Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1641 E. 2023/157 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1641
KARAR NO : 2023/157
KARAR TARİHİ : 03/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 18/04/2016
KARAR TARİHİ : 17/11/2021
NUMARASI : 2021/475 Esas – 2021/658 Karar

DAVACI : ES ENDÜSTRİYEL YAPI MALZEMELERİ VE İNŞAAT TURİZM MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – …
Av. … -…
Av. … – …

DAVALI :ZETAŞ ZEMİN TEKNOLOJİSİ ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklı alacağa ilişkin icra takibinden önce açılmış olan borçlu olunmadığının tespiti istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/02/2023

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, taraf vekillerince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenin izmir Aliağa’da devam eden, ana işvereni star rafineri A.Ş, ana yüklenicisi TSGI mühendislik olan Star rafinerisinin ana taşeronu olduğunu, uluslararası bir konsorsiyum tarafından yürütülen bu proje kapsamında taahhüt edilen işlerin tamamlanması için vekil eden şirketin birçok firma ile taşeronluk sözleşmesi akdettiğini, davalı yan ile 13/08/2015 tarihinde taşeron sözleşmesi imzaladıklarını, davalı tarafın iş devam ederken bekleme ücreti ve vinç kira bedeli gibi sözleşmede olmayan alacak kalemleri talep etmeye başladığını, bu taleplerin haksızlığı davalıya bildirilmesine rağmen davalının iş yavaşlatma tehdidinde bulunduğunu, sözleşme gereği yüklendiği edimleri henüz yerine getirmemişken davalı tarafın 15/03/2016 tarihinde haksız olarak ve önceden bildirimde bulunmaksızın sözleşmeyi feshettiğini, inşaat sahasını terkettiğini, davalının sahayı terkederek ve işim yarım bırakarak vekil edenin işini aksatmasının yanı sıra fesih sonrasında keşide ettiği haksız ihtarları ana işveren ve ana yüklenici firmalara tebliğ ederek vekil edenin zor duruma düşürmeyi hedeflediğini, vekil edenin ağır şartnameleri kabul ederek ve yüksek maddi taahhütlerin altına girerek yüklendiği işi yerine getirdiğinin açık olduğunu, davalının iddiasının aksine vekil edenin işveren davalının işi aksatması, gecikmesinden kaynaklanan ve sözleşmenin 9.maddesinde açıkça yazılı gecikme bedeli faturası ve diğer yansıtma faturalarına dayalı olarak davalıdan 130.886,70-TL alacaklı olduğunu, davalı taşeronun tüm hakedişlerinin zamanında, hatta bazılarının vadesinden önce ödendiğini, fesihten sonra keşide edilen ihtarlar yoluyla gönderilen hakediş faturalarında dahi vade 60 gün olarak belirtilmekteyken davalı tarafın ihtarında henüz vadesi gelmediğini ve alacaklarını talep ederek vekil edene temerrüde düşereceği zannı altında girdiğini, vekil edenin yüklendiği edimleri eksiksiz yerin getirdiğini, buna karşılık davalının haksız feshi ve sahayı terketmesi neticesinde zarara uğradığını, buna mukabil davalı taşeronun haksız ve asılsız taleplerle kötü niyetli olarak vekil eden aleyhine eylem ve davranışlara girdiği açık olduğunu beyan ederek vekil edenin davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı aleyhine iflas yolu icra takibi başlattıklarını, vekil eden ile davacı arasında taşeron sözleşmesi imzalandığını, davacının vekil eden şirketin haksız ve yersiz talepleri olduğunu ileri sürerek gerçeklerle bağdaşmayan bir takım savlarla ihtarname keşide ettiğinin anlaşıldığını, 31/12/2015 tarihli faturaların karşılığından kendilerine 15/01/2016 tarihinde yapması gereken cari hesap alacaı olan 121.594,30-TL’yi 04/02/2016 tarihi itibariyle ödemeyerek temerrüde düştüğünü, 15/02/2016 tarihinde yapması gereken cari hesap alacağı olan 75.056,98-TL’yi 04/03/2016 tarihi itibariyle ödemeyerek ikinci kez temerrüde düştüğünü, davacının sözleşmede belirlenen ödeme şekline bağlı kalmadığını, sözleşmenin 1.26. Maddesine çalışma sahasında gerekli hallerde iş makineleri hizmetinin verilmesi denildiği halde davacının sahada gerekli vinç hizmeti vermekten imtina ettiğini, işin sağlıklı ve süresinde ilerleyebilmesi için söz konusu vinç hizmeti bedeli vekil eden şirket tarafından ödenerek temin edilmesine rağmen, davacının ilgili vinç bedellerini yapılan hakedişlere dahil etmeyerek ödemekten imtina ettiğini, buna ilişkin ihtar keşide edildiği tarihe kadar bu vinç kira bedelleri toplamı 107.434,23-TL olduğunu, sözleşme eki olan 06/08/2015 tarih ve ZT-15.0288 refrenas nolu teklifin 4.4 nolu maddesine göre kendilerinden kaynaklanmayan sebepler ile günlük atıl olarak beklemelerinin karşılığında kendilerine ödenmesi gereken bedel olarak set başına USD 8.000+KDV olduğunu, 27 günlük bekleme süresinin bulunduğunu, bu durumda beklemeden kaynaklanan alacakları olan 216.000 USD+KDV’nin hakedişlere dahil edilerek kendilerine ödenmesi 08/02/2016 ve 11/02/2016 tarihli yazıları ile talep edilmesine rağmen, davacının imtina ettiğini beyan ederek öncelikle usulü itirazları kapsamında ve esas yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davacı Es Endüstriyel Yapı Malzemeleri İnşaat Limited Şirketi’nin 809.438,39-TL alacaktan borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Usul yönünden; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/509 Esas – 2016/1184 sayılı kararı ile dosyanın Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/769 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğini, mahkeme birleştirme kararının yerinde olmadığı düşüncesi ise bu durumda yapması gereken birleştirme kararının reddi ile dosyanın davanın açılmış bulunduğu İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerektiğini, davayı tefrik ederek kendisi bakamadığını,
