Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/1668 E. 2022/1300 K. 13.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2021/1668
KARAR NO :2022/1300

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :10/03/2021
NUMARASI :2019/26 Esas – 2021/169 Karar

DAVACI :YALOVA-ALTINOVA TERSANE GİRİŞİMCİLERİ SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :MÜFLİS ALTINTAŞ MERMER VE TERSANECİLİK SAN. TİC. AŞ İFLAS İDARESİ
VEKİLİ :Av. …

DAVA :Sıra Cetveline İtiraz
DAVA TARİHİ :21/01/2019

KARAR TARİHİ :13/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :27/06/2022

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının iflası üzerine Kocaeli 3. İcra ve İflas Müdürlüğü’nün 2017/1 İflas numaralı dosyası ile müflis şirketin tasfiyesi aşamasına geçildiğini, 19/10/2018 tarihinde 1. alacaklılar toplantısı yapılacağının ilan olunduğunu, davacı şirket ile müflis arasındaki cari hesap ekstresinden kaynaklı 1.409.902,57-TL ve yine müflis tarafından davacıya verilen ancak ödenmeyen çek/senetlerden kaynaklı 840.078,32-TL olmak üzere toplamda 2.249.980,89-TL için 06/08/2018 tarihinde iflas masasına kayıt talebi oluşturulduğunu, bu taleplerinin reddedildiğini, müflisin güncel borcunun artarak devam ettiğini beyan ederek; davacının alacağının iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının başvurusunun 47 numaralı karar ile “talep olunan alacağın varlığını kesin olarak kanıtlayıcı belge ibraz edilemediğinden, hesaplama yönünden yargılamayı gerektirdiğinden ve defterin 90. Sayfasında mübrez müflis şirket yetkililerinin beyanına göre talep olunan alacağın tümünün reddine” gerekçesiyle reddedildiğini beyan ederek davanın reddine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kabulü ile; 2.249.980,89-TL alacağın iflas masasına kaydına …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; iflas idaresinin red başvurusu yerinde olduğunu, davanın açılmasına davalı iflas idaresi sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarını gerekirken yerel mahkeme tarafından yargılama giderlerinin kısmen davalı iflas idaresine yükletilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme kararına dayanak tek delil tarafların ticari defter incelemesi neticesinde alınan bilirkişi raporu olduğunu, davacının cari hesap, çek ve senetlere konu olan vermiş olduğunu iddia etiği mal ve hizmeti dosya kapsamında ispatlayamamış olduğunu, eksik inceleme neticesinde kurulan yerel mahkeme kararını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının iddialarının aksine davacı şirketin, müflis şirketten alacaklı olduğu hususu gerek dosya kapsamında aldırılan kök ve ek bilirkişi raporu gerekse de yerel mahkemenin kararı ile sabit hale geldiğini, yine bilirkişi raporları ile de sabit olduğu üzere davacı şirket, müflis şirketten cari hesaba, çek ve senede ilişkin alacaklı olduğu ve düzenlenen faturalara davalı şirket tarafından herhangi bir itirazın yapılmamış olduğunu, yerel mahkemenin kararı haklı ve yerinde olup davalının soyut, ispata muhtaç istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek; davalının haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2021 tarih, 2019/26 Esas – 2021/169
Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra ve İflas Kanunu’nun 235. maddesine dayalı olarak iflas masasına kayıt kabul istemine yöneliktir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Eldeki uyuşmazlıkta davacı vekili; iflasına karar verilen ile müflis arasındaki cari hesap ekstresinden kaynaklı 1.409.902,57-TL ve yine müflis tarafından müvekkiline verilen ancak, ödenmeyen çek/senetlerden kaynaklı 840.078,32-TL olmak üzere toplamda 2.249.980,89-TL için iflas masasına kayıt talebinin reddi nedeniyle, müvekkilinin alacağının iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda;
“…Dava, icra ve İflas Kanunu’nun 235. maddesine dayalı olarak iflas masasına kayıt kabul istemine yöneliktir.
Uyuşmazlık; davacının iflas masasına kaydını gerektirir bir alacağının bulunup bulunmadığı, varsa ne kadar olduğu noktasında toplanmaktadır.
İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. İflasın açılmasından sonra da faiz işlemeye devam eder ancak tahakkuk edecek faiz ödemeleri 195.maddeye göre hesaplanan anaparalar ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapılabilir (İİK.m.195 ve 196). Adi tasfiyenin ilanından itibaren bir ay içinde alacakların kaydettirilmesi gerekir (m.219). Alacak istemi kısmen veya tamamen reddolunursa sıra cetvelinin ilanından itibaren 15 gün içinde ticaret mahkemesinde dava açılabilir (m.235). Öte yandan geç kalınmasından doğan masraflar alacaklıya ait olmak üzere vaktinde deftere kaydettirilmeyen alacaklar iflasın kapanmasına kadar kabul olunur (m.236).
Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/262 esas sayılı dava dosyası ile Altuntaş Mermer ve Tersanecilik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi tarafından açılan iflasın ertelemesi davasında, erteleme talebi yerinde görülmediğinden talebin reddi ile davacı şirketin İİK’nın 179. maddesi gereğince iflasına, iflasın 08/11/2017 saat 14:35 itibariyle açılmasına karar verildiği ve kararın 06/02/2020 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Sıra cetvelinin ilan (İİK’nın madde166) ve tebliğ bilgileri ile davacının masaya başvurusuna ilişkin belgeler, iflas idaresinin red kararı getirtilmiş, dava dosyası davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davacının müflisten alacağı olup olmadığı hususlarında bilirkişiye tevdi edilmiştir.
İbraz edilen 22/06/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacı şirketin sadece pay sahipleri olan şirketlere hizmet verdiği, davalı şirketin de pay sahiplerinden olduğu, davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde davalı şirketten olan alacaklarının;
Cari hesaba istinaden alacaklar : 1.533.711,29-TL,
Çek alacağı: 206.000,00-TL,
Senetli alacaklar: 634.078,32-TL,
Toplam: 2.373.789,61-TL olduğu,
Davalı şirket tarafından düzenlenen faturalara herhangi bir itirazda bulunulmadığı mütalaa edilmiştir.
01/12/2020 tarihli bilirkişi ek raporu;
“İstanbul 25. İcra dairesinin ilgili dosyasının yerinde yapılan inceleme neticesinde; Alacaklının … olduğu, borçlunun Altıntaş Mermer ve Tersanecilik San. Tic. A.Ş. olduğu, borç miktarının 43.755.661,77-TL olduğu, takibe konu alacaklı lehine rehinli Yalova Altınova Tersane Girişimcileri San. Tic. A.Ş. şirketindeki tersane alanına tahsis edilen Seri No:1 Sıra No:22 olan 400.000,00-TL nominal değerli 4 adet hissesinin satışına karar verildiği, 06/08/2018 tarihinde yapılan açık arttırma sonucu … tarafından 22.500.000,00-TL bedel ile alacağa mahsuben satışın gerçekleştiği,
İstanbul 25. İcra Dairesinin ilgili dosyasında davalı şirketin davacı şirkette bulunan 4 adet hissesinin satışı ile ilgili olduğu, satış sonrası sadece davalı şirketin davacı şirkette sahip olduğu 4 paya karşılık 400.000,00-TL nominal değerli hissesinin devrinin gerçekleştiği, davacı şirket ile davalı şirket arasında ortaklık ilişkisinin yanında ticari ilişkinin de bulunduğu, yapılan satışta herhangi bir borç/alacak ilişkisinin devrinden söz edilemeyeceği, dava konusu alacağın ticari ilişkiden kaynaklandığı,
Davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde davalı şirketten olan alacakları aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir;
Cari Hesaba İstinaden Alacaklar: 1.533.711,29-TL
Çek Alacağı: 206.000,00-TL
Senetli Alacaklar: 634.078,32-TL
TOPLAM: 2.373.789,61-TL
Davacı şirketin dava dilekçesinde 2.249.980,89-TL alacak talebinde bulunduğu,” mütalaa edilmiştir.
Yapılan yargılama sonucu toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde; davacı ile müflis şirket arasında cari hesap ve kambiyo senetlerine ilişkin ticari ilişki bulunduğu, müflis şirket hakkında Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/262 Esas sayılı dosyasında 08/11/2017 saat 14:35 itibariyle iflasına karar verildiği ve kararın 06/02/2020 tarihinde kesinleştiği, davacının ticari defter ve belgelerine göre müflis şirketten 2.249.980,89-TL tutarında alacaklı bulunduğu, davacının alacak kaydına ilişkin talebinin masa tarafından reddinin yerinde olmadığı, davanın süresinde açıldığı ve davacının talep miktarı gibi müflis şirketten alacaklı olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur….” şeklindeki gerekçeyle,davanın kabulü ile; 2.249.980,89-TL alacağın iflas masasına kaydına karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede,
Açılan dava, HMK’nın 316/1. maddesine göre basit yargılama usulüne tabidir. 6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme ve Tahkikat” başlıklı 320. maddesinde göre;
”(1) Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.
(2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(3) Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir.” düzenlemesi ile basit yargılama usulünde öninceleme ve tahkikat aşamasının ne şekilde yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Kural olarak hakim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hüküm veremez (HMK’nın madde 27). Yasanın bu hükmü yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve davanın sonuçlandırılabilmesi için konulmuştur. Bu nedenle, taraf teşkilinin sağlanması ve davalının savunma hakkını kullanması kamu düzeni ile ilgili olmakla mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre, davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK’nın 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
HMK’nın 297/1-c bendine göre mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuçlar ve hukuki sebeplerin bulunması gerekir. Bunun için de tarafların duruşmaya davet edilip, dinlenmeleri gerekir.
Her ne kadar HMK’nın 320/1. maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş ise de; bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu belirtilerek uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.
Basit yargılama usulünde de, dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat ve hüküm aşamaları mevcuttur. Ancak bunlar yazılı yargılama usulünde olduğu gibi kesin şekilde birbirinden ayrılmamıştır.
Basit yargılama usulünde ön inceleme aşaması kabul edilmiş ve ön incelemede yapılacak işlemlerin basit yargılamada da gözetilmesi ve yargılamanın ön incelemedeki tespitler çerçevesinde yürütülmesi esası benimsenmiştir. Basit yargılamada ön incelemenin usulü HMK’nın 320. maddesinde gösterilmiştir. (Bknz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/6209 Esas, 2016/9963 Karar sayılı ilamı)
Mahkemece yukarıda belirtilen basit yargılama usulüne uymadan ve ön inceleme yapmadan karar verdiği görülmektedir. Bu husus usul ve yasaya aykırıdır. (Bknz. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2016/13088 Esas, 2020/3284 Karar sayılı ilamı, Bknz. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2016/15989 Esas, 2019/6742 Karar sayılı ilamı).

Kabule göre de,
Kayıt kabul davalarında, ispat yükü, kural olarak, hakkının tanınmasını isteyen davacı alacaklıda olup, davacı alacağının mevcudiyetini gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan ve birbirini doğrulayan delillerle ispatlaması gerekir. Kambiyo senetleri kural olarak illetten mücerret sayılsalar da, bunlar tek başına alacağın varlığını ispat yeterli olmayıp, bunlara dayalı olarak iflas masasına kayıt isteyen alacaklının alacağını ispatlaması gerekir. Çeklerin ve bonoların hangi alacak nedeniyle verildiği dayanağı davacı yanca kanıtlanmalıdır.(Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/10328 Esas, 2014/7923 Karar Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/6696 Esas, 2013/500 Karar )
Dava, 21/01/2019 tarihinde açılmış olup, sayılı 6100 HMK’nın “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesininde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda, tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki, sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” şeklindeki düzenleme bulunduğu görülmüştür.
Somut olayda Davacı, dava dilekçesinde ticari defterlere delil olarak göstermiş olup, tacir olan tarafların ticari defterlerinin birlikte değerlendirilerek, tarafların ticari ilişkiyi hangi hesaplarla izlediği, defterler arasında fark bulunması halinde farkın sebebi, ticari defterler ve kayıtlardan belirlenerek sonuca ulaşılmalıdır. İlk derece mahkemesince, davacının usulüne uygun tutulan taraf ticari defter ve kayıtlarına göre, davacı şirketin sadece pay sahipleri olan şirketlere hizmet verdiği, davalı şirketin de pay sahiplerinden olduğu, davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde davalı şirketten olan alacaklarının taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirket tarafından düzenlenen faturalara herhangi bir itirazda bulunulmadığı, davacının 1.533.711,29-TL cari hesap alacağı, 206.000,00-TL çek alacağı ve 634.078,32-TL senetli alacaklar olmak üzere davalıdan toplamda 2.373.789,61-TL alacaklı olduğunun anlaşılması karşısında, alacağın masaya kayıt ve kabulü için koşulların gerçekleşmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, ticari defterleri incelemeye gerek duyması halinde, her iki tarafın ticari defterlerinin birlikte incelenmesi HMK’nın 222. maddesinin gereğidir. Davalının ayrıca delil olarak ticari defterlerine dayanmış olması gerekmez. Yani, mahkemenin gerek taraflardan birinin talebi üzerine veya TTK’nın 83. maddesi uyarınca kendiliğinden inceleme yapmaya karar vermesi halinde, her iki tarafın ticari defterlerinin birlikte incelenmesi gerekir. Bu nedenlerle, mahkemece, davacı tarafından ticari defterlere delil olarak dayanıldığı halde, davalının ticari defterleri incelenmeksizin karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli ve elverişli bulunmamaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a- Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/03/2021 tarih, 2019/26 Esas – 2021/169 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/06/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*