Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/561 E. 2021/2260 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/561
KARAR NO : 2021/2260

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :03/11/2020
NUMARASI :2017/190 Esas – 2020/455 Karar

DAVACI :REPROMED SAĞLIK HİZMETLERİ TİCARET A.Ş. – Göztepe mah. Bağdat Cad. A Blok 272/8 Kadıköy/İSTANBUL
VEKİLLERİ :……
DAVALI :ÖZEL KÖŞK SAĞLIK HİZMETLERİ TIBBİ MALZEMELER SAN. VE TİC. A.Ş. – Demokrasi Bulvarı Yenişehir Mah. No:44 İzmit/KOCAELİ
VEKİLİ :……
DAVANIN KONUSU :Tazminat
DAVA TARİHİ :21/02/2017

KARAR TARİHİ :24/12/2021
KR. YAZIM TARİHİ :21/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı arasında 01/01/2015 tarihinde “Sağlık Hizmet Danışmanlık ve Kalite Denetim Sözleşmesi” adı ile bir sözleşme akdedildiğini, sözleşmenin süresinin 5 yıl olarak belirlendiğini, bu sürenin işletme ruhsatının alındığı tarihte başlayacağının hükme bağlandığını, sözleşmeye uygun olarak müvekkil şirket ÜYTE ünitesinin faaliyeti için gerekli ekipmanları ve personeli istihdam ettiğini, davalının da yine sözleşmede üstlendiği alt yapıyı tesis ederek Mart 2015’te işletme ruhsatını aldığını, nisan 2015 itibariyle faaliyete başladığını, kısa sürede faaliyetin olumlu bir seyir izleyerek Kocaeli ve çevresinde faaliyet konusuna yönelik pazar payının önemli bir kısmının elde edildiğini, ünitenin çalışmaya başladığı andan itibaren aylık cironun katlanarak artış gösterdiğini, davalı hastane müvekkil şirkete Kocaeli 6. Noterliği aracılığıyla 26/07/2016 tarih ve 15860 yevmiye nolu ihtarnameyi göndererek sözleşmeyi feshettiğini, bunun üzerine müvekkil şirketin ihtarnameyi gönderen davalı hastanenin yetkilileri ile iletişime geçtiğini, sözleşmenin hangi gerekçe ile feshedildiği anlaşılmaya çalışıldığını, yapılan feshin haksız bir fesih olduğunu, müvekkil şirketi önemli zararlara uğrayacağının davalı tarafa iletildiğini, ardından davalı Kocaeli 6. Noterliği aracılığıyla müvekkile 15/08/2016 tarih ve 17124 yevmiye nolu ikinci bir ihtarname göndererek bu kez müvekkil şirket ortaklarından bir kısmının 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilân edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile kapatılan İstanbul Tüp Bebek Merkezi’nde ortaklığı bulunduğu iddiasına yer verdiğini, ihtarnamede feshe dayanak olarak bu hususun zikredildiğini, bunun üzerine davalı şirket yetkilileri ile yapılan görüşmelerde anılan vakıa ile müvekkil şirket arasında bir bağlantı olmadığını, bahis konusu İstanbul Tüp Bebek Merkezi ile ilgili işlemin de bir yanlışlık gereği yapıldığını, en kısa sürede düzeltileceğinden kuşku duyulmaması gerektiğini, müvekkil şirket tarafından yapılan araştırmada davalının salt sözleşmeyi fesih içi bahane olarak kullandığını, müvekkil şirketin bazı ortaklarının da aynı zamanda ortağı olduğu “İstanbul Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi’nin bir isim benzerliği sebebiyle OHAL KHK’ları ile kapatıldığının ortaya çıktığını, idarece yapılan hatadan dönülerek İstanbul Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi 22/11/2016 tarih ve 29896 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 31/10/2016 tarih ve 677 sayılı KHK ile yeniden açıldığını, müvekkilinin tüm bu iyi niyetli çabalarına rağmen davalı hastanenin sözleşmenin devam etmesini istememesinin altında yatan sebebin, müvekkilin gayretleriyle kurulup yaklaşık 1,56 yıldır devam eden ve belli bir seviyeye getirilen Kocaeli ve çevresinde önemli bir portföye sahip olan ünitenin tüm kârını elde etmek amacıyla müvekkili saf dışı bırakmak olduğunun açıkça anlaşıldığını belirterek, davalının sözleşmeyi haksız feshi sebebiyle uğranılan zararın tazmininden mahrum kalınan kâr olarak şimdilik işbu belirsiz alacak talebi ile 300.000,00-TL tazminat ödemeye mahkum edilmesine, ödenecek tazminata dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun m. 2/2 uyarınca Merkez Bankasının kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanca taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkili tarafından haksız olarak feshedildiği iddiası ile uğranılan zararın tazmini için belirsiz alacak davası açıldığını, davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve istemleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibariyle alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olduğunun görüldüğünü, bu nedenle davacı her ne kadar dava dilekçesinde davasını belirsiz alacak davası olarak belirtmiş ise de mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemesi gerektiğini, bu kapsamda 7.230,000,00-TL gibi bir bedel alacağı olduğu iddiasında olan davacının bu bedele göre harcı ikmal etmesi gerektiğini, Özel İstanbul Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi’nin KHK kapsamında milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya grup ya da terör örgütüne üye veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı belirlenen kurum ve kuruluş olarak adlandırıldığını, bu kapsamda kapatılmasına karar verildiğini, davacı tarafın Repromed Sağlık Hizmetleri Tic. A.Ş. ile Özel İstanbul Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezinin ayrı şirketler olduğunu, bağının bulunmadığı iddiasında bulunmadığı iddiasında ise de bu hususun gerçeği yansıtmadığını, Repromed Sağlık Hizmetleri Ticaret A.Ş.’nin ortaklarının …, … ve … olduğunu, mahkeme tarafından Ticaret Sicile yazıldığında görüleceği üzere bu 3 isimden … ve …’in Özel İstanbul Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi’nin de ortakları olduğunu, diğer ortak …’nın ise yine 667 sayılı KHK ile kapatılan listede bulunan Fatih Üniversitesi hekimi olduğunu, bu hususla ilgili olarak YÖK’e müzekkere yazılabileceğini, davacı tarafın yıllık 1500 tüp bebek siklusu yapılması hedeflendiğini belirttiğini, üniversite hastanesinde dahi bu sayıda yapılmadığının davacı tarafça belirtildiğini, davacı tarafın 7.230.000,00-TL gibi bir kâr kaybından söz ettiğini, toplam cirodan ortak giderler, personel gideri, laboratuvar gideri, tıbbi atık, tanıtım anestezi vs giderler düşüldükten sonra kalan bedelin pay edildiğini, davacı firmanın 1.5 yılda elde ettiği toplam hak ediş miktarı 699.804,15-TL olduğunu, bu durumda geriye kalan 3,5 yıl içinde nasıl olup da 7.230.000,00-TL gelir edileceğini bu hususta anlaşılabilir gibi olmadığını, davacı yanın afaki bedeller ve kendince hedefler belirleyerek asıl zarar eden taraf olan müvekkilinden talepte bulunduğunu, OHAL kapsamında çıkarılan KHK nedeniyle sözleşmenin feshedilmiş olduğunu, bu husustan dolayı müvekkiline atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … davanın reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 09/03/2018 tarihinde tam bölünme yoluna gidildiği ancak bölünmeye katılan şirketlere davanın yöneltilmesi sağlanmaksızın hüküm kurulduğunu, bölünmede, gerek bölünme sözleşmesinde gösterilen ve devredilen hak ve borçlar, gerek bunlara ilişkin iddia ve savunma hakları ile bunlara bağlı yan haklar devralan ortaklıklara külli halefiyet oluyla geçtiğinden HMK 55.maddesinde düzenlenen taraflardan birinin dava sırasında ölümü halinde davayı külli halef sıfatıyla mirasçılarının sürdürebileceği yönündeki hüküm, örnekseme yoluyla tam bölünmeye de uygulanacağı, uyuşmazlık konusu olayda davalı şirket bölünme işlemini mahkemeye bildirmemiş, bu husus karar öncesi aşamasında ortaya çıktığı halde mahkemece ortaklığı sona eren bir şirket hakkında davaya devam edildiği oysa huzurdaki davada mahkemece öncelikle, davalı şirketin külli halefleri sıfatıyla, Konakmed özel Sağlık Hizmetleri Tıbbi Malzemeler Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne ve Özel Seygöl Aile Sağlık Hizmetleri İlaç San. ve Tic. A.Ş.’ne davanın yöneltilmesinin ve taraf teşkilinin sağlanması ancak bundan sonra esas hakkında bir hüküm kurulması gerekirken ortaya çıkan bu usuli mesele çözüme kavuşturulmaksızın bölünen ve ticaret sicilinden terkin edilen ortaklık hakkında hüküm kurulması yerinde olmadığından kaldırılması gerektiğini, davalı/hastanenin dava dışı “İstanbul Tüp Bebek Merkezi’nin KHK kapsamında kapatılmasını taraflar arasındaki sözleşmenin feshine gerekçe yapmasının hukuki bir temeli olmadığını, dava dışı İstanbul Tüp Bebek Merkezi hakkındaki işlemin hatalı olduğu anlaşılıp işlemden dönüldüğü gibi müvekkil şirket ortakları hakkında bugüne kadar hiçbir soruşturma veya kovuşturma yürütülmediğini, davalının, müvekkil şirket ortaklarından Prof. Dr. …’ya yönelik ithamlarının hiçbir hukuki ve gerçeklik temeli olmadığı gibi bu ithamların ilk kez dava sırasında dile getirmesi esasen feshe bir gerekçe oluşturma çabasında olunduğunun açık bir kanıtı olduğunu, davalı/hastane, dava konusu ünitenin hakkını müvekkil