Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/1493 E. 2022/1175 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1493
KARAR NO : 2022/1175

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :18/12/2020
NUMARASI :2019/319 Esas – 2020/822 Karar

DAVACI :…
VEKİLİ :Av. …
DAVALILAR :1-SÜRMENELİ ENDÜSTRİYEL MUTFAK EKİPMANLARI İNŞAAT SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
VEKİLİ :Av. …
:2-…
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :22/05/2019

KARAR TARİHİ :31/05/2022
KR. YAZIM TARİHİ :30/06/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan Yapı Kredi Bankası A.Ş. Darıca Şubesi’nce verilen ve müvekili yanca keşide edilen 10.07.2019 keşide tarihli ve 50.000 TL. bedelli 5826437 çek numaralı çein keşideci kısmındaki kaşe ve cironun müvekkiline ait olduğunu, bilgileri yazılı olan çekin kaşeli ve imzalı ancak diğer kısımları boş vaziyette iken 27.03.2019 tarihinde… plaka sayılı araçtan çalındığını, 29.03.2019 tarihinde bu konuda gerek müvekkili gerekse de dava dışı 3.kişi … tarafından Darıca Polis Merkezi Amirliğine şikayette bulunulduğunu ve ifade tutanağı tanzim edildiğini, dava konusu yapılan çek ile ilgili olarak 29.03.2019 tarihinde TEB Faktöring A.Ş Bayrampaşa şubesinde kırdırma işlemi yapılmak istenmesi üzerine ilgili Faktöring firmasının müvekkili ile irtibata geçtiğini, müvekkilinin çek ile ilgili çalıntı kaydı bulunduğunu ve emniyet müracaatlarının olduğunu söylemesi üzerine müvekkilinin bu çek ile ilgili tahsilat girişiminde bulunulduğundan haberdar olduğunu, bunun üzerine TEb Faktoring A.Ş’den çekin ön ve arka yüzünün ekran görüntüsünün e-mail olarak kendisine gönderilmesini talep ettiğini ve dilekçe ekinde sunulan çek ile ilgili ekran görüntüsünün e-mail olarak müvekkiline gönderildiğini, bunun üzerine çekteki cirantalardan müvekkilinin haberdar olduğunu, müvekkilinin her iki davalı ile de bir ticari ilişkisi olmadığı gibi çekte bulunan keşideci kaşesi ve imzası dışında çekte bulunan diğer yazıların hiçbirinin müvekkili tarafından yazılmadığını, müvekkilinin ticari anlamda davalılar ile hiçbir bağlantısı, ilişkisi bulunmadığından her iki davalıya da herhangi bir borcu bulunmadığını, şekil şartları bakımından tam ve geçerli olarak kabul edilebilecek olan söz konusu çek ile ilgili sürekli olarak Findeks üzerinden sorgulamalar yapılmakta olduğundan çeki elinde bulunduran karşı tarafça takibe konması konusunda müvekkilinin endişeleri bulunduğunu, söz konusu çek bedelinin %15’ini teminat gösterilmesi karşılığında, ivedi olarak bu çek ile ilgili olarak ödeme ve icra takibine konulma yasağı şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle, davanın kabulü ile bahse konu çek kaşeli ve imzalı bir şekilde (sadecde keşideci kaşesi ve imzası) çalınmış olduğundan ve davalılarla bir ticari ilişkileri bulunmadığından ve borçları olmadığından davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava tarihi itibariyle hukuki yararı bulunmadığını, imzası varken kaybettiğini iddia ettiği çek için bankaya ibraz edilmemekle birlikte ciranta olduklarından bahisle aleyhlerine dava görülmesinin kabul edilemeyeceğini, çek bankaya ibraz edilip, arkası yazıldıktan sonra taraflarınca kendisine bir işlem yapılmadan önce böyle bir dava ikame edilebileceğini ancak çek bankaya hiç ibraz edilmeden menfi tespit davası ikame edilemeyeceğini, açılan davanın çek iptali davası olmadığını, davaya konu olduğu iddia edilen çekte müvekkilinin de cirosu bulunmadığını, davacıdan veya üçüncü kişiden böyle bir çek almadığını, kimseye de ciro etmediğini, davacı tarafça çekte ciroları olduğu iddiası ile bu davanın ikame edildiğini, ancak arabuluculuk aşamasında da beyan ettikleri üzere çekte taraflarının olduğu iddia edilen bir cironun söz konusu olmadığını, çek ödeme vasıtası olup, davaya konu edilen kayıp çekin davacı tarafça imzalı olduğunun davacı tarafça kabul edildiğini, davacının davasının bu hali ile dinlenmemesi gerektiğini, davacı tarafın tedbir talebinde de bulunduğunu, kendisine bu çek ile ilgili herhangi bir ilgileri bulunmadığının bildirildiğini, müvekkiline karşı aldığı tedbirin bir hükmü olmadığını bilmesine karşın bu davayı ikame etmelerinin kötüniyetli olduğunu, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin müvekkiline yüklenmek istenmesinin bu hali ile haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkiline karşı alınan tedbir kararının çeki yazdıran iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyeceğini, kaldı ki çeki yazdırıp elinde bulunduran kişiye karşı yeni bir dava açılması gerekeceğini, hal böyle iken davacı tarafın yanlış bir dava açmasının sonuçlarına katlanması gerekeceğini, aleyhlerine haksız ve mesnetsiz açılan davanın bu hali ile reddi gerektiğini, gerek