Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/467 E. 2022/887 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/467 – 2022/887
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/467
KARAR NO : 2022/887
KARAR TARİHİ : 17/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :…
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 07/12/2021
NUMARASI : 2020/89 Esas -2021/983 Karar

DAVACI : SÜMER AK YALITIM İZOLASYON İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av….
DAVALI : REYSAŞ TAŞIMACILIK VE LOJİSTİK TİC AŞ –
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı itirazın iptali talebi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/06/2022

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/89 E. 2021/983 K. sayılı dosyasından verilen 07/12/2021 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunulması ile dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiği, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk Dairesinin 16/03/2022 tarih, 2022/671 Esas, 2022/531 Karar sayılı kararı ile inceleme görevinin 5. Hukuk Dairesi olduğu gerekçesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği, taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, taraf vekillerince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı arasında yapılan anlaşma ile davalıya ait depo ve işyerlerinde epoksi, izolasyon yalıtım, tamirat, tadilat gibi işlerin yapılmasını yerine getirildiğini, davalı tarafın unvanından da anlaşılacağı üzere taşımacılık ve lojistik üzerine çalışmalarını sürdüren bir şirket olduğunu, birçok yerde depo, lojistik birimler ve işyeri bulunduğunu, müvekkili şirketle uzun zamandır devam etmekte olan bir ticari ilişkisi bulunduğunu, davalı tarafa müvekkil tarafından pek çak inşaat, izolasyon ve epoksi işleri taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca yapılarak eksiksiz bir şekikte teslim edildiğini, müvekkili, davalının kendisinden yapmasını talep ettiği inşaat işlerine veya depolarındaki tamamlanmasını istedikleri eksikliklerin bildirilmesi üzerine ve müvekkilinin bildirdiği birim fiyatın kabulü ile yapılacak olan işlere başlanıldığını, davalı tarafın işyerlerinde müvekkilinden yapılması talep edilen işin somut özelliklerine göre birim fiyatları metre kare fiyatları, işçilik masrafları ve diğer hususlarla işin tutarı ortaya çıktığını, davalının haksız ve mesnetsiz yere icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının işyerlerinde yapılan işlerin davalı nezdinde çalışmakta olan genel koordinatör ve proje müdürünün onayı ile yapıldığını, davalının ihtiyaçlarına göre müvekkilinden yapmasını istediği işlere yönelik olarak davalı şirketin yetkililerinin onayını almaksızın işlerin yapılmasının mümkün olmadığını, davaya konu faturalardaki işlerin müvekkiline yaptırılmasının buna rıza gösterildiğinin açık bir göstergesi olduğunu, müvekkil tarafından yapılan işlere ilişkin olarak kesilen faturaların davalı şirketin muhasebe birimine gönderildiğini, davalı tarafın kendi iç işleyişinde muhasebe birimi yapılan iş ve kesilip tebliğ edilen faturalarla alakalı olarak işin yapılmasına onay verdiği yetkililerden genel koordinatör ve proje müdürlerinden müvekkili tarafından kesilen faturaların doğruluğunun onayı alındıktan sonra kabul edip ticari defterlerine işlemesi ve fatura bedellerinin ödenmesi işlemi gerçekleştiğini, dava konusu faturalara ilişkin davalının talebi ve yine davalı yetkililerinin onayı ile bu işler yapıldığını, müvekkili şirketin faturalara konu işlerin tamamını fiilen tam ve uygun bir şekilde bitirerek ayıpsız olarak davalıya teslim ettiğini, buna rağmen müvekkilinin alacağı için başlatılan takibe yapıları itiraz haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafından yapılan itirazın iptalini talep ettiklerini, huzurdaki davada yetkili mahkeme Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davalı şirketin merkez adresi İstanbul olsa da davaya konu işlerin yapıldığı depo ve işyerleri Çayırova ve Gebze ilçeleri içerisinde yer aldığını, ayrıca icra dosyasında yetkiye ilişkin herhangi bir itiraz söz konusu olmadığını, müvekkil davalının depo ve işyerlerinde belirlenen işleri bitirmiş ve davalıya ayıpsız teslim ettiğini, müvekkil davalı ile yapılacak işlerin faturalar kesildikten sonra ödemesi gerektiği hakle davalı taraf takip konusu alacağı ödemediğini, dava konusu alacak müvekkili tarafından faturalandırıldığını ve davalı tarafa tebliğ edildiğini, davalı taraf takibe konuları faturalara itiraz etmediğini kabul ettiğini, faturaya itiraz süresi olan 8 gün içinde herhangi bir itiraz olmadığını, davalı-borçlu firma söz konusu borcunu tüm taleplerine rağmen ödemediğini, bunun üzerine Gebze 4. İcra Müdürlüğünün 2020/37 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlu-davalı gönderilen 7 örnek ödeme emrine ,takip konusu borcu kabul etmediklerini belirterek 20.01.2020 tarihinde itiraz etmiş ve bu itiraz sonucu takibin durdurulmasına karar verildiğini davalı haksız olarak itiraz edip durdurduğu takibin devamına karar verilmesini talap etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın dava dilekçesinde de kabul ve ikrar ettiği üzere müvekkil şirketin tescilli adresi, …/ İstanbul olduğunu, bu hale göre davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, İcra takibine yapılan itiraz sırasında icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediğini, olması İcra Dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılmakta ise de; bu husus, itirazın iptali davasının görüleceği genel mahkemenin yetkisini de kabul ettiği anlamına gelmeyeceğini, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etmeye hakkı bulunduğunu, (Yargıtay 20. HD 07.11.2019 T 2019/4505 E.-2019/6413 K. Sayılı ve 05.12.2019 gün ve 2019/5459 E.-2019/7158 K. Sayılı kararları) yukarıdaki nedenlerle öncelikle mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, ve dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, davacı yan alacağının kaynağı olarak faturaları gösterdiğni, davacının alacanın varlığını kabul anlamanı gelmemek üzere, öncelikle belirtmek isteriz ki faturanın varlığı fatura muhtevası mal ya da hizmetin teslim edildiği ya da yapıldığı anlamına gelmez faturaya isnat ederek bir alacak iddia eden kişinin fatura muhtevası mal ya da hizmeti verdiğini ya da yaptığını da ispat etmesi gerektiğini, davacı yan dava dilekçesinde müvekkil şirkete bir takım inşaat işleri yaptığını ileri sürdüğünü, bunun fiilen mümkün olmadığını, çünkü müvekkili şirkete hizmet verildiği iddia edilen taşınmazların maliki ya da kiracısı olmadığını müvekkili şirketin maliki ya da kiracısı durumunda olmadığı bir taşınmaza davacının ileri sürdüğü gibi müvekkili şirketin inşaat işleri yaptırması ve teslim alması mümkün olmadığını, davacı yanın öncelikle iş yaptığını ileri sürdüğü taşınmazlara ilişkin bilgileri vermesi gerektiğini, bu taşınmazların tapu kayıtları celp edildiğinde ve gerekli görülmesi halinde mahallinde taşınmaz başında keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldığında müvekkili şirketin davacının iş yaptığını ileri sürdüğü taşınmazlarla bir ilgisinin olmadığını, müvekkili şirketin bir lojistik ve taşımacılık şirketi olup inşaat ve/veya inşaat müteahhitliği de faaliyet alanlarından olmadığını, davacının fatura tarihinden itibaren faiz talep etmesi yasa gücündeki yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 T 2001/1 E.-2003/1 K. Sayılı içtihadı Birleştirme kararına aykırı olduğunu, bu nedenlerle davacının fiili mal ve hizmet teslimine dayanmayan haksız ve mesnetsiz davasının reddini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2020/37 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 201.316,52 TL yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının %20 oranında icra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Usule ilişkin istinaf nedenlerinin; İlk derece mahkemesi yetkiye ilişkin itirazlarının hiç ele alıp değerlendirilmediğini, bilindiği üzere İcra takibine yapılan itiraz sırasında icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olmasının İcra Dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılmakta ise de; bu husus, itirazın iptali davasının görüleceği genel mahkemenin yetkisini de kabul ettiği anlamına gelmediğini, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etmeye hakkı bulunmakta olduğunu,
-İlk derece mahkemesinin 08.09.2020 tarihli celsede 9.no.lu ara kararı ile “yetki itirazının” ara kararları yerine getirildikten sonra değerlendirilmesine karar vermiş ise de bu konuda her hangi bir karar vermeden hüküm kurduğunu,
-Esasa ilişkin istinaf nedenlerinin; İlk derece mahkemesi eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurmuş bulunmakta olduğunu, davacı yan dava dilekçesinde ”vekil eden şirket ile sayın muhatap arasında yapılan anlaşma ile” ifadesini kullanmış olmasına rağmen mahkemeye her hangi bir anlaşma ibraz etmediğini,
-Davacı yanın yine dava dilekçesinde sözleşme ile üstlendiği bütün edimleri yerine getirdiğini dava dilekçesinde ileri sürdüğünü, bu ifadelerden anlaşıldığı üzere davacı yan taraflara karşılıklı edimler yükleyen bir eser sözleşmesinden bahsettiğini, bunu ileri sürerken de yapılan iş karşılığında vekil eden şirketin proje yetkilisinde yapılan işin usulüne uygun yapıldığına dair onay aldığının beyan ve ikrar etmekte olduğunu,
-Davacı yan bunları ileri sürmüş olmasına rağmen dava dosyasına bu iddialarının kanıtlayacak hiçbir delil ileri sürmediğini ve sadece fatura ve ticari defterlere dayandığını, faturanın varlığı fatura muhtevası mal ya da hizmetin teslim edildiği ya da yapıldığı anlamına gelmeyeceğini ve faturaya isnat ederek bir alacak iddia eden kişinin fatura muhtevası mal ya da hizmeti verdiğini ya da yaptığını da ispat etmesi gerektiğini,
-Davaya verdikleri cevapta davalının vekil edenin şirkete iş yaptığı iddiası reddedilerek vekil edenin şirketin maliki ya da kiracısı olmadığı bir taşınmazda inşaat işleri yaptırmasının mümkün olmadığı davacının öncelikle yaptığını iddia ettiği işlerin varlığını ispat etmesi gerektiğinin belirtildiğini,
-İlk derece mahkemesi bu konuda hiç bir araştırma yapmadığını sadece vekil eden şirketin defterlerini incelemekle yetindiğini, ilk derece mahkemesinin yapması gereken iş öncelikle davacının sözleşme ile taahhüt ettiği işin ne olduğunun tespit edilerek ba-bs formlarını çelp etmek fatura muhtevasındaki malzemelerin alımının yapılıp yapılmadığını ve bu malzemelerin gerçekten kullanılıp kullanılmadığını tespit ederek gerekirse işin yapıldığı mahalde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak fatura muhtevası işlerin yapıldığını saptamak olması gerektiğini, ilk derece mahkemesi bunların hiç birini yapmayarak davacı tarafın defterlerini dahi incelemeden hüküm kurduğunu,
-Bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararına karşı başvurmak zaruretinin hasıl olduğunu, icranın geri bırakılması talepli olarak yerel mahkeme karara karşı usul ve yasaya aykırı olan kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/89 Esas 2021/983 K. Sayılı kararını ile davalarının kısmen kabulüne karar verildiğini, ancak icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verildiğini, icra inkar tazminatı taleplerinin hukuka aykırı olarak reddine karar verildiğini,
-İcra inkar tazminatının; İcra İflas Kanunun 67/2 maddesi uyarınca, bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edileceğini,
-İcra inkar tazminatına hükmedilmesi açısından gerekli bazı şartların bulunması gerektiğini, bunlar; geçerli ilamsız icra takibinin bulunmasının, borçlu süresi içinde borca itiraz etmiş olması gerektiğini, talep şartı, borçlunun haksızlığına karar verilmesini, borçlunun ödeme emrine kötüniyetle itiraz etmiş olmasının, alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla; dava kapsamında icra inkar tazminatına hükmedilmesi için tüm koşulların mevcut omasına rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu,
-Borçlunun itirazının haksız olup olmadığını tespit etmek için takip konusu yapılan ve borçlunun itiraz ettiği alacağın likit olup olmadığına bakmak gerekli olduğunu, alacak likitse borçlu itirazında haksız olduğunu, likit alacaklarda, alacağın miktarı belli olduğunu, borçlu tarafın alacağın gerçek miktarını belirlemek için unsurları bilmelidir veya bilebilecek durumda olması gerektiğini, davalı borç miktarını bilecek durumda olduğu açıkça ortada olduğunu, alacak likit olduğundan kabul edilen kısım üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hukuk ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemenin bu yöndeki red kararı bozulmasının gerekli olduğunu,
-10.05.2021 tarihli bilirkişi raporu ile davalının 201.316,52 TL borçlu olduğunu, takip konusu faturaları davalının ticari defterlerine işlendiğinin tespiti yapıldığını, davalı tarafında kabul edilip ticari defterlerine işlenen faturaların ödeme miktarının bilmediğini veya bilebilecek durumda olmadığını gerekçe gösterilerek icra inkar tazminatını reddine karar verilmesi kabul edilemeyeceğini, icra inkar tazminatının reddine ilişkin karar açıkça hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararının icra inkar tazminati yönünden vermiş olduğu red kararının bozulmasını, bu hususun düzeltilmesine karar verilmesini talep ettiklerini,
-Davalı-borçlunun firmanın söz konusu borcunu tüm taleplerine rağmen ödemediğini, bunun üzerine Gebze 4. İcra Md.’nün 2020/37 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlu davalı gönderilen 7 örnek ödeme emrine takip konusu borcu kabul etmediklerini belirterek 20.01.2020 tarihinde itiraz ettiğini ve bu itiraz sonucu takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı haksız olarak itiraz edip durdurduğunu takip varken icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davalının itirazı kötü niyetli bir itiraz olup, icrayı geri bırakmak amacıyla yapıldığını, davalı – borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle vekil edenin alacağını tahsil edememiş olup mağduriyeti daha da arttığını, haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz eden davalı borçlunun borcun en az %20’ı oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini gerekirken yerel mahkemece icra inkar tazminatını alacak yargılamayı gerektirdiğ gibi yüzeysel ve dayanaksız bir sebeple reddine karar verilmesi kabul edilemeyeceğini, mahkeme kararının icra inkar tazminati yönünden vermiş olduğu red kararının bozulmasını ve icra inkar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini,
-Bu nedenlerle yerel mahkeme kararın usul, yasa ve hakkaniyete aykırı kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi ile davada icra inkar tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse hükmün vekil edenin lehine bozulmasının ve dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.

UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı itirazın iptali talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Eser sözleşmesi TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Eser sözleşmesinde taraflardan biri iş sahibi, diğeri ise yüklenicidir. Eser Sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici yapımını üstlendiği eseri işi, özen borcu gereği fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla yükümlüdür. Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğudur. Bununla yüklenici tarafların iradeleri doğrultusunda biri sonucun meydana getirilmesi taahhüdü altına girmektedir. Zira eser sözleşmesinde bir eserin yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu taahhüdün altına giren yüklenici işin niteliği gereği sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş eser sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
6098 sayılı TBK’da eser sözleşmesi yönünden yazılı şekil veya diğer bir şekil koşulu öngörülmediğinden sözlü olarak dahi eser sözleşmesi yapılması mümkündür. Sözleşmenin kurulması bir şekle bağlı olmasa da, sözleşme kurulduğunun ispatı bakımından ise ispat kurallarına uyulacaktır.
Senetle ispat zorunluluğuna ilişkin HMK 200 vd. maddelerdeki düzenlemelerin sonucu olarak sözleşme ilişkisi kurulması hukuki işlem niteliğinde olduğundan kural olarak yazılı delille veya ikrar, yemin, ticari defterler gibi diğer kesin delillerle ispatlanması gerekir. Tanıkla sözleşme ilişkisinin ispatlanabilmesi için, miktar itibarıyla sözleşme değerinin kanunda düzenlenen miktarı aşmaması, karşı tarafın açık muvafakati veya tanık dinlenmesini mümkün kılan delil başlangıç niteliğinde belge bulunması gerekir.
Eser sözleşmesine konu olduğu iddia edilen işlerin yapılmış halde yerinde mevcut olduğunun yapılan delil tespiti veya keşif ile saptanmış olması da eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğunu ispatlamaz. Bu işler yerinde mevcut olsa bile ispat yükü yine de yüklenicide olup iş sahibi bu işleri başkasına yaptırdığını ve başka bir eser sözleşmesinin konusu olduğunu ispatlamakla yükümlü değildir. Yapılan tespit veya keşfe rağmen yüklenici yazılı veya kesin delillerle sözleşme ilişkisini ispatlamalıdır.
Taraflar arasında yazılı bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Davacı tarafça fatura düzenlenmiş olması tek başına işin yapıldığına delil olmayacağı, fatura konusu işlerin yapıldığının ve teslim edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerekmektedir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nın 222. maddede yer almaktadır. Ticari defterlerin delil olarak incelenmesi yönünden HMK’nın 219 ve 220. madde hükümleri de gözetilmelidir. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’ nın 222 maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somu olay değerlendirildiğinde, davacı davasında davalıya ait Gebze’de bulunan depo ve işyerlerinde epoksi, izolasyon yalıtım, tadilat, tamirat, malzeme işçilik işleri yaptıklarını, işi tamamlayıp teslim ettiklerini, bunlara ilişkin takibe konu faturaları düzenleyerek davalıya gönderdiklerini, bedelinin ödenmemesi üzerine takibe geçtiklerini ancak takibe de itiraz edildiğini belirterek davalının itirazının iptâline karar verilmesini istemiş, davalı ise davacı ile aralarında akdi ilişki bulunmadığını, takibe konu fatura konusu işlerin yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davacının defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan 03.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda, davacının, davalı taralın depolarının tadilat, tamirat işini malzeme+ işçilik olarak hizmet verdiği, buna karşılıkta davalı şirkete 2019/Ocak-Şubat-Mart-Nisan ve Haziran aylarında olmak üzere toplam 17 adet tevkifatlı KDV dahil 201.316,52TL fatura düzenlediği, davacının düzenlemiş olduğu 17 adet satış/hizmet faturalarına karşılık yasal defter kayıtlarında ve belgelerinde davalıdan yapılan herhangi bir tahsilata dair kayda rastlanmadığı, davacının davalı şirket adına düzenlediği 17 adet KDV hariç toplam 178.788,00 TL tutarlı faturaların hem davacı hem de davalı tarafından kendi vergi dairelerine, faturaların ilgili oldukları dönemlerde BA/BS beyannameleri ile beyan ettikleri, faturaların davalı tarafından kabul edildiğinin anlaşıldığı, davacının davalıdan alacağının yasal delterlerdeki son kayıt tarihi 14.06.2019 tarihine göre 201.316,52 TL olarak tespit edilmiştir. Davalının defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan 10.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasında ticari ilişkin davalı alıcının 18.01.2019 tarihli A415559 no.lu alış faturası ile başladığı, davalı alıcının 18.01.2019 tarihinden 14.06.2019 tarihine kadar davacı taraftan 17 fatura ile 201.316,52 TL bedelli alış yaptığı, bu süreçte davacı tarafa herhangi bir ödeme alınmadığı ve 31.12.2019 tarihi itibariyle davacı tarafa 201.316,52 TL borçlu olduğu, takip konusu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
Mahkemece, faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve bir birini teyit ettiği gerekçesi ile davacının alacaklı olduğu kabul edilmiş ise de fatura tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 23. maddesi hükmünce 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde fatura içeriğinin kesinleşmesi kuralının ancak akdî ilişkinin varlığı halinde uygulanması mümkün olup, somut olayda taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından davalı tarafından itiraz edilmemesi halinde fatura içeriğinin kesinleştiğinden söz edilemez (Emsal Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2013/745E., 2013/2043K. 26.03.2013 T.). Bu sebeple, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece yapılan inceleme yeterli değildir.
Mahkemece yapılacak iş, davaya konu faturalara ilişkin işlerin yapılıp yapılmadığına ilişkin taraf delilleri toplanarak konusunda uzman teknik bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak davacının dava ve takip dayanağı faturalarda belirtilen işleri yapıp yapmadığı, yapılmış ise faturalarla uyumlu olup olmadığı tespit edilmeli, yapıldığının belirlenmesi halinde yaptığı iş ve imalâtların yapıldığı tarihdeki mahalli piyasa rayiçlerine göre, piyasa fiyatları içinde KDV de bulunduğundan piyasa rayicine göre bulunacak bedele ayrıca KDV eklenmeden, bedelinin ne olduğu konularında denetime elverişli rapor alınarak belirlenerek sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile davanın yazılı miktarda kısmen kabulü doğru bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle; tarafların istinaf talebi yerinde olduğu görülmekle yukarıda belirtilen nedenlerle diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına ve dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/12/2021 tarih, 2020/89 Esas-2021/983 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Tarafça yatırılan istinaf nispi karar harcının istek halinde taraflara iadesine,
5-Taraflarça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

*

Başkan…
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye…
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı