Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/183 E. 2022/557 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/183 – 2022/557
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/183
KARAR NO : 2022/557
KARAR TARİHİ : 07/04/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :….
ÜYE :….
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 16/10/2018
KARAR TARİHİ : 24/11/2021
NUMARASI : 2018/828 Esas – 2021/938 Karar

DAVACI : PROPREZ REKLAM ORGANİZASYON EĞİTİM DANIŞMANLIK VE HİZMETLERİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : CPS PRESSFORM SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Eser sözleşmesi nedeniyle ödenmeyen bakiye alacak için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2022

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, süre tutum talep eden davalı vekili, davalı vekili ve davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, reklam organizasyonları, sunum ve tanıtım filmleri üzerine faaliyet gösteren İstanbul adresli bir limited şirketi oldğunu, davalı/borçlu firmayla münasebetlerinin, huzura taşınmış olan dava konusu hizmetin öncesine dayandığını, anlaşmazlık konusunun, davalı firmanın yönetim ve alt kadrolarınca, talep olunan hizmet hususundaki iç anlaşmazlıkları sonucu, başta müvekkilinden talep olunan işin sonradan firma yönetimince tümden değiştirilmesinin istenmesi sonucu, hazırda tamamlanmış olan işin tümden reddi ile, peşinat haricindeki ücretin ise verilmeyerek ve yeniden yapılması talep olunan işler/çekimler için de başkaca hiçbir ücret ödenmeyeceği ikrarından doğduğunu, müvekkilinin, davalı firma ile, müteaddit seferler talepte bulunmasına karşın tek sefer dahi bir araya gelemediğini; davalı yanca işin yapılamaz, tadil edilemez ve tamamlanamaz hale getirilişinin müsebbibinin ise müvekkili olarak gösterildiğini, müvekkili ile davalı firmanın, ilk kez 2013 yılında birbirleriyle çalıştıklarını, müvekkilinden bu tarihte talep olunan hizmet(ler)e istinaden müvekkilinin düzenleyerek davalıya iletmiş olduğu vidyo sunumuna ilişkin Kasım 2013 tarihli fiyat teklifi düzenlendiğini, söz konusu hizmetin tamamlanarak, taraflar arasında herhangi memnuniyetsizlik yahut eksik ifa da söz konusu olmadığını, takiben, 2014 yılında, işbu davanın konusunu teşkil etmekte olan anlaşmazlığın da parçası olduğu hizmetler yönünden davalı yanca talep olunan teklife karşılık müvekkil firmanın 24.03.2014 tarihli teklifinin düzenlenerek davalıya iletildiğini, davalı yanca teklifin yüksek bulunması üzerine, talep olunan hizmetlerin prodüksiyona dair üst seviye ekipman ile tamamlanması talebinden feragat edilerek, kıyasen daha ucuz bir hizmet mahiyetindeki yarı-profesyonel prodüksiyon hazırlığı talep edildiğini; müvekkili firmanın 26.03.2014 tarihli teklifi düzenlenerek davalıya iletildiğini, kısaca, profesyonel prodüksiyon talebine ilişkin hizmetler teklifinin 45,000.00 TL+KDV olacak şekilde ve de yarı-profesyonel prodüksiyon talebine ilişkin hizmetler teklifi ise 22,000.00 TL+KDV olacak şekilde düzenlendiğini, davalı yanca nihayetinde kabul edilen tam profesyonel prodüksiyona ilişkin 45,000.00 TL’lik hizmet teklifine binaen müvekkili tarafından bu tutar üzerinden düzenlenmiş bulunan 01.08.2014 tarihli faturaya, Türk Ticaret Kanunu hükümleri yönünden süresi dahilinde davalı yanca hiçbir itiraz edilmediğini, fatura içeriği hizmetlerin, fatura tutarı ve de firmalar arasındaki ilişkinin alenen kabul edildiğini, nitekim, yine müvekkilinin sunmuş olduğu alt hizmetlere ilişkin olarak düzenlenen 02.05.2014 tarihli fatura tutarının da davalı yanca ödendiğini, davalıya karşı taahhüt edilmiş olan işler toplamının Power Point Sunumu : 6,370 TL + KDV, Profesyonel Fotoğraf Çekimi : 8,000 TL + KDV, Profesyonel Tanıtım Vidyosu : 45,000 TL + KDV olduğunu, bu hizmet kalemlerinin KDV dahil fiyat toplamının 70,056.60 Türk Lirası ettiğini, davalı yanca müvekkiline yapılmış olan ödemeler toplamının, (04.04.2014 tarihinde 15,000.00 TL, 06.06.2014 tarihinde 10,000.00 TL ve 25.07.2014 tarihinde 8,043.40 TL olmak üzere) 33,043.40 Türk Lirası olduğunu, halihazırda davalı yana sunulmuş bulunan ve hakkında herhangi anlaşmazlık olmayan yukarıdaki 1 ve 2 numaralı hizmet bedelleri toplamı olan 16,956.60 TL (KDV dahil hali ile) bu toplu ödentiden düşüldüğünde, geriye kalan 16,086.80 TL’nin ise, yine yukarıdaki 3 numaralı hizmet kalemi olan profesyonel tanıtım vidyo prodüksiyon bedeli olan 45,000.00 TL + KDV tutarındaki toplam hizmet bedelinin ön ödemesi olarak kabul etmek gerektiğini, dolayısıyla, 45,000.00 TL + KDV tutarındaki toplam borç olan 53,100.00 TL’den bu tutar düşüldüğünde geri kalan bakiye alacak ise 37,013.20 TL olup, davalı hakkında başlatılmış olan icra takibinin ise bu değer üzerinden ileri sürüldüğünü, davalı hakkında düzenlenerek tebliğ olunan Aralık 2017 tarihli ihtarnamenin dikkate alınmasını talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile Gebze 4.İcra Md. 2018/8312 Esas sayılı dosyası nezdindeki ilamsız takibe karşı davalı taraf itirazının iptal edilerek icraya devam olunmasına, haksız ve iyiniyetten yoksun itiraza dair %20 icra inkar tazminatına hükmolunmasına, tüm yargılama masrafları ile resmi tarifeye göre belirlenecek vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kocaeli 8. İcra dairesinden gönderilen 26.01.2018 tarihli, 2018/5143 esas numaralı ödeme emrinde borcun sebebi olarak; “25/01/2018 tarihli 37.405,64 TL “13/12/2017 tarihli taraflar arasında kurulu edim sözleşmesine ait esas ücret bakiyesi hakkında 37.013.20 TL” ibareleri yer aldığını, ödeme emrinde borcun sebebi olarak gösterilen tarihlerden hiçbir şey anlaşılmadığını, bahsi geçen sözleşmenin ise taraflarına gönderilmediğini, çünkü böyle bir sözleşmenin bulunmadığını, bu takibe öncelikle yetki bakımından ve borcun esasına olmak üzere itiraz edildiğini, davacı vekilinin aradan 7 ay geçtikten sonra bu sefer yetkili icra dairesi olan Gebze 4. İcra Dairesinden 29 Ağustos 2018 tarihli talebiyle, 2018/8312 esas numaralı ödeme emrinin gönderilmesini sağladığını, işbu 2. ödeme emrinde ise yetkisiz icra dairesinde başlatılan takipteki ödeme emrinden farklı olarak; borcun sebebi kısmında “13/12/2017 tarihli, 37.013,20 tutarlı, Asıl Alacak 37.405,64 TL” ibaresi yer aldığını, bu açıklamadan da borcun sebebinin ne olduğunun anlaşılmadığını, ayrıca borcun sebebi olan bir belge, senet, sözleşme (davacının borcun sebebiyle kastı ne ise) ödeme emri ekinde gönderilmediğini, gönderilen iki ödeme emrinde de borcun sebebinin mevzuata uygun şekilde belirtilmediğini, ayrıca iki ödeme emrinde borcun sebebi kısmında farklılıklar bulunduğunu, davacının, alacağına herhangi bir yasal belgeyi dayanak yapamadığını, davacı vekilinin “borcun sebebi” olarak, müvekkili şirkete göndermiş olduğu ihtarnameye dayandığı varsayılsa bile, böyle bir ihtarnamenin takip konusu yapılamayacağını, aksi halde isteyen herkesin ihtarname göndererek icra takibi başlatabileceğini, ihtarnamenin, iddia edilen bir alacağın ödenmesi için karşı tarafa yapılan bir bildirim olduğundan, ödeme emrinin dayanağı bir belge yani İİK 58/4 maddesi anlamında bir belge sayılamayacağını, alacak belgeye dayanmakta ise İİK 58 e göre, bu belgenin aslının veya onanmış örneğinin takip talebine eklenmesi ve belgenin onaylı örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmesi gerektiğini, davacının işbu gereklilikleri yerine getirmediğini, bu sebeple usulüne uygun ödeme emri düzenlenmediğinden davanın usulden reddini talep ettiklerini, taraflar arasındaki yazışmalardan da anlaşıldığı üzere, davacı tarafından yapılması gereken işin eksik ve ayıplı olarak yerine getirildiğini, yapılan işin, müvekkili şirket tarafından talep edilen ve taşıması gereken nitelikleri taşımadığını ve kendisinden beklenen yararı gerçekleştirmeye de elverişsiz bir şekilde teslim edildiğini, bunun üzerine talep edilen düzeltmelerin de yerine getirilmediğini, davacı tarafın borcun ifasında geciktiğini, sonraki aşamada tanıtım filminin düzeltilmesinin de bir anlamı kalmadığını, çünkü bu tanıtım filminin BMW toplantısı için kullanılmak üzere talep edildiğini, toplantı tarihi geçtikten sonra ve ilgili tanıtım filmi de bu toplantıda kullanılamadıktan sonra artık müvekkili şirketin de işine yaramayacağını, konuya dair karşı tarafa tanıtım filminin talep edilen özellikleri taşımadığı, bu sebeple de faturanın onaylanmadığı ve ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, davacının, tanıtım filmini üzerinde anlaşılan zamanda bitiremediğini, yapılan işin eksik, ayıplı ve geç olarak teslim edilmiş olduğundan davacının her hangi bir bedele hak kazanmadığını, buna rağmen müvekkili şirketin yapmış olduğu ödemelerin iadesini talep etmediğini, davacıya hak ettiğinden fazla ödeme yapıldığını, müvekkili şirketten talep edilen rakamın fahiş olduğunu, sadece tanıtım filmi için 45.000,00 TL üzerinden anlaşılmış olduğunu kabul etmemekle birlikte, işbu bedelin “film, reklam, fotoğraf çekimi vb.” gibi konularda bilgi sahibi olmayan müvekkili şirket aleyhine aşırı yararlanma oluşturduğunu, müvekkili şirketin hem BMW toplantısına işin yetişmesi gerekliliği sebebiyle sıkıntı ve aciliyet içinde olduğunu hem de piyasada bu tür işlerin hangi bedellerle yapıldığına dair de bir tecrübesi ve bilgisi olmadığını, gerçekten de 2013-2014 yılları değil günümüzde bile bu hizmetlere dair verilen hizmet bedellerinin davacı tarafın talep ettiğinin çok çok altında olduğunu, bu hususun bilirkişilerce de tespit edileceğini, talep edilen bu aşırı yüksek rakam karşılığında, işin talep edilen niteliklere uygun olmasını beklemenin müvekkili şirketin en doğal hakkı olduğunu, ancak hem emsal bedellere göre 3-4 katı talep edilen hizmet bedeli hem de işin istenildiği gibi ve zamanında yetiştirilememiş olması karşısında müvekkilinin sözleşmeden dönmekte haklı olduğunu, dava konusu talep edilen miktarın bir sözleşmeye dayanmadığını, taraflar arasında takip konusu miktarla ilgili bir sözleşme imzalanmadığını, gönderilmiş olan 3 adet teklif bulunduğunu, tarafların hangi teklifler üzerinde ve hangi işler dahil edilerek anlaşmış olduklarının kesin olmadığını, müvekkili şirketin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, alacaklı görünen tarafın müvekkili şirkete vereceği hizmeti tamamlamadığını, eksik ve ayıplı ifa ettiğini, bu sebeple de başkaca bir ödemeyi hak etmediğini, tarafların hangi hizmet için hangi fiyata anlaştıklarını gösteren yazılı bir belge bulunmadığını, müvekkili şirketin dava konusu hizmet olan tanıtım filmi çekimi için 45.000 TL olarak gönderilmiş teklifi ne sözlü ne yazlı olarak kabul etmediğini yahut bir sözleşme imzalamadığını, bu sebeple 45.000,00 TL tutarındaki faturanın da müvekkili şirket tarafından kabul edilmediğini, dolayısıyla işbu davada borcun dayanağı olabilecek her hangi bir fatura, belge, sözleşme vb. mevcut olmadığını, sözlü olarak anlaşıldığı ahvalde ise yapılacak işlerin içeriği ve kapsamı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık olduğunun aşikar olduğunu, bu durumun dosyaya sunulmuş yazışmalardan anlaşıldığını, davacının işbu dava konusu icra takibinde kötü niyetli olduğunu, gönderilen ilk ödeme emrine yaptıkları 7 Şubat 2018 tarihli yetki ve borca itirazdan 1,5 ay sonra dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep ettiğini, 21 Mart 2018 tarihli 2. ödeme emrinin ise Gebze 4. İcra Müdürlüğüne yeterli masraf yatırılmadığından müvekkili şirkete ancak 4 Eylül 2018 tarihinde yaklaşık 5,5 ay sonra tebliğ edildiğini, davacının burada da kötü niyetli olarak süreci uzattığını, bu sebeple hesaplanabilecek olan faiz miktarına da itiraz ettiklerini, sözleşmenin ifa tarihi ve müvekkilinin ödeme tarihlerinin 2014 yılına ait olduğunu, davacının aradan geçen zaman içinde herhangi bir işleme başlamadığını, ancak bu kadar uzun bir süre sonra alacaklı olduğunu iddia ederek ödeme talep etmesinin hem hayatın olağan akışına aykırı olduğunu hem de davacının kötü niyetli olduğunu ispatladığını, 4,5 yılı aşkın bir süre sonra dava açmalarının hukuk güvenliği ilkesi yönünden hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğini, davacının müvekkili şirket aleyhine talep etmiş olduğu %20 icra inkar tazminatının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, alacağın likit olmadığını, tüm bu sebeplerle, davacının haksız davasının reddine, dava konusu miktarın %20’sinden az olmamak üzere haksız ve kötü niyetli davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın kısmen kabulüne, davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8312 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 23.913,20.-TL asıl alacak ve 171,00.TL işlemiş faiz yönünden iptaline ve takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin reddine, reddedilen kısım yönünden davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili Süre Tutum dilekçesinde özetle;
-Yerel mahkeme dosyasının 24.11.2021 tarihli duruşmasında tarafımıza tefhim edilen ‘davanın kısmen kabulüne, davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8312 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 23.913,20.-TL asıl alacak ve 171,00.-TL işlemiş faiz yönünden iptaline ve takibin bu miktarlar üzerinden devamına’ ilişkin kararın istinaf incelemesi yoluyla kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın tümden reddine, kötüniyetli davalının takip/dava konusu alacağın %20’sindan az olmamak üzere tazminatla yükümlü kılınmasına talep edildiğini,
-Yerel mahkeme kararının ‘davanın kabulü ile ve davalının asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile yükümlü kılınmasına ’ kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduklarını, öncelikle tehir-i icra kararı verilmesini, yerel mahkeme kararının ‘davanın kısmen kabulüne’ ilişkin usul, yasa ve hakkaniyete aykırı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın tümden reddine, kötüniyetli davalının takip/dava konusu alacağın %20’sindan az olmamak üzere tazminatla yükümlü kılınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa başvuru dilekçesinde özetle;
-Yerel mahkemece verilen iş bu kararın usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olup istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak yasal koşulları oluşmayan davanın tüm talepleriyle birlikte reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafça hazırlanan tanıtım filmi eksik ve ayıplı şekilde ifa edildiğinden kabule zorlanamadığını,
-Mahkemece 06.05.2021 tarihli raporun hükme esas alınmasına rağmen bu rapordaki açık ayıp yönündeki tespitler dikkate alınmamış ve davacı tarafça ”ayıptan ari olarak gerçekleşmeyen ifa” eksiklik olarak nitelendirilmiştir. Ancak hükme esas alınan raporda; videoda 3D Track, İngilizce ve Türkçe dillerinde seslendirme hariç olmak üzere teklif metninde yazan diğer özelliklerin mevcut olduğu, 3D Track, İngilizce ve Türkçe dillerinde seslendirmenin teklif formunda belirtilen şartlar kapsamında eser için bir eksiklik olduğunu, açık bir ayıp olduğunu, filmin bu haliyle Almanca’nın hakim olduğu ortamda kullanılabilir olduğu, yeniden çekim yapılmasının gerekmediğini, stüdyo ortamında yapılacak çalışmayla eksikliklerin giderilmesi mümkün olduğu yönünde görüş bildirildiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi teklif formuna göre tanıtım filmini çektiği düşünülse dahi iş bu edimi dahi gereği gibi ifa edemediği, tanıtım filminin ayıplı olduğu açıkça ortada olduğunu,
-Davacı tarafından yapılması gereken iş eksik ve ayıplı olarak yerine getirildiğini, yapılan işin, vekil edilen şirket tarafından talep edilen ve taşıması gereken nitelikleri taşımamaktadır ve kendisinden beklenen yararı gerçekleştirmeye de elverişsiz bir şekilde teslim edilmiştir. Bunun üzerine talep edilen düzeltmeler de yerine getirilmediğini, hükme esas alınan raporda filmin Almanca’nın hakim olduğu bir ortamda rahatlıkla kullanılabileceğini, yönünde profesyonel iş hayatıyla bağdaşmayacak değerlendirmelere yer verilmiş ise de davacı taraf borcun ifasında geciktiğini, konuya dair karşı tarafa tanıtım filminin talep edilen özellikleri taşımadığı bildirildiğini ve bu sebeple de faturanın onaylanmadığını ve ödeme yapılmayacağının da bildirildiğini,
-Tanıtım filminin düzeltilmesinin de bir anlamı kalmadığını çünkü bu tanıtım filmi BMW şirketi ile gerçekleştirilecek olan toplantıda için kullanılmak üzere talep edildiğini, belirlenen süre geçtikten sonra, kabule zorlanamayacak ölçüde eksik ve ayıplı şekilde hazırlanan ve süresinde ayıptan ari şekilde teslim edilmeyen tanıtım filmini müvekkilin kabule ve bedelini ödemeye zorlanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, bu bağlamda vekil edilen şirketin sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceği yasa ile de sabit olduğunu, yerel mahkeme gerekçeleri yasa, usul ve hakkaniyete aykırı olduğunu,
-Davacının, tanıtım filmini üzerinde tahahhüt edilen sürede teslim edememiştir. Yapılan işin eksik, ayıplı ve kabule elverişli bulunmadığından davacı her hangi bir bedele hak kazanmış olmadığını, buna rağmen vekil edilen şirket yapmış olduğu ödemelerin iadesini talep etmediğini, davacıya hak ettiğinden fazla ödeme yapıldığını, raporda, tanıtım filminde yer alan eksikliklerin 5.000 TL’ye stüdyo ortamında giderilebileceği, film bedelini şu aşamada 40.000TL+KDV olacağı yönünde görüş bildirilmiş ise de hiçbir teknik veriye ve incelemeye dayanmayan bu onarım maliyeti üzerinden hüküm kurulmasının mezkur mahkeme ilamının yargısal denetime elverişli olmadığını açıkça ortaya koyduğunu,
-Davacı tarafça üstlenilen iş zamanında ve eksiksiz şekilde teslim edilmediğinden müvekkil şirket müşteri toplantısında tanıtım filmi kullanamadığını ve eser üzerinden fayda sağlayamadığını, bu sebeple eserin bedelini ödemeye zorlanması hukuka aykırı olduğunu, dosyada tarafların hangi hizmet için hangi fiyata anlaştıklarını gösteren yazılı bir belge olmadığını, vekil edilen şirketin, dava konusu hizmet olan tanıtım filmi çekimi için 45.000 TL olarak gönderilmiş teklifi ne sözlü ne yazlı olarak kabul etmiş yahut bir sözleşme imzalamış olmadığını, bu sebeple 45.000,00 TL tutarındaki fatura da vekil edilen şirket tarafından kabul edilmediğini, bu hususun davacı yanın da kabulünde olduğunu, kendi defterlerinde de bu şekilde bir fatura kayıtlı olmadığını, davada borcun dayanağı olabilecek her hangi bir fatura, belge, sözleşme vb. Mevcut olmadığını, yerel mahkemece 24.03.2014 tarihli teklif formundaki şartlar göz önüne alınarak tanzim olunan hatalı ve eksik bilirkişi raporu esas alınarak verilen hükümün yasa, usul ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini,
-Vekil edilen şirketten talep edilen rakam fahiş bir rakam olduğunu, tanıtım filmi için 45.000,00 TL üzerinden anlaşılmış olduğunu kabul etmemekle birlikte, işbu bedel “film, reklam, fotoğraf çekimi vb.” gibi konularda bilgi sahibi olmayan müvekkil şirket aleyhine aşırı yararlanma oluşturduğunu, vekil edilen şirket hem BMW toplantısına işin yetişmesi gerekliliği sebebiyle sıkıntı ve aciliyet içinde olup hem de piyasada bu tür işlerin hangi bedellerle yapıldığına dair de bir tecrübesi ve bilgisi yoktur. Gerçekten de 2013-2014 yılları değil günümüzde bile bu hizmetlere dair verilen hizmet bedelleri davacı tarafın talep ettiğinin çok çok altında olduğunu, dosyaya daha önce ibraz olunan örneklerden de görüldüğü gibi dava konusu işe benzer işlerin ortalama bedeli 5 bin ila 15 bin arasında değiştiğini,
-Dava konusu takip ve ödeme emri geçerliolmadığını, ödeme emri usulüne uygun düzenlenmediğini , davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, Kocaeli 8. İcra dairesinden gönderilen 26.01.2018 tarihli, 2018/5143 esas numaralı ödeme emrinde borcun sebebi olarak; “25/01/2018 tarihli 37.405,64 TL “13/12/2017 tarihli taraflar arasında kurulu edim sözleşmesine ait esas ücret bakiyesi hakkında 37.013.20 tl” ibareleri yer aldığını, ödeme emrinde borcun sebebi olarak gösterilen tarihlerden hiçbir şey anlaşılmamaktadır. Bahsi geçen sözleşme ise tarafımıza gönderilmediğini, çünkü böyle bir sözleşmenin olmadığını, bu takibe öncelikle yetki bakımından ve borcun esasına olmak üzere itiraz edildiğini, ilgili itirazın icra dosyası olduğunu,
-Davacı vekili aradan 7 ay geçtikten sonra bu sefer yetkili icra dairesi olan Gebze 4. İcra Dairesinden 29 Ağustos 2018 tarihli talebiyle, 2018/8312 esas numaralı ödeme emrinin gönderilmesini sağladığını, 2. ödeme emrinde ise yetkisiz icra dairesinde başlatılan takipteki ödeme emrinden farklı olarak; borcun sebebi kısmında; “13/12/2017 tarihli, 37.013,20 tutarlı, asıl alacak 37.405,64 TL” İbaresi yer aldığını, usulüne uygun ödeme emri düzenlenmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, karşı tarafın borca dayanak yaptığı belgeler ancak işbu dava açılınca netlik kazandığını, davacı vekilinin dava dilekçesi eklerini dava açıldıktan çok sonra UYAP sistemine yüklediğini, davacı vekilinin dava dilekçesi eklerini taraflarına tebliğ ettirmiş de olmadığını, savunma hakklarının kısıtlandığını,
-Yetersiz bilirkişi raporları ile sonuca gidilmesi hatalı olduğunu, davacı dava konusu faturaya dair hizmeti ifa etmediğini, bu sebeple de davaya konu faturanın onaylanmadığını ve ödeme yapılmayacağı da bildirildiğini, davacının da defterleri ile de sabit olduğunu, davacının; alacaklı olduğunu usulüne uygun delil ve belgelerle ispatlayamamış iken aksi yönde verilen Yerel Mahkeme kararı dosyada mevcut bilirkişi raporları ile de çeliştiğini, davacının her hangi bir bedele hak kazanmış olmadığını, vekil edilen şirketin davacıya bir kısım ön ödeme yapmış ancak ödemelerin karşılığını alamadığını, vekil edilen şirketin borçlu değil alacaklı olduğunu,
-Davacı yüklenicinin davalı iş sahibine eseri teslim ettiğini, davalı iş sahibinin eseri teslim alırken ihtirazi kayıt ileri sürmediği derc edildiğini, dosya kapsamında usulüne uygun şekilde eksiksiz ve ayıptan ari olarak yapılmış bir teslim söz konusu olmadığını, tanıtım filminin İngilizce ve Türkçe seslendirmeleri ise 3D Track özelliğinin eksik olduğu ve film kalitesinin kötü olduğu davacı şirkete yapılan yazışmalarda bildirilmiştir. Bu bağlamda Yerel Mahkemenin eserin teslim edildiğini ve ihtirazi kayıt ileri sürülmediği yönündeki gerekçelerine itiraz edildiğini,
-Tarafların hangi hizmet için hangi fiyata anlaştıklarını gösteren yazılı bir belge olmadığını, vekil edilen şirket ve vekil edilen şirketin imza yetkilisi, dava konusu hizmet olan tanıtım filmi çekimi için 45.000 TL olarak gönderilmiş teklifi ne sözlü ne yazlı olarak kabul etmiş yahut bir sözleşme imzalamış olmadığını, 45.000,00 TL tutarındaki fatura da vekil edilen şirket tarafından kabul edilmediğini, bu hususun davacı yanında kabulünde olduğunu, kendi defterlerinde de bu şekilde bir fatura kayıtlı olmadığını, davada borcun dayanağı olabilecek her hangi bir fatura, belge, sözleşme vb. mevcut olmadığını, davacı işbu dava konusu icra takibinde kötü niyetli olduğunu, gönderilen ilk ödeme emrine yaptığımız 7 Şubat 2018 tarihli yetki ve borca itirazlarının 1,5 ay sonra dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep ettiğini,
-Açıklanan bu nedenler dahilinde taahhüt edilen sürede eksiksiz ve ayıptan ari şekilde teslim edilmeyen ve bu nedenle vekil edilen şirket tarafından fayda sağlanamayan tanıtım filmi hususunda işsahibinin kabule zorlanmasının ve bedelinin ödettirilmesi yönündeki yerel mahkeme ilamının açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın tümden reddini, kötüniyetli davalının takip/dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatla yükümlü kılınmasına karar verilmesini talep ettiklerini, tehir-i icra kararı verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Davacının itirazının yasal dayanaktan yoksun, haksız ve mesnetsiz olmakla itiraz edildiğini, eseri işsahibinin kullanamayacağını veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
” hakkının işsahibine tanındığını,
-Eser sözleşmelerinde teslim olgusunu yüklenici resmi/yazılı delille ispatla mükellef olduğunu, eser sözleşmelerinde teslimin, yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hâkimiyetine geçirmesi olarak tanımlandığını, teslim olgusundan lehine hak çıkaracak olan yüklenicinin, eseri iş sahibine, sözleşmeye uygun olarak teslim ettiğini kanıtlamak zorunda olduğunu,
-Taraflar arasındaki yazışmalardan da anlaşıldığı üzere, davacı tarafından yapılması gereken iş eksik ve ayıplı yapıldığı gibi yargısal içtihatlara göre ortada hukuken itibar edilebilecek bir teslim bulunmadığını, yapılan işin, vekil edilen şirket tarafından talep edilen ve taşıması gereken nitelikleri taşımadığını ve kendisinden beklenen yararı gerçekleştirmeye de elverişsiz olduğunu,
-Bu itibarla eser sözleşmelerinde teslim olgusunun ve koşulları irdelendiğinde davacının hukuka uygun bir teslim yapmadığı ortada olduğunu, mahkemenin algısının saptırılmaya çalışıldığı şeklindeki aksi yöndeki davacı beyanlarına itiraz edildiğini, davacının bu itirazı da yasal dayanaktan yoksun, haksız ve mesnetsiz olmakla itiraz edildiğini,
-Davacı yanın; taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığını ikrar ettiğini, davalı şirkete yapılmış olan esas teklifin tek başına 45.000 TL+KDV olmadığını, bu tutarın yalnızca ilgili eser sözleşmesinin profesyonel video çekimine dair kısmını ilgilendirir bir tutar olduğunu, teklifin geri kalan kalemleri hakkında davacı ile davalının anlaştığını, davalı tarafından davacıya yapılmış olan ödemeler mahsup edildikten sonra kalan tutar için icra takibine girişildiğini ileri sürdüğünü, yanlar arasında yazılı bir sözleşme olmadığının ihtilafsız olduğunu,
-Davacının, yargılama aşamasında ispat ettiği herhangi bir iddiasının da olmadığını, bir takım, adi belgeler ve iddialar üzerinden doğruluğu ve içeriği kuşkulu-itiraza uğramış iddialara dayanarak alacak talebinde bulunulmasına itiraz edildiğini, davacının bu itirazının da yasal dayanaktan yoksun, haksız ve mesnetsiz olmakla itiraz edildiğini,
-Davacı tarafın; kendine atfedilen işi tam anlamıyla profesyonel bir çekim ve postprodüksiyon sürecini takiben hazır hale getirdiğini, müteaddit kereler talepte bulunmasına karşın ne davalı firmadan herhangi yanıt alabildiğini ne de tek sefer dahi olsa toplantı talebine karşılık alamadığını, eksik doneler sebebiyle mevcut donelerden hareketle en iyi sonuca ulaştığını ancak sipariş aşamasında mevcut metnin değiştirileceği bilgisi kendilerine verilmesine karşın davalı işverenlikten herhangi ek bilgi alınamadığını ileri sürdüğünü,
-Davacı yanın, kendi kurgu ve iddialarının doğru ve ispatlandığı varsayımından hareketle adeta kusursuz iş ifa etmiş yahut teslim etmiş” yüklenici imajı oluşturmaya çalışsa da dosya kapsamında sundukları delillerin ve mevcut veriler karşısında, davacının eser sözleşmesini hukuka ve sözlü anlaşmaya uygun ifa etmediğini, işin kabul edilebilirlik ölçülerinden son derece uzak olduğunu ortaya koyduğunu, bu bakımdan; aksi yöndeki asılsız davacı iddialarını kabul etmek mümkün olmadığını,
-Somut uyuşmazlığın kendi özellikleri içinde ele alınması zarureti bulunduğunu, belli bir termin veya tarihte teslim edilmesi halinde “işe yarayacak-hedefe ulaştıracak bir eseri” kararlaştırılan tarihten sonra üstelik sözleşme ve hukuka aykırı şekilde teslim edildiğini ileri sürmek “soyut bir iddiadan öte anlam” taşımadığını,
-Tanıtım filminin bmw şirketi ile gerçekleştirilecek olan toplantıda için kullanılmak üzere talep edildiğini, kabule zorlanamayacak ölçüde eksik ve ayıplı şekilde hazırlanan ve süresinde ayıptan ari şekilde teslim edilmeyen tanıtım filminin vekil edilene kabule ve bedelini ödemeye zorlanması hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini,
-Davacı tarafça üstlenilen işin zamanında ve eksiksiz şekilde teslim edilmediğinden vekil edilen şirketin müşteri toplantısında tanıtım filmi kullanadığını ve eser üzerinden fayda sağlayamadığını, bu sebeple eserin bedelini ödemeye zorlanması hukuka aykırı olduğunu, davacı yanca usulünce kanıtlanmış olmadığını, dosyada tarafların hangi hizmet için hangi fiyata anlaştıklarını gösteren yazılı bir belgenin olmadığını, vekil edilen şirketin, dava konusu hizmet olan tanıtım filmi çekimi için 45.000 TL olarak gönderilmiş teklifi ne sözlü ne yazlı olarak kabul etmiş yahut bir sözleşme imzalamış olmadığını, bu sebeple 45.000,00 TL tutarındaki fatura da müvekkil şirket tarafından kabul edilmediğini, bu hususun davacı yanın da kabulünde olduğunu, kendi defterlerinde de bu şekilde bir fatura kayıtlı olmadığını, işbu davada borcun dayanağı olabilecek her hangi bir fatura, belge, sözleşme vb. mevcut olmadığını,
-Hiçbir teknik bilgiye dayanmayan, tamamen varsayımsal şekilde yapılan bu değerlendirme yargılamanın esasına hiçbir değer katmadığı gibi hukuki denetimden son derece uzak olduğu aşamalarda vurgulandığını, vekil edilen şirketten talep edilen rakam fahiş bir rakam olduğunu, dava konusu işe benzer işlerin ortalama bedeli 5 bin ila 15 bin arasında değiştiğini,
-Dava konusu talep edilen miktar bir sözleşmeye dayanmadığını, icra takibinde bile borcun sebebinin ne olduğu anlaşılmadığını, taraflar arasında takip konusu miktarla ilgili bir sözleşme imzalanmış olmadığını, takip konusu miktar hukuken geçerli bir sebebe, bir belgeye dayandırmış olmadığını, vekil edilen şirketin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, alacaklı görünen tarafın vekil edilen şirkete vereceğinin hizmeti tamamlamadığını, bu sebeple de başkaca bir ödemeyi hak etmediğini,
-Davacı yanın istinaf itirazlarının yasal dayanaktan yoksun, haksız ve mesnetsiz olmakla itiraz edildiğini, davacının yasal dayanaktan yoksun istinaf itirazlarının reddi ile yerel mahkemenin dosyasından verilen 24.11.2021 tarihli ‘davanın kısmen kabulüne’ ilişkin usul, yasa ve hakkaniyete aykırı kararının istinaf incelemesinin neticesinde kaldırılmasını ve davanın tümden reddine, kötüniyetli davalının takip/dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatla yükümlü kılınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesi nedeniyle ödenmeyen bakiye alacak için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK.’nun 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekilinin 22/12/2021 tarihli dilekçesiyle kararı istinaf ettiği, mahkemesince davacı vekiline istinaf harç ve masraflarını yatırması için çıkartılan muhtıraya rağmen, istinaf harç ve masraflarını karşılayamadığı gerekçesiyle, 07/01/2022 tarihli ek kararla istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, bu kararın davacı tarafından istinaf edilmediği, dosya kapsamında sadece davalı tarafın istinaf talebinin bulunduğu anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
Taraflar arasında, davalı şirketin tanıtımına yönelik, fotoğraf çekimi, powerpoint sunum ve reklam filmi çekilmesine ilişkin sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunmaktadır. Taraflar arasında imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde öngörülen “eser sözleşmesi” ilişkisi kurulmuş olup, TBK’nın 470. maddesi uyarınca; eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin edimi eseri iş sahibinin amacına uygun fen ve tekniğine uygun olarak teslim etmek, iş sahibinin edimi ise iş bedelini ödemektir. Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğudur. Bununla yüklenici tarafların iradeleri doğrultusunda bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdü altına girmektedir. Bu taahhüdün altına giren yüklenici işin niteliği gereği borcunu sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin işi eser sahibinin yararına olacak şekilde yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
Somut olayda davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı tarafça yapılan powerpoint sunum ve fotoğraf çekim işine ilişkin 02/05/2014 tarihli 16.956,60.-TL tutarlı fatura davalı tarafça ödenmiştir. Dava konusu uyuşmazlık davacı tarafça davalı adına düzenlenen 01/08/2014 tarihli, CPS Pressform -tanıtım filmi açıklamalı 53.100,00.-TL tutarlı faturadan kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenicinin eser sözleşmesi nedeni ile düzenlediği ihtilaf konusu 01/08/2014 tarihli faturanın üzerinde “iptal” yazıldığı görülmüştür. Davacı eseri eksiksiz ve ayıpsız yaptığını, hakediş bedelinin ödenmediğini iddia etmekte, davalı ise eserde ayıp ve eksik işin olduğunu, eserin geç teslim edildiğini savunmaktadır. Tarafların ticari defterlerinin bilirkişi incelemesinde; dava konusu 01.08.2014 tarih ve A/004768 seri numaralı “CPS Pressform-Tanıtım filmi açıklamalı 53.100,00-TL tutarlı faturanın iptal edildiği ve taraf defterlerinde kayıtlı olmadığı, ödeme kayıtlarının defterlerde yer almadığı, takip tarihi itibari ile davalının davacıdan cari hesaptan kaynaklı 16.086,80-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafından davacıya yapılan 04.04.2014 tarihinde 15.000,00 TL, 06.06.2014 tarihinde 10.000,00 TL ve 25.07.2014 tarihinde 8.043,40 TL olmak üzere toplamda 33.043,40 TL ödemenin dava konusu sözleşme ilişkisi kapsamında yapıldığı anlaşmazlık konusu değildir. Taraf vekillerinin beyanlarına, tanık anlatımlarına ve taraflar arasındaki e-mail yazışmalarına göre davaya konu tanıtım filminin davalıya teslim edildiği, ancak davalı taraf eseri teslim alırken herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında evvelce kararlaştırılmış veya sonradan mutabık kalınmış bir iş bedeli yoksa bedel yapılan şeyin kıymetine ve yüklenicinin masrafına, yani yapıldıkları tarihteki piyasa rayiçlerine göre tayin edilebilecektir. Ayrıca, davalı tarafça eserin eksik ve ayıplı olduğu iddia edilmekle ortaya çıkan ayıbı başkasına yaptırılacağına dair çekilmiş bir ihtarı veya eserin ayıplı olduğuna dair yaptırdığı delil tespiti bulunmamaktadır. Davalı iş sahibi tarafından derhal ayıp bildiriminde bulunulduğu ispat edilememiştir.
Mahkemece alınan teknik bilirkişi raporunda, dava konusu eserde İngilizce ve Türkçe seslendirmelerin yapılmadığı, bunun açık bir ayıp olduğu, stüdyo ortamında yapılacak bir çalışma ile tamamlanabilir olduğu, işin yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayicinin fatura tutarı olan 45.000,00 TL+KDV olarak kabul edilebileceği, eserdeki eksiklik bedelinin 5.000,00 TL olduğu, mahalli piyasa rayiçleri içerinde KDV de bulunması sebebiyle KDV düşüldüğünde davacının alacağının 40.000,00 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, denetime elverişli ve gerekçeli bilirkişi raporları dikkate alınarak taraflar arasında ihtilaflı olmayan ve davalı tarafından fazladan yapılmış olan 16.086,80.-TL ödemenin mahsubu sonucunda, davacı yüklenicinin 23.913,20.-TL alacağının bulunduğu belirlemesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmayıp, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca, İİK 67/2 maddesinde takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceği hükme bağlanmıştır. Anılan kanun hükmü uyarınca davacı-alacaklı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davacı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Eldeki davada, davacı tarafların kabulünde olan eser sözleşmesi sebebiyle bakiye alacağı sebebiyle davalı hakkında dava ve takibe girişmiş olmasına göre takipte haksız ise de kötüniyetli olduğundan söz edilmesi olanaklı değildir. Hal böyle olunca davacının kötü niyetinden söz edilemeyeceğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi dosyasında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarih, 2018/828 E – 2021/938 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 1.645,19 TL harçtan peşin yatırılan 408,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.236,79 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliği ile HMK.362/1-a maddesi uyarınca 07/04/2022 tarihinde oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.

*
….
Başkan….
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı
….
Üye…
¸e-imzalı

Katip…
¸e-imzalı