hukuki yarar yokluğu (yazılmış bir çek olmadığından) ve gerekse de müvekkili şirketin bu çekte cirosunun olmaması nedeni ile redde mahkum olduğunu, tedbir kararının hukuki durumlarında bir değişiklik getirmediğini, tarafı olmadıkları için sonuç doğurmadığını, bir an için davanın aleyhinizde açıldığı düşünüldüğünde, 50.000,00 TL’lik bir çekte cironuz olduğu iddia edilmesi üzerine, çek ile bir alakam yok denmesine rağmen menfi tespit davası ile karşı karşıya kalındığında, %12 avukatlık ücreti ve %7’ye yakın bir harç ve yargılama gideri istenilmesinin haklı olarak kabul edilemeyeceğini, tüm bu nedenlerle; haksız ve mesnetsiz davanın gerek hukuki yarar yokluğu ve gerekse de husumet nedeni ile reddine, davacıya çek ile bir ilgilerinin olmadığı ve cirolarının olmadığı bildirilmesine rağmen dava ikame etmesi nedeni ile çek bedelinin %20’sinden az olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatı ile cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … 27/09/2019 tarihli ön inceleme celsesine katılarak; ” Şu an neden burada olduğum hakkımda en ufak bir fikrim yok. Davacı taraf beni arayarak çeki çalan kişilerin benim adıma imza atarak çeki ciroladığını haber vermiştir. Bunun üzerine notere gidip kendilerine borçlu olmadığıma dair beyanda bulunmamı talep ettiler. Ben de iyi niyetimi göstererek notere gidip bu konuda beyanda bulunmak istemiştim. Lakin davacının eşi .. bey ile notere gitmem üzerine, noterde buna gerek olmadığını söylediler. Daha sonrasında arabulculuk görüşmelerine de şehir dışında olmam sebebiyle katılamadım. Davanın reddine karar verilsin” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … davanın kabulüne, davacının muhatabı Yapı Kredi Bankası A.Ş. Darıca Şubesine ait, keşidecisi …-Butik Pasta Tasarımı, lehtarı … olan, 10/07/2019 keşide tarihli, 5826437 çek numaralı, 50.000,00 TL bedelli çekten ötürü davalı Sürmeneli End. Mutfak Ekp İnş. San. Tic. Ltd. Şti ve davalı …’a borçlu olmadığının tespitine, Davalı Sürmeneli End. Mutfak Ekp İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’nin kötüniyet tazminat talebinin reddine, karar kesinleştiğinde ödeme yasağının kaldırılmasına, bu hususta ilgili banka şubesine müzekkere yazılmasına, Karar kesinleştiğinde davacı tarafından yatırılan teminatın iadesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabulüne karar verilmesine rağmen “… Davalılar dava konusu çekte ciro ve imzaları bulunmadığını, çekle bir ilgileri bulunmadığını beyan etmiş olup, lehtar-ciranta ve ikinci cirantaya ait imzaların davalılara ait olduğunu ispat yükü davacı tarafa ait olduğundan, çek aslının bulunamaması nedeniyle imza incelemesi yaptırılamamakla birlikte ispat yükü üzerinde olan davacının, imzaların davalılara ait olduğunu ispat edemediği, bu durumda davalıların dava açılmasına sebebiyet vermediği gözetilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir…” gerekçesi ile vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin müvekkil taraf üzerine bırakılması hukuka aykırılık oluşturduğunu, Kural olarak HMK 326/1: “Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir” hükmü uygulanır ancak bu durumun istisnası HMK 312/2 “Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez” dir, dava açmadan önce Arabulucuk sürecinde karşı taraf ile anlaşamadıkları gibi duruşmalar aşamasında da karşı tarafın kanun maddesindeki gibi bir kabul beyanı da bulunmamakla, buna rağmen dava kabul edildiği halde yargılama gideri ve vekalet ücretinin müvekkil taraf üzerine bırakılması hukuka aykırılık oluşturduğunu beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, talep şekilde yeniden hüküm ihdası olmadığı takdirde kararın bozularak mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; açılan davada davacı tarafın dava tarihi itibariyle hukuki yararı bulunmadığı, açılan dava çek iptal davası olmayıp çek bankaya ibraz edilip işlemi yapıldıktan sonra çek hükmü kazanacak ve davacının menfi tespit davası açma hakkı doğacağını, davaya konu olduğu iddia edilen çekte müvekkilin de cirosu bulunmadığını, davacıdan veya üçüncü kişiden böyle bir çek almamış, kimseye de ciro etmediğini, davacı taraf tedbir talebinde de bulunmuş, müvekkile karşı aldığı tedbirin bir hükmü olmadığını bilmesine karşın aleyhe bu davayı ikame etmesi, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin müvekkile yüklenmek istenmesi haksız ve kötüniyetli olduğunu beyan ederek, hukuki yarar yokluğu ve gerekse de husumet nedeni ile haklarında davanın reddine, çek bedelinin %20’sinden az olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatı ile cezalandırılmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2020 Tarih – 2019/319 Esas – 2020/822 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir.

İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı tarafından keşide edilen 10.07.2019 keşide tarihli ve 50.000 TL bedelli 5826437 çek numaralı çekin keşideci kısmındaki kaşe ve cironun davacıya ait olduğu, davaya konu çekin kaşeli ve imzalı ancak diğer kısımları boş vaziyette iken 27.03.2019 tarihinde çalındığı, 29.03.2019 tarihinde bu konuda davacı ve dava dışı 3.kişi … tarafından şikayette bulunulduğu, davacının, çekte ciranta olarak yer alan her iki davalı ile de bir ticari ilişkisinin olmadığı belirtilerek, çeki elinde bulunduran karşı tarafça takibe konmaması konusunda %15 teminat gösterilmesi karşılığında, ivedi olarak bu çek ile ilgili olarak ödeme ve icra takibine konulma yasağı şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi, akabinde ise bu çekten dolayı borçlu olunmadığı yönünde karar verilmesi için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/ iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları içinde geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine hak çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Kural bu olmakla birlikte menfi tespit davasında ispat yükü borçlu olmadığını ileri süren davacı keşideci/düzenleyen üzerindedir.
Dosya arasında bulunan çek görüntüsü incelendiğinde; davalı …’ın lehtar, diğer davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin ikinci ciranta olduğu, ciro silsilesinde kopukluk olmadığı görülmüştür. Davacı taraf çek görüntüsüne TEB Faktoring A.Ş’den ulaştığını beyan etmiş olduğundan mahkemece TEB Faktoring A.Ş.’ye müzekkere yazılarak dava konusu çekin taraflarına ibraz edilip edilmediği, taraflarınca başka herhangi bir kişiye ciro edilip edilmediği, dava konusu çek ibraz edilmiş ise çekin bir görüntüsünün dosyaya gönderilmesi istenilmiş, TEB Faktoring A.Ş tarafından, ilgili çeke müşterileri … tarafından 29/03/2019 tarihinde işlem yapılması talebinde bulunulduğu, ancak taraflarınca yapılan değerlendirme sonucu bu talebin reddedilmesi nedeniyle söz konusu çekin taraflarına teslim edilmediği, çeke ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Somut olayda, dava konusu çekin süresi içerisinde bankaya ibraz edilmediği ihtilafsız olup, bu durumda çek nedeniyle kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilirse de hamil, aralarında temel ilişkinin bulunduğu cirantaya karşı, bu çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanabilir ve alacağını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir. Keşideciye karşı ise uyuşmazlık tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 732. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunabileceğinden davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekilinin davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını ileri sürmüş olmasının ,davalılar tarafından çeke dayalı olarak davacı aleyhine sebepsiz zenginleşme ve genel hükümler çerçevesinde alacak talebinde bulunabileceği gibi genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabileceği gözetildiğinde, eldeki davada davacının hukuki yararının olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Eldeki davada; davacının, davalılar ile dava konusu çekin verilmesini gerektirecek bir ticari ilişkisi bulunmadığını, çekin çalındığını iddia ettiği, davalıların da davacı ile herhangi bir ticari ilişki içerisinde bulunmadıklarını, hatta dava konusu çekte iddia edildiği gibi ciro ve imzalarının bulunmadığını beyan ettikleri, davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin incelenen ticari defterlerinde de taraflar arasında ticari ilişkiyi yansıtır ticari kayıtların bulunmadığının tespit edildiği, dava ve karar tarihi itibari ile davalıların davacı aleyhine bir takip başlatmadığı, alacak taleplerinin de bulunmadığı anlaşılmakla dava konusu çekten ötürü davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyeti ispat edilemediğinden ve dava borçlu lehine neticelendiğinden davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin kötü niyet tazminat talebinin reddine, davalılar dava konusu çekte ciro ve imzaları bulunmadığını, çekle bir ilgileri bulunmadığını beyan etmiş olup, lehtar-ciranta ve ikinci cirantaya ait imzaların davalılara ait olduğunu ispat yükü davacı tarafa ait olduğundan, çek aslının bulunamaması nedeniyle imza incelemesi yaptırılamamakla birlikte ispat yükü üzerinde olan davacının, imzaların davalılara ait olduğunu ispat edemediği, bu durumda davalıların dava açılmasına sebebiyet vermediği gözetilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasına şeklinde karar verilmişse de; tüm dosya kapsamı delillere göre davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun iken, davanın kabulüne karar verildiğinde, HMK’nun 326/1. maddesi hükmü gereğince davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, HMK’nun 312/2. maddesi hükmünün somut davada uygulama imkanın bulunmayışı ve olaya uygun olmadığı anlaşılan yüksek mahkeme kararlarının yanlış yorumlanması suretiyle yanılgılı kanaatle davalı Sürmeneli Endüstriyel Mutfak Ekipmanları İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirket vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan;
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen TTK’nın 5/A maddesinde;
“B(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükümleri düzenlenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz.
Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya (“verme”yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor). Fakat bu dâvalar (edim davasından farklı olarak) Maddi Hukuk (Medeni Hukuk) anlamında bir talep hakkına dayanmazlar. Ortada sadece usule ilişkin bir talep vardır. Zira, maddî hukuk (Medenî Hukuk) yönünden, bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitini veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptalini sağlamak isteyen kişi, karşı taraftan bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına istemde bulunmamaktadır (Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt [Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/ Serozan/Arpacı], Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2017, s:40). Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir.

