Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/910 E. 2022/1425 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/910
KARAR NO : 2022/1425
KARAR TARİHİ : 08/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 08/08/2018
KARAR TARİHİ : 20/12/2021
NUMARASI : 2018/631 Esas – 2021/1070 Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …

DAVA : Sipariş üzerine peynir üretimine ilişkin eser sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan menfi ve müspet zararlarının tahsili ve manevi tazminat istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2022

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/631 E. 2021/1070 K. sayılı dosyasından verilen 20/12/2021 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunulması ile dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiği, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk Dairesinin 08/06/2022 tarih, 2022/1371 Esas, 2022/1200 Karar sayılı kararı ile inceleme görevinin 5. Hukuk Dairesi olduğu gerekçesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği, taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı ile davalı Yöre Sut Ür. Gida ve İnş. Paz. San. Tic. A.Ş aralarında peynircizade, tatbaba, peynirci baba markası ( her turlu sut mamulleri, süt, yoğurt, krema, beyaz peynir, kaşar peyniri, dil peyniri örgü peyniri abhaza peyniri, çerkez peyniri, çeçil peyniri vs.) fason imalatı yapılacağına ilişkin fason sözleşmesi imzalandığını, fason sözleşmesinin 2. Maddesine göre üretimin sadece davacı şirket tarafından yapılacağı yer aldığını, söz konusu markaların adı altında üretilen ürünlerin ambalajları üzerinde üretici firma olarak davacının unvanının yazılacağına yer verildiğini, sözleşmenin 7. Maddesine göre sadece davacı … Gıda ve Süt ürün.İmalat Tic. San. …’ nin gerekli gördüğü durumlarda 15 gün önceden haber vermek koşulu ile tüm hakları saklı kalmak şartı ile sözleşmeyi tek taraflı fesih edeceği öngörüldüğünü, davacı şirket sözleşme ilişkisine dayalı olarak sözleşmede geçen markalara ait ürünlerin fason imalatını yapmakta iken davalı Yöre Sut Ür. Gıda ve İnş. Paz. San. Tic. A.Ş.’nin sözleşmeyi 01.04.2018 tarihinde tek taraflı bildirimsiz, haksiz ve sözleşme hükümlerine aykırı olarak fesh ettiğini, davalı telefonla şifai olarak sözleşmenin bittiğini artık çalışmayacaklarını söylediğini ve herhangi bir yazılı bildirim yapmadığını, sözleşmeyi sona erdirme gerekçesi olarak da davacının yüksek maliyetle ürün sattığını öne sürdüğünü, davalı daha önce de ucuza ürün imal edilmesi konusunda ısrarcı olduğu, ancak bunun kaliteli ve sağlıklı ürün üretmek açısından mümkün olamayacağı davacı tarafından davalıya bildirildiği. Davalının sözleşmeyi bildirimsiz ve haksiz olarak feshetmesi nedeniyle davacı şirket büyük bir zarara uğradığını, sözleşmenin haksiz feshinden dolayı davacı şirketin elinde etiket, logo, ambalaj vs. kaldığı. Davacı ile davalı arasında yapılan Fason sözleşmesi uyarınca “Peynircizade”,”Tatbaba”,”Peynircibaba” markalı ürünlerin bütün hammaddelerinin ve ambalaj malzemelerinin satın alınması, stoklanması vs. sorumlulukların davacı şirkete ait olacağı düzenlendiğini, söz konusu sözleşmenin 7. maddesi “Birinci Gıda ve Süt Ürünleri İmalatı Tic. ve San gerekli gördüğü durumlarda 15 gün önceden haber vermek koşulu ile tüm hakları saklı kalmak şartı ile sözleşmeyi tek taraflı feshedecektir” denildiğini, sözleşmeden de sözleşmenin sonuna eklenen “not” kısmında da sözleşmenin bitim tarihi nazara alınarak “15 gün önceden” ihbarda bulunmuş olmayı yine anılan fesih şartı olarak belirlendiğini, davalı tarafından sözleşmede belirtilenlerin aksine davranılmasında davacı şirketi zarara uğratma kastlarının olduğunu davalının düşündüğünü, sözleşmenin bir gereği olarak davacı şirkete önceden ihbar yada ihtarda bulunulmadığını, sözleşmenin haksız feshedilmesinden davacının maddi ve manevi olarak oldukça zarar gördüğünü, bu nedenlerle ve mahkememizce resen nazara alınacak nedenlerle; sözleşmenin haksız ve bildirimsiz feshi nedeniyle; davanın kabulüne, dava, belirsiz alacağa ilişkin olduğu için, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının sebep olduğu menfi, müspet ve munzam zararların tazmini için şimdilik 1000-TL maddi tazminatın vekil edene ödenmesine, vekil eden şirketin manevi zararlarının tazminine yönelik olarak 10.000-TL değerinde manevi tazminata hükmedilmesine, sözleşmenin kararlaştırılanın aksine bildirimsiz fesih edilmesinden dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1000-TL kar kaybı vekil edene ödenmesine, dava masrafları ve ücret-i vekâletin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı, davacı tarafınca sunulan fason sözleşmesini kabul etmediğini, hukuken böyle bir sözleşme varsa bile zaman aşımına uğradığını, karşı tarafa sunulan sözleşmenin on yıl öncesinin tarihine haiz olmakla sözleşmenin sadece 1 yıllık süreli olduğu sözleşmenin 1. Maddesindesin de belirtildiğini, davacı ile davalı arasında ticari ilişkiyi düzenleyen asıl sözleşme Ek-lde sunulan Ticari üretim sözleşmesi ve Eki olan ürün Spektleri olan çerçeve sözleşmesi olduğunu, siparişler bu çerçeve sözleşme üzerinden verildiğini, ürün spektleri son cümlesinde fiyatlar 01.01.2012 deki bilgisayardaki güncel fiyatlar olduğunu, 2012 sonrasında uygulandığını, davacı ile bu sözleşme çerçevesinde çalışıldığından geçerli olan sözleşmede Ticari Üretim Sözleşmesi ve Eki olan Üretim Spektleri ‘dir. Hukuken aksine bir hüküm olmadığı sürece, son tarihli sözleşme önceki tüm sözlü ve yazılı sözleşmeleri hükümsüz kıldığını, davacının fason sözleşmesinde dayandığı sözleşmenin 2.Maddesinde üretimin sadece davacı tarafça yapılacağı maddesinden anlaşılması gereken davacının kendisinin üretim yapacağı ve davacının kendisi haricinde üretimi başkasına yaptıramayacağını bu nedenler ile; usul ve hukuka aykırı davanın reddine, davacı tarafından haksız olarak açılan iş bu davada, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yana dermeyan edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/631 E. Ve 2021/1070 K. Sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep edildiğini,
-Karara konu sözleşme haksız bir şekilde sona erdirildiğini, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/631 E. Ve 2021/1070 K.Sayılı kararında,Taraflar arasında imzalanan 01/01/2012 tarihli Ticari Üretim Sözleşmesi esas alınarak davacı talepleri değerlendirilmeye alındığı,bilirkişi heyetinin 22/10/2021 tarihli raporu denetime elverişli bulunduğundan hükme esas alındığı belirtildiğini,
-Yerel mahkemenin uyuşmazlığı “sözleşmenin haksız fesihten kaynaklanan tazminat istemi” olarak özetlemiş olması hatalı olduğunu, doğrusunun “sözleşmenin hem haksız hem de bildirimsiz feshinden kaynaklı tazminat talebi” olduğunu,
-Sözleşme bildirim şartına uygun mu feshedilmiştir, aykırı mı fesih edilmiştir yerel mahkemece hiç tartışılmadığını, mahkeme bu hususunun hiç araştırmadığını, bir sözleşmeyle iki ay diğer sözleşmede 15 gün öncesinden fesih yapılacağı ihtar edilmiş olmasının şart iken bildirimsiz tek taraflı günlük fesih gerçekleştiğini, yerel mahkeme bu hususu kesinlikle araştırmdığını, davalının bildirim şartına uyup uyumadığını irdenlemediğini,
-İş bu sözleşme haksız mı fesih edilmiştir yoksa usule uygun bir fesih midir konusunda yerel mahkeme gerekçesiz peşin bir kanaatle hareket ettiğini, Yerel mahkeme sözleşmenin haklı feshedildiğinden bahsederek yanlış karara ulaştığını, sözleşmenin haklı feshedildiği iddiası kesinlikle davacı vekil edenin kabul etmediğinin bir olgu olduğunu, bu durumun aksini iddia edecek bir teknik bilirkişi incelemesi de dosyada olmadığını, ürün specklerinin sözleşmelere aykırı düzeyde davacı tarafından ürün üretildiğini ortaya koyan herhangi bir delil dosya kapsamında olmadığını, yerel mahkeme nasıl ve neye dayanarak sözleşmenin haksız fesih edildiğine kanaat getirmiştir anlamak mümkün olmadığını,
-Yerel mahkeme uyuşmazlığı “hangi sözleşme” ticari ilişkinin esasıdır tespitine bağladığını, her iki sözleşmeye de taraflar imza attığını, ilk sözleşmenin noterde imzalandığını, Yerel mahkeme ise noterden bu sözleşmenin aslını istemediğini, Yerel mahkeme ilk sözleşmenin okunamadığından bahisle ona önem vermediğini, noterin tasdikli bir sözleşmenin nazara alınmamasını kabul etmediklerini, meselenin hangi sözleşmenin geçerli olduğundan ziyade bildirim süresine uyumadan fesih edilmiş olması gerçeği olduğunu, diğer taraftan tekrarla sözleşmeler haksız şekilde fesedildiğini, dosyada gösterecek herhangi bir teknik bilirkişi raporunun olmadığını, ürün specktlerine sözleşmeye aykırı olarak üretim yapıldığına dair herhangi bir rapor olmadığını,
-Davacı vekil edenin duruşmada isticvap edildiğini ve açık yüreklilikle doğru beyanı ile her şeyi söylediğini,
-Yerel mahkeme kendi insiyatifiyle bir diğer sözleşme olan ticari üretim sözleşmesini nazara almış ve bu sözleşmenin hükümlerinin ihlal edildiğine kanaat getirdiğini, bu sözleşmenin hükümlerinin ne şekilde ve nasıl ihlal edildiğine dair bir gerekçe kararında olmadığını, buna ilişkin bilirkişi raporununda olduğunu, ürünlerin üzerinde teknik bir inceleme yapılmış olmadığını, bilirkişi raporlarına bakıldığında bilirkişinin tespitleri vekil eden lehine yorumlanacak mahiyette olduğunu,
-Yerel mahkeme konuyu tam anlamı ile davalı gözünden yorumlamış davacı şirketin içinde bulunduğu durum ve ticari kayıplara önem dahi vermediğini,
-Menfi zarar taleplerinin hakkında; Gebze Asliye Ticaraet Mahkemesinin 2018/631 E. Ve 2021/1070 K.Sayılı kararında, 01/01/2012 tarihli Ticari Üretim Sözleşmesi’nin usulüne uygun bir şekilde feshedilmiş olduğunu gerekçe göstererek işbu taleplerini reddettiğini,
-Bu nedenlerle; işbu sözleşme haksız bir şekilde feshedilmiştir. Taraflar arasındaki anlaşmaya binaen vekil edenin haksız fesih tarihine kadar logo,etiket,barkod vs. bastırdığını, sözleşmenin haksız bir şekilde feshedilmesi sebebiyle bunların maliyeti vekil edenin üzerinde kaldığını,
-Müspet zarar taleplerinin hakkında; Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/631 E. Ve 2021/1070 K. Sayılı kararında, davacının ticari hayatının devamını hayatın olağan akışına göre yalnız davalı firma ile yapılan işbu sözleşmeye dayandıramayacağını, sözleşmenin feshi nedeniyle muhtemel kazançlardan mahrum kaldığını ve kar kaybının taraflarınca ispat edilememesi gerekçeleriyle mahrum kalınan kazanç ve kar kaybı taleplerinin reddedildiğini,
