Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1740 E. 2021/1505 K. 24.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1740
KARAR NO : 2021/1505

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2020
NUMARASI : 2020/201 Esas – 2020/293 Karar

DAVACI : ……….
DAVALI : ……….
VEKİLİ : ……….
İLİŞKİLİ KİŞİ : ……….

DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 29/07/2016

KARAR TARİHİ : 24/09/2021
KR. YAZIM TARİHİ : 24/10/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; (12) ortak olarak kurucusu oldukları davalı şirket ana sözleşmesinin 6. maddesinde üst hisse limitinin %10 ile sınırlandırıldığını; kanunsuz hisse devirleri öncesinde yaklaşık eşit paylardan müteşekkil 76 hissedarlı ortaklık yapısı varken şirket tüzüğünün açık ihlali ile kurucu idarece oluşturulan adil paylaşım ve dengeli hisse dağılımının ortadan kaldırıldığını; bağlayıcı tüzük maddesine rağmen T. Tolga Berber’in (+)54 hisse pay adına tescil edilerek şirkette çoğunluk tekeli meydana getirdiğini; bu durumun kuruluş ruhuna aykırı olduğunu; kalan azınlığın ise çoğunluk hissedarının keyfiyetine terk edildiğini beyanla; 29/04/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının bütünüyle iptaline, yetkisiz hazirun heyetinin seçtiği şirket yönetiminin yok hükmünde olduğunun tespitine, ana sözleşme iptali ile T. Tolga Berber’e devri yapılan (63) adet hisseden aykırılık teşkil eden (54) adet hisse devrinin iptaline, şirket yasal dayanaktan yoksun temsil edildiğinden MK’nın 426-(3) maddesi gereğince tedbiren temsil kayyumu atanmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafça yasal süresi içerisinde davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın REDDİNE … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; tüzük tadilinin yapılmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu; tüzük ihlaline rağmen hisse devirlerinin oldu bitti ile geçerlilik kabulü ve buna dayalı ihdas edilen ret kararının bu haliyle dayanaksız olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı tarafça, davacının istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2020 Tarih – 2020/201 Esas – 2020/293 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının 2016 yılı Şubat, Mart ve Nisan aylarında şirket yönetim kurulunun şirket ana sözleşmesindeki hükümlere aykırı olarak hisse devirleri sonucunda oluşturulan hazirun listesi ile gerçekleştirilen 29/04/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısının tüm sonuçlarıyla iptalinin istendiği, ilk derece mahkemesince tüm deliller toplandıktan sonra 17/04/2017, 04/06/2018, 18/04/2019 tarihli bilirkişi kök ve ek raporlarının alındığı, şirket paylarını iktisap eden …’in dahili davalı usulü ile davaya dahil edilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, kararın istinafı üzerine Dairemizin 04/03/2020 tarih, 2019/1468 esas 2020/384 karar sayılı kararı ile, …’in davaya dahil edilmesinin usulüne uygun olmaması nedeniyle kararın kaldırıldığı, davacının kaldırma kararı sonrasında … aleyhine dava açmayacağını beyan etmesi üzerine mahkemece davanın davacı ile şirket arasında görülerek reddine karar verildiği, karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık 29/04/2016 tarihli olağan genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin ana sözleşmesinin 6. maddesinde “hisseler yüzde onu geçemez” hükmü bulunmaktadır. Şirket, 6762 sayılı eski TTK’nın yürürlükte olduğu dönemde kurulmuştur.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın pay devrinin sınırlanmasına ilişkin 492. maddesinde, esas sözleşmenin, nama yazılı payların ancak şirketin onayıyla devredilebileceğini öngörebileceğini hüküm altına aldıktan sonra red sebepleri 493. maddede ” (1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir.
(2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur.
(3) Bundan başka, devralan, payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmezse şirket, devrin pay defterine kaydını reddedebilir.
(4) Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir.
(5) Devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu halde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini şirket karşılar.
(6) Devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır.” şeklinde düzenlemiş ve son fıkrada esas sözleşmenin devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramayacağı (m.493/7) belirtilmiştir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’nun 28/7. maddesinde; nama yazılı payların devrini, red sebeplerini göstererek veya göstermeyerek sınırlandırmış bulunan anonim şirketlerin, Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde, esas sözleşmelerini değiştirerek, Türk Ticaret Kanunu’nun 492. ila 498 inci maddelerine uyarlamak zorunda oldukları, aksi halde, bu sürenin dolmasıyla tüm sınırlamalar geçersiz hale geleceği hüküm altına alınmıştır.
Bu hükümler uyarınca eldeki dava incelendiğinde; şirket ana sözleşmesinin bir ortağın %10’dan daha fazla pay edinemeyeceğine dair sınırlamanın 6102 sayılı TTK ile uyumlu olmadığı, şirketin 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra esas sözleşmenin 6. maddesini (1) yıl içerisinde 6102 sayılı TTK ile uyumlu hale getirmediği, esas sözleşmenin 6. maddesindeki sınırlamanın 6103 sayılı Kanun’un 28-(7) maddesi uyarınca geçersiz hale geldiği, böylelikle şirket hisselerinin …’e devrinin geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu tespitler çerçevesinde iptali istenen 29/04/2016 tarihli genel kurul kararları incelendiğinde; genel kurul kararlarının tümü yönünden toplantı ve karar nisaplarının kanuna uygun olarak sağlandığı, davacının toplantıya katılmadığı ve kararlarda olumsuz oyu ile muhalefet şerhi bulunmadığı görülmekle davacının ancak kararların butlanının tespiti ile yok hükmünde olduğunu dava edebileceği anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde Butlan; “Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,
kararları batıldır.” şeklinde düzenlenmiştir. İptali istenen genel kurul kararlarının incelenmesinde bu hükümde sayılı butlan hallerinin hiçbirisini içermediği anlaşılmıştır.
Yokluk halleri ise TTK’da düzenlenmemiştir. Yoklukta hiç bir işlem yoktur. Başka bir deyişle, sözleşme görünüşte bile meydana gelmemiştir (Gönen Eriş, Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, Seçkin Yayınları Yenilenmiş 3. Baskı, Ankara 2001, s:800). Yokluk sözleşmenin, meydana gelmesi, kurulmasıyla ilgilidir. Kurucu unsurları ihtiva etmeyen bir sözleşme, kurulmamış, meydana gelmemiş bir sözleşmedir. Hukuk düzeni, kurucu unsurlardan yoksun bir sözleşmeye yokluk müeyyidesi bağlamıştır (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, Genişletilmiş 6. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 1998, s:307).
Bir genel kurul kararından söz edebilmek için, genel kurul olarak nitelendirilmesi mümkün olan bir toplantıda, ana sözleşme ve yasanın öngördüğü yetersayılarla alınmış bir kararın varlığı gerekir. Eğer ortaklar yasal bir genel kurul olarak toplanmamışlarsa, örneğin yetkili organın çağrısı veya toplantının bir gündemi olmaksızın, bir anma gününde bir araya gelen ortaklar bir karar alıp imzalamışlarsa (TK 416 uyarınca yüzde yüz katılımla yapılan çağrısız GK hariç) bu karar hukuken yoktur (Reha Poroy, Ünal Tekinalp, Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku 1, İstanbul 2019, Güncellenmiş, Yeniden Yazılmış 14. Basıs:594).
Yokluk, bu şekilde açıklandıktan sonra eldeki uyuşmazlık incelendiğinde; özellikle …’e yapılan pay devrinin geçerli olduğu dikkate alındığında, genel kurula çağrı, toplantı ve karar için kanunda öngörülen tüm şekil unsurlarının yerine getirildiği, karar içeriklerinin de yokluk içermediği anlaşıldığından ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca; Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
24/09/2021


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*