Tüm bu açıklamalara göre; eldeki dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olmasa da davacı tarafından arabuluculuğa başvurulduğu, başvuru sonrası çıkan arabuluculuk bedelinin davacı tarafından ödenmesi gerektiği ancak ilk derece mahkemesince verilen kararda bu konuda bir hükmün yer almadığı görülmüş ve eldeki davada arabuluculuğa başvuru gerekmese de davacının başvurması nedeniyle ortaya çıkan masrafın davacı tarafından ödenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere; dava öncesinde taraflarca arabuluculuk görüşmeleri yapıldığı ve sürecin anlaşmazlık ile sonuçlandığı, bu nedenle arabulucuk için 1.320,00-TL ücret takdir edildiği ve bakanlık bütçesinden ödenmesine karar verildiği, mahkemece Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 297/1-ç ve 326. maddeleri gözetilerek dava öncesi bakanlık bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin yargılama gideri olarak hüküm altına alınmaması ve hazineye irat kaydına karar verilmemesi hatalıdır. Anılan husus kamu düzenine ilişkindir. Hükmün bu yönden düzeltilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davacının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle ESASTAN KABULÜNE, GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 18/12/2020 tarih, 2019/319 Esas ve 2020/822 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
2-Davanın KABULÜNE, davacının muhatabı Yapı Kredi Bankası A.Ş. Darıca Şubesine ait, keşidecisi …- Butik Pasta Tasarımı, lehtarı … olan, 10/07/2019 keşide tarihli, 5826437çek numaralı, 50.000,00 TL bedelli çekten ötürü davalı Sürmeneli End. Mutfak Ekp İnş. San. Tic. Ltd. Şti ve davalı …’a borçlu olmadığının tespitine,
3-Davalı Sürmeneli End. Mutfak Ekp İnş. San. Tic. Ltd. Şti’nin kötüniyet tazminat talebinin reddine,
4-Alınması gereken 3.415,50.-TL karar ve ilam harcından, 853,88.-TL peşin harcın mahsubu ile, eksik kalan 2.561,62.-TL’nin davalılardan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Karar kesinleştiğinde ödeme yasağının kaldırılmasına, bu hususta ilgili banka şubesine müzekkere yazılmasına,
6-Karar kesinleştiğinde davacı tarafından yatırılan teminatın İADESİNE,
7-6325 sayılı HUAK’ın 18-(A)-11) maddesi uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından yatırılan ve harcanan 252,20.-TL müzekkere, tebligat ve diğer giderler ile 500,00.-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 752,20.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 7.300,00.-TL vekâlet ücretinin, davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
10-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana İADESİNE,

11-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
c-Davacı tarafından yapılan 162,10-TL İstinaf Kanun yolu masrafı ile 170,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 332,60 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
d-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
e-Davacının yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
f-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/05/2022


Başkan-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*