Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/60 E. 2021/1692 K. 11.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/60
KARAR NO : 2021/1692

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :01/10/2020
NUMARASI :2018/1007 Esas – 2020/501 Karar

DAVACI (Temlik Eden) :YAPI KREDİ FAKTORİNG A.Ş. –
DAVACI (Temlik Alan) :… –
VEKİLİ :Av. … –
DAVALI :MÜFLİS AL-SAN ALÜMİNYUM SANAYİ A.Ş.
VEKİLİ :Av. … –
İFLAS İDARE
MEMURLARI :1 -… (T.C. No: …)
:2 -… (T.C. No: …) –
DAVANIN KONUSU :Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ :03/12/2018

KARAR TARİHİ :11/10/2021
KR. YAZIM TARİHİ :10/11/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul 7. İcra Müdürlüğü 2016/7866 E. dosyasından alacaklı oldukları Al-San Alüminyum Sanayi A.Ş. hakkında Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1202 E. dosyasından iflas kararı verildiğini Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2017/11 İflas dosyasından iflas tasfiyesine başlanılan Müflis Al-San Alüminyum Sanayi A.Ş.’den olan alacaklarının iflas masasına kaydının 19.12.2017 tarihinde dilekçeleri ve ekleri ile istendiğini, iflas idaresinin 18.07.2018 tarihli kararı ile belgelerin alacaklarını tevsik eder nitelikte olmadığı iddiasıyla kaydını talep ettikleri 2.306.592,27 TL alacaklarının kaydını tamamıyla reddettiğini, ret kararının taraflarına 29.11.2018’de tebliğ olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla; iflas tarihi itibarıyla müflis Al-San Alüminyum Sanayi A.Ş. dosyasına Kayıt No:38 ile kaydı yaptırılıp reddolunan toplam 2.306.592,27-TL alacaklarının tamamının İİK. 235. maddesi hükmü gereğince kayıt ve kabulüne, bundan sonraki alacaklı toplantılarına katılmaları yönünde ihtiyati tedbire karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı Yapı ve Kredi Faktoring A.Ş.’nin müflis şirketten alacakları olduğundan bahisle 2.306.592,27 TL alacak kayıt talebinde bulunduğunu; alacak talebi 38 alacak kayıt nosu ile iflas idaresince incelendiğini ve talebinin tamamının reddedildiğini, red gerekçesi olarak ise “yargılamayı gerektirdiğinden tamamının reddine” kararı verildiğini, davacının reddin haksız olduğunu iddia ederek, alacağının kabulü için kayıt kabul davası açtığını, huzurda görülmekte olan davanın süre yönünden reddi gerektiğini, kesin delillere dayanmayan ve yargılamaya muhtaç olan alacak kaydının reddi hukuka uygun olup haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … HMK’nın 150/1 ve 320/4. maddeleri gereğince davanın açılmamış sayılmasına … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle yerel mahkemece işlemden kaldırılan dosyanın yenileme talebi üzerine 03.04.2020 tarihinde mahkemece “Yenileme talebinde bulunana duruşma gününün davetiye ile gönderilmesine…” karar verilmiş olsa da söz konusu davetiye usulsüz bir biçimde muhtara tebliğ edildiği, bu durumdan gerekçeli kararın tebliği ile haberdar olunduğunu, somut olay bakımından Hukuk Genel Kurulu’nun emsal niteliği taşıyan söz konusu kararında da bahsedildiği üzere Tebligat Kanunu’nda yer verilen koşulların gerçekleşmemesi halinde yapılan tebligatın usulsüzlüğü söz konusu olup huzurdaki dava kayıt kabul davası olup, bilirkişi incelemesi yapılmış ve karar aşamasına geldiği, bu aşamadaki bir dosyanın, müvekkil yanca takipsiz bırakılabileceği düşünülmesi hayatın olağan akışına da aykırı olduğu gibi telafisi imkansız zararlara sebebiyet vereceğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 tarih – 2018/1007 Esas – 2020/501 sayılı kararı ve tüm dosya dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İİK.’nun 235. maddesine göre alacağın iflas masasına kayıt ve kabul istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, hüküm davacı (temlik alan) vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosyanın yapılan incelemesinde; davacıların, alacaklı oldukları Al-San Alüminyum Sanayi A.Ş. hakkında Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1202 E. dosyasından iflas kararı verildiği, davacılar tarafından Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2017/11 İflas dosyasından iflas tasfiyesine başlanılan Müflis Al-San Alüminyum Sanayi A.Ş.’den olan alacaklarının iflas masasına kaydının 19.12.2017 tarihinde dilekçeleri ve ekleri ile istendiği, iflas idaresinin, 18.07.2018 tarihli kararı ile belgelerin alacaklarını tevsik eder nitelikte olmadığı iddiasıyla davacıların kaydını talep ettikleri 2.306.592,27 TL alacağın kaydını tamamıyla reddettiği, ret kararının davacılara 29.11.2018’de tebliğ olduğu, iflas tarihi itibarıyla müflis Al-San Alüminyum Sanayi A.Ş.’den toplam 2.306.592,27 TL olan alacaklarının İİK. 235. maddesi hükmü gereğince kayıt ve kabulüne karar verilmesi için davalılarca eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince dosyanın ikinci kez takipsiz bırakılması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Tarafların Duruşmaya Gelmemesi, Sonuçları ve Davanın Açılmamış Sayılması” başlığını taşıyan 150. maddesinin 1. fıkrasında; “usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir” hükmüne, 4. fıkrada; “dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır” hükmüne ve 5. fıkrada da “işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır” hükmüne yer verilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320/4 bendi; “basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” hükmü içermektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “hukuki dinlenilme” başlıklı 27’nci maddesi; T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6’ncı maddesi nazara alındığında; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. Duruşma günü celseye katılma imkanı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir. O halde, HMK’nun 150. maddesi kapsamında duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da kaldırılmamasına karar verilecektir. Ne var ki, anılan hususların uygulanabilmesi için, her şeyden önce tarafların usulüne uygun davet edilmiş olmaları gerekmektedir.
Daire’mizce öncelikli olarak, davacı (temlik alan) vekiline duruşma günlerinin elektronik tebligat yoluyla tebliğ edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olup olmadığı sorunu ele alınmıştır.
6100 sayılı HMK’nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde Uyap’ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52. maddesi gereğince tebligat işlemleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacaktır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun Elektronik Tebligat başlıklı 7/a maddesinin birinci fıkrasında; “Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.” Yine aynı maddenin 1/9. fıkrasına göre de; baro levhasına yazılı avukatların bu kapsamda olduğu, 3. fıkrasında; birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılabileceği düzenlemeleri yer almaktadır.
Yukarıdaki açıklamalara göre somut olayda; duruşma günlerinin davacı vekiline TK’nun 21. maddesi gereğince posta yoluyla tebliğe çıkarıldığı, dairemizce sistem üzerinden yapılan incelemeye göre;duruşma tebliğ tarihleri ve gerekçeli karar tebliğ tarihleri itibarıyla TK.7/a maddesindeki “Tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilir” düzenlemesine uygun olarak davacı vekili …’ın tebligata elverişli bir elektronik adresinin bulunmadığı, esasen tebligata elverişli elektronik adresi bulunan avukata posta yoluyla tebligat çıkarılmasına sistemin de izin vermediği, bu nedenlerle davacı vekiline duruşma günlerinin TK. 7/a maddesi uyarınca elektronik tebligat yoluyla yapılmamasında bir yanlışlık bulunmadığı ve tebligatların yok hükmünde sayılamayacağı, TK.17 ve 21. maddelerine göre ve posta yoluyla tebligat çıkarılmasının kural olarak doğru olduğu değerlendirilmiştir.
Bu belirlemelerden sonra somut olayda; dava dosyasının 13/02/2020 tarihli duruşmada takipsiz bırakıldığından işlemden kaldırıldığı, davacı (temlik alan) tarafından yapılan yenileme talebi üzerine 03.04.2020 tarihinde mahkemece; “… yenileme talebinde bulunana duruşma gününün davetiye ile gönderilmesine …” şeklinde ara karar kurulduğu, davacı (temlik alan) vekiline çıkan ara karar tebligatının, tebliğ memurunca; “21. madde muhatap tevziat saatlerinde adreste bulunmadığından komşusu … şifai beyanına göre “işte” olduğundan ilgili mahalle muhtarına tebliğ edildi. Komşusuna haber verilerek 2 nolu formül kapısına yapıştırıldı. Komşusu isim ve imzadan imtina etmiştir” şerhi ile mahalle muhtarı … tarafından “postacının beyanı üzerine alındı” şerhi ile 13/05/2020 tarihinde tebliğ edildiği, bu tebligata göre duruşmanın 04/06/2020 tarihine bırakıldığı; 04/06/2020 tarihli duruşmada, pandemi nedeniyle ve Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 30/03/2020 ve 30/04/2020 tarihleri dikkate alınarak duruşmanın 01/10/2020 tarihine ertelenmesine, yeni duruşma günün taraf vekillerine tebliğine karar verildiği, bu karar üzerine davacı (temlik alan) vekiline TK 21. maddesine göre posta yoluyla duruşma günün tebliğe çıkartıldığı, tebliğ memurunca; “21. madde muhatap tevziat saatlerinde adreste bulunmadığından komşusu … şifai beyanına göre “işte” olduğundan ilgili mahalle muhtarına tebliğ edildi. Komşusuna haber verilerek 2 nolu formül kapısına yapıştırıldı. Komşusu isim ve imzadan imtina etmiştir” şerhi ile mahalle muhtarı yerine … tarafından alındığı, davacı (temlik alan) vekilinin belirlenen 01/10/2020 tarihli duruşmaya gelmediği, davalı vekilinin mazeret dilekçesi gönderdiği, mahkeme tarafından davalı vekilinin mazeretinin reddine karar verilerek, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Daire’mizce ikinci olarak, davacı (temlik alan) vekiline TK. 21. maddesi gereğince yapılan işbu tebligatların Kanun ve Yönetmelik Hükümlerine göre usulüne uygun olup olmadığı değerlendirilmiştir.
T.C YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’nun 02.03.2021 tarih, 2018/12-671 Esas – 2021/186 Karar sayılı İçtihadında ayrıntılı olarak belirtildiği gibi;
“7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.
Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1. maddesinde; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkartılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclis üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir” hükmü yer almaktadır. Bu itibarla Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.”
Anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu İçtihadı ve aynı yöndeki Yargıtay Daire İçtihatları ile yasal düzenlemeler dikkate alındığında somut olayda; davacı (temlik alan) vekilinin vekaletnamedeki iş yeri adresine çıkartılan duruşma günü tebliğine ilişkin tebligatların” “21. madde muhatap tevziat saatlerinde adreste bulunmadığından komşusu …/ … şifai beyanına göre “işte” olduğundan ilgili mahalle muhtarına tebliğ edildi. Komşusuna haber verilerek 2 nolu formül kapısına yapıştırıldı. Komşusu isim ve imzadan imtina etmiştir şerhi ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Tebligatlardaki adreste bulunmama sebebi “işte” olarak yazılmış olup öncelikle bu hususta bir belirsizlik bulunmaktadır. Zira; tebligatın muhatabı avukat olup, tebligat adresi de iş yeridir. Yine muhatabın (davacı/temlik alan vekili) adresten geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığı ve tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceği tevsik edilmeden tebliğ işleminin tamamlandığı, bu durumda “… kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir…” yönündeki yukarıda anılanYargıtay Hukuk Genel Kurulu İçtihadı da dikkate alındığında yapılan tebligatların 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1 maddesi ve yönetmelik hükümlerine aykırı ve tebliğ işleminin de geçersiz olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, ilk derece mahkemesince davacı (temlik alan) vekiline çıkartılan 01/10/2020 tarihli tebligatın usulsüz olması nedeniyle, vekilin duruşmaya gelmemesi ve davanın takipsiz bırakılması gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yapılması gereken iş; taraflara/vekillerine 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak duruşma günü tebliği ile oluşacak duruma göre karar verilmesinden ibarettir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6)-3) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 01/10/2020 tarih, 2018/1007 Esas ve 2020/501 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,

6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davacının diğer istinaf nedenlerinin kararın kaldırılması nedenine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 11/10/2021


Başkan-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*