Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/433 E. 2022/855 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/433
KARAR NO : 2022/855
KARAR TARİHİ : 10/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 20/10/2016
KARAR TARİHİ : 04/12/2020
NUMARASI : 2016/1497 Esas -2020/742 Karar

DAVACI : GÜN OTOMOTİV SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ.
VEKİLİ :Av. ….
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …

DAVA :Eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının bakiye bedeli için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1497 Esas – 2020/742 Karar sayılı dosyasından verilen 04/12/2020 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunulması ile dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiği, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk Dairesinin 07/03/2022 tarih, 2020/936 Esas, 2022/498 Karar sayılı kararı ile inceleme görevinin 5. Hukuk Dairesi olduğu gerekçesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği, taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinden aldığı malzemeler ve hizmetlerle ilgili 03/06/2015 tarihli 0316385 nolu faturanın keşide edildiğini, faturanın itiraza uğramadan kesinleştiğini, faturanın ödenmesi için davalı şirketle yapılan görüşmeler neticesinde faturanın ödenmemesi nedeniyle İstanbul 30. İcra Dairesinin 2016/24343 esas sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, borca ve yetki itirazı üzerine dosya Gebze 1. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9720 E. Sayılı numarasını aldığını ve dosyadaki icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, her ne kadar bu davada taraflar tacir olsa da davaya konu iddia edilen hukuki işlem nazara alındığında bu işlemin tüketici işlemi olması sebebiyle davanın görevli mahkeme olan Tüketici Mahkemesinde açılması gerektiğini, bu sebeple mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin davacı şirkete böyle bir borcu bulunmadığını, dava dilekçesinde öne sürülen iddiaları kabul etmediklerini, davacı tarafın vermediği hizmet ve satmadığı malzemenin parasını tahsil etmek için kötü niyetli olarak takip başlattığını, davacının davasında kötü niyetli olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafından karşılanmasına, ayrıca davacının alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın reddine, dava konusu alacağın %20′ si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2016/1497 Esas numarasıyla görülen itirazın iptali yargılaması neticesinde yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup vekil eden şirket aleyhinde dava konusu alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedildiğini,
-Yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya tümüyle aykırı olup aşağıda açıklayacakları gerekçelerle kararı istinaf etmek zorunluluğu doğduğunu, davalı tarafça dosyaya hiçbir itibarı kabil delil sunulabilmiş olmadığını, vekil eden şirketin alacağı 316384 nolu ve 03/06/2015 tarihli itiraz etmeden kesinleşmiş faturaya dayandığını, dikkat çeken hususun davalı tarafından faturaya ve muhteviyatına itiraz edilmemiş olduğunu,
-Davalı taraf, dava konusu hizmeti hiç veya gereği gibi almadığına dair iddiada bulunmakta fakat ayıp ihbarı yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, davalı tarafın ticari defterlerini incelenmesi için sunmadığını, vekil edenin ise defter açılış ve kapanışları usulüne göre yapılmış defterlerinin ibraz ettiğini ve defter kayıtlarına faturanın işlendiği 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiğini, taraflarınca davalının, bahse konu faturayı defterlerine işlediği ve bu sebeple de ticari defterlerini incelemeye sunmadığının kanaati hasıl olduğunu,
