Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/2151 E. 2022/1986 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2151
KARAR NO : 2022/1986

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2021
NUMARASI : 2019/470 Esas – 2021/723 Karar

DAVACI :… (T.C. No: …) – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
: Av. …- …
DAVALI : ARK ASANSÖR MAKİNA VE MOTOR SANAYİ TİCARET A.Ş – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
: Av. … – …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/07/2019

KARAR TARİHİ : 11/11/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 02/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu yetki itirazının hukuki aykırı olduğunu, davalı tarafın icra takibinde Bakırköy 15. İcra Müdürlüğü’nün yetkisine itirazında yetkili icra dairesini İstanbul Anadolu İcra Daireleri olarak gösterdiğini, davalı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yer Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarından da anlaşılacağı üzere … adresi olup, Gebze İcra Dairelerinin yargı yetkisi alanında olduğunu, davalı tarafın yetki itirazında yetkili icra dairesini usule ve yasaya uygun olmayan bir biçimde beyan ettiğini, davalı tarafın takip konusu borca yapmış olduğu itirazın hukuka aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini, müvekkili ile davalı arasında bakır ve demir hurda alışverişine dayanan ve uzun süredir devam eden ticari bir ilişki bulunduğunu, müvekkili tarafından davalı şirkete 15 adet fatura üzerinden toplamda 413.929,16.-TL değerinde mal satıldığını, bu faturaların davalı şirket yetkilileri tarafından imza altına alındığını ve faturalara yasal süreleri içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmadığını, buna rağmen davalı şirket tarafından faturalara ilişkin bir ödeme de yapılmadığını bu sebeple; davalarının kabulü ile; Bakırköy 15. İcra Müdürlüğü’nün 2019/7102 Esas sayılı takip dosyasında yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itirazda bulunan davalı aleyhine takip konusu alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça hukuken geçerli bir icra takibi başlatılmadığından huzurdaki dava ile işin esasına girilmesinin mümkün olmadığını, şartları oluşmayan davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın, müvekkili şirket aleyhine Bakırköy 15. İcra Müdürlüğü’nün 2019/7102 Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlattığını, taraflarınca işbu icra takibinde yetkiye ve borca itiraz edildiğini ancak davacı tarafın yetki itirazlarına rağmen arabuluculuk başvurusunu yine Bakırköy Adliyesi Arabuluculuk Bürosuna yaptığını, taraflarınca arabulucunun yetkisine de itiraz edildiğini, bunun üzerine dosyayı inceleyen Bakırköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/808 Esas, 2019/898 Karar sayılı kararı ile taraflarınca delil sunulmadığı gerekçesiyle itirazlarının reddine karar verildiğini ve dosyanın yeniden Bakırköy Arabuluculuk Bürosuna gönderildiğini, taraflar arasında yapılan görüşmenin anlaşmama ile sonuçlandığını, davacı tarafça yetkili icra dairesinde geçerli bir icra takibi başlatılmamış olduğundan geçersiz icra takibine dayanarak itirazın iptali davası açmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin davacı tarafa hiçbir borcu olmadığı gibi cari hesaplarında asıl olarak müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunu, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında süregelen bir ticari ilişki olduğunu ancak davacı tarafın iddia ettiği gibi ödenmeyen bir fatura alacağının bulunmadığını bu sebeple; huzurdaki davada geçerli bir icra takibi olmadığından ve geçersiz icra takibine ilişkin itirazın iptali istenemeyeceğin davanın usulden reddine, müvekkili şirketin davacı tarafa hiçbir borcu olmadığından davanın esastan reddine, bir alacak olsa dahi icra inkar tazminatı şartları oluşmadığından dolayı icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… davanın kabulüne, davalı borçlunun Bakırköy 15. İcra Müdürlüğü’nün 2019/7102 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, Davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu asıl alacağın %20’si olan 82.785,83.