Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/374 E. 2021/2051 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/374
KARAR NO : 2021/2051

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :13/10/2020
NUMARASI :2017/121 Esas – 2020/389 Karar

DAVACI :… (T.C.No:…) –
DAVALI :… –
VEKİLİ :Av. … –
DAVA :Menfi Tespit, İstirdat
DAVA TARİHİ :27/12/2017

KARAR TARİHİ :24/11/2021
KR. YAZIM TARİHİ :29/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında Barbaros Mah. Org. Eşref Bitlis Cad. No:163 Körfez/Kocaeli adresinde bulunan davalıya ait yapı marketi içerisinde ve depo stoklarında bulunan malların devri ile ilgili anlaşma yapıldığını, davalı şirket tarafından stokta gözüken mallara ilişkin proforma fatura düzenlendiğini ve bu proforma faturada gözüken malların satın alınması için ticari kredi başvurusunda bulunacak müvekkiline verildiğini, davalı tarafından 22.12.2015 tarihli 209.450,00 TL bedelli olarak düzenlenen proforma fatura suretinin dilekçeye ek yapıldığını, 22.12.2015 tarihli, 177.500,00 TL+KDV olmak üzere 209.450,00 TL toplam tutarlı proforma faturada belirtilenlerin, tarafların tenzilatlarla 180.000,00 TL bedelle satılması/satın alınması yönündeki anlaştıklarını ve 180.000,00 TL bedele göre ödeme planı öngördüklerini, 80.000,00 TL ödeme planının, 25.000,00 TL’sinin nakit kalan 155.000,00 TL’sinin ise sıralı çek şeklinde ödemesinin dilekçeye ek yapılan tarafların karşılıklı olarak imzaladıktan anlaşma ile kararlaştırdıklarını, yine dilekçeye ek yapılan çeklerin davalıya verildiğini, başlangıçta 25.000,00 TL’nin nakit ödenmesi kararlaştırılmış olmasına rağmen müvekkilinin bankasının proforma fatura belirtilen tutarın yüzde ellisi oranında kredi sağlayabileceğinin kesinleşmesi üzerine, davalı tarafından 06.01.2016 tarihli A-060731 no’lu 100.359,00 TL bedelli irsaliyeli fatura düzenlendiğini, faturada belirtilen malların davacıya teslim edildiğini, ilgili faturanın davacının Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Gölcük Şubesine sunulduğunu, bankaca aynı tarihte davacı adına doğrudan davalının hesabına 100.000,00 TL yatırıldığını, kalan 359,00 TL’nin ise nakden elden ödendiğini, banka dekontunun ve faturanın dilekçeye ek yapıldığını, tarafların 180.000,00 TL ile mutabık kalman mallardan, davacıya 06.01.2016 tarihli A-060731 no’lu 100.359,00 TL bedelli irsaliyeli faturaya konu malların teslim edildiğini ve bu fatura bedelinin de Kuveyt Türk Bankası aracılığıyla ödendiğini, davacının davalı ile aralarındaki güven ilişkisi ve kalan malların da teslim edileceğine olan inançla önceden tanzim edilerek bankaya ibraz edilen, 23.06.2016 tarihli 7045996 no’lu 15.000,00 TL bedelli, 22.07.2016 tarihli 7045997 no’lu 10.000,00 TL bedelli, 29.07.2016 tarihli 7045998 no’lu 10.000,00 TL bedelli, 26.08.2016 tarihli 7045999 no’lu 20.000,00 TL bedelli, toplamda 55.000,00 TL çeklerin ödendiğini, ödeme dekont suretlerinin dilekçeye ek yapıldığını, bu haliyle davacıya 100.359,00 TL’lik fatura ile mal teslimi yapılmış olmasına karşın davalıya toplamda 155.000,00 TL ödeme yapıldığını ve halen davalının elinde, 30.09.2016 tarihli 7046000 no’lu 20.000,00 TL bedelli, 27.10.2016 tarihli 7046756 no’lu 25.000,00 TL bedelli, 30.11.2016 tarihli 7046757 no’lu 25.000,00 TL bedelli, 30.12.2016 tarihli 7046758 no’lu 30.000,00 TL bedelli, toplamda 100.000,00 TL çeklerin kaldığını ve çeklerin icra takibine konu edildiğini, davacının Kocaeli 1. Noterliğinden 06.02.2017 tarih 01493 yevmiye numarası ile davalı tarafa ihtarname gönderdiğini, bu ihtarname ile malların teslimi ile nakit olarak ödenen çeklerin iadesini talep ettiğini ancak davalının bu ihtarnameye cevap vermediğini, ihtarnamenin dilekçeye ek yapıldığını, sorunun karşılıklı iyi niyetle çözülebilmesi için mümkün olan çaba gösterilmişse de davalının uhdesinde tuttuğu malları teslim etmediği, karşılıklı edimini yerine getirmediğini gibi çekleri de iade etmediğini, üstüne icra takibine konu etmiş olmasından dolayı bu istirdat ve menfi tespit davasını açma zorunluluğunun doğduğunu belirterek; davacıya fatura mukabili 100.359,00 TL mal teslimi yapılmış olmasına karşın davalıya 155.000,00 TL toplamda ödeme yapılmış, fazladan ödenen 55.