Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/367 E. 2022/379 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/367
KARAR NO : 2022/379
KARAR TARİHİ : 17/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 19/02/2019
KARAR TARİHİ : 17/01/2022
NUMARASI : 2021/458 Esas – 2022/182Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA :Eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedelinin tahsiline ilişkin itirazın iptali
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :18/03/2022

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edilen …’nin şahıs şirketi bulunmakta olup, davalı … ile 18/14/2014 tarihinde “ASAŞ RT50 silikon dış cephe giydirme, Kompozit levha kaplaması, Silikon cephe açılır kanat, Leondoor otomatik kapı sistemi, Zincir aktarmalı kepenk, RW60doğrama (275 metre), 4*4 lamine cam, parapet kompozit levha kaplaması, servis aydınlatma camları, fotosel kapı yapımı, temini ve montajı, cam temini ve montajı” gibi inşaat işlerinin yapımının ve monte edilmesi konusunda anlaştıklarını, vekil edilen ile davalı sözlü anlaşma yaptıklarını, bu sebepten aralarında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, davalı/ borçlu … itiraz dilekçesinde, vekil edilenin açık fatura düzenleyerek istediği meblağı yazdığını iddia etmekte olduğunu, vekil edilenin faturalarında açıkça görüleceği üzere, yapılan işlerin tek tek kalem kalem yazıldığını ve fiyatlandırması da yapıldığını, davalı/ borçlunun itiraz dilekçesinde belirttiği 140.000,00 TL’lik olan tutar sadece işin bir kısmına ilişkin bedel olup, fatura açıklamalarında da görüleceği üzere vekil edilen davalı/ borçlunun başkaca işlerini de yaptığını, davalı/ borçlunun bu yöndeki itirazlarının taraflarınca kabulü mümkün olmadığını, davalı/ borçlunun, yüklenici olan vekil edilenlerin işlerin yapılmasını istemiş ve yaptırdığını ancak vekil edilenin olan borcunu işin yapıldığı 4 yıl olmasına rağmen ödememiş ve halen borcundan kaçma çabasında olduğunu, yıllarca borcunu ödeyeceğini söyleyerek vekil edilen oyalayan davalı/borçlu hakkında genel haciz yoluyla icra takibi başlatmak zaruri hale gelmiş bulunmakta olduğunu, davalı/ borçlunun vekil edilene ait bulunan araçların tamirini yaptığına ilişkin iddialar da gerçeği yansıtmadığını, bahsi geçen araçların vekil edilene ait olmayıp, vekil edilene ait araca davalı/borçlu tarafından yapılan tamiratın bedeli işin yapılmasının hemen arkasından ödendiğini, davalarına ilişkin talep konusu alacak için 16/01/2019 tarihinde ara buluculuğa başvurulmuş olsa da 13/02/2019’da ikinci görüşmede anlaşılama sağlanamadığına ilişkin son tutanak düzenlendiğini, davalarının kabulüne, davalı/ borçlunun itirazının iptaline, takibin Sakarya 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/4410 E. sayılı dosyası üzerinden devamına, takibe haksız itiraz eden davalı/borçlu aleyhine 20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı … akyıldızın yapmış olduğunu iddia ettiği hiç bir ödemenin dekontunu ya da tahsilat makbuzunu mahkemeniz dosyasına sunamadığını, davalı tarafından ödeme yapıldığı iddia edildiğini ancak delil niteliğinde hiç bir evrak sunulmadığını, davalı ödeme yaptığını açıkça ispat etmekle yükümlü olup, ispat niteliğinde herhangi bir evrak sunamadığını, bu bakımdan davalının beyanlarını kabul etmenin mümkün olmadığını, bunun yanı sıra davalının başka şirketlerden almış olduğu tekliflerin vekil edilenin kullandığı malzemelerden daha düşük kalitede olup, davalı taraf da bunu bilmekte olmasına rağmen kötü niyetle ve yine borcundan kaçma çabasında olması nedeniyle işbu iddialarda bulunmakta olduğunu, davalı başka şirketlerden işi daha uyguna yaptırabileceğini ancak müvekkilim daha iyi malzeme kullandığı için işi müvekkilime yaptırdığını açıkça beyan etmekte olduğunu, vekil edilenin kullandığı malzemenin daha iyi olduğunu açıkça beyan eden davalı bir bakıma borcunu kabul etmekte olduğunu, davalının delil olarak sunmuş bulunduğu Ceylan Alüminyum şirketinin vermiş olduğu teklifte cam kapı, iç kapılar ve duş kapıları bulunmamakta olduğunu, ancak vekil edilenin davalıya ait binanın iç ve dış kapılarını, dış cephesinin tamamını yaptırdığını, davalının vekil edilenin ek işler yaptığını da beyan etmekte, bunları ödemediğini de açıkça ifade etmekte olduğundan itirazında haksız olduğunu, vekil edilenin bahsi geçen şirkete ortak olmadığını, davalının tarafın üçüncü bir şirkete ait borçların sanki vekil edilene aitmiş gibi göstererek borcundan kurtulabileceği düşüncesi hukuken kabul edilebilir gibi olmadığını, davalının delilleri içerisinde başkaca şahısların isimlerinin bulunduğu faturalar bulunmakta olduğunu, bunun dışında servis bilgi fişlerinin ve cari hesap ekstresinin de hukuken hiç bir geçerliliğinin olmadığını, vekil edilenin sadece kendisine ait aracın tamiratını davalıya yaptırdığını ve 910,00 TL olan borcunu da kredi kartı ile ödediğini, 910,00 TL’lik dekont bulunduğunda mahkemeye sunulacağını, bütün bu bahsi geçen işler ve faturaların dava konusuna ilişkin olmayıp, davalının iddia ettiği alacaklara ilişkin başkaca hukuki yollara başvurması gerektiğini, iddia ettiği üçüncü şahıslara ait olan borçların alacaklarından mahsup edilmesinin mümkün olmayacağı da mahkemece bilinmekte olduğunu, işin yapıldığı yıla ait piyasa rayiç bedellerinin tespit edilmesini onlarında talep ettiklerini, yapılacak keşifin sonucu vekil edilenlerin yapmış bulunduğu asıl iş ve ek işlerin maliyeti tespit edildiğinde haklılıklarının ortaya çıkacağını, davalının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, anlaşılan bedelden fazlasını ödediği iddialarında da samimiyetsiz olduğu, başkaca şahısların borçlarının dava konumuz ile ilgisinin bulunmamasına rağmen ileri sürerek mahkemeyi sürüncemede bırakma kastıyla hareket ettiği ortada olup iddialarının dikkate alınmamasını ve mahkemenizce uygun görülmesi halinde keşif yapılmasını, dosya üzerinden karar verilmesinin uygun görülmesi halinde faturaların aslının ve müvekkilime ait ticari defterlerin tarafımızca sunulacağını bildirdiklerini, davalarının kabulünü, davalı/ borçlunun itirazının iptaline, takibin Sakarya 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/4410 E. sayılı dosyası üzerinden devamına, takibe haksız itiraz eden davalı/borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”HSK Birinci Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin kararı ile Sakarya’da 01/09/2021 tarihinden itibaren Asliye Ticaret Mahkemesi kurulup faaliyetine başlamış olmakla, dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesine devrine ve gönderilmesine ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Yerel mahkeme kararı ile görevsizlik vererek dosyanın Sakarya 2. Asliye Hukuk mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan işbu kararı istinaf etme gereği hasıl olduğunu, yerel mahkeme Sakarya Ticaret Mahkemesi’nin görevli mahkeme olması sebebiyle kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Mahkeme huzurunda görülmekte olan itirazın iptali davalarına ilişkin verilen görevsizlik kararı davalı tarafından istinaf edilmiş olup istinaf dilekçesinin taraflarına tebliğ edildiğini, istinaf nedenlerine itiraz ettiklerini, emsal yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan işbu kararı istinaf etme gereğinin hasıl olduğunu,
-Yerel mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafından davalarına ilişkin görevsizlik kararının yargılamanın sürüncemede kalması kastıyla istinaf edildiğini, bu sebepten ivedilikle karar verilerek dosyanın görevli yerel mahkemeye gönderilmesini talep ettiklerini, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedelinin tahsiline ilişkin itirazın iptali davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 10/09/2021 tarihli, 2019/59 Esas, 2021/357 Karar sayılı ilamıyla, HSK Birinci Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin kararı ile Sakarya’da 01/09/2021 tarihinden itibaren Asliye Ticaret Mahkemesi kurulup faaliyetine başlamış olması gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesine devrine ve gönderilmesine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2022 tarihli, 2021/458 Esas, 2022/182 Karar sayılı ilamıyla, Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare de bulunmadığı nazara alınarak mahkemenin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle istinaf edilmiştir.
Öncelikle Sakarya 2. Asliye hukuk mahkemesinin kararı teknik manada bir görevsizlik kararı olmayıp ” devir” ve “gönderme” mahiyetinde olmakla somut uyuşmazlık açısından olumsuz görev uyuşmazlığı sözkonusu değildir.
Uyuşmazlık, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulması nedeniyle, Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla devam mı edeceği, yoksa davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından mı görüleceği noktasında toplanmaktadır.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yukarıda açıklanan kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerekmekte olup, (Aynı yönde: Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarihli, 2022/1073 Esas, 2022/1073 Karar sayılı ilamı) Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2022 tarihli, 2021/458 Esas, 2022/182 karar sayılı görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2022 tarihli, 2021/458 Esas, 2022/182 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, HMK.’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca; davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı yandan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alınmış olmakla ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı yan avansından kullanıldığı anlaşılan 27,50 TL e-tebligat gideri ile 97,20 TL dosyanın istinafa geliş gidiş ücreti ki toplam 124,70 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA,
6-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
7-Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/03/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı