL tutarındaki şirket zararının davalı …’dan alınarak tarafların ortakları olduğu Mastek Yapı Proje mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye verilmesine…” şeklindeki kaldırılan gerekçeli kararın taraflarınca istinaf edilmediğini ve taraflarınca uğranılan zararın davalıdan alınarak şirkete ödenmesi yönündeki taleplerinin olduğunu, davalı …’nun şirket müdürlük yetkilerinin kaldırılmasında haklı sebeplerin oluştuğunu, bu durumda yerel mahkemenin bu taleplerinin reddinin hukuka aykırı olup davalı …’nun müdürlük yetkilerinin kaldırılması taleplerinin kabulü gerektiğini, davalı aleyhine hükmedilen tazminat bakımından ise davalı …’nun fiillerini birleşen dava ile müvekkil üzerine yıkmak istediğini, davalının iddialarının mesnetsiz olup gerçekle örtüşmediğini, davalının zimmetine geçirdiği şeklinde lanse edilmek istenen meblağların hali hazırda bitme aşamasında olan inşaatların bu noktaya getirilmesinde kullanıldığını, davalı asılsız ve alakasız iddialar ile kendisini haklı gösterme çabasında olduğunu, davalının şirket yetkilerini kötüye kullanarak oluşturduğu zararları davalının üzerine yıkmaya çalışmasına örnek şirkete ait 4 adet daireyi hayatın olağan akışına aykırı olarak kendi akrabalarına devretmiş olduğunu. ayrıca davalı taraf, şirketin uğradığı iddia edilen zararlarının davalının fiillerinden kaynaklandığına dair somut ve inandırıcı deliller de sunamadığını, bu sebeple davalı aleyhine hükmedilen 20.00,00-TL zararın hukuka aykırı olup reddi gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.

Asıl dava davalısı birleşen dava davacısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece iddiaları doğrultusunda araştırma yapılmayarak talepleri doğrultusunda değerlendirilmediğini, davalarının tam anlamıyla belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunu, taraflarında bulunan temsile ve ilzama yetkili davalı … tarafından imzalanan makbuzlar dolayısıyla zimmetine geçirdiğini iddia ettikleri tutarlar nedeniyle davacı karşı davalıca bu belgelerin geçerliliğine itiraz edilebileceği gibi şirket için yapmış olabileceği harcamalar da olma ihtimali olduğunu, dava dilekçelerinde de belirttikleri nedenlerle yapılan harcamaların taraflarınca bilinme imkanı olmadığını, davanın belirsiz alacak davası şeklinde yürümesi gerektiğini, yerel mahkemenin de davaları belirsiz alacak davası olarak yürütmeyip, hiçbir incelemede bulunmayarak tek celsede karar vermiş olduğunu, yerel mahkeme kararının birleşen dava yönünden eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeler sonucu verilmiş adaleti sağlamaktan uzak bir karar olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/10/2020 tarih, 2020/361 Esas – 2020/441 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava; 6102 sayılı TTK’nın 644. maddesi yollamasıyla 555. maddesi uyarınca; açılan limited şirket yöneticisinin hukuki sorumluluğuna ilişkin tazminat davası ile limited şirket şirket müdürünün temsil yetkisinin kaldırılması istemlerine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemizin 08/07/2020 tarih ve 2019/1805 Esas, 2020/776 Karar sayılı kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda, asıl dava bakımından; davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davası ile davalı aleyhine açılan müdür yetkisinin kaldırılmasına ilişkin davanın reddine,
Birleşen dava bakımından; 20.000,00-TL tutarındaki şirket zararının davalı …’ndan alınarak tarafların ortak olduğu Mastek Yapı Proje Mühendislik inşaat Limited Şirketine verilmesine, Davacı tarafından davalı aleyhine açılan müdür yetkisinin kaldırılmasına ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının istinaf itirazları yönünden yapılan incelemede;
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ile gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, dairemiz kaldırma kararı gerekleri yerine getirilerek verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının istinaf itirazları yönünden yapılan incelemede;
Dairemiz kaldırma kararında; 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre, “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
6100 sayılı Kanunun 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla, alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır (H. Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara 2011, s. 45; H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 448). Sadece, alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlemesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak, her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir.

Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da; belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz (Dr. Cemil Simil, Belirsiz Alacak Davası, I. Bası, İstanbul, 2013, s. 225).
Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Her bir davaya konu alacak bakımından, belirsiz alacak davasına ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak, belirleme yapılması gereklidir.
Somut olayın özellikleri dikkate alınarak, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, birleşen davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesi için gerekli şartların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine gelince; birleşen dosya davacısının davasını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca; açıkça belirsiz alacak davası olarak açtığı anlaşılmakla; ancak, dava açılırken davacının şirkete verilen zararın miktarını tam bilmesi veya belirlemesi mümkün değildir. Dolayısıyla; birleşen dosyadaki 20.000,00-TL’lik tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak görülmesi mümkün olmasına rağmen, belirsiz alacak davası olarak görülemeyeceği gerekçesiyle birleşen dosya davacısına harç tamamlama için kesin süre verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtildiği halde; yerel mahkemece Dairemiz kaldırma kararı doğrultusunda; davacı tarafın maddi tazminat istemli birleşen davasını 20.000,00-TL harca esas değer üzerinden belirsiz alacak davası olarak usul ve yasaya uygun biçimde açtığı dikkate alınıp, yargılamaya devam edilmesi, davacının taleplerinin ve delillerinin incelenmesi, gerekiyorsa bilirkişi incelemesi sonunda maddi tazminatın hesaplanmasından sonra davacı tarafa bedel artırım işlemini yapma imkanı tanınmak suretiyle nihai karar verilmesi gerekir iken, taraf iradesine aykırı şekilde dava dilekçesinde belirtilen miktar üzerinden davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince kaldırma kararına uygun şekilde uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; asıl davada davacı vekilinin tüm istinaf itirazlarının esastan reddine, asıl dava davalısı-birleşen dosya davacısı … vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verildi.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl davacı birleşen davalının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE;
2-Asıl davalı birleşen davacının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/10/2020 tarih, 2020/361 Esas – 2020/441 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Asıl davacı birleşen davalı yönünden
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 1.420,60 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 355,15 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.065,45 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden taraf üzerinde bırakılmasına,
-İstinaf eden tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,

Asıl davalı birleşen davacı yönünden
-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
3-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/01/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*