Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/351
KARAR NO : 2021/1987
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :07/10/2020
NUMARASI :2020/73 Esas – 2020/525 Karar
DAVACI :… –
VEKİLİ :Av. … –
DAVALI :… –
VEKİLİ :Av. … –
DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :01/02/2016
KARAR TARİHİ :22/11/2021
KR. YAZIM TARİHİ :22/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının bulunduğu şirket ile davalı borçlu şirket arasında 08/10/2012 tarihli sözleşmede belirtilen şartlarda, sürede ve miktarda, davacı şirket tarafından davacı şirkete ait 180 tonluk paletli vinç ile 55 tonluk beton bloğun denize indirilme işinin yapılması konusunda anlaşma imzalandığını, davacı şirketin, davalı şirket arasındaki sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiği, ancak davalı borçlunun sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediğini, davacıya olan borcunu ödemediğini, davalı şirketin, sözleşmedeki taahhüdü gereği davacı şirketçe tanzim edilen 22/0/2012 tarihli 0030922 seri numaralı 33.040,00 Euro bedelli faturadan doğma bakiyenin 20.755,31 Euro borcunu ödememesi üzerine, davalı borçlu hakkında Gebze 3. İcra Dairesinin 2014/4338 Esas numaralı dosyası üzerinden icra takip tarihi itibariyle 1 Euro 2.8959 TL olmak üzere 20.755,31 Euro karşılığı 60.105,30 TL ve 12.622,06 TL işlemiş yıllık %12 vade farkı alacağı ve 14.210,73 TL faizi ile birlikte toplam 86.938,09 TL’lik icra takibi yapıldığını, yapılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiğini, ödeme emrinin tebliğ alan davalı borçlunun 23/07/2014 tarihinde davacı şirkete herhangi bir borcu olmadığını iddia ederek yetkiye, borcun tamamına ve ferilerine itiraz ettiğini, davalı borçlunun yapmış olduğu itiraz soncu icra takibinin durduğunu, davalı borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı borçlunun icra takibi dayanağı sözleşme ve faturaya itiraz etmeyip yalnızca davacıya herhangi bir borcu olmadığını iddia ederek itirazda bulunduğunu, icra takibine konu edilen faturaların içeriğine, fatura konusu işin yapılıp yapılmadığı konusunda hiçbir itirazı olmayan davalını, bu faturalardan doğma alacağı her hangi bir ödeme belgesi de sunmadan dayanaksız olarak yaptığı itirazın tek amacının icra takibinin durdurarak zaman kazanmak amaçlı olduğunu, ayrıca davalının, kendilerine gönderilmiş bir ihtarname olmadığı ve davacı tarafından temerrüde düşürme olayının gerçekleşmediğinden bahisle vade farkı ile faiz istenemeyeceğine yönelik iddialarının kabul edilemez olduğunu, davalı tarafla imzalanan sözleşme gereğince ilgili olduğu çalışma döneminin son gününde düzenlenen faturayı 45 gün içerisinde ödemesi gerektiğini, fatura bedelini fatura tarihinden itibaren ödemeyen borçlunun, sözleşmenin sözleşmenin 6. maddesi gereğince fiili ödeme tarihine kadar işleyecek aylık %12 vade farkını ve yine sözleşme yasal düzenlemeler ve Yargıtay kararları gereğince anapara ve vade farkı toplamında işleyecek temerrüt faizini ödemesi gerektiğini, davalı tarafın vade farkı ve temerrüt faizine yönelik itirazları da usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın adresinin Ankara olduğu gerekçesi ile Gebze İcra Dairelerinin yetkili olmadığını, Ankara İcra Dairelerinin yetkili olduğunu iddia ettiğini, davacı şirketin ödeme zamanındaki adresinin Gebze olmasından dolayı Gebze İcra dairelerinin ve mahkemelerinde icra takibi yapılabileceğinden bahisle borçlu davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazının kaldırılması gerektiğini tüm bu sebeplerle davalı borçluların icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ihtilaflı fatura alacaklarında Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin görüşüne göre “borçlu akdi ilişkiyi reddettiğinden borçlunun ikametgahı mahkemesi yetkilidir” dendiğini, davalı şirketin ikametgahının Ankara olduğundan söz konusu davada ve icra takibinde Ankara İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle öncelikle yetki itirazlarının kabulünü