Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/654 E. 2022/1017 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/654
KARAR NO : 2022/1017
KARAR TARİHİ : 06/07/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 28/05/2019
KARAR TARİHİ : 04/02/2022
NUMARASI : 2019/334 Esas – 2022/104 Karar

DAVACI : SOFRA YEMEK ÜRETİM VE HİZMET ANONİM ŞİRKETİ- ….
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. …
DAVALI : NCG METAL PLASTİK AMBALAJ YENİLEME SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ- …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili talebiyle başlatılan takibe itirazın iptali istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/334 E. 2022/104 K. sayılı dosyasından verilen 04/02/2022 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunulması ile dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiği, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk Dairesinin 19/04/2022 tarih, 2022/942 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile inceleme görevinin 5. Hukuk Dairesi olduğu gerekçesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği, taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalı borçlu şirket aleyhine Gebze 1. İcra Müdürlüğü 2014/6582 E. sayılı dosyası ile 9.768,02 TL’lik cari hesaptan kaynaklanan alacak için başlatılan icra takibine borçlu şirket tarafından 31.10.2014 tarihli dilekçe ile itiraz edildiğini, itiraz neticesinde icra takibinin durdurulduğunu, davalı borçlu şirketin borca itirazının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirket tarafından davalı borçlu NCG Metal Ve Plastik Ambalaj Yenileme San. Ve Tic. A.Ş. firmasına yemek hizmeti verildiğini, davalı borçlu şirket tarafından yemek hizmetine istinaden düzenlenen faturaların ödenmediğini, söz konusu fatura bedellerinin tahsili için davalı borçlu şirket aleyhine başlatılan icra takibine de haksız olarak itiraz edilmiş olup işbu itirazın iptali davasını açma gereği doğduğunu, taraflarınca 21.03.2019 tarihinde arabuluculuk bürosuna başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, davalı borçlunun 31.10.2014 tarihli itiraz dilekçesi ile borçlu şirketin müvekkili ile hiçbir ticari münasebetinin olmadığı, bu sebeple takip alacaklısı müvekkili şirkete herhangi bir borcun bulunmadığı belirtilerek borca, faiz ve fer’ilerine itiraz edildiğini, borçlu tarafından her ne kadar … ile hiçbir ticari münasebetinin olmadığı gerekçesiyle itiraz edilmiş olsa dahi bu itirazın kabulünün mümkün olmadığını, Obasan Gıda İnşaat San. Ve Tic. A.Ş. (Obasan Gıda İnşaat San. Ve Tic. A.Ş. Devrolmak suretiyle Sofra Yemek Üretim A.Ş. İle birleşerek infisah etmiştir.) ile davalı şirket arasında 12.06.2012 tarihinde yemek hizmetine ilişkin olarak sözleşme imzalandığını, müvekkili şirket tarafından davalı borçlu şirkete yemek hizmeti verildiği açık olup davalı borçlu tarafından takip dayanağı cari hesap ekstresinde belirtilen faturalardan hiçbirisine de itiraz edilmediğini, davalı borçlunun işlemiş faize ve faiz oranına yönelik itirazlarının da haksız ve mesnetsiz olduğunu, zira somut olayda tarafların tacir olduğu ve davaya konu alacağın tacirler arası sözleşmeden kaynaklandığı açık olup Yargıtay içtihatları ve 3095 sayılı Kanun’un 2.maddesinin 2.fıkrası ile de sabit olduğu üzere, avans faizi talep hakları olduğunu, icra takibinde fazlaya ilişkin her türlü talep hakları saklı tutularak takip tarihinden itibaren faiz talep edildiğini, bu nedenle de davalı borçlu şirketin işlemiş faiz ve faiz oranına yönelik itirazlarının da haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı borçlunun vekil eden şirkete alacağını ödemediği gibi tahsilini durdurmak ve/veya geciktirmek amacıyla yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazı nedeniyle davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; haklı davanın kabulü ile davalı borçlunun Gebze 1. İcra Müdürlüğü 2014/6582 E. sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin takip tarihi itibariyle işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, davalı borçlu şirket aleyhine haksız itirazı nedeniyle %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibini, takibe konu alacak ve fer’ilerini kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı yan alacaklarının zamanaşımına uğradığını, takip talebine dayanak teşkil eden faturaların 2013 senesi, takip ve itirazlarının 2014 senesi olup, işbu davanın 2019 senesinde ikame edildiğini, davanın zamanaşımı nedeni ile reddi gerektiğini, müvekkili şirketin, itiraz dilekçesi ile ticari ilişkiye itiraz ettiğini, zira, icra takip dayanağı takip talebi ve ödeme emri tetkik edildiğinde alacaklı olarak …’nin belirtildiğini, müvekkili şirketin, Sofra Yemek A.Ş. ile hiçbir ticari ilişkisi olmadığını, itirazın doğru ve yerinde olduğunu, ancak, işbu dava dilekçesinin taraflarına tebliği ve davacı yanın dilekçenin 3. Maddesinde yer alan açıklamaları ile Obasan Yemek A.Ş.’nin Sofra Yemek A.Ş. ile birleştiği ve Sofra Yemek A.Ş. olarak devam ettiğinin açıklandığını, bu nedenle, ödeme emri tebliği anında işbu bilgilere sahip olma imkanı bulunmaması nedeni ile itirazın doğru olduğunu, kötüniyetleri olmadığını, davaya dayanak teşkil eden icra takip dosyası tetkik edildiğinde davacı yanın 10 adet, toplam 9.768,02 TL’lik fatura alacağının tahsili nedeni ile takip yaptığını, itirazın iptali davası ise, icra takibine sıkı sıkı bağlı, itiraz üzerine duran icra takibine devam edilmesini sağlayan, takip hukuku içinde olmakla birlikte maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonlandıran bir dava olduğunu, icra takip dosyasına dayanak teşkil eden faturalar esas alınarak davanın sonuçlandırılacağını, icra takibine dayanak yapılan faturaların müvekkili şirket kayıtlarında yer almadığını, fatura tanzim ve tebliğinin, tek başına borçlandırıcı bir işlem olmadığını, sadece ticari bir vesika olduğunu, faturaya esas teşkil eden ürün veya hizmetin tesliminin ispatının borçlu / ürün alan tarafından imzalı irsaliyeler olacağını, davacı yan tarafından müvekkili şirkete teslim edilen ürün bulunmadığından faturalar dayanak yapılan icra takibi ve ikame olunan işbu davanın reddi gerektiğini, faizin, temerrüde düşen borçlunun yükümlü bulunduğu bir tazminat türü olduğunu, müvekkili şirketin borcu bulunmadığı gibi, temerrüdü de sabit olmadığını ve faiz yükümlülüğü bulunmadığını, tüm bu nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı yanın %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, masraf ve ücreti vekaletin davacı yana aidiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın kısmen kabulüne, davalı borçlunun Gebze 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/6582 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 458,70.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında olan 91,74.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, reddedilen kısım yönünden davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen karar usul ve yasaya aykırı olup davanın tam kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabul şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu,
-Davalı borçlu şirket aleyhine Gebze 1. İcra Müdürlüğü 2014/6582 E. sayılı dosyası ile 9.768,02-TL’lik cari hesaptan kaynaklanan alacak için başlatılan icra takibine borçlu şirket tarafından 31.10.2014 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiş olup işbu itiraz neticesinde icra takibi durdurulduğunu, davalı borçlu şirketin borca itirazı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup, itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken yalnızca 458,70-TL’lik asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu,
-Önce yapılan ödemelerin takibe konu faturalar mı değil mi işbu hususa ilişkin yazılı delille ispat ve yemin edilmesini teklif ettiğini oysaki işbu husus bilirkişi marifetiyle ispat edilmesi gerektiğini, akabinde yemin deliline neden dayanmadığının dikkate alınmaksızın sanki takibe konu faturalar ödemişcesine takibe konu 3 adet faturaya ilişkin hizmet verdiğimiz husus ispatlanmış olmasına rağmen fazla ödeme varmışcasına cari hesap ilişkisinden mahsuplaşmaya gittiğini, mahkeme tarafından fahiş hatalar yapılmak suretiyle işbu hüküm kurulduğunu,
-Vekil eden şirket tarafından davalı borçlu NCG Metal Ve Plastik Ambalaj Yenileme San. Ve Tic. A.Ş. firmasına yemek hizmeti verilmiş olup davalı borçlu şirket tarafından yemek hizmetine istinaden düzenlenen faturalar ödenmediğini, fatura bedellerinin tahsili için davalı borçlu şirket aleyhine başlatılan icra takibine vekil eden Sofra Yemek Üretim ve Hizmet AŞ ile hiçbir ticari münasebetinin olmadığı öne sürülerek haksız olarak itiraz edildiğini,
-Mahkeme kanalı ile alınan raporlara itirazlarının değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğunu,10.04.2020, 22.10.2020 ve 19.01.2021 tarihli bilirkişi raporları birbiri ile çelişmekte olup, hüküm kurmaya elverişli olmadığını, itirazların dikkate alınmadığını, bilirkişi marifetiyle tespit edilecek teknik konular hakkında aslında son çare olacak yemin deliline dayanıldığını, kanaatlerince işbu yemin teklif edilen husus yemin ile ispatlanabilecek bir husus olmadığını, mahkeme tarafından davalı tarafın sunduğu 7 adet ödeme dekontunun hangi faturaların ödemelerine ilişkin olduğuna dair yemin deliline dayanmasının hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesini talep ettiğini, raporlar arasındaki çelişkiler hesap bilirkişisi marifetiyle giderilebilecekken mahkeme işbu hususta hatalı ve fahiş bir değerlendirme yapmak suretiyle yemin deliline neden dayanmadıklarının göz ardı edilerek usul ve yasaya aykırı bir hüküm kurduğunu,
-Davalı tarafın birbiriyle çelişkili beyanlarının söz konusu olmasına rağmen herhangi bir inceleme yapılmaksızın hüküm kurulmduğunu, davalı tarafından öncelikle arada ticari ilişki olmadığı beyan edildiğini, tarafların defterleri üzerinde yapılan defter incelemesinde ticari ilişki var olduğu ortaya çıkması akabinde bu sefer de söz konusu takibe ilişkin ödeme yaptığı iddiası ile delilleri bildirme süreleri geçmesine rağmen birden mahkemenin ve bilirkişinin kafasını karıştırmak için ödeme dekontlarını mahkemeye ibraz edildiğini,
-Mahkeme tarafından işbu dekontların; itirazlarının dikkate alınmaksızın, cari hesap ilişkisi göz ardı edilmek suretiyle, davaya konu faturaların ödemesi olarak kabul edilerek fahiş hataya düşüldüğünü, işbu husus da hukuka ve yasaya aykırı olarak bilirkişi tarafından tespit edilmesi gerekirken sadece yemin deliline dayanılmak sureti ile tespit edilmeye çalışıldığını, işbu hususta yemin deliline neden dayanılmadığını ve yemin deliline dayanılmasına ilişkin ara karardan rücu edilmesine ilişkin beyanlarını tekrar ettiklerini,
-Kanun gereği, yapılan ödemelerin aksi belirtilmedikçe önce muacceliyet kazanmış alacağa mahsup edilmesi gerekirken davaya konu faturalara mahsup edilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafından mahkemece süre verilmesi akabinde mahkemeye ödeme dekontları sunulmuş ve işbu 7 adet faturaya ilişkin olduğu izah edildiğini,
-19.01.2021 tarihli bilirkişi raporu hatalı şekilde tanzim edildiğini, bilirkişi tarafından TBK gereği yapıldığı iddia olunan ödemelerin aksine ibare bulunmaması sebebi ile önce muacceliyet kazanmış borçlara mahsup edilmesi gerekirken; ödeme dekontlarının, muavin hesap dökümlerinin kontrol edilmeksizin, sadece ticari ilişkide 7 adet fatura varmışçasına, bu ödemelerin davaya konu faturalara istinaden olduğunun kabul edilmesinin hukuka, yasaya, usule aykırılık teşkil ettiğini,
-Kanun maddesinde de açıkça belirtildiği üzere; borçlu yapılan ödemede borçlardan hangisini ödemek istediğini belirtebileceğini, belirtmediği taktirde alacaklı tarafından önce muaccel olan borç için yapılmış sayıldığını,
-Davalı borçlu tarafından yapılan ödeme dekontları kontrol edildiğinde görüleceği üzere herhangi bir faturaya atıf yapılmadığını, işbu sebeple borçlu tarafından yapılan ödemeler, alacaklı vekil eden şirket tarafından cari hesap ekstresinde önceki tarihli muaccel olan faturalara istinaden ödeme olarak kabul edildiğini,
-Dava konusu cari hesap alacaklarının tarafların ticari defterlerinde işlenmiş olmasına rağmen, davalı yanın vekil eden şirkete borçlu olduğu hususu sabit iken, vekil eden şirket aleyhine hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
-Mahkeme tarafından 10.04.2020, 22.10.2020 ve 19.01.2021 tarihli rapor olmak üzere toplam 3 tane rapor alınmış ancak hiçbirisi yargılama konusu yapılan faturalara ilişkin olarak usulüne uygun değerlendirme yapamadığını, her bir rapor birbirinden farklı olup, aralarında çelişki mevcut olduğunu, davacı ve davalı şirket defterleri üzerinde yapılan değerlendirmeler hatalı ve eksik olduğunu, raporların işbu hali ile hüküm kurmaya elverişli olduğunu,
-Bilirkişi tarafından davalı borçlu şirket ile vekil eden şirket arasındaki ticari ilişkide yalnızca icra takibine konu faturalar varmışçasına değerlendirme yapılmış olup, gelen ödemelerin bu faturalar için yapıldığı kabul edildiğini, davalı borçlu şirket ile vekil edilen şirket arasında tutulan cari hesap ekstresi incelendiğinde görüleceği üzere gelen ödemelerde herhangi bir faturaya atıfta bulunulmadığından daha önce muaccel olan, cari hesap ekstresinde üstlerde yer alan faturalara istinaden yapılmış olarak kabul edilmiş olup son 10 fatura tutarı ödenmediğinden icra takibine dosyaya sunulu vekil eden şirkete ödenmemiş faturaların konu edildiğini, dosyada daha önce de sunulu itirazlarının taraflar arasındaki ticari ilişki ve cari hesap ekstreleri incelenmeksizin bilirkişi raporu tanzim edilmesi kabul edilebilir olmadığını,
-Tarafların ticari defter kayıtlarındaki cari hesap açıklarının ancak karşı bir belge ile ispat olunabileceğini, ticari defterlerde tespit olunan cari hesap alacaklarına ilişkin davalı yanın iddialarının ancak ve ancak yapıldığı iddia olunan ödemelerin makbuz/dekont ile tespit edilebilmesi mümkün olabileceğini,
-Davalı yanca iddia olunan ödemelere ilişkin sunulu dekont/makbuzlarda herhangi bir faturaya atıf yapılmaksızın kısmi ödemeler olmasından kaynaklı, tarafların ticari defterlerine işlenmiş olan önce muacceliyet kazanmış borçlara sayılacağı aşikar olduğunu, aksi bir durumun ancak bu şartlara uygun makbuz sunulması halinde değerlendirilebileceğini,
-Yapılan ödemelerin faturaya mı yoksa cari hesaba mı yönelik olduğuna ilişkin bilirkişi tarafından tespit yapılması gerektiğini, işbu sebeple bu aşamada taraflarınca yemin deliline dayanmamakla, davanın talepleri doğrultusunda yeni bir bilirkişiye tevdii talep edilmiş ise de mahkemece bu beyan ve taleplerinin dikkate alınmadığını,
-Vekil eden şirket ile davalı şirket arasında bir ticari ilişki ve dolayısı ile ticari alacak olduğu hususu dosyada sabit olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunmuş olduklarının cari hesap ekstresinde de görüleceği üzere davacı vekil eden şirket ile davalı şirket arasında 2013 yılı Ocak ayından 2014 yılı Şubat ayına kadar ticari ilişki devam ettiğini, bu ticari ilişki gereği de; tarafların ticari defterlerinde işlenmiş olan ve dosya kapsamında da tespit edilmiş olan yemek hizmeti sebebi ile davalı yana faturaların mevcut olduğunu,
-İşbu itirazlarının dikkate alınarak, dosyanın hukukçu mali müşavir bir bilirkişiye tevdi ile, tbk hükümleri de dikkate alınmak suretiyle itirazların ve çelişkilerin giderilebileceği bir rapor tanzim edilmesi gerekirken mübayenet giderilmeksizin hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
-Yapılacak olan bilirkişi incelemesi ile taraflar arasında bir ticari ilişki bulunduğunu ve yine hizmete karşılık davalı şirketin vekil edenin borçlu olduğu hususu sübuta ereceğinden, telafisi imkansız zararlara uğramamak adına dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesini ve gelinen bu aşamada davalı tarafça sunulan ödeme dekontlarının takibe konu faturalar nedeniyle mi, cari hesaba mahsuben mi yapıldığı hususunda rapor alınması gerektiğinden yemin deliline bu sebeple dayanmadığını mahkemece işbu dilekçe ile de bildirdiklerini,
-Bu sebeplerle, davalı şirket tarafından yapılan kısmi ödemelerin önceki cari hesap alacaklarına mahsup edilmesi gerektiğinin de göz önüne alınarak yapılacak bilirkişi incelemesinde vekil eden şirketin davalı yandan 10 adet ödenmemiş faturaya ilişkin talep gibi alacaklı olduğu hususunun sübut bulacağını,
-Yerel mahkemece kurulan hüküm doğrultusunda müvekkil şirketin icra tehdidi altında kalması nedeniyle öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, istinaf taleplerinin kabulünü, İstanbul 11. İcra Dairesi 2022/5259 Esas sayılı icra dosyası ile davacı vekil eden … aleyhine icra takibi başlatıldığından, vekil eden şirket icra tehdidi altında bulunduğundan Tehir’i İcra taleplerinin kabulünü, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasını, Gebze 1. İcra Müdürlüğü 2014/6582 E. Sayılı icra takibinin devamını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili talebiyle başlatılan takibe itirazın iptali istemidir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince; davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Taraflar arasında 12.06.2012 tarihli davalı iş sahibinin işyerinde yemeğin yapılması ve ulaştırılmasına ilişkin eser sözleşmesi yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktır. Taraflar arasında yazılı olarak kurulduğu anlaşılan sözleşme, kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Kural olarak yapılan işin miktar ve değerini ispat etmek yükü yüklenicide, iş bedelinin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibindedir. Başka bir değişle yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır.
HMK’nun 219, 220 ve 222. Maddeleri birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir.
Tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir.
Somut olayda, davalı şirket ile Obasan Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi arasında 12/06/2012 tarihinde, 18/06/2014 tarihine kadar geçerli olmak üzere, Obasan Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin tesislerinde üretilecek yemeğin davalı şirketin mutfağına ulaştırılması konulu eser sözleşmesi akdedilmiştir. Davacı şirket tarafından Obasan Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin tüm aktif ve pasifleri ile birlikte devir alınarak birleşmiş, keyfiyetin 30.05.2014 tarihinde tescil edilerek tasfiyesiz infisah etmiştir. Davacı davalıya yemek hizmeti verildiğini, hizmet sözleşmesi nedeni ile de takibe konu 21/12/2013 tarih 1.427,87 TL meblağlı (bakiye 1.169,33.-TL), 28/12/2013 tarih 1.281,42.-TL meblağlı, 31/12/2013 tarih 507,87 TL meblağlı, 31/12/2013 tarih 512,57 TL meblağlı, 07/01/2014 tarih 1.111,32 TL meblağlı, 14/01/2014 tarih 1.389,15 TL meblağlı, 21/01/2014 tarih 1.530,63 TL meblağlı, 28/01/2014 tarih 1.389,15 TL meblağlı, 31/01/2014 tarih 833,49 TL meblağlı, 31/01/2014 tarih 43,09 TL meblağlı olmak üzere 10 adet fatura düzenlendiğini ve bu fatura bedellerinin ödenmediğini belirterek icra takibinde bulunmuştur. Davacı takibe itiraz üzerine takibin devamı için eldeki davayı açmıştır.
Tarafların ticari defterlerine ilişkin bilirkişi raporunda, takibe konu 7 adet fatura yönünden tarafların ticari defterlerinin birbirini teyit ettiği, takip dayanağı 28/12/2013 tarihli, 1.281,42 TL bedelli, 31/12/2013 tarihli, 512,57 TL bedelli, 07/01/2014 tarihli, 1.111,32 TL bedelli faturaların ise davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı belirlenmiştir. Davacı tarafça bu faturalara ilişkin irsaliyeleri faturaların sunulmadığından üç adet fatura yönünden hizmetin yerine getirildiğine ilişkin olarak davacı taraf yemin deliline dayanmış olması sebebiyle yemin teklif edilen davalı şirket müşterek yetkilileri beyanda bulunarak yemini ede etmekten kaçınmıştır. Dolayısıyla davalı şirket defterlerinde kayıtlı olmayan üç adet fatura yönünden de davacı tarafça hizmetin yerine getirildiği ispatlanmıştır. Tüzel kişi adına yemin edecek temsilci, yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamandaki temsilci olması sebebiyle davalı şirket temsilcilerinin yeminden eda etmekten kaçınmaları haklı sebebe dayanmamaktadır.
Davalı, 14/02/2014-14/03/2014 tarihleri arasında toplam 9.309,32.-TL bedelli ödeme belgesinin dava konusu faturalara ilişkin ödeme olduğu iddiasında bulunmuştur. Davalı tarafından yapılan ödemelerin hangi borca ilişkin ödeme belgelerinde bir açıklama bulunmamaktadır. Davacıya, davalı tarafça yapılan ödemelerin cari hesaba mahsuben mi, takibe konu faturalar nedeniyle mi yapıldığı hususunda yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasına rağmen davacı yemin deliline dayanmamıştır. Davacının tahsil ettiği ödemelerin takibe konu faturalar dışında başka fatura bedeline karşılık olarak verildiği iddiasını yazılı delille ispatlayamamıştır. 6098 sayılı TBK’nun 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılacağı, birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edileceği, takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olacağı, birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Alacaklı tarafından yapılan ödemelerin başka bir borca karşılık yapıldığı kanıtlanmadığı sürece, davalı tarafından yapılan ödemelerin 6098 sayılı TBK 102. Maddesi uyarınca davaya konu faturalar için yapılmış sayılacağı ve mahsup edilmesi gerekmektedir. Yargılama aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgelerin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyecektir. Ödemenin itiraz olması nedeniyle yargılamanın her safahatinde nazara alınması gerektiğinden davacı vekilinin işlemiş faize yönelik talebinin bulunmadığı, davalı tarafça yapılan ödemelerin asıl alacak miktarından mahsubu neticesinde (9.768,02-TL – 9.309,32-TL) davacının davalıdan 458,70 TL alacağı bulunduğu belirlemesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmayıp, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi dosyasında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/02/2022 tarih, 2019/334 E – 2022/104 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Peşin yatırılan istinaf karar harcı yeterli olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliği ile HMK.362/1-a maddesi uyarınca 06/07/2022 tarihinde oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı