Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/334 E. 2021/1999 K. 22.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/334 – 2021/1999
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/334
KARAR NO : 2021/1999

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :22/09/2020
NUMARASI :2019/346 Esas – 2020/353 Karar

DAVACI :TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ –
VEKİLİ :Av. ….
DAVALILAR :1-HAS ÖZEL GÜVENLİK, DANIŞMANLIK, EĞİTİM, ALARM CİHAZLARI VE SİSTEMLERİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ –
:2-ULUSOY ÖZEL GÜVENLİK HİZMETLERİ LİMİTED ŞİRKETİ –
VEKİLİ :Av. ….
DAVA :Rücuen Tazminat (Hizmet Alım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :19/08/2019

KARAR TARİHİ :22/11/2021
KR. YAZIM TARİHİ :06/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı kurum ile dava dışı işçi …’ın çalıştığı işyerini de kapsayan ihale sonucu sözleşme yaptığı davalı şirketler aracılığı ile güvenlik hizmeti aldığını, davacı idarenin alınan ürünlerin depolandığı yerlerin korunması amacıyla özel güvenlik hizmeti aldığını, güvenliği sağlanan depolardaki ürünlerin satılması sonucu güvenlik ihtiyacının sona erdiği için durumu o sırada sözleşmenin tarafı olan firmaya bildirdiğini, dava dışı işçi …’ın iş akdinin feshedildiğini, sözleşmeler kapsamında her tür yükümlülüğün diğer davalılarda olmasına karşın yasal haklarının ödenmediğini, … ile davacı kurum ve davalı şirketler aleyhine Sakarya 2. İş Mahkemesinin 2016/1019 Esas sayılı dosyası ile işe iade davası açıldığını, 2017/201 K. sayılı 05/06/2017 tarihli karar ile davanın aleyhe sonuçlandığını, mahkemenin, Has Özel Güvenlik Danışmanlık Eğitim alarm Cihazları ve Sistemleri Tic. Ltd. Şti ile Ulusoy özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. yönünden feshin geçersizliğine ve dava dışı işçi …’ın bu şirketlerdeki işin iadesine karar verdiğini, şirketin 14/12/2018 tarihli yazısı ilgiliyi işe başlatmayacağını bildirdiğini, ilam gereği ödenmesi gereken tazminattan müşterek ve müteselsilen sorumluluk olduğunu, herhangi bir icrai işlemle karşılaşmamak adına ilgiliye boşta geçen süre ve işe başlatmama tazminatı olan 15.206,23-TL, 16/01/2019 tarihinde davacı kurumca ödendiğini, belirterek davalı şirketler çalışanı dava dışı …’a ödenen toplam 18.416,83-TL’nin, 15.206,23-TL’sinin ödeme günü olan 16/01/2019, 3.210,60-TL’sinin ödeme günü olan 06/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket ile oluşturulan iş ortaklığı-iş ortaklıkları ile davacı kuruluş arasında bağıtlanan sözleşmelerde ya da bu sözleşmelere ilişkin teknik veya idari şartnamelerin hiçbirisinde işe iade davaları sonucunda, 4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesi çevresinde hükmedilecek ücret ve tazminata ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, davanın tamamen hukuka aykırı olarak ve haksız yere açıldığını, davacı kuruma ait temizlik işinin davalı tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, çalıştırdıkları işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik haklarıyla ilgili tazminatlarından sorumlu olduklarını ileri sürerek eldeki davayı açmış olduğunu, dava dışı işçinin ise iade davasının sonunda mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, ödenmesi gereken tazminatın bu eldeki davanın tarafları olan davacı ve davalıdan tahsiline karar verildiğini, icra takibi sonunda da davacı kurum tarafından mahkeme kararına konu tazminatın diğer işçi alacaklarıyla birlikte ödendiği tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkin olduğunu, davacının ödeme tarihinden itibaren yasal faiz talep olmasının usule ve kanuna aykırı olduğunu, böyle durumlarda ödeme tarihinden itibaren faiz istenemediğini, davacının faize faiz yürütülmesini talep olmasının da usul ve kanuna aykırı olduğunu, somut olayda davacı TMO’nun dava konusu alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep edemediğini belirterek hukuka aykırı olarak ve haksız yere açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın Kabulü ile 18.416,83-TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, hüküm tarihinde alınması gerekli 1.258,05-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 314,52-TL harç toplam mahsubu ile bakiye 943,53-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin oluşturdukları İş Ortaklığı/İş Ortaklıkları ile davacı kuruluş arasında bağıtlanan sözleşmelerde ya da bu sözleşmelere ilişkin teknik ve/veya idari şartnamelerin hiçbirisinde işe iade davaları sonucunda 4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesi çevresinde hükmedilecek ücret ve tazminata ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, bu davalar sonucunda hükmedilecek boşta geçen süre ücreti, işe başlatmama tazminatı, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden davacının davalı şirketlere yahut oluşturdukları ve/veya dahil oldukları İş Ortaklığı’na/İş Ortaklıklarına rücu edemeyeceğini, yerel mahkemenin, teknik şartnamenin/teknik şartnamelerin, hükümlerine yönelik değerlendirmeleri ve bu gerekçelere kabul kararının da kanuna ve konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararlarına ve Yargıtayın diğer kararlarına aykırı olduğunu, yerel mahkemenin kararının, yaptırılan bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen 28.04.2020 tarihli bilirkişi raporuna da aykırı olduğunu, somut olayda 4857 sayılı İş Kanununun 6/3 maddesinde yer alan 2 yıllık sürenin de geçtiğini, davanın davalı şirketler yönünden bu sebeple de reddine karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin dosya içeriğiyle ve hukukla uyarsız olan kararı faiz yönünden de kanuna ve usule aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının, faize faiz işletilmesi niteliğinde olduğunu, davalı şirketler yönünden davanın zamanaşımına uğradığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; dosya içeriğinde mevcut dilekçeler, bilirkişi raporları, emsal kararlar ve Yargıtay kararlarının istinaf nedenlerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve yine yerel mahkeme kararının olay ve yasaya uygun olduğunu gösterdiğini belirterek; istinaf başvurusunun reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/09/2020 tarih, 2019/346 Esas – 2020/353 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, mahkeme ilamı ile ödenen işe iade tazminatının davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan “Özel Güvenlik Hizmeti Alımına Yönelik Sözleşmesinin” yürürlükte olduğu dönemde, davalı yükleniciler bünyesinde davacı iş yerlerinde ürünlerin depolandığı yerlerin korunması işinde çalışan dava dışı işçi …’ın 13/08/2016 tarihinde iş akdinin feshi üzerine taraflar aleyhine Sakarya 2. İş Mahkemesi’nin 2016/1019 Esas sayılı dosyası ile işe iadesi davası açtığı, yargılama neticesinde hüküm altına alınan işe iade hükmünün infaz edilmemesi sebebiyle yine ilamda yer alan 15.206,23-TL tazminatın 16/01/2019 tarihinde, ferilerinin ise, Düzce 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9949 esas sayılı dosyasına 3.210,60-TL olarak 06/12/2018 tarihinde ödendiği, eldeki dava ile, ödenen bu miktarların taraflar arasındaki üst işveren-alt işveren ilişkisi kapsamında rücuen tahsilinin talep edildiği, mahkemece isteme konu edilen miktarın davalılardan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacı tarafından dava dışı işçiye mahkeme ilamına istinaden ödenen iş iade tazminat bedelinden davalıların sorumluluğunun varlığı ve miktarı üzerine olduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda, 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereğiyle teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumludur” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleriyle düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Somut olayda, taraflar arasında tanzim edilen20/07/2016 tarihli hizmet alım sözleşmesinin eki niteliğindeki Teknik Şartnamenin “Yüklenicinin Sorumluluk Esasları” başlıklı 5. maddesinde; İş, sosyal güvenlik ve diğer ilgili mevzuat uyarınca yüklenici istihdam edilen özel güvenlik görevlisinin işvereni olarak kabul edilecek ve mevzuattan doğan bütün borç ve yükümlülükler ile istihdam edilen tüm özel güvenlik görevlisinin özlük, yıllık ücretli izine ilişkin hakları ile ilgili Kanun ve bunlara ilişkin tüzük, yönetmelik ve tebliğlerle belirlenmiş tüm yükümlülükler, yükleniciye ait olduğunun belirtildiği, öte yandan Teknik Şartnamenin 6-(3) maddesinde ise, hizmet personelinin (kıdem tazminatı hariç olmak üzere) maaşları, yol, yemek, ödül, ceza, maaş artışı ve buna benzer tüm sosyal hakları ile iş hukuku mevzuatından belirtilen her türlü sorumluluk vergi, harcama işlemleri yüklenici tarafından sözleşme kapsamında yapılacağının belirtildiği, bu hali ile söz konusu düzenlemeler uyarınca, uyuşmazlığın giderilebilmesi için rücu istemine konu alacağının niteliğinin belirlenmesinin gerektiği, eldeki dava da; rücu istemine konu edilen işçilik alacağının işe iade tazminatına yönelik olduğu, dava konusu istemin kıdem tazminatı ödemesine dayalı olmadığı, bu nedenlerle teknik şartnamenin belirtilen hükümleri uyarınca işe iade tazminatından iç ilişki de davalıların sorumlu olduğu, alacağın talep tarihine uyarınca tabi bulunduğu genel zamanaşımı süresinin geçmediği, faiz başlangıç tarihinin istinaf edenin sıfatına göre, usul ve yasaya uygun olduğu, davalıların aksine yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; davalılar vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 2.516,10 TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 629,02 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 1.887,08 TL istinaf karar harcının davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf edenler tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda miktarı itibariyle KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/11/2021


Başkan ….
¸e-imzalıdır
….
Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*