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça hukuken geçerli bir icra takibi başlatılmadığından istinaf konusu dava ile işin esasına girilmesi mümkün olmayıp şartları oluşmayan davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, davacı taraf Bakırköy İcra Müdürlüklerinde başlattığı icra takibine ilişkin itirazın iptali davasını Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinde açamayacağı nitekim müvekkil şirketin adresi Gebze/Kocaeli sınırları içerisinde olup yetkili icra müdürlükleri Gebze İcra Müdürlükleri olduğunu, geçersiz icra takibine dayanarak itirazın iptali davası açması mümkün olmayıp davanın usulden reddi gerekeceği Yargıtay kararları ile de sabit bulunduğunu, dava konusu takibe konu faturalarda teslime ilişkin imzaların yer aldığı iddia edilmişse de teslime ilişkin iddia edilen …’ın imzalarını ve mal teslimine dair işlemini kabul etmediklerini, bu faturalardaki isim ve imzalar kesinlikle müvekkil şirket tarafından yetkili kimselerce atılmadığını, davacı taraf ile müvekkil şirket arasında öteden beri süregelen bir ticari ilişki mevcut ancak davacı tarafın iddia ettiği gibi ödenmeyen bir fatura alacağı bulunmadığını, 14/01/2019 tarihli yazıda davacı şirket belirtilen faturaların KDV açığına istinaden alındığını açıkça beyan ettiği, bu durum davacı tarafından keşide edilen her faturanın neticesinde mal/hizmet teslimi söz konusu olmadığını gösterdiğini, davacı taraf her ne kadar söz konusu faturalara süresinde itiraz edilmediğini iddia etse de bu durum tek başına alacağın varlığını ispata yeterli olmadığı gibi borcu kati suretle kabul ettikleri anlamına gelmeyeceğini, faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve malın teslimi veya hizmetin tamamlandığını kanıtlaması gerektiğini, konuyla alakalı Yargıtay kararlarını incelendiğinde görüleceği üzere salt faturanın tebliğ edilmiş olması ve 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmemiş olması malın teslimine veya hizmetin görüldüğüne kanıt olamayacağını, kabul anlamına gelmemekle bir alacağın olduğu kabul edilse dahi icra inkar tazminatı şartları oluşmadığından bu talebin reddi gerektiğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın itirazlarının reddi ile yerel mahkeme tarafından verilen hukuka ve yasaya uygun kararın onanması talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 23/09/2021 tarih, 2019/470 Esas – 2021/723 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; satım sözleşmesi nedeni ile davacı satıcının, davalı alıcı tarafından ödenmeyen fatura alacağı için başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı tarafından davalı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davalının ödemediğini iddia ettiği faturalar nedeniyle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından başlatılan icra takibine itiraz edildiği, itiraz üzerine duran takibin devamı için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan, Bakırköy 15. İcra Müdürlüğü’nün 2019/7012 Esas sayılı icra dosyasının incelemesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 413.929,16.-TL alacak için ilamsız takip yolu ile icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya tebliği üzerine davalı vekilinin süresinde borca, ferilerine ve yetkiye itiraz ettiği, Bakırköy 15. İcra Müdürlüğü’nce itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Dosya arasına alınan 09/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalının 2018 ve 2019 yılı yasal ticari defter kayıtlarında, taraflar arasında “Hurda Alüminyum, Kalay, Bakır, Kızılsarı Malzeme “almak satmak üzere bir ticari ilişkinin var olduğunun görüldüğünü, davalı tarafın yasal ticari defterlerinin tasdiklerini kanuni süreleri içerisinde yaptırıldığının tespit edildiğini, dosyada mevcut 20/05/2019 tarihli Arabuluculuk tutanağına göre; tarafların yapılan görüşmelerde uygun bir anlaşma zeminine varamadıklarının anlaşıldığını, Uluçınar Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün dosyaya sunduğu 14/01/2020 tarihli E.5824 sayılı müzekkere yazı cevaplarının incelenmesinde; davalı (ARK Asansör Makine ve Motor San.Tic.A.Ş)’nin 2019/01-02-03-04 aylarında Uluçınar Vergi Dairesine verdiği form BA (mal alış) bildirimlerde, Davacıdan 2019/01 döneminde 1 adet belge karşılığı 30.820.-TL tutarında, 2019/02 döneminde 4 adet belge karşılığı 61.750.-TL tutarında, Davacıdan aldığı faturaları beyan edildiğinin görüldüğünü, 2019/03 ve 04 döneminde davacı ile ilgili bir beyan olmadığını, davalı (ARK Asansör Makine ve Motor San.Tic.A.Ş.)’nin 2018 yılında Uluçınar Vergi Dairesine verdiği form BA (mal alış) bildirimlerde; Davacıdan 2018 yılında 18 adet belge karşılığı 585.307.-TL tutarında davacıdan aldığı faturaların beyan edildiğinin görüldüğünü, davalının 2018 ve 2019 takvim yılı yasal defter ve kayıtlarında yer alan kayıtlara töre; davacının 2017 yılından 22.060,50,-TL davalıdan alacaklı devir ettiğini, davacının 2018 ve 2019 takvim yılında 23 adet fatura karşılığı 757.703,58.-TL tutarında faturalar düzenlediğini, davalının 2019 yılında davacı tarafa 2 adet 322.450,50.-TL tutarında iade faturalar düzenlediğini, davalının, davacıya 2018 ve 2019 takvim yılında toplam 544.680.-TL tutarında çeklerle ödeme yapmış olup, söz konusu çeklerin toplam 37.450.-TL tutarının karşılıksız çıkması sonucu davalı tarafa iade edildiğini, buna göre; davacı (22.060,50 + 757.703,58 – 322.450.50 – 544.680 + 37.450) = 49.916.42.-TL davalıya borçlu olduğu şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Dosya arasına alınan 09/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı …’ın dosyaya sunduğu 2018 yılı defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin yasal süre içerisinde yapılmış olduğunu, 2019 yılı defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süre içerisinde yapılmış olduğunu, ancak 2019 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılmamış olduğunun görüldüğünü, bu nedenle davacı tarafın 2019 yılı yevmiye defteri üzerinden yapılan incelemeleri kendisi lehine delil olarak kabul edilmesinin değerlendirmesinin Mahkemeye ait olduğunu, dosyada mevcut 20/05/2019 tarihli arabuluculuk tutanağına göre; tarafların yapılan görüşmelerde uygun bir anlaşma zeminine varamadıklarının anlaşıldığını, davacı tarafın davaya sunduğu davacının İkitelli Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne beyan ettiği Form BA (mal alım) ve BS (mal satış) bildirimlerinin incelenmesinde, davacının, davalıya 2018 ve 2019 yılında toplam 26 adet belge karşılığı, 798.442.-TL tutarında satış yaptığını BS (mal satış) bildirimi ile beyan ettiğini, davacı (…)’ın 2018 ve 2019 yılında İkitelli Vergi Dairesine verdiği form BA(mal alım) bildirimlerde, davalı dan mal alımı yaptığına dair herhangi bir beyanı olmadığını, davacının 2018 ve 2019 takvim vılı yasal defter ve kayıtlarında yer alan kayıtlara göre, davacının 2017 yılından 120.060,50 TL davalıdan alacaklı devir ettiğini, davacının, davalıya 2018 ve 2019 takvim yılında toplam 26 adet fatura karşılığı 882.246,58 TL tutarında faturalar düzenlediğini, davalının, davacıya 2018 ve 2019 takvim yılında toplam 642.680.-TL tutarında ödeme yapmış olup, söz konusu ödeme yapılan çeklerin toplam 72.450.-TL tutarının karşılıksız çıkması sonucu davalı tarafa iade edildiğini, buna göre; davacının (120.060,50 + 882.246,58 -642.680 + 72.450 ) = 432.077.08.-TL davalıdan alacaklı olduğu şeklinde görüş bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Dosya arasına alınan 02/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının düzenlediği faturaların, davacı ve davalı tarafların ticari defter kayıtlarının karşılaştırılması sonucunda, davacının düzenlediği toplam tutarı 124.543,00.-TL olan üç faturanın davalı tarafın defter kayıtlarında mevcut olmadığı, davalının düzenlediği toplam tutarı 322.450,50.-TL olan iki iade faturasının davacı tarafın defter kayıtlarında olmadığı, davacının defter kayıtlarında; Davacı tarafın davalıdan 120.060.50.-TL alacaklı olarak 2017 yılından devir ettiğini, davalının defter kayıtlarında; davacı tarafın davalıdan 22.060.50.-TL alacaklı olarak 2017 yılından devir ettiğini, buna göre: 2017 yılı devir tutarında gözüken davacı ve davalı kayıt farkının 98.000,00.-TL fark 98.000.00.-TL tutarın, davalının davacıva 2017 yılı içerisinde verdiği çekleri, davalının çekleri 2017 yılında teslim tarihinde işlediği, davacının ise çeklerin vadesinin 2018 yılı olduğundan vade tarihinde kayıt altına aldığının anlaşıldığını, 2019 takvim yılı itibariyle; davacının yasal ticari defter kayıtlarında, davacının, davalıdan 432.077,08.-TL alacaklı olduğu, davalının yasal ticari defter kayıtlarında, davacının, davalıya 49.916,42.-TL borçlu olduğu, davalının kayıtlarında olup, davacının kayıtlarında olmayan 04/04/2019 tarih 375586 fatura nolu, 203.576,00.-TL tutarlı ve 15/04/2019 tarih 375607 fatura nolu, 118.874,50.-TL tutarlı davalının düzenlediği toplam 322.450.50.-TL tutarlı iade faturalarının; kaydı dikkate alındığında;(432.077.08 -322.450.50) = 109.626.58.-TL davacının, davalıdan alacaklı olacağı, davacının kayıtlarında olup, davalının kayıtlarında olmayan 21/03/2019 tarih 22546 fatura nolu 16.048,00.-TL tutarlı, 22/03/2019 tarih 22547 fatura nolu 10.030,00.-TL tutarlı ve 25/03/2019 tarih 22548 fatura nolu 98.465,00.-TL tutarlı davacının düzenlediği toplam 124.543.00.-TL tutarlı faturaları ile davacının kayıtlarında olup davalının kayıtlarında olmayan, 10/05/2018 tarihli davacı defter kayıtlı 35.000.00.-TL çek iadesi dikkate alındığında, (49.916.42 – 124,543.00 – 35.000.00) =109.626.58 TL davacının, davalıdan alacaklı olacağı, davacının düzenlemiş olduğu ve dosyaya sunulan 15 adet irsaliyeli faturaların davalı tarafça teslim alındığının tespit edildiği şeklinde görüş bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Somut davada, ilk derece mahkemesince; davacı taraf ticari defterlerinde takip konusu edilen 15 adet faturanın tamamının işlendiği, davalı taraf ticari defter ve kayıtlarında takip konusu edilen 15 faturadan ilk 12 sıradaki faturaların tamamının işlendiği ve bu 12 fatura için BA formu verilerek mal alış bildiriminde bulunulduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarında yer alan ve davalının ticari defter ve kayıtlarında yer almayan 21/03/2019 tarih 22546 fatura nolu 16.048,00.-TL tutarlı, 22/03/2019 tarih 22547 fatura nolu 10.030,00.-TL tutarlı ve 25/03/2019 tarih 22548 fatura nolu 98.465,00.-TL olmak üzere davacının düzenlediği toplam 124.543.00.-TL tutarlı faturalar için davacı tarafça imzalı irsaliye sunulduğu, imzayı atan kişinin davalı şirket çalışanı … olduğu, bu kişinin tanık olarak alınan beyanında imzasını kabul ettiği ve sevk irsaliyelerine konu malların teslim alındığını belirttiği, netice olarak davacı tarafından takip konusu edilen faturalardan 12’sinin itirazsız olarak davalı ticari defter ve kayıtlarına alınması, diğer üçünün içeriği malların sevk irsaliyesi ile teslim edildiğinin ispatlanması karşısında, takip konusu edilen 15 faturadaki malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerektiği, davalı tarafça düzenlenen iade faturaları ile davacıya herhangi bir mal teslimi yapılmadığı, mal teslimine dair bir iddiada bulunulmadığı ve bu konuda delil sunulmadığı, davacının ticari defter ve kayıtlarında bulunup davalının ticari defter ve kayıtlarında bulunmayan 35.000,00.-TL tutarlı çekin bankaya iade edildiği, bu çekle ödeme yapıldığına dair davalı tarafça herhangi bir iddiada bulunulmadığı, netice olarak davacının takip konusu edilen faturalardan dolayı davalıdan alacaklı olduğu, davacının davasını ispat ettiği anlaşılmakla; davanın kabulüne, alacak likit olup davalı borçlu itirazında haksız bulunduğundan, davalının %20 oranında icra-inkar tazminatına hükmedilmesine şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, hukuki değerlendirme ve varılan sonucun yerleşik Yargıtay İçtihatlarına ve Daire’mizin uygulamalarına da uygun olduğu, yapılan tahkikatın yeterli ve ilk derece mahkemesi gerekçesinin davalının istinaf nedenlerini karşılar nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, davalının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Öte yandan,
6100 sayılı HMK’nin 6.maddesi hükmü uyarınca kural olarak yasada aksine hüküm bulunmadıkça davanın açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesi yetkili ise de, davacının istemi para alacağı olduğuna göre Türk Borçlar Kanunu 89. (eski BK’nın 73.) maddesi gereğince para borcu alacaklıya götürülerek ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, davacının yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir(Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21/06/2017 tarih, E.: 2015/26933, K: 2017/7823 nolu ilamı).
İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır (HGK.’nun 28/03/2001 gün ve … E. 2001/311 K.; 20/03/2002 gün ve 2002/13-241 E.,2002/208 K.).
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Üstündağ, S: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102)” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 27.11.2013 gün 2013/1606 K. sayılı kararı)
İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK.’nun 50. maddesinin yollaması ile HMK. genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK.’nun 6. maddesine göre, genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı Kanun’un 10. maddesine göre ise, sözleşmeden doğan takiplerde, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkilidir. Bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Takip, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Takibin konusu para borcu olduğunda ise, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK.’nun 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir.
Somut olayda; icra takibine konu alacağın satım sözleşmesinden doğan para alacağı olduğu, takibin konusu para borcu olduğundan, davacının para alacağı için davalı aleyhine Bakırköy 15. İcra Müdürlüğünde icra takibi başlatmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı ayrıca davalının adresi Dilovası/Kocaeli olup Gebze İcra Müdürlüğü sınırları içerisinde kaldığı cevap dilekçesinde de bu durumun belirtildiği ancak itiraz dilekçesinde yetkili icra dairesinin doğru olarak gösterilmediğinden icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın da usulüne uygun olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca, Davalının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 28.275,50 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 7.069,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21.206,20 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davalıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ilamın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/11/2022


Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*