-Yüksek Mahkemenin bir bölümüne yer verdiğimiz kararında, eldeki dava ile benzer bir itirazın iptali davasında, davacının ticari defterlerinin incelenerek alacağın tespit edilmiş olmasının ancak davalının ticari defterlerini sunmaktan kaçınarak alacağın varlığı noktasında davacı lehine delil oluşturduğu halde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığına hükmedildiğini, eldeki dava yönünden de davacı vekil edenin alacağını ispat ettiğini, davalı taraf ticari defterlerini incelemeye sunmayarak alacağın varlığı yönünde davacı lehine delil oluşturduğunu, bu duruma rağmen yerel mahkemenin davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının bu nedenle kaldırılması gerektiğini,
-Öte yandan 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı vekil edenin 15.782,50 TL alacaklı olduğunun ticari defterde kayıtlı olduğu, davalı tarafın 07/07/2015 tarihinde 4.215,00 TL ödeme yaptığı tespit edilmiş bulunduğunu, davalının aleyhinde icra takibi yapılmadan evvel, kısmi ödeme yapmış olması da dava konusu onarım hizmetinin verildiğine karine teşkil etmekte olduğunu, davalı şirketin hiçbir hizmet alamadıysa niçin ödeme yapmadığını? TTK’ya göre basiretli bir tacir olması gereken davalının hizmet almadığı durumda ödeme yapması hayatın olağan akışına aykırı olup ödeme yapılması hizmetin verildiğine ilişkin kuvvetli karine oluşturduğunu, yerel mahkemece bu husus da göz ardı edilerek hüküm kurulduğunu,
-Davalı taraf da kısmi ödeme yaptığını inkar etmemektedir ancak kısmi ödeme sonrasında da hiçbir hizmet alamadığını iddia ettiğini, madem ki hiçbir hizmet alabilmiş değildir, öyleyse niçin ödemiş olduğu kısmi ödemenin iadesini hiçbir şekilde talep etmediğini, basiretli bir tacirin, ödediği bedel karşılığı hizmet alamadığı taktirde; ödemiş olduğu bedeli öncelikle ihtarname keşide ederek akabinde icra takibi ve dava süreçleri ile talep etmesi gerektiğini, davalı tarafından yapılan kısmi ödemenin geri istenmemiş olması da dava konusu hizmetin verilmiş olduğuna ilişkin kuvvetli karine oluşturmakta olup yerel mahkemece bu husus göz önünde tutulmaksızın hüküm kurulduğunu,
-Yerel mahkeme gerekçeli kararında, davacı vekil edenin şirket yetkilisinin yemin beyanına dayanmış ve temelde bu sebeple davanın reddine karar verdiğini, söz konusu yemin metni incelendiğinde, davacı müvekkil şirket yetkilisinin aleyhte hiçbir şey üzerine yemin etmediği anlaşıldığını,
-İlk olarak 13/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda yeni takılan parçaların üzerlerinde orijinallerinden farklı bir kod numarası olmadığını ve bundan dolayı eski parçalar ile yeni parçalar arasında ayırt edici bir detayın olamayacağını ve herhangi bir tespitin yapılmasının imkansız olduğu ifade edilmişken yerel mahkemenin sökülen parçaların seri veya kod numarasının bilinmediğinden bahisle vekil eden aleyhinde karara varması tamamen hukuk mantığına aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda ayırt edici bir seri veya kod numarası olmadığı bildirildiğini, vekil edenin olmayan seri veya kod numarasını bilebilmesi mümkün olmadığını,
-İkinci olarak sökülen parçaların davacı müvekkil elinde bulunmamasının, CPS’ye iade edilmiş olmaması nedeniyle vekil eden aleyhinde karara varıldığı anlaşıldığını, parçaların vekil edenin veya davalı elinde bulunup bulunmamasının bu davanın seyri açısından hiçbir yararı ya da zararı bulunmadığını, parçalar üzerinde seri veya kod numarası bulunmadığı zaten tespit edildiğini, ortada parçalar mevcut olsaydı dahi gerçekten araçtan sökülen parçalar olup olmadığı tespit edilemeyeceğini, tespiti imkansız olan bir hususun vekil edenin aleyhinde yorumlanarak karara varılması, üstelik vekil edenin alacağının fatura ile ispatlamışken diğer tüm karineler de vekil edenin lehineyken bu karara varılması tamamıyla usul ve yasaya aykırı olduğunu,
-Öte yandan sökülen parçaların hurdaya verilmesi halinde ekonomik değerinin olmaması da müvekkil aleyhine yorumlanamayacağını, otomobil şanzımanını tamir eden bir servisin, söktüğü tüm arızalı parçaları çöpe atmayarak uhdesinde tutması düşünülemeyeceğini, böyle bir duruma fiziki koşullar el vermediği gibi bu durumda hiçbir menfaat unsuru da bulunmadığını, şanzıman içinden sökülen parçaların, araç sahibine verilmesi; araç sahibi açısından da yarardan çok zararı olacak bir uygulama olduğunu ve hiçbir tamir servisinde böyle bir uygulama yapılmadığını, sökülen parçaların taraflar elinde bulunmadığını ve hurdaya verilmesi halinde de ekonomik değeri olmadığı beyanı üzerine vekil edenin aleyhinde karara varılması hukuk mantığına ters olduğunu, son tahlilde hurda parçalar ya hurdalığa gitmekte ya da çöpe atıldığını, vekil eden firmanın hurda parçaları uhdesinde tutmak ve saklamak sorumluluğu da bulunmadığını,
