Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/525 E. 2021/2285 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/525 – 2021/2285
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/525
KARAR NO : 2021/2285

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2020
NUMARASI : 2020/283 Esas – 2020/542 Karar

DAVACI :……
VEKİLİ :……
DAVALI :……
:……
VEKİLİ :……

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 26/07/2018

KARAR TARİHİ : 24/12/2021
KR. YAZIM TARİHİ : 19/01/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacının esnaf ve borçlarına da sadık bir kimse olduğunu, gerçek borcu olan bir bedeli de ödemek arzusunda olduğunu, davaya konu (4) ayrı icra takip dosyası ile davacının kefil sıfatı ile borçlu gösterilerek aleyhine icra takibi yapıldığını, davacı …………..’in asıl borçlu olan ……………….’nın bankadan kullandığı sadece (1) adet krediye kefil olduğunu ve daha sonra bu borcun ödenmiş ve daha sonra başkaca krediye veya işlemine kefil olmak istemediğini bankaya bildirerek sistemden-ekrandan kefilliğini de bu müracaatı ile sildirdiğini ve banka personeli tarafından kendisine işleminin yapıldığı ve artık sorun olmadığının söylendiğini, ancak davalı bankanın elindeki kefillik sözleşmesini kullanarak borçlunun tüm borçlarına sanki davacı kefilmiş gibi bir uygulama ile davacıyı tüm ve başkaca borçlarından da sorumlu tutmaya ve bu yolla haksız yere tüm borçları davacıya ödetmeye çalıştığını, güven kurumu olan bankanın kendi sistem kayıtlarını bile gözetmeyerek, personel uygulamalarını bile aşarak davacıya bir fırsat kefil ve borçlu göstermesinin ve borçlu gibi işleme ve icraya tabi tutmasının açık bir kötü niyet olduğunu beyanla Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/1821-1820-1822-10577 esas sayılı dosyalarındaki takiplerinin tedbiren ve teminatsız olarak davacı açısından durdurulmasına, bu dosyalardan borcu ve kefilliği olmadığının tespiti ile menfi tespit isteklerinin kabulüne, alacaklı bankanın %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, davalı banka ile dava dışı ………………. arasında tanzim ve imza olunan işletme tahsisli ihtiyaç kredisi, kredi kartı ve kredili mevduat hesap sözleşmesine davalının müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, kefil olunan tutarın 11.000,00 TL olduğunu, davacının kefaletinin devam ettiğini kefalet sözleşmesinde davacının müşterinin doğmuş ve doğacak tüm borçları ile kullandırılmış veya kullandırılacak ticari karttan doğmuş ve doğacak tüm borçları ile müşterinin her ne suretle olursa olsun asaleten veya kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlarının işbu borçların faiz, temerrüt faizi, komisyon gibi ferileri ve tahsili için gerekli olan masraflar da dahil olmak üzere ödemeyi taahhüt edecek mahiyette müşterek ve müteselsil kefil olduğunu beyanla öncelikle davanın görev yönünden reddine, sonrasında haksız ve hukuka aykırı olması sebebiyle reddine, davacının %40’tan aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın KABULÜ ile davacının Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’ nün 2018/1820, 2018/1821, 2018/1822 ve 2018/10577 Esas sayılı dosyaları nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine… ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı borçlu ile temlik eden banka arasında akdedilen kefalet sözleşmesi ve kredi evraklarının kapsamlı incelenmediğini, davacı kefil borçlu ve dava dışı 3. Şahıs olan …………….. tarafından imza altına alınan kefalet sözleşmesine bakıldığında kefil ve müşterinin doğmuş ve doğacak tüm borçları ile kullandırılmış veya kullandırılacak doğmuş ve doğacak tüm borçları ile müşterinin ne suretle olursa olsun asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlarının, işbu borçların faiz, temerrüt faizi komisyon ve ferileri ve tahsil için gerekli olan masraflarda dahil olmak üzere ödemeyi taahhüt edecek mahiyette müşterek ve müteselsil kefil olmuştur dendiğini, belirtilen GKS’ nin bir ticari kredi sözleşmesi olduğunu, davacı borçlu bu sözleşmeyi imza altına alırken doğmuş ve doğacak bütün borçlara 11.000,00 TL tutarına kadar müşterek ve müteselsil kefil olduğunu beyan ettiğini, gerekçeli karar ve bilirkişi raporunda davacı borçlunun kefil olduğu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın 2013 tarihinde tarihinde tahsil edildiği belirtilmiş ise de söz konusu bilirkişi raporunda banka kayıtları bu kapsamda incelenmediğini, ödeme yapıldığına ilişkin herhangi bir ödeme belgesinin dava dosyasına sunulmadığını, davalı şirketin Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesi kapsamında kurulan varlık şirketi olduğunu, bu sebeple 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ nun 143-(5) maddesi gereği işlemlerinin kuruluş tarihinden itibaren (5) yıl süre ile her türlü harçtan istisna olduğunu, bu sebeple hüküm kısmında müvekkil şirket aleyhine harç alınmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın istinaf itirazlarının soyut beyanlara dayanmakta olduğunu, dosyada yer alan bilirkişi raporlarının kapsamlı bir inceleme ve araştırma sonucunda oluşturulduğunu, bu nedenle açmış olduğu menfi tespit davasında haklılığının ortaya çıktığını, davalı tarafından herhangi bir ödeme belgesi dosyaya ibraz edilmediği iddia edilmişse de esasen dava konusunun menfi tespit olduğunu, davacı müvekkil borcu olmadığını iddia ettiğini, alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafın alacağını ispat etmesi gerektiğini, davalı tarafın istinaf itirazlarında belirtmiş olduğu harçtan muafiyet durumunun icra yenileme harcı olduğunu, davalı taraf bu harçtan muaf olsa da hükmolunan mahkeme harçlarının bu kapsamda olmadığını, müvekkilin 2011 yılında kefil olarak imzalamış olduğu sözleşme sonrasında asıl borçlu ile 2015 yılında imzalanan başka sözleşmelerde müvekkilin imzası olmadığı halde kefil olarak sorumlu tutulmasının kabul edilemez olduğunu, 2011 yılında imzalanan sözleşme dahi kefilliğin gerekli şartlarını taşımadığını beyan ile; davalı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/12/2020 Tarih – 2020/283 Esas – 2020/542 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı ile temlik eden davalı banka arasında dava dışı … …’nın 22/12/2011 tarih ve TK 0035397 numaralı Ticari Kart Sözleşmesi kapsamında doğmuş ve doğacak tüm borçlar ile her ne suretle olursa olsun asaleten ve/veya kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlarının toplam 11.000,00-TL’lik kısmına müştereken ve müteselsilen kefil olduğu, temlik eden davalı banka tarafından davacı aleyhine Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/1820, 2018/1821, 2018/1822 ve 2018/10577 Esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığı, davacının dava dışı … …’nın kullandığı bir krediye kefil olduğunu, başkaca kredilere kefil olmadığından aleyhine başlatılan icra takiplerine karşı borçlu olmadığının tespitini istediği, temlik eden davalı bankanın davacının kefalet sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, doğmuş ve doğacak borçların 11.000,00-TL’sine kadar kefil olduğunu bu sebeple davanın reddini istediği, mahkemece davacının dava dışı … …’nın 22/12/2011 tarih ve TK 0035397 numaralı Ticari Kart Sözleşmesinin 11.000,00-TL’lik kısmına müştereken ve müteselsilen kefil olduğu, davalı banka ve dava dışı … … arasında 04/03/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşmede davacının kefaletinin bulunmadığı, kefaletine yönelik imzasının bulunduğu 2011 tarihli kredinin 23/12/2013 tarihinde sona erdiğinin 26/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiği, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği görülmüş karara karşı davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık davacının takip konusu borçlardan dolayı sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır.
1-Davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf isteminin incelemesinde;
Kefalet sözleşmesi 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581. ila 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde; “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefaletin şekli koşulları ise aynı Kanun’un 583. Maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Müteselsil kefalet ise aynı Kanun’un 586. maddesinde yer almıştır. Bu maddeye göre;
“ … Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir … ”.
Temlik eden banka tarafından dosyaya sunulan belgelerin incelemesinde davacı … …’in dava dışı … …’nın 22/12/2011 tarih ve TK 0035397 numaralı ticari kart sözleşmesinin 11.000,00-TL’lik kısmına müştereken ve müteselsilen kefil olduğu, dava dışı … … ile temlik eden banka arasında 04/03/2015 tarihli K2 00316451 genel kredi sözleşmesi ve TK2 1101520 ticari kart sözleşmesinin bulunduğu, davadışı … …’nın bankadan 20.000,00-TL kredi talebinin ve 04/04/2016 tarihli işletme kart limitinin arttırılmasına yönelik talebinin bulunduğu, yine davadışı … …’nın 04/03/2015 tarihli TK2 1101520 ticari kart sözleşmesine dayanarak (3) adet işletme kart limitinin artırılmasına yönelik talebinin bulunduğu, davacının imzasının bulunduğu 22/12/2011 tarih ve TK 0035397 numaralı ticari kart sözleşmesine dayanarak kullandırılan kredi 23/12/2013 tarihinde sona erdiği görülmüştür. Temlik eden banka tarafından başlatılan 2018/1820 – 2018/1821 – 2018/1822 sayılı icra dosyalarında borcun 29/12/2017 tarihli, 2018-10577 sayılı icra dosyasının ise 11/01/2018 tarihli olduğu, bu borçların tarihleri de dikkate alındığında davacının imzasının bulunduğu TK 0035397 numaralı ticari kart sözleşmesinden kaynaklanmadığı anlaşılmıştır.
Dava dışı … … ile temlik eden banka arasında imzalanan 04/03/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi ve ticari kart sözleşmesinde davacının kefil olarak imzasının bulunmadığı, daha önce imzalanan 22/12/2011 tarihli ticari kart sözleşmesinin eki olduğuna dair herhangi bir atıf yapılmadığı her iki sözleşmenin birbirinden bağımsız olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Açıklanan nedenlerle davacının bu takip dosyalarından borcunun bulunmadığı kanaatine ulaşıldığından esas yönünden istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
2-Harca yönelik istinaf isteminin incelenmesinde;
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesindeki düzenleme gereği varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur. Görüldüğü üzere, bu hüküm varlık yönetim şirketlerinin kendilerinin yaptıkları işlemlerden dolayı harçtan istisna olduklarını düzenlemiş, davalı olduğu dosyalarda harçtan istisna olacağına yönelik düzenleme getirmemiştir. Bu nedenle Varlık Yönetim şirketleri davalı olduğu dosyada harçtan muaf olmadığından buna yönelik istinaf isteminin de reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davalının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 3.099,39 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 774,85 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.324,54 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
6-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/12/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*