Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/1467 E. 2022/1156 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1467 – 2022/1156
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2021/1467
KARAR NO :2022/1156

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE : …
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :24/03/2021
NUMARASI :2019/601 Esas – 2021/220 Karar

DAVACI :ENTEK ELEKTRİK ÜRETİMİ ANONİM ŞİRKETİ…
VEKİLİ :Av. …

DAVALI :TÜRKİYE ELEKTRİK İLETİM ANONİM ŞİRKETİ …
VEKİLİ :Av. …

DAVA TÜRÜ :İstirdat
DAVA TARİHİ :20/12/2019

KARAR TARİHİ :30/05/2022
KR. YAZIM TARİHİ :09/06/2022

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve alt mevzuat uyarınca elektrik üretim lisansına sahip bir elektrik üretim şirketi olup diğer bütün elektrik üretim şirketleri için de geçerli olduğu üzere Türkiye genelindeki elektrik üretim tesislerinde ürettiği elektrik enerjisini iletim sistemine dahil edebilmek için davalı TEİAŞ ile koşulları güncel düzenlemelere göre dönemsel olarak yenilenen Sistem Kullanım Anlaşmaları imzalamak zorunda olduğunu, işbu davaya konu uyuşmazlık konusunun davacının İzmit-Köseköy tesisinde üretilen elektrik enerjisinin iletim sistemi kullanılarak alış ve verişine ilişkin anlaşmalardan kaynaklandığını, söz konusu üretim tesisinin uzun yıllar oto-prodüktör grubu olarak faaliyet gösterdikten sonra 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonrasında 20/12/2004 tarihinde üretim lisansı ile faaliyette dönüştürülmesi sonrasında TEİAŞ ile ilk sistem kullanım anlaşmasını 05/10/2007 tarihinde imzaladığını, uyuşmazlık konusu hususlara ilişkin olan anlaşmaların ise 27/08/2015, 12/05/2017 ve 28/09/2017 tarihli İletim Sistemi Sistem Kullanım Anlaşmaları olduğunu, Ana metinleri birbirinin aynı olan bu anlaşmaların sadece eklerinde yer alan teknik bağlantı noktalarına ilişkin hususlar yönünden farklılık gösterdiğini, Elektrik Piyasası Kanunu gereği imzalanması gereken sistem kulamın anlaşmalarının iletim sisteminin kullanımına ilişkin genel hükümleri ve ekinde ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri içeren anlaşmalar olduğunu, EPK ve EPDK tarafından çıkarılan alt mevzuat gereği bu anlaşmaların genel esasları iletim lisansı sahibi şebeke işleticisi TEİAŞ tarafından hazırlandığını ve EPDK tarafından onaylandığını, TEİAŞ’ın sistemi kullanan tüm kişilerle aynı genel esasları taşıyan anlaşmalar imzaladığını, anlaşmanın hükümleri üzerinde tarafların müzakere etmesi ve değişiklikler yapması mümkün olmadığından sistem kullanım anlaşmalarının, elektrik piyasasında faaliyet gösteren şirketlerin yaptığı tek tip anlaşma olduğunu, davacı ile davalı arasındaki Sistem Kullanım Anlaşmasının EPDK kararları ve elektrik piyasası mevzuatı uyarınca iletim bedeli olarak her ay, bağlantı kapasitesine göre hesaplanan sabit bir bedel ödenmekte iken EPDK tarafından 25/04/2016 tarihli ve 29694 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 01/05/2016 tarihinden geçerli Yöntem Bildirimi Kararı ile TEİAŞ’ın iletim bedeli hesaplama yönteminin değiştirildiğini ve hem sabit hem değişken unsurlardan oluşan bir bedel hesaplama yöntemi benimsendiğini, değişiklik yapılmasındaki temel sebebin şirketlerden gelen “iletim bedelinin hesaplanmasında sadece bağlantı kapasitesinin değil fakat sisteme verilen ve sistemden alınan elektrik enerjisi miktarlarının da dikkate alınması ve bu suretle daha adil bir ücretlendirme sistemi oluşturması olduğunu, davacının aylık sistem kullanım bedelini davalı TEİAŞ’a Mayıs 2016’dan itibaren yeni hesaplama yöntemine göre ödeme yapmaya başladığını, ancak