Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/56 E. 2022/351 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/56
KARAR NO : 2022/351
KARAR TARİHİ : 10/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 04/09/2019
KARAR TARİHİ : 21/10/2021
NUMARASI : 2021/295 Esas – 2021/61 Karar

DAVACI : … –
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALI : VESPRO MÜHENDİSLİK MİMARLIK DANIŞMANLIK A.Ş
VEKİLLERİ : Av. … –
Av.
Av. … –
Av. … –

DAVA :Eser sözleşmesinden eksik ve ayıplı imalat sebebiyle sözlemeden dönme, ödenen bedelin iadesi, zararın tazmini, kabul olunmadığı takdirde ayıp karşılığı bedelden indirim ile davacının uğramış olduğu zararın tazmini istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/03/2022

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil şirketin, davalı satıcı şirketten imalat ve süzüm tanklarını satın almış olduğunu, ancak satıcı tarafından gerçekte sözleşmeye uygun nitelikte bir teslimat gerçekleştirilememiş olduğunu, bu nedenle söz konusu tankların satın alındığı tarihten itibaren bir çok kere teknik arızlara sebebiyet vermiş ve satın alınış amacına uygun olarak kullanılamamış olduğunu, kaldı ki söz konusu süreç zarfında davalı ile yapılan yazışmalardan da bir sonuç alınamamış olduğunu, davalının, davacı müvekkilin imalat amacı ve şartlarıyla uyumlu şekilde olmak üzere dava konusu tankları teslim etmemiş olduğunu, bu durumun davacı tarafından davalıyla çeşitli tarihlerde yapılan yazışmalara konu olduğunu, söz konusu yazışmalarda açıklandığı üzere; davalı müvekkil tarafından satın alınan tankların çıkardığı sorunlar, arıza ve sözleşmeye aykırılık davalı şirket tarafından giderilememiş ve yaşanan tüm bu sorunlar nedeniyle; mali değeri yüksek hammadde kayıpları, enerji, işçilik giderleri ve müşterilere karşı taahhütlerin yerine getirilememesinden dolayı maddi kayıtların oluştuğunu, tüm bunlara ilave olarak ayıplı tanklardan istikrarlı bir şekilde yararlanılmasının mümkün olmadığını, davacının müvekkil için hayati öneme haiz üretim tesisindeki işleyiş ve üretim aksamış ve netice itibariyle müvekkilin ticari olarak zarara uğramış olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı; A) satılan malın sözleşmeye uygun şekilde teslimi yapılmayarak satıcı tarafından temerrüde düşülmüş olduğundan, BK. M. 125, 212 ve diğer ilgili maddeler uyarınca, ancak fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla; öncelikle malın davalı satıcıya geri verilerek konu olduğu satış sözleşmesinden dönülmesine ve müvekkilce ödenen bedelin ticari temerrüt faizi ile birlikte iadesini ve ayrıca davacının zararının tazminine ve satış tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkile ödenmesini, mahkemece bu talebin yerinde görülmemesi halinde ise, davacının zararının tazminine ve satış tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkile ödenmesini, satılan malın hukuken ayıplı olarak kabul edilmesi halinde ise; ayıplı malın gereği gibi kullanılmasının mümkün olmaması ve davacı tarafından bu nedenle yapılan masraflar nedeniyle BK m. 227 uyarınca, ancak fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla; öncelikle ayıplı malın davalı satıcıya geri verilerek konu olduğu satış sözleşmesinden dönülmesini ve müvekkilce ödenen bedelin ticari temerrüt faizi ile birlikte iadesini, mahkemece bu talebin yerinde görülmemesi halinde ise, ayıp karşılığı olan tutarın toplam satış bedelinden düşülerek satış tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkile iadesine karar verilmesini, ayrıca açıklandığı üzere ayıplı mal nedeniyle müvekkil şirketin uğramış olduğu zararlar karşılığında, TBK m. 227/II uyarınca, hesaplanacak bedelin ticari temerrüt faiziyle birlikte tazminat olarak müvekkile ödenmesini, her türlü dava harç, masraf ve avukatlık ücretlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Av. … ve Av. … cevap dilekçesinde özetle; “Dava dilekçesinde 1.952.304,00-TL toplam zararın belirtilmiş olduğunu, ancak dava dilekçesinde harca esas değerin 1.000,00-TL olarak gösterilmiş olduğunu, alacağın davadan önce belirlenebilir durumda olduğunu, davacı tarafın bu alacağı hesaplayarak 1.952.304,00-TL olarak belirlemiş olduğunu, en ince ayrıntısına kadar belirlenmiş alacağın 1.000,00-TL’ sinin talep edilmesinde hukuki menfaat olmadığının, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunmasının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114.maddesinde sayılan dava şartlarından biri olduğunu, harca esas değerin alacağın belirli olduğu durumlarda dilekçede belirlenen tutarla harca esas değer arasında orantısızlık bulunması sebebiyle 1.000,00-TL gösterilmesinde hukuki yararın bulunmadığı kanaatinde olduklarını, hukuki yarar bulunmaması sebebiyle dava şartı eksikliğinden davanın reddini talep ettiklerini, dava dilekçesinde delil olarak bilirkişi incelemesi ve keşif gösterilmişse de bunlara ilişkin keşif harcı ve bilirkişi masrafının davacı tarafça yapılmamış olduğunu, bu sebeple davanın usulden reddini talep ettiklerini, dava dilekçesinde davacı “Kararlaştırılan teslimat tarihi 28.09.2018 olmasına rağmen, dava tarihi 04.09.2019’olduğunun, talebin zamanaşımına uğramış alması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin kendisinden talep edilen ürünü, üretip teslim etmekle mükellef olduğunu, talep edilen ürünün, üretimden kaynaklanmayan sebeplerle, diğer bir deyişle projeden kaynaklanan hatalar sebebiyle arıza göstermesi müvekkilimin kusuru değildir. Projeden kaynaklanan hataların müvekkilimin kusuru olmaması husus esasa ilişkin beyanlarımız kısımında açıklanmıştır. Bu sebeple meydana gelen arızalar için ayıba ilişkin sorumluluğu gidilmesi mümkün değildir. Ancak müvekkilim bahsedilen proje hatalarını dahi onarmış üzerine düşen sorumluluğu iyi niyetle yerine getirmiş olduğunu, dolayısıyla ayıba ilişkin hükümlere gidilebileceği kabul edilse dahi aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını istendiğinin kabul edilmesi gerekeceğinin, buna göre seçimlik hak kullanılmış olup onarım gerçekleştirilmiş olduğunu ve halihazırda davacı şirket tarafından bu tanklarla üretim gerçekleşmekte olduğunu, ayıba ilişkin seçimlik hakların yenilik doğuran hak statüsünde olduğundan seçimlik haklardan biri kullanıldığında diğerine başvurulması mümkün olmayacağını, bu sebeple diğer bir seçimlik hakkın mahkeme yoluyle kullanılmaya çalışılması hukuka aykırı olduğunu, nitekim onarım talebinde bulunulduktan sonra onarımın gerçekleşinesi neticesinde tekrar başka bir seçimlik hakkın kullamlabileceği kabul edilseydi dahi teslim tarihi olan Ocak 2019 tarihi dikkate alındığında hakkın zamanaşımına uğramış olması sebebiyle davanın reddi gerektiğini, tüm bu hususlar çerçevesinde davanın usulden reddini talep ettiklerini, 15/02/2019 ve 02/04/2019 tarihileri arasında yaşanan salmastra, soğutma ve sıvı tüpü ve devir daim pompası sorunlarının tamamına davacı şirket tarafından bildirim yapılmasına müteakip en geç 24 saat içinde çözüm getirilmiş ve parçalayıcıların çalışır halde kalması için çaba sarf edilmiş olduğunu, tüm bu aksaklıklar ile ilgili olarak gerek ürün ve proses gerekse operasyon sonrası temizlik şartları ile Ügili olarak davacı şirketten bilgiler alınmış değişen koşullara ve deneme üretimlerinden edinilen tecrübeye uygun olarak çözüm üretilmeye çalışılmış olduğunu, 04.04.2019 tarihinde davacı şirket tesislerinde teknik ekip ve üsl yönetim ilc yapılan bir toplantı sonrasında karşılıklı anlaşılarak ürün ve çalışma şartlarına uygun özel tasarım mekanik salmastra imalatına karar verilmiş, soğutma tüpü ve devirdaim sistemleri daha sofistike hale getirilmiş ve bu konuda firma ile karşılıklı görüş alışverişi ve anlayış çerçevesinde çalışmalar yapılmış olduğunu, çalışmaların tamamlanıp davacı şirket tarafına yemi nesil özel tasarımı salamastra takılmış parçalayıcı grupların tesliminden bu zamana kadar geçen süre boyunca herhangi bir aksaklık, sorun bildirimi taraflarınca yapılmamış olduğunu, yukarıda izah olunan sebeplerden dolayı taraflarınca yöneltilen iddiaların haksız ve mesnetsiz olması nedeniyle dava dilekçesinde yer alan hususları kabul etmediklerini, müvekkilim firma uyuşmazlığa konu malın teslimi hususunda üzerinde düşen tüm sorumluluğu yerine getirerek, basiretli bir tacirin davranması gerektiği gibi davranmış olduğunu, davacının kendisine bildirmiş olduğu tüm sorunları, kendi üretiminden kaynaklarmasa dahi çözmek maksadı ile elinden gelen özeni göstermiş olduğunu, müvekkilinin ayıplı mal ifa etmesi gibi bir durumu söz konusu olmadığının, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilinin söz konusu malı ayıptı ifa etmiş olduğu ihtimalinde bile, davacı müvekkilime başvurarak seçimlik haklarından ücretsiz onarım hakkını kullanmış olduğunu, seçimlik haklar yenilik doğuran hak kategorisinde yer aldığından bir kez kullanılan hakkın bir daha kullanılabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla davacının sözleşmeden dönüp, zararlarının tazminini isteme gibi bir hakkı bulunmamakta olduğunu, işbu sebeplerle mahkemeden davacının taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Harç eksikliği bulunduğu iddiasının maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalının önce dava açılırken ödenen harç miktarının düşük olduğunu ifade etmiş, buradan hareketle davacının bunda hukuki yararı bulunmadığından davanın reddini talep etmiş olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla açılan ve ancak kapsamlı bilirkişi incelemesi neticesi davacı zararlarının net olarak belirlenebileceği böyle bir davada, davalının eksik ya da düşük harç iddiasının geçerliliği bulunmamakta olduğunu, söz konusu harcın tamamlanmaya müsait olduğunu, burandan hareketle mahkeme yerine davalı tarafça hukuki yarar değerlendirmesinde bulunulması da anlaşılamamış olduğunu, davalının yeterli masraf yatırılmadığı iddiası ve buna ilişkin değerlendirmesi ise, hukuken ciddiye alınabilir nitelikte olmadığının, zamanaşımı iddiasının itibar olunacak bir iddia olmadığının, davalının esasa ilişkin beyanların kısmının ilk bölümünde davacı ile aralarındaki anlaşmaya değinilerek kısaca davacının ödemeleri zamanında yapmadığı iddiasında bulunmaya çalışmış, sonraki açıklamalarında ise, bu sefer aslında kendi beyanlarını reddeder şekilde dövizdeki dalgalanmalar nedeniyle müvekkil davacıya karşı teslimat ve imalat borçlarını gereği gibi ve zamanında yerine getiremediğini itiraf etmek zorunda kalmış olduğunu, davalının bir diğer iddiası ise, dava konusu makinanın polisaj kaplamasının tekniğe uygun yapıldığıdır. Oysa ki, bu iddia da gerçek dışı olduğunu, çünkü bizzat dilekçesinde davalı firma, FAT yapıldığını bahane ederek tankların son temizlik işlemlerinin, yani polisaj kaplamanın bu nedenle yapılmadığını ya da eksik bırakıldığını kabul etmekte olduğunu, ancak bu iddia da tekniğe aykırı olduğunu, zira polisaj yapılan yüzeylerin nakil esansında ya da fabrika montajı esansından zarar görme riskinin bulunmamakta olduğunu, çünkü devam edecek olan teknik işlemler tamamen tankın dış yüzeyiyle ilgili olduğunu, bu nedenle davalının iddialarına itibar edilemeyeceğinin, netice itibarıyla yukarıda açıklandığı üzere davalının esasa ilişkin beyanlarının hiçbir şekilde maddi ve teknik gerçeklerle örtüşmeyen, zaten kendi içerisinde çelişkili beyanlar olduğunun, esasında davalının bu beyanları karşısında davacının haklılığının bir kez daha kanıtlanmış olduğunu, tüm bu nedenlerle; “delile dayanmayan ve somut gerçekle örtüşmeyen” davalının iddialarının “REDDİ” ile; haklılığı davalı beyanlarıyla da kanıtlanan dava dilekçemizdeki talepler doğrultusunda davanın kabulü ile tüm avukatlık ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
Davalı vekili 20/11/2019 havale tarihli 2. Cevap dilekçesinde özetle; “Müvekkil şirket aleyhine açılmış olan işbu davanın son derece haksız ve mesnetsiz olduğunun davacı tarafça ele alınan cevap dilekçesindeki ifadelerden de belirlenmiş olduğunu, mahkemeden söz konusu davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, taraflarına yöneltilen iddiaların haksız ve mesnetsiz olması nedeniyle dava dilekçesinde yer alan hususları kabul etmediklerini, müvekkilim firmanın uyuşmazlığa konu malın teslimi hususunda üzerinde düşen tüm sorumluluğu yerine getirerek, basiretli bir tacirin davranması gerektiği gibi davranmış olduğunu, davacının kendisine bildirmiş olduğu tüm sorunları, kendi üretiminden kaynaklanmasa dahi çözmek maksadı ile elinden gelen özeni göstermiş olduğunu, müvekkilinin ayıplı mal ifa etmesi gibi bir durumu söz konusu olmadığının, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilimin söz konusu malı ayıplı ifa etmiş olduğu ihtimalinde bile, davacının müvekkiline başvurarak seçimlik haklarından ücretsiz onarım hakkını kullanmış olduğunu, seçimlik hakların yenilik doğuran hak kategorisinde yer aldığından bir kez kullanılan hakkın bir daha kullanılabilmesinin mümkün olmadığının, dolayısıyla davacının sözleşmeden dönüp, zararlarının tazminini isteme gibi bir hakkının bulunmamakta olduğunu, işbu sebeplerle mahkemeden davacının taleplerinin reddine karar verilmesini, dava değeri belli olduğundan harcın tamamlatılmasını, haksız ve yersiz olarak açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;” açılan davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
– Yerel mahkemece verilen davanın reddi kararının hukuki ve maddi dayanaklardan yoksun olup yapılacak inceleme neticesinde kaldırılması gerektiğini,
-Mahkemece davacı vekil edilenin keşif talebinin kabul edilmemesinin hakkaniyete ve adalete aykırı bir karar olduğunu, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin ısrarlı taleplerinin reddedilmiş olmasının ve keşif ve bilirkişi incelemesi yapılamadan sonuca gidilmiş olmasının, adil yargılama, hakkaniyet, hukuk devleti ilkeleri gibi ilkelere aykırılık teşkil ettiğini, bunun sonucunda dava konusu yapılmış olan uyuşmazlık maddi anlamda, işin esası anlamında hukuki değerlendirme ve tartışmaya tabi tutulamadan aleyhe sonuçlandırıldığını,
-Davacı olan vekil edilenin davasını ispat anlamında çok önemli bir delil olan bilirkişi incelemesine muvaffakat etmemesinin gerek kendisi gerek de hayatın olağan akışı açısından değerlendirildiğinde hiçbir mantıklı tutarlı izahı olmadığını, üstelik davacı vekil edilence gerekli keşif masraflarının süresinde yatırıldığını, diğer gereklilikler yerine getirildiğini, buna rağmen davacı vekil edilenin önceki beyanlarında açıklandığı üzere son derece gizli olarak yürütülmesi gereken aşı üretim faaliyetleri içerisinde yer aldığını, keşif günü davalı şirket ortağı olduğu ifade edilen kişinin girecek olduğu üretim sahasında gizliliği koruma bakımından gerekli tertibatı önceden alma fırsata olamadığından keşif mahalline davalı şirketin ortağı olduğu belirtilen kişinin girmesine o an için müsaade edilemediğini, bu durumun hiçbir surette davacı müvekkilce sonradan başka bir tarihte yapılacak bir keşifte davalı taraf yetkililerinin keşif mahalline girmesine muvaffakat edilmeyeceğini anlamına gelmediğini,
-Yerel mahkemece keşfin yanısıra başkaca yöntemlerle bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin de gerekçesiz reddedilmiş olmasının, buna ilişkin ret sebeplerine kararda hiç değinilmemiş olmasının isabetli olmadığını,
