Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/542 E. 2021/2231 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/542 – 2021/2231
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/542
KARAR NO : 2021/2231

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/09/2020
NUMARASI : 2019/99 Esas – 2020/306 Karar

DAVACI :……
VEKİLİ :……
DAVALI :……
:……
VEKİLİ :……

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/06/2018

KARAR TARİHİ : 22/12/2021
KR. YAZIM TARİHİ : 19/01/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından hakkında yapılan Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/30555 Esas ve 2018/30554 Esas sayılı dosyalarından bonolara dayalı icra takibi tarafından zorla tehdit ile alındığını, kendisinin davalı ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, davalı tarafından icraya konulan 30.000,00’lik bono ile 20.000,00 TL’lik bononun ne suretle tarafından alındığını ve icraya konulduğunu davalı tarafın ispat etmekle yükümlü olduğunu, hakkında yapılan icra takibine konu bonoların zorla alındığı konusunda Kocaeli CBS’na suç duyurusunda bulunduğunu, bono üzerinde bulunan telefon numarasının ne zaman tarafınca alındığının mahkemece tespitinin yapılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle; davacıya borçlu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takip konusu alacağın %20’si üzerinden kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğunu, davacı tarafından kıymetli evrak olan bononun imzalanış sebebini açıklamaya çalıştığını ve hukuki dayanağı olmayan soyut iddia ve beyanlarda bulunduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinin hukuki dayanaktan yoksun ve soyut iddialar/beyanlar ihtiva ettiğini, davacı tarafın senedin kendisine zorla imzalatıldığı iddiasını ileri sürerek soyut yargılamaya konu olmayacak hususları ileri sürdüğünü, kendisine zorla senet imzalatılan kişinin derhal gidip şikayetçi olmasının hayatın olağan akışına en uygun olan iken icra takibi yapıldıktan sonra davacının şikayette bulunduğunu beyan etmesinin huzurdaki davanın kötü niyetle açıldığını gösterdiğini, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, tüm bu nedenlerle; kötü niyetli olarak açılması sebebi ile uğranılacak herhangi bir zararda dava açma hakkı saklı kalarak %20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın REDDİNE, davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında yapılan araştırmalarda davalı ile arasında herhangi bir ticari ilişki tespit edilemediğini, yemin deliline başvurulduğunu, dava dilekçesinde de yemin delilin yer aldığını, buna rağmen mahkemece yemin delilinin kabul edilmediğini, müvekkili ile aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığı noktasında davalı tarafça yemin edilememesi halinde yeminin kesin delil olma özelliği de dikkate alındığında dava sonucunu değiştirebilecekken mahkemece yemin metni dahi görülmeden bu delilin yok sayılmasının HMK’ yı ve Anayasal haklardan adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, yerel mahkeme tarafından dayanak teşkil edilen Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın KYOK kararının hukuk dosyasını etkilemeyeceğini, davalı ile müvekkil arasında hiçbir ticari ilişki olmamasına rağmen 50.000 TL’lik senet alınması ve müvekkilin aracına rehin kondurulması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, açılmış olan menfi tespit davasının kabulünün gerekmekte olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğunu, senette yer alan hak ile bu hakkın oluşumuna neden olan temel borç ilişkisi arasındaki bağın ortadan kalktığını, bu nedenle müvekkil ile davacı taraf arasında herhangi ticari ilişki bulunması ya da bulunmamasının dava açısından öneminin olmadığını, takibe konu bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacı tarafından yemin deliline başvurulma amacının yargılamayı sürüncemede bırakmak olduğunu, %20 den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyan ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2020 Tarih – 2019/99 Esas – 2020/306 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/30554 Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 12.12.2017 düzenleme 12.05.2018 vade tarihli 20.000,00 TL bedelli bono ve Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/30555 Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 12.12.2017 düzenleme, 12.05.2018 vade tarihli 30.000,00 TL bedelli bonoların bulunduğu, davacı dava dilekçesinde bu bonoların davalı tarafından kendisinden zorla ve tehdit ile alındığını, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurunda bulunduğunu, bonoların ne suretle alındığının davalı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, bu bonolardan kaynaklı davalıya borçlu olmadığının tespitini ve davalının alacağın %20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep ettiği, davalı cevap dilekçesinde kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğunu, davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun ve soyut beyanlar ihtiva ettiğini, icra takibi başlatıldıktan sonra davacının senedin zorla imzalatıldığı iddiasında bulunduğunu, bu davanın kötüniyetle açıldığını, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istediği, mahkemece verilen kararda bononun bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup illete bağlı olması gerektirmediği ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, imzası inkar edilmeyen zorla ve tehditle imzalatıldığı iddiasının davacı tarafça usulüne uygun delillerle ispatlanması gerekeceğinden, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/17873 soruşturma numaralı dosyası incelendiğinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şikayetçi davacı tarafın itiraz etmesi üzerine Kocaeli Sulh Ceza Hakimliği’nin 11/04/2019 tarih ve 2019/1686 değişik iş sayılı kararı ile kesin olarak reddedildiği, davacının senede sadece imza atması yoluyla bono düzenleyerek lehtara vermesinin geçerli bir kambiyo ilişkisi doğuracağı, senedin korku ve baskı ile imzalatıldığı yönündeki iddiaları ispatlayamadığını göz önüne alarak davayı reddettiği, kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verdiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
1-Davacı tarafın ceza dosyasının hukuk dosyasın etkilemeyeceği yönünde ki istinaf isteminin incelemesinde;
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 74’de düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 74. maddesinde; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü yer almaktadır.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.975 tarihli, 1971/T-406 E. ve 1975/1 K; 23.1.1985 tarihli, 1983/10-372 E. ve 1985/21 K.; 27.04.2011 tarihli, 2011/17-50 E. ve 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli, 2012/19-873 E.,2013/433 K. sayılı kararları).
Somut olayda Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı’nın 2018/17973 numaralı soruşturma dosyasında 2019/4890 numaralı karar ile, davacının ifadesinde belirttiği ” abim gitti ben kendimi sağlama alıyorum, bu iki tane 20.000,00 TL ve 30.000,00 TL tutarlı senedi imzala, bir şey olmayacak, imzalamazsan aracını icraya veririz baban duyar” sözlerinin yağma suçunda aranan tehdit boyutuna ulaşmadığını, senet imzalanmadığında hukuk düzeninin öngördüğü yola başvurma girişiminin tehdit olarak değerlendirilemeyeceğini bu nedenle şüphelilerin tehdit ettiklerine ilişkin bir delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davacının karara itirazının da kesin olarak reddedildiği görülmüştür. Anılan soruşturma dosyasında, davalının senedi tehdit ve zorla aldığına dair kesin bir belirleme olmadığı gibi soruşturma dosyası içerisinde bulunan delillerde de davacının ileri sürdüğü maddi vakıayı ispata yarar kesin delil olmadığı görülmektedir. Bu nedenle bu karar hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olmayıp aşağıda açıklanacağı üzere davacının iddialarının ispatı için tanık dinlenebilir.
2-Davacı tarafın davalı ile arasında ticari ilişki olmadığı yönündeki istinaf isteminin incelemesinde;
Türk Ticaret Kanunu’nda, bono kambiyo senetleri içerisinde düzenlemiştir. Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Bu sebeple bono bağımsız borç ikrarını içeren bir senet olup illete bağlı olması gerekmez ve bononun bedelsiz olduğunu iddia eden taraf kural olarak bunu ispatlamalıdır. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Bu durumda taraflardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını ileri sürüyorsa buna senedin talili denilmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Somut olayda davacı taraf bononun davalı tarafça kendisinden zorla ve tehdit suretiyle alındığını bu nedenle bononun bedelsiz olduğunu davalı taraf ile aralarında ticari ilişki bulunmadığını ileri sürmüştür. Dava konusu bonolarda, senedin düzenlenme nedeni yazılmamıştır. Dolayısıyla senedin talilinden söz edilemeyecektir. Bu nedenle ispat yükü bononun bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olacaktır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ”Senede karşı tanıkla ispat yasağı” başlıklı 201. maddesinde; ”(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmünü düzenlemiştir. Bu hüküm gereği imzası inkar edilmeyen bononun bedelsiz olduğu iddiası sadece yazılı delille ispat edilmelidir. Ancak HMK’nın ”Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları” başlıklı 203. maddesinde; ”(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir: …ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları …” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre irade bozukluğu halleri HMK’nın 201. maddesine istisna teşkil etmektedir. Yani irade bozukluğu halinin varlığı yönünde iddia varsa tanık dinlenebilir.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında; ” … kambiyo senedi niteliğinde olan bonolara karşı borçlu olmadığının yazılı delille ispat edilmesi gerektiği bu konuda tanık dinlenilmesinin mümkün olmadığından tanık beyanları esas alınmamıştır … ” ifadelerine yer vermesi doğru görülmemiştir.
Davacı taraf bononun kendisinden zorla ve tehdit altında alındığını ileri sürmüştür. Yani irade bozukluğu iddiasında bulunmuştur. Bu sebeple davacı davasını tanık dinleterek ispat edebilir. Ancak davacı tarafından davada dinletilen tanık, davalı tarafın davacıyı tehdit ettiğine bizzat şahit olmadığını beyan etmiştir. Bu sebeple tanık ifadesi davayı ispat için yetersiz kalmıştır. Bu açıklamalar gereği davacı davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddi ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak gerekçe kısmının değiştirilip yeniden hüküm verilmesi gerekmiştir.
3-Davacının yemin deliline başvuru talebinin reddi yönünden istinaf incelemesinde;
Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 225. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın 225. maddesi yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıaların oluşturacağını, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılacağını düzenlemiştir. HMK’nın 226. maddesinde ise; ”(1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz: … c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.” hükmüne yer verilerek yemine konu olamayacak vakıalar düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı taraf bononun davalı tarafça kendisinden zorla ve tehdit suretiyle alındığını ileri sürmüştür. Yukarıda açıklanan kanun hükümleri gereği davacının iddiasının yemine konu olamayacağı, bu nedenle yemin deliline dayanamayacağı sonucu ortaya çıkmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzeni gereği kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE;
1-)Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2020 Tarih – 2019/99 Esas – 2020/306 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni gereğince KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın REDDİNE,
-Davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine,

b-Hüküm tarihinde alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 859,17-TL harcın mahsubu ile bakiye 804,77-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
c-Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin harç ve 35,90-TL başvurma harcı, 5,20-TL vekalet harcı toplam 95,50-TL harç, 323,75-TL tebligat, posta, müzekkere ve talimat masrafı toplam 323,75-TL olmak üzere toplam 419,25-TL yargılama giderinin davacının üzerinde bırakılmasına,
d-HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan 415,00-TL avanstan kullanılmayarak arttığı anlaşılan 91,25-TL yargılama gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
e-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 7.340,25-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
2-)İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-Bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
b-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
c-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
d-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
e-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
f-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
g-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/12/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*