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte istirdadına, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının halen uhdesinde bulunan Türkiye Ekonomi Bankası A.Ş. İzmit Şubesine ait 30.09.2016 tarihli 7046000 no’lu 20.000,00 TL bedelli, 27.10.2016 tarihli 7046756 no’lu 25.000,00 TL bedelli, 30.11.2016 tarihli 7046757 no’lu 25.000,00 TL bedelli, 30.12.2016 tarihli 7046758 no’lu 30.000,00 TL bedelli, olmak üzere toplamda 100.000,00 TL çeklerin iptali ile bu çeklerden dolayı davalıya borcunun bulunmadığının tespitine, çeklerin icra takibine konu edilmesi ve davacının haciz tehdidi altında olması nedeniyle, Kocaeli 2. lcra Dairesinin 2016/13737, Kocaeli 6. İcra Dairesinin 2017/241, Kocaeli 7.İcra Dairesinin 2017/4484, Kocaeli 7. İcra Dairesinin 2017/5223 Esas sayılı dosyalarının takibinin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarının mesnetsiz olduğunu ve kabul etmediklerini, davacının 27.10.2016 tarihli 25.000,00 TL bedelli, 30.12.2016 tarihli 30.000,00 TL bedelli, 30.03.2017 tarihli 25.000,00 TL bedelli, 30.04.2017 tarihli 25.000,00 TL bedelli 4 adet çeki davalı lehine düzenleyerek teslim ettiğini, bahse konu çeklerin bankaya ibraz edildiğini ancak karşılıksız çıktığını, bu durumdan dolayı alacağın tahsiline yönelik olarak 4 adet ayrı ayrı olmak üzere icra dosyası ile takip başlatıldığını, icra takipleri ile alacağın tahsiline yönelik kayda değer hiçbir sonuç elde edilemediğini, alacağın tahsili amacıyla bu aşamaya kadar bir sonuç elde edilemediğinden icra takiplerinin huzurdaki davanın devamı aşamasında devam etmesinin davacı açısından telafisi imkânsız bir sonuç doğurmayacağının ortada olduğu, bu nedenle davacı tedbir talebinin reddini talep ettiklerini, mahkememizce tedbir talebinin uygun görülmesi durumunda ise huzurdaki davada davacının haksız çıkması durumunda alacağa kavuşmanın uzun bir zaman alacağı dikkate alınarak icra dosyaları nezdindeki alacakların fer’ileriyle birlikte %115 oranından teminatın mahkemeye depo edilmesini, dava dilekçesine ek yapılan proforma faturanın davalı tarafından düzenlenmediğini, proforma fatura içeriğindeki davalı şirket kaşesi üzerindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığını, proforma faturanın kime hangi amaçla düzenlendiğinin de belge içeriğinden anlaşılamadığını, proforma fatura üzerindeki müşteri vergi numarası ile takibe konu edilen çekler üzerindeki davacının vergi numarasının uyuşmadığını, kaldı ki bahse konu proforma faturanın taraflar arasında hukuken borç ilişkisi doğurabilecek satım sözleşmesi niteliğinde bir belge de olmadığını, dava dilekçesine ek yapılan, ödemelerin nasıl yapılacağını ve davalı şirket yetkilisinin imzasını taşıdığı iddia edilen doküman içeriğinde, davalı şirket kaşesinin bulunmadığını, hangi maksatla ve ne için düzenlendiğinin içeriğinden anlaşılmadığını, şahıslar arasından düzenlenen bu dokümana dayalı olarak müvekkil şirkete karşı hak iddiasında bulunulmasının kabul edilemeyeceğini, kaldı ki bu dokümanın içeriği incelendiğinde dokumanın üzerinde tahrifat yapıldığını, bazı sayı ve rakamların sonradan değiştirildiğinin çıplak gözle anlaşıldığını, her ne kadar ödeme planının oluşturulduğu ve bu ödeme planına göre müvekkile sıralı çek verildiği iddia ediliyor ise de bu doküman içeriğinde, icra takiplerine konu edilen davacı tarafından düzenlenen çek bilgilerinin hiçbirinin bulunmadığını, işbu belgenin icra takiplerine konu çeklerle ilişkilendirilebilmesi için çeklerin seri numaralarının, banka bilgilerinin, düzenlenme tarihleri ve miktarları ile belgenin davalı şirket nam ve hesabına düzenlenmesinin gerektiğini, Yargıtayın ilgili kararları uyarınca, davacı yanca dosya kapsamına takip konusu çek bilgilerini açıkça içeren, çeklerin tahsilini şarta bağlayan, tartışmadan uzak hiçbir yazılı belge sunmadığını, davacının yasal süre içerisinde borca itiraz etmediği gibi huzurdaki davada imza itirazında da bulunmadığını, icra takiplerine konu kambiyo senetlerinin tüm unsurları yönünden geçerli olduğunu, davacının davalıya çek tanzim ve teslim ederek karşılığından teslim almadığını iddia etmekte olduğu malları aksine teslim aldığını ikrar ettiğini, belirterek; davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, davacının haksız ve kötü niyetli olarak huzurdaki davayı ikame etmiş olduğundan %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kısmen kabulü ile; 55.