davalı TEİAŞ’ın, bu bedeli ilgili mevzuata aykırı şekilde yeniden hesaplamak suretiyle, davacı ENTEK’ten Mayıs 2016-Aralık 2017 dönemini kapsayan 20 aylık süre zarfında, ihtirazı kayıtla ödedikleri ve huzurdaki dava ile istirdadını talep ettikleri tutar kadar haksız tahsilat yaptığını, davalının 15/09/2017 tarihli iki adet fark faturası ile Mayıs 2016 Temmuz 2017 dönemini kapsayan 15 aylık dönem için geçmişe dönük talepte bulunduğunu, daha sonra Ağustos 2017 Aralık 2017 dönemini kapsayan 5 aylık dönemde, süresinde kestiği aylık faturalara da aynı şekilde hesapladığı hatalı sistem kullanım bedellerini yansıttığını, TEİAŞ’ın 15/09/2017 tarihli ve 348156 sayılı yazısıyla (EK-4) Mayıs 2016 Temmuz 2017 arasındaki 15 aylık dönemde aylık iletim bedellerinin sehven yanlış hesaplandığını belirttiğini, bunun sebebi olarak “enerji ölçümünde esasen ENTEK şalt sahasında bulunan fider sayaçlarının dikkate alınması gerekirken, sehven ENTEK şalt sahası girişinde bulunan hat başı sayacının esas alınmış olmasını” gösterdiğini ve bahse konu dönemde eksik ödendiğini iddia ettiği aylık iletim bedelleri için geçmişe dönük olarak düzenlediği her biri KDV dahil 2.220.901,93-TL ve 1.957.675,82-TL toplam tutarlı, iki adet ek alacak faturasını aynı yazı ekinde davacı ENTEK’e gönderdiğini, davacı tarafından bu iki faturaya 20/09/2017 tarihli yazı ile itiraz edildiğini ve bilahare 05/10/2017 tarihli yazı ile bahse konu faturaların ihtirazi kayıtla ödeneceğinin davalı TEİAŞ a bildirildiğini ve bu faturaların 05/10/2017 tarihinde ihtirazi kayıtla ödendiğini, davalı TEİAŞ tarafından aynı gerekçeyle Ağustos 2017 ayı için düzenlenen 31/08/2017 tarihli 587.234.91-TL ve 227.604.88-TL toplam tutarlı iki adet faturanın 210.871.00-TL + KDV tutarına kadar olan kısmına ENTEK tarafından 20/09/2017 tarihli yazı ile itiraz edildiğini, bilahare 25/09/2017 tarihli yazı ile bahse konu faturaların ihtirazi kayıtla ödeneceğinin davalı TEİAŞ’a bildirildiğini ve bu faturaların da 25/09/2017 tarihinde itirazi kayıtla ödendiğini, Ağustos 2017 Aralık 2017 dönemini kapsayan beş aylık dönemde de TEİAŞ tarafından hukuka aykırı olarak düzenlenen ve davacı ENTEK tarafından, ihtirazi kayıtla ödenen -beşi üretim, beşi tüketim olmak üzere 10 adet fatura olduğunu, davalının yeni yönteme göre değişken iletim bedelini tamamen hatalı hesapladığını, TEİAŞ’ın sadece ölçüm noktasından yaptığı ölçümleri esas almak ve kendi mülkiyetinde olmayan hatlar üzerinden doğrudan bağlantı yapılan dava dışı şirketlere iletilen enerji miktarlarını eşzamanlı olarak okumamak suretiyle, kendi şebekesine aktarılmayan veya kendi şebekesinden çekilmeyen enerji miktarları için de davacı davacıya iletim bedelini tahakkuk ettirdiğini, dilekçede gösterilen hesaplama tablosundan da görüleceği üzere Ağustos 2017 ile Aralık 2017 dönemini kapsayan beş aylık süre zarfında davacı tarafından davalı TEİAŞ’a toplam 1.411.411,80-TL fazla sistem kullanım bedeli ödendiğini, diğer bütün fazla ödemeler de dikkate alındığında davacı tarafından davalı TEİAŞ’a toplam (2.220.901,93 + 1.957.675,82 + 1.411.411,30-TL) = 5.589.989,05-TL fazla ödeme yapıldığını beyan ederek; davalı TEİAŞ’a ihtirazı kayıtla ödenen toplam 5.589.989.05-TL’nin ödenme tarihlerinden itibaren; 6183 sayılı yasa madde 51’de öngörülen gecikme zammı oranında, bu mümkün olmadığı takdirde 3095 sayılı yasa madde 2/2 uyarınca belirlenen ticari avans faizi oranında işletilecek faiziyle birlikte davalı TEİAŞ’tan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu tesisin otoprodüktör lisansı ile iletim sistemine bağlı olan bir iletim sistemi kullanıcısı iken otoprodüktör lisansı sona erdirilerek bağlantı şekli ve yapısı aynı kalmak kaydıyla 20/12/2004 tarihli üretim lisansı aldığını ve otoprodüktör lisansı kapsamında imzalanmış olan Sistem Kullanım Anlaşmasının üretim lisansı kapsamında 05/10/2017 tarihinde revize edildiğini, Sistem Kullanım Anlaşmasının 6446 sayılı EPK’nın ilgili hükümleri gereği ilk bölümü EPDK tarafından onaylanmış genel hükümlerden 2. bölümünün ise kullanıcının sisteme bağlantı şeklini, sistemden alış – veriş güç değerlerini, iletim faturalarına esas alınan ölçüm sayaçlarının yerleri gibi her kullanıcıya göre değişen özel hükümlerden oluşan bir anlaşma olduğunu, tüketim tesislerinde doğrudan bağlı tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alan sayaçlarla yapıldığını, davalı ile davacı arasında imzalanmış olan 05/10/2007 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasında ve günümüze kadar gerçekleştirilen anlaşma revizelerinde yer alan tek hat şemalarında da açık bir şekilde belirlendiği üzere faturaya esas ölçü noktalarının; Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğ hükmü gereği 154 kV şalt sahasında yer alan TR A, TR B, TR C ve TR D’nin yüksek gerilim taraflarında (154 kV) yer aldığını, Teşekkülün bu konudaki uygulamasında meri hükümlere aykırı hiçbir durum bulunmadığını, davaya konu faturaların düzenlenmesi konusunda yaşanan sürece ilişkin olarak 01/05/2016 tarihine kadar bahse konu tesis için düzenlenen iletim bedeli faturalarına esas kapasite değerleri belirlenirken mevzuat hükümlerine uygun olarak, 154 kV şalt sahasında yer alan TR A, TR B, TR C ve TR D’nin yüksek gerilim (154 kV) taraflarındaki sayaçların eş zamanlı demant toplamları dikkate alındığını, bu tarihe kadar faturaya esas sayaçların yeri ve ölçüm değerleri ile ilgili olarak davacı tarafın her hangi bir itirazının bulunmadığını, davaya konu dönemlerde yürürlükte olan yöntem bildiriminde üretim ve tüketim ölçümlerinde herhangi bir mahsup işlemi (netleştirme) yapılması yönünde bir hüküm bulunmadığını, davaya konu Mayıs 2016-Aralık 2017 dönemleri için ilgili dönemdeki mevzuat kapsamında uygulama yapılmış olup söz konusu dönem için 01/01/2018 tarihi itibari ile yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminin 4.38 maddesinin uygulanması mevzuat değişikliklerinin geriye dönük olarak uygulama imkânı bulunmadığını, bu kapsamda, dava dilekçesinin birçok yerinde belirtilen ve Ocak 2018 döneminden önce davalıya yapılan uygulamanın haksız olduğu yönündeki açıklamanın kabul edilebilir bir yanı olmadığını, özetle davalıya elektrik piyasasında yaşanan sorunlar ve ihtiyaçlar göz önüne alınarak mevzuat geliştirme çalışmaları yapılmakta olup anılan kapsamda da Yöntem Bildirimi metninin her yıl gözden geçirilerek gerekli görülmesi halinde revize edilerek EPDK onayına sunulduğunu, Yöntem Bildiriminde yapılan değişikliklerin EPDK Kurul Kararı ile onaylanıp Resmi Gazetede yayımlanması sonrasında uygulamaya konulduğunu, mezkur nedenle 01/01/2018 tarihi itibari ile yürürlüğe giren 2018 yılı Yöntem Bildiriminin Değişken Sistem Kullanım Bedelleri – Üretim Faaliyetine Özel Hükümler başlıklı 4.38 maddesinde yapılan değişikliğin geriye dönük olarak uygulanmasının mümkün bulunmadığını beyan ederek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kabulü ile; 5.589.989,05-TL bedelin ödenme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı yasanın 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı oranında işletilecek faizi ile birlikte davalı TEİAŞ’tan tahsili ile davacıya Entek Elektrik A.Ş’ye ödenmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyada alınan 03/03/2021 tarihli bilirkişi raporuna karşı somut ve esaslı verilere dayanarak ileri sürmüş oldukları itirazlarının hiçbir şekilde nazara alınmamış olduğunu, işbu bilirkişi raporuna karşı ileri sürdükleri esaslı itirazlarının gerekçesiz olarak reddedildiğini, itirazları doğrultusunda talepleri gibi içinde EPDK uzmanının da yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak rapor tanzimi kararı verilmesi veya en azından itirazları doğrultusunda ek rapor tanzimi istenmesi gerekirken yerel mahkeme itirazlarını nazara almayarak usul ve yasaya aykırı karar verdiğini, davacının, istinafa konu uyuşmazlıkta bahsi geçen mevzuat değişikliğinin geriye uygulanması talebinde bulunmuş ve yerel mahkeme de işbu taleplerini usul ve yasaya aykırı olarak kabul ettiğini, davaya konu dönemlerde yürürlükte olan yöntem bildiriminde üretim ve tüketim ölçümlerinde herhangi bir mahsup işlemi (netleştirme) yapılması yönünde bir hükmün bulunmamakta olduğunu, ilgili dönemlerde yürürlükte olan mevzuatta, iletim bedeli faturalarına esas enerji değeri hesabında üretim/tüketim netleştirmesi yapılması yönündeki davacı şirket talebini karşılayan herhangi bir yasal düzenlemenin de bulunmamakta olduğunu, üretim tesislerinde yer alan faturaya esas sayaçlardan okunan üretim ve tüketim değerlerinin netleştirilmesi ve sisteme verilen/alınan net enerji değerlerinin esas alınması yönünde hüküm içeren hiçbir maddenin de bulunmamakta olduğunu, iletim bedeli faturalarının hesaplamasında esas alınan enerji (MWh) değerleri tamamen mevzuata uygun olarak belirlenmiş olup, mevzuat değişikliklerinin geriye dönük olarak uygulanması söz konusu olamayacağı için davacı taraf iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunun kabulünün gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki dava ile iadesini talep ettikleri iletim bedellerinin taraflarına bilerek ve isteyerek tahsil edilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı TEİAŞ’ın iletim bedeli hesaplamalarına dayanak gösterdiği, 01/05/2016 yürürlük tarihli Yöntem Bildirimi Kararının 4.37 ve 4.38 maddeleri, esas itibariyle ölçümlerin “nasıl yapılacağına” ilişkin olup yapılan bu ölçümlerle elde edilen verilerin iletim bedeli hesaplamasında “nasıl kullanılacağına” ilişkin bir hüküm ihtiva etmemekte olduğunu, bu nedenle gerek bu kararın diğer maddeleri, gerekse ilgili diğer mevzuat uyarınca, iletim bedeli hesaplamalarında “iletim sistemine verilen ve sistemden alınan enerji miktarlarının” 01/01/2018 yürürlük tarihli Yöntem Bildirimi Kararı öncesinde de esas alınması gerektiği Davalı TEİAŞ’ın dava konusu dönemde yaptığı yanlış hesaplamayı, Ocak 2018’den itibaren “kendiliğinden” değiştirmiş olması davalının istinaf sebeplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunun bir diğer kanıtı olduğunu, 01/01/2018 yürürlük tarihli Yöntem Bildirimi Kararının 4.38 maddesi, 01/05/2016 yürürlük tarihli Yöntem Bildirimi Kararının ilgili hükümlerini değiştirmemiş, değişken iletim bedelinin hesaplanmasında Mayıs 2016’dan itibaren uygulamada çıkan ihtilaflar sebebiyle, sadece hesaplama şekline ilişkin açıklayıcı hükümler getirmiş olduğunu, bu nedenle davalı şirketin “mevzuat değişikliklerinin geriye yürümeyeceği” itirazı, dava konusu haksız tahsilatın söz konusu değişiklikler öncesinde de hukuka aykırı olması sebebiyle mesnetsiz olup istinaf sebebi olarak ileri sürülemeyeceğini
belirterek; davalının haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/03/2021 tarih, 2019/601 Esas – 2021/220 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, istirdat istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Uyuşmazlık sistem kullanım bedelinin EPDK kararları uyarınca doğru hesaplanıp hesaplanmadığı ve davacıdan fazla tahsilat yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
Taraflar arasında sistem kullanım sözleşmesi olduğu, bu sözleşme gereğince davalının sistem kullanım bedeli tahsil edeceği, bu bedelin EPDK kararlarına göre hesaplanacağı anlaşılmaktadır. EPDK’nın 01/05/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 25/04/2016 tarihli Resmi Gazete’de yeni bir yöntem bildirim kararı yayınladığı, bu kararın her iki şirketi de bağladığı açıktır. Taraflar ise faturaların bu yöntem bildirim kararına uygun bir şekilde hazırlanıp hazırlanmadığı konusunda uyuşmazlık içerisindedir. Temel uyuşmazlık noktası ise davacının kendi rafinerisinde üretip kullandığını ileri sürdüğü elektrik enerjisinin, davacının sisteminin kullanılmadığı gerekçesi ile hesaplamaya dahil edilmemesini ileri sürmesinden kaynaklanmaktadır.
İlk derece mahkemesince, bilirkişi heyetinden 03/03/2021 tarihli bilirkişi raporu aldığı, davalı vekilinin rapora itirazını 24/03/2021 tarihli duruşmada reddederek hükme esas aldığı görülmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 266. maddesine göre; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez”.Buna göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
6100 sayılı HMK’nın 281-(1) maddesinde ise; “taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 282. maddesi uyarınca, hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.
Bu hükümlere göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Yine hakim hem bilirkişi raporunu hem de rapora itirazları serbestçe değerlendirebilir. Ancak bu değerlendirmeyi yaparken sınırsız bir taktir hakkına da sahip değildir. Çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren durumlarda hakimin sadece hukuk bilgisi ile bilirkişi raporunu değerlendirmesi yeterli kalmayabilir.
Somut olayda, yerel mahkemece her ne kadar elektrik mühendisi ve yeminli mali müşavir bilirkişilerden rapor alınmış ise de bilirkişi heyeti; davaya konu uyuşmazlığın mahiyeti EPDK mevzuatına göre inceleme ve hesaplama yapılmasını gerektirdiğinden, ehil görülmemiştir.
Bu nedenle, davalı vekilinin de bilirkişi raporuna hakimin uzmanlık alanı dışında kalan ve hukuk bilgisi ile çözülemeyecek teknik konulara ilişkin ciddi itirazlar olduğu, davacı tarafından fazla ödeme yapıldığının tespitine yönelik hesap tablosunun teknik bilgi içermesi ve hukuk bilgisi ile çözümü mümkün olmadığı göz önüne alındığında, dosyaya atanacak elektrik piyasası konusunda uzman elektrik mühendisi (tercihen akademisyen) bilirkişiden, uyuşmazlığın temelini oluşturan davacının kendi ürettiğini belirttiği elektrik enerjisinin sistem kullanım bedeli tahsilini gerektiren sisteme dahil edilip edilmediği, davacının bu elektrik enerjisini davalının sistemini kullanarak mı yoksa kullanmadan mı kendi rafinerisinde dağıttığı, her iki durumda dahi anılan yöntem bildirim kararına göre hesaplamalara dahil edilip edilmeyeceği hususlarının açıklığa kavuşturulduğu yeni bir rapor alınarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi için kararın kaldırılması gerekmiştir.
Gerekçeli karar başlığında; davalı vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine , karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/03/2021 tarih, 2019/601 Esas – 2021/220 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/05/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip…
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*