Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/639
KARAR NO : 2022/662
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 16/12/2020
KARAR TARİHİ : 18/03/2022
NUMARASI : 2021/1159 Esas -2022/910 Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline ilişkin itirazın iptali
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/05/2022
Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı hakkında Hendek İcra Müdürlüğü’nün 2020/29 Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi yapılarak 61.841,83-TL asıl alacak, 8.257,67-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 70.099,50-TL alacağın tahsili talebinde bulunulduğunu, davalı borçlu vekili aracılığıyla, 24.07.2019 tarihli borca itiraz dilekçesi ile borcunun bulunmadığından bahisle borca ve yetkiye itiraz ettiğini, borca ve yetkiye itiraz üzerine takip durduğunu, davalının itirazları usul ve yasaya aykırı olduğunu, yetki yönünden;
takip konusu olan para borcu taraflar arasındaki eser sözleşmesinden doğan bir ihtilaf olup 6098 sayılı TBK m.89 uyarınca sözleşmeden kaynaklanan para borçlarında ifa yeri, alacaklının yerleşim yeri olduğundan yetkili icra müdürlüğü, Hendek İcra Müdürlüğü olduğunu, ayrıca sözleşme konusu edimin ifası da Hendek’te gerçekleştiğinden bu açıdan da yetkili icra müdürlüğünü, Hendek İcra Müdürlüğü olduğunu, ayrıca her iki taraf da tacir olup taraflar arasındaki sözleşmede de geçerli bir yetki şartı kararlaştırıldığını ve herhangi bir ihtilaf olması durumunda Hendek Mahkemeleri ve Hendek İcra Müdürlükleri yetkili kılındığını, bu sebeple icra takibinin, yetkili icra müdürlüğünde açıldığını ve davalının itirazının, salt takibi durdurmaya yönelik kötü niyetli bir itiraz olduğunu, borç yönünden; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince vekil eden davacı, yüklenici olarak Sakarya ili, Hendek İlçesi, Başpınar Mah, 636 ada, 11 parsel numaralı taşınmaz üzerindeki yapının kaba inşaat işini projeye uygun şekilde yapıp teslim etmek üzere anlaşmaya vardığını, anlaşma gereği vekil eden davacı tüm edimlerini yerine getirdiğini ve projeye uygun olarak kaba inşaatı yaparak davalı şirkete teslim ettiğini, vekil edenin yaptığı kaba inşaat nedeniyle ödemelerin çok azını nakit olarak almış geri kalan ödemelerin büyük bir kısmı ise çek ile ödendiğini, vekil edene nakit ve çek olarak yapılan ödemelere dair faturalar düzenlenerek, davalı tarafa gönderildiğini, 02.09.2018 tarih A-023337 sayılı, 20.11.2018 tarih A-054952 sayılı, 20.11.2018 tarih A-054953 sayılı, 24.01.2019 tarih GSS2019000000002 sayılı, 10.02.2019 A-054963 sayılı, 28.03.2019 tarih GSS2019000000008 sayılı, 07.05.2019 tarih GSS2019000000013 sayılı, 23.05.2019 tarih GSS2019000000016 sayılı, 26.09.2019 tarih GSS2019000000030 sayılı ve 30.09.2019 tarih GSS2019000000032 sayılı, düzenlenen bu faturalar nedeniyle tahakkuk eden ve ödenmesi gereken KDV bedeli 61.844,31 TL olup bu miktar vekil edene ödenmediğini, davalı aleyhine, belirttikleri ödenmeyen 10 adet faturanın KDV bedelinin tahsili amacıyla Hendek İcra Müdürlüğü’nün 2020/29 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapılmış itiraz üzerine durduğunu, davalı tarafından borca ve yetkiye dair yapılan itiraz haksız olduğundan davanın açılması zorunluluğu hasıl olduğunu, bu nedenlerden dolayı davalının Hendek İcra Müdürlüğü’nün 2020/29 Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptali ile %40 tan az olmamak üzere takdir edilecek icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ettiklerini, davalarının kabulü ile davalının Hendek İcra Müdürlüğü’nün 2020/29 Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptalini, davalının kötü niyetli olması nedeniyle %40’tan az olmamak üzere takdir edilecek icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibin yetkisiz icra müdürlüğünde açıldığını, yetkili icra müdürlükleri Küçükçekmece İcra Müdürlükleri olduğunu, bu sebeple İcra Müdürlüğünün Yetkisine itiraz ettiklerini, davanın da yetkili mahkemede açılmadığını, Yetkili