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının; TEB İzmit Şubesine ait 7046756 seri numaralı 27/10/2016 keşide tarihli 20.000,00 TL bedelli çek, TEB İzmit Şubesine ait 7046758 seri numaralı 30/12/2016 keşide tarihli 30.000,00 TL bedelli çek, Garanti Bankası İzmit Sanayi Şubesine ait 8020565 seri numaralı 30/03/2017 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli çek,Garanti Bankası İzmit Sanayi Şubesine ait 8020564 seri numaralı 30/04/2017 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2016/13737 esas sayılı dosyasına yapılan 3.000,00 TL ödemenin ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan istirdadı ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince davacının istidat taleplerine karşın zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmeyerek hukuka aykırı hüküm kurulduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinde yer alan iddialarını ispata elverişli herhangi bir delili dosya kapsamına sunulmamış olmasına rağmen ilk derece mahkemesince varsayımlara dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının yasal süresi içerisinde borca itiraz etmemiş olduğu gibi ilk derece mahkemesi huzurundaki davada imza itirazında da bulunmadığını, yani icra takiplerine konu kambiyo senetlerinin tüm unsurları yönünden geçerli olduğunu, ispat yükünün davacıda olup iddialarını yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesi dosyası kapsamında davalı aleyhinde davacının iddialarını ispatlar davalı şirketi edim borcu altına sokabilecek hiçbir yazılı belge mevcut olmadığını, davacının illetten mücerret borç ikrarı içeren kambiyo senetlerine karşın yazılı delil olarak kabul edilemeyecek vasfa sahip dokümanlarla davalıya karşı borcunun olmadığına ve davalıya fazladan ödeme yaptığına ilişkin hak iddia etmesinin hukuken mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan rapor ile çelişilerek dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmamasına rağmen varsayıma dayalı olarak davacının iddialarının kabul edildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/10/2020 tarih, 2017/121 Esas – 2020/389 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Eldeki davada davacı vekili; müvekkiline fatura mukabili 100.359,00 TL mal teslimi yapılmış olmasına karşın davalıya 155.000,00 TL toplamda ödeme yapıldığını beyanla, fazladan ödenen 55.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte istirdadına, davalıdan alınarak davacıya verilmesine ayrıca; davalının halen uhdesinde bulunan Türkiye Ekonomi Bankası A.Ş. İzmit Şubesine ait 30.09.2016 tarihli 7046000 no’lu 20.000,00 TL bedelli, 27.10.201 6tarihli 7046756 no’lu 25.000,00 TL bedelli, 30.11.2016 tarihli 7046757 no’lu 25.000,00 TL bedelli, 30.12.2016 tarihli 7046758 no’lu 30.000,00 TL bedelli, olmak üzere toplamda 100.000,00 TL çeklerin iptali ile bu çeklerden dolayı davalıya borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş,davalı taraf ise davacının istirdat talebi yönünden hak düşürücü süre itirazında bulunmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca mahkeme tarafından hüküm fıkrasında asıl ve yardımcı taleplerin hepsi hakkında açık ve tereddüte yol açmayacak şekilde karar verilmesi gerekir. Mahkemece taleplerden biri hakkında olumlu veya olumsuz hiçbir karar verilmemiş olması durumunda hakkında karar verilmemiş olan talep, zımnen reddedilmiş sayılmaz. Zira bu talep hakkında ortada olumlu veya olumsuz bir mahkeme kararı yoktur. Bu husus emredici nitelikte olup, mahkemece resen nazara alınması gerekir.