-Süt alım sözleşmeleri ve stoklardan kaynaklı zarar talepleri hakkında; Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/631 E. Ve 2021/1070 K.Sayılı kararında, davalının siparişi üzerine iş yapılması gerektiğinden, davacının süt alım sözleşmeleri ve stoklardan kaynaklı zarar talebinin reddine karar verildiğini, sözleşme konusunun işin gerçeğini ve gündelik hayatın pratiğine aykırı olduğunu, davalının siparişi gereği iş yapılabilmesini ve bu tedarikin kesintiye uğramadan sürdürülebilmesi için sipariş öncesi hammade bulundurulmasının zaruri olduğunu, yapılan sözleşmeye duyulan güven neticesinde sözleşmeye konu işin aksatılmadan yapılması amacıyla hammadde(süt) önceden tedarik edilmesi gerektiğini, vekil edenin işbu sözleşme uyarınca, davalı tarafın ürünsüz kalmaması için hammadde(süt) alım sözleşmeleri imzalamış olup, bu sözleşmeler cezai şartlar içerdiğini, alınan sütlerin stokta tutulmasının mümkün olmadığından aynı tonajlarda üretime devam edildiğini ve üretimden doğan stok mevcut piyasa değerlerinin altında ve zararına satılarak sözleşme gereği hüküm ve ödemelerini yerine getirdiğini ve zarara uğradığını,
-İşbu sözleşmenin feshinden dolayı zaman geçtikçe sözleşmeye konu iş gereği kullanılan hammadde ve ferilerin fiyatlarının artmasını gözönüne aldığında yargılamanın geciktiği süre içerisinde zarar kalemlerinin artmakta olduğunu, davacı tarafın olarak yargılamayı uzatmak gibi bir amaçlarının olamayacağı aşikar olduğunu, sunulan delilerin eksikliği konusunda hiçbir kusurlarının da bulunmadığını, bilirkişinin eksik gördüğü hususların mevcut delillere yapılacak eklemelerle kısa süre içerinde giderilebilecekken, geçerli bir gerekçe gösterilmeksizin eksik delillerin tarafahkemeye sunulması taleplerinin reddedilmesi “hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü” ve “adil yargılanma hakkının” ihlalinin olduğunu,
-Manevi tazminat talepleri hakkında, sürekli borç ilişkisi niteliği taşıyan sözleşmelerde, fesih hakkının kullanılmasının da bazı hallerde tarafın(muhatabın) kişilik hakkının ihlal edilmesine neden olabileceğini, feshin haksız olmasını veya hukuka uygun olarak doğan fesih hakkının hukuka aykırı bir şekilde kullanılması sebebiyle kişilik hakkı ihlal edilebieleceğini,
-Bu nedenlerle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılarak; davalarının kabulünü, yeniden yargılama yapılmak üzere tekrar ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Yerel mahkemece verilen karar isabetli ve yerinde olduğunu, gerekçelerde davanın tümden reddine karar vermiş olup, gerekçede kısmen katılmadığı hususlar olsada; toplanan delillerin, delillerin takdir ve münakaşası, verilen kararın kararın gerekçesinin ve hüküm son derece yerinde ve isabetli olduğunu, davacı taraf istinaf sebeplerinin maddi ve hukuki temeli olmadığını,
-Davalı, 22 10 2021 tarihli bilirkişi raporundaki “davalı tarafın sözleşmeyi feshinde kusurlu olduğu ” tespitlerine dayanmış ise de; bilirkişiler raporun sonuç kısmında davacının zararını ıspatlamaymadığını, bir kısım zararlarla ilgili de yansıtma fatura düzenlemediğini, bu nedenle talepte bulunamayacağını ilişkin tespitlerini belirtmediğini, bilirkişilerin kendilerine verilen görev sınırlarını aşarak, akdin feshinde tarafların kusuru yönündeki beyanlarının yok hükmünde olduğunu,
-Davacı tarafın ürün etiketlerini, barkod ve logolarla ilgili yansıtma faturasının düzenlemediği gibi, davalı kayıtlarında da böyle bir kayıt olmadığından bahisle, bu husustaki dava ve taleplerinin ispat edilemediğini,
-Davacı taraf kar kaybına ilişkin talep ve davaları ile ilgili olarak dosyaya sundukları deliller ile davalarını ıspat edemediğini, bu hususun dahi bilirkişi raporu ile sabit olduğunu,
-Davacıların ürettiği ürünlerin spektlere uygun olmadığını, hatalı imalatların olduğunun sabit olduğu nazara alındığında, davacı taleplerinin tümden reddi bir yana manevi olarak esas olan davalı vekil edenin zarar gördüğü,
-Bu nedenlerle davacı istinaf gerekçelerinin hiç yerinde olmadığı gibi, diğer taraftan, mahkemece davanın reddine esas alınan gerekçelerin, maddi ve hukuki meseleleri o kadar yerinde izah ettiğini,
-Dosyada toplanan delillerin, yapılan yargılama sonunda verilen hüküm ve gerekçedeki maddi ve hukuki vakıalara dair açıklamalar nezdinde davacı istinaf taleplerinin, maddi ve hukuki temeli olmadığı sabit olup, istinaf talebinin esasdan reddi gerektiğini,
-Bu nedenlerle; yerine olan ilk derece mahkemesi kararındaki isabetli gerekçeler ve resen de tesadüf edecek gerekçelere binaen; davacı istinaf talebinin esastan reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; sipariş üzerine peynir üretimine ilişkin eser sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan menfi ve müspet zararlarının tahsili ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekili, vekil edeni ile davalı arasında peynircizade, tatbaba, peynirci baba markası süt ürünlerinin fason imalatı yapılacağına ilişkin fason sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 7. Maddesine göre sadece vekil eden şirket temsilcisi İbrahim Birinci’ nin gerekli gördüğü durumlarda 15 gün önceden haber vermek koşulu ile tüm hakları saklı kalmak şartı ile sözleşmeyi tek taraflı fesih edeceği öngörüldüğünü, davacı şirket sözleşme ilişkisine dayalı olarak sözleşmede geçen markalara ait ürünlerin fason imalatını yapmakta iken davalı Yöre Sut Ür. Gıda ve İnş. Paz. San. Tic. A.Ş.’nin sözleşmeyi 01.04.2018 tarihinde tek taraflı bildirimsiz, haksiz ve sözleşme hükümlerine aykırı olarak fesh ettiğini, davalı telefonla şifai olarak sözleşmenin bittiğini artık çalışmayacaklarını söylediğini ve herhangi bir yazılı bildirim yapmadığını, sözleşmenin haksiz feshinden dolayı davacı şirketin elinde etiket, logo, ambalaj vs. zarar olarak kaldığını, davalının ürün çekeceğini düşünerek zarara uğramaması ürünsüz kalmaması adına hammadde (süt alım) sözleşmeleri imzalanmış olup bu sözleşmelerin cezai şartlar içerdiğini, alınan sütlerin stokta tutulmasının mümkün olmadığından aynı tonajlarda üretime devam edildiğini ve üretimden doğan stok mevcut piyasa değerlerinin altında ve zararına satıldığı, kar mahkumiyetinin de söz konusu olduğunu belirterek sözleşmenin haksız ve bildirimsiz feshi nedeniyle; davanın kabulüne, dava, belirsiz alacağa ilişkin olduğu için, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının sebep olduğu menfi, müspet ve munzam zararların tazmini için şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın, şirketin manevi zararlarının tazminine yönelik olarak 10.000,00-TL manevi tazminatın hükmedilmesine, 1.000,00-TL kar kaybı vekil edenine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise, talebin zaman aşımına uğradığını, taraflar arasında ticari ilişkiyi düzenleyen asıl sözleşmen Ticari üretim sözleşmesi ve Eki olan ürün Spektleri olan çerçeve sözleşmesi olduğunu, siparişler bu çerçeve sözleşme üzerinden verildiğini, haksız davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme Türk Borçlar Yasası’ının 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşmenin ifa olunacağına güvenerek yaptığı masraflar ile mahrum bırakıldığı kâr kaybı zararını istemektedir.
Türk Borçlar Kanunu 112. maddesine göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. “Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir.” (Örnek: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.07.2006 tarihli, 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı ilâmı).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı taraflar arasındaki fason sözleşmesini haksız, geçersiz ve bildirimsiz olarak feshetmesi nedeniyle maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir. Davacının logo, etiket, barkod vs. masraf ve maliyetleri, süt alım sözleşmeleri ve stoklardan kaynaklı zarar, kar mahrumiyetine ilişkin zarar taleplerinin müspet zarar kapsamındır. Davacı taraf 16/12/2009 tarihli Fason Sözleşmesi’ne dayanmakta ise de imza inkarına uğramayan sonraki tarihli 01/01/2012 tarihli Ticari Üretim Sözleşmesi’nin önceki tarihli sözleşmenin hükümsüz kılındığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında ticari ilişkiyi düzenleyen 01/01/2012 tarihli ticari üretim sözleşmesinin konusu, davacıya ait entegre tesislerinde davalı firmaya ait peynircibaba, beytaç, tatbaba markasıyla uygun ambalajlarda imal edilen süt ve süt ürünleri üretimi ve satışı olduğu belirlenmiştir. Sözleşmede; üretilen ürünlerin davacının sadece davalıya satmak üzere üretip ambalajladığı, ürünlerin mevzuata uygun olması gerektiği, ürünlerin tüm analiz, tahlil, yapılması gereken tüm kontrollerinin davacı tarafından yapılacağı, davalının kendi personelleri ile üretim yerlerini denetlemeye, örnekler alarak spesifikasyonlara uygunluğu kontrole yetkili olduğu, davalı tarafından hazırlanan bütün çizimlerin davalı tarafından belirlenen ajansa çalıştırılarak davacıya verileceği, revizyon maliyetleri, dizayn ve klişe bedellerinin davacı firma tarafından karşılanacağı, davacının, tüm ambalaj malzemesi, ham ve yardımcı malzeme vs. temini stok kontrol ve stokların finansmanını karşılamakla yükümlü olduğu, davacının bu finansmanlarla ilgili herhangi bir maliyeti davalıya fatura etmeyeceği, davalı adına üretilen ürünlerde tüm sorumluluğun davacıya ait olduğu, davalının siparişini, ürünün teslim tarihini 7 gün öncesinden faks ve mail ile davacıya bildireceği, üretim ve sevkiyat riskleri dikkate alınarak davalı 4 hafta önce üretim planı vereceği, haftalık nihai ve kesin siparişlerle sevkiyat yapılacağı, sözleşmenin süresinin imza tarihinden itibaren bir yıl olduğu, ticari faaliyetin sonlandırılmak istenmesi durumunda tarafların iki ay önceden bildirimin zorunlu olduğu, sözleşme hükümlerinin ihlali halinde davalının hiçbir ihbara ve süreye tabi olmaksızın sözleşmeyi derhal feshedebileceği düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı olarak 01.04.2018 tarihinde bildirimsiz fesh edildiği, bu konuda herhangi bir belge bulunmasa da bu durumun tarafların kabulünde olduğu, taraflar arasında son alış verişin “iade faturaları” dışında 31.03.2018 tarihinde olduğu, davacıya gönderilen ihtarnamelerin 16.05.2018 ve 08.06.2018 tarihli olduğu, davacının dava dilekçesinde davalının sözleşmeyi 01.04.2018 tarihinde fesh ettiğini beyan ettiği, dosya kapsamındaki tanık beyanlarından ve ihtarnamelerden davalının sözleşme hükmüne dayalı olarak davacıdan hizmet alımını sonlandırdığı hususunun davacının bilgisi dahilinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet zararlar talebinde bulunmuş ise de sözleşmede davalının siparişini, ürünün teslim tarihini 7 gün öncesinden faks ve mail ile davacıya bildireceği, üretim ve sevkiyat riskleri dikkate alınarak davalıya 4 hafta önce üretim planı vereceği, haftalık nihai ve kesin siparişlerle sevkiyat yapılacağının kararlaştırılmıştır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacının, davalı taraftan aldığı en son siparişin tarihi belli olmadığı, sözleşmenin feshinden sonra sipariş nedeniyle süt vb ürünlerin elde kaldığı iddiasınına ilişkin zararını ve davacı taraf logo, etiket, barkod masraf ve maliyet bedeline ilişkin zararını ispatlaması gerekmektedir. Davacı vekili tarafından 16.11.2021 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bilirkişi raporundaki belirlemelere göre bilgi ve belge sunmak için süre talep ettiği, mahkemece davalının muvafakat edilmemesi sebebiyle reddedilmiştir. Davacı vekiline 26.12.2018 tarihli ön inceleme duruşmasında HMK’nun 140/5 maddesi gereğince dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri sunmaları ve başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için ihtaratlı süre verildiği, bu sebeplerle davacının yargılama aşamasında ileri sürülen yeni delil sunma talebi bu vakıa iddiayı genişletme yasağı kapsamına girmekte olup, mahkemenin davalının muvafakatinin olmamasını gözeterek yeni delil ikamesinin reddine karar verilmesine ilişkin ara kararı yerindedir. Davacının, sözleşmenin ifa olunacağına güvenerek davacının süt alım sözleşmeleri ve stoklardan kaynaklı zarar ve logo, etiket, barkod vs. masraf ve maliyet bedeline ilişkin zarar talebinin sipariş üzerine üretimin kararlaştırılması nedeniyle sözleşme serbestliği ve sözleşme ile bağlılık ilkeleri karşısında basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davacı şirketin kabul ederek imzaladığı sözleşme hükümlerine göre, davalının siparişi üzerine davacının siparişe konu ürünü hazırlaması gerekmektedir. Davacının süt alımı ve logo, etiket, barkod vs. ürünlerin alımınına ilişkin davalının yönlendirmesiyle ürün tedariki yapıldığı iddiası bulunmamaktadır. Sözleşme hükümlerinden ve kapsamından davalı tarafından davacıya ürün alım garantisi de verilmemiştir. Davacı, sözleşmenin feshinden sonra sipariş nedeniyle davaya konu edilen ürünlerin elde kaldığını, bunun dayanağı belgeleri, elde kalan ürünlerden meydana geldiği iddia edilen zararın, nerden, nasıl kaynaklandığını ispatlayamamıştır. Bunlarla birlikte, davacı sözleşmenin haksız feshi nedeniyle mahrum bırakıldığı kâr kaybı zararını da ortaya koyamamıştır. Ayrıca, manevi tazminata hükmedilirken, kişilik haklarına hukuka aykırı şekilde yapılmış bir saldırının varlığı şarttır. Davacının manevi tazminat talebini dayandırdığı işlemler davacının kişilik haklarını ihlal edecek boyut ve nitelikte olmadığı gibi davacı tarafından kişilik haklarına saldırının varlığı davada kanıtlanmış da değildir. Bu nedenlerle, mahkemece gerekçeli ve denetime uygun bilirkişi raporu gözetilerek dosya kapsamına uygun takdir ve kabulüne göre ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasal düzenlemelere uygun olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Dosya istinaf sebepleri ile birlikte HMK’nın 355. maddesi çerçevesinde incelenmiş ve kararın, mahkemece dosyada bulunan delillerin takdirinde hata yapılmadan iddia ve savunma ile birlikte hukuka uygun şekilde değerlendirilmek suretiyle dairemizcede benimsenen yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak verilmiş olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2021 tarih, 2018/631 Esas – 2022/1070 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında yeterli harç alındığından bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve diğer işlemlerin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere 08/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Katip …
e-imzalı