Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/2072 E. 2022/2001 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2072
KARAR NO : 2022/2001

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2020
NUMARASI : 2018/472 Esas – 2020/242 Karar

DAVACI : BUYSAN BOLU UN VE YEM SANAYİ TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1 -… (…) – …
VEKİLİ : Av. … – …
: 2 -… (T.C. No: …) – …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2018

KARAR TARİHİ : 11/11/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 02/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2009 yılında …’a un satışı yaptığını, bu senetlerde borçluların … ve … olduğunu, her birinin değeri 3.000,00 TL olan bu senetlerin yedi adedinin halen müvekkilinin elinde olduğunu, bu senetlerin vade tarihlerinin geçmiş olduğunu bu sebeple kambiyo senedi özelliğini kaybettiğini, bu sebeple kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılamadığını, her ne kadar takip yapılamasa da davalı borçluların müvekkili ile aralarında bir satış ilişkisinin olduğuna dair yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, 7 adet senedin halen müvekkilinde olması da borçluların 21.000,00 TL’lik borçlarını ödemediğini göstermekte olduğunu, müvekkilinin ticari defter kayıtlarındaki verilere göre borçluların 2009 yılına ilişkin müvekkiline faiz hariç 15.184,48 TL, işleyen faizle 26.521,67 TL borcunun olduğunu, müvekkili ile davalılar arasında ticari bir ilişki olduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin yaptığı satışların faturalarının elinde mevcut olduğunu, taraflar arasındaki hesap ilişkisini gösterir ticari ilişkinin var olduğunu, tüm bu nedenlerle; davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalıların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; dava konusu borcun zamanaşımına uğradığını, dayanağı olmayan itirazın iptali ve takibin devam etmesi davasının reddinin gerektiğini, davacı vekilinin ileri sürdüğü delillerin hiçbirinin nitelikli olmadığını, davanın itirazın iptali davası olması nedeni ile usul bakımından dikkate alınması gerektiğini, davacı tarafın ibraz edilen ve aradan 9 yıl geçtikten sonra her an tahsile koyabileceği senetleri tahsile koyduğunu, iyi niyetinin aranmaması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… davanın reddine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama esnasında müvekkilin ticari defterleri incelenmiş, aldırılan bilirkişi raporunda; defterlerin kapanış tasdiklerinin olmadığı, buna rağmen ticari defter kayıtlarına göre müvekkilimin davalılardan 15.184,48 TL lik cari hesap bakiyesi (ticari alacağı) olduğu tespit edildiği, ticari defterlerde kapanış onayının olmaması ticari defterlerin kesin delil olmasına engel olabilirse de HMK 199 kapsamında ticari defterlerin de belge olması göz önünde bulundurulduğunda bu haliyle takdiri delil niteliğinde olup davalılar bu kayıtların aksini herhangi bir belge ile ispat edemediğinden ticari defterlere kesin delil olarak itibar edilmese de tüm delillerle birlikte değerlendirildiğinde müvekkilin alacağını ispata yeter ölçüde olacağını, dava temelinde zamanaşımına uğramış bonolara dayandığından bonolorda imzası bulunan davalılar ile müvekkili arasında herhangi bir temel ilişki olup olmadığı mahkemece araştırılması gerektiğini, zamanaşımına uğramış bono, müvekkilin ticari defterleri, bilirkişi raporu, sunulan faturalar, tanık beyanları, kurumlardan gelen yazı cevapları dikkate alındığında müvekkilin davalılardan alacaklı olduğu ispatlandığını, eksik ve hatalı değerlendirme neticesinde davanın reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 09/07/2020 tarih, 2018/472 Esas – 2020/242 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı tarafından, 2009 yılında davalılardan …’a un satışı yapıldığı, davalılar tarafından, davacıya, yapılan alım sonrasında bonolar düzenlenip verildiği, bu bonolarda borçluların davalılar olarak yer aldığı, davalılar tarafından verilen bonoların her birinin değerinin 3.000,00 TL olduğu, bu senetlerin yedi adedinin halen davacının elinde olduğu, bonoların vade tarihlerinin geçmiş olduğundan davacı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılamadığı, davacının toplamda işlemiş faizle birlikte davalılar aleyhine 26.521,67 TL alacak yönünden icra takibi başlattığı, davalılar tarafından yapılan icra takibine itiraz edildiği, itiraz üzerine duran takibin devamı için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasında bulunan Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/9008 Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrine karşı davalı borçluların süresinde itiraz ettiği ve davacının davasını kanunda belirtilen bir yıllık süre içerisinde usule uygun olarak açtığı görülmüştür.

Dosya arasına alınan 06.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı şirketin incelenen 2005-2006 ve 2017 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırıldığı halde, kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığının tespit edildiğini, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğunu, davacının incelenen defter kayıtları ve cari hesap özetlerinden, 2015 ve 2016 yıllarında yapılan mal satışları karşılığında alınan vadeli senetlerin ödenmemesi ve protesto masraflarından dolayı, davacı şirketin 30.10.2009 tarihi itibariyle davalılardan toplam 15.184,48 TL’lik cari hesap bakiyesi (ticari alacağı) bulunduğunu, davanın itirazın iptali davası olması ve davacının takip tarihi ve sonrası için faiz talebinde bulunması nedeni ile davacının alacaklı olduğuna karar verilmesi halinde, takip konusu 15.184,48 TL alacak tutarı üzerinden 13.02.2018 takip tarihi itibariyle toplam 11.337,19 TL işlemiş yasal faiz, ödeme süresi henüz kesinleşmediğinden takip tarihinden rapor tanzim tarihine kadar geçen süre içinde toplam 2.480,03 TL yasal faiz yürütebileceği şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Eldeki uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince; davacı tarafından, davalılara işletmelerinde, unlu mamüllerde kullanılmak üzere un satıldığı, bunun karşılığında davalılarca ödeme yapıldığı ve işletmenin Hilmi Ak isimli şahsa borçlarıyla birlikte devredildiği ileri sürülse de bu durumun belgelendirilmediği; bununla birlikte takibe konu senetler zamanaşımına uğramış olduğundan aval olarak imza atan davalı …’ın bonodan kaynaklı olarak sorumluluğunun kalmadığı, senedin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesinin gerektiği, bu kapsamda incelenen ticari defter ve kayıtların kapanış onayları bulunmadığından HMK’nın 222/2. maddesine göre delil vasfı taşımadığı, dinlenen tanıkların ve Gelir İdaresi Başkanlığının cevabi yazısının tarafların ticari ilişkisini ve davalı …’ın ,işletmenin temsilcisi gibi hareket ettiğini ortaya koyduğu, ancak davacının alacağını net olarak ortaya koymadığı, alacak miktarının tanıkla ispat miktarının üzerinde bulunduğu, ayrıca tanıklardan …’ın 2016-2018 yıllarında davalının işletmesinde çalıştığını belirtmesine rağmen 2009 yılı ve öncesine ait olan borçlardan malumatının bulunmasının normal olmadığı, bu anormalliği izah edemediği, tanıklar … ile …’in yazılı olarak sunulması gereken delilleri beyanen aktarmaları nedeniyle alacak miktarı yönünden beyanlarına itibar edilmeyeceği, sair beyanlarının muteber olduğu, davalı …’ın işletmenin temsilcisi gibi hareket etmesi ve adi belge vasfındaki bonoda imzasının bulunması nedeniyle husumet itirazının yerinde olmadığı anlaşılmış; netice olarak tasdiksiz ticari defter ve kayıtlar ile zamanaşımına uğramış adi belge vasfındaki bonolar haricinde alacağın kesin olarak belgelerle birlikte ortaya koyulamaması, tanık beyanlarının davacının alacağını ortaya koymakta yetersiz kalması, eda edilen yeminde de davalıların kabul yönünde beyanlarının bulunmaması nedenleriyle davacının davalılardan davaya ve takibe dayanak belgelerden ötürü alacaklı olduğu sabit görülmediğinden davanın reddine şeklinde karar verilmesinde; usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, hukuki değerlendirme ve varılan sonucun yerleşik Yargıtay İçtihatlarına ve Daire’mizin uygulamalarına da uygun olduğu, yapılan tahkikatın yeterli ve ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacının istinaf nedenlerini karşılar nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, davacının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/11/2022


Başkan …
e-imzalıdır


Üye …
e-imzalıdır


Üye …
e-imzalıdır


Katip …
e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*