Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1976 E. 2021/1577 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1976
KARAR NO : 2021/1577

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2020
NUMARASI : 2020/174 Esas – 2020/438 Karar

DAVACI : … (T.C. No: …) –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … (T.C. No: …)
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 16/03/2020

KARAR TARİHİ : 28/09/2021
KR. YAZIM TARİHİ : 27/10/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından keşide edilen 20/07/2018 vadeli 7.500-USD bedelli, 22/09/2017 vadeli 10.000-USD bedelli, 20/10/2017 vadeli 10.000-USD bedelli bonoların …’e teslim edildiğini, 20/07/2018 vadeli bononun aynı gün davalının hesabına yatırıldığını, 22/09/2017 vadeli bononun bedelinin 02/10/2017 tarihinde, 20/10/2017 tarihli bononun bedelinin ise 25/10/2017 tarihinde davalının hesabına yatırıldığını, bahsi geçen bono bedellerinin davalıya ödenmesine rağmen müvekkiline iade edilmediğini, müvekkilinin icra tehdidi ve ihtiyati haciz baskısı altında olduğunu beyanla öncelikle teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek bonoların icraya konulmasının tedbiren durdurulmasına, mahkeme aksi kanaatte ise uygun bir bedel karşılığında tedbir kararı verilmesine, dava sonucunda da müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, bonoların iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; arabuluculuğun dava şartı olduğunu, davacının arabuluculuğa başvurmadığını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın açılmasında hukuki yarar olmadığını, davacı tarafça yapılan ödemelerin söz konusu senetler için yapıldığının ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, banka aracılığıyla yapılan ve herhangi bir açıklama olmayan ödemelerin borç ödemesi olarak sayılacağının açık olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … davanın kabulü ile davacının keşide ettiği lehdarının … olduğu 17/11/2017 düzenleme 20/07/2018 vade tarihli 7.500-USD bedelli, 22/04/2017 düzenleme 22/09/2017 vade tarihli 10.000-USD bedelli ve 22/04/2017 düzenleme 20/10/2017 vade tarihli 10.000-USD bedelli bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, işbu bonoların iptali ile davalı tarafından davacıya iadesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; huzurdaki dava, arabuluculuk yoluna başvuru yapılmadan açıldığını, davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, davacı … müvekkile vermiş oldukları senedi ödediğini ve ödemesi karşılığında senetleri müvekkilin kendisine teslim etmediğinı gerçeği yansıtmadığını, davacının iddia ettiği üzere icra tehdidi altında bulunmadığı bariz olduğu kaldı ki davacı tarafça müvekkilin hesabına yapılan ödemelere ilişkin olarak hiç bir şekilde açıklama mevcut olmayan senetlerin dava konusu senetler olduğunun ispat yükü davacıya ait olduğu, dayanaktan yoksun ve kötüniyetli olarak açılmış iş bu davanın reddi gerektiğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın istinaf dilekçesinde talep sonucu dava ile ilgili olmadığı ayrıca kararın özeti de istinaf dilekçesinde yer almadığından öncelikle istinaf başvurusunun usulden reddi gerektiği zira istinaf dilekçesi HMK M.346’ya aykırılık teşkil ettiğini; müvekkilin borcunun olmadığı, hukuki ilişkiye dayanmayan 3 adet dava dışı senet davalı tarafça icra takibine konulmuşken, ödenen fakat teslim edilmeyen senetlere ilişkin menfi tespit davası açılmasında kötü niyet savunması yapılmasının anlaşılamadığı, iade edilmeyen senetlerden dolayı müvekkil her daim icra baskısı altında olmakla işbu davanın açılması zorunlu olduğunu, davalı tarafın başka bir yargılamaya konu senetleri yerel mahkeme aşamasında ileri sürmemesi, istinaf aşamasında ileri sürmesi, işbu dava ile ilişkilendirmeye çalışması hukuki gerçekliği saptırmaktan öteye geçmemekle birlikte usul kurallarına da aykırı bulunduğunu, müvekkil davaya konu borcunu tam ve eksiksiz ödemek adına kur hesabı yapıp TL cinsinden ödeme yapmak yerine USD olarak borcunu ödediğini, ödeme tarihleri de dikkate alındığında yapılan ödemelerin davaya konu senetlere ilişkin yapıldığının anlaşılacağını beyan ederek, istinaf başvurusunun usulden reddini, yerel mahkeme kararına karşı davalı tarafça yapılan başvurunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2020 tarih – 2020/174 Esas – 2020/438 sayılı kararı ve tüm dosya dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; icra takibinden önce açılmış menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın yapılan incelemesinde; davacı tarafından keşide edilen 20/07/2018 vadeli 7.500-USD bedelli, 22/09/2017 vadeli 10.000-USD bedelli, 20/10/2017 vadeli 10.000-USD bedelli bonoların …’e teslim edildiği 20/07/2018 vadeli bononun aynı gün davalının hesabına yatırıldığı, 22/09/2017 vadeli bononun bedelinin 02/10/2017 tarihinde, 20/10/2017 tarihli bononun bedelinin ise 25/10/2017 tarihinde davalının hesabına yatırıldığı, bahsi geçen bono bedellerinin davalıya ödenmesine rağmen davacıya iade edilmediği, bu nedenle her an icra tehdidi altında bulunduğundan bahisle davalıya ödenen bonolar nedeniyle menfi tespit kararı verilmesi için eldeki davanın açıldığı, davalının, davacının yaptığı ödemelerin hangi senede yaptığını ispatlaması gerektiğini belirterek davacının davayı açmakta hukuki yararının olmadığını bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini belirttiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, istinaf kanun yoluna davalı vekilince başvurulduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının keşide ettiği 22.04.2017 keşide 22.09.2017 vade ve 20.10.2017 vade tarihli 10.000,00 USD bedelli 2 adet senet ile 17/11/2017 keşide tarihli 20.07.2018 vade tarihli 7.500,00 USD bedelli senet nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı, senet bedellerinin davalıya ödenip ödenmediği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun 102. maddesine göre kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Kural olarak, banka yoluyla yapılan havale şeklindeki ödemenin aksi kanıtlanmadığı sürece bir borcun tediyesi amacıyla yapıldığı kabul edilir. Bunun aksini iddia eden taraf iddiasını yazılı belgeyle ispatlamak zorundadır.
Eldeki davada; davacı, davalıya olan senet borçlarını ödediğini iddia etmiş ve senet bedelleri ile aynı miktarda olan havale makbuzlarını dosyaya sunmuştur. Davacının, davalının hesabına yaptığı açıklama içermeyen havalelerin borç ödemesine ilişkin olduğu aşikardır. Davalı, davacı tarafça gönderilen havalelere itiraz etmemiş ancak kabul ettiği havaleyi hangi borca karşılık kabul ettiği hususunu davacıya ihbar etmemiş, taraflar arasında başkaca bir ticari ilişkinin ve buna dayalı olarak düzenlenen senet yahut senetlerin veya senetsiz alacağın var olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamış buna dair dosyaya da delil ibraz etmemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada; davacının 7.500,00 USD ve 2 adet 10.000,00’er USD bedeli senetlerin bedellerini davalının hesabına göndermiş olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve iş bonoların iptali ile davalı tarafından iadesi istemi ile dava açtığı, sunulan 3 adet banka dekontunda senet miktarlarının davalı hesabına açıklama olmaksızın havale edildiği, açıklama olmadan gönderilen havalenin var olan borcun ödenmesine karşılık olduğunun kabulü gerektiği, davacının da yaptığı havalelerle borcunu ödediğini iddia ettiği, davalının kendisine gönderilen havalelere bir itirazının olmadığı ancak taraflar arasında başka bir ticari ilişkinin ve buna dayalı olarak düzenlenen senet yahut senetlerin veya senetsiz alacağın var olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmadığı, buna dair dosyaya delil ibraz etmediği, davalı yemin deliline dayanmış ise de, yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkün olduğu (Yargıtay HGK 09.12.2015 tarih 2014/14-516 Esas 2015/2838 Karar), ispat yükünün davacıda olduğu davacının davasını ispat etmiş olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında davacı ve davalı vekillerinin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK.’nun 297-(1)-b) maddesine aykırılık teşkil etmekte ise de; bu husus sonuca etkili olmadığından ve mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden kaldırma nedeni yapılmamış ve eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; davalının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,

2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 11.992,12 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 2.998,03 TL’nin mahsubu ile bakiye 8.994,09 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK.’nun 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK.’nun 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davalıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.’nun 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/09/2021


Başkan-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Üye-…
¸e-imzalıdır

Katip-…
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*