Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/592 E. 2022/1014 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/592
KARAR NO : 2022/1014
KARAR TARİHİ : 07/07/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 28/04/2014
KARAR TARİHİ : 18/11/2019
NUMARASI : 2016/1426 Esas – 2019/1129 Karar

DAVACI : ÖNDER VİNÇ VE KURTARMACILIK NAK. SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … –
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

DAVA : Eser sözlemesi nedeni ile hasar bedeli, değer kaybı ve kazanç kaybı alacağının tahsili istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, taraf vekillerince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … plakalı Demag HC 1000 tipli 1992 model mobil vinçte meydana gelen arızanın giderilmesi amacıyla davalı şirkete bırakıldığını, söz konusu vinç bomundaki arızanın hatalı tamir edilerek kendilerine teslim edildiğini, vincin iş sahasında yük kaldırması esnasında bom diye tabir edilen ekipmanın içeriye kaçtığını ve vinçte maddi hasar oluştuğunu, bu hasarın davalı şirketin kusuru neticesinde oluştuğunu ifade ve özetle; şimdilik mobil vinçte meydana gelen kaza nedeniyle 1.000,00-TL değer kaybı, çalışmadığı günler için 1.000,00-TL kazanç kaybı, aracın tamiri için harcanılan sigortanın karşılamadığı 34.394,42-TL bedelin 05/11/2013 ihtar tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın açtığı bu davada müvekkilini sorumlu tutmaya çalıştığını, kendisi ile çelişen beyanlarla davalı sistemin Şirketi’nce ”tamir edildiği iddia edilen” bomlarda flanj adı verilen parçaların bulunmadığı için arızanın meydana geldiğini, zarar doğduğunu, gelir kaybına uğradığını iddia ettiğini, davacının tüm taleplerinin reddinin gerekmekte olduğunu, ayıp ihtarının süresinde olmadığını, dava konusu hasarın müvekkilinin yaptığı kaynaktan meydana gelmediğini, davacı tarafın davalıda kendisinin getirdiği malzemeleri kırık bomlara kaynatılmasını talep ettiğini, davacı tarafından talep edilen ve davalı tarafından yapılan işlemin sadece kırık kısımların sacını kaynatmak olduğunu, davacının haksız yere bomlara flanş kaynatılmadığı için arızanın ortaya çıktığını iddia ettiğini, davacı tarafın taleplerinde haksız ve kötü niyetli olduğunu, tüm bu nedenlerle; davanın reddine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Açmış oldukları davaların konusu davalının yapmış olduğu eksik ve ayıplı tamir nedeni ile oluşan zararın tazminine yönelik olduğunu,
-Dava konusu olayın; vekil edene ait vincin bomları kaza nedeni ile kırıldığından tamiri için araştırma yaptığını, davalı şirket sahibi vekil edenin şirkete ulaşarak yurt dışında eğitim aldığını ve tamir işini sorunsuz yapacağını taahhüt ettiğini, bu taahhüt neticesi bomların tamir işi davalı şirkete verildiğini, davalı şirketin bomda kullanılan sacın siparişini dava dışı … adlı daha öncede sürekli malzeme aldığı firmadan sipariş verdiğini ve teslim aldığını, davalı şirketin bomları tamir ettiğini bildirerek vekil edene teslim ettiğini,
-Montaj sırasında kilit deliklerinin doğru açılmadığı flanşların kaynatılmadığı davalıya bildirildiğini, davalı çalışanı gelerek kilit deliklerini gelişi güzel genişlettiğini, flanşların ise 10 mm sac yerine 12 mm sac kullanıldığından direncin yeterli olacağının flanşa gerek olmadığı bilgisini verdiğini, montaj bittiğinde deneme kaldırışı yapılmakta iken kilit deliklerinin işlevini görmemesinin ve flanş olmaması sebebi ile kaza meydana geldiğini ve hasar oluştuğunu ayrıca makine çalışamadığını,
-Dava dilekçelerinde iddialarının ve ıspatının; bom tamiri işinin davalı tarafından yapıldığını iddia ettiğini, davalı tarafından bom tamiri için düzenlenen faturanın, ikrar ve tanık delilleri ile ıspat edildiğini, bom tamirinde bomun orjinalin de 10 mm sac var iken davalının 12 mm sac kullanarak tamir işini yaptığını iddia ettiklerini, davalı tarafından 12 mm sac talebinin kendileri tarafından sezgin sac adlı şirkete siparişin verildiği ve malzemelerin davalıya teslim edildiğini sadece ödemenin vekil eden şirket tarafından yapıldığına dair dava dışı sezgin sac adlı şirketten alınmış olan dosyada mevcut bilirkişi raporlarında yer alan 30/06/2014 tarihli yazılı belge ve tanık beyanları ile ispat edildiğini,
-Bom tamirinde kilit deliklerinin davalı tarafından düzgün açılmadığını ve flanş kaynatılmadığını iddia ettiğini, davalı çalışanı ve tanığı tarafından Kilit deliklerinin tamir sonrası genişletildiği ve daha sonra flanşın kendileri tarafından kaynatıldığının beyanı da dikkate alındığında ve tüm tanık ifadeleri ile bilirkişi raporları dikkate alındığında iddialarını ispatlamış olacaklarını,
-Meydana gelen kazanının kilit deliklerinin düzgün açılmamasının ve flanş kaynatılmaması sebebi ile meydana geldiğini iddia ettiğini, dosyada mevcut tüm bilirkişi raporları ile ispat ettiklerini, dava dilekçelerinde yer alan tüm iddiaların ispatlandığını ve bilirkişi raporları ile de sabit olmasına rağmen davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğunu, yerel mahkeme kararının gerekçesini iki tespite dayandırdığını, birincisi kazanın meydana gelmesinde ana etkenin falanşların kaynatılmamasının olduğu ikincisi ise flanş kaynatma işi için yapılmış bir sözleşme olmadığının olduğunu,
-Bu karar ve tespitlerden kazanın meydana gelmesinde ana etkenin ne olduğu ve flanş kaynatılamamasının etkisi değerlendirildiğinde yerel mahkemenin 17/06/2019 tarihli duruşma zaptı 1 Numaralı ara kararında; ‘hayatın olağan akışına göre; tamir için bırakılan bomlara flanjın da takılıp takılmayacağını, bom tamirinin içeriğinde flanjında olup olmayacağının araştırılması, hasarın meydana gelmesindeki asıl sebebin belirlenmesi, için ek rapor aldırılmasına karar verdiğini, bilirkişi tarafından düzenlenen 23/10/2019 tarihli ek raporda flanşın olmaması ve kilit deliklerini tam olarak birbirini karşılamamasının hasarın başlıca nedeni olduğu tespiti yaptıklarını, karara esas alınan bilirkişi raporunda sadece flanş olmaması kazanının meydana gelmesinde etkili olmuş demediğini, mahkemeninde kabulünde olduğu üzere ve davalı tanığı beyanı ile sabit olduğu üzere tamir sırasında davalı çalışanları tarafından açılan hatalı kilit deliklerinin de kazanın meydana gelmesinde etkili olduğunu, mahkemenin bu konuda eksik, hatalı ve bilirkişi raporuna aykırı karar verdiğini,
-Flanş kaynatılması konusunda taraflar arasında sözleşme kurulmadığının tespiti de hatalı olduğunu, yerel mahkeme taraflar arasındaki sözleşmeyi eser sözleşmesi olarak kabul ettiğini, aksine bir sözleşeme olmadığından eser sözleşmesi gereği malzemelerin flanş ve kaynatılacak sac da dahil olmak üzere temininin yüklenici Sistem Vinç firmasına ait olduğunu,
-Dosyada mevcut Sezgin Sac adlı firmaya ait 30/06/2014 tarihli belgede 12 mm sacın Sistem vinç tarafında sipariş edildiğini ve davalı sitem vince teslim edildiğinin anlaşıldığını, dosyada mevcut belge değerlendirildiğinde; malzeme temin işinin sistem vinç tarafından üstlenildiği ayrıca tarafımızca yazılı belge ile ispatlandığını,
-Bir an için tarafların malzeme temini konusunda anlaşmadığını varsayıldığını, 12 mm sacın vekil edenin tarafından temin edildiğini varsayıldığını, bomun diğer sacları 10 mm iken 12 mm sac teslim alan yüklenici sistemde; vincin kanun gereği sacın kalın olduğu eserin gereği gibi meydana getirilmesine engel olacağı gerekçeleri ile vekil eden iş sahibine bildirimde bulunması gerekeceğini, yüklenici iş davalı yan bildirimde bulunmadığından doğan sonuçlardan sorumlu olduğunu, bu durum malzemeninde davalı tarafından temin edildiğine kanıt olduğunu,
-Dahada önemlisi kaza sonrası flanşlar davalı çalışanı tarafından getirilerek kaynatıldığını, kaza sonrası vekil edeni flanş almadığını, vekil edenin flanş almış olsa idi hasar dosyasında faturası olacağını, vekil edenin tarafından tutulan tutanak ve davalıya yapılan bildirimde davalı çalışanının vekil edene ait sahaya gelerek kendi yanında getirdiği flanşları kaynattığını, vekil edeni bomların tamiri sırasında ve sonrasında hiçbir şekilde flanş malzemesi alıp davalıya kaynattırmadığını, davalı çalışanı yanında getirerek kaynattığını, bu iddialarını ıspatlayan dava dilekçesi ek 6 olarak sunulan davalıya mail yolu ile bildirilen 16/09/2013 tarihli tutanak mevcut olduğunu, tutanakta açıkça 16/09/2013 tarihinde davalı çalışanının kilit deliğini tamir ettiği ve eksik bıraktığı flanşları kaynattığı kendi isteği ile mesaiye kaldığı kayıt altına alındığını, mahkemece dosya kapsamının yeterince değerlendirilemediğini,
-Davalı şirkete İhtar gönderildiğini, dava dilekçesi ekinde ek-7 olarak sunulan Kocaeli 5.Noterliği 23735 Sayılı ihtarı ile tamir işinin eksik ve ayıplı yapıldığı kaza sonrası davalı çalışanlarının gelerek eksik ve hatalı yaptıkları işi düzelttikleri ihtar içeriğinde bildirildiğini, bu ihtara davalı tarafından cevap verilmediğini, ihtar içeriğinin de flanşların davalı tarafından getirilerek kaynatıldığını ispat ettiğini,
-Mahkeme teknik bilgi gerektiren bir konuda bilirkişi raporlarında flanş kaynatma işinin bomun tamrinin bir parçası olduğu tespitini dikkate almadan karar verdiğini, karar yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bozulmasını talep ettiklerini, yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa başvuru ve cevap dilekçesinde özetle;
-Davalı vekili tarafından karşı istinaf başvuru dilekçesi verilmiş ise de kararın son bölümünde dosya yılı ve daha önce görevsizlik kararı verilmiş olmasının dikkate alınarak karara karşı 15 gün içerisinde Yargıtay ilgili dairesine hitaben mahkemeye verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere denilerek karara karşı temyiz başvurusu yapılabileceğinin yazıldığını, iş bu neden ile kararda yazdığı üzere; temyiz başvurusu olması gerekir iken istinaf başvurusu yapılmış olduğundan talebin reddinin gerekeceğini,
-İstinaf başvuru sebebi olarak ‘huzurdaki dava her ne kadar husumet sebebiyle reddedildiğini ve taraflarına maktu vekalet ücreti hükmedilmiş olsa da esasen dava ispat edilemediği için reddedildiğini, taraflarına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.” beyan edilerek vekalet ücretinin nispi vekalet ücreti olması gerektiği sebebi gösterildiğini,
-Karara karşı temyiz başvurusunda bulunduklarını, husumet yönünden dava reddedildiğini, bu nedenlerden dolayı davalı yanın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Davalı vekili tarafından karşı istinaf başvuru dilekçesi verilmiş ise de kararın son bölümünde dosya yılı ve daha önce görevsizlik kararı verilmiş olmasının dikkate alınarak karara karşı 15 gün içerisinde Yargıtay ilgili dairesine hitaben mahkemeye verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere denilerek karara karşı temyiz başvurusu yapılabileceği yazıldığını, iş bu neden ile kararda yazdığı üzere; temyiz başvurusu olması gerekir iken istinaf başvurusu yapılmış olduğundan talebin reddi gerektiğini,
-İstinaf başvuru sebebi olarak ‘huzurdaki dava her ne kadar husumet sebebiyle reddedilmiş ve taraflarına maktu vekalet ücreti hükmedilmiş olsa da esasen dava ispat edilemediği için reddedildiğini, bu sebeple taraflarına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.’ beyan edilerek vekalet ücretinin nispi vekalet ücreti olması gerektiğinin sebebi gösterildiğini,
-Kabul anlamına gelmemek ile birlikte (karara karşı Temyiz başvurusunda bulunduklarını) husumet yönünden dava reddedildiğini, bu nedenle davalı yanın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; eser sözlemesi nedeni ile hasar bedeli, değer kaybı ve kazanç kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Taraflar arasında sözlü olarak davacıya ait vincin tamirine ilişkin eser sözleşmesi yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktır. Taraflar arasında sözlü olarak kurulduğu anlaşılan sözleşme, kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir.
Kural olarak eser sözleşmesinin kurulması zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Ancak karşı tarafça akdi ilişkinin varlığının inkâr edilmesi halinde dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi gereğince, bir hakkın doğumu düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir.
Yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte sözleşmenin varlığını ortaya koyan karşı tarafın ya da onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan sözleşme ilişkisinin kurulduğuna delalet edecek teslim belgesi, fatura, tutanak veya başka bir iş nedeniyle yapıldığı kanıtlanamayan ödeme belgelerinin bulunması halinde sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Kural olarak yapılan işin miktar ve değerini ispat yükü yüklenicide, iş bedelinin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibindedir. Bir başka deyişle yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Esasen eser sözleşmesi imzalandıktan sonra yapılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilir. Ancak bu karinenin aksi savunulup ispat edilebilir.
Davacı, mobil vince ait bomların tamir edilmesi amacıyla davalı ile sözlü sözleşme kurulduğunu, bomların mobil vince monte edilmesi işinin dava dışı firma tarafından yapıldığını, bomların altında ki kilit deliklerinde olması gereken flanşların eksik olmasından ötürü de mobil vincin hasar gördüğünü bu sebeple bomların tamir işlemini yapan davalının sorumlu olduğunu iddia etmektedir.
Davalı ise; yalnızca kırık bomların kaynak işine ilişkin tamir işleminin üstlendildiği, flanşların taraflarına teslim edilmediğini bu sebeple de davacının iddia ettiği flanş eksikliği nedeniyle oluşan hasardan bir sorumluluklarının bulunmadığını savunmuştur.
Taraflar arasında bomların tamiri için sözleşmenin kurulmuş olduğu sabit olup uyuşmazlık ihtilaf flanş tamirinin sözleşme kapsamında kalıp kalmadığı, sözleşme var ise talep edilen bedellerden davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu ihtilâfsız olup uyuşmazlığın bu sözleşme kapsamında çözümlenmesi gerekir. Eğer yazılı bir yazılı sözleşme yoksa ve taraflar arasında sözlü sözleşmenin kapsamı konusunda ihtilâf varsa Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre akdi ilişkinin kapsamının her tür delil ile ispatlanması mümkündür. Bu sebeple, mahkemece davacının tamir sözleşmesinin kapsamını yazılı bir delil ispat edilememiş olması nedeniyle davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle taraf delilleri değerlendirilerek sözleşmenin kapsamı belirlenmeli, sözleşme kapsamında olduğunun belirlenmesi halinde ihtilâflı eser sözleşmesi kapsamında davalı yüklenici tarafından yapılan onarımın ayıplı ve eksik olup olmadığı, ayıplı ise bu ayıpların niteliği, usulüne uygun ayıp ihbarının bulunup bulunmadığı ve meydana gelen hasar ile davalı yüklenicinin onarım edimi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bağı bulunuyor ise meydana gelen hasarın tarafların kusurlarının bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise davacının tazminat taleplerinin değerlendirlmesi konusunda yeni oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor veya dosyaya rapor sunun bilirkişi heyetinden açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmadan yanlış değerlendirme ve eksik incelemeyle davanın reddi doğru olmamış, kararın kaldırılaması uygun bulunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; kararın kaldırılması sebebine göre diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nun 353/1-a.6 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK.’nun 353-1-a-6 maddesi gereğince; Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/11/2019 tarih ve 2016/1426 Esas, 2019/1129 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK.’nun 353-1-a-6 maddesi gereğince Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından kendilerine iadesine,
5-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın tebliği, harç ve diğer hususların Hukuk Muhakemeleri Kanunu 359/3 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/07/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı