Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/1201 E. 2022/760 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1201 – 2022/760
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1201
KARAR NO : 2022/760

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :….
ÜYE :….
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :01/04/2021
NUMARASI :2020/417 Esas – 2021/295 Karar

DAVACI :TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş. –
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :ALFOR PLASTİK SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ .
VEKİLİ :Av. …
DAVA TÜRÜ :Çekişmeli Alacak
DAVA TARİHİ :04/08/2020

KARAR TARİHİ :05/04/2022
KR. YAZIM TARİHİ :15/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı Alfor Plastik Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/780 Esas sayılı dosyası ile konkordato davası açıldığını ve davadan verilen karar ile firmanın konkordatosunun tasdik edildiğini, davalı firmanın alacaklılar toplantısına konu alacaklılar listesinin 664.481,00.-TL’sinin kabul edildiğini; fazla alacaklarının kabul edilmediğini, İİK.m.294/3 “Tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.” hükmüne havi olmakla, m.294/3 lafzı gereğince faizin kesin mühlet tarihinden itibaren duracağının değerlendirildiğini, bu bağlamda, davacı banka nezdinde yapılan incelemeler neticesinde firmaya kesin mühlet kararı verilmiş olan 07.04.2019 tarihi itibarıyla alacak miktarlarının 1.158.574,63.-TL olduğunu, ayrıca 113.000,00.-TL mer’i gayrinakdi riskleri tutarında alacaklarının bulunduğunu, konkordato davası kapsamında yapılacak incelemeler neticesinde de anlaşılacağı üzere, davacı bankanın alacağının rehinle temin edilmiş bir alacak olduğunu, yasa hükümleri çerçevesinde bu alacaklar açısından faiz işlemeye devam edeceğini, söz konusu alacaklarının mahkememizce yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi neticesinde de ortaya çıkabileceğini, İİK Md 308/b-2 uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verilebilir hükmüne havi olduğunu, bu bağlamda işbu davalarına konu tutar açısından mahkemece belirlenecek bir bankada açılacak hesapta talep edilen tutarın depo edilmesini ve nemalandırılmasını öncelikle talep ettiklerini, gelinen aşamada, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/780 E sayılı dosyası ile tasdik edilen konkordatoya tabi çekişmeli halde bulunan 607.093,63 TL’si (fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile) alacakları açısından İİK Md 308/b kapsamında işbu davayı ikame ettiklerini, sonuç olarak, konkordato davası kapsamında verilen tasdik kararı kapsamında çekişmeli hale dönüştüğü tespit edilen 607.093,63 TL alacakları açısından öncelikle İİK Md 308/b-2 kapsamında söz konusu konkordato kararı kesinleşinceye kadar mahkemece belirlenen bir hesaba depo edilerek nemalandırılmasını; çekişmeli hale dönen alacaklarının kabulüne karar verilerek söz konusu alacaklarının tasdik edilen proje kapsamında değerlendirmeye alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacının alacağının daha önceden resmi bir organ olan (konkordato komiseri- İflasın özel organı) konkordato komiserliği tarafından tespit edildiğinden davacının işbu prosedüre karşı kanunda düzenlenen süreçleri izlemeyip dava açmasının yerinde olmadığını, hukuki yarar dava şartı yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, davacı tarafın esas hakkındaki beyan ve iddiaların da yerinde olmadığını, konkordato komiserliğinin tüm alacaklılar gibi davacı alacaklının da alacağını tespit ederken tarafların tüm iddia ve savunmalarını; ticari defter ve belgelerini ve diğer tüm delilleri inceleyerek bir karar verdiğini, dolayısıyla davacı alacaklının esasa ilişkin itirazlarının da hukuki anlamda haklı hiçbir dayanağı bulunmadığından reddi gerektiğini, nitekim kanun koyucunun Alacaklılar toplantısına davet başlıklı İcra İflas Kanunun 301.maddesinde ”Konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra komiser, 288 inci madde uyarınca yapacağı yeni bir ilânla alacaklıları, konkordato projesini müzakere etmek üzere toplanmaya davet eder. Toplantı günü ilândan en az on beş gün sonra olmak zorundadır. İlanda alacaklıların, toplantıdan önceki yedi gün içinde belgeleri inceleyebilecekleri de bildirilir. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir.” demek suretiyle alacaklılara ilanın yapıldığı andan itibaren 7 gün içerisinde belgeleri inceleme hakkı tanındığını, tüm bu sebeplerle davacı banka tarafından açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili; konkordatoya ilişkin hükümlerin sadece borçlu tarafından verilen rehinler hakkında uygulanacağının kabul edilmesi gerektiğini, rehinli alacaklının üçüncü kişinin malı üzerinde rehin tesis edilmesini istemesinin temelinde, borçlunun mali durumu ileride bozulursa alacağını rehinli malı sattırarak tahsil etmek olduğunu, kanunda bu yönde hiçbir hüküm de olmadığı halde, borçlu hakkında verilen mühletten rehin veren üçüncü kişinin de yararlanacağı kabul edilirse, rehinli alacaklının üçüncü kişiden teminat istemesinin hiçbir anlamı kalmamakta olduğunu, ortada konkordato başvurusu dahi bulunmayan üçüncü kişinin borçluyla aynı hukukî korumaya mazhar olmasının kurumun amacıyla da bağdaşmadığının da ortada olduğunu, üçüncü kişinin verdiği rehinlerde, rehinli alacaklının konkordato borçlusundan olan alacağı konkordato hükümlerine tabi olduğunu, rehinli alacaklıya alacağının tamamını konkordatoya yazdırma ve oy kullanma hakkı verilmesinin zorunlu olduğunu, rehinli alacaklı konkordato borçlusundan alacağını konkordato hükümlerine göre talep etme hakkına sahip olduğu halde, ona alacağını yazdırma ve oy kullanma hakkı tanımamanın isabetli olmadığını, rehinli alacaklının alacağını yazdırması halinde, borçlu bu alacağa itiraz etse bile dava açarak alacak için pay ayrılmasını sağlamanın mümkün olduğunu ve ayrılan pay üçüncü kişinin rücu alacağının da güvencesini teşkil ettiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.

DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/04/2021 tarih, 2020/417 Esas – 2021/295 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 308/b maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Eldeki uyuşmazlıkta davacı banka; davalı şirketin konkordatosunun tasdik edildiğinden, davacı bankanın alacağının rehinle temin edilmiş bir alacakları yönünden faiz işlemeye devam edeceğinden bahisle, İİK’nın madde 308/b-2 uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın kararın kesinleşmesine kadar depo edilerek, nemalandırılmasını ve çekişmeli hale dönen alacaklarının kabulüne karar verilerek söz konusu alacaklarının tasdik edilen proje kapsamında değerlendirmeye alınmasını talep ve dava etmiş,davalı taraf özetle hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin 2018/780 Esas, 2020/302 Karar sayılı dosyasında görülen,davalı Şirketin açtığı Konkordato davasında; rehinli alacaklılar dışındaki diğer alacaklılar yönünden İİK’nın konkordatonun tasdikine ilişkin şartların gerçekleşmiş olduğu, tasdik tarihi olan 25/06/2020 tarihinden itibaren 6 ay ödemesiz, ilk ödeme 25/12/2020 tarihinde yapılmak üzere 24 ayda ve eşit taksitler halinde ödenmesine, alacaklı Fibabanka A.Ş.’nin kabulü nazara alınarak alacağının konkordato tasdik kararının verildiği tarih olan 25/06/2020 tarihinden itibaren, 1 yıl ödemesiz, ilk ödeme 25/06/2021 tarihinde yapılmak üzere 60 ayda ve eşit taksitler halinde ödenmesine, konkordatonun reddi istemleri ve bu yöndeki itirazlar kabul edilmeyerek konkordato talebinin kabulüne karar verildiği, karara karşı borçlu vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun Dairemizin 2021/1993 Esas, 2022/111 Karar sayılı ilamı ile usulden reddedildiği görülmüştür.
Dosyada bankacı bilirkişiden aldırılan 12.02.2021 tarihli raporda; davacı ile davalı arasında 16/12/2013 tarihli 850.000,00.-TL Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Sözleşmesi düzenlendiği, 07/01/2015 tarihinde 1.150.000,00-TL limit artış yapılarak 2.000.000,00-TL’ye yükseltildiğini, 15/06/2016 tarihinde 1.000.000,00-TL limit artış yapılarak 3.000.000,00-TL’ye yükseltildiğinin tespit edildiğini, söz konusu sözleşmede dava dışı …, Tkenofor İnş. Taah. Ltd. Şti., …’ın Alfor Plastik’in Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesine istinaden kullandırılan ve kullandırılacak tüm kredilerden kaynaklı tüm borçlardan 15/06/2016 tarih itibariyle 3.000.000,00-TL’ye kadar müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olmayı kabul beyan ve taahhüt ettiği, davacı banka şubesinden davalı firma adına 3 adet 921099 ve 921083 ve 824215 nolu Taksitli Ticari Kredisi, 2 adet 1000043 ve 143517 nolu iskonto iştira kredisi, 2 adet 2544999 ve 1798648 nolu ticari kredili mevduat, 1 adet 824215 nolu ticari taşıt kredisi, 3 adet ticari kredi kartı, 2 adet 123165 ve 123175 nolu gayri nakit kredi (tazmin olan) krediler kullandırıldığı davacı bankanın davalı firma ve kefiller adına T.C. Üsküdar 2. Noterliği’nin 02/042019 tarih ve 04533 yevmiye nolu ihtarname gönderdiği,davalının temerrüdünün 10/04/2019 tarihi itibariyle oluşacağı, 02/04/2019 ihtar tarihi itibariyle davalının 2 adet ticari KMH, 1 adet taksitli ticari kredi, 1 adet BCH kredisi ve teminat mektubu komisyon/masrafından 417.271,87-TL asıl alacak riski bulunduğu, davacının davalıya 07/04/2019 tarihi itibariyle 1000137, 249288, 3226610, 3263478, K01031636, K01027942, K01031084 nolu kredilerden kaynaklı toplam 417.271,87-TL asıl alacak, 5.225,64-TL akdi faiz, 261,28-TL BSMV ile toplam 422.758,79-TL alacaklı olduğu, 06/06/2017 tarihli TMDZ17-59973 nolu 90.000,00.-TL ve 14/09/2017 tarihli TMDZ17-98438 nolu 23.000,00.-TL toplam 113.000,00-TL teminat mektubu karşılığının davacı bankanın faiz getirmeyen hesaplarında bloke edilmesi gerektiği, 07/04/2019 kesin mühlet tarihi itibariyle toplam alacağın, 535.758,79-TL olduğunu, bankadan temin edilen dokümanlarda, 01/04/2019 – 08/02/2021 tarih aralığında toplam ”anapara alacak-faize esas” açıklamalı 83.98,86-TL tahsilat gerçekleştiğinin izlendiği bildirilmiştir.
İlk derece mahkemesince,”….Mahkememizce daha önceden uygulama olarak üçüncü kişi rehinleri adi (imtiyazsız) alacak olarak kabul edilmiştir. Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesinin 05/02/2021 tarihli 2020/1862 Esas, 2021/267 Karar sayılı ilamı ile konkordato yargılamasında, üçüncü kişi rehni ile temin edilen alacak rehinli alacak olarak kabul edilmiş, alacak ve alacaklı çoğunluğu buna göre yapılmıştır. Mahkememizin istinaf mercii Sakarya BAM olduğundan, Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesinin 05/02/2021 tarihli 2020/1862 Esas, 2021/267 Karar sayılı ilamından sonra, Mahkememizce aynı uygulama benimsenmiş ve buna uygun karar verilmeye başlanmıştır.
İİK’nın 295. maddesinde, rehinli mallarla ilgili borçluya ait olan ve üçüncü kişiye ait olan mal şeklinde ayrım yapılmaksızın, mühlet sırasında rehinli malların satışının yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Rehinli malların paraya çevrilmesi ancak konkordatonun tasdikinden sona mümkün olacaktır. Konkordato geçici mühletinin verildiği tarih itibari ile rehnin (ipoteğin) paraya çevrilmediği hallerde ipotekli taşınmaz malikinin davalı şirkete rücu hakkı doğmayacaktır. Bu durumda, üçüncü kişinin taşınmazı ile ipotekle teminat altına alınan alacak, konkordato talep eden borçlu yönünden geciktirici koşul (ipoteğin paraya çevrilmesi) gerçeklemediğinden henüz adi alacağa dönmeyecektir.Mahkememizin 2018/780 Esas, 2020/302 Karar sayılı ilamı ile davalı şirket hakkında açılan konkordato davasında adi (imtiyazsız) alacaklar yönünden projenin tasdikine karar verilmiştir.
Çekişmeli ve geciktirici şarta bağlı alacaklara ilişkin İİK’nın 302-(6) maddesinde, çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar vereceği hüküm altına alınmakla ve üçüncü kişi tarafından verilen ipotekle teminat altına alınan alacaklar ipotek paraya çevrilmediği sürece rücu alacağına dönüşmeyeceğinden rehinli alacaklar içerisinde değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesinin 05/02/2021 tarihli 2020/1862 Esas, 2021/267 Kararı)
İşbu dosyada yargılama aşamasında ilgili dosyada kayyım olarak görevine devam eden Mali Müşavir …’tan rapor alınmıştır. Alınan raporda davacı banka alacağının tamamının üçüncü kişi rehni ile temin edildiği beyan edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, konkordato dosyası, alınan bilirkişi raporu, Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesi 2021/267 kararı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında genel kredi sözlemesi imzalandığı, bu sözleşme gereğince kredi kullandırıldığı, davalı şirketin borcu için dava dışı gerçek kişiler tarafından davacı banka lehine toplam iki ayrı ipotek tesis edildiği, üçüncü kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacağın rehinli alacak kabul edilmesi gerektiği, rehinli alacaklar yönünden herhangi bir tasdik kararı verilmediği anlaşılmakla; davanın reddine karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Uyuşmazlık 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan davacı alacağının konkordato tasdik projesinde rehinli alacak olarak nisapta nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince her ne kadar Dairemizin yukarıda anılan kararına göre; üçüncü kişi tarafından verilen ipotekle teminat altına alınan alacakların ipotek paraya çevrilmediği sürece rücu alacağına dönüşmeyeceğinden rehinli alacaklar içerisinde değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmış olduğu belirtilmiş ise de,
Dairemizin bu yöndeki kararı Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 17.06.2021 tarihli ve 2021/4430 Esas, 2021/2814 Karar sayılı ilamı ile; “… İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
İ.İ.K.nda bu ve buna benzer maddelerde amaç borçlunun malvarlığını korumak ve bu sayede konkordato projesinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Alacağı 3. kişi rehni ile teminat altına alınan alacaklı kanundaki sınırlamalara bağlı kalmadan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilecek ve asıl borçlunun konkordato takibinin kabul edilmesi halinde rehinden karşılayamadığı alacak için konkordatoya tabi olarak talep edebilecektir. Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilcektir.
İİK 303. maddesinde “konkordatoya hayır oyu veren alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarının muhafaza eder” hükmünü taşır. Taşınmazını borçlu lehine ipotek veren 3. kişinin borçtan birlikte sorumlu olduğunda tereddüt yoktur. Alacaklının bütün haklarını muhafaza edebilmesi ancak konkordato nisabına dahil edilerek oy kullanmasına bağlanmıştır. Bu alacak rehinli alacak olarak kabul edilerek alacaklıya oy hakkı verilmediği takdirde İİK. 303. maddenin uygulanması mümkün olmayacaktır.
İİK. 298/1 maddesi “komiser görevlendirilmesini mütakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve mallarının kıymetini takdir eder” hükmünü taşır. Bu değerlendirme borçlunun malları ile sınırlıdır. 3. kişiye ait malın değeri bu aşamada belirlenmediği için alacaklının rehin dışında ne kadar alacağının kalacağı tesbit edilemeyeceğinden 3. kişi rehniyle temin edilen alacağın tamamının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi hem alacaklı hemde asıl borçluya rücû edecek alacaklı açısından gerekliliktir. Bu bağlamda taşınmazı satılan 3. kişi nisaba ve sonuç olarak konkordatoya tabi olmadan alacağını tam olarak alma hakkına sahip olacağından bu kabul diğer alacaklıların zararına olabilecektir.
Yukarıda belirtildiği gibi konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması amaçlanmıştır. Gerek 295. maddenin ruhunda ve gerekse 45. madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
İİK 307. maddesi rehinli malların ve finansal kiralama konusu malların paraya çevirme ve muhafazasını erteleme hükümleri içermektedir. Hiç süphe yok ki bu madde kapsamında borçlunun konkordato projesi için gerekli olan mallar zikredilmektedir. Kanunun lafzı da bu konuda açıktır. 3. kişi ipoteklerini bu kapsamda kabul etmenin kanunun ruhuna ve konkordatonun amacına uygun olduğundan bahsedilemez.
Tüm bu gerekçeler nazara alındığında 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacakların konkordato da adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi konkordato kurumunun işlerliği, alacaklının teminat dışı kalan alacağı, ipotek veren 3. kişinin rücû ilişkisi açısından gereklidir. 7101 sayılı Kanun öncesi Yargıtay uygulamalarının değiştirilmesini, gerektirir kanuni bir düzenlemede bulunmamaktadır.
Sonuç olarak 3. kişi rehniyle teminat altına alınan alacak konkordatoda adi alacak olarak nitelendirilerek nisaba dahil edilmelidir. …” şeklindeki gerekçeyle bozulmuş olup,Yargıtay uygulamasına göre, borçlunun üçüncü kişi ipoteği ile teminat altına alınan borcunun adi alacak niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte istinafa konu karar usule aykırı ve eksik incelemeye dayalı olarak tesis edilmiş olup Mahkemenin konkordato tasdik kararına ilişkin 2018/780 Esas – 2020/302 Karar dosyasının dosya arasına alınmadığı görülmüştür.
Diğer yönden;6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Yasal olarak dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Şu halde ön inceleme duruşması için davalıya/davalılara dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olması şarttır. Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden yapılacak bir ön inceleme usulü sonuç doğurmaz ve yapılmamış sayılır. Çünkü bu yargılama kesitinde, kanun taraflara bir takım haklar (HMK 140/1-5,141) tanımış ve mahkemeye de yargılamanın daha sağlıklı yürütülmesini sağlayıcı bazı yükümlülükler (HMK 137,139) yüklemiştir. Taraflar bakımından bu hakların kullanılması, mahkeme bakımından da yükümlülüklerin ifası, ön incelemenin usulüne uygun ve kanundaki sıralamaya uyularak yapılmasını gerektirir. Aksine bir işlem ya da yargılama hatası taraflardan birinin hukuki dinlenilme hakkını (HMK md 27) kullanılamaz hale getiriyorsa veya ortadan kaldırıyorsa son karara etki eder.
Yine 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesi, “(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2)Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3)Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.” hükmünü içermekte olup, dosya kapsamından davacı vekilinin 12.02.2021 tarihli Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi sunduğu, karar duruşmasında da itirazlarını tekrar ettiklerini beyan ettiği halde,ne fiziki dosyada ne de UYAP ortamında bahsi edilen dilekçeye rastlanmamış olup, yerel mahkemece, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan ilamı doğrultusunda, davacının üçüncü kişi ipoteği ile teminat altına alınan borcunun adi alacak niteliğinde olduğunun kabulü ile,mahkemenin 2018/780 Esas – 2020/302 Karar dosyası ve davacı vekilinin rapora itiraz dilekçesi dosyaya kazandırılarak, itiraz dilekçesinde ileri sürülen itiraz konuları karşılanmak ve davacının proje kapsamında tasdik edilen alacağını aşan kısım olup olmadığı hususunda inceleme ve hesaplama yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor aldırılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Açıklanan gerekçelerle mahkemece hukuki dinlenilme hakkına aykırı hareket edilerek tarafların davaya konu delilleri de toplanıp değerlendirilmeden usul ve yasaya aykırı karar verilmiş olduğu anlaşılmakla; HMK’nın 353/1-a.4,6 maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesinin Kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.4,6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2021 tarih, 2020/417 Esas ve 2021/295 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince davacı vekilince Gebze İcra Dairesinin 2021/10375 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın davacıya iadesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.05/04/2022

….
Başkan…
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*