Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/1932 E. 2022/1797 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1932
KARAR NO : 2022/1797

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2021
NUMARASI : 2019/427 Esas – 2021/408 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :11/07/2019

KARAR TARİHİ :14/10/2022
KR. YAZIM TARİHİ :11/11/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/10/2017 günü saat 06:45 sularında, davalı Trans Hedef Petrol Ürünleri Nak. İnş. Tur. Tic. A.Ş.’nin maliki olduğu dava dışı müteveffa …’ın yönetiminde ki … plakalı çekici ve bu çekiciye takılı … plakalı yarı römork/ tır ile D 130- 01 karayolu (…) üzerinde Kocaeli istikametinden Yalova istikametine seyri sırasında, … kenarında bulunan Turkuaz Petrol İstasyonu önüne geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, petrol istasyonu girişinde yola paralel bulunan beton duvara aracı sürterek ilerlediğini, beton duvarı bitiminde bulunan yeşil alana girerek demir korkulukları ve kaldırım taşlarını dağıtarak ilerlediğini, petrolün çıkışından ilerleyerek Turkuaz Petrol İstasyonu yanında bulunan sigorta poliçesi ile sigortalısı dava dışı …’ün maliki olduğu … adresinde ki konutun yatak odası ve balkon bölümünden çarpıp daire içerisine girdiğini, yol ve bina arasında ki boşlukta asılı kaldığını, dava konusu kaza sonrası … plakalı çekici araçta ağır hasar oluştuğunu, parçalandığını, araç sürücüsü …’ın yol ile bina arasında ki boşlukta asılı kalan araç içerisinde sıkışarak olay yerinde hayatını kaybettiğini, müteveffa sürücüsü … yönetiminde ki … plakalı çekici ve bu çekiciye takılı … plakayı yarı römork/ tur %100 kusuru ile sigortalı konuta çarpması neticesinde sigortalı konutta meydana gelen hasarın giderilmesi için 08/01/2018 tarihinde dava dışı sigortalıya 18.609,04-TL hasar bedeli ödediğini belirterek, davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … vekili tarafından açılan davada 11/10/2017 tarihinde … istikametinde meydana gelen kazada, müvekkilin şirket çalışanı sürücüsü … sevk ve idaresinde ki … plakalı çekici ve … plakalı yarı römork tır ile dava dışı …’e ait daireye çarpması neticesinde sigortalı konutta zararlarının oluştuğunu belirterek bu miktarların tahsili için Gölcük İcra Dairesi’nin 2019/621 Esas sayılı dosyası ile müvekkil şirket aleyhine icra takibine geçildiğini, kazaya ilişkin olarak yürütüle Karamürsel Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/1693 Soruşturma numaralı dosyasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini, dava konusu kazaya ilişkin olarak açılan Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/420 Esas sayılı dosyasının HMK’nın 165/1 maddesi gereğince bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, müvekkil şirketin yasal haklarını korumak üzere zaman aşımı itirazında bulunduklarını, HMK.’nın 61. ve devamı maddeleri gereğince davanın 104532697 poliçe numaralı sigortacı Ak Sigorta A.Ş.’ye mahkeme aracılığıyla ihbar edilmesi gerektiğini belirterek, davanın esası yönünden reddine karar verilmesini, takibinde haksız ve kötü niyeti bulunan davacının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalının Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2019/621 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına,
3-Alacak likit olduğundan İİK 67/2. Madde uyarınca 20.545,40 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatına davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmayışı nedeni ile davalı şirketin zarardan sorumlu tutulamayacağını, davalı firmanın bütün özeni göstermiş olması karşısında zararın meydana gelmesi nedeniyle de bu bağın kesilmiş olduğunu, yerel mahkemece dosyanın tevdi edildiği Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 30.04.2020 tarihli raporunda hasar ve zarar tespitinin dairenin ihtisasında olmadığı ve 06.03.2020 tarihli ara kararın gereğinin yerine getirilemediğinin belirtildiğini, kazanın oluşu ile ilgili olarak sürücü merhum …’ın gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek kazaya sebep olduğu ve %100 kusurlu olduğu kanaati belirtildiğini, rapora itiraz edilmişse de itirazların yerel mahkemece değerlendirilmediğini, raporda belirtilen lastik izi hususu, bir önceki bilirkişi raporundaki “uyuma” ihtimalini ortadan kaldırmakta, ani sağa yönelimli lastik izi, ….’in 08.11.2017 tarihli raporunda ifade edilen kalp krizi gibi bir ani rahatsızlığı işaret ettiğini, huzurdaki dosyada büyük öneme sahip olan bu husus yeterince değerlendirilmediğinden, bu hususta ayrı bir rapor alınması gerekirken, bu yöndeki taleplerin yerel mahkemece değerlendirilmediğini, vakıayı açıklığa kavuşturabilme olasılığı bulunan olay tarih ve saatindeki Mobese başta olmak üzere görüntü kayıtlarının, kaza mahalline gelinmeden önceki görüntü kayıtlarının dosyaya celbi ile önceki trafik ışıklarında bir ihlal olup olmadığı hususunda Karamürsel ve Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Trafik Büro Amirliği’ne ve varsa sorumlu diğer kurumlara müzekkere yazılmasını, buna dair bir işlem uygulanıp uygulanmadığının sorulması talep edilmişse de bu talebin de yerel mahkemece karşılanmadığını, raporda kaza saatinde, yolun aydınlatılmadığının ifade edildiğini, bu hususun Karayolları Genel Müdürlüğü’nün, idarenin kusurunun olup olmadığına dair bir değerlendirme gerektirirken göz ardı edildiğini, buna rağmen yerel mahkemece itirazların değerlendirilmediğini ve hatalı rapor esas alınarak hüküm kurulduğunu, hesap bilirkişisi tarafından sunulan rapora itiraz edilmişse de yerel mahkemece itirazlar dikkate alınmaksızın hüküm kurulmuş olduğunu, davalı şirket açısından önlenmesi imkânsız olan bu kazada davalı şirkete karşı ileri sürülen taleplerin haksız olduğunu, bilirkişi raporlarının kapsam itibariyle darlığına ve rapordaki ifade ve kanaatlere itiraz edildiğini ve yukarıda arz ettiğimiz hususları kapsar şekilde yeni bir heyete tevdi edilerek rapor aldırılması talep edilmişse de taleplerin yerel mahkemece reddedilerek doğrudan hüküm kurulduğunu belirterek; istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; araç işleteni ve adam çalıştıran olan davalının meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sürücü …’ın 2918 sayılı KTK 52/1-b aracın hızını aracın yük ve teknik özelliklerinin gerektirdiği şartlarda bulundurma kuralına ihlal ettiğini, aracın yasal sınırın üzerinde seyir etmesi nedeniyle de direksiyon hakimiyetini kaybederek yolundan çıkması nedeniyle kusurlu olduğunu, bilirkişi raporu ile de davalının işleteni olduğu araç sürücüsünün olay anında kalp krizi geçirmediği tespit edilmiş olup davalının bu yöndeki itirazlarının yerinde olmadığının da tespit edildiğini, davalının tüm beyan ve itirazlarının dosyada incelendiğini, farklı farklı uzmanlık alanlarına sahip bilirkişilerden uzmanlık alanlarına göre raporların alınması ve davamızın sübuta ermesi ile hüküm kurulduğunu, bu nedenlerle davalının istinaf taleplerinin de yerinde olmadığını, kazaya davalı şirket çalışanı-sürücünün kusurlu hareketinin neden olduğunun sabit olduğunu, kaldı ki davalı araç işleteni olarak da adam çalıştıran olarak da kusursuz da olsa meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, hukuk mahkemesinin ceza mahkemesinin kararı ile bağlı olmadığını beyan ile; davalı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/06/2021 Tarih – 2019/427 Esas – 2021/408 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı tarafından başlatılan icra takibine yapılan vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının, dava dışı …’e ait konutun sigortacısı olduğu, dava dışı …’ün maliki olduğu … adresinde ki konuta davalının mülkiyetinde, … yönetiminde ki … plakalı çekici ve bu çekiciye takılı … plakayı yarı römork şeklindeki aracın çarptığı, meydana gelen kazada müteveffa sürücünün %100 kusurlu olduğu, sigortalı konutta meydana gelen hasarın giderilmesi için davacının 08/01/2018 tarihinde dava dışı sigortalıya 18.609,04-TL hasar bedeli ödediği, ödenen bu bedelin davalıdan tahsili için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 49. maddesinde: “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, 50. Maddesinde: “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler” şeklinde genel olarak haksız fiil sorumluluğunun şartlarını ve tazminatın miktarının belirlenmesini düzenlemiştir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. Maddesinde araç işletenin sorumluluğu, 90 ve devamı maddelerde ise zorunlu trafik sigortacısının sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre bir motorlu taşıtın işletilmesinden dolayı ortaya çıkacak zararlardan dolayı işleten aynı zamanda sürücü değil ise sürücü ile birlikte müteselsil sorumlulukları bulunmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde: “(1)Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. (2) Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. (3)Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. (4) Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Dosya arasına aldırılan Hekim bilirkişisince düzenlenen 12/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; trafik kazasının meydana geldiği 11/10/2017 tarihinde araç sürücüsü olan …’ın ölümünde kalp krizi gibi bir durumun mevcut olmadığı şeklinde görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
Dosya arasına aldırılan İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 30/04/2020 tarihli raporda özetle; sürücü …’ın tek taraflı olarak meydana gelen kazada davacı … şirketinin sigortalısının konutunda meydana gelen zararda %100 oranında kusurlu olduğu şeklinde görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
Dosya arasına aldırılan inşaat mühendisi bilirkişice düzenlenen 17/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler beraber değerlendirilmiş, davacı tarafın 28/12/2017 tarihli Ekspertiz Raporunda hesaplanan 18.609,04-TL’lik bedeli davalı taraftan rücu etmek istediği anlaşılmış, hazırlanan rapor incelenmiş, ödeme tarihi olan 22/11/2018 tarihinde ki piyasa rayiçleri karşılaştırılmış, kazanın hemen ardından aynı tarihle Ekspertiz incelemesinin yapıldığı anlaşılmış, detaylı hesaplamaların sunulması, piyasa rayiçlerini kullanıldığının beyan edilmesi, karşılaştırma yapılması mümkün olan hasar kalemleri için hesaplanan bedellerin talep edilen bedele çok yakın değerler olması, taşınmaza özel hasar kalemlerinin (eşyalar) yerinde incelenip gerekli fotoğrafların çekilmesi nedenleri ile 28/12/2017 tarihli Ekspertiz raporunda sunulan hasar kalemleri için belirlenen fiyatların piyasa rayiçleri doğrultusunda belirlenmiş makul fiyatlar olduğu şeklinde görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
Somut davada, ilk derece mahkemesince; hasar dosyası, kaza tutanağı, ceza dosyası ve anlatımlara göre davalı Trans Hedef Petrol Ürünleri Nak. İnş. Tur. Tic. A.Ş.’nin maliki olduğu dava dışı müteveffa …’ın yönetiminde ki … plakalı çekici ve bu çekiciye bağlı … plakalı yarı römork aracın sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle davacının sigortalısı dava dışı …’ün maliki olduğu … adresindeki konuta çarparak binada ve bir kısım eşyalarda zarar meydana getirdiği, araç sürücüsü …’ın olay yerinde hayatını kaybettiği, davacı … şirketinin sigortalısının zararını karşıladığı, karşılanan zararı davalıdan rücuen talep ettiği, davalı şirketin de özetle her türlü önlemi almasına rağmen kazanın meydana geldiğinden bahisle sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Dava dışı sürücü …’ın yapılan otopsi sonrası oluşturulan tutanağa ve mahkememizce alınan hekim bilirkişi raporuna göre aracı sevk ve idaresi esnasında kalp krizi geçirdiğini gösteren bir tespite rastlanmamıştır. ATK raporuna göre sürücünün %100 kusuru ile gerek kendi ölümüne gerekse sigortalının konutunda zarar oluşmasına sebebiyet verdiği, inşaat bilirkişisinin sunduğu rapora göre ise talep edilen miktarın kaza tarihindeki zarar ile örtüştüğü tespitlerinin yapıldığı görülmüştür. Bu vechile, davalı tarafından gerek TBK’nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında kurtuluş beyyinesi getirememesi, gerekse KTK’nın 85. maddesine göre sorumluluğunun bulunması nazara alınarak meydana gelen kazada çalışanının %100 kusurlu eyleminden dolayı oluşan 18.609,04 TL’den ferileriyle birlikte sorumlu olduğu sabit görülmüş, takip talebinde faiz istemi bulunmasına rağmen bilirkişi raporunda faiz hesabı yapılmadığı anlaşılmış, usul ekonomisi gereği F=AxNxT/36500 formülü ile mahkemece faiz hesabı yapıldığında 18.609,04 x9x428/36500=1.963,89 TL olarak çıkan sonuca göre hesaplanan faizin talep edilenden yüksek olduğu tespit edildiğinden davanın kabulüne şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmış; ancak mahkemece davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
a-) İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesi hükmüne göre; itirazın iptaline karar verilmesi halinde alacaklı taraf yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklı tarafın haklılığının tespit edilmiş olması yeterli olmayıp alacağın da likit ve muayyen, başka bir deyişle taraflarca önceden belirlenmiş veya basit bir işlemle hesaplanabilecek nitelikte olması, miktarının belirlenebilmesi için yargılamayı gerektirmemesi gerekir.
Haksız fiil alacağı niteliğindeki ve eldeki davanın konusu olan rücuen tazminatın varlığı ve miktarı alınan bilirkişi raporu ve yapılan yargılama neticesinde belirlenebilir.
Yasal düzenleme ve uygulama bu şekilde iken, somut olayda icra takibine ve incelenen itirazın iptali davasına konu edilen alacağın likit ya da muayyen olduğunu, bu miktarın yargılama yapılmaksızın basit bir hesaplama işlemiyle tespit edilebilir nitelikte olduğunu kabul etme olanağı bulunmamaktadır. Bu sebeple icra inkar tazminatının reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kabulüne dair hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
b-) Öte yandan;
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen TTK’nın 5/A maddesinde;
“B(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükümleri düzenlenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz.
Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya (“verme”yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor). Fakat bu dâvalar (edim davasından farklı olarak) Maddi Hukuk (Medeni Hukuk) anlamında bir talep hakkına dayanmazlar. Ortada sadece usule ilişkin bir talep vardır. Zira, maddî hukuk (Medenî Hukuk) yönünden, bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitini veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptalini sağlamak isteyen kişi, karşı taraftan bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına istemde bulunmamaktadır (Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt [Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/ Serozan/Arpacı], Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2017, s:40). Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir.
Tüm bu açıklamalara göre; eldeki dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat davasıdır. Davacı tarafından arabuluculuğa başvurulduğu, başvuru sonrası çıkan arabuluculuk bedelinin davalı tarafından ödenmesi gerektiği ancak ilk derece mahkemesince verilen kararda bu konuda bir hükmün yer almadığı görülmüştür.
Yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere; dava öncesinde taraflarca arabuluculuk görüşmeleri yapıldığı ve sürecin anlaşmazlık ile sonuçlandığı, bu nedenle arabulucuk için 1.320,00-TL ücret takdir edildiği ve bakanlık bütçesinden ödenmesine karar verildiği, mahkemece Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 297/1-ç ve 326. maddeleri gözetilerek dava öncesi bakanlık bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin yargılama gideri olarak hüküm altına alınmaması ve hazineye irat kaydına karar verilmemesi hatalıdır. Anılan husus kamu düzenine ilişkindir. Hükmün bu yönden düzeltilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan (a) nolu bentteki nedenlerle kısmen kabulüne, (b) nolu bentteki nedenlerle kamu düzeni gereğince, kaldırılmasına; dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davalının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜ İLE, KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 24/06/2021 tarih, 2019/427 Esas ve 2021/408 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince kamu düzeni gereğince KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE;
b-Davalının Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2019/621 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ İLE TAKİBİN DEVAMINA,
c-Şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
ç-Alınması gerekli 1.403,45 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 350,87 TL harcın mahsubu ile kalan 1.052,58 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
d-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı ve 350,87 TL peşin harç olmak üzere toplam 395,27 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Davacı tarafından yapılan 193,55 TL müzekkere ve tebligat giderleri ile 900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplamı 1.093,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
g-Karar kesinleştiğinde Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2019/621 Esas sayılı dava dosyasının mahkemesine iadesine,
h-6325 sayılı HUAK’ın 18-(A)-11) maddesi uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
ı-HMK 120. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından karar kesinleşene kadar yapılacak masraflar mahsup edilerek arta kalan miktar olduğu taktirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
c-Davalı tarafından yapılan 162,10-TL İstinaf Kanun yolu masrafı ile 54,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 216,60 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
ç-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d-Davalının yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
e-Davalı hakkında düzenlenen 06/10/2021 tarihli ve 1.052,58 TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
f-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/10/2022

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*