ve davanın reddini talep ettiğini, ödeme emrinde belirtilen faturalardan kaynaklı borç şirketlerince alacaklı firmaya ödenmiş olup, şirketinin alacaklı olduğunu iddia eden tarafa böyle bir borcu bulunduğunu, bu nedenlerle davanın öncelikle yetki yönünden olmak üzere usul ve esastan reddine, davacının kötüniyetle icra takibinde bulunduğunu ve itirazın iptali davası açtığından davacının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kısmen kabulüne; Davalı hakkındaki Gebze 3. İcra Müdürlüğünün 2014/4338 E sayılı dosyasında, iş bu davalı borçlunun 60.105,30 TL dava konusu asıl alacak 11.416,45 TL vade farkı üzerinden itirazının iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, Asıl alacağın %20’si oranında 12.021,06 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Gebze İcra Dairesinin takibe konu alacak açısından yetkisiz olup yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Ticaret Mahkemesinin işbu dava açıdan görevli olmadığını, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, yapılan takipte hem vade farkı hem işlemiş faiz birlikte talep edildiğini, oysa söz konusu alacak için düzenlenen fatura ile alacağın TL’ye çevrilmiş olup alacak için ayrı ayrı hem vade farkı hem işlemiş faiz talep edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin kira sözleşmesi olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin vade farkını temerrüt faizi olarak değerlendirerek, vade farkı ile ticari temerrüt faizinin ayrı kavramlar olduğu, taraflar arasında sözleşmeyle kararlaştırıldığı takdirde, asıl alacağa sözleşmede kararlaştırılan vade farkının temerrüt faizinden ayrıca uygulanıp, yine asıl alacak ve vade farkı alacağına temerrüt faizi uygulanacağı yönünde yasaya ve Yargıtay kararlarına aykırı karar verdiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının görev itirazının yersiz ve hukuka aykırı olduğu, Sakarya Bölge Adliye mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen kararla ortada olduğunu, açılan davada da Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, davalının icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde, dava dosyasına sunduğu cevap dilekçesinde, icra takibine konu borcun aslına, dayanaklarına işlemiş vade farkı, işlemiş faiz, işleyecek vade farkı, işleyecek faize bir itirazı olmadığı halde, istinaf dilekçesi ile iddiasını ve savunmasını genişletmesine muvafakatlarının olmayıp, davalının iddia ve savunmasını genişletecek nitelikteki bu yöndeki istinaf sebeplerinin incelenmeksizin reddi gerektiğini belirterek; davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/10/2020 tarih, 2020/73 Esas – 2020/525 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, operatörlü vinç ile sunulan hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağa yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 08/10/2012 tarihli sözleşme ile davacının, davalıya ait beton bloğun teslim alınarak denize indirme işini üstlendiği, eldeki dava ile; edimin ifası sonrası sözleşme bedeli olarak kararlaştırılan miktardan bakiye kalan iş bedeli ve bu bedelin zamanında ifa edilmemesinden kaynaklanan vade farkı ile işlemiş faiz alacağının tahsiline yönelik Gebze 3. İcra Dairesinin 2014/4338 esası üzerinden davalı aleyhine başlatılan icra takibine, davalının süresi içerisindeki itirazı sebebiyle duran takibe yönelik davalı itirazın iptalinin talep edildiği, davalının ise, mahkemenin ve icra dairesinin yetkisine itiraz ederek borcun ödendiğini savunduğu, mahkemece, toplanan deliller uyarınca, işlemiş faiz alacağı dışındaki alacak kalemleri yönünden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Davalı istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davalı tarafından istinaf başvuru sebepleri, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğine göre görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olması, yetkili icra dairesi ve mahkemenin ikametgahının bulunduğu yer olması ve asıl borç ile ferilerine yöneliktir.
Bu kapsamda; tüzel kişi tacir olan tarafların arasında imzalanan 08/10/2012 tarihli sözleşme, davalıya ait 55 tonluk beton bloğun davacıya ait vinç ile denize indirilmesi işine yönelik olup, söz konusu vincin zilyetliği (feri zilyetliği) davalıya bırakılmamıştır. Davacı, edimini işvereni olduğu operatör aracılığı ile ifa etmiştir. Bir başka deyişle, vincin kullanımı ve kullanma ile birlikte yararlanma davalıya bırakılmadığından kira sözleşmesinin varlığından söz edilemeyecektir. Bu şekli ile taraflar arasındaki sözleşmenin kira sözleşmesi niteliğinde olmaması, uyuşmazlığın, operatörlü vinç ile alınan hizmetten kaynaklanması sebebiyle TTK’nın 4 .ve 5. maddeleri gereği Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden davalının bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, HMK’nın 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” Sözleşmeden doğan para borçlarının ifa yerini düzenleyen TBK’nın 89-(1) hükmüne göre ise; taraflar arasında aksine bir anlaşma bulunmaması halinde para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenir. Bu bağlamda, taraflar arasındaki sözleşmeye konu para alacağının alacaklısı olan davacının, ikametgahının dava ve icra takibinin bulunduğu Gebze ilçesi yargı sınırları içerisinde bulunması sebebiyle, davalının icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine dair itirazlarının da yerinde olmadığı, mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesinin usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmiştir.
Diğer taraftan, taraflar arasında sözleşmenin varlığı, davacı tarafından sözleşme ile üstlenilen edimin ifa edildiği çekişmesizdir. Uyuşmazlık, iş bedelinin (bakiye para borcunun) ifa edilip edilmediği ile davacının ifa edilmeyen borç sebebiyle vade farkı alacağı talep edip edemeyeceği üzerine olduğu, davalı takibe konu edilen borcun ödendiğini savunmuştur. Bu nedenle, borcun ödendiğini ileri süren davalı bunu ispat ile yükümlüdür. Davalı tarafından yargılamada ispata yarar delilin sunulamadığı, incelenen taraf ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, birbirini doğruladığı, bu nedenle, davacının iş bedeli bakiye alacağında haklı olduğu, davalı asıl alacağa itirazının haksız olduğu sonucuna varılmıştır.
Ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesinde, zamanında yapılmayan ödemeler sebebiyle belirtili oranlarda vade farkı alınacağı düzenlenmiş olup, anlaşma ile ortaya çıkan bu duruma göre; davacı herhangi bir ihtara başvurmaksızın vadesinde ödenmeyen para alacağı sebebiyle vade farkı talep edebilecektir. Bu hale göre; mahkemece vade farkı miktarına esas alınan 17/10/2016 tarihli bilirkişi raporunun, yöntemince hesabı içeren, taraf ve yargı denetimine elverişli olması sebebiyle hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
2-Davacı istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davacı tarafından istinaf başvuru sebebi mahkemece işlemiş faiz alacağına yönelik verilen ret kararına yöneliktir.
Bu bağlamda; muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; borçlu temerrüde düşmüş olur (BK 101. TBK 117. madde). Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda; takibe konu edilen fatura bedeli 33.040,00-Euro olup, bu miktara dair taraflar arasındaki sözleşme ve eklerinde peşinat kaydı yer almaktadır. Öte yandan bu kaydın bulunduğu yerde bakiye miktara dair ödeme tarihleri yer almakta, sözleşmenin 4. maddesinde ise, ödeme tarihine dair koşula bağlı ayrı bir düzenleme yer almaktadır. Bu hali ile ödeme tarihine dair kesin vade bulunduğunun kabulü mümkün görülmediğinden temerrüt faizi için davalının ihtarname ile temerrüde düşürülmesinin gerektiği, davacı tarafından takipten önce davalı temerrüde düşürülmediğinden temerrüt faizin takip tarihinden önce istenmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle mahkemenin işlemiş faiz alacağına yönelik kararında da isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, tarafların istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; tarafların İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 4.885,65 TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 1.222,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 3.663,25 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf edenler tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
9-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda miktarı itibariyle KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/11/2021
…
Başkan …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Katip …
¸e-imzalıdır
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*