şirketten sonra önce bir başka şirkete, anılan şirketin başarısız olması üzerine İstanbul Tüp bebek Merkezine bırakmış, böylelikle bizatihi davalı bu tavrıyla, ileri sürdüğü haklı sebep olgusunun hiçbir haklı temeli bulunmadığını açıkça gösterdiğini, taraflar arasında 01/01/2015 tarihinde beş yıl süreli bir sözleşme akdedildiği, dolayısıyla sözleşmenin 01/01/2020 tarihinde sona ermesi gerektiğini ancak davalı/hastane sözleşmeyi süresinden önce 26/07/2016 tarihinde haksız şekilde feshedildiği, müvekkilin uğradığı zararın tazmini gerektiğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/11/2020 Tarih – 2017/190 Esas – 2020/455 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı şirket ile davalı arasında 01/01/2015 tarihinde “Sağlık Hizmet Danışmanlık ve Kalite Denetim Sözleşmesi” adı ile bir sözleşme akdedildiği, sözleşmenin süresinin 5 yıl olarak belirlendiği, bu sürenin işletme ruhsatının alındığı tarihte başlayacağının hükme bağlandığı, nisan 2015 itibariyle bu ünitenin faaliyete başladığı, kısa sürede faaliyetin olumlu bir seyir izleyerek Kocaeli ve çevresinde faaliyet konusuna yönelik pazar payının önemli bir kısmının elde edildiği, ünitenin çalışmaya başladığı andan itibaren aylık cironun katlanarak artış gösterdiği, davalının, davacı şirkete Kocaeli 6. Noterliği aracılığıyla 26/07/2016 tarih ve 15860 yevmiye nolu ihtarnameyi göndererek sözleşmeyi feshettiği, davacı tarafça, karşı ihtarname gönderildiği, ihtarnamede; yapılan feshin haksız bir fesih olduğu, davacı şirketin fesih nedeniyle önemli zararlara uğrayacağının davalı tarafa iletildiği, bunun üzerine davalı tarafından Kocaeli 6. Noterliği aracılığıyla davacıya 15/08/2016 tarih ve 17124 yevmiye nolu ikinci bir ihtarname göndererek bu kez davacı şirket ortaklarından bir kısmının 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilân edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile kapatılan İstanbul Tüp Bebek Merkezi’nde ortaklığı bulunduğu iddiasına yer verildiği, ihtarnamede feshe dayanak olarak bu hususun zikredildiği, bunun üzerine davalı şirket ile davacının görüşmeler yaptıkları, yapılan görüşmelerde anılan vakıa ile davacı şirket arasında bir bağlantı olmadığı, bahis konusu İstanbul Tüp Bebek Merkezi ile ilgili işlemin de bir yanlışlık gereği yapıldığı, en kısa sürede düzeltileceğinden kuşku duyulmaması gerektiğinin bildirildiği belirtilerek, sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle mahrum kalınan kâr olarak şimdilik 300.000,00-TL tazminatın davalıdan tazmini için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır. Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Somut olayda, davanın kime yöneltileceği konusuna gelince, eldeki dava tazminat davasıdır. Bu nedenle tazminat talepli davanın davacının sözleşme akdettiği şirket veya bu şirketin TTK hükümleri gereğince tasfiye edilmesi veya yine aynı yasa hükümleri gereğince başka bir nedenle faaliyetlerinin sonlandırılması sonrasında bu şirketin davamı niteliğinde bulunan şirkete karşı yöneltilmesi gerekir. Davalı şirket 09/03/2018 tarihinde bölünme yoluyla farklı şirketlere ayrıldığı, ilk derece mahkemesince davalı şirketin külli halefleri sıfatıyla, Konakmed özel Sağlık Hizmetleri Tıbbi Malzemeler Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne ve Özel Seygöl Aile Sağlık Hizmetleri İlaç San. ve Tic. A.Ş.’ne davanın yöneltilmesinin ve taraf teşkilinin sağlanması amacıyla bu şirketlere dava dilekçesi ve eklerinin tebliğ edilmeden yani taraf teşkili çözüme kavuşturulmaksızın karar verildiği görülmüştür.
Mahkemece, davacıya, davasını Konakmed Özel Sağlık Hizmetleri Tıbbi Malzemeler Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne ve Özel Seygöl Aile Sağlık Hizmetleri İlaç San. ve Tic. A.Ş.’ne yöneltmesi için süre ve imkan tanınmalı, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması halinde, anılan şirketlerden savunma ve delilleri sorulmalı, takiben tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6)-3) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/11/2020 tarih, 2017/190 Esas ve 2020/455 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davacının diğer istinaf nedenlerinin kararın kaldırılması nedenine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 24/12/2021


Başkan-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*