Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1574 E. 2022/1587 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1574
KARAR NO : 2022/1587
KARAR TARİHİ : 12/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … … (…)
ÜYE : … … (.. )
ÜYE : … … (…)
KATİP : … … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 01/03/2022
KARAR TARİHİ : 28/09/2022
NUMARASI : 2022/284 Esas – 2022/1383 Karar

DAVACI : AKTUR ARAÇ MUAYENE İSTASYONLARI İŞLETMECİLİĞİ ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLLERİ : Av. … … … – …
Av. … … – …
DAVALI : ELKOÇ ENERJİ ELEKTRİK İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … … –

DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklanan zararın tahsili talebi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/12/2022

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil eden şirket Aktur Araç Muayene İstasyonları İşletmeciliği A.Ş. ile Davalı Elkoç Enerji Elektrik İnşaat Taahhüt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi arasında 05/04/2021 tarihli Toya Next Projesi Elektrik İşleri Tarafo Alımı ve Elektrik İmalatları Mal Alım Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında Davalı tarafından vekil eden Şirket’in …’de bulunan projesinde yer alan elektrik işleri, tarafo alımı ve elektrik imalatlarının eksiksiz şekilde yapılması hususunda 1.750.000,00 TL + KDV olacak şekilde anlaşma sağlandığını, Davalı tarafça keşide edilen Sakarya 7. Noterliği’nin 9191 yevmiye ve 01.06.2021 tarihli ihtarnamesi ile Sözleşme-1’e istinaden avans ödemelerinin yapılmadığı gerekçesi ile Sözleşmenin fesih edildiği bildirildiğini, Beyoğlu 18. Noterliği’nin 9831 yevmiye ve 11.06.2021 tarihli ihtarnamesi ile cevap verildiğini ve feshin haksız olduğunun bildirildiğini, Davalı tarafından Sözleşmeyi haksız şekilde fesih etmesi sebebi ile davacı şirket tarafından yeniden aynı işler için yeni şart ve koşullarda 07/07/2021 tarihinde Aydem Elektrik Taahhüt Mühendislik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile yeni sözleşme akdedildiğini, davalı ile imzalanan sözleşme ile aynı işler için 1.750.000,00 TL + KDV ödeme yapacak olan davacı Şirketin, sözleşmenin fesih edilmiş olması sebebi ile yeniden sözleşme akdederek 2.470.000,00 TL + KDV ödemek zorunda kaldığını, Davalı tarafa bu husussun Beyoğlu 18. Noterliği’nin 16607 yevmiye ve 30.09.2021 tarihli ihtarnamesi ile de bildirildiği ve uğranılan zararın tazmin edilmesi talep edildiği, taraflar arasındaki zararların tazmini talepli olarak Sakarya Arabuluculuk Bürosu’nun 2022/7693 sayılı dosyası ile dava şartı zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu ve Davalı tarafın arabuluculuk görüşmesine katılmaması sebebi ile görüşme yapılmadan anlaşmama tutanağı düzenlenerek arabuluculuk faaliyeti sonlandırıldığını, bu sebeplerle davalı tarafın Sözleşmenin feshinin haksız olduğunun tespiti ile uğranılan menfi zararın fesih tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile tazminine, karar verilmesini taleple dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; arabuluculuk görüşmelerinin usulüne uygun olarak yerine getirilmediğini, şirketin faaliyetinin bir süredir durduğunu ve adresinden ulaşılamamasının mümkün olduğunu ancak önceki arabuluculuk sürecine vekil olarak katılmış olmalarına rağmen kendisine davet gönderilmeden sürecin sonlandırıldığını belirterek öncelikle arabuluculuk dava şartının gerçekleşmemesi sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Ara buluculuk dava şartının yerine getirilmemiş olması sebebi ile davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Yerel mahkemenin kararının, Yargıtay 9. hukuk dairesi’nin 2022/3398 esas ve 2022/5294 karar numarası ile onandığını, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. hukuk dairesi’nin 2020/144 esas ve 2020/149 karar sayılı kararına aykırı olduğunu,
-Huzurda bulunan davada olduğu gibi arabulucuya başvurulduğunu ve arabuluculuk sürecinin karşı tarafa ulaşılamaması nedeni ile sonlandırılması sonrasında yerel mahkeme tarafından dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olan bir davada Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin 2020/214 Esas ve 2020/149 Karar sayılı kararında hükmün hatalı olması nedeni ile kaldırılması gerektiğine hükmedildiğini ve bu karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2022/3398 Esas Ve 2022/5294 Karar sayılı kararı ile onandığını,
-Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararında arabuluculuk süreci içerisinde taraflara ulaşılması ve taraflara ulaşmak için gerekli araştırmaların yapılması konusunda sorumluluğun arabulucuya ait olduğunu, arabuluculuk faaliyeti esnasında taraflara ulaşmanın başkaca yollar veya adresler ile mümkün olduğu tespit edilse bile mahkemece dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmemesi gerektiğinin açıkça izah edildiğini,
-Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu tarafından Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin 2020/214 Esas ve 2020/149 Karar sayılı kararının tam aksine oluştuğunu ve Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2021/1110 Esas ve 2021/1816 Karar sayılı kararı arasındaki uyuşmazlığından giderilmesi için başvuruda bulunulduğunu,
-Hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde Yargıtay tarafından da izah edildiği üzere arabuluculuk sürecinde asıl olan arabulucuya başvurulmuş olması gerektiğini, vekil eden şirket tarafından arabulucuya başvurulduğunu, davalı tarafa ulaşılabilmesi adına hem ticaret sicil adresine, hem İstanbul Arabuluculucuk Bürosu tarafından kendisine ulaşılmış olan telefon numarasına hem de davalı şirketin e-mail adresine ulaşılmaya çalışılmış olmasına rağmen hiçbir şekilde ulaşılamamış olması vekil eden şirket’in kusuru olmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olması kabul edilemez nitelikte bir hukuki hata olmakla yerel mahkemenin hatalı kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini,
-Arabuluculuk için davalıya yapılan tebligatın tebliğ edilememesinin sebebinin davalının adresini terk etmiş olduğunu beyan eden davalı tarafça, vekil eden şirketin kötü niyetli olduğunu beyan etmesini ve yerel mahkemenin davalıyı kendi kusurundan faydalandırmış olmasının abesle iştigal olduğunu,
-Davacı tarafın kendilerine ulaşılmaya çalışılmış olduğunu kabul ettiğini, ticari faaliyet adreslerini terk ettiklerini de kabul ettiklerini, kusurun kendilerinde olduğunu beyan etmiş ancak kötüniyetli kişileri vekil eden şirketin ve tarafsız arabulucu olarak ilan ettiğini, yerel mahkeme ise bu beyana ve Yargıtay’ın kararına rağmen davalı’yı kendi kusurundan faydalandıracak şekilde karar verilmiş olmasının kabul edilemez nitelikte olduğunu,
-Davalı tarafın ticari faaliyet merkezi olarak Mersis sistemine kayıtlı adresine yapılan tebligatlardan haberdar olamamasını, davalı’nın adresini beyan vermeksizin terk etmiş olmasından kaynaklandığından kusurunun taraflarına yüklenmesi nafile bir çabadan ibaret olduğunu,
-Bu nedenlerle; mahkeme aksi kanaatte ise, tebligat yapma görevi taraflara değil arabulucunun görevi olduğunu, usulüne uygun şekilde arabulucuya başvuru yapmış olduğumuz göz önüne alındığında istinaf başvuruların kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini, istinaf başvurularının kabulünü, tehiri icra taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan zararın tahsili talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemiş olması sebebi ile davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili, vekil edeni şirket ile Davalı şirket arasında 05/04/2021 tarihli Toya Next Projesi Elektrik İşleri Trafo Alımı ve Elektrik İmalatları Mal Alım Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında davalı tarafından vekil eden şirkete ait projede yer alan elektrik işleri, tarafo alımı ve elektrik imalatlarının yapılması hususunda 1.750.000,00 TL + KDV olacak şekilde anlaşma sağlandığını, Davalı tarafça keşide edilen Sakarya 7. Noterliği’nin 9191 yevmiye ve 01.06.2021 tarihli ihtarnamesi ile Sözleşme-1’e istinaden avans ödemelerinin yapılmadığı gerekçesi ile sözleşmenin fesih edildiği bildirildiğini, vekil eden şirket tarafından yeniden aynı işler için yeni şart ve koşullarda 07/07/2021 tarihinde dava dışı şirket ile yeni sözleşme akdedildiğini, davalı ile imzalanan sözleşme ile aynı işler için 1.750.000,00 TL + KDV ödeme yapacak olan davacı şirketin, sözleşmenin fesih edilmiş olması sebebi ile yeniden sözleşme akdederek 2.470.000,00 TL + KDV ödemek zorunda kaldığını belirterek bu sebeplerle davalı tarafın sözleşmenin feshinin haksız olduğunun tespiti ile uğranılan menfi zararın fesih tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile tazminine karar verilmesini taleple dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, arabuluculuk süreci görüşmesi için müvekkiline usulüne uygun bir davet yapılmadığını ve arabuluculuk gün ve saatten müvekkilinin haberinin olmadığını savunmuştur.
7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesinde, Türk Ticaret Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu(HUAK)’nun 18/A/2 maddesinde de, arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edildiği hallerde davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu düzenlenmiştir.
Davacının arabulucuya başvurduğu ve anlaşmaya varılamadığına dair arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu ihtilaf konusu değildir. Ancak davalının arabuluculuk görüşmesine usulüne uygun olarak davet edilip edilmediği ihtilaf konusudur.
Dosya içeriğinden, davacı şirketin dava konusu olaya ilişkin arabuluculuğa başvurduğu İstanbul Arabuluculuk Bürosunun 25/01/2022 Tarih ve 2021/19099 numaralı dosyasında davalı şirket vekili tarafından yetki itirazında bulunması üzerine İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 11/01/2022 tarih ve 2021/915 Esas 2022/30 Karar ile yetki itirazının kabulüne karar verildiği, bunun üzerine davacı vekili Sakarya Arabuluculuk Bürosuna 19/01/2022 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunduğu, Sakarya Arabuluculuk Bürosuna yaptığı 19/01/2022 tarihli başvuru sonucunda ise arabulucu tarafından düzenlenen 18/02/2022 tarihli son tutanakta “Elkoç Enerji Elektrik İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arabuluculuk ilk oturumuna katılmamıştır. Diğer tarafın ticaret sicil gazetesindeki adresi olan …adresine RR07083875662 gönderi takip nolu iadeli taahütlü arabuluculuk ilk oturuma davet mektubu (Arabuluculuk ilk oturumunun 18.02.2022 tarih ve saat:16:00’da … adresinde gerçekleşeceği bildiren) gönderilmiştir. Arabuluculuk İlk Oturuma Davet Mektubunun diğer tarafa teslim edildiği PTT kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bununla birlikte diğer tarafa ait 0264 275 2511 nolu telefon defalarca kez aranmış ancak ulaşmak mümkün olmamıştır. Diğer tarafa ait e-posta adresi olan … adresine de e-mail gönderilmiş olup diğer taraf hiç bir şekilde geri dönüşte bulunmamıştır….” şeklindeki gerekçe ile davalı şirketin arabuluculuk görüşmesi ilk oturumuna katılmadığından bahisle 18/02/2022 tarihinde görüşme yapılmadan anlaşamama arabuluculuk son tutanağı düzenlenmiştir.
