Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/2253 E. 2022/367 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2021/2253
KARAR NO :2022/367

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :18/10/2021
NUMARASI :2021/753 Esas – 2021/815 Karar

DAVACI :… (T.C. NO: …) –
VEKİLİ :Av. … –
DAVALILAR :1-… (T.C. NO: …) –
2-… (T.C. NO: …) –

DAVA TÜRÜ :Tapu İptal – Tescil
DAVA TARİHİ :11/10/2021
KARAR TARİHİ :21/02/2022
KR. YAZIM TARİHİ :01/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalıların (baba bir anne ayrı olmak üzere) kardeş olduklarını, davacı ile davalıların, müteveffa babaları … tarafından temelleri atılan ticarî faaliyetlerini uzunca yıllar birlikte sürdürdüklerini, bu ticari faaliyetlerin temelde (ve hâlen de davalılar tarafından sevk ve idare edilen) aile şirketi olan Altıntaş Tur. ve Oto. Tic. Ltd. Şti. üzerinden ve yıllarca (kuruluş tarihi: 29/06/1993) sürdürüldüğünü, bir süre sonra Altınlas Oto. İnş. Nak. ve Pet. Ür. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kurulduğunu ve ticarî faaliyetlerine (25/02/2005 tarihinde) başladıklarını, temel aile şirketi olan Altıntaş Şirketi’ni günümüze kadar sevk ve idare eden (temsile yetkili ortakların), Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilecek kayıtlarla da sabit olacağı üzere 29/06/1993 – 09/06/1997 Muris … (tek başına), 09/06/1997 – 31/03/2006 Muris … ve davalı … (münferiden), 31/03/2006 – 12/01/2016 davalılar … ve … ile muris … (münferiden), 12/01/2016 – 12/10/2016 davalılar … ve … ile müvekkili davacı …, bu süreçte ‘çift imzayla temsil’ esası benimsenmişse de davacının herhangi bir işlemde imzası olmadığının değerlendirildiğini, 12/10/2016 ve hâlen davalılar … ve … (çift imza), 2016 yılına gelindiğinde, dava tarafları olan kardeşler arasındaki (gerçekte özlük / üveylikten kaynaklanan) anlaşmazlıkların ortaya çıktığını, davacının, gerek müteveffa (muris) … mirasçılıgından ve gerekse de temel aile şirketi olan Altıntaş Şirketi’nden uzaklaştırılmak istendiğini, davacının aile şirketi olan Altıntaş Şirketi’ndeki hisselerini devre mecbur kılındığını, dava tarafları arasında bir kısım anlaşmazlıklar çıktığını ve davacının, önce aileden ve akabinde de aile şirketinden tamamen soyutlanmaya başlandığını, bu bağlamda davacının ilk olarak, temel aile şirketi olan Altıntaş Şirketindeki ortaklık hissesi olarak sundukları protokol bağlamında davalılara devretmek zorunda bırakıldığını, “02/09/2016 tarihinde imzalayan müvekkili davacının, 1 (bir) gün öncesinde Beykoz 1. Noterliğine başvurduğunu ve 01/09/2016 tarihli 17049 yevmiye numaralı işlemle, 31/08/2016 düzenleme tarihli Hisse ve Varlık Devir Protokolü başlıklı 9 madde ve iki sayfadan ibaret taraflar …, … … ile danışman/şahit … ve şahit …’in olduğu, protokolü bugün 01/09/2016 tarihinde imzalayacağını, ancak işbu protokolü imzalaması halinde ciddi ve yüksek oranda hak kaybına uğrayacağını bildiğini, imzalamaması halinde de mevcut hukuk düzeninden dolayı da hak kaybına uğrayacağını, sözleşmeyi imzalaması halinde haklarından feragat etmiş olursa zararının çok büyük boyutta olacağını, söz konusu hu durumun irade özgürlüğünü fesada uğratan bir durum olduğunu, asgari olanı kurtarmak adına sözleşmeyi imzalamak zorunda olduğunu, sözleşmeyi inceleyip, aldatıldığını fark ettiğini, bu nedenle … ve …’a karşı fazlaya ilişkin dava talep ve haklarını saklı tutuğunu, fazlaya ilişkin talep ve haklarını korumak adına işbu beyanı noter huzurunda verdiği şeklindeki “saklı tutma beyanını” resmiyete kavuşturduğunu, noterlik işleminde vücut bulan bu beyanından da anlaşılacağı üzere, davacının söz konusu protokolü büyük bir baskı altında; psikolojik tacizler ve mirastan tamamen mahrum bırakılma tehditleri altında, imzalamadığı takdirde ileride miras haklarından, mevcut durumda da şirketlerdeki haklarından ve fiilen çalışmalarının asgari bile olsa karşılığını almaktan mahrum edileceği korkusuna maruz bırakıldığını, bu baskı, tehdit ve adeta psikolojik mobbing ortamında protokolü hiçbir pazarlık dahi edemeden imzalamak zorunda kaldığı için kısa bir zaman kazanıp bir çare olarak alelacele noterde saklı tutma beyanında bulunan davacının, gelinen süreçte ne denli haklı olduğunun ortaya çıktığını, davacı, müteveffa Muris (Baba) …’ın mirasından feragat etmeye zorlandığını, davacı, sadece aile şirketindeki hakları büyük ölçüde elinden alınarak aile şirketinden uzaklaştırılmakla yetinilmediğini, muris (baba) …’ın mirasından da mahrum bırakılmak istendiğini, nitekim 2017 yılma geldiğinde (o dönemde baba …’ın henüz sağ olduğunu) davacıdan bu defa muris …’ın mirasından feragat etmesinin istendiğini, davacının, o süreçte mezkûr mirastan feragat sözleşmesini (yine büyük hak /kaybına uğrayacağı için) imzalamaktan imtina ettiğini, daha doğru bir ifade ile davalıların bu konudaki taleplerini savuşturduğunu ve ötelediğini, bir süre sonra davalıların bu konudaki ısrarlarının sona ermişse de, davalıların bu ısrarlarından neden vazgeçtiklerini, babaları … vefatı ertesinde anlaşıldığını, zira davalıların, babaları (müşterek muris) …’ın çok büyük bir maddî değeri olan malvarlığı değerlerini (emanetçi malikleri kullanmak suretiyle) kendilerine mal ettiklerini, bu hususlara ilişkin olarak davalılar (veya da niteliği gereği emanetçi malikler) aleyhine açtıkları davalarının derdest olduğunu, davalıların 2016 yılı itibariyle takındıkları tavır ve nihayet muris (müşterek baba) …’ın vefatı ertesinde, murisin malvarlığı değerlerinin terekede yer almadığının görülmesi ve sebebinin merak edilmesi üzerine bir kısım araştırmalara girişen davacının, davalıların aile şirketi olan Altıntaş Şirketi’nin sevk ve idaresi noktasında bir kısım akçeli işlere girdiklerini müşahade ettiğini ve en önemlisi davalıların “temsile yetkili” oldukları süreçte, şirket gelirlerini kendilerine mal etliklerini ve şirkete ait paralarla kendilerine bir kısım taşınmaz mallar satın aldıklarını anladıkları ve bu olguyu büyük bir üzüntü ile tespit ettiklerini, nitekim bu süreçte her bir davalının edindiği anlaşılan taşınmaz malların (halihazırda taraflarınca tespit edilebilenlerinin ) davalılardan … için Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Hacı Halil mahallesi, 176 ada 119 parsel sayılı taşınmaz (Anı Otel binası), Kocaeli ili, (Sebze ilçesi, Mustafapaşa mahallesi, 33 ada 142 parsel sayılı taşınmazda kâin 6 numaralı bağımsız bölüm (Stad arkası, Opet yanı daire), Kocaeli ili Gebze ilçesi Hacıhalil mahallesi, 892 ada 3 parsel sayılı taşınmazda kâin 3 numaralı bağımsız bölüm, Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Osmanyılmaz mahallesi, 449 ada 36 parsel sayılı taşınmazda kâin 17 numaralı bağımsız bölüm, davalılardan … için Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Sultanorhan mahallesi, 439 ada 41 parsel sayılı taşınmaz (Ramada Otel binası) Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Güzeller mahallesi, 661 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesi (Çeşme market yanı), Kocaeli ili, Körfez ilçesi, Himmetli Köyü, 1440 parsel sayılı taşınmaz, Kocaeli ili, Dilovası ilçesi, Demirciler mahallesi, 2048 parsel sayılı taşınmaz, İstanbul ili, Pendik ilçesi, Kurtköy mahallesi, 7288 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kâin 20 numaralı bağımsız bölüm, Kocaeli ili, Derince ilçesi, Geredeli mahallesi, 4705 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, temel aile şirketi olan Altıntaş Şirketi’nin, her ne kadar bir sermaye şirketi ise de sonuçta geleneksel değerler ve aile fertlerinin büyük gayret ve fedakar çalışmaları ile kurularak büyütülmüş bir şirket olduğunu, bu nedenle, şirketler hukuku gereği olarak (genel kurul yapılması, sermaye artırımı vb.) bir kısım usuli işlemler (kağıt üstünde) ikmal edilmişse de, baba ile dava tarafları olan oğullar arasında (olması gereken “güven ” ilişkisi bağlamında şirket gelir – giderlerinin takip edilmeyip, gelirlerin şirketin olağan harcamaları ve büyümesi için kullanıldığının düşünüldüğünü, ne var ki gelinen süreçte, şirketi temsil ve ilzama yetkili olan davalıların şirket gelirlerini ve bu gelirler ile elde edilen malvarlığı unsurlarını, hukuka aykırı yol ve yöntemlerle kendilerine mal ettiklerinin ayan beyan ortaya çıktığını, davacının, 2016 yılı itibariyle şirket dışına çıkarıldığı süreçte “gerçekte şirket malvarlığında olması gereken” ve fakat davalıların tevdi edilen “şirketi temsil ve ilzam” yetkisini kötüye kullanmaları sonucunda kendilerine malettikleri taşınmaz malların varlığını, muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve hükmen tescil davalarının açılması sürecinde öğrendiklerini, bu haliyle şirketi olması gereken malvarlığı değerinin çok altında bir envanter esas alınmak suretiyle, yani davacıya ödenmesi gereken bedellerin çok altında bir edim karşılığında “Hisse Devir Protokolü” başlıklı belgenin, davacıya imzalatılmış olduğunu, hukukun bu haksızlığa ve kötü niyete sessiz kalmasının veya cevaz vermesinin asla düşünülemeyeceğini, şirketi “temsil ve ilzam” yetkisini elinde bulundurulan davalıların, şirket tüzel kişiliğini de aracı yapmak suretiyle, hem kendilerine tevdi edilen yönetim yetkisini kötüye kullandıklarının hem de kanundan doğan borçlarını ihlâl ettiklerinin açık ve tereddütsüz şekilde ortada olduğunu, nitekim davalıların, Hisse Devir Protokolümün akdedilmesi sürecinde de şirket gelirleri ile elde ettikleri malvarlığı değerlerini gizlemeye devam ettiklerini, bu bağlamda davacının da bahsi geçen Hisse Devir Protokolü’nü kendisinden hile ile gizlenen malvarlığı değerlerini bilmeden imzaladığını, Hisse Devir Protokolü bağlamında davacıya teslim edilmeyen malvarlığı değerlerine ilişkin davacının hakkı olandan çok daha azı teklif edilmiş olmasına rağmen beyanıyla imzaladığını, ne var ki davalıların, söz konusu Ek-3 protokolden doğan yükümlülüklerini dahi yerine getirmediklerini, mezkûr protokol bağlamında davacı lehine tescil ve anahtar teslim suretiyle devredilmesi gereken Kocaeli ili, Gebze ilçesi Osmanyılmaz mahallesi, 440 ada 644 parsel sayılı taşınmazda kâin 1 (bir) adet dubleks bağımsız bölüm ile iki adet (2+1 niteliğindeki) bağımsız bölümü davacı lehine tescil ettirdiklerini, anahtar teslim suretiyle ve iskân ruhsatları da alınmış şekilde zilyetliği davacıya verilmesi gereken bu bağımsız bölümlerin kat irtifakı / kat mülkiyeti tapu bilgileri taraflarınca bilinmediğini, bu bağlamda işbu taleplerine ilişkin bağımsız bölüm bilgilerini, tapu kayıtlarının celbi akabinde netleştireceklerini, esasen söz konusu protokolün yapılmasından kısa bir süre sonra davacıya 644 parsel sayılı taşınmazdaki 3 (üç) bağımsız bölümün değil de, Gebze Sanayi’de bulunan bir adet dükkânın (işyerinin) verileceğinin söylendiğini ve fakat Sanayide bulunan dükkânın da müvekkili davacıya verilmediğini, Sanayi’de bulunan dükkânın davacıya verileceğine ilişkin yazılı belge olmadığı için talebin 644 parsel sayılı taşınmazdaki 3(üç) adet bağımsız bölüme hasredildiğini, bu bağlamda huzurdaki ilk taleplerinin Hisse Devir Protokolünün İfası zımnında yukarıda zikredilen malvarlığı değerlerinin davalılar adına olan tescillerinin iptali ile bu malvarlığı değerlerinin davacı adına tescil edilmesine ilişkin olduğunu, yukarıda da ifade ettikleri üzere gelinen süreçte, davalıların şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları dönemde, bir kısım şirket gelirlerini kendilerine mal ettikleri ve bu gelirlerle yukarıda bilgileri verilen taşınmazları kendi adlarına tescil ettirdiklerini, davalıların hem kendilerine duyulan güveni suistimal ettiklerinin hem de şirketi temsil ve ilzam noktasında kendilerine verilen yetkiyi kötüye kullandıklarının açık olduğunu, davalıların kanuna ve taraflar arasındaki vekâlet ilişkisine aykırı olan bu eylemlerinin o dönem şirket ortağı olan davacının zararına yol açtığının da ortada olduğunu, esasen davalıların o dönem ki şirket gelirlerini kendilerine mal etmeleri bağlamında, bu taşınmazların gerçekte şirkete iadesi lazım gelmekte ise de, davacının söz konusu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan çıktığı nazara alındığında zararlandırıcı eylemin, doğrudan müvekkili davacının şahsında doğduğunun açık olduğunu, bu bağlamda, huzurdaki davadaki ikinci taleplerinin, şirket gelirleri ile elde edilmekle davalıların malvarlığında bulunan taşınmazların tespiti ve bu taşınmazların dava tarihindeki değerinin, davacının ortaklıktan çıktığı dönemdeki hisse oranına tekabül eden kısmının tazminat niteliği ile müvekkili davacıya ödenmesi olduğunu, zorunlu arabuluculuk müessesesine başvurulmuşa da sonuç alınamadığını, tüm bu nedenlerle, Hisse Devir Protokolü’nün gereği olarak davacıya teslim ve lehine tescil edilmesi gereken, Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Osmanyılmaz mahallesi, 440 ada 644 parsel sayılı taşınmazda kâin 1 (bir) adet dubleks ve 2 (iki) adet (2+1 niteliğindeki) bağımsız bölümün davalılar lehine olan tescillerinin İptali ile bu bağımsız bölümlerin davacı adına tesciline, taleplerinin bir şekilde kabul görmemesi veya mevcut taşınmazların davacı adına tescilinin mümkün olmaması varsayımında, mezkûr taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerlerinin (belirsiz alacak davası niteliği ile) şimdilik 5.000,00-TL’sinin (ticarî işler İçin uygulanan faizi ile birlikte) davalılardan müteselsilen tahsil edilerek müvekkili davacıya ödenmesine, davalıların şirket gelirlerini kendilerine maletmeleri sonucu ile kendi nam ve hesaplarına iktisap ettikleri, … İçin Kocaeli ili, Gebze ilçesi. Hacı Halil mahallesi, 176 ada 119 parsel sayılı taşınmaz (Anı Otel binası), Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Mustafapaşa mahallesi, 33 ada 142 parsel sayılı numaralı bağımsız bölüm (Stad arkası, Opet yanı daire), Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Hacıhalil mahallesi, 892 ada 3 parsel sayılı numaralı bağımsız bölüm, Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Osmanyılmaz mahallesi, 449 ada 36 parsel sayılı numaralı bağı m si2 bölüm, Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Sultanorhan mahallesi, 439 ada 41 parsel sayılı taşınmaz. (Ramada Otel binası) , Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Güzeller mahallesi, 661 ada 2 parsel sayılı taşınmazın l/j hissesi (Çeşme market yanı), Kocaeli ili, Körfez ilçesi, Himmetli Köyü, 1440 parsel sayılı taşınmaz, Kocaeli ili, Dilovası ilçesi, Demirciler mahallesi, 2048 parsel sayılı taşınmaz, İstanbul ili, Pendik ilçesi, Kurtköy mahallesi, 7288 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kâin 20 numaralı bağımsız bolüm, Kocaeli ili, Derince ilçesi, Geredeli mahallesi, 4705 parsel sayılı taşınmaz, mahkemece yapılacak ekonomik ve sosyal durum araştırması akabinde aynı şekilde iktisap edildikleri ortaya çıkması muhtemel sair taşınmazların, Hisse Devir Protokolünün akdedildiği tarihteki davacının hisse oranına tekabül eden kısmının, işbu davanın açıldığı tarihteki rayiç değerlerinin (belirsiz alacak davası niteliği ile) şimdilik 2.500,00-TL’sinin davalı …’tan ve 2.500,00-TL’sinin de davalı …’tan (ticari işler için uygulanan faiziyle birlikte) alınarak müvekkili davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Açılan davada HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, istinaf incelemesi doğrultusunda kaldırılması gerekmekte olduğunu, davacı Ek-3 olarak sunulan Hisse Devir Protokolü’nü, hakkı olandan çok daha azı teklif edilmiş olmasına rağmen Ek-4 ihtirazî kayıt beyanıyla imzalamış olduğunu, davalıların, söz konusu Ek-3 protokolden doğan yükümlülüklerini dahi yerine getirmemiş olduklarını, mezkûr protokol bağlamında davacı lehine tescil ve anahtar teslim suretiyle devredilmesi gereken Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Osmanyılmaz mahallesi, 440 ada 644 parsel sayılı taşınmazda kâin 1 (bir) adet dubleks bağımsız bölüm ile iki adet (2+1 niteliğindeki) bağımsız bölümünün davacı lehine tescil ettirmemiş oldukların, TTK`nın 4. maddesi uyarınca tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Ticaret Kanunu`nda düzenlenmiş olan hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağını, aynı Kanun`un 5. maddesinde ise ticari davaların dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinde görüleceğini ve Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunu, hüküm altına alınmış olduğunu, bu durumda, yukarıda anılan hüküm uyarınca işbu dava, mutlak ticari dava olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına girmekte olduğunu, bu bağlamda huzurdaki davadaki ilk taleplerinin Ek-3 olarak sundukları Hisse Devir Protokolü’nün ifası zımnında malvarlığı değerlerinin davalılar adına olan tescillerinin iptali ile bu malvarlığı değerlerinin davacı adına tescil edilmesine ilişkin olduğunu, uyuşmazlık şirketler hukukundan kaynaklı olup dava konusu şirketlerin hisse devri ve mal paylaşımına ilişkin olduğunu, dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlık mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan dosyaya bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2021 tarih, 2021/753 Esas – 2021/815 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, limited şirket hisse devrinden kaynaklanan tapu iptal – tescil/tazminat istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince; davanın mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, TMK. hükümleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında TTK. hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir ticari uyuşmazlık bulunmadığı, davanın tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, şirketler hukukundan kaynaklanan ve TTK’ndaki hükümlere göre açılmış bir dava olmadığı, şirket yöneticisinin hukuki sorumluluğuna yönelik bir dava da olmadığı, netice olarak ortada ortaklık hakkından ve ilişkisinden kaynaklanan bir dava bulunmadığı değerlendirildiğinde işbu davada görevli Mahkemenin Gebze Nöbetiçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılmakla; HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK’nın 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren Yasanın 5/3. maddesi gereği Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Somut olayda; dava, taraflar arasında noter huzurunda düzenlenen limited şirket hisse ve varlık devir protokolü gereğince tapu iptali ve tescil, kabul edilmediği taktirde tazminat ve şirket yöneticilerinin sorumluluğu nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Limited şirket hisse devri ve şirket yöneticilerinin sorumluluğu TTK’da düzenlenmiş olup, doğacak uyuşmazlıklar TTK’nın 4. ve 5. maddeleri gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu itibarla, mahkemece yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 3 353/1-a.3 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.3 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2021 tarih, 2021/753 Esas ve 2021/815 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davalının diğer istinaf nedenlerinin kararın kaldırılması nedenine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.21/02/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*