Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1882 E. 2021/1427 K. 13.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1882 – 2021/1427
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1882
KARAR NO : 2021/1427

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :09/01/2020
NUMARASI :2018/491 Esas – 2020/22 Karar

DAVACI :1-..
:2-..
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :EKU FREN VE DÖKÜM SANAYİ A.Ş. –
VEKİLİ :Av. ..
DAVA TÜRÜ :Genel Kurul Kararının Yoklukla Malul Olduğunun Tespiti
DAVA TARİHİ :27/06/2018

KARAR TARİHİ :13/09/2021
KR. YAZIM TARİHİ :24/09/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların davalı şirkette pay sahibi olduklarını, davacılar … ve …’ın, Eku Fren ve Döküm Sanayi A.Ş. aleyhine Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2017/693 Esas sayılı nama yazılı pay senetlerinin TTK’nın 486. maddesi uyarınca şirket tarafından bastırılarak kendilerine teslimi talebi ile dava açıldığını, esas sözleşmenin değiştirilerek pay senetlerinin hamiline yazılı hale çevrildiğinden ve nama yazılı pay senetlerinin devrinin mümkün olmadığından bahisle, işbu davanın reddedildiğini, bilahare yine davacılar tarafından Eku Fren ve Döküm Sanayi A.Ş. aleyhine Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2017/845 Esas sayılı, TTK’nın 440. maddesi gereğince özel denetçi atanması talebine havi dava açıldığını ve bu davanın 17/05/2018 tarihinde kabul edilerek özel denetçi atanmasına karar verildiğini, bu davaların yargılanmasının seyri sırasında dosyaya ibraz edilen belgelerin dava dosyasını vekaleten yürüten avukat tarafından bilahare davacıya iletilmesi üzerine, davacılar … …ve …’ın da asaleten katıldığı ve %100 katılım ile Merkez Cad. No:2 Tarsus Apt. K:6 Şişli İstanbul adresinde…’in hükumet komiseri olarak gözetimi ile yapıldığı iddia olunan 12/01/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısının imza altına alınarak tescil ve ilan edildiğinin görüldüğünü, bahsi geçen çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısına davacılar … ve …’ın kesinlikle katılmadığını, işbu 12/01/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısına sadece davacı …’ın değil, diğer pay sahiplerinden …’nun da katılmış olmasının da imkansız olduğunu, zira diğar pay sahiplerinden …’nun da Gebze adresindeki fabrikada düzenlenen haftalık icra kurulu toplantısına katıldığını, şirketin genel kurul toplantı ve müzekkere defterinin 2015 yılı tasdikinden sonraki ilk sahifesinde yer alan ve Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanmamış olan Noter tarafından 23 Şubat 2015 tarih ve 03353 yevmiye numarası ile tasdik edilmiş olan Eku Fren Kampana ve Döküm San. A.Ş.’nin 12/01/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı zaptının aksine, bu toplantı tutanağının ilk paragrafının son kısmına el yazısı ile şirketin 10.000.000 TL sermayesine karşılık 10.000 adet hisse sahibinin toplantıya iştirak ettiği anlaşılmıştır yazıldığını, görüldüğü üzere bu metinde ilk toplantı tutanağının aksine hisse sahibinin asaleten toplantıya ibaresi yerine toplantı tutanağının ilk paragrafının son kısmına el yazısı ile şirketin 10.000.000 TL sermayesine karşılık 100.000 adet hisse sahibinin toplantıya iştirak ettiğinin anlaşıldığının yazıldığını, toplantıya asaleten katıldığına dair bir ibareye yer verilmediğini, şirketin genel kurul karar defterinde aynı tarihli ve birbirinden farklı iki genel kurul toplantı tutanağının bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, hazirun cetveli incelendiğinde davacıların asaleten imza attıkları görülmekte ise de davacıların bahsi geçen genel kurul toplantısına kat’i surette katılmadıklarını, davacılara gönderilmiş olan 08/01/2015 tarihli e-posta ile şirketin merkez adresi olan Tosb Otomotiv Mah. 1. Cad. 13-1 Çayırova Gebze Kocaeli adresinde 12/01/2015 tarihinde Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı yapılacağının bildirildiğini ve fakat daha sonra davacılara bunun yapılmasından vazgeçildiğinin sözlü olarak ifade edildiğini, 17/04/2015 tarihinde bir başka çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısının daha yapıldığını ve davacıların da 12/01/2015 tarihinde iptal edilmiş olan çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısının yerine iş bu 17/04/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısının yapıldığı kanaatinin oluşturulduğunu, TTK’nın 416. maddesinin emredici bir hüküm olduğunu ve bu hükme aykırı olarak yapılmış bulunan çağrısız genel kurul toplantılarının yoklukla malul olduğunun gerek doktrin gerekse yargı kararlar ile sabit olduğunu, üstelik şirketin genel kurul toplantı ve müzekkere defterinde 12/01/2015 tarihine havi iki ayrı ve birbirini takip eden ve içerik olarak farklılık gösteren iki ayrı toplantı zaptının bulunması ve ayrıca TTSG’de yayınlanmış olan toplantı tutanağına ilişkin olarak ayrı bir hazirun cetveline yer verilmemiş olması dahi bizatihi davaya konu çağrısız genel kurlu toplantısının geçerli olmadığının kanıtı olduğunu, yok hükmündeki 12/01/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısı ile nama yazılı pay senetlerinin hamiline yazılı pay senedine çevrilmesi sureti ile pay sahiplerinin 12/01/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısı ile nama yazılı pay senetlerinin hamiline yazılı pay senedine çevrilmesi sureti ile ortadan kaldırıldığını, bunu takiben de 30/10/2017 tarihli yönetim kurulu kararı ile, pay sahiplerinden… tarafından 20.300 adet pay senedinin …’na devir edildiğini, bu sebeple öncelikle TTK’nın 448 ve 450. maddelerinin kıyasen uygulanması yolu ile yargılama esnasında TTK’nın madde 448/1 maddesi gereğince iş bu davanın açılmış olduğunun yönetim kurulu tarafından usulünce ilan edilip şirketin internet sitesinde duyurulması ve ayrıca yönetim kurulu üyelerinin görüşünü almak sureti ile mahkeme tarafından dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini, Eku Fren ve Döküm San. A.Ş.’nin 5 Mart 2015 tarih ve 8772 Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş olan 12/01/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğundan bahis ile hükümsüzlüğüne ve geçersizliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasına dair isteminin yasal koşulları barındırmaktan öte açıkça kötüniyeti yansıttığını, davacıların beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 05/03/2015 tarihli ve 8772 sayılı nüshasının 394. sayfasında ilan edildiğini, TTK’nın 453 vd. maddeleri hükümleri uyarınca anasözleşme değişikliklerinin tescile ve ilana tabi olduğunu, tüm pay sahiplerinin çağrısız genel kurul toplantısına davet edildiğini, tüm bunların ötesinde davacıların kendi beyanlarına göre şirektin çalışanlarını iş sırasında yakalayacak denli şirket operasyonlarının içinde olmalarına ve hatta sermaye artırımına, sermaye taahhüdünde bulunarak katılmalarına rağmen söz konusu sermaye artırımı kararından haberdar olmamalarının mümkün olmadığını, davacıların TTK’nın 36. maddesi uyarınca Ticaret Sicilinin olumlu işlevi nedeniyle 05/03/2015 tarihinde haberdar sayıldıkları bir işlemden üçbuçuk yıl sonra genel kurul kararının geri bırakılmasını istemelerinin hiçbir surette kabul edilemeyeceğini, somut olayda yokluğun söz konusu olmadığını, davacıların imzalarının hazır bulunanlar listesinde yer aldığını, genel kurul toplantı tutanağında bulunan imzaların kesinlikle sahte olmamakla beraber davacıların genel kurula katıldıkları, başkanlık temsilcisinin katılımıyla aynı hazır bulunanlar listesine bakanlık temsilcisinin attığı imzayla açıkça belgelendiğini, davacıların yokluklarını ileri sürdükleri genel kurul toplantısı sırasında davacılardan … ‘ın yönetim kurulu üyesi, …’ın ise icra kurulu başkanı ve teknik genel müdür olmasına ve yokluklarını ileri sürdükleri genel kurul kararında hükme bağlanan sermaye artırımı doğrultusunda sermaye taahhüdünde bulunup bu taahhüdü ödeme yaparak yerine getirmelerine rağmen huzurdaki davayı ikame etmek bağlamında hiçbir hukuki menfaate sahip olmadıklarını, davacıların söz konusu çağrısız genel kurul toplantısına bizzat katıldıklarını, hazır bulunan cetvelindeki imzalarla da sabit olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile mahkemece davacının hükümsüzlük iddiasının kabulü halinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin birebir somut uyuşmazlıkla örtüşecek şekilde çağrısız genel kurulda sahte imzaların varlığı halinde davacının uzun süre suskun kalarak sonradan dava açmasını hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık olarak değerlendirdiğini bu sebeple davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların hazirun cetvelindeki imzalarına ilişkin dosyada mevcut bilirkişi raporunun eksik inceleme ürünü olup, Yargıtay yerleşik içtihatları uyarınca hüküm kurmaya elverişli olmadığını, yüksek mahkeme kararları ile de sabit olduğu üzere, bilirkişi raporunun Adli Tıp Kurumu’ndan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olmasının, ona üstünlük sağlamayacağını, çünkü Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin somut olayda yokluk şartlarının oluştuğunu kabul etmekle birlikte, hatalı bir değerlendirme yaparak ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal bir kararını yanlış yorumlayarak davacıların Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca “yokluk” iddiasını ileri süremeyecekleri kanaatine vardığını ve bu sebeple de (eksik ve usulüne uygun olmayan) imza incelemesi dışındaki diğer hiçbir delili değerlendirmediğini, bir an için yokluğun tespiti davasında hakkın kötüye kullanılması yasağının tartışılmasının mümkün olduğu kabul edilse dahi huzurdaki davada hakkın kötüye kullanılmasının uygulanmasının yine de mümkün olmadığını, dava açma hakkının kötüye kullanıldığı yönünde savunma yapan kişilerin kendi davranışlarının dürüstlük kurallarına ve hukuka uygun olması gerektiğini, ilk derece mahkemesi, dosya içerisinde bulunan 18.10.2019 tarihli 835,00 TL tutarlı ATK faturasının suçüstü ödeneğinden ödenmesine ve ilgili tutarın hazineye irat kaydına karar vermiş ise de, mahkeme bilirkişi raporu alınmasına ve bahse konu raporun ücretinin davacılar tarafından ödenmesine 11.02.2019 tarihli duruşmanın 2 numaralı ara kararında hükmettiğini, taraflarınca da ilgili tutarın fazlası ile (1.000,00-TL) 06.03.2019 tarihinde dosyaya gider avansı açıklaması ile yatırıldığını, dolayısı ile devlet kaynaklarından gereksiz bir ödeme yapılmaması adına ilk derece mahkemesi’nin yine işbu kararına da itiraz etmek zarureti hasıl olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu genel kurul toplantısının yapıldığı dönemde davacılardan … …’ın yönetim kurulu üyesi diğer davacı …’ın ise icra kurulu başkanı olduğunu, 12.01.2015 tarihli toplantıda alınan kararın üzerinden üç buçuk yıl geçmiş olup, sermaye artırımı icra edildiğini ve kararın da tescil ve ilan olunduğunu, bu halde kararın uygulanmasının geri bırakılmasında hukuki bir yarar bulunmadığını, davacılardan …’ın davalı şirket içerisinde böylesine bir yetkisi bulunurken ilgili genel kurul toplantısından haberdar olmadığı, bu toplantı neticesinde alınan kararların uygulanması sürecinde bulunmadığı beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararında sadece Adli Tıp Kurumu’ndan alınan bilirkişi raporunun değerlendirilmediğini, aynı zamanda yerel mahkemeye sunulan mevcut belgelerin de değerlendirildiğini belirterek; istinaf başvurusunun reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/491 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirketin 12/01/2015 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti ile genel kurul kararında alınan kararların tedbiren yürütülmesinin durdurulması istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Eldeki davada 12/01/2015 tarihli olağanüstü genel kurulun çağrısız olarak yapıldığı ihtilafsızdır. davalı taraf davacıların işbu davayı açmakta hukuki menfaati bulunmadığını ileri sürmüşse de, davacılar davalı şirketin ortakları olup, yokluk iddiasına konu genel kurul kararları sermaye artışına ilişkin kararlar alınmıştır. Bu nedenle davacılar için sermaye ödeme yükümlülüğü getireceği ve artırılan sermayelerin ödenmemesi halinde pay oranlarında değişiklik olacağından,bu kararların yokluğunun ileri sürülmesinde davacıların hukuki yararlarının bulunduğu açıktır.
Anonim şirketlerin temel karar organlarından olan genel kurulun görevleri ve toplantıya çağrılma usulleri TTK’nın 407 vd maddelerinde düzenlenmiş olup, usulüne uygun şekilde toplantıya çağrılan ortağın, genel kurulda alınan kararların iptalini talep edebilmesi için toplantıya katılarak olumsuz oy kullanması ve muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmesi gerekir. Ancak yokluk gibi durumlar ile TTK’nın 446. maddesinde belirlenen nedenler aranmaksızın ve üç aylık hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespiti istenilebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.04.2014 tarih, 2013/11-1048 E. 2014/430 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; anonim şirket genel kurul kararlarının hükümsüzlük halleri; iptal, yokluk ve butlan olarak iki grupta incelenebilir. Genel kurul kararlarının iptali talebinde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 445. ve 446.maddelerindeki sebep ve prosedürlerin varlığı dikkate alınırken anonim şirket genel kurul kararlarının butlan sebepleri ise Kanun’un 446.maddesinde örnekseme yöntemiyle sayılmıştır. Buna karşı, anonim şirket genel kurul kararlarının yokluğu müessesesi TTK’da düzenlenmemekle birlikte, Yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (…, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen göz önünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, 6102 S. TTK 445-446 maddelerinde düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.3.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Bununla birlikte Yargıtay 11. HD 18/12/2018 tarihinde verdiği 2017/1702 E.2018/8018 K. sayılı ilamında; bir genel kurul toplantısından söz edebilmek için ana sözleşme ve yasanın öngördüğü yeter sayılarla alınmış bir kararın varlığı gerektiğini, eğer ortaklarca yasal bir genel kurul gerçekleştirilmemiş ise bu toplantıda alınan kararlar ile toplantı veya karar yeter sayılarının sağlanamadığı toplantıda alınan kararların yok hükmünde sayılacağını, yokluğun tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe olumlu oy vermiş paydaşlar da dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililerin herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabileceğini belirterek,yokluk gerektiren hususun öğrenilmesinden sonra uzun süre sessiz kalıp dava açmayan ilgililer yönünden TMK’nın 2. maddesi uyarınca dava açma hakkının düşüp düşmediğinin de değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Verilen bilgiler ışığında incelenen dosyaya bakıldığında,12/01/2015 tarihinde gerçekleştirilen davaya konu Çağrısız Genel Kurul kararının 05.03.2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesin’de yayımlanmış, davacılardan … …’ın genel kurulda alınan karar doğrultusunda sermaye artışına ilişkin ödemeyi yapmış olmasına, dosyada aldırılan ATK Fizik İhtisas Dairesi raporunda da; incelenen “Eku Fren Kampanya ve Döküm San. A.Ş. 05.01.2015 tarihli olağanüstü Genel Kurul Toplantısı hakkında karar metni, (2019-36155-1) ile aynı şirketin 12.01.2015 tarihinde saat 10.00’da yapılan olağanüstü genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelindeki imzaların, mukayese imzalarla karşılaştırıldığında davacıların elinin ürünü olduğunun tespit edilmesine, eldeki davanın ise 27/06/2018 tarihinde, genel kurul toplantısı tarihinden 3 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılmış olmasına göre; TMK’nın 2. maddesi uyarınca davacıların dava açma hakkının düştüğü, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir.
Kabule göre de; davanın 11.02.2019 tarihli duruşmasında; “2-1 Nolu ara karar yerine geldikten sonra dosyanın İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesine gönderilerek davaya konu 12.01.2015 tarihli olanüstü genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetvelindeki imzaların davacılara ait olup olmadığının tespitinin istenilmesine, masrafın davacı tarafça karşılanmasına,” karar verilmiş olup, davacılar vekilinin 06.03.2019 tarihinde dosyaya 1000,00 TL gider avansı yatırdığı, 24.09.2020 tarihli reddiyat banka ödeme makbuzuna göre ATK faturasının 1.000,00 TL tutarlı gider avansından ödendiği halde incelenen kararın hüküm fıkrasının 4 nolu bendinde “Dosya içinde bulunan 18.10.2019 tarihli 835,00.-TL tutarlı ATK faturasının suçüstü ödeneğinden ödenmesine,” denildikten sonra 5 nolu bendinde; “Suçüstü ödeneğinden ödenmesine karar verilen 835,00 TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,” şeklinde hüküm verilmesi doğru değil ise de; bu yanılgılı uygulamanın giderilmesinin yargılamanın yenilenmesini gerektirmediği, 6100 sayılı HMK’nun 353-(1)-b)-2) maddesi uyarınca hüküm fıkrasındaki bu eksikliğin istinaf aşamasında yeniden esas hakkında karar verilerek giderilebileceği anlaşılmakla, aşağıdaki gibi hüküm fıkrası düzeltilmek sureti ile davacı tarafın istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davacı tarafın ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜNE, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/01/2020 tarih, 2018/491 Esas ve 2020/22 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasının HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
“HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davacıların davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin yatan 35,90.-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 18,50.-TL harcın davacılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, A.A.Ü.T.’nin maddesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 3.400,00TL vekâlet ücretinin, davacılardan 1/2 oranında tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek suretiyle, 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,” ŞEKLİNDE DÜZELTEREK YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA
6-Davacıların yatırmış olduğu istinaf karar harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine,
7-Davacılar tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 297,20 TL ve posta gideri 164,50 TL olmak üzere toplam 461,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Davacı tarafça yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının mahkemesince davacı tarafa iadesine,
10-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
HMK’nın 361.maddesi uyarınca, gerekçeli kararın tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.13/09/2021


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır


Üye ..
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*