-Davacı dava dilekçesinde ticari defterlerine dayandığını, ticari defterlerini sunduğunu ve fatura alacağının defterlere işlenmiş olduğu tespit edilmiş oysa davalı ticari defterlerini sunmadığını ve fatura alacağının kesin olduğu ispatlanmışken başkaca kesin delil araştırılmasına gerek bulunmadığı gibi davacı vekil edenin yemin teklif edilirken yemin metninde yalnızca fatura alacağına dayanıldığını, hizmetin davalı …’ye verildiğine dair veya malların araca takıldığına dair davalı …’nin imzasına havi yazılı belge bulunmadığı ifadesinden bahisle davanın reddi yönünde yazılı hüküm kurulması doğru olmadığını,
-Davacı vekil edenin, kesinleşmiş faturaya dayanan alacağını ticari defterler vasıtasıyla ispat etmişken ve mezkur Yargıtay kararına göre bu durumda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yerel mahkemenin davacı şirket yetkilisine yemin ettirerek yemin içeriğinde aleyhe hiçbir beyan bulunmamasına rağmen davanın reddiyle kötü niyet tazminatına hükmetmesinin tümüyle hukuka aykırı olduğunu,
-Davalı tarafın yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı icraya koyarak kötü niyet tazminatının, vekalet ücreti gibi alacakları icraya koymuştur; istinaf incelemesi neticesinde dava sonucu değişebilecek olduğundan müvekkil adına hak kaybı yaşanmaması adına İstanbul Anadolu 6. İcra Dairesi 2021/1553 Esas sayılı takip yönünden tehir-i icra taleplerinin bulunduğunu,
-Bu nedenlerle; tehir-i icra taleplerinin kabulüyle İstanbul Anadolu 6. İcra Dairesi 2021/1553 Esas sayılı takibin icrasının geri bırakılmasını, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, istinaf incelemesi neticesinde davanın kabulünü, davalı aleyhinde %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatını talep etmiştir.
Davalı vekilleri istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Davacı yan istinaf başvurusunda; davaya konu uyuşmazlıkta takip dayanağı faturanın kendi defterlerinde kayıtlı olduğunu, alacak iddiasının ispatlandığını, davacı şirket yetkilisinin aleyhe hiç bir hususta yemin etmediğini, ayıp ihbarının TTK hükümlerine göre süresinde yapılmadığını, davalının ticari defterlerini incelemeye sunmadığını, bu durumun davacı lehine delil teşkil ettiğini, dava takip konusu faturaya itiraz edilmediğini, fatura bedelinin bir kısmının icra takibi öncesi ödenmesinin dava konusu onarım işinin yapıldığına karine teşkil ettiğini, yapılan bilirkişi incelemesinde de 2015 yılı ortalarında onarılan şanzıman üzerinde 2018 yılı sonunda bilirkişi incelemesi yapılmasının istendiğini, doğal olarak 13/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda: “yeni takılan parçaların üzerlerinde orijinallerinden farklı bir kod numarası olmadığı ve bundan dolayı eski parçalar ile yeni parçalar arasında ayırt edici bir detayın olamayacağı ve herhangi bir tespitin yapılmasının imkansız olduğunun vurgulandığını, davacının olmayan seri veya kod numarasını bilebilmesinin mümkün olmadığını, ikinci olarak sökülen parçaların davacı vekil edenin elinde bulunmamasının, CPS’ye iade edilmiş olmaması nedeniyle müvekkil aleyhinde karara varıldığının anlaşıldığını, parçaların vekile dilenin veya davalı elinde bulunup bulunmamasının bu davanın seyri açısından hiçbir yararı ya da zararı bulunmadığını, parçalar üzerinde seri veya kod numarası bulunmadığının tespitinin yapıldığını, yani ortada parçalar mevcut olsaydı dahi gerçekten araçtan sökülen parçalar olup olmadığının tespit edilemeyeceğini vs. ileri sürerek ilk derece Mahkemesinin kaldırılması gerektiğini iddia ettiğini,
-Bu istinaf itirazlarına şiddetle itiraz edilmekte olduğunu, davanın hiç bir aşamasında usulüne uygun ileri sürülüp, usulünce ispatlanamamış iddiaların istinaf gerekçesi olması düşünülemeyeceğini, yargılama aşamasında benzeri yöndeki asılsız iddialara da istikrarlı şekilde itiraz edildiğini, davaya konu alacak iddiasının dayandığı hizmetin verildiğinin ispatı resmi/kesin delillerle yapılması gerektiğin, davacı yanın haksız ve mesnetsiz taleplerini usulünce ispatlayamadığını, ispat kaidelerini tersine çevirmeye yönelik itirazların istinaf gerekçesi olamayacağı izahtan vareste olduğunu,
-Aşamalarda da vurgulandığı üzere; davaya konu … plakalı araç bakım ve tamir edilmesi amacıyla davacı şirkete teslim edildiğini ancak araçta yapılması gereken işler, parça değişimleri ve tamir hiç yapılmadan iade edildiğini, buna rağmen hizmet verilmiş ve malzeme satılmış gibi fatura düzenlendiğini, davacının yasal ve akdi yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının düzenlediği bu faturaya ve içeriğine de itiraz edildiğini, düzenlenen faturanın tarihinin, içeriği ve tutarı gerçek dışı olduğunu, davacı iddiaları doğru olmadığını, konuyla ilgili davacı şirketin uyarıldığını, ödeme yapılmayacağı belirtildiğini, itirazlar üzerine davacı şirketin; bir miktar ön ödeme yapılması şartıyla aracın bakım ve tamirini yapacağını, parça değişikliklerini gerçekleştireceğini taahhüt ettiğini ve bunun üzerine davacı şirkete 4.215,00 TL ödeme yapıldığını, ödeme üzerine araç geri çağrıldığını ancak -hiç bir bakım ve tamir yapılmadan – araç geldiği gibi geri verildiğini, bu bakımdan; ön ödeme yapılmasının davacı lehine yorumlanması yahut onarım işinin yapıldığına karine oluşturması hukuken mümkün olmadığını,
-Davacı tarafın; vermediği hizmet ve satmadığı malzemenin parasını tahsil etmek için kötüniyetli olarak takip başlattığını, davacının faturada yazılı hizmetlerin verildiğini ve malzemelerin araca takıldığını yazılı ve kesin delillerle ispatlamak zorunda olduğunu, davacı tarafın yargılama süresince bu yönde sunduğu herhangi bir delil veya belge de bulunmadığını, salt faturanın düzenlenmiş olmasının, fatura içeriği hizmetin verildiğini veya malzemenin satıldığını ispat için yeterli olmadığını, takip ve dava konusu faturaya ve içeriğine de itiraz edildiğini, bu nedenle takip ve dava konusu alacak iddiası haksız ve mesnetsiz olup redde matuf olup davanın reddine dair ilk derece Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığını, davaya konu alacağın gerçek, hak edildiğini, istenebilir bir alacak olduğunu ispat külfeti davacıda olduğunu, Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da; “faturanın başlı başına bir hak/alacak doğurmadığını, fatura içeriği mal/hizmetin verildiği veya ifa edildiğinin yasal ve kesin delillerle ispatının gerektiği” özellikle vurgulandığını, bu ilkelere uygun düzenlendiğini ve mahkeme dosyasına sunulmuş bir delilin olmadığını, olmasının da düşünülemeyeceğini,
-Yanlar arasındaki ihtilaf TBK 470 v.d maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine tabi olduğunu, TBK 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda işin yapılıp teslim edildiğini ve iş bedeline hak kazanıldığını kanıtlama yükü yükleniciye, iş bedelinin ödendiğini ispat külfeti ise iş sahibine düşeceğini, davacının genel kurallar içinde davalıya ait aracı tamir ettiğini kanıtlamasının gerekeceğini, alacağın miktarı itibarıyla davacı iddiasını yazılı belge ile ispat etmek zorunda olduğunu, somut olayda; taraflar arasında araç tamirine dair yazılı bir sözleşme bulunmadığını, diğer yandan TMK’nın 6. maddesine göre herkes iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğunu, bu itibarla eser sözleşmesi kapsamında kalan somut olaya TTK 23/1-c maddesi değil TBK hükümleri uygulanması gerektiği açık olduğunu, davacıya gerekli ihbar ve bildirim yapıldığını, anlaşmaya rağmen (hiç) yapılmayan ve teslim edilmeyen işin ayıp ihbarının da olmayacağı kuşkusuz olduğunu, davacı eseri (tamir/tadilat/bakım/parça değişim işini) gerçekleştirdiğini ve teslimi sağladığını ispat edemediğini,
-Oysa davacı fatura dışında hiç bir belge ibraz edememiştir etmesi de mümkün olmadığını, oysa, araç servis-bakım hizmetlerinde, müşterinin aracına hangi hizmetlerin hangi şartlarda ve bedelle verileceğini, hangi parçaların değişeceği açıkça yazılmalı, müşterinin onayı alınması gerektiğini, bu bağlamda bir sözleşme imzalanması gerektiğini, aynı şekilde hizmetin eksiksiz tamamlanması halinde de; araç üzerinde yapılan tadilat-tamirat-bakım-parça değişimleri anlatılması gerektiğini, yazılı onayı alınarak müşteriye teslim gerçekleştirilmesi gerektiğini, hizmet verenin denetlenmesinin mümkün olmadığını, somut olayda; davacı yanın iddia ettiği bakım ve parça değişimlerini yaptığını usulüne uygun delillerle ispatlayamadığını konuyla ilgili yargıtay kararlarında da bu yöne işaret edildiğini,
-Dava, eser sözleşmesine dayalı araç tamir bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi olduğunu, O halde ön sorun olarak akdin varlığını ispat yönünden davacıya olanak tanınması gerektiğini, araç tamiri hususu araştırılması gerektiğini, gerektiğinde bilirkişi tetkiki yaptırılıp bu sorun halledilmeli, akdin varlığının tespiti halinde ise davacı tarafından düzenlenmiş olan fatura münderecatı ile araç üzerinde yapılan işlemlerin kadri maruf olup olmadığı incelenmesi gerektiğini,
-Tekrar ve yeniden belirtmek gerekirse; davacının fatura dışında alacağını ispat için hiç bir delil sunamaması karşısında değiştirildiği iddia edilen parçaların ve buna ilişkin sözleşme ve muvafakat ta bulunmadığı gözetildiğinde davacının kötüniyetle takip ve dava ikame ettiği anlaşıldığını, bu bağlamda ispatlanamayan davanın reddi gerektiğini, davaya konu alacağın gerçek, hak edilmiş, istenebilir bir alacak olduğunu ispat külfeti davacıda olduğunu, davacının kendi defterlerinde faturanın kayıtlı olması davacıyı haklı göstemediği gibi uyuşmazlık konusu eserin yapıldığını ve teslim edildiğini de ispatlamaya yeterli olmadığını, esasen davacının istinaf itirazlarının temelinde ” düzenlediği asılsız fatura” bulunduğunu, Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da; “faturanın başlı başına bir hak/alacak doğurmadığı, fatura içeriği mal/hizmetin verildiği veya ifa edildiğinin yasal ve kesin delillerle ispatının gerektiği” özellikle vurgulandığını, bu ilkelere uygun düzenlendiğini ve mahkeme dosyasına sunulmuş bir delil olmadığını, olmasının da düşünülemeyeceğini, vekil edenin şirketin davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının iddia ettiği alacağının yasal ve akdi koşulları oluşmadığını,
-Yargılama sürecinde davacı şirket temsilcisine yemin teklif edildiğini, yemine itiraz edilmemiş bu kapsamda Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/36 talimat sayılı dosyasından yemin ifa edildiğini, Davacı şirket yetkilisi beyanında : Dava ve takibe konu 20.07.2016 tarihli 316384 seri no’lu fatura konusu hizmetin CPS’ye verildiğine veya fatura içeriğinde yazılı malların …plakalı araca takıldığına dair CPS’nin imzasına havi yazılı bir belge düzenlenmediğini, bu hizmetlerin yapıldığına dair başkaca yazılı bir delil, belge, tutanak bulunmadığını,
-Davaya konu alacak iddiasının ispatı bakımından yalnızca 20.07.2016 tarihli 316384 seri no’lu faturaya dayanıldığını, fatura içeriğinde yazılı ve …3 plakalı araca takıldığı iddia edilen ürünlerin marka, model, seri veya kod numarasının bilinmediğini, …plakalı araçtan çıkarıldığı (söküldüğü) iddia edilen (eski) parçaların CPS’ye iade edilmediği gibi Gün Otomotiv elinde de bulunmadığını,
-“…plakalı araçtan çıkarıldığı (söküldüğü) iddia edilen (eski) parçaların (Türbin, Selenoid takım v.s.) hurdaya verilmesi halinde ekonomik değerinin bulunmadığını, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum “şeklinde yemin eda ettiğini, yemin metni içeriğine göre davacı şirket alacak iddiasına konu olarak yalnızca 20.07.2016 tarihli 316384 seri no’lu faturaya dayanıldığının ikrar ettiğini, yemin’in hukuki sonuçları hmk’da yazılı olduğunu, davacının eldeki davada sadece faturaya dayandığına dair yemin ettikten sonra istinaf başvuru dilekçesindeki sair itirazların hukuki bir değeri bulunmadığını,