Bununla birlikte; konuya ilişkin Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere; istirdat davasının borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir(İİK.m.72/Vll). Dolayısıyla, borçlunun parayı doğrudan alacaklıya veya icra dairesine ödediği veya borçlunun haczedilen mallarının satılıp, bedelin icra dairesine ödendiği tarihte 1 yıllık istirdat davası açma süresi başlar. Paranın icra dairesince alacaklıya ödendiği an, 1 yıllık istirdat davası açma süresinin başlaması bakımından önemli değildir. Borcun ödenmesi takside bağlanmışsa, 1 yıllık dava açma süresi son taksidin ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Kanunda öngörülen süre, hak düşürücü süre olduğundan; taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece re’sen gözönüne alınır. Mahkemenin yargılamanın her aşamasında hak düşürücü süreyi kendiliğinden dikkate alması ve İİK m.72/Vll’de öngörülen bir yıllık dava açma süresini geçiren borçlunun açtığı istirdat davasını reddetmesi gerekir(HGK 11.04.2007 tarih, 2007/3-164 E, 2007/204 K).
İncelenen dosyada ise yerel mahkemece istirdat davası yönünden hak düşürücü sürenin dolup dolmadığı yönünden inceleme yapılmadığı gibi, davalı tarafın cevap dilekçesinde de davacının istirdat talepleri yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğine yönelik itirazı bulunmasına rağmen, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar tesis edilmemesi isabetli olmamıştır.
Dosyada iki farklı bilirkişiye inceleme yaptırılmış olup,28.01.2019 tarihli kök raporda SMMM Bilirkişisi …;”…. tarafların 2016 ve 2017 hesap dönemlerine ilişkin tutulması zorunlu ticari defterlerinin kanuna uygun, eksiksiz olarak tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının zamanında yetkili makamlarca yapıldığı, davalı tarafın ticari defterlerinin çek-banka kayıtları açısından usulüne göre tam olarak tutulmadığı, davacı tarafın ticari defterlerinin de iade alınan çek kayıtlan ve çek tutarının hatalı yazılması açısından usulüne göre tam olarak tutulmadığı, davacının ticari defterlerine göre davalıdan olan alacağının 165.000,00 TL olduğu, bu bakiyenin belgelerine göre kontrol edilmesi neticesinde 5.000,00 TL’nin deftere fazla yazıldığı, bakiyenin 160.000,00 TL olması gerektiği, bakiyeyi oluşturan ödeme bilgilerinin tablodaki gibi olduğu ve davalının davacıya olan bu borcunu kapatacak herhangi bir borçlandırıcı işleminin (fatura, dekont vb.) olmadığı, davacının davalıya belirtilen çekleri ne için verdiğine dair dosya kapsamında bir belge, bilgi olmadığı, davacının dava dilekçesinde ödenmiş olarak belirttiği ve 55.000,00 TL olarak istirdadını istediği çek numaralarının 7045996,7045997-7045998 ve 7045999 olduğu, çeklerin bankaya ibraz edilerek ödenmiş olduğu, ticari defterlerinde bu çeklerin aynı tutar ve çek numaraları ile kayıtlı olduğu ve dava dilekçesindeki talebin tespitlerine uyumlu olduğu, davacının dava dilekçesinde, davalının elinde ve icra takibine konu edilen çeklerin, 704600, 7046756, 7046757, 7046758 no’lu çekler olarak bahsedildiği, menfi tespit talebinin 100.000,00 TL olarak belirlendiği, ancak 704600 no’lu ve 7046757 no’lu çeklerin davacı tarafından davalıdan iade alındığı ve icra takibine konu edilmediği, iade alman çeklerin yerine davacı tarafından davalıya 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerin verildiği, davacının ticari defterinde, 704600 ve 7046757 no’lu çeklerden dolayı davalıdan alacağının bulunmadığı, yerine verilen 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerden dolayı alacağının bulunduğu, bu haliyle davacının dava dilekçesindeki 100.000,00 TL menfi tespit talebinin, ticari defterlerine göre 7046756 ve 7046758 no’lu çeklerle 55.000,00 TL olarak karşılığını bulduğu, dava dilekçesinde 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerin iptali ve menfi tespit talebi için beyan bulunmadığı ancak dava dilekçesinin netice ve talep kısmında geçen icra dosya numaraları ile ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceğinin mahkememizin takdirine bırakıldığı, davalının ticari defterlerine göre davacıya herhangi bir borç alacak bakiyesinin bulunmadığı, ancak dosya kapsamındaki belgelere göre davacıya 160.000,00 TL borcunun bulunabileceği, bakiyeyi oluşturan tahsilat bilgilerinin tablodaki gibi olduğu, bu tahsilatların ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı ve davalının davacıya olan bu borcunu kapatacak herhangi bir alacaklandırıcı işleminin (fatura, dekont vb.) olmadığı, davalının davacıdan belirtilen çekleri ve banka ödemesini ne için aldığına dair dosya kapsamında bir belge, bilgi olmadığı, taraflar arasındaki ödeme/tahsilat işlemlerinin belgeleri incelendiğinde, banka üzerinden yapılan ödemelerin tamamının davacı namına yapılmış olduğu, nakit ödemeye dair gerek davacı gerekse de davalı tarafta karşılıklı imza altına alınmış tahsilat/tediye makbuzu görülemediği, raporumuzun sonuç kısmının bu maddesine kadar yapılan hesaplamalar, dosya içeriğinde ver alan Kuveyt Türk Katılım Bankası A.S.-Gölcük Şubesine ait 06.01.2016 tarihli 100.000.00 TL’lik isleme dair dekont fotokopisinin, davacı tarafından davalıya yapılmış bir ödeme olarak dikkate alınarak yapıldığı ancak bu ödemenin davalı adına şirket ortaklarından … ya da …’ya mı veya kime ödendiği, dayanak belge faturasının olup olmadığının belli olmadığı, bu bakımdan, bu hususun tespiti için müzekkere yazılması gerektiği, ilgili bankaca verilecek cevapta davalıya yapılmış bir ödeme söz konusu ise yapılan hesaplamalarını değiştirecek bir hususun söz konusu olmayacağı, yapılan bir ödemenin söz konusu olmaması durumunda ise, davalının 06.01.2016 tarih A-060731 no’lu faturasından kalan 100.000,00 TL’lik bakiyenin, 55.000,00 TL’sinin davacının ödemiş olduğu çek bedellerine sayılmasının gerekeceği ve davacının istirdat talebinin yerinde olamayacağı, icraya konu edilmiş toplamda 102.420,00 TL’lik çek bedellerinden ise 45.000,00 TL’lik kısmı için icra takibine devam edilebileceği, kalan 57.420,00 TL’nin ise icra takibine konu edilemeyeceği …” şeklinde görüş vermiştir,
Davalı tarafın itirazları üzerine bu kez akademisyen Bilirkişiden aldırılan 04.10.2019 tarihli,”kök raporun özet tekrarı” olarak nitelendirilebilecek raporda ise bilirkişi Doç. Dr. …; “… tarafların 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin tutulması zorunlu defterlerinin kanuna uygun tutulduğunu, açılış ve kapanış onaylarının zamanında ve yetkili makamlarca yapıldığını, davalı tarafın ticari defterlerinin çek, banka kayıtlan açısından usulüne uygun tam olarak tutulmadığını, davacının ticari defterlerine göre davalıdan alacağının 160.000,00 TL olduğunu, davalının ise, davacıya olan bu borcunu kapatacak herhangi fatura, dekont gibi borçlandırıcı bir işleminin olmadığını, davacının davalıya bahsi geçen çekleri ne için verdiğine dair dosya muhtevasında bir belge, bilgi olmadığını, davacının dava dilekçesinde ödenmiş olarak belirttiği 55.000,00 TL olarak istirdadını istediği çek numaralarının 7045996,7045997,7045998,7045999 nolu çeklerin bankaya ibraz edilerek ödenmiş olduğunu, davacının dava dilekçesindeki 100,000,00 TL menfi tespit talebinin ticari defterlerine göre 7046756 ve 7046758 nolu çeklerle 55.000,00 TL olarak karşılığını bulduğu, davalının ticari defterlerine göre davacıya herhangi bir borç alacak bakiyesinin bulunmadığını ancak, dosya muhtevasında belgelere göre davacıya 160.000,00 TL borcu bulunduğunu, bakiyeyi oluşturan tahsilat bilgilerinin defterlerinde kayıtlı olmadığını, bu borcu kapatacak herhangi fatura, dekont gibi alacaklandırıcı bir işleminin olmadığını, davalının davacıdan bahsi geçen çekleri ve banka ödemesini neye istinaden aldığına dair dosyada bir belge, bilgi bulunmadığını, taraflar arasında ödeme-tahsilat işlemlerinin belgeleri incelendiğinde, banka üzerinden yapılan ödemelerin tamamının davacı namına yapılmış olduğunu, nakit ödemeye dair her iki tarafta da karşılıklı imza edilmiş tahsilat tediye makbuzunun görülemediği …” ifade edilmiştir.
Yerel mahkemece her ne kadar ; taraflar arasında bir ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş 100.359,00 TL’lik faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak taraflar arasındaki uyuşmazlığın tarafların banka kanalıyla ve çekle yapılan ödemeleri kayıtlarında farklı kaydetmelerinden kaynaklandığı, davalının kayıtlarında davacı tarafından keşide edilen çekler ve 100.000 TL tutarlı banka ödemesi ile birlikte toplam 160.000 TL’nin davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı, her ne kadar davalı taraf mal alım satımı konusunda anlaşmaya varıldığı ve ödeme planına ilişkin protokol yapıldığını inkar etmiş ise de, tarafların ticari kayıtları ve dava konusu çekler incelendiğinde tarafların mal alım satımı yaptıkları, davacının dava konusu çekleri davalı tarafa teslim ettiği ancak, davalının malları teslim ettiği yönünde tarafların kayıtlarında ve dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemece yapılan inceleme eksik olup, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi, eksik incelemeye dayalı gerekçeli karar da taraf ve mahkeme denetimine elverişli olmadığı düşünülmektedir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/2473 Esas-2019/5340 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, çek bir ödeme aracıdır. TBK’nın 207. maddesinin ikinci fıkrasında da asıl olanın peşin satış olduğu düzenlenmiştir. Buna göre davacının malları teslim aldığının kabulü gerekir. Dava konusu çekleri avans olarak verdiğini, verilen çeklerin karşılığı malları teslim almadığını iddia eden davacının, bu iddialarını yazılı delillerle ispat etmesi gerekmektedir.Davalının, taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde bir alım-satım bulunmadığı savunması ispat yükünü değiştirmemektedir.
Diğer yönden; HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir.
Dosyada aldırılan kök Bilirkişi raporunda; “Davacı tarafından dava dosyasına sunulan davalıya yapılan ödemeye ilişkin dekont üzerinde yer alan bilgilerden bahsetmiştik. Bu dekont üzerinde davalıya proje ödemesi adı altında 100.000,00 TL nakit ödeme yapıldığı bellidir. Ancak bu ödemenin davalı adına kime ödendiği, dayanak belge faturasının olup olmadığı belli değildir. Bu bakımdan, bu hususun tespiti için; Sayın Mahkemece Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş.-Gölcük Şubesine müzekkere yazılarak, davacı …’ün 93772373-300 no’lu hesabından 06.01.2016 tarihinde davalı Baklacı Yapı Yalıtım İzolasyon İnş.Taah.Tic.Ltd.Şti. adına ödeme yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise ödemenin havalemi yoksa vezneden nakit olarak mı ödendiği, havale ile ödeme yapıldı ise kime ve hangi hesaba yapıldığının, nakit ödeme yapıldı ise kime ödeme yapıldığının, ödemenin neye dayanılarak yapıldığı, var ise dayanak belgelerinin istenilerek dosyaya intikalinin sağlanması gerekmektedir.İlgili bankaca verilecek cevapta davalıya yapılmış bir ödeme söz konusu ise yapılan hesaplamalarımızı değiştirecek bir hususun söz konusu olmayacağı, yapılan bir ödemenin söz konusu olmaması durumunda ise, davalının 06.01.2016 tarih A- |060731 no’lu faturasından kalan 100.000,00 TL’lik bakiyenin, 55.000,00 TL’sinin davacının ödemiş olduğu çek bedellerine sayılmasının gerekeceği ve davacının istirdat talebinin yerinde olamayacağı, icraya konu edilmiş toplamda 102.420,00 TL’lik çek bedellerinden ise 45.000,00 TU’lik kısmı için icra takibine devam edilebileceği, kalan 57.420,00 TL’nin ise icra takibine konu edilemeyeceği,
Davacının dava dilekçesinde, davalının elinde ve icra takibine konu edilen çekler, 704600, 7046756, 7046757, 7046758 no’lu çekler olarak bahsedilmiş ve menfi tespit talebini 100.000,00 TL olarak belirlemiştir. 704600 no’lu ve 7046757 no’lu çekler davacı tarafından davalıdan iade alınmış ve icra takibine konu edilmemiştir. İade alınan çeklerin yerine davacı tarafından davalıya 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerin davalıya verildiği, davacı tarafından tarafıma yazılı olarak beyan edilmiştir. Davacının ticari defterinde, 704600 ve 7046757 no’lu çeklerden dolayı davalıdan alacağı bulunmamakta olup; yerine verilen 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerden dolayı alacağı bulunmaktadır. Bu haliyle davacının dava dilekçesindeki 100.000,00 TL menfi tespit talebi, ticari defterlerine göre 7046756 ve 7046758 no’lu çeklerle 55.000,00 TL olarak karşılığını bulmaktadır. Dava dilekçesinde 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerin iptali ve menfi tespit talebi için beyan bulunmamakta olup; dava dilekçesinin netice ve talep kısmında geçen icra dosya numaraları ile ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği Sayın Mahkemenin takdirine bırakılmıştır …” ifade edilmiş olmasına rağmen, mahkemece; Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Gölcük Şubesine müzekkere yazılarak, davacı …’ün hesabından 06.01.2016 tarihinde davalı … adına ödeme yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise; ödemenin havalemi yoksa vezneden nakit olarak mı ödendiği, havale ile ödeme yapıldı ise kime ve hangi hesaba yapıldığının, nakit ödeme yapıldı ise kime ödeme yapıldığının, ödemenin neye dayanılarak yapıldığı sorulmaksızın ayrıca; davacı tarafın, dava dilekçesindeki 8020564 ve 8020565 no’lu çeklerin iptali ve menfi tespit talebinin, dava dilekçesinin netice ve talep kısmında geçen icra dosya numaraları ile ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği gerekiyorsa davacı tarafa açıklattırılmak suretiyle,davacının menfi tespit ve istirdat taleplerine konu çeklerin,dava dilekçesinde iddia olunan taraflar arasındaki ticari alım-satım ile ilişkili olup olmadığı,çeklerin bedelsiz kalıp kalmadığı hususları aydınlatılmaksızın, bu yönlere ilişkin kararın gerekçesinde de herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, eksik inceleme üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosyadaki yukarıda bahsi edilen eksiklikler tamamlandıktan sonra,kök raporu düzenleyen Bilirkişiden tarafların bilirkişi raporlarına karşı yaptıkları itirazları karşılar, tereddüte yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alındıktan sonra, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri de değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu düşünüldüğünden, davalının istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne,yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince; Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/10/2020 tarih, 2017/121 Esas ve 2020/389 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davalı hakkında düzenlenen 26/01/2021 tarihli ve 8.145,96 TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
9-Davalının diğer istinaf nedenlerinin kararın kaldırılması nedenine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.24/11/2021


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*