Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/2101 E. 2022/378 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2101
KARAR NO : 2022/378

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2021
NUMARASI : 2021/214 Esas – 2021/528 Karar

DAVACI : LUBRİCO PETROKİMYA A.Ş. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … (T.C. NO:…) –
VEKİLİ : Av. … –

DAVA TÜRÜ : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/04/2021

KARAR TARİHİ : 21/02/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 22/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı şirket, 1978 yılından beri madeni yağ kapsamında dünya çapında hizmet vererek mesleki faaliyetini Gebze merkezde sürdürdüğünü, davacı ile davalı arasında 14/09/2020 tarihinde imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesinde davacı şirkete işçinin fabrika müdürü olarak çalışacağının öngörüldüğünü, taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı ve gizlilik sözleşmesinde, işçinin üst düzey yönetici olarak görev yaptığının belirtildiğini ve davacının işçinin teknik, ticari ve personele ilişkin iş sırlarına ve müşteri çevresine nüfus eden konumu sebebiyle iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren (2) yıl süre ile benzer ve ilgili işyerinde çalışması halinde işçinin işverene 250.000,00-TL cezai şart ödeyeceğinin öngörüldüğünü, davalının rekabet yasağına aykırı davranışları nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan ceza şartı ve davacının uğradığı zararları tazmin etmesi gerektiğini, davacı şirkette fabrika müdürü olarak çalışan davalı 14/09/2020 tarihinde işe başlatığını ve 24/09/2020 tarihinde istifa ettiğini, davalı, çalıştığı 10 günlük süre boyunca davacı şirkette üst düzey yöneticilik görevini sürdürdüğünü, teknik, ticari ve personele ilişkin iş sırlarına eriştiğini ve müşteri çevresine nüfuz eden konumu nedeniyle bu işyerine dair bilgi, ticari sır ve teknik verileri öğrendiğini, fabrika müdürü sıfatına haiz olması sebebiyle şirketin bilgisayar sisteminde kayıtlı tüm bilgilerine erişebilmesi için şiflereler kendisine verildiğini, şirketin tüm müşteri bilgilerine, satış ve ciro verilerine, imalata ait sırlara erişim sağladığını, davalının iş sözleşmesini makul bir sebep olmaksızın feshettiğini, iş sözleşmesi sona erdikten sonra davalının iş sözleşmesinin feshinin üzerinden henüz 2 yıl geçmeden XENOL Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinde çalışmaya başladığının öğrenildiğini, davalının bu eylemi iş sözleşmesine yer alan rekabet etmeme koşuluna aykırılık teşkil ettiğini beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının iş sözleşmesinde yer alan haksız rekabet koşuluna uymaması sebebiyle şimdilik 20.000,00-TL ceza şartın arabuluculuk başvurusu ile temerrüde düşmüş olması sebebiyle temerrüt tarihi itibariyle avans faizi ile birlikte tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalının sektörde 20 yıllık tecrübe sahibi bir makine mühendisi olduğunu, davalı 24/09/2021 tarihinde tesis çalışanları ve tesiste ölümcül derecede önemli eksiklikler bulunduğunu davacı işverene söylemesi üzerine aralarında bir tartışma yaşandığını ve davacının sözlü olarak davalıya işyerine bir daha gelmemesini söyleyerek iş akdini tek taraflı olarak fesih ettiğini belirttiğini, davalının, davacı tarafından işten haksız olarak çıkarılmasının nedeni olan ve davacı işveren tarafından işe girişte vaat edilen ve tesisle ilgili verilen bilgiler kötü niyetli olarak kendisine söylenmeyerek telafi edilemeyecek ve ölümle sonuçlanacak derecede olan eksiklerin olması ve bunları davacıya söylemesi neticesi işten çıkarıldığını, davacının davalının firmanın gizli bilgilerine ulaştığını iddia etmiş ise de davalının, davacı şirkette toplam 9 iş günü çalışması olduğunu, hatta ilk gün ve son gün çalışma yapamadığını ve annesinin rahatsızlığı nedeniyle 2 gün izin aldığını, bu nedenle de toplam net çalışma süresi 5 gün olduğunu, bu sayılı günlerde de firma da oryantasyon, tesis eksiklikleri teşhis ve çalışanları tanımakla geçtiğini, imzalamış olduğu rekabet sözleşmesini ise rızası dışında kendisine imzalatıldığını, davalının asla iddia edildiği gibi rekabet yasağına aykırı hareket etmediğini, sözleşmede belirtildiği üzere müvekkili 2 ay deneme süreli olarak işe alınmış ve uzun yıllar çalışma ümidiyle girmiş olduğu şirketten tesisin hayati derecede önemli eksikliklerini söylediği için davacı işveren tarafından haksız olarak işten çıkarıldığını, davada kusurlu olan tarafın tazminat isteyemeyeceği TMK madde 174/1 uyarınca ve yargıtay kararlarında belirlendiğini belirterek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Açılan davada mahkememiz görevsiz olmakla dava dilekçesinin dava şartları yokluğu nedeniyle HMK. 114/1-c maddesi uyarınca usulden REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Kocaeli İş Mahkemeleri olduğuna,
3-HMK 20. Maddesi gereğince kararın kesinleşmesine müteakiben 2 hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Kocaeli Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; her dava açıldığı andaki şartlara göre bakılması gerekirken haklı bir gerekçe olmaksızın içtihat değişikliğine gidildiği gerekçesiyle davanın yıllarca sürüncemede bırakılması ve farklı yargılama şartlarına tabi kılınarak lehe olan davaların aleyhe döndürülmesi hem hukuk güvenliğine hem adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil ettiğini; hükümler tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın mutlak ticari dava niteliği taşımakta ve mutlak ticari davalarda da TTK’nın 5. madde hükmü gereği Asliye Ticaret mahkemesinin görev alanına girdiğini; Yerel mahkemece verilen İş Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddi yönündeki kararın kaldırılması gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı tarafça, davacı vekilinin istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2021 Tarih – 2021/214 Esas – 2021/528 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; işçinin iş akdinin feshinden sonraki dönemi kapsayan rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince; açılan davada mahkememiz görevsiz olmakla dava dilekçesinin dava şartları yokluğu nedeniyle HMK. 114/1-c maddesi uyarınca usulden REDDİNE, Görevli mahkemenin Kocaeli İş Mahkemeleri olduğuna karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.12.2013 tarihli, 2013/13-412 Esas- 2013/1708 Karar sayılı İçtihadında özetle;
“…Gerek davalı işçi ile davacı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin kapsamı, gerek davalının davacıya ait işyerinden sözleşmesi feshedilerek ayrılmış olması, gerekse de davacının istemi ile davanın açıklanan özelliğine göre; davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu; bu davranışın, hizmet akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddeleri (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348.maddesi) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c. (mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3.) maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığında duraksama bulunmamaktadır.
Mutlak ticari davaların görülme yeri ise, açık biçimde ticaret mahkemeleridir. ” gerekçeleriyle bu nitelikteki davalarda görevli mahkemelerin Ticaret mahkemeleri olduğu kabul edilmiş ve uygulama da bu şekilde yerleşmiştir.
– İlk derece mahkemesince, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2021 tarihli, 2021/3076 Esas- 2021/9789 Karar sayılı içtihadına dayalı olarak davaya bakmanın İş Mahkemesi’nin görevine girdiği kabul edilerek yazılı olduğu şekilde davanın usulden reddine karar verilmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin sonraki kararlarının da ( örn: 30.11.2021 tarihli, 2021/10136 Esas- 2021/15962 Karar) bu yönde olduğu görülmektedir.
– İşçinin iş akdinin feshinden sonraki dönemi kapsayan rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davalarda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairelerinin Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairelerinin ise İş Mahkemelerinin görevli olduğuna dair kararlar verdiğinden bahisle Daireler arasında görevli mahkemenin tespiti hususunda oluşan görüş farkının giderilmesinin talep edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu 29/01/2021 tarihinde toplanarak konuyla ilgili olarak verilen kesin kararlar nedeniyle görevli mahkemenin tespitine ilişkin oluşan ve saptanan çelişkinin giderilmesi bakımından Yargıtay’ın ilgili dairesinden karar alınması için başvuruda bulunulmasına karar verilmesi üzerine;
YARGITAY 11. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2021tarihli ve 2021/1534 Esas- 2021/6811Karar sayılı içtihadında;
“….IV. UYUŞMAZLIK
Yukarıda anılan ve birbirinden ayrışan İstanbul Bölge Adliye Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları gözetildiğinde, konuyla ilgili görevli mahkemenin tayini bakımından, 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki “iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği” şeklindeki düzenlemenin rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davaları da kapsamına alıp almadığı, bir diğer söyleyişle konuyla ilgili uyuşmazlıklara bakmakla görevli mahkemenin tayininde 7306 sayılı Kanun ile 6102 sayılı TTK arasında bir hüküm çatışması bulunup bulunmadığı, hüküm çatışmasının varlığının kabulü halinde ise 7306 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki düzenleme ile 6102 sayılı TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin ilga edilmiş sayılıp sayılamayacağı hususlarında bir değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
V. UYUŞMAZLIKLA İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
6102 SAYILI TTK
6102 sayılı TTK’nın 4/1-c bendi: Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ila 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
6102 sayılı TTK’nın 5/1.fıkrası: Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.

6098 SAYILI TBK
VII. Rekabet Yasağı
1. Koşulları
MADDE 444- Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 445- Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların sonuçları
MADDE 446- Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 447- Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
MÜLGA 5521 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU
MADDE 1- İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o Kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
7036 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU
Görev
MADDE 5- (1) İş Mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işlere bakar.

VI. GEREKÇE
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk daireleri arasındaki uyuşmazlıkla ilgili değerlendirmelere geçilmeden önce, bir hususa daha işaret etmek gerekir ki, TTK’nın 1. maddesi bu Kanunun 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtmekte olup 6098 sayılı Kanun’un 646. maddesi uyarınca TBK’nın Türk Medeni Kanunu’nun 5. kitabı ve onun tamamlayıcısı olarak addedilmesi nedeniyle TBK’da düzenlenen hükümlerin diğer kanunlarla ilişkilendirilmesine ilişkin yorum faaliyetinde, yöntemsel olarak, söz konusu üç temel kanuna yansıyan bu bütünlüğün göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Konuya bu bağlamda yaklaşıldığında; 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun “Görev” kenar başlıklı 5. maddesi, madde gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, İş Mahkemeleri’nin görev alanını 5521 sayılı Kanun hükmüne nazaran genişletmiş, 6098 sayılı TBK’da hizmet sözleşmesine tabi işçilerin, işverenleri ile “iş ilişkisi” nedeniyle sözleşme ve kanundan doğan hukuk uyuşmazlıklarını da iş mahkemelerinin görevi kapsamına almıştır.
Ancak, rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen hükümler, doğrudan hizmet sözleşmesinin bir unsuru olarak görülemeyeceği gibi rekabet yasağının işçi-işveren arasındaki hizmet sözleşmesinin ve buna bağlı olarak iş ilişkisinin sona ermesinden sonra hüküm ifade edecek mahiyette olması, işçinin tek taraflı bir taahhüdü suretiyle de oluşturulması mümkün bulunmakla, rekabet yasağının ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların iş ilişkisinden yahut hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilemez.
İşçinin bizatihi hizmet sözleşmesinden ve buna bağlı olarak oluşan iş (hizmet) ilişkisinden kaynaklanan rekabet etmeme ve işverene ait sırları saklama yükümlülüğü, TBK’nın 396. maddesinde tanımlanan ve kanundan kaynaklanan işçinin özen ve sadakat borcu ile ilişkili olup TBK’nın 444. maddesinde tanımı yapılan ve taraf iradesine bağlı olarak ortaya çıkan rekabet etmeme taahhüdü (rekabet yasağı) ise, açıklanan bu karakteri nedeniyle, işçinin kanundan kaynaklanan özen ve sadakat yükümlülüğünün bir devamı yahut işçinin bu borcunun, sözleşme sona erdikten sonra da devamına olanak sağlayan bir düzenleme niteliğinde değildir. Nitekim, işçinin hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin sır saklama yükümlülüğü, TBK’nın 396. maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesinde özel olarak düzenlenmiş olup doğrudan kanundan kaynaklanan bir yükümlülük niteliğinde bulunmakla, bu yükümlülüğün, serbest iradeye dayalı rekabet etmeme taahhüdünden hukuki karakteri itibariyle ayrışmakta olduğu, kanunda birbirinden farklı nitelikteki bu iki kavrama ilişkin hükümlerin, açıklanan ayrışmaya uygun olarak farklı bölümlerde düzenlendiği gözden kaçırılmamalıdır.
Şu halde, TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ve buna bağlı olarak bu yasağın ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların, 7306 sayılı Kanun’un 5/1. maddesi kapsamında, iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık olarak tanımlanması ve giderek İş Mahkemelerinin görevi kapsamında addedilmesi yerinde bir yaklaşım değildir. Bu çerçevede, İş Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemelerinin görev alanları bakımından bir hüküm uyuşmazlığından bahsedilemeyeceği gibi 7306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile TBK’daki rekabet yasağına ilişkin hükümlerin mutlak ticari dava olarak tanımlanmasına ilişkin TTK’nın 4. maddesi hükmünün zımnen ilga edilmiş olduğu da ileri sürülemez.
Hal böyle olmakla, kanun koyucunun, mutlak ticari dava niteliğindeki bir davayı, TTK’nın 5. maddesinde yazılı “aksine hüküm bulunmadıkça” hükmüne dayalı olarak, ihtisas alanı ve yargılama usulü tümüyle farklı bir mahkemenin görevi kapsamına alması gibi kabul edilemez nitelikteki bir yaklaşımda bulunmasının söz konusu olamayacağı kanaatine varılmakla, aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
VII. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle, TBK’nın 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nın 4/1–c maddesi gereğince aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerine ait olacağına, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 13 ve 43. Hukuk Daireleri ile 12 ve 14. Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine, 03/12/2021 tarihinde 5235 sayılı Kanun’un 35/4 maddesi gereğince (gerekçe yönünden çoğunlukla) sonuç itibarıyla oybirliğiyle kesin olarak karar verildi….” gerekçeleri ile uyuşmazlığın giderilmesine ve bu tür davalarda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından aynı nitelikteki davalarda Ticaret Mahkemelerince verilen kararların esas yönden temyiz incelemesinin yapılmaya devam ettiği (örn: 13/12/2021 tarihli 2020/7241Esas- 2021/7112 Karar) ve önceki uygulama doğrultusunda görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre; İşçinin iş akdinin feshinden sonraki dönemi kapsayan rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davalarda Yargıtay HGK’nun İçtihadı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin İçtihatlarına göre oluşan uygulamada Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilirken, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin son İçtihatlarında İş Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmektedir. Mevcut durumda “benzer olaylar” hakkında birbirine aykırı Yargıtay Kararları (Yargıtay 9. ve 11 Hukuk Dairesi Kararları) bulunmaktadır. Bu husus Yargıtay Kanunu gereğince İçtihatların Birleştirilmesi Yoluna Başvurulması nedeni olarak değerlendirilebilir bir durumdur. Daire’mizin inceleme tarihi itibarıyla bu konuda verilmiş bir İçtihadı Birleştirme kararı bulunmamaktadır. Dairemizce yapılan değerlendirmeye göre; Yargıtay HGK ve 11. HD İçtihatları doğrultusunda yerleşmiş olan ve istikrar kazanmış uygulama, aynı doğrultuda Yargıtay 11. HD’nin Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığı çözer mahiyetteki yukarıda anılan İçtihadı, hukuk güvenliği ilkesi ve Yargıtay 9. HD’nin son İçtihatlarının bu aşamada istikrar kazanmış uygulama olarak kabul edilemeyecek olması karşısında; istikrar kazanarak uygulanageldiği üzere bu nitelikteki davalarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-3) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-3) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2021 Tarih – 2021/214 Esas – 2021/528 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
21/02/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*