ve Görevli Mahkeme müvekkilimizin adresindeki Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Dosyanın aralarındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle Mahkemenizde görülmekte olan 2019/255 E. Sayılı dava dosyası ile birleşmesi gerektiğini, davacı yanın mahkemede görülmekte olan 2019/255 E. – sayılı dosyanın dava dilekçesinde taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereği 931.499 TL’yi davalı müvekkilden tahsil ettiğini, yalnızca bakiye 90.000 TL alacağı kaldığını iddia ettiğini, davacının söz konusu mahkeme içi beyanı ile bağlı olmadığını, aynı eser sözleşmesi kapsamında başkaca alacağı olduğunu iddia etmesi hukuken mümkün olmadığını, davacının mahkeme içi ikrarının olduğunu, mahkeme içinin ikrara rağmen bu kez aynı alacağa ilişkin tahsil ettiğini, 931.499 TL olduğunu ikrar etmesine rağmen, ödenen bedelin neredeyse 1/3’ü tutarındaki bedelde olan faturaların KDV’lerini almadığını iddia ettiğini, söz konusu iddia davacının diğer dosyada mevcut beyanı ile bağdaşmadığını, davacının 931.499 TL aldığına yönelik ikrarı çerçevesinde davanın reddedileceğine şüphe olmadığını, bu hususun 2019/255 E. – sayılı dava dosyası ile olan bağını açıkça ortaya koyduğunu, bu sebeple davaların birleştirilmesi gerektiğini, sözleşme metni incelendiğinde belirlenen bedellere ilişkin KDV’nin dahil veya hariç olduğuna ilişkin hiçbir belirleme yapılmadığını, Yargıtayın yerleşik içtihatları gereği sözleşme metninden ödenecek bedelin net mi brüt mü olduğunun anlaşılamamasının, KDV hariç ibaresinin bulunmadığı hallerde ödenecek bedelin KDV Dahil kararlaştırıldığının kabulü gerektiği istikrarla ifade edilmekte olduğunu, bu sebeple sözleşme gereği ödenen bedeller KDV dahil bedeller olup davacı tarafça tam olarak fatura kesilmediğini, vekil edilenin fatura kesilen bedelin fazlasını davacıya ödemediğini, KDV de davacıya ödendiğini, davacı yanın söz konusu faturaları hizmet verdiği eser sözleşmesi işine ait kestiğini iddia ettiğini, dosyaya sunmuş olduğu faturaların tamamı mal alım satımına ilişkin faturalar olduğunu, faturalardan bir kısmının hatta bilgisayar ve bilgisayar malzemesi alım satımına ilişkin olduğunu, faturaları sanki aynı iş ile alakalı gibi göstermeye çalışmakta olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, vekil edilenin ticari defterleri incelendiğinde görülecektir ki vekil edilenin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, faturadan kaynaklı alacağı olduğu iddiası ticari defterlerle ispat edilebileceğini, vekil edilenin ticari defterlerinin mahkemenizde görülen 2019/255 E. Sayılı dosyasına sunduğunu, davacı yanın fatura alacağı olduğunu iddia etmekte ancak delil olarak ticari defterlere dayanmamakta olduğunu, davacı da vekil edilenden herhangi bir alacağı olmadığını bilmekte olduğunu, davacı yan icra takibinde faiz başlangıç tarihini yanlış hesaplayarak fazla faiz talep ettiklerini, iddia etmiş olduğu faizi ihtarnamenin vekil edilene tebliği tarihinden itibaren talep edebileceğini, işlemiş faize de açıkça itiraz etmekte olduklarını, davacı yanın %40 oranında icra inkar tazminatı talep etmekte olup İİK’nun bu konuda %40 oranında icra inkar tazminatı içeren br hükmü mevcut olmadığını, davanın ilk itirazlarının ve dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Mahkemenin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi; ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmadan önce açılmış olması halinde yargılamasının açıldığının Hukuk Mahkemesinde devam etmesi gerektiğini belirterek görevsizlik kararı verdiğini ve davalarının usulden reddettiğini, verilen bu kararın hukuka ve usule aykırı olduğunu,
-Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun’un 1.maddesi ile değişik 5/3 maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı düzenlendiğini, bir yerde Asliye Hukuk Mahkemesinin, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı kullanarak ticari davaları görmekle görevli olabilmesi için bu yerde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesinin bulunmaması gerektiğini, dava tarihinde Hendek’de ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmamakla birlikte dava tarihinden sonra Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesi nedeniyle Hendek 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin kararın yürürlük tarihi olan 01.09.2021 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemesi sıfatını kullanabilmesinin mümkün olmadığını, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararın da dosya nezdinde uygunlanmasının hukuka aykırı olduğunu,
-Usul kurallarının derhal uygulanacak kurallar olup yürürlük tarihinde derhal uygulanmaları gerektiğini, HSK kararında açıkça davanın açıldığı mahkemede görülmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığından dosyanın görevli Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekeceğini,
-Mahkemenin gerekçesinde belirttiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı göreve ilişkin olmayıp iki mahkeme arasındaki işbölümü ilişkisine ilişkin olduğunu, dosyalarının kapsamındaki uyuşmazlıkta uygulama alanı bulması mümkün olmadığını, beyanlarının ve Bölge Adliye Mahkemesi’ne vermiş olduğu karar uyarınca Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin göreve ilişkin olarak vermiş olduğu kararın hukuka ve usule aykırı bir karar olduğu açık bir şekilde görüldüğünü, bu sebeple ilama karşı istinaf başvurusunda bulunma zaruriyetlerinin doğduğunu,
-Bu nedenlerle; istinaf başvurularının kabulünü, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının kaldırılarak dosyanın görevli mahkemesi olan Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi hususunda yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline ilişkin itirazın iptali davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Hendek 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 06/12/2021 tarihli, 2020/413 Esas, 2021/338 Karar sayılı ilamıyla, HSK Birinci Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin kararı ile Sakarya’da 01/09/2021 tarihinden itibaren Asliye Ticaret Mahkemesi kurulup faaliyetine başlamış olması gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2022 tarihli, 2021/1159 Esas, 2022/910 Karar sayılı ilamıyla, Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararında mahkemenin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Hendek 1. Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle istinaf edilmiştir.
Öncelikle Hendek 1. Asliye hukuk mahkemesinin kararı teknik manada bir görevsizlik kararı olmayıp ” devir” ve “gönderme” mahiyetinde olmakla somut uyuşmazlık açısından olumsuz görev uyuşmazlığı sözkonusu değildir.
Uyuşmazlık, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulması nedeniyle, Hendek 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla devam mı edeceği, yoksa davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından mı görüleceği noktasında toplanmaktadır.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yukarıda açıklanan kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerekmekte olup, (Aynı yönde: Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarihli, 2022/1073 Esas, 2022/1073 Karar sayılı ilamı) Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2022 tarihli, 2021/1159 Esas, 2022/910 karar sayılı görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2022 tarihli, 2021/1159 Esas, 2022/910 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, HMK.’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca; davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı yandan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alınmış olmakla ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA,
5-İstinaf kararının İlk Derece mahkemesince taraflara tebliğine,
6-Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/05/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.
*
…
Başkan …
¸e-imzalı
…
Üye …
¸e-imzalı
…
Üye …
¸e-imzalı
…
Katip …
¸e-imzalı