Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/488 E. 2021/2112 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/488
KARAR NO : 2021/2112

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :16/12/2020
NUMARASI :2019/710 Esas – 2020/799 Karar

DAVACI :……
VEKİLİ :……
DAVALI :MÜFLİS CVS MAKİNA İNŞ. SAN. VE TİC. A.Ş. İFLAS İDARESİ (GEBZE 4. İCRA-İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ 2018/30 İFLAS)
VEKİLİ :……
DAVANIN KONUSU :Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ :05/09/2019

KARAR TARİHİ :03/12/2021
KR. YAZIM TARİHİ :30/12/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı işveren bünyesinde 08.08.2012-19.09.2016 tarihleri arasında çalıştığını, müvekkilinin bu iş karşılığı aldığı aylık son brüt ücretin 4.072,50 TL olduğunu, müvekkilinin ödenmeyen toplam 23.507,88 TL ücret alacağı bulunduğunu, müvekkilinin maaşının banka aracılığı ile ödendiğinden banka hesap dökümünden eksik ücret alacağının hesaplanabileceğini, davalı şirketin müvekkiline imzasız alacak dökümü verdiğini, ücreti düzenli bir şekilde ödenmeyen müvekkilinin geçimini sağlamakta güçlük çektiği için 19.09.2016 tarihinde iş akdini haklı nedenle sonlandırdığını, haklı fesih sebebiyle müvekkilinin sözleşmeden doğan alacaklarını talep etme hakkı doğduğunu, müvekkilinin bu sebeple müflis şirketin Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2018/30 iflas numaralı iflas masasına alacak kaydının yapılmasını talep ettiğini ancak talebinin reddedildiğini, arabuluculuk kurumuna başvurulmuşsa da taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, tüm bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 16.637,88 TL kıdem tazminatı, akdin feshi tarihinden itibaren hesaplanacak en yüksek banka mevduat faizi işletilmesine, 23.057,88 TL ücret alacağı ve ödenmedikleri tarihlerden karar tarihine kadar işlemiş yasal faizi ile toplam 40.145,76 TL’nin davalı işverenden alacaklı olduğunun tespitine, ilgili iflas masasına alacak kaydının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın sıra cetvelinin ilanından ya da İİK. 223. maddesi gereği tebligata elverişli adresin bildirerek yazı ve tebliğ masrafı vermiş ise, sıra cetveli ve derece kararının tebliğinden itibaren 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açmak zorunda olduğunu, iş bu davanın süresinde açılmadığını, kabul anlamına gelmemek şartıyla davacının alacak kayıt başvurusunda bulunduğu dava konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, davacının İİK 206 vd maddelerinde belirtildiği gibi usulüne uygun alacak kaydı başvurusunda bulunmadığını, başvuru harcını ve gider avansını yatırmadığı gibi alacağa ilişkin evrak asıllarını da başvuru esnasında ibraz etmediğini, iflas masasına alacak kayıt başvurusu yaparken İİK 219 maddesi gereğince alacaklılar ve istihkak iddiasında bulunanlar alacaklarını ve istihkaklarını ilândan bir ay içinde kaydettirmeleri ve delillerinin (senetler ve defter hulâsaları, vs.) asıl veya musaddak suretlerini tevdi eylemeleri gerektiğini, davacı tarafça alacağın dayanağı belge asıllarını (çek, senet, Gerekçeli Karar, kesinleşme şerhi, ticari defter kayıtları, protokol vs) veya tasdikli örneklerini ve hesaplamaya yarar belgeleri alacak kayıt başvuru dilekçesi ekinde sunulmadığından alacak kayıt talebinin reddedildiğini, davacının alacak kayıt talebinde bulunurken alacak taleplerini somutlaştırmadığını, davacının alacak kayıt başvurusunda işçilik alacaklarının hangi kalemlerden oluştuğunu bildirmediğini, işçi kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, hafta tatili, izin ücreti, AGİ, prim, ikramiye, bireysel emeklilik kesintisi vs alacaklarının miktarını belirtmediğini, sadece toplam alacak tutarını belirttiğini, ancak bu alacak kalemlerinin her birinin faiz türü ve miktarının ve temerrüt olgusunun farklı şartlara tabi olup, alacak kalemlerinın ayrıntılı belirtilmesi gerektiğini, yapılan ödemelerin de öncelik sırasına göre mahsup edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davacının alacak kayıt talebinin haklı olarak reddedildiğini, icra takibine konu edilen alacaklarına ilişkin olarak takibe konu evrak asılları veya icra müdürlüğünce tasdik edilmiş örnekleri ile hesaplamaya yarar takip talebi, kapak hesabı, ödeme emri ve diğer evrakların sunulması gerektiğini, kayıt kabul davalarında alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak tasfiye sonunda anlaşılabildiğinden maktu karar ve ilam harcı alınması ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacının alacak kayıt talebi dilekçesi ve ekleri alacağını tevsik eder mahiyette olmadığından ve alacak yargılamayı gerektirdiğinden haklı olarak iflas idaresince İİK 219, 230, 232, 233 uyarınca reddedildiğini, tüm bu nedenlerle; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından ve derdest dava bulunması halinde usulden reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “… davanın kısmen kabulüne, 23.507,00.