-Dava dilekçelerinde detaylı olarak dava konusu makinenin satışından kaynaklı ortaya çıkan sorun ve hukuka aykırılıklar detaylı olarak açıklandığını ve buna ilişkin delillerin sunulduğunu, sözleşmeye aykırılık ve ayıp hukuki sebeplerine dayalı sözleşmeden dönme ve tazminat taleplerinde bulunulduğunu, keşif ya da bilirkişi incelemesi yaptırılmadan karara gidildiğinden ve kararda sadece keşfin yapılamamasının ve böylelikle ispatın gerçekleşmediği gerekçesine dayalı olarak davanın reddi kararına yer verildiğinden, söz konusu açıklama ve taleplerimizi tekrar ettiklerini beyan ettiklerini, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını ve aleyhe icraya konu edilebilecek tehiri icra kararı verilmesini,
-Maddi olayın esasına girilerek hukuken tartışılamamış olan dava neticesinde verilen hatalı ret kararının kaldırılarak keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması yönünde karar ittihazını, keşif ve bilirkişi incelemesi ve yeniden yapılacak yargılama neticesinde davalarının kabulüne ve alacaklarının talep detayları belirtilen ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsiline her türlü dava harç, masraf ve avukatlık ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle
-Mahkemece keşif talebinin kabul edilmemesinin hakkaniyete ve adalete aykırı olduğunu iddia etmekte olduğunu, yerel mahkemece görülen davanın; Asliye Ticaret Mahkemesinin olmadığı dönemde Sakarya 6. Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2020/179 E dosya numarası ile görülmekte olduğunu, iş bu dosya kapsamında 30.09.2020 tarihli 2 nolu celsede dava konusu malların sözleşmeye aykırı olarak teslim edilip edilmediğinin tespiti için keşif kararı verildiğini,
-Davacının kullanmaya devam ettiği dava konusu tankların Çorlu’da bulunması sebebi ile Sakarya 6. Asliye Hukuk Mahkemesince Çorlu’ya talimat yazılmasına karar verildiğini, verilen iş bu kararın neticesinde Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/60 Talimat dosya numarası ile 12.03.2021 tarihinde keşif icrasına karar verildiğini, İş bu ifade üzerine taraflarınca vekil edilenin şirket yetkilisi olan …’nın makine mühendisi olduğunu, dava konusu makinelerin teknik aksamı ve dizaynı konusunda kendisinin bilgi sahibi olduğu beyan edildiğini, iş bu beyanlarına rağmen davacı tarafça kötü niyetli davranışlara devam edilmek suretiyle üretim sahasına kimsenin girmesine muvafakat edilmeyeceği bildirildiğini,
-Söz konusu beyanların 12/03/2021 tarihli keşif tutanağına geçirilerek davacı şirketin, davalı şirket yetkilisi ve davalı tanığının makinelerin başına geçmesine muvafakat vermemesi ve bilirkişilerce böyle bir durumda sağlıklı bir keşif yapılamayacağının ifade edilmiş olması sebebiyle keşfin yapılamayacağı ve raporun düzenlenemeyeceği anlaşıldığından keşfe son verildiğini, ilgili keşif tutanağının mahkemece incelenmesinden de anlaşılacağı üzere keşfin yapılamamasındaki sebep davacı tarafın keşfe muhalefet etmesi gerektiğini,
-Somut olayda davacı şirket tarafından dava konusu tankların zamanında teslim edilmeyip ayıplı olarak ifanın gerçekleştirildiği iddia edildiğini, işbu nedenle somut olayda ispat yükünün, davacı şirket üzerinde olduğunu, davacı şirket keşfe haklı bulunmayacağını ve tutarlılığı olmayan gerekçelerle keşfe katlanma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden; ispat yükü davacı şirket üzerinde olduğundan, davacı şirket keşif delilinden vazgeçmiş sayıldığını, davacı tarafın davalı asilin gizlilik nedeniyle keşif mahalline alınamayacağını iddia ederek madde hükmünün uygulanmasının mümkün olmadığını iddia etmekte olduğunu,
-Davalı şirket yetkilisinin dava konusu makinelerin teknik aksamı ve dizaynı konusunda kendisinin bilgi sahibi olduğunu, bununla birlikte davalı şirket yetkilisinin dava konusu makinaların montajı, bakımı ve teknik destek sağlanmak amacıyla defalarca keşif mahalli olan tesiste bulunduğunu, davacı taraf ile davalı müvekkil arasında akdedilen sözleşme gereği müvekkil şirket yetkilileri defalarca keşif mahalli olan alanda bulunduğunu,
-İşbu durumun dilekçeler aşamasında tarafların karşılıklı olarak vermiş olduğu beyanlardan da anlaşılmakta olduğunu, bununla birlikte davacı tarafa, davalı şirket yetkilisinin telefonuna dahi keşif süresince mahkemece el konulacağı iletildiğini, buna rağmen davacı taraf keşfe muhalefet etmeye devam etmediğini, davacı tarafın gizlilik iddiasının gerçeklikten uzak olmakla birlikte hukuken mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde keşif deliline dayandığını ancak dava tarihi ile keşif tarihi arasında geçen 1 yıl 8 aylık zamana rağmen gizliliğe ilişkin bahaneler öne sürerek keşif mahallinin hazır edilemediğini iddia ettiğini, dava açılış tarihi olan 04/09/2019 yılından, keşif tarihi olan 12/03/2021 yılına kadar geçen süreye rağmen, dava dilekçesinde keşif deliline dayanmış olan davacı tarafın; bilirkişilerin keşif mahallinde davalı şirket yetkilisinin bulunması gerektiğini ifade etmelerine rağmen, ısrarla keşfe muhalefet etmesinin, işbu durumu gizlilik iddiasına dayandırmış olması izahtan vareste olduğunu, mahkeme keşif kararını aylar öncesinden taraflara bildirdiğini, keşif mahallinin hazır edilemediğini, fırsatının olmadığını iddia etmesi mesnetsiz olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu,
-Davacı tarafın, istinaf dilekçesinin eklerinde sunulan birtakım sözleşmelerin tarihi 19 Nisan 2021 olduğunu, davacı tarafın sözleşmelerde taraf olarak yer aldığını, bu nedenle sözleşmelerin bir nüshasının kendi uhdesinde olması gerektiğini, davacı tarafın, mücbir sebep iddiasını varit gösterecek bir delil sunamadığı gibi, kendi kusuru olmaksızın gösteremediği bir delili de sunmadığını,
– Davacı tarafın 19 Nisan 2021 tarihinde akdedilen ve tarafı olduğu sözleşmeleri ilk derece yargılama aşamasında sunmamış olmasının, gerekli çaba ve özeni göstermediğini, kendi tercih ve kusurundan kaynaklanan şekilde delilleri sunmadığını ortaya koymaktadır. İzah edilen tüm nedenler birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafın istinaf başvuru dilekçesinin ekinde belirtilen deliller yargılama sırasında ileri sürülmeyip, ilk kez istinafta ileri sürüldüğünden, istinaf aşamasında ileri sürülen delillerin değerlendirilmesi mümkün olsa dahi davacı tarafın delil olarak sunmuş olduğu belgelerin gizlilik iddiasını kanıtlamaya elverişli olmadığını, davacı tarafın dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin, yerel mahkeme yargılama aşamasında ileri sürdüğü iddiaların aksine, Sağlık Bakanlığının taraf olmadığını, gizlilik iddiasını ve sorumluluğunu ortaya koymayan belgeler olduğunu, davacının keşfe muhalefet etmesini haklı kılacak herhangi bir maddenin ve hükmün mevcut olmadığını,
-Davacı tarafın ispatla yükümlü olmasına rağmen, davada ileri sürdüğü iddiaları ispatlayamadığını, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddini talep etme gereği hasıl olduğunu, bu gerekçelerle; yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; eser sözleşmesinden eksik ve ayıplı imalat sebebiyle sözlemeden dönme, ödenen bedelin iadesi, zararın tazmini, kabul olunmadığı takdirde ayıp karşılığı bedelden indirim ile davacının uğramış olduğu zararın tazmini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine dair karar usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Davacı ile davalı arasında “Periton Diyaliz Ünitesi Ekipman İmalat İşleri” yapım işine ilişkin sözleşme yapıldığı, sözleşmeye göre, montaj ve kurulumu da içerdiğinden imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Ayıptan doğan zararın varlığı ve miktarı ile zarardan sorumluluğu gerektiren kusurun kanıtlanması konusunda şu usul kurallarına da bakılmalıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre; taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir (HMK 189/1). İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK 190/1). Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK 266/1).
Bu bilgiler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; Davacı, sözleşme konusu imalatın eksik ve ayıplı olması nedeni ile sözleşmeden dönme, ödenen bedelin iadesi ve zararının tazmini için eldeki davayı açmıştır. Tarafların delileri arasında keşif ve bilirkişi incelemesi bulunmaktadır. Mahkemece taraf delillerinin toplanması ve uyuşmazlığın çözümü kapsamında Sakarya (Kapatılan) 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/179 Esas sayılı dosyasının 03/12/2020 celse tarihli duruşma zabtının (1) nolu ara kararı gereğince davacı vekilince adresi bildirilen fabrika binasında tankların taraflar arasında yapılan sözleşmelere uygun imalat amaç ve şartlarına uygun olarak teslim edilip edilmediğinin yerinde incelenmesi için Çorlu 1.Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmıştır. Davacı vekilinin, keşif mahallinde davalı vekili ile birlikte hazır bulunan davalı şirket temsilcisinin ve davalı tanığının üretim sahasına girmesine muvafakatı olmadığını beyan etmiş, bilirkişi heyeti müşterek beyanlarında taraftan birer teknik personelden makineler hakkında bilgi almaksızın raporlarını hazırlamalarının mümkün olmadığı belirtmişlerdir. Bunun üzerine talimat mahkemesince davacı vekilinin davalı vekili ve bilirkişi heyeti dışındaki davalı tanığı ve davalı temsilcisinin makine başına geçilmesine muvafakat etmedikleri beyanı karşısında keşfin yapılamayacağı ve rapor düzenlenmesi mümkün olmaması nedenleriyle keşfi sonlandırmıştır. Ayıptan doğan zararın varlığı ve miktarı ile zarardan sorumluluğu gerektiren kusurun kanıtlanması hususların ispat yükünün davacı taraftadır. Yargılama aşamasında davacı şirketin tesisinde aşı imal ediliyor olması sebebi ile gizlilik ihlali oluşacağı iddia etmiş ise de bu hususa ilişkin iddiasını ispatlayıcı herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır. Dava konusu tankların ve diğer imalatların sözleşmeye uygun nitelikte olmadığına ilişkin iddiasını davacının ispat edememiş olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmekle davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Ayrıca, HMK 357 maddesi gereğince davalı vekilinin yargılama aşamasında ileri sürmediği yeni vakıların ileri sürmesi ve yeni delil göstermesi mümkün olmadığından davacı vekilinin dava konusu fabrikada gizlilik içeren çalışmalar yapıldığına ilişkin istinaf dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin yargılama sırasında sunulmadığından değerlendirilmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi dosyasında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Sakarya Asliye Ticaret Mahkeme’sinin 21/10/2021 tarih, 2021/295 E. 2021/61 K. sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden peşin alınan istinaf karar ve ilam harcından alınması gereken harcın mahsubu ile terkin sınırı altında kaldığından bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf kanun yoluna başvuran davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve diğer işlemlerin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/03/2022

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı