Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/1602 E. 2022/1304 K. 13.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2021/1602
KARAR NO :2022/1304

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :23/06/2021
NUMARASI :2019/515 Esas – 2021/395 Karar

DAVACI :…
VEKİLİ :Av. ….
DAVALI :…
VEKİLİ :Av. …

DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :09/12/2019

KARAR TARİHİ :13/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :24/06/2022

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı banka ile kredi sözleşmesi yaparak bu sözleşme kapsamı ile sınırlı olmak üzere birtakım evraklar imzalandığını, kendisine verilen kredi mukabilinde iki adet taşınmazına ipotek tesis ettirdiğini, davacının eşi…’ın da aynı banka şubesinde şahsi hesabı bulunduğunu, banka ile yapılmış olan kredi sözleşmesinde davacının eşi …’ın rızası ve bilgisi dışında bu sözleşmeye kefil edildiğini, …’ın sözleşmeye kefil edilmiş olduğunu öğrendikten sonra Gölcük 2. Noterliği’nin 26/11/2015 tarih 12130 yevmiye nolu ihtarnameyi keşide ederek bankaya gönderdiğini, 1 ay sonra banka elindeki belgelerden dava konusu kambiyo senedi ihdas ederek bu davaya konu icra takibini başlattığını, tarafınca Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2015/3582 Esas sayılı dosyasındaki takibe konu senet üzerinde tahrifat olması nedeniyle Gölcük İcra Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın reddedilerek Yargıtay kararı ile onandığını ve işbu davanın açılma zorunluluğunun doğduğunu, senet metni üzerindeki yazıların ayrı kişilerce konulmuş olduğu ATK raporu ile tespit edilmesi karşısında takip dayanağı senedin sahte olduğunun ortaya çıktığını, vadesi gelmeyen alacağın tahrif edilmiş belge ile tahsile çalışıldığını, davacının bugüne kadar hiçbir hesap kat ihtarnamesi gönderilmediğini, davacı kullanmış olduğu kredi mukabilinde ödemelerini düzenli olarak yaptığını, davacının eşinin noter ihtarı çekmesi sonrasında kasıtlı icra takibi yaptığını, davalı bankanın kredi teminatı olan ipoteklere müracaat etmek yada hesap kat ihtarı göndermek yerine doğrudan sahte belge ile kambiyo takibi yapmayı benimsediğini, bono üzerinde nakden kaydı olup davalı tarafın bunu talil ettiğini, banka kayıtları incelendiğinde bu işlem tarihleri ve meblağı teyit eden bir para alışverişi olmadığının görüleceğini ifade ederek sonuçta davalarının kabulü ile davacının Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2015/3582 Esas sayılı takibe konu olan 341.000,00-TL bedelli senet sebebiyle borçlu bulunmadığının tespitine, %20’den az olmamak üzere davalı alacaklının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde ilk olarak banka görevlileri tarafından çeşitli sözleşmelere imza atılırken aradan alınana boş bir belgeye bilgisi ve rızası dışında imza atıldığını iddia ettiğini, bir paragraf sonra ise bankaya boş halde verdiği belgenin anlaşmaya aykırı olarak banka tarafından doldurulduğunu iddia ederek çelişkiye düşmüş olduğunu, davacının icraya koydukları senette tahrifat yapıldığına dair gerçek dışı bir çok iddiasının bulunduğunu, davalı bankaca herhangi bir tahrifat yapılmadığını, sadece senedin vade tarihinde borçlu tarafından yada muvafakatiyle düzeltme yapıldığını, senette tahrifat yapıldığın iddiasını asla kabul etmediklerini, senetteki vade tarihinde düzeltme yapılırken hem rakamla hem de yazı ile yazılan bölümde düzeltme yapılarak borçlunun da bilgisi dahilinde ve lehine olarak vade tarihinin 02/12/2015 olarak belirlendiğini, senedin düzeltmeler öncesi vade tarihinin 01/12/2015 olarak kabul edilmesi halinde de senedin bono vasfını yitirmeyeceğini ifade ederek davacı tarafından açılmış davanın reddine, davacı borçlunun takibe konu alacağa haksız itirazdan dolayı asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki hesaplamalarda iki farklı rakam çıkmasına rağmen nazara alınmamış olduğunu, Hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğünün HMK’nın 31. maddesine uyar şekilde yerine getirmemiş olduğunu, Tebligat Kanunu 9. maddesi ve sair hükümleri dikkate alınmadan usulsüz tebliğ edilen bir hesap kat ihtarnamesine dayalı hüküm kurulduğunu, Bilirkişi Raporundaki gerek rakamlar arasındaki ve gerekse hesap kat ihtarnamesinin usule uygunluğuna dair tespitlerdeki çelişkinin giderilmemiş olduğunu, Bilirkişinin, mahkemenin verdiği görev tanımını dikkate almadığını, yerinde inceleme yapmadığını, Ek Rapor sonrası yerel mahkemenin bilirkişiye vermiş olduğu görevin gerek talepleri ve gerekse mahkeme ara kararıyla ihdas edilen şekilde yapılıp yapılmadığının denetimini duruşmada dile getirmelerine ve dilekçelerinde belirtmiş olmalarına rağmen yapılmamış olduğunu, Hükme esas alınan Bilirkişi raporunda bankanın ibraz etmiş olduğu belgeler doğru kabul edilerek hareket edildiğini, oysa; takip konusu senet metninde tahrifat yapan, kat ihtarnamesine muhatabın adı soyadı yerine sadece ticari unvanını yazan, hesap hareketlerindeki kesintilerin neye istinat ettiğini izah edemeyen banka görevlilerinin kasıtlı olarak gerçeğe aykırı ya da eksik belge tanzim etme ve bilirkişiye verme ihtimalleri göz ardı edildiğini, Bilirkişinin yerinde ve defterler üzerinde ya da banka kayıtlarında bizzat inceleme yapmamış olduğunu, davalı tarafın, HMK’ya aykırı olarak, muvafakatleri olmadan dosyaya delil sunmuş olduklarını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında somut olay ile uyuşmayan emsal karara yer vermiş olup dava konusu dosyayı yanlış ve eksik değerlendirmiş ve ayrıca kendisi ile çelişerek hüküm tesis etmiş olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı aleyhine, davalı tarafından takibe konu senetten kaynaklanan ve ödenmeyen alacağının tahsili amacıyla Gölcük İcra Müdürlüğü 2015/3582 E. sayılı dosya ile kambiyo takiplerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatılmış olup, borçlu davacı tarafından icra takibine itiraz edilmiş olduğunu, yerel mahkemece davanın reddine karar verildiğini, kararın davacı tarafından istinaf edilmiş olduğunu, yapılan istinaf başvurusunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı bankanın hiçbir şekilde senette tahrifat yapmamış olduğunu, davacının iddia ettiği gibi senette hiçbir şekilde silinti veya kazıntının da yapılmamış olduğunu, sadece senedin vade tarihinde borçlu davacı ile anlaşılarak düzeltme yapılmış olduğunu, bu sebeple senette tahrifat yapıldığı iddiasını asla kabul etmeyeceklerini, ATK raporunda da görüldüğü üzere vade tarihi bölümünde hem yazıyla hem rakamla bir değiştirme yapılmış olduğunu ve bu değişiklik borçlunun muvafakatiyle yapıldığını, ayrıca yerel mahkemeye sunmuş oldukları belgeler incelendiğinde Adli Tıp Kurumu’nun raporunun eksik, hatalı ve yeterli değerlendirmelerin yapılmadan oluşturulduğunun kanaatinde olduklarını belirterek; davacının haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/06/2021 tarih, 2019/515 Esas – 2021/395 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Eldeki uyuşmazlıkta davacı taraf, davalı banka ile aralarında genel kredi sözleşmesi imzalandığını kabul etmekle birlikte, davalı bankanın sahte evrak ve senet ihdas ettiğini, senet üzerinde tahrifat yapıldığını ileri sürerek, icra takibine konu senet nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürmüş, davalı banka ise davacının dava dilekçesindeki iddialarının çelişkili olduğunu, senetteki tahrifat iddiasını kabul etmediklerini, vade tarihindeki düzeltmenin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davacının işbu davadan önce, Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2015/3582 Esas sayılı dosyasında açılan icra takibine itiraz davasının yapılan yargılaması sonucunda, mahkemece,”….davalı her ne kadar bononun kendisinden habersiz olarak doldurulup tedavüle çıkarıldığını, dava konusu senedin teminat ilişkisine dayalı olarak verildiğini iddia etmiş ise de, senedin üzerinde bedeli teminattır ibaresi bulunmadığı, davacının bu iddialarını yazılı bir belge ile kanıtlayamadığı, senet üzerinde yapılan değişikliklerin geçerli olabilmesi için, düzenleyen tarafından imza veya paraf edilmek suretiyle onanması gerektiği, değişikliğin onaylı olmaması veya değişiklik yanındaki imzanın keşideciye ait olmadığının anlaşılması halinde, düzeltmenin yok hükmünde olacağı, senedin düzeltme öncesi durumuna göre değerlendirme yapılacağı, takip dayanağı senet incelendiğinde ve ATK raporuna göre; senedin vade tarihi bölümünün günler hanesinin birler basamağında evvelce mevcut “1” rakamının ve yazı ile yazıldığı bölümdeki “bir” yazısının benzer fiziki evsafta bir kalem ile sürşaj yöntemiyle “2” rakamı ve “iki ” yazısına dönüştürülmüş olduğu, bu değişikliklerin düzenleyen tarafından imza veya paraf edilmek suretiyle onanmadığı, düzeltmelerin yok hükmünde olduğu, senedin düzeltme öncesi durumuna göre değerlendirme yapılması gerektiği, hem rakamla hem de yazı ile yazılan kısımlarda düzeltme yapılmış olması nedeniyle vade tarihlerinin birbiri ile örtüştüğü, çift vade durumunun söz konusu olmadığı….” gerekçesiyle davanın reddine karar karar verildiği,karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf ve temyiz kanun yolu başvurularının ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesince reddedildiği görülmüştür.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda, “….Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; taraflar arasında 25/03/2013 tarihinde genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, icra takibine konu edilen bononun da 25/03/2013 tarihinde tanzim edildiği, davacının senet üzerindeki imzayı inkar etmediği, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı delille ispatlaması gerektiği, Yargıtay 19 H.D.’nin E: 2016/2530 K: 2016/12603 sayılı ilamında ”….Bankaların verdikleri krediye karşılık teminat olmak üzere bono almalarını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla yerel mahkemenin aksi yöndeki gerekçelerinde isabet görülmemiştir. Esasen senet üzerinde teminat olduğunu gösteren herhangi bir kayıtta bulunmamaktadır. Ciroda “rehin içindir”, “bedeli teminattır” gibi açıklamalar bulunmadığı taktirde cironun temlik cirosu olduğunun kabulü gerekir. Davalı da dava konusu senedin kredi borcunun ödenmesi amacıyla, başka bir anlatımla ifa amacıyla düzenlendiğini belirterek teminat iddiasını kabul etmemiştir. Bir an için senedin bilirkişi raporundaki görüş doğrultusunda teminat amacıyla verildiği kabul edilse bile teminatını teşkil ettiği kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi borcu bulunup bulunmadığının bilirkişi marifetiyle saptanması gerekir. ” belirtilen hususlar gözönüne alındığında dosya bankacı bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi kök ve ek raporlarında davacının Kredili Mevduat Hesabının 01/01/2015 tarihinden itibaren ekstresi incelendiğinde, genel olarak kredi ödeme ve tahsilat işlemlerini içermekle birlikte, çek ödemeleri, nakit para çekme ve yatırma işlemlerini de içerdiği, bankacılık sektöründe bankacılık tek düzen hesap planına uygun olarak kredi kullandırımlarında nakden ödeme yapılmayıp, kullandırılan kredilerle ilgili muhasebe kayıtları ilgili kredi hesabına borç kredi lehdarının KMH/Mevduat hesabına alacak kaydedilerek oluşturulduğunu, kredilerle ilgili tahsilatların Kredili Mevduat Hesapları ve /veya mevduat hesaplarından sağlandığının tespit edildiğinin belirtildiği, hesap kat ihtarnamesinin … adına keşide edilerek davacının davalı banka ile imzalamış olduğu genel kredi sözleşmesinde yer alan adresine gönderildiği, davacının, davalı banka nezdindeki mevduat ve kredi hesapları ile ilgili ekstre ve belgelerin üzerinde ”…” adının yer aldığı, kredi hesaplarının tasfiye hesaplarına aktarımlarına ilişkin banka dekontları üzerinde davacının adı ile birlikte vergi nosunun yanında ”…” adının bulunduğu, Gölcük Esnaf ve Sanatkarlar Odası Faaliyet Belgesi’nde davacının adı soyadının yer aldığı unvanının da ”…” olduğu belirtilmekle’ gönderilen hesap kat ihtarnamesi geçerli kabul edilmiş olup, geçerli kabul edilmesi halinde davacının, davalı bankaya olan borcunun toplan 349.870,27-TL olduğu bilirkişi raporunda belirtilmekle, raporun usul ve yasaya uygun olarak hazırlanması ve denetime elverişli olması nedeniyle mahkememizce hükme esas alınmış ve davanın reddine karar verilmiş….” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş,karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 776 ve devamı maddelerinde bono düzenlenmiştir. Bonoda ödeme tarihi belirtilmese de, TTK’nın 777/2 maddesine göre vade tarihi bulunmayan bono görüldüğünde ödenir. Ödeme tarihi bonoda zorunlu unsur olmayıp, kambiyo senedi vasfını değiştirmez.
Dava ve takibe konu 25/03/2013 düzenleme tarihli, 02/02/2015 vadeli, 350.000,00-TL tutarlı bononun keşidecisinin davacı lehtarının davalı banka olduğu ve bononun nakden kaydı taşıdığı anlaşılmaktadır.
Davacı bononun kullandırılan kredilerin teminatı olarak verilmiş teminat bonosu olduğunu ileri sürmüştür. İncelenen bonoda, bononun teminat amacıyla verildiğine ilişkin her hangi bir ibare bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay HGK’nın 14/03/2001 tarih ve 12-233/257 sayılı ve yine 20/06/2001 tarih ve 12-496/534 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere; dayanak belgenin teminat senedi olduğu iddiası, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da ayrıca hazırlanmış bir yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Yazılı belge sunulduğu takdirde, belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunludur. Davacı tarafından bononun teminat bonosu olduğu kanıtlanmadığından aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan, bonolara da uygulanması gereken TTK’nın 680. maddesi uyarınca, kambiyo senetlerinin açık şekilde düzenlemesi mümkün olduğu gibi, davaya konu bonodaki vadenin geçersizliği, kambiyo senedi vasfını etkilemeyecektir. Bununla birlikte açık senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının da yazılı delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı bonodaki imzasını da inkar etmemiştir.
Bununla birlikte, banka kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde asıl kredi borçlusunun daha sonra kullandığı 341.000,00-TL kredi borcunun takipte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bononun banka elinde bedelsiz olduğundan söz edilemez. Davacı bononun münhasıran ilk kredinin teminatı olduğu iddiasını da kanıtlayamamıştır.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
HMK’nın 282. maddesi uyarınca, hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporları takdiri delil mahiyetinde olup, mahkemece dosyaya sunu deliller icra dosyası, takibe konu bono ile tüm deliller değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayalı karar verildiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca; Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
13/06/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*