-TL ücret alacağı ve 16.637,88.-TL kıdem tazminatı olmak üzere toplam 40.144,88.-TL’nin Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/30 İflas sayılı iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının işlemiş faiz talebinin reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin işlemiş faiz taleplerinin reddi kararı usule ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay 2012/5755 Karar 2013/36 Sayılı Kararında; iflas idaresine müracaat edilmemiş olsa bile kayıt kabul iddiasının doğrudan mahkeme önüne getirilmesi İİK’nun 236. maddesine göre mümkün olacağını, kayıt kabul davasının, yerel mahkemece kayıt başvurusunun devamı niteliğinde kabul edilip, kayıt başvurusunda bulunurken faiz talebi gibi talep edilmemiş başkaca taleplerin incelenemeyeceği hususu yasal olmadığını, dava aşamasında talep etmiş oldukları faiz alacağının kabulüne karar verilmesinin icap ettiğini, dava konusu işçilik alacaklarının iflas masasına kayıt sırası yönünden hatalı yorumlama ile kaydının birinci sıraya yapılmamasına karar verilmesinin yasal olmadığını, İİK.’nun 206/4-A bendinde; işçilerin iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatlarının birinci sıraya kaydolunacağı düzenlenmiş olduğunu, ilgili işçilik alcakları yönünden yasanın düzenleyici hükmünün mevcut ve mahkeme kararında bu hükmü uygulamakla yükümlü olduğunu, tarafın talep etmesi gerekli hususlardan kabul edilmemesi gerektiğini beyan ederek, yerel mahkemenin, dava dilekçesi sıra cetveline 1. sıraya yazılma yönünde beyanlarının olmadığı gerekçesiyle yasanın amir hükmünü uygulamamasının yasal olmadığını beyanı ile bozulmasına, işlemiş olan faiz talebinin reddi kısmının kaldırılması ile işlemiş olan faiz taleplerinin kabulüne, işçilik alacaklarının sıra cetvelinde birinci sıraya kaydedilmesine karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı tarafça, davacı vekilinin istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2020 Tarih – 2019/710 Esas – 2020/799 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; işçilik alacağının iflas masasına kayıt kabul istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının, davalı işveren bünyesinde 08.08.2012-19.09.2016 tarihleri arasında çalıştığı, davacının bu iş karşılığı aldığı aylık son brüt ücretin 4.072,50 TL olduğu, davacının ödenmeyen toplam 23.507,88 TL ücret alacağı bulunduğu, davacının bu alacak sebebiyle müflis şirketin Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/30 iflas numaralı iflas masasına alacak kaydının yapılmasını talep ettiği, davacı talebinin ancak talebinin reddedildiği belirtilerek, 23.057,88 TL ücret alacağının işlemiş yasal faizi ile toplam 40.145,76 TL tutarında davalı işverenden alacaklı olduğunun tespitine karar verilmesi için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
A-Davacının, faiz talebinin reddi kararına karşı istinaf talebinin değerlendirilmesinde;
Davacının 06/11/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre; kıdem tazminatının 16.637,88 TL, iflas tarihine kadar ücret-maaş alacağının da 23.507,88 TL olarak belirlenmiş olduğu görülmüştür.
Netice olarak; davacının ücret alacaklarının bir kısmının ödenmediği, davacının kıdem tazminatını hak ettiği sabit olmakla, ayrıntılı ve gerekçeli 06/11/2020 tarihli bilirkişi raporunun ilk derece mahkemesince hükme esas alınması ile davacının masaya başvuru dilekçesinde işlemiş faiz talebi bulunmadığından işlemiş faiz hesabı da yapılmayarak davacının 25/02/2019 tarihli masaya müracaatında talep ettiği maaş, dava dilekçesi ile talep ettiği kıdem tazminatı bedelleri üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
B-06/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen TTK’nın 5/A maddesinde;
“B(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükümleri düzenlenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz.
Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya (“verme”yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor). Fakat bu dâvalar (edim davasından farklı olarak) Maddi Hukuk (Medeni Hukuk) anlamında bir talep hakkına dayanmazlar. Ortada sadece usule ilişkin bir talep vardır. Zira, maddî hukuk (Medenî Hukuk) yönünden, bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitini veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptalini sağlamak isteyen kişi, karşı taraftan bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına istemde bulunmamaktadır (Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt [Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/ Serozan/Arpacı], Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2017, s:40). Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir.
Tüm bu açıklamalara göre; eldeki dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olmasa da davacı tarafından ara buluculuğa başvurulduğu, başvuru sonrası çıkan ara buluculuk bedelinin davacı tarafından ödenmesi gerektiği ancak ilk derece mahkemesince verilen kararda bu konuda bir hükmün yer almadığı görülmüş ve eldeki davada ara buluculuğa başvuru gerekmese de davacının başvurması nedeniyle ortaya çıkan masrafın davacı tarafından ödenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere; dava öncesinde taraflarca arabuluculuk görüşmeleri yapıldığı ve sürecin anlaşmazlık ile sonuçlandığı, bu nedenle arabulucuk için 1.320,00-TL ücret takdir edildiği ve bakanlık bütçesinden ödenmesine karar verildiği, mahkemece Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 297/1-ç ve 326. maddeleri gözetilerek dava öncesi bakanlık bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin yargılama gideri olarak hüküm altına alınmaması ve hazineye irat kaydına karar verilmemesi hatalıdır. Anılan husus kamu düzenine ilişkindir. Hükmün bu yönden düzeltilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan gerekçelerle esastan reddine; kamu düzeni yönünden yapılan incelemede hükmün açıklanan gerekçelerle kaldırılmasına; dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından dairemizce davanın esası hakkında HMK’nun 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda (A) nolu bentte açıklanan nedenlerle ESASTAN REDDİNE, kamu düzeni yönünden yapılan incelemede ise yukarıda (B) nolu bentte açıklanan nedenlerle GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 16/12/2020 tarih, 2019/710 Esas ve 2020/799 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın KISMEN KABULÜNE, 23.507,00.-TL ücret alacağı ve 16.637,88.-TL kıdem tazminatı olmak üzere toplam 40.144,88.-TL’nin Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/30 İflas sayılı iflas masasına KAYIT VE KABULÜNE, fazlaya ilişkin istemin reddine,
b-Davacının işlemiş faiz talebinin REDDİNE,
c-Alınması gereken 54,40.-TL karar ve ilam harcından, 44,40.-TL peşin harcın mahsubu ile, eksik kalan 10,00.-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
d-Davacı tarafından yatırılan 44,40.-TL başvurma harcı ile 44,40.-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
e-Davacı tarafından yatırılan ve harcanan 44,50.-TL müzekkere, tebligat ve diğer giderler ile 900,00.-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 944,50.-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre, 944,48.-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
f-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 4.080,00.-TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
g-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 0,88.-TL vekâlet ücretinin, davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
h-6325 sayılı HUAK’ın 18-(A)-11) maddesi uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
ı-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana İADESİNE,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-Bakiye 4,90 harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
b-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
c-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
d-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
e-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
f-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca temyizi kabil kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ilamın tebliğinden itibaren (10) gün içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/12/2021


Başkan-…
¸e-imzalıdır


Üye-…
¸e-imzalıdır


Üye-…
¸e-imzalıdır


Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*