-Üstelik aynı yemin metninde, fatura içeriğinde yazılı ve …plakalı araca takıldığı iddia edilen ürünlerin marka, model, seri veya kod numarasının bilinmediğide ayrıca ikrar edildiğini; davacı yan …plakalı araçta hangi marka? model? seri veya kod numaralı ürünlerin kullanıldığını bilmediğini, yeminde geçen bu açık ikrar da, esasen davacının davaya konu fatura içeriği mal ve hizmeti vermediğinin bir başka ispatı olduğunu, kısaca davacı yapmadığı işinin de ispatlayamadığını, eğer davacı davaya konu eseri eksiksiz yapmış olsaydı; kullandığı parçaların seri no ve kod numaralarını kendi kayıtlarından kolayca bulma imkanı olacağını, bu da araç üzerinde yapılan keşifle saptanabileceğini, davacı fatura içeriği iş/hizmetleri/parça/malzemeleri yapmadığı/sarf etmediğinden yeminde bu durumu ikrar ederek takipte ve davada haksız olduğunu ikrar ettiğini,
-Davacının fatura dışında alacağını ispat için hiç bir delil sunamaması karşısında değiştirildiği iddia edilen parçaların ve buna ilişkin sözleşme ve muvafakat ta bulunmadığı gözetildiğinde davacının kötüniyetle takip ve dava ikame ettiği anlaşılmakta olduğunu, bu bağlamda ispatlanamayan davanın reddi gerektiğini,
-Takibin ve davanın haksız ikame edildiği anlaşıldığından davacı aleyhine tazminata hükmedilmesinin de hukuka uygun olduğunu, bu nedenlerden dolayı; davacı yanın 19.03.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlar yasal-hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olmakla kabul etmediğimizi belirtir, davacının istinaf başvurusunun usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının bakiye bedeli için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine dair karara davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı, davalının aracının tamir işlemi ilgili 03/06/2015 tarihli 0316385 nolu faturanın keşide edildiğini, faturanın itiraza uğramadan kesinleştiğini, faturanın ödenmesi için davalı şirketle yapılan görüşmeler neticesinde faturanın ödenmemesi nedeniyle icra takibine başlandığını, borca ve yetki itirazı üzerine dosya Gebze 1. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9720 E. Sayılı numarasını aldığını ve dosyadaki icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, …plakalı araç bakım ve tamir edilmesi amacıyla davacı şirkete teslim edildiğini, bir miktar ön ödeme yapılması şartıyla aracın bakım ve tamirini yapacağını, parça değişikliklerini gerçekleştireceğini taahhüt etmiş bunun üzerine davacı şirkete 4.215,00 TL ödeme yapıldığını, ödeme üzerine araç geri çağrıldığını, araçta bakım ve tamir yapılmadan geri verildiğini, buna rağmen hizmet verilmiş ve malzeme satılmış gibi fatura düzenlendiğini, davacının akdi yükümlülüklerini yerine getirmediğini, faturaya ve içeriğine de itiraz edildiğini, düzenlenen faturanın tarihi, içeriği ve tutarı gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Taraflar arasında sözlü olarak davalıya ait aracın tamirine ilişkin eser sözleşmesi yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktır. Taraflar arasında sözlü olarak kurulduğu anlaşılan sözleşme, kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Kural olarak yapılan işin miktar ve değerini ispat yükü yüklenicide, iş bedelinin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibindedir. Bir başka deyişle yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Esasen eser sözleşmesi imzalandıktan sonra yapılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilir. Ancak bu karinenin aksi savunulup ispat edilebilir.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddesi uyarınca açık ayıplarda iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda aynı Kanun’un 477/son maddesi uyarınca ortaya çıkması üzerine gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmal etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Eksik işlerle ilgili teslim alınırken itirazi kayıt ileri sürmeye ve ihbarda bulunmaya gerek yoktur. Zamanaşımı süresi içinde işin eksik yapıldığı iş sahibince ileri sürülebilir.
Somut olayımıza gelince; davacı yüklenici şirket işi yapıp edimini uygun şekilde ifa ettiğini ve bedele hak kazandığını iddia etmektedir. Davalı iş sahibi araç bakım ve tamir edilmesi amacıyla davacı şirkete teslim edildiğini, davacı şirkete 4.215,00 TL ödeme yapıldığını, araçta bakım ve tamir yapılmadan geri verildiğini savunmaktadır. Taraf beyanları ve savunmaları dikkate alındığında yanlar arasında araç tamirine ilişkin sözleşme ilişkisi bulunduğu ihtilaf konusu değildir. Davacının ticari defterlerinin incelemesinde dava ve takibe konu faturanın davacının defter ve kayıtlarına işlendiği ve davacının takip miktarı olan 11.567,00-TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Davalıya verilen süreye rağmen ticari defterlerini sunmaması ve davalı iş sahibi tarafından yapılan kısmi ödeme nedeniyle sözleşmeye konu fatura bedelinin iş bedeli olduğunun kabulü gerekmiştir. Mahkemece, davalı vekiline davalıya ait ticari defterleri sunması için iki hafta kesin mehil verildiği, ayrıca sunmaması halinde ticari defterlere delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ve karşı tarafın usulüne uygun tutulmuş defterlerinin aleyhe delil olarak kabul edileceğinin ihtar edildiği, verilen süreye ve ihtara rağmen davalı tarafın defterlerini sunmadığı anlaşılmaktadır. Davalının; işin yapılmadığına dair çekilmiş bir ihtarı veya delil tespiti bulunmadığı gibi, sözleşme ayakta olduğuna göre, sözleşme kapsamında kısmi ödemede bulunulması ve verilen usulüne uygun süre ve ihtara rağmen defterlerini sunmaması sebebiyle davacının davacının defter ve kayıtlarına göre 11.567,00 TL davacının alacaklı olduğu kabul edilmelidir. Her ne kadar mahkemece, davalının delilleri arasında yemin delilinin bulunması nedeniyel davacı temsilcisinin yemin verilmiş ise de yeminin ispat yükü kendisine düşen kişi tarafından önerilmesi mümkündür. Davada fatura konusu alacağın ispat yükü davacıdadır. Kaldı ki, davacı temsilcisi, fatura konusu hizmetin davalıya verildiğine ve fatura dışında yazılı bir belge bulunmadığına ilişkin yemin etmiştir. Davacı şirket temsilcisinin sözleşme konusu işin yapılmadığı ilişkin bir beyanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalının işi eksiksiz teslim aldığı ve davacı yüklenicinin iş bedeli hak ettiği anlaşıldığından davanın kabulü ile itirazın iptali ile icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dava ve takibe konu alacak likit nitelikte olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılması ile yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabul ile, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/12/2020 tarih, 2016/1497 Esas, 2020/742 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile Gebze 1. İcra Dairesinin 2016/9720 Esas sayılı dosyasında davalı hakkında yapılan takibe vaki itirazın iptaline; takibin 11.567,50 TL asıl alacak üzerinden devamına,
3-Davacı tarafın icra-inkar tazminat talebinin kabulü ile; hüküm altına alınan asıl alacak miktarı 11.567.50 TL TL’nin %20’sine karşılık gelen 2.313,50 TL ‘nin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
4-Alınması gerekli 790,18-TL harçtan peşin alınan 197,55-TL’nin mahsubu ile geri kalan 592,63-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, (harç tahsil müzekkeresinin temyiz edilen dosyalarda Dairemizce, temyiz edilmeyen kesinleşen dosyalarda ilk derece mahkemesince ilgili vergi dairesine yazı yazılmak sureti ile yerine getirilmesine,)
5-Davacı tarafından yapılan toplam 989,75-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T uyarınca 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan miktarın, kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi bakımından;
9-Davacının istinaf talebi kabul edildiğinden yatırmış olduğu 59,30 TL istinaf maktu karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
10-Davacının yaptığı 162,10 TL başvuru harcı, 35,50 TL tebliğat gideri ve 48,50 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 246,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
12-İstinaf kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
13-Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 10/06/2022 tarihinde oybirliği ile HMK.362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı