Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/710 E. 2022/186 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/710 – 2022/186
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/710
KARAR NO : 2022/186

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :08/10/2020
NUMARASI :2017/809 Esas – 2020/397 Karar

DAVACI :……
VEKİLİ :……
DAVALI :……
:……
VEKİLİ :……
DAVA TÜRÜ :Alacak
DAVA TARİHİ :15/08/2017

KARAR TARİHİ :25/01/2022
KR. YAZIM TARİHİ :01/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı kooperatife üye olduğunu ve aidat ödemek suretiyle davalı kooperatiften bir daire sahibi olmak istediğini, ödemelerini düzenli olarak gerçekleştirdiğini, davalı kooperatif tarafından davacıya 26/01/2005 tarihinde Körfez 3. Noterliği’nin 3992 yevmiye numaralı ihtarı ile 8.528,00-TL aidat borcu olduğunun iddia edilerek ödeme yapması için 10 günlük süre içerisinde ödeme yapmadı taktirde üyelikten çıkartılacağının bildirildiğini, 08/07/2005 tarihli 4448 yevmiye numaralı ikinci ihtarında davacıya 8.590,00 TL borcu olduğunu, en geç 30 gün içerisinde ödeme yapmasının istendiğini, davacının ödemelerini düzenli olarak yaptığı için üyelikten ihraç tehdidine maruz kaldığından bu konuyu yargıya taşıdığını, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/08/2005 dava tarihli davasıyla davalı kooperatife borçsuz olduğunu; kooperatifin hali hazırda hala üyesi bulunduğunun 2010/549 esas ve 2010/406 K. Sayılı kararı ile ispat ettiğini, anılan süre içerisinde davalı kooperatif yetkilileri ile defalarca iletişim kurmaya çalışan davacının muhatap alınmadığını, vaat edilen konutun üçüncü bir kişiye mi teslim edildiğinin bilinmediğini, davacı ev sahibi olma umuduyla hareket ederek bütün birikimini davalı kooperatife yatırdığını, davacının davalı kooperatiften alacağı miktarın sonuçsuz kalma ihtimali bulunduğundan, davalı kooperatifin tüm bankalardaki hesaplarının araştırılarak kooperatif adı altında hesaplarının bulunması halinde banka hesapları üzerinde; 3 kişilerdeki hak ve alacakları da dahil olmak üzere kooperatif yönetim kurulunun mal varlığının tamamı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, güncel bedel üzerinden ıslah edilecek olan şimdilik 17.680,00-TL alacaklarının ve konut tahsisi gerçekleşmediğinden şimdilik mahrum kalınan geriye dönük 5 yıllık süre için kira geliri kaybı 1.000,00-TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, Toplam 16.180,00 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, Kira kaybına ve fazlaya yönelik talebin reddine, …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin dava dilekçelerinde faiz taleplerinin bulunmadığı yönündeki tespitinin doğru olmadığını, yerel mahkemece dava değeri konusunda hatalı karar verildiğini, davacıya tahsis edileceği vaat edilen taşınmaz dava dışı üçüncü bir kişiye tahsis edilip edilmediği araştırılmadığını, kooperatif evraklarının da dosyaya ibraz edilmediğini, kooperatif evraklarının temini için yeterli araştırma yapılmadan hüküm tesis edildiğini, davalı tarafın tasfiye aşamasında olduğu, bu nedenle tüm dairelerin paylaşılmış olduğu ve davacıya verilemesi gereken dairenin kalmamış olacağı ortadayken yapılacak olan inceleme ile davacıya verilmesi gereken kooperatif dairesinin de bulunmadığının tespit edilmesi durumunda Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 04/05/2012 tarih, 2012/2026 Esas ve 2012/3363 Karar sayılı bozma ilamında (EK-3) “Yapılacak inceleme sonucu davacıya daire tahsis edilmediği ve kooperatifin elinde davacıya tahsis edilecek daire de bulunmadığının anlaşılması halinde, davacının daire karşılığı tazminat istemi de bulunduğu göz önüne alınarak, daire tahsisi mümkün olmayan ortağa verilen tazminatın hesabına dair Dairemizin yerleşik uygulamasında altı aşamalı olarak formüle edilen ilkeler uyarınca hesaplama yapılması gerektiği göz önüne alınmalıdır.” şeklindeki Yüksek Mahkeme mütalaasında belirtilen ve tazminat hesabında izlenmesi gereken yolu formüle eden Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 20/10/2011 tarih, 2011/965 Esas ve 2011/1185 Karar sayılı bozma ilamı ile bu ilama paralel nitelikte bulunan bir çok içtihat içeriğine göre istediklerini, bu doğrultuda kabulüne karar verilmesi gerekirken herhangi bir araştırma yapılmamış olması ve dosyanın taleplerini bahsedildiği şekilde bilirkişiye tevdi edilmemiş olması bozmayı gerektirdiğini, davacının hali hazırda hala kooperatif ortağı olduğu yerel mahkemece kabul edildiği halde kendisine sözleşme ile vaat edildiği şekilde bir konut tahsisi yapılmadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının ışığında elindeki tüm birikimini bu kooperatife yatırdığı ve bu sebeple herhangi bir konut sahibi olmadığı için ödemek zorunda kaldığı kira bedellerinden geriye dönük 5 yıllık bir bedel talep etme hakkına da sahip olduğunu, uyap portalı üzerinden dahi kolaylıkla yapılacak araştırma neticesinde davacının hali hazırda kendi adına kayıtlı bir konut tapusunun olmadığı tespit edileceğini, davacı tarafından ödenen paranın ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması, başka bir deyişle denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması neticesinde bir karar verilmesi gerekmekte iken bu hususun dava dilekçelerinde talep etmelerine rağmen yerel mahkeme tarafından hiç tartışılmadığını, bu hali ile kabulüne karar verilen dava değeri bedelinin taraflarınca kabulünün mümkün olmayacağını, davalı taraf eldeki davada süresinde itiraz ve cevap dilekçesi sunmamış olduğu halde mahkemede tanık dinletmiş olmalarının tahkikatın genişletilmesi yasağına ve usule aykırı olduğunu tanık anlatımlarının hükme esas alınmaması gerektiğini, yerel mahkemece dikkate alınmadan hüküm gerekçesinde bu tanık anlatımlarına itibar edilmesi yerinde olmadığı belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aidatlarını ödemeyen davacıya 21/03/2006 tarihinde 2. İhtarname keşide edildiğini, ikinci ihtarnameye rağmen davacının yine aidat borçlarını ödememiş olduğunu, bu 2 adet ihtarnameye ve tüm iyiniyetli yaklaşımlarına rağmen davacı kasten borcunu ödemeyince diğer üyelerin daha fazla mağdur olmaması ve inşaat işlerinin aksamaması için, Kooperatif Yönetim Kurulu’nun 28/04/2006 tarih ve 56 nolu kararı ile, kooperatif ana sözleşmesinin 14. maddesinin 2. bendi gereği, davacının kooperatif üyeliğinden ihraç edilmesine oybirliği ile karar verildiğini, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, davacının taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, davacının Kocaeli Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğüne yaptığı şikayet sonucunda, davalının Kooperatifin yöneticileri aleyhine Kocaeli 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/690 E’da açılan davada da, müvekkillerin ayrı ayrı beraatlerine karar verildiğini, bu kararın davalıların davacı aleyhine hareket etmediklerini, kooperatif üyelerinin hak ve menfaatlerini korumakla görevli olduklarını ve görevlerinin gereğini yaptıklarını açıkca ortaya koyduğunu, 12 yıl 3 ay bekletikten sonra, haksız kazanç peşinde koşması hukuken kabul edilemeyeceğini belirterek; istinaf başvurusunun reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/10/2020 tarih, 2017/809 Esas – 2020/397 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif üyeliğinin sona ermesi nedeniyle,davacı tarafından ödenen aidatların iadesine ilişkin alacak ve kira tazminatı taleplerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
Eldeki davada davacı taraf; üyesi olduğu davalı Kooperatife, daire edinmek üzere aidat ödediğini ancak, düzenli aidat ödemediği iddiasıyla, davalı Kooperatif yönetimi tarafından tarafına ihtarname gönderildiğini, bunun üzerine; Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/549 esas sayılı dosyasında açtığı dava sonucunda; kooperatife borçsuz olduğunun; kooperatifin hali hazırda hala üyesi bulunduğunun tespit edildiğini, kendisine vaad edilen konutun üçüncü bir kişiye mi teslim edildiğinin bilinmediğini, ödemiş olduğu aidatlar yönünden şimdilik 17.680,00-TL alacak ile konut tahsisi gerçekleşmediğinden şimdilik mahrum kalınan geriye dönük 5 yıllık süre için kira geliri kaybı 1.000,00-TL nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kooperatif davaya cevap vermemiş, Kocaeli Ticaret Sicil Müdürlüğünden dosyaya gelen cevabi yazıda; davalı kooperatifin tasfiye sürecine girdiği, ancak tasfiyenin tamamlanmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosyada SMMM ve Kooperatif uzmanı bilirkişilerden aldırılan raporlarda; davalı kooperatifin yönetim kurulu kararları haricinde kayıtlarına ulaşılamadığı, kooperatife ait herhangi bir bilgi belge ve defter ibraz edilemediği, mevcut kayıtlara göre davacının 2006 yılında kooperatiften ihracına karar verildiği, ancak ihtarnamelerin usule uygun olup olmadığının araştırılamadığı, bu kapsamda davacının ihraç işleri usulüne uygunsa kooperatif üyeliğinden çıkarıldığı, alacaklarının ana sözleşmenin 15/4. maddesine göre zaman aşımına uğradığı sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Yerel mahkemece; dinlenen tanıkların beyanlarının yargılamaya fayda vermemesi, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporunun temin edilememesi hususlarının tamamı nazara alınarak davacının davalı kooperatifçe 2006 yılında 21/02/2006 tarih ve 54 nolu kararı ile ihraç edildiği, Kocaeli 1. ATM’nin 2010/549 Esas ve 2010/406 Karar sayılı dosyasında bilirkişi raporları ile davacının kooperatife yapmış olduğu ödemelerin toplam 16.180,00-TL olduğu, Kooperatifler Kanununun 17. maddesine göre tarafların hesaplaşması gerektiği, davacı tarafından davalı kooperatife yapılan aidat ödemeleri toplamı olan 16.180,00-TL’nin davalı tarafından iadesinin gerektiği, davacının faiz talebinin bulunmadığı, kira bedeline yönelik talebin hukuki yararın bulunmaması nedeniyle reddinin gerektiği mecburiyetiyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddiyle; toplam 16.180,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, kira kaybına ve fazlaya yönelik talebin reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi, hükme dayanak teşkil eden bilirkişi raporu da yeterli ve denetime elverişli değildir.
Öncelikle dosya kapsamından; tasfiye sürecine giren davalı Kooperatifin tasfiye halinde olduğu anlaşılmakla, anılan kooperatifin tasfiyesinin tamamlanarak Ticaret Sicilinden terkin edilip edilmediği hususu ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğünden araştırılarak, kooperatifin ticaret sicilinden terkin edilmemiş olması ve tasfiye memurunun bulunması halinde tasfiye memuruna; kooperatifin tasfiyesinin tamamlanarak Ticaret Sicilinden terkin edildiğinin anlaşılması halinde ise, ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle kooperatifin ihyasına dair karar alındıktan ve tasfiye memuru atandıktan sonra, tasfiye memuruna usulüne uygun olarak tebligat çıkartılarak taraf teşkili sağlanmak suretiyle davaya devam edilmesi gerekirken, taraf teşkiline ilişkin söz konusu usuller gözetilmeksizin karar verilmesi doğru değilidir.
Kabule göre de;
“… Yapı kooperatifinin ana amacı ortakların akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeleri karşılığında anasözleşmeye uygun, konut ya da işyeri teslim etmektir. Konut karşılığı tazminat isteyebilmesi için, kooperatifin inşaatlarının bitirilip konut tahsisi aşamasına gelindiği ve diğer üyelere tahsis ve teslim yapıldığı halde davacıya konut tahsis ve tesliminin yapılmaması gerekir. Bu husus, bu tazminatın istenebilmesinin ön koşuludur. Bu önkoşulun gerçekleşmesinden sonra, davacı için çeşitli nedenlerle konut ya da işyeri tahsisi imkânsızlığı ortaya çıktığında ortağın uygun bir tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Normal ödemesini yapıp konut sahibi olan üyelerle eşit miktarda ödemesi bulunduğu tespit edilen, diğer anlatımla eksik ödemesi bulunmadığı belirlenen, ancak kendisine konut tahsis ve teslimi yapılamayan ortağın, ödemesi eksik olmayan diğer üyelere verilen emsal bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebileceğinin, hiç ödemesi yok ise konut karşılığı tazminat talep hakkı olup, bu isteminin reddi gerektiğinin kabulü gerekir. Eksik ödemesi olan bir üyenin ise, konut karşılığı tazminat talep hakkı olup, alacağının hesaplanma şekli Dairemizin yerleşik uygulamalarında aşağıdaki gibi formüle edilmiştir:
a-Önce ortaklara tahsis edilen konutun dava değeri itibariyle rayiç değeri hesaplanmalıdır.
b-Davalı kooperatife normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın ödemelerinin ödeme yaptıkları tarihler itibariyle toplam ödemeleri dava tarihine kadar ( toptan eşya fiyat endeksi ” TEFE” artış ortalama rakamları esas alınarak) taşınarak güncel değeri bulunmalıdır.
c-Bundan sonra yukarıda (a) maddesinde bulunan değerden (b) maddesinde bulunan değer çıkarılarak kooperatife normal ödeme yapan bir ortağın bu ödemelerine karşı ne miktarda yararlanma elde ettiği ortaya çıkarılmalıdır.
d-Bunu takiben eksik ödeme yapan davacı ortağın ödentileri (b) maddesindeki ilkelere göre dava tarihine taşınarak eksik ödeme miktarı güncelleştirilmelidir.
e- Bu hesaplamalardan sonra normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın yukarıda (b) maddesinde bulunan ödemelerinin güncel değerinin karşılığı yine yukarıda (c) maddesinde bulunan bir yararlanmayı sağladığına göre davacının (d) maddesinde eksik ödemelerinin güncel değerinin ne miktarda yararlanması gerektiği orantı kurallarına göre
belirlenmelidir. Yani sonuç olarak (d) maddesinde bulunan miktar (c ) maddesinde bulunan değerle çarpıldıktan sonra bulunan rakamın (b) maddesinde bulunan miktara bölünmesi sonucu bulunacak miktarın (d ) maddesinde bulunan davacı ödemelerinin güncel değerinin ilave edilmesi sonucu bulunacak miktar davacı ortağın davalı kooperatiften talep etmesi mümkün olan zarar tutarıdır.
Açıklandığı üzere, kooperatif üyesinin ödemelerini hiç yapmamış olması halinde tazminat talep etme hakkı bulunmamakta ise de, eksik ödeme yapmış olması durumunda kural olarak konut karşılığı tazminat talep hakkı bulunduğu kabul edilmelidir….” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin, 2019/3259 Esas, 2021/206 Karar sayılı kararı).
Somut olayda; Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin, Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen 2005/349 Esas, 2008/3772 sayılı kararında; davacının davalı kooperatifin üyesi olduğu, bu konuda taraflar arasında niza bulunmadığı ve dava tarihi itibari ile davalıya borçlu olmadığı tespit edilmiş; davacı vekili istinaf dilekçesinde müvekkilinin; bahsi geçen sonuçlanmasından sonra da ödemelerine harfiyen devam etmek istemiş ise de; dava sonuçlanıncaya kadar davalı kooperatif konut tahsisi işlemlerini tamamlamış olduğundan, ödemiş olduğu dava değeri tutarından başkaca bir ödeme yapamadığını beyan etmiş olup,bu durumda yerel mahkemece; davacının Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşen dosyasında davacının davalı kooperatife yaptığı tespit edilen ödeme tutarı üzerinden, yukarıda açıklanan 6’lı formül uyarınca hesaplama yapılmak üzere, bilirkişiden ek rapor aldırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/10/2020 tarih, 2017/809 Esas – 2020/397 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/01/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*