6325 sayılı HUAK’nun 15/1. maddesinde, arabulucunun, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede ilk toplantıya davet edeceği düzenlenmiş ve davetin şekli ise, Kanunun 18/A/7. maddesinde, arabulucunun elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirip ve ilk toplantıya davet eder, şeklinde ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere, Kanun arabuluculuk sürecine davet için özel bir davet şekli aramamış, davetin her türlü iletişim aracıyla yapılabilmesini kabul etmiştir. Arabuluculuk sürecinde ilk oturum için davalıya gönderilen taahhütlü mektup iade gelmiş olsa da, arabuluculuk tutanağında davalının ilk oturuma kendi telefonu aranmak suretiyle davet edildiği ve arabuluculuk süreci hakkında bilgi verildiği açıkça yazılıdır.
Arabuluculuk faaliyeti, Bakanlıkça düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan ve komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden büro tarafından veya yine listeden taraflarca anlaşılarak belirlenen bir arabulucu tarafından yerine getirilir. Bu sebeple arabuluculuk resmi bir işlem olup, bu nedenle arabuluculuk tutanağının aksi sabit oluncaya kadar doğru olduğunun kabulü gerekir.
6325 sayılı HUAK’nun 18/A/6 maddesi,”başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna verir. Büro, tarafların resmî kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, büro tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri vermekle yükümlüdür” şeklindedir
6325 sayılı HUAK’nun 18/A/7 maddesi,” Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya büro tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar” şeklindedir
6325 sayılı HUAK’nun 18/A/10 maddesi, “arabulucu; taraflara ulaşılamaması veya taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması ya da tarafların anlaşması yahut tarafların anlaşamaması hâllerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhâl arabuluculuk bürosuna bildirir” şeklindedir.
Ayrıca, 6325 sayılı yasanın 18/A maddesinin 8. fıkrasında arabuluculuk bürosunun yetkisine itirazın kabulü halinde kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde talep edenin yetkili büroya başvurulabileceği ve bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihinin yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edileceği belirtilerek yetkisizlik kararı sonrasında süresinde yetkili büroya yapılan arabuluculuk başvurusunun ilk başvurunun devamı mahiyetinde olacağı vurgulanmıştır.
Arabuluculuğa başvuru zorunluluğunun, kişilerin hak aramalarını imkânsız hâle getiren veya aşırı derecede zorlaştıran etkisiz ve sonuçsuz bir sürece neden olmadıkça hak arama hürriyetinin özüne dokunduğunun söylenemeyeceği belirlenmiştir. Karara göre, dava şartı olmanın bir sonucu olarak arabuluculuğa başvuru bir zorunluluk arz etmekte ise de bu zorunluluk yalnızca arabuluculuğa başvuru ile sınırlı olup arabuluculuk sürecinin işleyişi ve sonucu üzerinde taraf iradelerinin egemen olduğu açıktır.
Dava şartı olarak arabuluculuk kurumunun temelde mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama olması karşısında, arabuluculuk ile ilgili uygulamaların tamamında uygulamanın hakkın özüne dokunup dokunmadığı ve ölçülülük ilkesine aykırı olup olmadığı bağlamında bir değerlendirme yapılması zorunludur. Kişilerin mahkemeye erişim hakkını sınırlandıran ya da hak aramalarını imkânsız hâle getiren veya aşırı derecede zorlaştıran bir sürece neden olan uygulamaların hakkın özüne zarar verdiği kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine göre; arabuluculuğa başvuran tarafın sürece ilişkin tek yükümlülüğü kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna vermekten ibarettir. 6325 sayılı HUAK’nun 18/A/7. fıkrasında, taraflara ait iletişim bilgilerinin arabulucuya verileceği, tarafların kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırma yetkisi verildiği ifade edilmiştir. Başvuru ile başlayan arabuluculuk sürecinde, tarafların iletişim bilgilerini temin ederek onları her türlü iletişim vasıtasını kullanarak toplantıya davet etmek ve bu aşamaları belgelendirmek tamamen arabuluculuk bürosu ile arabulucunun sorumluluğu kapsamındadır. Belirtmek gerekir ki, Kanun’da arabulucunun bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlayacağı ifade edilmiş ise de tarafları toplantıya davet için özel bir usul öngörülmemiştir. Bu anlamda toplantıya davetin 7201 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmadığı açıktır. Ancak arabulucunun tarafları toplantıya davet etme sorumluluğunu usulüne uygun olarak yerine getirdiğini ispatlayabilmesi için yapılan işlemleri belgelendirmesi yerinde olacaktır. Kanun hükmünde açıkça arabulucunun yerine getirmesi gerektiği belirtilen davet işleminin usulüne uygun olarak yerine getirilmemesi hâlinde, arabuluculuk faaliyetinin de usulüne uygun olarak yürütülmediği ve arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği sonucuna varmak amacı aşan bir yorum olur.
Dava şartı olarak arabuluculukta zorunlu olan unsur, arabuluculuğa başvurmaktır. Arabuluculuğa başvuran tarafın, arabulucunun araştırma ve davet yükümlülüğünü usulüne uygun olarak yerine getirmemesinin sonuçlarına katlanmasını beklemek mahkemeye erişim hakkının ölçüsüz şekilde sınırlandırılması sonucunu yaratır. Kanun’da açıkça arabulucuya başvuran tarafın elinde olması hâlinde karşı tarafa ait bilgileri büroya vermesi gerektiği ifade edildiğine göre, arabulucunun sorumluluğunu yerine getirmemiş olması sebebiyle arabuluculuk dava şartının gerçekleşmediğini kabul etmek Kanun’da öngörülmeyen bir yükümlülüğün sonuçlarından başvuran tarafın sorumlu tutulması anlamına gelir. Böyle bir kabul şeklinin başvuranın hak aramasını aşırı derecede zorlaştıracağı ve hakkın özüne zarar vereceği açıktır.
6325 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde tarafların iletişim bilgilerini temin etmek, gerektiği takdirde bu konuda araştırma yapmak, tarafları her türlü iletişim vasıtasını kullanarak toplantıya davet etmek ve bu aşamaları belgelendirmek konusunda arabulucuya açık bir sorumluluk yüklenmiştir. Ayrıca, arabulucunun görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Anılan Kanun’da arabuluculuk faaliyetinin en önemli parçası olan arabulucular ile ilgili arabuluculuk faaliyeti sırasında uyması gereken kurallara uymaması yahut sorumluluklarını yerine getirmemesinin arabulucu açısından doğuracağı sonuçlar Kanunda ayrıntılı olarak düzenlendiğine göre arabulucunun kusuru sebebiyle arabuluculuk toplantısından haberdar olmadığını iddia eden tarafın yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hak arama hürriyetini kullanabileceği konusunda tereddüt olmamalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde, arabulucunun taraflara ulaşma ve toplantıya davet etme sorumluluğunu usulünce yerine getirmeden arabuluculuk faaliyetini sonlandırması hâlinde dahi 7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesinde öngörülen arabuluculuk dava şartının gerçekleşmiş sayılacağı kabul edilmelidir. Davalının savunmasında arabulucu safhasında sırasında ekonomik sıkıntı sebebiyle şirket işlerinin durduğu ve faaliyete ara verildiğini beyan ettiği de dikkate alındığında yapılan taahhütlü davet mektubu ve telefon aramaları hususları arabuluculuk tutanağında kayıtlandıktan sonra, davalı tarafın arabuluculuk ilk oturumuna katılmadığından sürecin sonlandırılması üzerine arabulucuk son tutanağı düzenlendiğine göre, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş ve son tutanağın da dava dilekçesine eklenmiş olması suretiyle davacının eldeki davayı açmak için kendisine yüklenen bütün yükümlülükleri yerine getirdiği, bu durumda eldeki dava için arabuluculuk dava şartının gerçekleşmiş olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle Mahkemenin davalının arabuluculuk faaliyetine usulüne uygun davet edilmediğinden bahisle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2022 tarih, 2022/284 E – 2022/1383 K sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan istinaf maktu karar harcının (80,70 TL) istek halinde iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf kararının İlk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
6-Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK.nun 362/1.c. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

*
… …
Başkan …
e-imzalı
… …
Üye …
e-imzalı
… …
Üye …
e-imzalı
… …
Katip …
e-imzalı