-Esas yönünden; davacı tarafından açılan menfi tespit davasında vekil eden şirket tarafından çekilen ihtar nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti talep edildiğini, davacıya keşide edilen ihtarında ” Muhatabın ihtarnamesine cevabi ihtar, sözleşmeden kaynaklanan alacaklarının ödenmesi ve sözleşmenin feshi ve Kocaeli 5. Noterliğinin 22.2.2016 tarih ve 3717 yevmiye nolu ihtarına karşı beyanımız” konusu kapsamında açıklamada bulunduklarını,
-Davacı ödeme yapmakta temerrüt olgusu kabul edildiğine göre, sözleşmeyi haklı nedenle sonlandıran tarafın işin gecikmesinden sorumlu tutulmasının söz konusu olmadığını, davacı, sözleşmenin esas unsuru olan hakkedişlerin zamanında ödenmesi koşuluna uymadığını, hiç kimse bir başkasına bedelsiz iş yaptıramadığını,
-Davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmemesinin; mahkeme tarafından vinç kira bedeli olarak düzenlenen 107.434,23 TL faturanın kabul edilmeme gerekçesini sözleşmenin 1.2, 1.24, 1.26 ve 5-c madeleri birlikte yorumlanması nedeniyle kabul edilmediğini ortaya koyduğunu, mahkemenin bu gerekçesinde hata yaptığını,
-Bu konuda kanun maddesi ve yargı kararların da açıkça ifade ettiği üzere aksine sözleşmenin düzenlendiği ortada olduğunu, Kepçe, vinç, hı-up olarak sınırlı şekilde sayılan iş makinelerinin işveren tarafından sağlanacağı sözleşmede yer aldığını,
-Dosya içinde bulunan 20.01.2020 tarihli bilirkişi raporu ve itiraz sonucu oluşan ek rapor kapsamında yapılan değerlendirmede savunmalarını teyit ettiğini, gerçekten sözleşme de 2. Madde iki bölümden oluşturduğunu, 1. Bölüm yüklenicinin yükümlülükleri, 2. Bölüm ise davacı işverenin yükümlülüklerinde olduğunu, işverenin “vinç” temin etmesi sözleşmede yazılmış ise bunun aksi değerlendirilmesinin hatalı olduğunu,
-Mahkemenin bekleme ücreti konusunda da hatalı karar verdiğini, mahkeme tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshi konusunda kendilerini haklı bulduğunu, yer teslimini takip eden imalat süreleri boyunca muhatabın sorumluluklarını yerine getirmemesi sonucu muhtelif zamanlarda imalat yapılamadığını, tespitlerin bu durumun, muhtelif yazı e-posta mesajı ve tarafların karşılıklı imza altına aldıkları günlük raporlarda belirtildiğini, bu eksikliklerin dile getirilmesine rağmen muhatap’ın 02.02.2016 tarihinden itibaren günlük raporları imzalamaktan imtina ettiğini, bu raporların günlük olarak muhataba e-posta ile gönderildiğini,
-Bütün bu maddi olgulara rağmen mahkemenin gecikmenin kimden kaynaklandığı belli olmadığını ve yorumu maddi gerçekler ile uyumlu olmadığını, mahkemenin bu değerlendirme ile de hatalı karar verdiğini,
-Sözleşme eki olan 06.08.2015 tarih ve ZT-15.0288 ref. no.lu teklifin 4.4 no.lu maddesine göre taraflarından kaynaklanmayan sebepler ile günlük atıl olarak beklemenin karşılığında taraflara ödenmesi gereken bedel günlük olarak set başına USD 8.000 + KDV olduğunu,
-Mahkeme tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshi kabul edilmiş olduğuna göre ve davacının da belirli sürede bitecek iş için işi alan ve buna göre planlama yapan davalıya davacının edimlerini yerine getirmesi gerektiğini, ödeme konusunda ve işin yapılması için kendi yapması gereken işi yapmayarak davalı şirketi bekletmesi gecikme olarak kabul edilmesi gerektiğini, yapılacak işin 50.000 birim olduğunu, %21 olan bölümü davalıya teslim edildiği ve bunun da tamamlandığını, keşif günü davalının sahada beklerken yapılacak tek bir platform bile olmadığı somut olarak kanıtlandığını, mahkeme tarafından somut tespitlerin değerlendirilmemiş olmasının hatalı olduğunu,
-Mahkemenin delil değerlendirmesi yaparken 05/06/2021 tarihli bilirkişi raporundan söz ettiğini, dosya içinde başka bir rapor yokmuş gibi değerlendirme yapıldığını, diğer raporların hükme neden esas alınmadığını, 05.06.2021 tarihli raporun hükme esas alındığı da açıklanmadığını, dosya içinde bulunan ve yerinde tespit yapılan fiili duruma ilişkin İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/50 D.İş sayılı bilirkişi raporu, mahkemenin 17.01.2018 tarihli bilirkişi raporu, 20.01.2020 tarihli bilirkişi raporu,03.10.2020 tarihli bilirkişi raporu irdelendiğinde hükme esas alınan raporla farklı olduklarını, heyetlerin oluşumuna bakıldığında 20.01.2020, 03.10.2020 tarihli bilirkişi heyetinin bu konuda uzman olduklarını, mahkemenin hükme esas aldığı rapor konusunda ise bir gerekçe ortaya koymadığı anlaşıldığını, mahkemenin gerekçesinin de hatalı olduğunu,
-Mahkeme son raporu hüküm olarak yazdığını, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespit ile sözleşme süresinin bitmiş olduğu halde hala vekil edene açılmamış platformların bulunduğunu, çalışma alanı yaratılmadığı kanıtlandığını, mahkemenin somut tespitlere rağmen gecikmenin kimden kaynaklandığının tespit edilemediği gerekçesinin soyut kaldığını,
-Raporda; bilirkişi kurulu tarafından hüküm verildiğini, mahkemenin ayni yorum ile kes kopyala yöntemi ile hüküm kurduğunu,
-Bu nedenlerle; yerel mahkeme karar sayılı hükmünün kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Vekil edenin İzmir Aliağa’da devam eden Star rafinerisinin ana taşeronu olduğunu, asıl işveren star rafineri A.Ş, ana yüklenici ise TSGI mühendislik olduğu, bu kapsamlı proje uluslararası bir konsorsiyum tarafından yürütülüp taahhüt edilen işlerin tamamlanması için vekil eden şirket ile birçok firma arasında taşeronluk sözleşmesi akdedilmekte olduğunu, Davalı Zetaş Zemin Teknolojisi A.Ş de bu firmalardan birisinin olduğunu,
-Vekil eden şirket ile davalı arasında 13.08.2015 tarihli çivili duvar uygulaması İşleri taşeron sözleşmesi imzalandığını, iş süreci devam ederken davalı sözleşmede yer almayan çeşitli alacak kalemlerine dair haksız talepleri ileri sürdüğünü, bu taleplerin dayanaktan yoksun, haksız ve hukuka aykırı oldukları vekil eden şirketin proje müdürleri tarafından davalı şirkete defalarca bildirildiğini, bu bildirimlere rağmen davalı söz konusu haksız taleplerine devam ettiği, işi yavaşlatma tehditlerinde bulunduğunu,
-Haksız talep ve tehditlerine karşılık bulamayan davalının, henüz sözleşme gereği borçlandığı edimi yerine getirmediğini ve proje tamamlanmamışken 15.03.2016 tarihinde önceden bir bildiride davalı şirketin iş sahasını terk edip sözleşmenin haksız feshini gerçekleştirdikten sonra bu proje kapsamında yer almayan başkaca şirket ve yüklenicilere kendi haksız ihtarnamelerini tebliğ ettiğini, vekil eden şirketin ticari itibarını zedelemeyi amaçladığını, tebliğ ettiği haksız ihtarnamelerinden birisinde de tek taraflı olarak düzenlediği faturalarla vekil eden şirkete karşı iflas yoluna başvuracağını dile getirdiğini, haksız olarak düzenlediği bu ihtarname gerçekte olmayan bir alacak üzerinden iflas davası açtığının delili niteliğinde olduğunui
-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/475 E.-2021/658 K. sayılı kararı ile menfi tespit davasının kısmen kabulü ile haksız olarak kısmen reddine karar verildiğini ve istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun doğduğunu,
-Davalı zetaş’ın haksız atıl bekleme süresi karşılığı ücret talebi hakkında uyuşmazlığa konu iş, çok fazla projenin iç içe olduğunu, kapsamlı, stratejik bir projenin inşaatının bir parçası olduğunu, bütün iş sahalarının birbiriyle uyumlu şekilde ve belirlenen planlamayla çalışması oldukça önem arz ettiğini, sözleşme konusu edimin; zemin çivisinin üretimini ve zemine uygulanmasını kapsamakta olduğunu, bu uygulama kazı işlemi, delme işleminin zemin çivilerinin yerleştirilmesi ve enjeksiyon ile kaplamanın yapımı ve plakaların montajı aşamalarının sırasıyla gerçekleştirilmesiyle mümkün olduğunu, ana proje kapsamında, sözleşme konusu işten beklenen ana fonksiyon ise, kazı durabilitesi ve şev stabilitesinin sağlanması olduğu, davalı Zetaş’ın ana projenin planlamasına uygun olarak bu aşamaları takip etmesi gerekirken sözleşme konusu iş kapsamında arazide gerçekleştirdiği imalat uygulamalarında; delme işlemini yapmasına karşın, zemin çivisini teknik şartnamede belirtilen sürede yerine atmadığını, bunun doğal sonucu da sonraki tüm aşamaların aksaması olduğunu, bu aksaklığın da sözleşme konusu işten beklenen ana fonksiyonun sözleşmeye uygun olarak gerçekleşmemesine sebep olduğunu, Zetaş imalat aşamalarında hem teknik olarak hem de süre olarak sözleşmeye aykırı davrandığını, işin gecikmesine sebep olduğunu ve iş tamamlanmadan inşaat sahasını bildirimsiz, haksız ve hukuka aykırı olarak terk ettiğini,
-Taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile davalı taşeronun teklif mektubu arasında ciddi farklılıklar bulunduğunu, davalı tarafından vekil edenin imzasını taşımayan ve sözleşme tarihinden önceki tarihli fiyat teklifinden sonra, taraflar arasında sözleşme akdedilirken fiyat cetvelinin yeniden düzenlenerek sözleşmeye eklendiğini, teklif metni incelendiğinde ise sözleşmeye hazırlık kapsamında, davalı taşeronca tek taraflı metin olarak oluşturulduğu görüleceğini, sözleşmede davacı vekil edenin lehine gecikme cezası tayin edilirken davalı Zetaş’ın bekleme ücreti talep edemeyeceği açıkça yazılı olduğunu, ileri sürülen talep teklifte kalıp mutabakata varılmadığı için sözleşmeye alınmadığını, teklif ile sözleşme arasında çelişki olması halinde sözleşme metninin esas alınması gerektiğinin açık olduğunu,
-Hak ediş alacağı yönünden izahının; davacı vekil eden tarafından davalıya gönderilen 14.03.2016 tarihli ve 05405 yevmiye numaralı ihtarnamede Zetaş’ın işi bıraktığı tarih açık olduğunu, sözleşmede yer alan 180 günlük iş süresi ve 10 günlük teslim tarihi dikkate alınırsa sona erme tarihi 23.02.2016 olmakta olduğunu, davalının bizzat yaptırdığı 25.03.2016 tarihli delil tespitinde işin sona erme oranının 021 olduğu görüldüğünü, davalının işi tam zamanında bitirmesinin mümkün olmadığının kanıtı olduğunu, Zetaş sözleşme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, delgi ve montaj işini yapmadığını, sahada açık alanlar hazır olmasına rağmen kendilerince işin vaktinde yapılmadığı defalarca vekil eden tarafından ihtar edildiğini, sahayı terk etmesinden sonra vekil edenin tabi olduğu ana işverene karşı sorumluluğu nedeniyle sahada bulunan diğer taşerona iş yaptırıldığını, keşif yapıldığı esnada sahada kazılı alanın bulunmamasının vekil edenin diğer taşeronlara işini yaptırdığının ispatı olduğunu,
-Vekil edenin gecikme bedeli talebi hakkında davalı taşeron zetaş firması ile davacı işveren arasında düzenlenen sözleşmenin 9. maddesinde “Eğer Taşeron’dan kaynaklı sebeplerden iş gecikirse taşeron (5.000) TL/gün gecikme cezası öder, gcikmeler taraflarca tutanak altına alınarak hakkedişlere yansıtılacağını, gecikme cezası sözleşme bedelinin “65’ini geçemez.” hükmüne yer verildiğini, davalı taşeron nedeniyle geciktiğini ve sözleşmedeki süre sonunda tamamlanmadığını, sözleşme konusu işteki gecikmenin, stratejik öneme sahip projeye ait diğer imalatlarında zincirleme etki ile gecikmesine sebep olacağı tartışmasız bir husus olduğunu, taraflarca kararlaştırılan sözleşmenin 9. maddesine göre; sözleşme konusu işin, sözleşmede belirtilen sürede tamamlanmaması, taşeronun işi en fazla Ve21 seviyesinde iken bırakması ve sahayı terk etmesi nedeniyle davacı işveren bu gecikme cezasını davalı taşerondan talep ettiğini, yerel mahkemenin “sözleşmenin ifasındaki gecikmeden hem yüklenicinin hem iş sahibinin fiilinden kaynaklandığı, kusurun kimden kaynaklandığının belirlenemediğini ve gecikmenin kaç gün sürdüğünün yazışmalardan anlaşılamadığı, bu nedenle ceza koşulunu iki tarafın da talep edemeyeceği” hükmünün bu yönüyle hukuka aykırı olduğunu,
-Uzman görüş raporlarını ve blirkişi heyet raporunda da açık bir şekilde yüklenicinin işi zamanında ifa etmediği belirtilmekle olduğunu, vekil edene zarara uğrattığı açıklanmakta olduğunu, Yerel mahkeme kararıyla davalının haksız atıl bekleme ücretini, vinç kullanım bedeli gibi mesnetsiz taleplerinin yerinde olmadığı açıkça ortaya konduğunu,
-Bu sebeplerle vekil edenin gecikme bedeli talebi yönünden usul ve yasaya aykırı olarak verilen yerel mahkeme kararı hukuka uygun olmadığını ve bozulması gerektiğini, yerel mahkeme kararını istinaf ettiklerini, istinaf taleplerinin kabulü ile, istinaf incelemesi neticesinde yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Davacı taraf Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.11.2021 tarih ve 2021/475 esas ve 2021/658 sayılı kararın kaldırılması ve davanın tümden kabulüne karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurduğunu, davacının haksız bu istinaf başvurusuna karşı cevap verme durumunun hasıl olduğunu,
-Atıl bekleme süresi karşılığı ücret talebinin haksız olduğu iddiası hakkında, davacının ödeme yapmakta temerrüt olgusu kabul edildiğine göre sözleşmeyi haklı nedenle sonlandıran tarafın işin gecikmesinden sorumlu tutulması söz konusu olmadığını, davacının, sözleşmenin esas unsuru olan hakkedişlerin zamanında ödenmesi koşuluna uymadığını, davacı sözleşmeden kaynaklanan diğer yükümlülüklerini de yerine getirmediğini, dava dosyası eklerinde sunulmuş olan mail ve diğer delillerde açıkça gösterdiğini, bekleme sürelerine sebep olan davacı sözleşmeye aykırı olarak yapmaktan kaçındığı işler ve sorumlulukları olduğunu, davacı tarafın 06.08.2015 tarihli “Bütçesel Fiyat Çalışması” başlıklı sözleşme ekinin hukuki geçerliliğinin olmadığını iddia ettiğini, taraflar arasındaki Çivili Duvar Uygulaması İşleri Taşeron Sözleşmesi’nin Madde 2’si incelendiğinde görüleceğini,
-İlgili sözleşme eki iddia edildiği üzere sadece teklif mektubu olmadığını, kendisi haline dönüştüğünü, bu durumun mahkemece resen gözetilmesinin gerektiğini,
-Davalı vekil eden şirket sözleşmede açıkça yer aldığı üzere ceza-i şart talep etmeye hak kazandığını, ilgili cezai şarta hak kazanılabilmesi için ayrıca davacı Es Endüstriyelin kusuru olup olmadığına bakılmayacağını, sözleşme hükmünce açıkça yer alan savaş, deprem, sel durumu gibi mücbir sebepler dışında, Zetaş’tan kaynaklanmayan nedenlerle iş durması halinde bir makine seti için 8.000 usd/gün stand-by bedeli talep edilebileceğini,
-Bu konuda ki davacı yanın beyanları hukuken ve usulen kabul edilebilecek incelemeye esas alınabilecek iddiaların olmadığını,
-Zetaş’ın vinç kullanma bedeli talebinin haksız olduğu yönündeki iddia hakkında; Davacı yanın gerekli halleri nasıl zorunlu haller olarak algıladığını anlamadıklarını, bu konuda bilirkişilerde zorlama yorum yaparak sözleşmenin bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini bu durumda makineleri davalının sağlaması gerektiğini söylediğini, ortada yoruma kapalı açık ve net sözleşme metni varken zorlama yorumlarla bu hükme varılması hukuka aykırı olduğunu,
-İlgili makineler her daim kullanılan değil zaten gerektiğinde kullanılan makineler olduğunu, sınırlı olarak sayılması da açıkça maddeye atıfla aksine anlaşma maddesi olarak sözleşmeye eklendiğini gösterdiğini,
-Bu konuda kanun maddesinin de açıkça ifade ettiği üzere aksine sözleşmenin düzenlendiği ortada olduğunu, kepçe, vinç, hı-up olarak sınırlı şekilde sayılan iş makinelerinin işveren tarafından sağlanacağı sözleşmede yer aldığını,
-Nitekim dosya içinde bulunan 20.01.2020 tarihli bilirkişi raporu ve itiraz sonucu oluşan ek rapor kapsamında yapılan değerlendirmede de savunları teyit ettiğini, sözleşme de 2. Madde iki bölümden oluşmakta olduğunu, 1. Bölüm yüklenicinin yükümlülükleri, 2. Bölüm ise davacı işverenin yükümlülükleri olduğunu, işverenin “vinç” temin etmesi sözleşmede yazılmış ise bunun aksi değerlendirilmesi hatalı olduğunu,
-Hakediş alacağı hakkında; davacı istinaf dilekçesinde hakediş bedellerinin tamamının ödendiğini iddia etmiş olsa da yapılan bilirkişi raporlarını ve dosyaya giren ödeme belgeleri incelendiğinde hakediş bedellerinin eksik ödendiği ortada olduğunu, davacı tarafın iddiasının ispatı konusunda tek yapması gereken ilgili dönemlere ait hakediş bedellerinin ödeme dekontlarını sunduğunu, dosyaya ilgili hakediş dönemlerine ait herhangi bir delil sunulmadığını,
-Gecikme bedeli hakkında; davacı taraf yüklenilen işin zamanında ifa edilmediğini iddia ederek zarara uğradıklarını gecikme bedeli talepleri olduğunu beyan ettiklerini, tarafların imzaladığı 13.08.2018 tarihli “Çivili Duvar Uygulaması İşleri Taşeron Sözleşmesi” madde 9 da davacı tarafın iddia ve talep etmiş olduğu gecikme cezası düzenlendiğini, bu düzenleme tek olmadığını sözleşmenin eki olan 06.08.26015 tarih ve ZT-15.0288 referans numaralı taşeron teklifi de madde 4.4 de cezai şart durumunu düzenlediğini,
-Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespit ile sözleşme süresinin bitmiş olduğu halde hala vekil eden taşerona teslim edilmesi gereken açılmamış platformların bulunduğu, sözleşmenin ifası için gerekli çalışma alanı yaratılmadığının kanıtlandığını,
-Dava tespit dosyası, raporlarla beraber değerlendirildiğinde görüleceğini, davalı vekil edenin Zetaş, mailler ve tespit tutanaklarıyla gün gün saat saat ispat etmiş olduğu bekleme günleri için bekleme süresinden kaynaklı zararları isteme hakkına sahip olduğunu, işin gecikmesinden sorumlu olduğu kanıtlandığını, davacı Es Endüstriyel’in gecikme bedeli talebi haksız olduğunu ve bu yöndeki istinaf taleplerinin de reddedilmesi gerektiğini,
-Bu nedenlerle; davacı tarafın usul ve yasaya aykırı istinaf talepleri reddedilmesi gerektiğini, davacının istinaf taleplerinin reddini talep etmiştir.
Davacı istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Esasa ilişkin cevaplarının; davalı istinaf başvuru dilekçesinde vinç kira bedeli konusunda vekil edenin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri olduğunu haksız olarak ileri sürdüğünü, tarafların imzaladığı 13.08.2018 tarihli “Çivili Duvar Uygulaması İşleri Taşeron Sözleşmesi” dikkate alındığında davalı Zetaş’ın kendisine ait makine ve ekipmanları kullanarak 50.000 m zemin çivisi yapmayı üstlendiği görüldüğünü, taraflar arasında bir eser sözleşmesi mevcut olduğunu,
-Davalının iddia ettiği gibi sözleşmede Türk Borçlar Kanununun 471. maddesindeki düzenlemeye istisna getiren bir hükmün olmadığını, istinaf başvuru dilekçelerinde yer verilen yargı kararları somut olayla uyuşmadığını, dosya kapsamında yukarıda örnek verilen bilirkişi Heyet Raporu da bu durumu açıkça ortaya koyduğunu, davalı tarafından sözleşmenin haksız feshine kadar bu konuda herhangi bir bildirim yapılmadığını,
-Bir diğer husus yaşanan gecikmelerden vekil edenin sorumlu olduğuna dair haksız iddialar olduğunu, sözleşme konusu edim iki ana unsur olan zemin çivisinin üretimini ve zemine uygulanmasını kapsadığını, bu uygulamalarda takip edilmesi gereken aşamalar olduğunu, bu aşamalar kazı işlemi, delme işlemi, zemin çivilerinin yerleştirilmesi ve enjeksiyon ile kaplamanın yapımı ve plakaların montajı olduğunu, ana proje kapsamında, sözleşme konusu işten beklenen ana fonksiyon ise, kazı durabilitesi ve şev stabilitesinin sağlanması gerektiğini,
-Davalı Zetaş’ın ana projenin planlamasına uygun olarak bu aşamaları takip etmesi gerekirken sözleşme konusu iş kapsamında arazide gerçekleştirdiği imalat uygulamalarında; delme işlemini yapmasına karşın, zemin çivisini teknik şartnamede belirtilen sürede yerine atmadığını, bunun doğal sonucu da sonraki tüm aşamaların aksaması olduğunu, bu aksaklık da sözleşme konusu işten beklenen ana fonksiyonun sözleşmeye uygun olarak gerçekleşmemesine sebep olduğunu, Zetaş imalat aşamalarında hem teknik olarak hem de süre olarak sözleşmeye aykırı davrandığını, işin gecikmesine sebep olduğunu ve iş tamamlanmadan inşaat sahasını bildirimsiz, haksız ve hukuka aykırı olarak terk ettiğini,
-Sözleşmeye konu iş davalı tarafın iddia ettiği gibi işverenin tüm kazıları yaptırıp ardından da toplu olarak işi bitirmesi için taşerona teslim edebileceği türden olmadığını, iş sahasına bakılınca açıkça görüldüğünü, ana işverenin açık talimatları gereğince kazı yapıldıktan sonra hiçbir işlem yapılmadan 1 gün dahi beklenemeyeceğini, kazının hemen ardından taşeron tarafından sözleşme gereği çivileme ve delgi işlerinin yapılması zaruri olduğunu, bu işlemlerin takip devamı için vekil edenin yapması gereken bir durum söz konusu olmadığını, iş sahası tüm bu işlemlerin taşeron tarafından yapılması için uygun ve müsait olduğunu, davalı, vekil edenin “yer teslimini” yapmamak gibi haksız ve mesnetsiz bir iddia ile suçladığını,
-Davalının işin gecikmesini dayandırdığı bir diğer husus özellikle kış sezonunda, ana yüklenici TSGI ve Ana işveren Star Rafineri A.Ş tarafından hava koşulları nedeniyle sahanın kapalı tutulması olduğunu, davalının sözleşmenin 5-a maddesine göre “… iş yerini, mahalli şartları, projeleri, teknik şartnameyi, mahallin hazır durumunu” incelemesi nedeniyle basiretli bir tacir olarak, kış sezonundaki bu çalışılamayan günleri öngörmesi ve buna uygun olarak, sözleşme konusu işin süresinde tamamlanabilmesi için gerekli tüm tedbirleri alması gerektiğini, davalı projeye uygun olarak faaliyetlerini yerine getiremediğini,
-Davalı sözleşme ile yüklendiği edimleri yerine getirmediğini, ilgili projenin aşamalarını paralel yürütemediğini, iş programına uymadığını, imalatları şartnamede gösterilen süreçlere göre gerçekleştirmediğini ve işin gecikmesine neden olduğunu,
-Davalının bir diğer haksız iddiası hakedişlerinin zamanında ödenmediği olduğunu, bizzat davalı taşeron firma tarafından gerçekleştirilen tespitte işin miktar açısından oranının, sözleşmede taraflarca kararlaştırılan 180 günlük sürenin sonunda (23/02/2016) en fazla %21 mertebesinde kaldığı olduğunu, davalı şirketin tüm hakedişleri zamanında ve hatta vadesinden önce ödendiğini, davalı yüklenici işi zamanında ifa etmeyerek vekil eden şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, davalı fesih tarihinden sonra düzenlediği haksız ihtarlarda yer alan tek taraflı keşide ettiği faturalarında vade 60 gün olarak belirtilmekteyken bile henüz vadesi gelmediğini, alacaklarını talep ederek vekil edeni temerrüde düşüreceği düşüncesine kapıldığını,
-Davalı yerel mahkeme kararınının “feshin yerinde olduğu” söylemini bağlamından uzak bir şekilde somut olaydaki tüm taleplerine sirayet ettirdiğini, yerel mahkeme bu söylemini sadece “yüklenici olan davacının 08/02/2016 tarihinde Zetaş’ın 121.594,30 TL, 04/03/2016 tarihinde de 75.056,98-TL’nin ödemesi konusunda ihtarname gönderildiğini, yüklenicinin bu ihtarnamelerin gereğini yerine getirmediği, sözleşmedeki taahhütlere aykırı olması sebebiyle fesih hakkını kullanmış olduğu” şeklinde bu iki ödeme için kullandığını, bu konudaki hukuka aykırılık da tarafça yapılan istinaf başvurusunda mahkemeye izah edildiğini,
-Tüm bu nedenlerle davalının haksız istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağa ilişkin icra takibinden önce açılmış olan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Davacı Es Endüstriyel Yapı Malzemeleri İnşaat Limited Şirketi’nin 809.438,39-TL alacaktan borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Hükme karşı, taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili, vekil edeninin izmir Aliağa’da devam eden, ana işvereni star rafineri A.Ş, ana yüklenicisi TSGI mühendislik olan Star rafinerisinin ana taşeronu olduğunu, uluslararası bir konsorsiyum tarafından yürütülen bu proje kapsamında taahhüt edilen işlerin tamamlanması için vekil eden şirket birçok firma ile taşeronluk sözleşmesi akdettiğini, davalı yan ile 13/08/2015 tarihinde taşeron sözleşmesi imzaladıklarını, davalı tarafın iş devam ederken bekleme ücreti ve vinç kira bedeli gibi sözleşmede olmayan alacak kalemleri talep etmeye başladığını, bu taleplerin haksızlığı davalıya bildirilmesine rağmen davalının iş yavaşlatma tehdidinde bulunduğunu, sözleşme gereği yüklendiği edimleri henüz yerine getirmemişken davalı tarafın 15/03/2016 tarihinde haksız olarak ve önceden bildirimde bulunmaksızın sözleşmeyi feshettiğini, inşaat sahasını terkettiğini, davalının vekil eden işveren davalının işi aksatması, gecikmesinden kaynaklanan ve sözleşmenin 9.maddesinde açıkça yazılı gecikme bedeli faturası ve diğer yansıtma faturalarına dayalı olarak davalıdan 130.886,70-TL alacaklı olduğunu, davalı taşeronun tüm hakedişlerinin zamanında, hatta bazılarının vadesinden önce ödendiğini, fesihten sonra keşide edilen ihtarlar yoluyla gönderilen hakediş faturalarında dahi vade 60 gün olarak belirtilmekteyken davalı tarafın ihtarında henüz vadesi gelmemiş alacaklarını talep ederek müvekkilini temerrüde düşereceği zannı altında girdiğini, müvekkilinin yüklendiği edimleri eksiksiz yerin getirdiğini, buna karşılık davalının haksız feshi ve sahayı terketmesi neticesinde zarara uğradığını, davalı yüklenicinin Bakırköy 40. Noterliği’nin 13.04.2016 tarihli 10151 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 1.013.560.41 TL bedelli haksız icra/ iflas yoluyla takip yapılacağının bildirildiğini belirterek vekil edenin davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının cari hesap alacağı olan 121.594,30-TL ve 75.056,98-TL’nin ödemeyerek davacının temerrüde düştüğünü, ayrıca vinç kira bedelleri toplamı 107.434,23-TL’nin ödenmediğini, bunlardan başka günlük atıl olarak beklemelerinin karşılığında 27 günlük set başına USD 8.000+KDV olmak üzere toplam 216.000 USD+KDV alacaklarının ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/509 esas – 2016/1184 sayılı kararı ile dosyanın Mahkemenin 2016/769 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, mahkemenin 2016/769 esas sayılı dosyasınında, birleşen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/509 esas sayılı menfi tespit dosyasının mahkememizde görülen 2016/769 esas sayılı dosyada itirazın iptali ve iflas talepli olarak dava açıldığı, davanın hukuki niteliği itibariyle basit yargılama usulüne tabi olduğu, mahkeme dosyası ile birleştirilen menfi tespit davasının ise yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, yargılama esas ve usulleri farklı olan iki davanın birlikte görülmesinin HMK hükümlerine aykırı olması nedeniyle HMK 167. Maddesi gereğince dosyaların tefrikine, menfi tespit davasının yeni bir esasa kaydedilmesine ve davanın incelemeye konu bu esas üzerinden yürütülmesine karar verildiği görülmüştür.
Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4661 Esas sayılı icra dosyasının alacaklısının Zetaş Zemin Teknolojisi Anonim Şirketi, borçlsunun Es Endüstriyel Yapı Malzemeleri ve İnşaat Turizm Madencilik Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, asıl alacak tutarı olan 1.013.560,41 TL üzerinden 25/04/2016 tarihli iflas yolu ile ilamsız icra takibi yapıldığı, alacak sebebinin Bakırköy 40. Noterliği’nin 13.04.2016 tarih ve 10151 yevmiye nolu ihtar ve sözleşmeden kaynaklanan alacak olarak belirtildiği, borçlu vekilinin 06.05.2016 tarihli dilekçesiyle borca, faize, yetkiye, faiz oranına ve borun tüm ferilerine itiraz ettiği, borca itiraz üzerine takibin 06.05.2016 tarihinde durdurulmasına karar verildiği, borca vaki itirazın kaldırılması için 01.06.2016 tarihinde dosyadan tefrik edilen 2016/769 Esas sayılı iflas istemli itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesi niteliğinde olup, davacı iş sahibi (yüklenici), davalı ise yüklenici (alt yüklenici)dir. Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Yüklenicinin borcu sözleşmeye ve fen ve tekniğine uygun şekilde ve zamanında işi teslim, iş sahibinin borcu ise, iş bedelinin ödenmesidir.
Kural olarak sözleşmenin haklı feshi halinde fesheden, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan, 6098 sayılı TBK’nın 125. maddesi uyarınca akdin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararın tazminini isteyebilir. Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar; sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamının, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kısaca, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Örneğin, kira geliri kaybı, geciken ifa sebebiyle ifaya bağlı ceza (TBK’nın 179/2 md.), seçimlik ceza (TBK’nın 179/I. md.), eksik işler bedeli, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacakları oluşturmaktadır.
Olumsuz zarar; dayanağını 6098 sayılı TBK’nın 125/3. madde hükmünden almakta olup, sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Dolayısıyla, karşı tarafın malvarlığına girsin veya girmesin, sözleşme nedeniyle alacaklının cebinden (malvarlığından) çıkan ve yasal olarak harcanan paradır. Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay uygulamasına göre, burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar, genel bir anlatımla hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna inanmaktan (güvenmekten) doğan zarardır. Bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamı, başka bir anlatımla karşı tarafın malvarlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Olumsuz zarar, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği zarardır. İnşaatın yapımı süresince oturulacak ev için ödenmesi gereken kira bedeli ile yıkılan binanın enkaz bedeline yönelik talepler menfi (olumsuz) zarar kapsamındaki alacak kalemlerinden bazılarıdır. Her iki taraf da, haksız iseler, hiçbiri olumsuz zararlarının tazminini isteyemezler; sadece, birbirlerine kazandırdıkları yararlı şeylerin iadesini, nedensiz zenginleşme kurallarına göre talep edebilirler. Tazminat borcunun doğması için temel koşul “kusur” olduğundan, tazminat isteyen tarafın “kusursuz” olması gerekir. Bir tarafın “az kusurlu”, diğer tarafın “çok kusurlu” olmasının bir önemi yoktur. Az kusurlu olan taraf da sözleşmenin bozulmasına kusuruyla sebebiyet vermiş sayılacağından tazminat isteyemez. Bu gibi durumlarda feshe taraflar “ortak kusuru” ile sebebiyet vermiş olacaklarından tazminat istenemez ve sözleşmenin tasfiyesi gerekir. Tasfiyeden amaç, tarafların sözleşme etkisinden kurtulması, sözleşmenin yapıldığı tarihteki durumlarına geri döndürülmesidir. Böylelikle taraflar eser sözleşmesi nedeniyle birbirlerinin malvarlığına kattıkları değerlerin iadesini isteyebilecektir. Borçlu, alacaklının talep ettiği olumsuz zararı ödemek istemiyorsa, direnime (temerrüde) düşmekte kusurlu olmadığını kanıtlamak zorundadır. Aksi halde, zarardan sorumlu olur. Çünkü, yasa koyucu, anılan 125/3. madde hükmünde borçlunun kusurlu olduğunu karine olarak kabul etmiştir. Bu karine, alacaklı lehine olup; alacaklı, borçlunun kusurlu olduğunu kanıtlamak zorunda değildir; sadece, kendi zararını ve bunun miktarını kanıtlaması yeterlidir. TBK’nın 125. maddede borçlunun temerrüdü halinde alacaklının seçim hakları düzenlenmiş olup, alacaklı sözleşmeden dönme yolunu seçmiş ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zarar (menfi zarar), kapsamında kalmayan müspet zararlarını isteyemez.
Taraflar arasında, 13/08/2015 tarihli Çivili Duvar Uygulaması İşleri Taşeron Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmeye göre işverenin Es Endüstriyel Yapı Malz İnş Turz Mad San Tic Ltd Şti, taşeronun Zetaş Zemin Teknolojisi Aş, ana yüklenicinin TSGIMI Ltd, ana işverenin Star Rafineri A.Ş. olduğu, sözleşmenin konusunun sözleşme çerçevesinde taşeron olan Zetaş Zemin Teknoloji AŞ tarafından Star rafinerisi saha geliştirme projesi kapsamında çivili duvar üretimi ve uygulaması ile ilgili drenaj işleminin yapılması ve projede Zetaş Zemin A.Ş.’nin kendine ait makina ve ekipmanı kullanarak projede belirtilen noktalarda belirtilen 50.000 metre zemin çivisi işi yapımını üstlendiği, sözleşme içerisinde taşeronun ve işverenin yükümlülüklerinin belirlendiği, sözleşmenin 24 maddede işin başlaması sözleşme 13.08.2015 tarihindeki imzasıyla başlayacağı, tamamlanması da, “tarafların sözleşmeden doğan tüm haklarının alması ve vecibelerinin yerine getirilmesiyle sona ereceği” hususu belirlendiği, bu açıklamayla iş süresinin açık bitim gününün belirlenmediği, sözleşmenin 9. maddesindeki gecikme cezası bölümünde öngörülen sürenin 180 gün olduğuna işaret edildiği, yine sözleşmenin 7. maddesindeki ödeme şartları bölümünde geçici hak edişlerin tutarlarından vergi, sözleşme ve eklerinde yazılı kesintiler ile işverenin diğer alacakları (varsa) kesilmek üzere fatura tarihinden sonraki 15 gün içerisinde 45 gün vadeli çeklerle ödeneceğinin düzenlendiği, İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/50 değişik sayılı tespit raporunda, sözleşmeye göre yapılan işin miktarının tespitinin yapıldığı ve işin yapılan miktarının 10.576 metre, yapım yüzdesinin % 20,70 oranında fiziki oranda bitmiş olduğu, yapılan iş karşılığı hak edişin KDV dahil 662.707,82-TL olduğu, işin başlangıcı 13.08.2015 tarihi ile tespit dosyasındaki 25.03.2016 keşif tarihi arasında 225 gün süre geçtiği, belirlenen sürenin 45 gün aşılmasına rağmen işin seviyenin % 21,6 olarak gerçekleşmiş olduğu tespit edildiği, davalı yüklenicinin hak edişlerinin ödenmediği iddiasıyla davacı iş sahibine ihtarda bulunduğu, sonrasında sözleşmenin davalı yüklenici tarafından fesh edildiğinin davacı işsahibine ihtar edildiği, davacı iş sahibince kalan işin dava dışı üçüncü kişilere yaptırıldığı, sonrasında davalı yüklenici tarafından Bakırköy 40. Noterliği’nin 13.04.2016 tarih ve 10151 yevmiye nolu ihtar ile cari hesap alacağı, vinç kiralama bedeli ve atıl bekleme cezası taleplerini davacı iş sahibine ihtar ettiği, ihtarda belirtilen alacak kalemleri için Kocaeli 5. İcra Dairesi’nin 2016/4661 Esas sayılı icra dosyası ile iş bu dosya davalısı Zetaş Zemin Teknolojileri AŞ’nin 1.013,560,41 TL alacak talebinde bulunduğu, davacı iş sahibine çekilen ihtar sonrası icra takibi öncesinde yargılaya konu menfi tespit davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; Tarafların ticari defterlerinin, sair vesaikin, muhasebe kayıtlarının 6102 Say. TTK. m. 64,65,66 ve 82. Mad. VUK. m. 220-226,229,230,231,232 hükümlerine uygun şekilde tanzim edildiği, Davalı Zetaş Zemin Teknolojileri A.Ş.nin, Davacı ES Endüstriyel Yapı malz. Ve İnş. Tur. Mad. San. ve Tic.Ltd.Şti.’den 25.4.2016 icra takip tarihi ve 01.06.2016 dava tarihi itibariyle teminat mektubu dahil 204.122,02 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki eser sözleşmesininden yüklenici işsahibinin bedel ödeme borcunda temerrüde düşmüş olması nedeniyle döndüğü, yüklenicinin vinçlere ilişkin işsahibinden alacak talep etmesi mümkün olmadığı, tarafların birbirlerinden ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde (sözleşmede atıl bekleme süresi veya gecikme cezası olarak adlandırılan) alacak talep etmesi mümkün olmadığı mütalaa edilmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermek için yeterli değildir.
1-Adil yargılanma hakkı Anayasa’mızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Dairemiz’in hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince yazılan gerekçeli kararın gerekçe bölümünün beşinci paragrafında “… taşeron sözleşmesi ve birbirleri ile yapılan yazışmalarda sözleşmenin ifasındaki gecikmeden hem yüklenicinin hem iş sahibinin fiilinden kaynaklandığı, kusurun kimden kaynaklandığının belirlenemediği ve gecikmenin kaç gün sürdüğünün yazışmalardan anlaşılamadığı, bu nedenle ceza koşulunu iki tarafın da talep edemeyeceği…”, yine gerekçeli kararın gerekçe bölümünün altıncı paragrafında ise “…eser sözleşmesinin davalı tarafından feshinin haklı olup olmadığı yönünden yapılan değerlendirmede sözleşmenin yedinci maddesinde eser bedelinin aylık hak edişlere göre ödeneceği, ödemenin geçici hakediş fatura tarihinden itibaren 15 gün içinde 45 günlük çekle ödeneceğinin düzenlendiği, yüklenicinin toplamda yaptığı %21,6’ya denk gelen eser bedelinin KDV dahil 662.707,82-TL olduğunun tespit edildiği, yüklenici olan davacının 08/02/2016 tarihinde Zetaş’ın 121.594,30 TL, 04/03/2016 tarihinde de 75.056,98-TL’nin ödemesi konusunda ihtarname gönderilmiş, yüklenicinin bu ihtarnamelerin gereğini yerine getirmediği, sözleşmedeki taahhütlere aykırı olması sebebiyle fesih hakkını kullanmış olduğu, tüm bu kapsamda değerlendirildiğinde TBK 123 ve 125 maddeleri uyarınca sözleşmeyi feshinin yerinde olduğu kabul edilmiştir…” şeklinde gerekçe yazılmak suretiyle sözleşmede feshin haklılığı hususunda gerekçeli karar içeriğinde çelişki yaratacak ifadeler kullanılarak yukarıda açıklanan ilkelere aykırı şekilde gerekçeli karar oluşturulması doğru bulunmamıştır.
2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26.maddesi hükmüne göre, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Dosyanın incelenmesinde, davalı yüklenicinin davacı iş sahibine karşı Bakırköy 40. Noterliği’nin 13.04.2016 tarihli 10151 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacının cari hesap alacağı, vinç kira bedelleri toplamı 118.959,89-TL, günlük atıl olarak beklemelerinin karşılığında 27 günlük set başına USD 8.000+KDV olmak üzere toplam 216.000 USD+KDV alacaklarının ödenmediğini belirterek 1.013.560,41 TL bedel için icra/iflas yoluyla takip yapılacağı ihtar gönderdiği, davacı iş sahibinin belirtilen ihtarnameye atıf yaparak sözleşme kapsamında borcu olmadığını tespiti için ihtarnamede ve sonrasına takibe dönüşen iflas istemli icra takibi dosyasında belirtilen alacak tutarı olan 1.013.560,41 TL üzerinden talebini harçlandırarak eldeki menfi tespit davasını açmıştır.
Mahkeme, yapılan yargılama sonucunda sözleşmeye konu işin gecikmesinde iki tarafında kusurlu olduğu belirlemesiyle davacı iş sahibinin gecikme cezası, davalı yüklenicinin ise cezai şart ile vinç kiralama bedeli talep edemeyeceğini, menfi tespiti istenene cari hesap alacağının ise davalı Zetaş’ın taşeronluk sözleşmesi nedeniyle vermiş olduğu teminat mektubu dahil 204.122,02 TL alacaklı olduğu değerlendirmesiyle davacının 809.438,39-TL’den davacı Es AŞ’nin borçlu olmadığının tespitine karar vermiştir. Davacının menfi tespitine konu ettiği sonradan takip alacağına konu edilen ihtarnamede davalı 118.959,89 TL vinç kiralama bedeli, 728.166,67 TL cezai şart bedeli talep etmiştir. Yüklenici, ihtarına konu ettiği toplam alacak miktarını 1.013.560,41 TL olarak belirtmiştir. Davalı cari hesap alacağı için ihtarname miktar olarak açıklamada bulunmamakla talep ettiği vinç kiralama bedeli ve cezai şart bedeli toplamı (118.959,89 TL+728.166,67 TL) olan 847.126,56 TL toplam talep bedeli olan 1.013.560,41 TL düşüldüğünde harçlandırılan cari hesap alacağı talebinin 166.433,85 TL olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, menfi tespiti istenen cari hesap alacağına ilişkin talebi belirtilen ve harçlandırılan miktar olmasına rağmen bu alacak kalemi yönünden 204.122,02 TL’ye hükmedilmesi yukarıda açıklanan ilkeye aykırı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
3-Mahkemece, hükme esas alınan 05.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı Zetaş Zemin Teknolojileri A.Ş.nin, Davacı ES Endüstriyel Yapı malz. ve İnş. Tur. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti.’den 25.4.2016 icra takip tarihi ve 01.06.2016 dava tarihi itibariyle teminat mektubu dahil 204.122,02 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Anılan raporda bu sonuca nasıl varıldığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca bilirkişi raporunda belirlenen bedel hükme esas alınmış ise de kararın gerekçesinde bu husus tartışılmamış ve bedelin belirlenme yöntemi ortaya konmamıştır. Diğer yandan dosya kapsamından yapılan miktarının iş 10.576 metre, yapım yüzdesinin %20,70 oranında fiziki oranda bitmiş olduğu, yapılan iş karşılığı hak edişin KDV dahil 662.707,82-TL, iş oranının da %21,6 olarak gerçekleşmiş olduğu tespit edilmiştir.
Bu durumda, Mahkemece yapılacak iş, sözleşme kapsamındaki davalının hakediş bedelinin hak edişin KDV dahil 662.707,82-TL belirlendiği gözetilerek davacı iş sahibinin sözleşme kapsamında hak edişe yönelik yaptığı ödemeler tereddüte mahal vermeyecek şekilde belirlenmeli, bilirkişi raporunda tarafların ticari defterleri üzerine göre taraflar arasındaki cari hesap alacağı açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde tespit edilmesi için dosyaya rapor sunan bilirkişi heyetinden veya yeni bir bilirkişi kurulundan belirtilen hususları kapsayan gerekçeli ve denetime elverişli belirtilen hususlarda rapor veya ek rapor alınmalı, davalının hak ediş alacağına yönelik sözleşme kapsamında ispatlanan ödemeler de düşürülerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile davanın yazılı miktarda kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bu nedenle kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması nedeniyle bu aşamada istinaf taleplerinin kabulü ile, HMK nun 353/1-a-4-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi gereği KABULÜNE, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2021 tarih, 2021/475 Esas – 2021/658 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde taraflara iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuranların yatırdığı istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nun 359/3. maddesi uyarınca Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 03/02/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı