Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1662 E. 2023/360 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1662
KARAR NO : 2023/360
KARAR TARİHİ : 09/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 27/11/2020
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
NUMARASI : 2020/559 Esas – 2022/350 Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/03/2023

Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/559 E – 2022/350 K sayılı dosyasından verilen 02/06/2022 tarihli karara karşı davalı tarafça istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla, dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirketin üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini bunun karşılığında davalının müvekkili şirkete karşı yerine getirmesi gereken ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bunun üzerine Gölcük İcra Dairesi’ nin 2020/842 E. sayılı dosyasıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, icra dosyasında yer alan 24.03.2017 56550 irsaliye nolu 79.272,40 TL lik fatura, 19.04.2017 tarih 56604 irsaliye nolu 18.480,12 TL’ lik fatura, 12.12.2017 tarih 1.650 TL’ lik iş onay formu, 19.01.2018 tarih 4.330 TL’ lik iş onay formu ve 06.02.2018 tarih 2.650 TL’ lik iş onay formu incelendiğinde taraflar arasında ticari ilişki olduğunun görüleceğini beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talepleri haksız ve kötü niyetli olduğunu, davanın reddi gerektiğini, davaya husumet yönünden itiraz ettiklerini, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki mevcut olmadığını, davacı ile müvekkilinin eski ortağı olduğu Çardak Orman Otom. İnş. Tur. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin eski ortağı olduğu şirketin ticari ilişkisinden kaynaklı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirket ile arasındaki görüşmelerin sadece eski ortağı olduğu inşaat şirketinin işlerinden dolayı bunun dışında müvekkilinin davacı şirketle doğrudan hiçbir şekilde ticari ilişkisinin mevcut olmadığını, bununla birlikte takip konusu edilen ve içeriği tespit edilemeyen alacak kalemlerinin hangi işe karşılık yapıldığının anlaşılamadığını, söz konusu faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, 2017 yılından sonra davacının müvekkilinin eski ortağı olduğu şirkete bir kısım işler yapmayı taahhüt ettiğini, davacının hizmet verdiği müvekkilinin eski ortağı olduğu şirket ile davacı arasında dava dışı 3. şahıs tüzel kişi olan şirkete ait “…” adresinde bulunan Cevizli Tugayyolu Projesi’ndeki inşaat projesinde inşaat projesinin tamamını kapsar şekilde anahtar teslimi ahşap işlerinin yapılması hususunda anlaşma yapıldığını, müvekkilinin eski ortağı olduğu şirketçe yapılacak işin karşılığı olarak davacı tarafa toplam 265.000,00 TL bedelli 7 adet çekin düzenlenerek verildiğini ve hizmetin verileceği inşaatın davacı yana işlerin yapılması için teslim edildiğini, ancak verilen hizmetin tam ve eksiksiz olarak yapılmadığını; davacının defalarca uyarıldığını, işin müvekkilinin eski ortağı olduğu şirketçe verilen süre içerisinde tamamlanmadığını veya eksik tamamlandığını, davacı tarafın sözleşmeye aykırı işlemlerinin İstanbul Anadolu 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/115 D.İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, davacı tarafça İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/460 E. sayılı dosyası ile müvekkilin eski ortağı olduğu şirkete 229.500,00 TL bedelli teminat çeki verildiği iddiasıyla çek nedeniyle müvekkili şirkete borçlu olmadıklarının tespiti talepli menfi tespit davası açıldığını, davanın reddine karar verildiğini ve istinaf aşamasında olduğunu, müvekkilinin eski ortağı olduğu şirketçe davacı tarafa verilen çeklerden toplam 70.000,00 TL bedelli iki çekin süresi içerisinde davacıya ödendiğini, diğer çekler için ise müvekkilinin eski ortağı olduğu şirketin davacı tarafa borçlu olmadığının tespiti amacıyla menfi tespit davası açıldığını, davacı tarafından takibe dayanak yapılan fatura ve iş onay formlarının tek taraflı düzenlendiğini, işbu fatura ve iş onay formlarının karşılığı işlerin davacı tarafından tamamlanmamış veya eksik tamamlandığını, bu hususun İstanbul Anadolu 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/115 D.İş sayılı dosyasında yapılan keşif incelemesi sonrası alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, davacı tarafça yapılan eksik ve ayıplı ifaya karşılık gelen kısmın müvekkilinin sahibi olduğu şirketçe ödendiğini, müvekkilin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını beyanla davanın reddine, davacının % 20′ den aşağı olmayacak şekilde kötüniyet tazminatına mahkumiyetine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalının Gölcük İcra Müdürlüğü’ nün 2020/842 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 97.752,52 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
-Alacak likit olduğundan 97.752,52 TL üzerinden hesap edilecek %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararı usul ve yasaya açıkça aykırı olup kaldırılması gerektiğini, müvekkili ile davacı taraf arasında dosya kapsamında yer alan 29.07.2017 tarihli “Bağlarbaşı projesi” başlıklı sözleşme ve 07.10.2017 tarihli “Protokol” başlıklı adi yazılı sözleşmenin imza altına alındığını, 29.07.2017 tarihli “Bağlarbaşı Projesi” başlıklı sözleşme ile Maltepe Kooperatif Cd. No:42’de yer alan 22 nolu taşınmazın davacı tarafa yapmış olduğu işe karşılık devredileceği kararlaştırılmış olup daha sonra imzalanan 07. 10.2017 tarihli ve “Protokol” başlıklı sözleşmede de Gölcük’te bulunan iki taşınmaz ile yine aynı aynı dairenin davacıya devredileceği tekrar sözleşme ile düzenlendiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararında söz konusu protokol tartışılmamış olup müvekkili tarafından Maltepe’de bulunan taşınmazın davacıya devrine ilişkin olarak fatura düzenlemediği bu sebeple davacı alacağının tamamının ödendiğinin ispat edilemediğinin belirtildiğini, Yargıtay yerleşik içtihatlarında tapuda satış bedelinin düşük gösterilmesi hususuna değinildiğini ve emsal kararlarda gerçek satış bedelinin tapu kaydında yer alan bedel olmayıp taraflar arasında kararlaştırılan bedel olduğunun kabulünün gerektiğine hükmedildiğini, yerel mahkemenin kararını eksik inceleme sonucunda verdiğini gösterdiğini beyanla; arz ve izah edilen nedenler ışığında usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılarak davacının haksız ve dayanaktan davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin usul ve yasaya uygun olarak karar verdiğini beyanla, davalının hukuki mesnetten yoksun istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacı şirketin üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, davalının ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle düzenlenen faturalara dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, hizmetlerden doğan 97.752,52 TL iki adet fatura alacağı ile iş onay formlarının ödenmediğini, bu alacak için başlatılan takibe davalının itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, icra dosyasına yaptığı 06/07/2020 tarihli itirazda, davacıya borcu olmadığını, davacıyla bulunan barter sözleşmeleri uyarınca 2 adet daire verildiğini belirtmiş, davaya cevabında, davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunmadığını, davalının eski ortağı olduğu şirketin ticari ilişkisinden kaynaklı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davalının davacı şirket ile görüşmelerinin eski ortağı olan inşaat şirketinin işlerinden dolayı olması nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalının Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2020/842 Esas sayılı icra takip dosyasına itirazının kısmen iptali ile takibin asıl alacak yönünden 97.752,52-TL üzerinden devamına, davacının asıl alacak yönünden fazlaya ilişkin talebi ile işlemiş faiz yönünden talebinin reddine karar verilmiştir. Hükme karşı, davalı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasında süregelen barter sözleşmelerinin bulunduğu tarafların kabulündedir.
Kural olarak eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de; davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde, talep miktarı da dikkate alınarak, yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddeye göre, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibin beşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibin beşyüz Türk lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan, yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
İki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri Yasa’da belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Somut olayda, tarafların ticari defterlerinde üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporu ile, davacı tarafça düzenlenen faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı defterlerine göre takibe konu faturaların ödenmediği, davalı defterlerine göre davacının davalıdan alacaklı olmadığı, davalı defterlerinde davacıya yapılan ödeme olarak gözüken 518.643,92 TL ödemenin davacı defterlerinde gözükmediği, bu ödemenin şekilde yapıldığının davalının yevmiye defterinde açıkça belli olmadığı kanaatinin bildirildiği, davalı vekilinin 31/01/2022 tarihli dilekçesi ile davacının takip konusu ettiği alacağın davacıya taşınmaz mülkiyeti devri yapılarak ödendiğini ve böylelikle borcun sona erdirildiğini beyan ettiği, bu beyanlar karşısında taraflar arasında akti ilişkinin tarafların kabulünde olduğunun anlaşıldığı, tapu kayıtlarında taşınmazın devir bedelinin 180.000,00 TL olduğu, davalının bu taşınmaz devrine ilişkin olarak davacıya fatura düzenlemediği, tapuda gözüken satış bedelini defterlerine satış bedeli olarak değil 518.643,92 TL olarak işlemiş olduğu, aynı zamanda davalı yanca, ödeme itirazı kapsamında olan taşınmaz devir ve bedelleri yönünden dosyaya protokol sunulmuş ise de Mahkemece alınan bilirkişi tespitlerinde ve Mahkemenin gerekçesinde incelenmediği anlaşılmaktadır. Davalının istinafı da bu yöne ilişkindir. Mahkemece, tapu kayıtları ve eki resmi senetler dosyaya kazandırılarak, dosyaya sunulan protokollerle birlikte değerlendirilip, gerekirse alınacak ek raporla ödemenin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmekle yukarıda belirtilen nedenlerle yerel mahkemenin kararı yerinde olmadığından kaldırılmasına ve dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-KOCAELİ 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 02/06/2022 tarih, 2020/559 Esas – 2022/350 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafça yatırılan istinaf nispi karar harcının (1.588,67 TL) ve istinaf maktu karar harcının (80,70 TL) istek halinde iadesine,
4-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6, maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

*

Başkan

¸e-imzalı

Üye

¸e-imzalı

Üye

¸e-imzalı

Katip

¸e-imzalı